kufala

Durum: 238 - 0 - 0 - 0 - 26.07.2013 23:17

Puan: 2696 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

effortless perfection..
  • /
  • 12

tindersticks

yine şahsımda önemli yeri olan gruplardan biri tindersticks. her böyle özel ve güzel sözler söylediğim grup gibi kendileri yine birleşik krallık topraklarına ait, nottingham orijinli bu arkadaşlar 90s başında müzik yapmaya başlarlar. solistleri stuart staples'ın ihtişamlı sesi ve kusursuz enstrüman kullanımları ile kısa sürede ciddi bir dinleyici kitlesine ulaşan grup ayrıca yönetmen claire dennis ile de pek güzel iletişimler içindedir. özellikle benim favori filmlerimden biri olan trouble everyday'e hazırladıkları soundtrack albüm dillere destandır desem abartmış olmam sanırım. öyle bir soundtracktir ki, filmi izlemediğiniz zamanlarda bile kafanızda çalıp durur. bu film haricinde nenetté et boni' için de soundtrack hazırlamışlardır. stuart staples zaman zaman kendi başına takılıp solo albümler çıkarsa da grup hala beraber çalmaktadır..

sözlükçülerin nick hikayeleri

anne tarafım rum asıllı olduğundan ve ben de biraz sağır duymaz uydurur kıvamında bir insan olduğumdan annemin bana zırt pırt ''kufala mı oldun sen?'' demesinden ötürü evin içinde kufala kalmıştır adım..ağır işiten demektir rumcada..

telli telli

esasen bir murathan mungan şiiri ve hemen hemen herkesin bildiği yeni türkü şarkısı..

telli telli telli, şu telli turna
sanma ki yaralı, uçmaz bir daha
takılmış kanadı göçmen buluta
anlatır eski beni şimdiki bana

sakın çıkma patika yollara,
o dağlara, kırlara, o karlı ovaya
yenik düşüyor her şey zamana
biz büyüdük ve kirlendi dünya

telli telli telli, şu telli turna
sanma ki yaralı, uçmaz bir daha
takılmış kanadı göçmen buluta
döner gelir bir gün konar yurduna

telli telli telli, şu telli turna
ne kalmış buralı göklerden başka
ne kalır yarına, bizden sonraya
her şey binip gitmiş uçurtmalara

gods and monsters

lana del rey'in born to die albümünün paradise edition versiyonunda yer alan ve bu kadına bir kez daha tapmama neden olan şarkıdır kendisi. lana'nın seksilikten ölmek üzere oluşu mu desem, sözlerinin güzelliği mi desem, hafiften jim morrison'a selam etmesi mi desem bilemedim şimdi. neyse en iyisi siz de dinleyin ve "fuck yeah give it to me, this is heaven, what i truly want." kısmında lana'ya bir kez daha vurulun.



in the land of gods and monsters, i was an angel,
living in the garden of evil,
screwed up, scared, doing anything that i needed,
shining like a fiery beacon.
you got that medicine ı need,
fame, liquor, love, give it to me slowly.
put your hands on my waist, do it softly,
me and god we don’t get along, so now i see...

no one’s gonna take my soul away,
i'm living like jim morrison.
headed towards a fucked up holiday.
monitor, squeeze, squeeze, and i’m singing:
"fuck yeah give it to me, this is heaven, what i truly want."
it's innocence lost.
innocence lost.
in the land of gods and monsters, i was an angel,
lookin' to get fucked hard.
like a groupie, incognito, posing as a real singer,
life imitates art.
you got that medicine i need
dope, shoot it up, straight to the heart, please.

i don't really wanna know what's good for me.
god's dead, i said, "baby that's alright with me."

no one’s gonna take my soul away,
i'm living like jim morrison.
headed towards a fucked up holiday.
motel, squeeze, squeeze, and ı’m singing:
"fuck yeah give it to me, this is heaven, what i truly want."
it's innocence lost.
innocence lost.

when you talk, it's like a movie and you're makin' me crazy,
'cause life imitates art.
if ı get a little prettier, can i be your baby?
you tell me, "life isn't that hard."

no one’s gonna take my soul away,
i'm living like jim morrison.
headed towards a fucked up holiday.
monitor, squeeze, squeeze, and i’m singing:
"fuck yeah give it to me, this is heaven, what i truly want."
it's innocence lost.
innocence lost.

wotdifokizbranc

çok güzel şeyler yazacağından emin olduğum yeni yazar. ikimizde misfits hastası olduğumuz için nickiyle de epey bir gülmeme vesile olmuştur. ha ayrıca en yakın arkadaşım, can dostum, güzel insan.

give me love

sürekli kafamda dönüp duran ed sheeran şarkısı. çok iyi bir şarkı değil ama video klibi öyle güzel ki..alın işte hem sözleri hem de klibi..

give me love like her,
'cause lately i've been waking up alone,
paint splattered teardrops on my shirt,
told you i'd let them go,
and that i'll fight my corner,
maybe tonight i'll call ya,
after my blood turns into alcohol,
no, i just wanna hold ya.

give a little time to me or burn this out,
we'll play hide and seek to turn this around,
all i want is the taste that your lips allow,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love.

give me love like never before,
'cause lately i've been craving more,
and it's been a while but i still feel the same,
maybe i should let you go,
you know i'll fight my corner,
and that tonight i'll call ya,
after my blood is drowning in alcohol,
no i just wanna hold ya.

give a little time to me or burn this out,
we'll play hide and seek to turn this around,
all i want is the taste that your lips allow,
my, my, my, my, oh give me love,
give a little time to me, or burn this out,
we'll play hide and seek to turn this around,
all i want is the taste that your lips allow,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my my, my, my, oh give me love.

m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover.

m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (love me, love me, love me).

m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love),
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love),
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love, love me),
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love).

my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love

of all the money that e'er i had
i've spent it in good company
and all the harm that e'er i've done
alas it was to none but me
and all i've done for want of wit
to memory now i can't recall
so fill to me the parting glass
good night and joy be with you all

of all the comrades that ever i had
they are sorry for my going away
and all the sweethearts that ever i had
they would wish me one more day to stay
but since it falls unto my lot
that i should rise and you should not
i'll gently rise and i'll softly call
good night and joy be with you all

a man may drink and not be drunk
a man may fight and not be slain
a man may court a pretty girl
and perhaps be welcomed back again
but since it has so ought to be
by a time to rise and a time to fall
come fill to me the parting glass
good night and joy be with you all
good night and joy be with you all

chvrches

''taşını toprağını yiyeyim senin glasgow'' dememe bir kez daha vesile olmuş bir oluşum. "churches'' olarak telafuz edilen ve ilk dinleyişte şahsımı kendilerine hayran bırakan, electro-pop icra eden bu arkadaşların lauren mayberry isimli bir solistleri var ki sanırım kendisine aşık olmak üzereyim. neyse kişisel fantazya dünyamı bir kenara bırakıp müziklerinden biraz bahsedeyim. dediğim gibi genel anlamda electro-pop yapsalar bile zaman zaman synthpop ve shoegaze vari tınılar da kulağıma takılmadı değil. ancak vokalin tonlamaları ve synthlerin yumuşaklığı oldukça hoş. özellikle de mart 2013'te çıkardıkları recover adlı ep'leri oldukça ilgi görüyor. bu tarz işlerden hoşlanıyorsanız recover, lies, the mother we share gerçekten hoşunuza gidebilecek şarkılar..

vanilya

salepgiller ailesinden gelen, tropik iklimde yetişen bitki. yaşken yani yeşilken toplanır, suda haşlanır ardından da meyveleri kurutulur. vanilya da safran gibi tamamen insan iş gücü ile üretilen bir baharat olduğu için kendisi safrandan sonraki en bahalı baharattır. mutfaklarda ve koku sanayisinde bir vazgeçilmezdir.

kargalar

bir türlü sevemediğim özlem tekin'in paraya sıkıştığı için yaptığını düşündüğüm şarkı. yoksa neden böyle bir liseli şarkısı yapsın ki?

the velvet underground

aslında the velvet underground ismine sahip olan ama the'sı hep atlanan grup. the velvets olarak da rastlanabilir kendilerine..ahh ahh şimdi nereden başlasam da bunları anlatsam..nico'ya mı değinsem, sayın warhol'un etkisine mi atlasam, yoksa lou reed'in karanlığına mı dalsam..
şimdi efendim esasen the velvet underground yazar michael leigh'in sadomazoşizm hakkında yazdığı bir kitabın adıdır ancak okumak için new york'a giden john cale ile yolu kesişen lou reed kurdukları gruba da bu adı verirler. daha sonra gruba katılan angus maclisa ile grup adının da hakkını vererek underground ortamlarda bir hayli popüler olmaya başlar. ancak gruba sahne alması için para teklif edildiğinde ve grupta parayı kabul ettiğinde angus ''ben sanat için buradayım, para varsa ben yokum'' gibi triplere girer, grubu bırakır ve onun yerine maureen adlı bir kız gruba dahil olur.
underground ve orijinal olan her şeye aç olan andy warhol'un grubu keşfetmesi çok zaman almaz. kendilerini sahneye çıktıkları yerde izler ve henüz hiçbir albümleri bile olmayan bu grubun menajeri olmayı teklif eder. tabi ki warhol o dönem için reddedilemeyecek bir efsanedir ve grup bu teklifi haklı olarak kabul eder.
warhol o dönem kendisi için bir hayli önemli olan nico'yu da gruba katar. ancak lou reed'in egosu, nico ile olan tuhaf ilişkisi ve andy warhol'un kadınlarıyla olan bir o kadar tuhaf bağı grubun üstüne gölge düşürecektir.
warhol'un gücü sayesinde grup bir kaç gün içerisinde the velvet underground and nico albümünü kaydeder.
albüm yaklaşık üç bin civarında satmış olsa bile ''bu albümü dinleyen insanların her biri hemen grup kurma isteğiyle tutuşmuştur" denir bu albüm için..
albümün kapak tasarımını tabi ki de andy warhol yapmıştır. kapakta bir muz vardır ve bu tasarımın adı peel slowly and see'dir. ayrıca 1995 senesinde çıkan toplama albümün adı da bu tasarımdan gelmektedir.
grup pek çok albüm ve single yayınlamıştır. kendileri gibi dahi, deli, hasta, karanlık, kaotik, tuhaf bir müzik yaratmıştır the velvet underground, ancak kendileri bugün müzik yapan onlarca ismi öyle bir etkilemiştir ki dinlediğimiz her güzel şarkıda biraz lou reed, biraz nico vardır kanımca..

oriana fallaci

doğmamış çocuğa mektup kitabıyla bilinen italyan yazar. islamiyet karşıtı faşist bir aktivisttir. yaptığı şeylere bakınca biraz skandal düşkünü bir yapısı var gibi geliyor. sürekli bir sivrilme peşindeydi sanki. geçtiğimiz yıllarda kanser tedavisi görürken öldü kendisi..

seren serengil'in yaşam koçu olması

gerçekten fantastik bir durumdur. en nihayetinde bu kadının öz annesi bir canlı yayına bağlanıp, ''seren burnundan ameliyat olacağına beyninden ameliyat olsun.'' demiştir. annesi bile sevmiyor yahu kadını. bu derece wasted olan bir kadının yaşam koçluğundan beklentiler olsa olsa, nasıl zengin koca kafeslenir, nasıl kötü estetik operasyon geçirilir, nasıl zayıflmış gibi yapılıp fotoşop ile baştan yaratılmış fotoğraflar verilir falan olur yani..

şevket altuğ

gönüllerin süper babası olan, 11 kez altın portakal almış, galatasaray liseli güzel oyuncu. kapıcılar kralı, hababam sınıfı, perihan abla gibi pek çok iyi işte yer almıştır. nedense benim için ideal baba denildiğinde kendisi ve süper baba dizisinde canlandırdığı fiko karakteri gelir gözümün önüne..

halimden konan anlar

bir kaç sene önce bizi yeni kıta bulmuş gibi sevindiren büyük ev ablukada'nın keşfinden sonra taze kanlar arayan türkiş indieperverler cemiyetinin son zamanlarda yakın takibe aldığı güzel grup. halbuse çok da yeni bir grup değil halimden konan anlar. pek sakin, eğlenceli ve güzel sözlü şarkılar yapıyorlar. kendileri hakkında pek bir bilgi yok. bir solistleri var bilinen, tolga akdoğan diye. canlı performanslarını takip etmekte fayda var. ciddi ciddi kadıköy kokan bir grup bu. sevin, sevdirin.

çok mutlusun

zehirli kuyuların en dibinden gelen bir seni görmem imkansız şarkısı.

gördüm ki o meyhanede
sen başka bir
kadınla
oturuyorsun
ve çok mutlusun
ve burada, bu
sokakta
kalbim yüz bin parça
yollar daralıyor
ölsem
damarlarında.
uyudum rüya gördüm.
gördüm bin kere öldüm.
uyu uyu uyu
içi zehirli kuyu.

http://ayisozluk.com/lnk/a9b427

seni görmem imkansız

muhteşem kadın gaye su akyol ve yanına yolcu ettiği tuğçe şenoğul tarafından 2009 yılı yazında kurulan grup. o kadar eklektik, o kadar güzel ve bu ülkenin insanlarının da yaratıcı işler yapabildiğini gösteren bir oluşum ki seni görmem imkansız, bugüne kadar kendileriyle tanışmadıysanız ve alternatif sesleri seviyorsanız, bir an önce tanışın demek istiyorum. çürük oda, çok mutlusun, kimse bilmez başlangıç için iyi olabilecek parçalar..

ayı sözlük izmir siyah pembe üçgen derneği zirvesi

izmirde olmayacağım için katılamayacağım, haliyle üzüldüğüm zirvedir. böhü.

lungs

florence and the machine'in temmuz 2009 çıkışlı debut albümü. albüm çıkar çıkmaz ingiltere listelerine iki numaradan giriş yapmıştır. yıllardır çıkan en muhteşem debut albümlerinden biri kabul edilmektedir. ancak grubun çok uzun zamandır takipçisi olanlar için bu albüm biraz hayal kırıklığı olmuştur. çünkü zaten daha önce yayınlanan ep'ler ve live kayıtlar sayesinde albüm içindeki şarkıların pek çoğu daha önce dinlenmiştir. yine de flo'nun hakkını yememek lazımdır. yıllardır hala kendisini dinleten albümlerden biridir. çeşitli limited edition'ları da bulunmaktadır. tracklist ise şöyledir..

1. dog days are over
2. rabbit heart (raise it up)
3. i'm not calling you a liar
4. howl
5. kiss with a fist
6. girl with one eye
7. drumming
8. between two lungs
9. cosmic love
10. my boy builds coffins
11. hurricane drunk
12. blinding
13. you've got the love

dog days are over

nakaratına bağıra çağıra eşlik edilesi, hoplanıp zıplanısı, çılgın atılası şarkı. lungs albümünün en iyilerinden.

kırmızı başlıklı kız

masalın orijinalinde kurt ve kırmızı başlıklı kız büyük anneyi beraber yemektedir. evet, malesef öyledir.
  • /
  • 12
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 238

sunday morning

güzel bir the velvet underground şarkısı..

sunday morning, praise the dawning
it's just a restless feeling by my side
early dawning, sunday morning
it's just the wasted years so close behind
watch out, the world's behind you
there's always someone around you who will call it's nothing at all
sunday morning and i'm falling
i've got a feeling i don't want to know
early dawning, sunday morning
it's all the streets you crossed, not so long ago
watch out, the world's behind you
there's always someone around you who will call it's nothing at all
watch out, the world's behind you
there's always someone around you who will call it's nothing at all
sunday morning
sunday morning
sunday morning

give me love

sürekli kafamda dönüp duran ed sheeran şarkısı. çok iyi bir şarkı değil ama video klibi öyle güzel ki..alın işte hem sözleri hem de klibi..

give me love like her,
'cause lately i've been waking up alone,
paint splattered teardrops on my shirt,
told you i'd let them go,
and that i'll fight my corner,
maybe tonight i'll call ya,
after my blood turns into alcohol,
no, i just wanna hold ya.

give a little time to me or burn this out,
we'll play hide and seek to turn this around,
all i want is the taste that your lips allow,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love.

give me love like never before,
'cause lately i've been craving more,
and it's been a while but i still feel the same,
maybe i should let you go,
you know i'll fight my corner,
and that tonight i'll call ya,
after my blood is drowning in alcohol,
no i just wanna hold ya.

give a little time to me or burn this out,
we'll play hide and seek to turn this around,
all i want is the taste that your lips allow,
my, my, my, my, oh give me love,
give a little time to me, or burn this out,
we'll play hide and seek to turn this around,
all i want is the taste that your lips allow,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my my, my, my, oh give me love.

m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover.

m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (love me, love me, love me).

m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love),
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love),
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love, love me),
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love).

my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love

of all the money that e'er i had
i've spent it in good company
and all the harm that e'er i've done
alas it was to none but me
and all i've done for want of wit
to memory now i can't recall
so fill to me the parting glass
good night and joy be with you all

of all the comrades that ever i had
they are sorry for my going away
and all the sweethearts that ever i had
they would wish me one more day to stay
but since it falls unto my lot
that i should rise and you should not
i'll gently rise and i'll softly call
good night and joy be with you all

a man may drink and not be drunk
a man may fight and not be slain
a man may court a pretty girl
and perhaps be welcomed back again
but since it has so ought to be
by a time to rise and a time to fall
come fill to me the parting glass
good night and joy be with you all
good night and joy be with you all

pagan poetry

björk'ün vespertine albümünün beşinci şarkısı.
sanırım björk'ün bugüne kadar yaptığı en güçlü ve şiddetli eseri..kaotik, esrik, saplantılı ve bir o kadar da sado mazoşist bir aşkı anlatan şarkının video klibi de tüm zamanların en iyi kliplerinden biri sayılabilir kanımca. videonun başında soyutlanmış bir cinsel ilişkiden sahneler vardır ve bu ilişki björk ve sevgilisi matthew barney arasında geçmektedir. video da björk'ün nipple piercinglerini de görebiliriz..
her şey bir yana, tek bir dokunuşla aşık olabilmeyi, kendi kendine kırılmayı anlatan, zedelenmiş ruhları iyice kanırtan, kendini korumayı bilmeyenlerin kalplerini ve ruhlarını şiddetle uzak tutması gereken şarkıdır.

asia argento

italyan yönetmen dario argento'nun, kendisi gibi yönetmenlik, oyunculuk hatta dj'lik yapan, dikkat çekici hiç bir özelliği olmamasına rağmen akıl almaz bir seksapaliteye sahip, babası tarafından yönetilen trauma ve the phantom of the opera filmlerinde aldığı rolleri, marilyn manson'a çektiği video klibi, enteresan dövmeleri, brian molko ile yaptığı je t'aime moi non plus düeti, this picture video klibinde yer alması ve beraber yayınlanan fotoğrafları ile kısa zamanda alt kültürün ikonlarından birine dönüşmüş harika ve bir o kadar da arıza olan kadın..

the smiths

80s başında steven patrick morrissey ve johnny marr denen iki adamın bir araya gelmesiyle kurulan ve 80s sonuna kadar faaliyet gösteren grup. evet tanımımı da yaptığıma göre içimdekileri dökmeye başlayabilirim. öncelikle the smiths, there is a light that never goes out'dan ibaret değildir. 500 days of summer'ı izleyip akabinde the smiths için ölüp bitenlere bunu belirtmek isterim.
irlanda asıllı olmasına rağmen manchester'da doğan koyu katolik bir ailenin, uyuşturucu bağımlısı, yalnız ve sürekli oscar wilde okuyan, içine kapanık çocuğu morrissey'in ve ne kadar yetenekli olduğunun her daim farkında olan johnny'nin insan ruhunu tarumar etme serüveni 1984 yılının başında piyasaya sürdükleri debut albümleri the smiths ile başlar. post punk ve manchester'ın madchestar olarak anılmasına neden olmaya başlayan rave kültürünün yavaş yavaş yükselmesine rağmen, elektronik her sesten uzak kalarak, morrissey'in melankolik lakin harikulade sözleri ve marr'ın yoğun riffleri ile kotarılan albüm grubun nasıl bir portre çizeceğini ortaya koymuştur. bugün bile müzik tarihinin en iyi albümlerinden sayılan the smiths, pretty girls make graves, this charming man, still i'll, what difference does it make gibi hitler barındırmaktadır. bizzat morrissey tarafından tasarlanan albümün kapağında andy warhol'un flesh filminden bir kare yer almaktadır.
ilk albümün başarısı ile iyice gazlayan ve ilk albüm ile ikinci albüm arasında hatful of hollow adında bir toplama sıkıştıran grup 85 kışında ikinci stüdyo albümleri meat is murder'ı yayınlar. 11 yaşından beri vejeteryan olan morrissey'in tavrı ile grubun politik duruşlarının şarkılara oldukça yansıdığı bu albüm listelerde bir numaraya kadar yükselen hitler çıkarmıştır olmasına rağmen grubun tavrı yüzünden oldukça eleştiri almıştır. fakat yine de hiçbir eleştiri yapılan işin başarısını ve that joke isn't funny anymore, meat is murder, well i wonder, i want the one i can't have gibi hitleri gölgeleyememiştir.
the smiths, 85 sonunda bir sonraki albümleri the queen is dead'i kaydetmiş, bununla da kalmamış amerika ve ingiltere'yi baştan başa turlamıştı. her geçen gün artan popülariteleri ve kendi şirketleriyle yaşadıkları sorunları, albümün yayınlanmasının gecikmesi ile büyük plak şirketlerinin yeni avı olan grup müzikal anlamda yine harika bir albüm yayınlamasına rağmen kendi içerisinde çatırdamaya başlamış, andy rourke gruptan atılmış, yerine craig cannon getirilmiş fakat iki gün sonra rourke gruba geri dönmüştür. bunun yanı sıra morrissey ve johnny arasında her geçen ve gün gün büyüyen ego savaşları grubu yormaya başlamıştır. lakin, 86 yılında kapağında alain delon'un fotoğrafının olduğu albüm satışa çıkmış ve ingiltere listelerine iki numaradan giriş yapmıştır. bu albüm there is a light that never goes out, some girls are bigger than others, cemetry gates, i know it's over, bigmouth strikes again, never had no one ever ve the boy with the thorn in his side gibi en bilinen the smiths şarkılarını bünyesinde barındırır. ve bu albümden sonra grup emi ile anlaşma imzalar..
sene 87'yi gösterdiğinde kendi içlerinde yaşadıkları çatışmalar marr ile morrissey'i iyice birbirinden uzaklaştırmış, marr'ın gruptan ayrılmak istediğini her fırsatta dile getirmesine, sürekli alkole abanmasına neden olmuş, bu durumlar da morrissey'in iyice hırçınlaşmasıyla sonuçlanmıştır. yine de müzikal anlamda üretimlerine devam eden grup shoplifters of the world unite ve sheila take a bow adında iki single ve the world won't listen adındaki ikinci toplama albümlerini yayınladılar. sheila take a bow listelerde iyi bir başarı grafiği çizdi ve bunun ardından morrissey ve marr birlikteliğinin son ürünü olan strangeways, here we come 87 baharında kaydedilip eylül ayında piyasaya çıktığında marr gruptan ayrılalı bir kaç ay olmuştu..marr'ın yerine başkaları geçmeye çalışsa bile mümkün olmadı. genel anlamda bakıldığında da kasvetli bir havası olan albüm resmen iki efsanenin ayrılığını yansıtır. stop me if you think you've heard this one before, i started something i couldn't finish, girlfriend in a coma, last night i dreamt that somebody loved me gibi hitler çıkaran albüm grubun dördüncü ve son albümüdür..
artık ipler kopmuş, geri dönülmez yola girilmiş, hem marr hem morrissey birbirlerine olan öfkelerini her fırsatta dile getirir olmuşlardır.. bu dört albümün yanı sıra 86'da rank adında bir live kayıt ile 2008'de the sound of the smiths adlı bir best of albüm yayınlayan grup bir daha isimlerinin bile yan yana gelmemesi için sonsuz çaba harcamıştır..
johnny marr, smiths sonrasında the pretenders, electronic, the the, johnny marr and the healers ve modest mouse gibi gruplarda karşımıza çıkmasına rağmen 2008'den beri beraber olduğu the cribs ile yollarını ayırmıştır. şu günlerde de the messenger isimli güzel ötesi bir tekli yayınlamıştır, albüm ise şubat 2013 gibi piyasada olacak gibi görünüyor..
morrissey ise, solo kariyerine odaklanmış, dokuz albüm çıkarmış ve johnny marr ile tekrar biraraya gelip gelmeyecekleri sorulduğu zaman ''eğer bir daha johnny ile bir araya gelirsem oturup taşaklarımı yerim. bunu on bir yaşından beri vejeteryan olan bir adam söylüyor, dikkatinizi çekerim.'' demiştir...

aktif lezbiyen

pek çok kişinin haklarında biraz da olsa yanıldığı lezbiyenlerdir.
halet-i ruhiye ve görüntü bakımından aktif lezbiyen olan bir sevgilim ve etrafımda da sayıları pek de az olmayan aktif lezbiyen arkadaşlarım var. gerek kendi ilişkimden gerekse arkadaşlarımdan ve onların ilişkilerinden yola çıkarak net bir şekilde söyleyebilirim ki, aktif lezbiyenler öyle pek de ''çüküm olsun, tüm kızları düdükleyeyim'' tarzında insanlar değiller. ve pek çoğu bu aktif - pasif lezbiyen durumunu saçma buluyor.
örneğin aktifler kendilerine dokunulmasından hoşlanmaz, sevişirken soyunmaz diye bir düşünce var. birincisi bu külliyen yalan. çünkü birbirini seven ve bu sevgiyle sevişen insanlar -normal olarak- birbirlerine dokunmak, temas etmek, öpmek koklamak isterler. bu durumda da kalkıp size ''ay mememi elleme'' mi diyecek allasen. karşındaki insanı seviyorsan, istiyorsan o insan her şeyiyle senindir zaten.
ha memelerini bantlayan, bandajla saran, bir kaç adım ileriye gidip memelerini tamamen aldıran aktifler de yok mu, var tabi ki. ancak onların durumunun daha farklı bir durum olduğuna inanıyorum şahsen. çünkü onlar kadın olmaktan memnun değil.
bunu şöyle düşünün, pek çok gay var cinsiyet değiştirmek için her hangi bir arzu duymayan ve erkek olmaktan mutlu olan. ama bir de erkek bedeninde kadın ruhunu taşıyan ve hapsoldukları bedenden memnun olmayanlar var. bu memelerini, popolarını ve vajinalarını kabul etmeyen, edemeyen ve de haliyle en ufak bir temastan bile kaçınan aktifler de onlar gibi daha farklı mental ve ruhsal durumların içindeler..
yine bunların yanı sıra aktiflerin hepsi orange county choppers'da izlediğiniz fat boy'lar gibi değildir. evet kamyoncu lezbiyen dediğimiz bir grup var ama onları epey bir ayrı tutuyorum. neyse konumuza döneyim, gerek dünyada gerekse ülkemizde gayet güzel ve seksi aktifler var. bakın yakışıklı demiyorum, güzel diyorum. aktifler diye hepsi apaçi gibi saçları olan break dansçı komançero oğlan şeklinde gezmiyorlar. geçenlerde bir hayli aktif bir kızla tanıştık. kendisi gayet de taş gibi bir fiziğe sahipti, beline kadar saçları ve renkli gözleri ile de pek çok erkeği kendine çekebilecek güzellikteydi. ha ama dediğim gibi kendisi epey* bir aktifti.
fiziksel görüntünün ve yataktaki durumların da ötesinde aktif veyahut pasif olmak ilişkinin dinamiği ile alakalı bir durumdur. hetero veya eşcinsel olsun hiç fark etmez. bir ilişkide her zaman bir taraf lokomotiftir, ilişkiyi çekip çevirir, sarar sarmalar..
neyse lafı çok uzattım, işin özü öyle aktif lezbiyenlik yataktaki hakimiyetle ya da kısa saçta, götü düşük pantolonda biten bir durum değildir..
Henüz takip ettiği biri yok.