loranahmes2

Durum: 949 - 0 - 0 - 0 - 24.06.2013 01:18

Puan: 9678 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

ve düşünürüm: belki hiç yaşamadım, ne öğrendin, ne sevdin, ne de inandın... belki de kuyruklu yalanlar mutlu etti bazı bazı... kahrolsun bağzı şeyler!!
  • /
  • 48

ucuz mal alacak kadar zengin değilim

18 mart çanakkale zaferi

kurtuluş savaşı ulusalcı tayfanınken çanakkale dini referans alan ahalinin. çanakkaleden geçirtilmeyen düşman anlaşma masasında bozguna uğratmıştır bizleri; alıverip çiğnemişlerdir istanbulun namusunu ayakları altında. peki çanakkale geçilmez miymiş? pratikte bir kereye mahsus evet. ancak teoride -şimdilik- bir kereye mahsus hayır. örneği zikredildi.

konuşulması gereken bir de çanakkale zaferinin türklüğe dair olup olmaması... reddediyorum: osmanlılığa dairdir. ne kadar şah damarın çatlayacak denli kızsan da gerçek budur. delil ise şehitliktir. bir diğer ispat ise millî marşın yazarı mehmet akif ersoydur. zahmet olacak bir lugat alıp da okuyun, ne demiş muhterem.

fikir kulüpleri federasyonu

5 şubat’ta odtü’de duyurusu yapılan ve tüm türkiye'den 180'den fazla kulübün bir araya gelmesiyle gerçekleştirilen “ üniversite kongresi”nden "fikir kulüpleri federasyonu" kurulması kararı çıktı.

üniversite kongresi, üniversitenin kurumu olduğu toplumun sorunlarından bağımsız olamayacağı, bu sorunlara ilişkin geliştirileceği duyarlılığın konum itibariyle bilimden, aydınlanmadan, bağımsızlıktan ve özgürlükten yana olması gerektiği gerçeğinden hareket ederek bu başlıkları tek tek ele almış, bu değerlerin güncellikteki izdüşümleri üzerine tartışmıştır.

burada belirtilen kararları oluşturan tartışmaların bütünü, kongreden sonra çıkartılacak olan ve tüm tebliğ ve sunumların yer alacağı kongre kitapçığında yer alacaktır.

1. kongremiz, ülkemizde yürütülen savaş çığırtkanlığına, emperyalizmin politikalarında ülkemizin rol almasına kesin olarak karşı olduğunu ilan eder.

2. kongremiz iktidarın dayattığı yeni anayasayı ve ülkeyi tek adam yönetimine geçirecek olan başkanlık sistemini koşulsuz reddetmektedir. bu çerçevede yeni anayasa ve başkanlık sisteminin iç yüzü halka anlatılacak, alternatifler yaratılıp topluma mal edilecektir.

3. üniversiteliler ülkede artan dinselleşmeye karşı aydınlanma değerlerinin taşıyıcısı ve aydınlanmanın kararlı savunucuları olmaya devam edeceklerdir.

4. yeni yök yasasına karşı çıkmak bir ülke meselesidir. ilerici üniversite gençliği, meydanı akıl dışılığa teslim etmeyecek, üniversitenin ruhuna fatiha okutacak yeni yök yasasına geçit vermeyerek işe başlayacaktır.

5. üniversiteli kimliğine şeklini veren bilimsel düşünüşün terk edilmesine izin verilmeyecek, akademiden uzaklaştırılan bilim üniversitede var edilmeye devam edecektir.

6. kültür sanat alanına yönelik ülke genelinde süren kısıtlama ve içerik boşaltma çabalarına kongremiz kesin olarak karşı duracaktır. üniversitelerdeki kültür-sanat alanının canlandırılması kongremiz katılımcısı üniversite kulüplerinin ve tüm türkiye gençliğinin sorumluluğudur.

7. kongremiz, üniversite gençliğinin uzun yıllardır savunduğu ve savunduğu için hapislerde dahi yattığı eşit – parasız eğitim talebini sahiplenmektedir. kongremiz, bu mücadelenin yükseltilmesi görevini üstlenecektir.

8. üniversite gençliğinin umutlarını ve hayatla olan bağlarını zedeleyen, bunun yanında ülkenin geleceğini olumsuz etkileyen geleceksizliğe karşı mücadele edilecek, üniversite öğrencileri arasında dayanışma bağlarının kuvvetlendirilmesi için çalışmalar yapılacaktır.

9. kongremiz yüzlerce öğrenciyi cezaevlerine gönderen siyasi iktidarı ve artık onun güdümünde işlediği herkesçe kabul edilen yargıyı lanetler. kongremiz cezaevlerindeki öğrencilere özgürlük talebini tekrar eder ve cezaevindeki öğrencilerle dayanışma duygularını ilan eder.

10. kongremiz, üniversitelerde artarak devam eden soruşturma ve özel güvenlik terörüne gençliğin boyun eğmeyeceğini ilan eder. soruşturma ve ceza alan, ögb terörüne maruz kalmış tüm öğrencilerle dayanışma duygularını belirtir.

11. kongremizde tüm türkiye yükseköğretiminden anlamlı bir toplam birleşmiştir. bu birlikteliğin ülkeye umut olabilmesi için güçlenerek sürdürülmeldir. bu nedenle üniversite kongresi, kongreye katılan ve kongre kararlarını onaylayan tüm kulüp ve toplulukların oluşturduğu fikir kulüpleri federasyonu’nun kuruluşunu ilan eder.

kocaelispor

izmitte yapılacak newroz kutlamasına saldırmak isteyen taraftarlarıyla tanıdığım takım. futbol bu kadar mı kirli, yoksa kirlilikleri saklayabilecek kadar mı büyük bir yapılanma karar veremedim.

cengiz aktar

ezgi başaranın demokrasisiz barış olur ama kürtlerin istediği bu mu? başlıklı söyleşisinin konuğu. yazıdan anladığım kadarıyla kendisi kürtler anayasada kendileri için bir şey görmedikçe silah bırakmamalı. çünkü ne olacağı belli değil. diğer yandan dikkat etmeliler, savaşın olmadığı bir 'barış' ortamında demokrasiyi hepten kaybedebilirler. hayli ilginç bir söyleşi. okunmasını tavsiye ederim. herhalde en güzel yanı "bizim halkımın barış fetişi var" kısmıydı. bundan çözümü üretmeden sarfedilen barışı anladım.

ris

türk çocukları gay çiftlere veriyorlar

en azından "lezbiyen çiftin elindeki çocuk" meselesine homofobik olmayan bir bakış açısıyla bakabilmiş bir yazı yazan bir türkiyeli yazar mutlu tönbekici. üstteki yazarın* verdiği linkte* ikamet eden yazının can alıcı iki noktası var: biri bilinçili bir propaganda yürütüldüğü meselesi, bu içine homofobiyi de alıyor, atv haberciliğine getirdiği 'sorunlu' habercilik anlayışı eleştirisini de. ikinci noktaysa, belki de bu sorunda asıl merak ettiğim soruyu sorduğu kısım: türkiyeli kaç kişi koruyucu aile olmak için başvurmuş şu meşhur " sapıklar ülkesi" hollanda hükümetine.

vatan gibi çok okunan bir gazetede bu yazının yayınlanması gayet güzel. ama içten içe merak ediyorum haber kaçıncı sayfada yer alıyor. zira bir vatan demek reklam broşürüne yazan bir gazete demek. internet kullanıcısı olmayan halk kitlelerini düşünürsek bu önemli. yoksa ben gibileri nostalji yapmak için gazete alıyordur.

nevruz

kazlıçeşme meydanının meydandan ziyade bir bataklığı andırmasına aldırış etmeden önüme çıkan her halaya girdim. ama ne hikmetse girdiğim her halay iki dakika sonra dağılıverip durdu. yine de usanmadım. hiç newroz ateşi göremedim. bunun eksikliğini köfte ve balık ekmek ocaklarından çıkan kesif dumanlarla da gideremedim. mikail aslan tam bir müzik ziyafeti verdi. serhado ile alan boşalmışken bir anda tekrar doluverdi. adamın ağzı laf yapıyor. her şarkı sonrası bir mini standup gösterisi gibiydi. giydirmediği bir birleşmiş milletler kaldı herhalde. şarkıları da çok iyiydi. tabi küçük dilimden kulak zarıma her bir yanımın zangır zangır titremesine sebep olacak o yükseklikte bir bas sesine gerçekten ihtiyaç var mıydı bilemiyorum. gözlerim lgbtt bireylerini aradı ama göremedi. 2011 newrozunda bir anda onların içinde buluvermiştim kendimi. bu defa yoktular yahut ben göremedim. on binlerce insan içinde görmemiş olmam da mümkün. bir buçuk yaşındaki yeğenimin ilk newroz kutlaması olduğu için ayrı bir öneme sahipti. annem yanında getirdiği bir avuç buğdayı alıp çocuğu vaftiz etti. *

bu arada bu newroz kutlaması aynı zamanda bir bdp mitingiydi. ana tema ise " öcalana özgürlük kürtlere statü" idi.

alandan ayrılırken dikkat ettim herkesin ayakkabıları, paçaları ve yerel kıyafetleri giyinmiş kadınların dizlerine kadar her yeri çamura batmıştı. polis tutuklamaya girişse metro, otobüs ya da tramvay gibi kalabalık mekanlarda paçalara bakıp newroz'cuları ayırabilir diye düşündüm. neyse ki bu yıl, gördüğüm kadarıyla olay çıkmadı, istanbul'da.

nevruz

türkiyede kürtler tarafından her yıl alanlara çıkılarak harlanmış ateşlerin etrafında müzik eşliğinde halay çekilerek kutlanan ve genellikle günün ortasından itibaren gaz bombası, cop ve orantılı polis şiddetiyle devam edilip akabinde türk medyasının orta yerine oturan mühim bir bayram.

bilindiği üzere en görkemli newroz kutlamaları diyarbakır'da yapılmaktadır ve onu istanbul izlemektedir. bugün kutlanacak olan 2013 newrozu yine zeytinburnu kazlıçeşme meydanında yapılacaktır. program saat onda başlamış olmalı.

(bkz: demirci kawa destanı)
(bkz: bir newroz ateşi maddesi olarak tekerlek)

not: türkçe karşılığı nevruz olup yeni gün anlamına gelmesinden ötürü bazı çevrelerce yeni gün diye de nitelendirilen bu bayramın devlet tarafından engelenememesi ile bir türkiye türkü versiyonu ortaya çıkartılıp türk bayramı ilan edilmesi ironiktir. şimdilerde resmi bayram statüsünde olması ise...

(bkz: nevruz)

nevruz

eve gidelim ben sana sorarım bakışı

eve adımın atılır atılmaz nelerin yapılması gerektiğini içerecek hayatta kalmanın ayrıntılı bir listesinin oluşturulup ani uzaklara dalmalarla bir kaç kez tatbikatının yapılmasına sebep olan bakıştır. bu bakış bana safiye sultanı hatırlatıyor. sıdıka dizindeki kaynanam safiye saka.

soyunmak

hayal kırıklığı

eşcinsellerin sevgi kulvarında alışkanlık haline getirdiği olumsuz bir "davranış".

solaris

stanislaw lem'in bilim-kurgu romanı. aynı zamanda 1972'de aynı adlı romandan beyaz perdeye aktarılan bir andrei tarkovski filmi. haliyle sovyet yapımı.

çözünürlülüğü ve ses sistemi iyi olmayan formatlarda izlenilmesini tavsiye etmem. hayattan soğuma nedenleri arasına rahatlıkla girer. çok uzundur. sanat filmidir. kardeşim izlerken uyuya kalmıştır ki izlememiz için ısrar eden de oydu ki itiraf etmek gerekirse öylesine durağan ki arada bir esnememek içten bile değil. *oldukça şiirsel sahnelere sahip. idraki zorlayacak bir kaç diyaloğa ve açık bir "hepi topu bir kaç milyarlık bir nüfusla dünyanın neyini paylaşamıyoruz" mesajını vermekte. en azından ben bu mesajı aldım.

eşcinsel olunduğunun ilk fark edildiği an

hiç hatırlamıyorum. olsa olsa ilk hoşlandığım çocuğu hatırlıyorum. mahallenin en güzel çocuğu. " ay savaşçısını izlicem" deyip de üst kattaki oturma odasında onun hayallerimi süslediği uykulara dalardım. herhalde bir ya da ikinci sınıf. ama eşcinsel olduğumu ilk fark ettiğim an yok. hafızamda yer etmemiş. bildim bileli. o zaman eşcinsellik doğuştan. *

asansörde yiyişen dayılar

izlerken şaşkınlıktan küçük dilim intihara meyletti; o nasıl arzulu öpücük... ya diğer dayı efendi eller hemen adresi biliyor. keşke şu güvenlik görevlilerinin de bir hipokrat yemini olsa da sonucunda tatsızlıkların yaşanacağı ama kendisi heyecan dolu olan bu tür videolar yayınlanmazsa. nasıl utandım yeminle. bildiğin dayı.**

sike kilitlenme

sabahları, uyku mahmurluğu ile ortaya çıkan uzaklara dalma ile ortaya çıkacak istemsiz bir hareket olması ihtimali çok yüksektir. kilitlendiğini fark ettiklerinde bir bilemedin iki saniye adamla göz göze gelirsin ve sonra umursamaz ama nasıl umursamaz, sen ne pis biriymişsin de bu nasıl bir şey tüüü der gibi bir bakışla doksan derece sağa ya da sola çevirirsiniz başınızı. sakın 180 değil. ele verirsiniz yoksa. hele metrobüs ise adam elinize verir maazallah.

türk çocukları gay çiftlere veriyorlar

baba veya anne sevgisinin somut birer ihtiyaç gibiymiş gibi algılandığı cânım memleketimin yurtaşları ve iki üst entryden öğrendiğim kadar da gurbetçileri tarafında yeknesak bir şekilde sarf edilen cümle. burada cümlenin vurgusunun nerede olduğu önemli. vurgu tam olarak "gay çiftlere" söz grubunun üzerinde durmakta ve buna mukabil bir şiddete meyilli kızgınlık ile muhayyir bir yüz ifadesini de tespit etmek mümkün. tahlile gelirsek. sen yıllarca avrupanın ekmeğini ye ve bunun karşısında hayatını ortaya koy ardından da şiddet görmüş bir çocuğu koruyucu bir lezbiyen aileye verdiler diye yaygarayı bas. ve elbette asıl olan eşcinsellik durumu değil, yabancılar içinde muhafazakarlığını muhafaza etmeyle alakalı. zira sevgili gurbetçiler on yıllardır yaşadıkları hristiyan memaliğin suyunu içip ekmeğini yedikten sonra 'müslüman' çocukların sadece "sapıklar"a değil, aynı zamanda hristiyanlara da verilmemesini istiyor. ama bakın, ayrıntıyı kaçırmayalım: çocuklara karşı şiddeti azaltmaya yönelik bir girişim değil "adaş biz döveriz devlet de bi zahmet müslümana versin çocuğu" anlayışındalar. neyse ki hollandadan bir yetkili van minüt dedi.

'anne' ya da 'baba' sevgisi değildir gerçek olan. hakikat bir çocuğun gelişim çağında yere düşüp de ağladığında onu kucağına alıp teskin edecek bir yetişkinin ta kendisidir. evet bir ihtiyacın doğurduğu bir sevgidir ancak anne ya da baba sevgisi yaratılmış/öğrenilmiş bir sevgi türüdür. diğer yandan bizim anne ya da baba dediğimiz şahısların bize, bizim ise anne ya da baba dediğimiz kişilere beslediğimiz sevgi her durumda var ve bir ihtiyaç olarak kabul edilse bile şahısların(anne-baba) kendileri değiştirilmez birer konumda değildir. cinsiyetleri, renkleri, dilleri, kültürleri pek ala farklı olabilir. bunun yanında iki anne ile iki baba da olabilir. travesti ya da transeksüel de keza. mesele çocuğa yol göstericilik, sığınacak bir liman olabilmek. doğurduğumuz veya doğurttuğumuz çocukların erkekliğimizden yahut kadınlığımızdan feyz aldığı iddia edilebilir ancak bunun değiştirilmez ve temel bir unsur olduğunu savunmak düzene ayak uydurmanın ta kendisidir.

not: okuduğum haberler beni yamultmuyorsa adı geçen lezbiyen çift yunus adlı çocuğa yedi-sekiz yıldır annelik/koruyuculuk yapıyor. yedi yıl. aman allahım. bu çocuktan ne istiyor bu millet aklım hayalim almıyor.

bu da lezbiyen bir çift tarafından yetiştirilmiş bir delikanlının konuşması:


*
*

life of pi

izlenilesi bir ang lee filmi.

tanrı muhabbetinin bir noktadan sonra bayıyor olmasına karşın denizin orta yerinde bir bengal kaplanı ile nasıl mücadele edilir'i tasvir eden filmin bir tanrı kucağı fikri/atmosferi yaratmaya çalıştığı açık imalarından. diğer yandan öylesine güzel, tek kelimeyle harikulade sahnelere sahip ki bazen bu estetik çıkışlı sahneler konuyu unutturmuyor değil. şahsen denizin mavi ve denizin siyahileşen dibinden çok tırstığı için hayatında yalnızca iki defa denize gitmiş biri olarak diyebilirim ki o masalsı sahnelerde denizi-okyanusu çok seveceksiniz. elbette salt denizden değil gökyüzünü ve içindeki bin bir canlıyı kullanarak bunu yaratmış. tanrım ne harika sahneler. konu mu? bir robinson crouse efendime söyleyeyim sinekler tanrısı ya da cast away değil. bu kitap ya da filmlerdeki ıssız ada- ıssıza düşme ve tanrıyı düşünme komposizyonuna da yenilik getirmiş değil. fakat onu bunlardan ayıran nokta hikayenin gerçekliğe seçenek sunması. öyle bir şey.



ii

kelebeğin rüyası

murat ertan, mehmet ali alabora'ya yaptığı film eleştirisi dinlemeye değer. *

eleb

özür dilerim

kimlerden neden özür dilenir, özrün sınırları ve özür dilemenin mecburiyeti... kimimiz çok sık özür dileriz. zırr telefon çalar sohbetin ortasındayken, atlırız hemen "afedersin...". sanki tembihlemişiz de öyle aratmışız kendimizi. karşı tarafın zıddı olacağı muhtemel sözleri sarf etmeden evvel "pardon da..." yapıştırıveririz. içinizdeki gaz birikip de bir anda ağzınızdan yarı geğirti yarı hıçkırıkla çıkıverir, mahcubiyetle "özür dilerim..." elbette bunlar nedeni araştırılması gereken hafif mevzular. en önemlisi büyük suçlarda özür dilememekte gösterilen inatlar. bir trans öldürülür. bir eşcinsel darp edilir ama bir yetkili sorunlara engel olamadığı ya da sorumluları bulamadığı için özür dilemez. evet doğru ya 'özür dilerim'. onlar diğer yaratıklar olduğu için başlarına gelenleri de hak ediyorlar ya! bat dünya bat.

***
estonya'da bir adam ikinci dünya savaşı çıkınca, kütüphaneden ödünç aldığı kitabı zamanında verememiş. ve yakın zamanda bir özür notuyla kütüphaneye kitabı iade etmiş. aman tanrım! yarım asırdan fazla bir zaman. peki bunca zaman neden ama neden verilmemiş. elbette tuhaf. özür dilemesi de ayrı bir mevzu zaten. ben olsam vermezdim. *
  • /
  • 48
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 949

bir ülkeden bir iç ülkeye

yılmaz erdoğan'ın sevebilme ihtimali adlı(?) şiirnde geçer. bir ülke: türkiye, iç ülke: kürdistan kodlamasını sıradan biri de anlayabilir.

liseli eşcinsellere tavsiyeler

bir günlük tutun. kimse okuyamasın diye başka bir alfabeyle yazmak isterseniz kendi alfabenizi oluşturup yazın. önce arap harfleriyle yazdım, sonra kril. kardeşim cin çıktı, tıkır tıkır öğrendi. sonra bir alfabe yaptım, mübarek hint alfabesi. ben okumayı unuttum. sadece ve anlaşılır bir şey olsun. sekiz yıldır kullanıyorum, misler misi bakıp bakıp ne bu diyorlar. dünyayı kurtarma planları diyorum. yutar gibi yapıyorlar, başka çareleri yok. ama o alfabeyi de bir ansiklopedi, efendime söyleyeyim yastığının iç yüzüne falan yaz ki hem uzun aralardan sonra hatırlayasın hem de kimse göremesin. niye mi bu? kardeşim, açılmaya ihtiyacın olacak ve her zaman etrafında birileri olmayacak, olsa bile anlatacak kelimeleri bulamayacaksın, bulduğunda sabaha karşı dört olacak. bu yüzden ulaşılabilir bir kuyu olacak yanında. istediğinde su çekersin. ya da kuyuyu gözyaşınla doldurursun. haa orta birde aşık olduğum çocuğun sivilcelerini uzun uzadıya yazmış olmak bu senelerde kendimden utanmama sebep vermiyor değil. ama sen boş ver, bunu gelecekteki sen düşünsün.*

bakir erkek

yozlaşmaya giden en kestirme yolun cinsellikten geçtiğini kavramış olması muhtemel erkektir.

aşk, sevgi, kıymet ve hürmet gibi insanın ruhuyla alakalı bir takım erdemlerin cinsel perhizle arttığı hakikatini de biliyor olabilir. meyvesi geçici bir haz olan cinselliğin ancak sevilen biriyle kalıcı olduğu fikrinden hareketle bu mahremini oburluk, zenginlik, alışveriş manyaklığı gibi kapitalist devrin bir neticesi olan 'başıboş' * cinsellik anlayışından uzak tutmayı müstakbel 'iyi insan' profilinin vazgeçilmezi kabul etmiştir.

peki, bu devirde ne zaman doğru kişi bulunacak da kalıcı olacağı tahmin edilen cinsellik yaşanacak? öyle zor bir soru ki insanın yanılması işten bile değil.

yanılmaktan korkup devamlı çekinmek ise faydasız bir hareket olur. "seni seviyorum" demenin bile aşkı yıprattığı ön yargısıyla sarhoş olan yeni insanın *tahriki rahat bırakmayacağından, korkunun ecele de fayda etmediğini fark edecektir. en önemli devre ise bundan sonradır. iş bittiğinde, maddi hazzın insanı soyarak çıplak ve bencil bir insana çevirdiğini; asıl bakirliğin, bedenî olanda değil de ruhî olanda saklandığını keşfetmesi en büyük bilgisi ve erdemi olacaktır. ve en büyük üzüntüsü... bazen dayanılmaz, kalıcı bir eziyet, endişe ve dehşetengiz bir ürkme hali. fakat her halükarda uçkuruna düşkün, beyniyle testisleri yer değiştirmiş insandan daha onurlu. peki onur?

neyzen tevfik

günümüde daha ziyade taşlamalarıyla tanınan oldukça yaratıcı bir şair. ayı sözlükte yazılan bu şiir doğru olmayabilir. sitedeki bu şiirin içeriği küçükler için uygun olmayabilir.

yürü be ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
mecnun gibi topmuyum bir am için öleyim
mecnunuda sikeyim leylayıda sikeyim
bana yar olmayan karının izzetini itibarını sikeyim
yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
düşmüşüz bir orospunun belasına
koymadık diye ta amının ortasına
kader böyle yazmış hatırasına
ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim
kerem dağları deler bir amcık uğruna
aslı gitsinde ona buna vurdura
bir karı için değermi hiç bütün bunlara
her taraf amcık dolu mala iyi vurana
fuzuli am peşine düştün gurbete
am serindir, am derindir, şifa verir millete
ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz göte
bu gidişle yarrağımı gidersin cennete

hayal kırıklığı

eşcinsellerin sevgi kulvarında alışkanlık haline getirdiği olumsuz bir "davranış".

yazmak

yazmak yıkanmaktır. yazmak özgürlük ve yazmak kimi zaman kusmak. yazmak kaçış, ardına bile bakmadan bazen. yazmak gün geliyor sessizliği bozmak belki de aksine sessizliğe boyun eğmek. yazmak mukaddes bir eylem ve yazmak masumiyet, naiflik ve bütün mevzuya inat nezaket. yazmak...

brokeback mountain

esasında roman falan değildir. annie proulx'un yazdığı kısa bir öykü. aralarında teorik bir ayırım olmasa da hikaye bile diyemiyorum bu öyküye.
everest'in film çıktığında popüler kaygılarla brokeback dağı diye türkçeye iğrencü'l-vahşet bir tercümeyle kazandırdığı öykü. bu kötü çeviriden olsa gerek -diye umuyorum- öykü hayli sıkıcı. onu okuduktan sonra kitabın başka hiç bir öyküsünü okumadım.

bu filmi sinemada izledim ben arkadaş. daha bir tane bile gay arkadaşım yokken. bir tane bile gay pornosu izlememişken. (aynı zamanda genel porno da izlememiştim.) bakırköy'de +18 mi ne yazıyordu o zaman. kimliğimi isteyecekler diye altıma sıçmıştım korkudan. ama bir kere beni kesmedi. sonraki hafta ikinci kez gittim. benim için ne kadar anlamlı olduğunu anlatamam. o zamana kadar yalnızca e2'de yayınlanan hollyoaks dizisinde gördüğüm eşcinsel sevgili muhabbetleri bir anda koca bir öykü olarak beyaz perde aracılığıyla gözümün önüne serilmişti. arkadaş o zaman ben de sonu böyle olmayan ama sevdiğimle güzel bir ilişki yaşayabilirim deyüpde sinemadan çıkararaktan eve koşmuştum. gözlerim de yaşlıydı efendim. ağlamamış değildim. son sahnede.

diğer yandan. sözlük, bu film sinemada izlediğim ilk filmdir. benim için önemini anlatabiliyor muyum? ve 2006 yılı benim için ne kadar mukaddestir. lise daha bitmemişken nihayet sinemaya gittim demek için sinemaya gitmeye çalışan ben'in -param olmazdı da gitmezdim, net zaten yoktu- gittiği ilk filmin brokeback olması hayli hoş bir tesadüf.

mutluluktan siken birine asla sahip olamayacağınızı bilmek

bdp milletvekili sırrı süreyya önder'in çevre duyarlılığı

gezi parkı eyleminin siyasal platforma taşınmasını sağlayan kişidir, sırrı süreyya. ne kadar bdp'yi sevmeseniz de kepçelerin önüne kendini atıp gezi parkı yıkımını durdurması aşkına saygıyı hak ediyor. taksim platformunun önceki gün ona konuşma fırsatı tanımaması tam anlamıyla nankörlüktür.

tanım: değinildiği üzere, çevreyi, onu korumak için kepçeyle burun buruna gelecek kadar sevmektedir. bu da çevre duyarlılığının gelişmiş olduğunu göstermektedir.

nevruz

türkiyede kürtler tarafından her yıl alanlara çıkılarak harlanmış ateşlerin etrafında müzik eşliğinde halay çekilerek kutlanan ve genellikle günün ortasından itibaren gaz bombası, cop ve orantılı polis şiddetiyle devam edilip akabinde türk medyasının orta yerine oturan mühim bir bayram.

bilindiği üzere en görkemli newroz kutlamaları diyarbakır'da yapılmaktadır ve onu istanbul izlemektedir. bugün kutlanacak olan 2013 newrozu yine zeytinburnu kazlıçeşme meydanında yapılacaktır. program saat onda başlamış olmalı.

(bkz: demirci kawa destanı)
(bkz: bir newroz ateşi maddesi olarak tekerlek)

not: türkçe karşılığı nevruz olup yeni gün anlamına gelmesinden ötürü bazı çevrelerce yeni gün diye de nitelendirilen bu bayramın devlet tarafından engelenememesi ile bir türkiye türkü versiyonu ortaya çıkartılıp türk bayramı ilan edilmesi ironiktir. şimdilerde resmi bayram statüsünde olması ise...

(bkz: nevruz)

göğüs kaslarını oynatan erkek iticiliği

bir de bunların gel bi ellesene diyen türü vardır ki düşman başına. ego tavan. gel elle bir daha göremezsin. bir yerlerini yırtsan sen yapamazsın tadında sözler ve bakışlar. kasları dökülesice. **