kufala

Durum: 238 - 0 - 0 - 0 - 26.07.2013 23:17

Puan: 2696 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

effortless perfection..
  • /
  • 12

vücut geliştirme

kimse kusura bakmasın ama bildiğimiz mastürbasyondur.

fatma turgut

model'in solisti. değil sesini dinlemeye, yüzünü bile görmeye tahammül edemediğim canlı. kadın demeye dilim bile varmıyor. allahım hadi model'in facia oluşunu, bu kadının sesinin beş para etmez oluşunu geçtim de bir insan şarkı söylerken bu kadar mı çirkin olur, bu kadar mı iğrenç mimikler yapar. bu kadını her görüşümde bir kez daha ağır bir şekilde tourette sendromundan muzdarip olduğuna karar veriyorum. çekil şuradan da güzel gözlerim seni görmesin, bu güzel kulaklarım seni duymasın.

safe from harm

muhteşem sözleri ile massive attack'in başyapıtlarından biri sayılabilecek şarkı. ''i was looking back to see if you were looking back at me to see me looking back at you'' demiş, bizi kalbimizden vurmuştur..




midnight rockers city slickers
gunmen and me yeah
on a the feature on the freakshow
and i can't do nothing 'bout that, no no
but if you hurt what's mine
i'll sure as hell retaliate
you can free the world you can free my mind
just as long as my baby's safe from harm tonight
you can free the world you can free my mind
just as long as my baby's safe from harm tonight
i was lookin back to see if you were lookin' back at me
to see me lookin back at you
lucky deepest crazy chances seems to be moving fast
what happened to the niceties of my childhood days
well i can't do nothing 'bout that, no no
but if you hurt what's mine
i'll sure as hell retaliate
i was lookin back to see if you were
i was lookin i was
i was lookin back to see if you were lookin' back at me
to see me lookin back at you
you can free the world you can free my mind
just as long as my baby's safe from harm tonight
you can free the world you can free my mind
just as long as my baby's safe from harm tonight
tell us what it is dangerous
friends and enemies are contagious
and they spread into your system like a virus
yes the trouble is it kind of makes you anxious
i was lookin back to see if you were lookin back at me
to see me lookin back at you
i was lookin back to see if you were lookin back at me
to see me lookin back at you
but if you hurt what's mine
i'll sure as hell retaliate
you can free the world you can free my mind
just as long as my baby's safe from harm tonight

straight edge

amerika topraklarında ortaya çıkan, uyuşturucu, alkol ve seks yapmış olmak için önüne gelenle yatmak gibi şeylere karşı duran, ''punk olmayın adam olun'' tarzı söylevleri yüzünden hardcore gruplara mal edilmiş, günümüzde emoların da etkileriyle epey bir bir popüler olmuş akım. screamo, hardcore, punk gibi şeyler dinleyen insanların illa ''sex, drugs and rock'n roll'' mottosunu benimsemesi gerekmediğini göstermektedir. kısaltması ''sxe'' olan bu düşünceyi benimseyenlerin büyük bir kısmı vegandır, ellerinin dışına ''x'' çizerler. fake tiplemeleri sayesinde içi boşaltılan emo kavramı gibi straight egde de yavaş yavaş tüketilmektedir.

joy division

kısacık tarihiyle şu gün ayıla bayıla dinlediğimiz pek çok şahsiyeti etkilemiş, manchester'ın madchester olarak anılmasına neden olan, post punk akımının temel taşlarından biri. belki de en mühimi..76 yılında karanlık sanayi şehri manchester'ın sancılı ve bir o kadar da sanrılı çocuğu ian curtis'in bernard sumner ve peter hook'a katılması ile kurulan grup curtis'in david bowie hayranlığı dolayısıyla bowie'nin warszawa şarkısından esinlenerek 77 yılında warsaw adıyla sahne almaya başladı. ian'ın tuhaf dans etme stili, müziğin melodik yapısına rağmen sözlerin karamsarlığı ile dikkatleri iyice üzerine çeken grup electric circus'un kapanmasına istinaden düzenlenen veda konserlerinin canlı kayıtlarından oluşan short circuit adlı albümde at a later date adlı kayıları ile yer aldılar ve 77 sonunda ise an ideal for a living adlı debut ep'leri için dört şarkı kaydettiler. amatör bir kayıt olmasına rağmen warsaw'un hem kendi stilini iyice oturtması hem de albüm yapmaları için gereken tecrübeyi yavaş yavaş kendilerine kazandıran önemli bir adımdı. 78 başında warsaw pakt grubunun yeni bir albüm yayınlaması üzerine grup, frederick muller'in house of dolls kitabında geçen ve nazilerin şahsi zevkleri için kullandıkları kadınların kaldığı bölümlere verilen isim olan joy division'da karar kıldı. nazizim ile uzaktan yakından bir alakası olmamasına rağmen bu isim pek çok tepkiyide beraberinde getirdi. grup yine aynı yılın başında o zamanlar bir televizyon kanalında çalışan ve ilerleyen yıllarda factory records ve the haçienda gibi müzik tarihine yön veren iki oluşumun sahibi olacak ve mr. manchester olarak anılacak olan tony wilson ile tanıştı ve bahar aylarında debut albüm için kayıtlara başladı lakin sonuçlar pek de tatmin edici olmadı. istedikleri kaydı elde edemeyen grup albümü yayınlamak istemese bile warsaw adı altında satışa sürüldü. haziran 78'de joy division manchester sound için önemli bir yeri olan ve esas adı the russell club olmasına rağmen the factory olarak bilinen, özellikle de tony wilson'ın desteklediği gruplara ev sahipliği yapan mekanda sahneye aldı ve tony wilson ile bir arkadaşının kurduğu factory records ile anlaşma imzaladı. 78 sonunda londra'da ilk konserini veren grup dönüş yolunda ian'ın kriz geçirmesi ve kendisine sara teşhisinin konulması ile demoralize oldu. ian'ın krizleri strob efekti yüzünden özellikle sahnede sorun oluyordu. öyle ki, ian'ın she's lost control'ü gruba katılmadan önce çalıştığı postanede sara krizi geçiren bir kızdan ve kendi durumundan ilham alarak yazdığı söylenir..
79 baharında grup unknown pleasures'ı kaydetti ve kapak tasarımını peter saville'in yaptığı albüm haziran ayında satışa sürüldü. satışlar tahmin edilenden de iyi gitti. sonbaharda buzzcocks ile turneye çıkan grup buzzcocks'dan bile daha çok ilgi gördü. ian'ın enteresan hareketleri ve sesine yansıyan içsel hüznü izleyenleri adeta şaşkına çeviriyordu. bu turne esnasında ian annik honore ile tanıştı. böylece deborah ile ian evliliği ilk darbeyi almış oldu ve bir daha da toparlanamadı. ne yardan geçerim ne serden diyen ian iki kadın arasında kaldı ve hayatına mal olan depresyonu ile love will tear us apart'ı yazdı lakin şarkı uzun bir süre kaydedilmeden sadece canlı performanslarda dinlenebildi..
80 yılında avrupa turnesinin bitiminde closer adlı ikinci albüm kaydedildi..hem menajerleri hem de grup için resmen bir dönüm noktası olacağı düşünülen albümün tanıtımı için amerika turnesinin planları bile yapılmaya başlanmaştı. fakat kimse ian'ın ne kadar dibe çekildiğini görmek istemiyordu. ortada arızalı ve bir o kadar da iyi bir frontman vardı ve geri kalan hiçbir şey kimsenin umurunda değildi..nisan başında londra'da üç gün içerisinde dört konser veren ian sahnede ağır bir sara krizi geçirdi ve bir kaç gün sonra da ilaç etkileşimi yüzünden iyiden iyiye rahatsızlandı. aslında bu durum etkileşim falan değildi. bilerek ilaçlarını karıştırmıştı. fakat ian bir türlü iyiye gitmiyordu. love will tear us apart için bir video klip kaydedilmişti..2 mayısta joy division ian'ın olduğu son konserini birminghan üniversitesinde verdi ve bu konserden sonra ian macclesfield'a geri döndü.
ve 18 mayıs 1980 sabahı, werner herzog'un stroszek filmini izleyip ardından da iggy pop'ın idiot albümünü dinlemiş ve akabin de kendisini asmıştır..ölmeden önce yazdığı ''çoktan ölmüş olmayı dilerdim. artık hiçbir şeyle başedemiyorum.'' notu ian'ın içindeki ucu bucağı olmayan karanlığı belki de en iyi yansıtan sözlerdir..
ölümünden kısa bir süre sonra closer albümü ve bunu takiben atmosphere teklisi ve son konser kayıtlarını içeren still yayınlandı.
en sonunda da factory records son bir toplama olarak 88 yılında substance'i satışa sürdü..kalan üyeler ise ian olmadan new order olarak yollarına devam ettiler..
joy division, ian'ın insanı büyüleyen karanlığı ile radiohead'den interpol'e pek çok gruba ışık vermiştir..ve sadece ama sadece ian o sonsuz karanlığında kalmayı seçmiştir..

aslı yardımcı

21 haziran 1998'de, daha on yedi yaşında iken, erkek arkadaşı alp cenan yuğaç ile elele tutuşarak, ataköy'de bir apartmanın 14. katından kendini boşluğa bırakan çocuk..

kaynak: http://www.milliyet.com.tr/1998/06/24/haber/hab04.html

pagan poetry

björk'ün vespertine albümünün beşinci şarkısı.
sanırım björk'ün bugüne kadar yaptığı en güçlü ve şiddetli eseri..kaotik, esrik, saplantılı ve bir o kadar da sado mazoşist bir aşkı anlatan şarkının video klibi de tüm zamanların en iyi kliplerinden biri sayılabilir kanımca. videonun başında soyutlanmış bir cinsel ilişkiden sahneler vardır ve bu ilişki björk ve sevgilisi matthew barney arasında geçmektedir. video da björk'ün nipple piercinglerini de görebiliriz..
her şey bir yana, tek bir dokunuşla aşık olabilmeyi, kendi kendine kırılmayı anlatan, zedelenmiş ruhları iyice kanırtan, kendini korumayı bilmeyenlerin kalplerini ve ruhlarını şiddetle uzak tutması gereken şarkıdır.

gel benimle

yaşar'la yıldızımın hiç barışmamasına ve şarkıyı duymamın üzerinden geçen bunca zamana rağmen, hala pek çok kadının duymak istediklerini söylediğine inandığım şarkıdır. son zamanlarda kulaklara çalınan akustik versiyonu da gayet güzel olmuş. ancak, yaşar'ın 1996 çıkışlı divane albümündeki versiyonunda, parçanın gitarlarını erkan oğur çalmış ve hepimizi mest etmiştir. eski hali sanki birazcık daha güzeldir..

gel benimle çok çok uzaklara
hüzünlerimi bir parça aşkla değiştir
gel benimle bilinmez duraklara
mevsimlerimi bir dalga yaza dönüştür
bırak dudaklarından benler okunsun
bırak ellerim saçlarına dokunsun
bırak kulaklarımda sesin uğulsun
bırak ellerim şaçlarına dokunsun
söz veriyorum
her şey çok güzel olacak
sadece sen ve ben..

makyaj malzemesi reyonunda çalışan kızlar

çok afedersiniz ama iğrençtir bu kızlar. yüzlerinde öyle bir makyaj vardır ki, zannedersiniz ki işten çıkıp eve gidince o makyajı böyle maske şeklinde çıkarıp bir kenara koyuyor, ertesi sabah da tekrar suratına oturtuyor. suratlarında yaklaşık dört kutu fondoten olur bu kızların. kirpikleri rimeli taşıyamaz. her şeyi belerler yüzlerine. sürekli rujlarını tazelerler. dişlerine ruj bulaşır. milletin kıçında, başında denettirdikleri ürünleri hiç çekinmeden ve tiksinmeden kendi yüzlerine sürerler. tişörtleri hep lekelidir. makyaj malzemesi bulaşmıştır. saçları genelde iğrenç sarıdır bu hanım ablaların. hem oryalden hem de düzleştirmekten yanmıştır ama onlar içten içe çok güzel olduklarını düşünürler.
çok güzel makyaj yaptıklarını zannederler. sürekli oranızı buranızı boyamak isterler. asla satın almayacağınız ürünleri size kakalamaya çalışırlar.
öf neyse. sevmiyorum bunları işte.

ertesi gün hapı

tüm regl periyodunuzu bozan, bünyeyi alt üst, sinirleri laçka, kafayı piç eden ilaçtır. çok zorunda kalmadıkça kullanmayın. onun yerine korunarak seks yapmayı öğrenin. korunmak derken, geleneksel türk korunma tekniği olan dışarıya boşalmayı kastetmiyorum sevgili çok düz cinsel beyler ve bayanlar. prezervatif, spiral, doğum kontrol hapı gibi pek çok yöntem var. bu ilaçları içmek yerine bunları deneyin ki, normal bir düzende adet görebilin..

cemil ipekçi

bir dönem babamla çalışması ile kendisi hakkında fikir sahibi olmuştum. bir kere gerçekten çok kibar ve nezaketli bir insan, ailesinin gelen bir takım özellikleri gayet güzel taşıyor üzerinde. bunun yanı sıra aşırı titiz, zeki ve esprili bir yapısı var, ancak biraz pinti. bir de üç kez evlenmiş ve boşanmıştır kendisi..

ayı sözlük yazarlarının hayat fonunda çalan şarkılar

gece yarısı çalan telefon

muhtemelen eski sevgilidir. ve yine muhtemelen sarhoştur. saçmalar. boktandır.

bir diğer ihtimal olarak da, sevgilidir. uyurken seni çok özledim demek için aramıştır. güzeldir.

izmir

doğduğum, büyüdüğüm, büyümeye devam ettiğim, yıllarca kıymetini bilemediğim, her şeyinden şikayet ettiğim ve gün gelip aşık olduğum şehrim. her bir köşesini çok erken keşfettiğim ve büyük ihtimalle de bu nedenle erken tükettiğim izmir bir zamanlar benim için adeta bir cendereydi. sıkılıyordum, boğuluyordum.
ama gün geldi, pek çok zaman, bir o kadar da insan geçti bu şehirden ve ben bu şehri sevmeyi öğrendim. kız başına diye tabir edilen durumla izmirde at koşturmayı sevdim, gecenin bir yarısı çıplak ayakla alsancak çimlerde dans etmeyi sevdim, sabahları bostanlıda kahvaltı yapmayı sevdim, göztepe sahilde yürümeyi sevdim, en fazla bir saat içerisinde çeşmede, foçada, dikilide, çandarlıda, seferihisarda, urlada olmayı sevdim, tanımadığım insanlara bile gülümsemeyi sevdim, cumbalı evlerin merdivenlerine oturup bira içmeyi sevdim, kıbrıs şehitlerinde apodan midye çalıp kaçmayı sevdim, gavur olmayı sevdim..
öyle büyük hayallere kapılmayın, düz ve güzel bir hayat var burada..

woodpigeon

mark hamilton liderliğinde 2005 senesinde kurulan ve sekiz kişiden oluşan, kanada orijinli olmasına rağmen esas oluşumunu edinburgh'de tamamlamış indie grubu. 2006 çıkışlı debut albümleri songbook ile önce kanada'da daha sonra ingiltere'de adını duyuran grup, 2008'de treasury library canada ve 2010'da die stadt muzikanten adlı iki albüm daha yayınladı..zaman zaman indie folk'a kayan grubun albümlerinin jeff kulak tarafından yapılan kapak tasarımları ve sitelerinde yer alan çizimleri gerçekten muhteşem..genel anlamda eleştirmenlerden çok iyi notlar alan woodpigeon ile yeni tanışanlar, death by ninja, piano pieces for adult beginners, that was good but you can do better, and as the ship went down you'd never looked finer gibi parçalara kulak verebilirler...

big kahuna burger

ilk olarak reservoir dogs'da görülen, from dusk till down, pulp fiction ve death proof'da da adı geçen, telif hakkı quentin tarantino'ya ait olan hamburger.

jenny and johnny

rilo kiley'den aşikar olduğumuz muhteşem kadın jenny lewis ve kendisi gibi yetenek ve güzellik abidesi sevgilisi johnathan rice'ın taze mi taze projesi. debut albümleri ı'm having fun now bizim ülkemizde satışa çıkmasa bile resmi sitelerinden dinleyenebilir. demem o ki, bu kadar sağlam iki isimin güzel işlerini takip etmek lazım. yeni başlayanlar için, animal, big wave, scissor runner kaçırılmaması gereken parçalar.

kalamış parkı

tüm ortaokul ve lise dönemimi yemiş bitirmiş olan, kargo'nun yaptığı ve yapabileceği en iyi şarkıdır. klibinde selin toktay arzı endam etmekte, şebnem ferah ise kırmızı saçlarıyla şarkıyı daha da tatlandırmaktadır. ''arsız bir çocuk gibisin, şımarık ve tatlı, sana her şeyimi vermek, içimdeki kıpırtı'' sözleriyle yakmıştır..neredeyse on yıl sonra hala yakar orası ayrı..

lana del rey

tamamen taraflı bir yazı olacak bu ama napam elimde değil, içten içe sevdalısıyım bu kadının. aylardır, her gün, en az bir doz olmak üzere born to die albümünü aksatmadan, aksatamadan dinliyorum. seviyorum kardeşim. ben bilmiyorum sanki bu kadının lizzy grant halini, kendisinin nasıl yeni baştan yaratıldığını, ağzını şişirttiğini, ucundan kıyısından da olsa bir pazarlama harikası olduğunu? biliyorum. ama kadın yapmış be yavrular. olsa da komuş, olmasa da komuş çocuğu.
şimdi lananın avukatlığını yaptığıma göre kendisinin tarzı, retro duruşu, söylediği lafların epey doğru hedefleri vurması hoşuma gidiyor. iyi video klipler çekiyor. albümün geneline baktığınızda başka birinin elinde bi sike benzemeyecek şarkılar öyle iyi düzenlenmiş ki, lana ve ekibi bu konuda da bir alkışı hak ediyor.
her şey bir yana bu kadın kötü adamları seviyor yahu. bu yönüyle bana acayip çekici geliyor. filmlerde hep kötü adama aşık olan kadınlardan lana. mesela video games'de ''ı heard that you like the bad girls honey, is that true?'' diyor. born to die'da ise sevdiği adama duyduğu öfkeyi hem sözlerinde hem de klibindeki yüz ifadesinde fazlasıyla görüyoruz. blue jeans'e baktığımızda ''you so fresh to death & sick as ca-cancer'' diyor, hepimizin kafasında o james dean bakışlı, pazar günü lanayı bırakan ve pazartesi geri dönmeyen o adam beliriyor. tüm bunlara rağmen lana hala, ''luv you more, than those bitches before'' demeye devam ediyor. ama bunlar da kesmiyor ki bu kadını, seviyor güçlü ve ucundan kıyısından gangsta' adamları. o da kabul ediyor zaten bunu, national anthem'de, ''money is the reason, we exist, everybody knows it, it's a fact, kiss kiss'' diye fısıldıyor..ama tüm bunlara rağmen içinde kırılgan ve naif bir kadın olduğunu da her fırsatta vurguluyor..en nihayetinde güzel anlatıyor bu kadın kendini ve bizim içimizden geçenleri..
şaka bir yana bırak o dövmelileri, zencilileri lana, sen gel bana. ciddi düşünüyorum ben seninle. valla.

en beğenilen film replikleri

- seni kaybetmek istemiyorum.

- fakat başka birini seviyorsun.

- bunun bizle ne ilgisi var?

(bkz: control)
  • /
  • 12
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 238

sunday morning

güzel bir the velvet underground şarkısı..

sunday morning, praise the dawning
it's just a restless feeling by my side
early dawning, sunday morning
it's just the wasted years so close behind
watch out, the world's behind you
there's always someone around you who will call it's nothing at all
sunday morning and i'm falling
i've got a feeling i don't want to know
early dawning, sunday morning
it's all the streets you crossed, not so long ago
watch out, the world's behind you
there's always someone around you who will call it's nothing at all
watch out, the world's behind you
there's always someone around you who will call it's nothing at all
sunday morning
sunday morning
sunday morning

give me love

sürekli kafamda dönüp duran ed sheeran şarkısı. çok iyi bir şarkı değil ama video klibi öyle güzel ki..alın işte hem sözleri hem de klibi..

give me love like her,
'cause lately i've been waking up alone,
paint splattered teardrops on my shirt,
told you i'd let them go,
and that i'll fight my corner,
maybe tonight i'll call ya,
after my blood turns into alcohol,
no, i just wanna hold ya.

give a little time to me or burn this out,
we'll play hide and seek to turn this around,
all i want is the taste that your lips allow,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love.

give me love like never before,
'cause lately i've been craving more,
and it's been a while but i still feel the same,
maybe i should let you go,
you know i'll fight my corner,
and that tonight i'll call ya,
after my blood is drowning in alcohol,
no i just wanna hold ya.

give a little time to me or burn this out,
we'll play hide and seek to turn this around,
all i want is the taste that your lips allow,
my, my, my, my, oh give me love,
give a little time to me, or burn this out,
we'll play hide and seek to turn this around,
all i want is the taste that your lips allow,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my my, my, my, oh give me love.

m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover.

m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover,
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (love me, love me, love me).

m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love),
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love),
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love, love me),
m-my my, m-my my, m-my my, give me love, lover (give me love).

my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love,
my, my, my, my, oh give me love

of all the money that e'er i had
i've spent it in good company
and all the harm that e'er i've done
alas it was to none but me
and all i've done for want of wit
to memory now i can't recall
so fill to me the parting glass
good night and joy be with you all

of all the comrades that ever i had
they are sorry for my going away
and all the sweethearts that ever i had
they would wish me one more day to stay
but since it falls unto my lot
that i should rise and you should not
i'll gently rise and i'll softly call
good night and joy be with you all

a man may drink and not be drunk
a man may fight and not be slain
a man may court a pretty girl
and perhaps be welcomed back again
but since it has so ought to be
by a time to rise and a time to fall
come fill to me the parting glass
good night and joy be with you all
good night and joy be with you all

pagan poetry

björk'ün vespertine albümünün beşinci şarkısı.
sanırım björk'ün bugüne kadar yaptığı en güçlü ve şiddetli eseri..kaotik, esrik, saplantılı ve bir o kadar da sado mazoşist bir aşkı anlatan şarkının video klibi de tüm zamanların en iyi kliplerinden biri sayılabilir kanımca. videonun başında soyutlanmış bir cinsel ilişkiden sahneler vardır ve bu ilişki björk ve sevgilisi matthew barney arasında geçmektedir. video da björk'ün nipple piercinglerini de görebiliriz..
her şey bir yana, tek bir dokunuşla aşık olabilmeyi, kendi kendine kırılmayı anlatan, zedelenmiş ruhları iyice kanırtan, kendini korumayı bilmeyenlerin kalplerini ve ruhlarını şiddetle uzak tutması gereken şarkıdır.

asia argento

italyan yönetmen dario argento'nun, kendisi gibi yönetmenlik, oyunculuk hatta dj'lik yapan, dikkat çekici hiç bir özelliği olmamasına rağmen akıl almaz bir seksapaliteye sahip, babası tarafından yönetilen trauma ve the phantom of the opera filmlerinde aldığı rolleri, marilyn manson'a çektiği video klibi, enteresan dövmeleri, brian molko ile yaptığı je t'aime moi non plus düeti, this picture video klibinde yer alması ve beraber yayınlanan fotoğrafları ile kısa zamanda alt kültürün ikonlarından birine dönüşmüş harika ve bir o kadar da arıza olan kadın..

the smiths

80s başında steven patrick morrissey ve johnny marr denen iki adamın bir araya gelmesiyle kurulan ve 80s sonuna kadar faaliyet gösteren grup. evet tanımımı da yaptığıma göre içimdekileri dökmeye başlayabilirim. öncelikle the smiths, there is a light that never goes out'dan ibaret değildir. 500 days of summer'ı izleyip akabinde the smiths için ölüp bitenlere bunu belirtmek isterim.
irlanda asıllı olmasına rağmen manchester'da doğan koyu katolik bir ailenin, uyuşturucu bağımlısı, yalnız ve sürekli oscar wilde okuyan, içine kapanık çocuğu morrissey'in ve ne kadar yetenekli olduğunun her daim farkında olan johnny'nin insan ruhunu tarumar etme serüveni 1984 yılının başında piyasaya sürdükleri debut albümleri the smiths ile başlar. post punk ve manchester'ın madchestar olarak anılmasına neden olmaya başlayan rave kültürünün yavaş yavaş yükselmesine rağmen, elektronik her sesten uzak kalarak, morrissey'in melankolik lakin harikulade sözleri ve marr'ın yoğun riffleri ile kotarılan albüm grubun nasıl bir portre çizeceğini ortaya koymuştur. bugün bile müzik tarihinin en iyi albümlerinden sayılan the smiths, pretty girls make graves, this charming man, still i'll, what difference does it make gibi hitler barındırmaktadır. bizzat morrissey tarafından tasarlanan albümün kapağında andy warhol'un flesh filminden bir kare yer almaktadır.
ilk albümün başarısı ile iyice gazlayan ve ilk albüm ile ikinci albüm arasında hatful of hollow adında bir toplama sıkıştıran grup 85 kışında ikinci stüdyo albümleri meat is murder'ı yayınlar. 11 yaşından beri vejeteryan olan morrissey'in tavrı ile grubun politik duruşlarının şarkılara oldukça yansıdığı bu albüm listelerde bir numaraya kadar yükselen hitler çıkarmıştır olmasına rağmen grubun tavrı yüzünden oldukça eleştiri almıştır. fakat yine de hiçbir eleştiri yapılan işin başarısını ve that joke isn't funny anymore, meat is murder, well i wonder, i want the one i can't have gibi hitleri gölgeleyememiştir.
the smiths, 85 sonunda bir sonraki albümleri the queen is dead'i kaydetmiş, bununla da kalmamış amerika ve ingiltere'yi baştan başa turlamıştı. her geçen gün artan popülariteleri ve kendi şirketleriyle yaşadıkları sorunları, albümün yayınlanmasının gecikmesi ile büyük plak şirketlerinin yeni avı olan grup müzikal anlamda yine harika bir albüm yayınlamasına rağmen kendi içerisinde çatırdamaya başlamış, andy rourke gruptan atılmış, yerine craig cannon getirilmiş fakat iki gün sonra rourke gruba geri dönmüştür. bunun yanı sıra morrissey ve johnny arasında her geçen ve gün gün büyüyen ego savaşları grubu yormaya başlamıştır. lakin, 86 yılında kapağında alain delon'un fotoğrafının olduğu albüm satışa çıkmış ve ingiltere listelerine iki numaradan giriş yapmıştır. bu albüm there is a light that never goes out, some girls are bigger than others, cemetry gates, i know it's over, bigmouth strikes again, never had no one ever ve the boy with the thorn in his side gibi en bilinen the smiths şarkılarını bünyesinde barındırır. ve bu albümden sonra grup emi ile anlaşma imzalar..
sene 87'yi gösterdiğinde kendi içlerinde yaşadıkları çatışmalar marr ile morrissey'i iyice birbirinden uzaklaştırmış, marr'ın gruptan ayrılmak istediğini her fırsatta dile getirmesine, sürekli alkole abanmasına neden olmuş, bu durumlar da morrissey'in iyice hırçınlaşmasıyla sonuçlanmıştır. yine de müzikal anlamda üretimlerine devam eden grup shoplifters of the world unite ve sheila take a bow adında iki single ve the world won't listen adındaki ikinci toplama albümlerini yayınladılar. sheila take a bow listelerde iyi bir başarı grafiği çizdi ve bunun ardından morrissey ve marr birlikteliğinin son ürünü olan strangeways, here we come 87 baharında kaydedilip eylül ayında piyasaya çıktığında marr gruptan ayrılalı bir kaç ay olmuştu..marr'ın yerine başkaları geçmeye çalışsa bile mümkün olmadı. genel anlamda bakıldığında da kasvetli bir havası olan albüm resmen iki efsanenin ayrılığını yansıtır. stop me if you think you've heard this one before, i started something i couldn't finish, girlfriend in a coma, last night i dreamt that somebody loved me gibi hitler çıkaran albüm grubun dördüncü ve son albümüdür..
artık ipler kopmuş, geri dönülmez yola girilmiş, hem marr hem morrissey birbirlerine olan öfkelerini her fırsatta dile getirir olmuşlardır.. bu dört albümün yanı sıra 86'da rank adında bir live kayıt ile 2008'de the sound of the smiths adlı bir best of albüm yayınlayan grup bir daha isimlerinin bile yan yana gelmemesi için sonsuz çaba harcamıştır..
johnny marr, smiths sonrasında the pretenders, electronic, the the, johnny marr and the healers ve modest mouse gibi gruplarda karşımıza çıkmasına rağmen 2008'den beri beraber olduğu the cribs ile yollarını ayırmıştır. şu günlerde de the messenger isimli güzel ötesi bir tekli yayınlamıştır, albüm ise şubat 2013 gibi piyasada olacak gibi görünüyor..
morrissey ise, solo kariyerine odaklanmış, dokuz albüm çıkarmış ve johnny marr ile tekrar biraraya gelip gelmeyecekleri sorulduğu zaman ''eğer bir daha johnny ile bir araya gelirsem oturup taşaklarımı yerim. bunu on bir yaşından beri vejeteryan olan bir adam söylüyor, dikkatinizi çekerim.'' demiştir...

aktif lezbiyen

pek çok kişinin haklarında biraz da olsa yanıldığı lezbiyenlerdir.
halet-i ruhiye ve görüntü bakımından aktif lezbiyen olan bir sevgilim ve etrafımda da sayıları pek de az olmayan aktif lezbiyen arkadaşlarım var. gerek kendi ilişkimden gerekse arkadaşlarımdan ve onların ilişkilerinden yola çıkarak net bir şekilde söyleyebilirim ki, aktif lezbiyenler öyle pek de ''çüküm olsun, tüm kızları düdükleyeyim'' tarzında insanlar değiller. ve pek çoğu bu aktif - pasif lezbiyen durumunu saçma buluyor.
örneğin aktifler kendilerine dokunulmasından hoşlanmaz, sevişirken soyunmaz diye bir düşünce var. birincisi bu külliyen yalan. çünkü birbirini seven ve bu sevgiyle sevişen insanlar -normal olarak- birbirlerine dokunmak, temas etmek, öpmek koklamak isterler. bu durumda da kalkıp size ''ay mememi elleme'' mi diyecek allasen. karşındaki insanı seviyorsan, istiyorsan o insan her şeyiyle senindir zaten.
ha memelerini bantlayan, bandajla saran, bir kaç adım ileriye gidip memelerini tamamen aldıran aktifler de yok mu, var tabi ki. ancak onların durumunun daha farklı bir durum olduğuna inanıyorum şahsen. çünkü onlar kadın olmaktan memnun değil.
bunu şöyle düşünün, pek çok gay var cinsiyet değiştirmek için her hangi bir arzu duymayan ve erkek olmaktan mutlu olan. ama bir de erkek bedeninde kadın ruhunu taşıyan ve hapsoldukları bedenden memnun olmayanlar var. bu memelerini, popolarını ve vajinalarını kabul etmeyen, edemeyen ve de haliyle en ufak bir temastan bile kaçınan aktifler de onlar gibi daha farklı mental ve ruhsal durumların içindeler..
yine bunların yanı sıra aktiflerin hepsi orange county choppers'da izlediğiniz fat boy'lar gibi değildir. evet kamyoncu lezbiyen dediğimiz bir grup var ama onları epey bir ayrı tutuyorum. neyse konumuza döneyim, gerek dünyada gerekse ülkemizde gayet güzel ve seksi aktifler var. bakın yakışıklı demiyorum, güzel diyorum. aktifler diye hepsi apaçi gibi saçları olan break dansçı komançero oğlan şeklinde gezmiyorlar. geçenlerde bir hayli aktif bir kızla tanıştık. kendisi gayet de taş gibi bir fiziğe sahipti, beline kadar saçları ve renkli gözleri ile de pek çok erkeği kendine çekebilecek güzellikteydi. ha ama dediğim gibi kendisi epey* bir aktifti.
fiziksel görüntünün ve yataktaki durumların da ötesinde aktif veyahut pasif olmak ilişkinin dinamiği ile alakalı bir durumdur. hetero veya eşcinsel olsun hiç fark etmez. bir ilişkide her zaman bir taraf lokomotiftir, ilişkiyi çekip çevirir, sarar sarmalar..
neyse lafı çok uzattım, işin özü öyle aktif lezbiyenlik yataktaki hakimiyetle ya da kısa saçta, götü düşük pantolonda biten bir durum değildir..
Henüz takip ettiği biri yok.