loranahmes2

Durum: 949 - 0 - 0 - 0 - 24.06.2013 01:18

Puan: 9678 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

ve düşünürüm: belki hiç yaşamadım, ne öğrendin, ne sevdin, ne de inandın... belki de kuyruklu yalanlar mutlu etti bazı bazı... kahrolsun bağzı şeyler!!
  • /
  • 48

karadeniz şivesi

terim olarak yaygın bir yanlış kullanımdır. doğrusu karadeniz ağzıdır.

hz. muharrem ergin'in türk dil bilgisinden:

" lehçe, bir dilin bilinen ve takip edilebilen tarihinden önce, karanlık bir devrinde kendisinden ayrılmış olup çok büyük ayrılık gösteren kollarına denir. şive bir dilin, bilinen tarihi seyri içinde ayrılmış olup bazı ses ve şekil ayrılıkları gösteren kolları, bir kavmin ayrı kabilelerinin birbirinden farklı konuşmalarıdır. ağız ise, bir şive içinde mevcut olan ve söyleyiş farklarına dayanan küçük kollara, bir memleketin çeşitli bölge ve şehirlerinin kelimeleri söyleyiş bakımından birbirinden ayrı olan konuşmalarına verdiğimiz addır. ağızlarda ses(söyleyiş); şivelerde ses ve şekil; lehçelerde ise ses, şekil ve kelime hazinesinde farklılıklar mevcuttur." demiştir.

lehçe: çuvaşça, yakutça.
şive: kırgızca, kazakça, azeri ce türkiye türkçeleri vs...
türkiye türkçesinin ağızları: karadeniz, konya, istanbul şiveleri vs.

talat tekin gibi ankara türkoloji ekolünden olan türkologlar bu tasnife karşı çıkarlar ki ben de bu tarafı tutmaktayım. kırgızca, kazakça ne şivesi lan? yalan dolan işler. ankara ekolü tüm bunlara türk dilleri der. çuvaşça daha eski, kırgız daha yeni dönemde ana türk dilinden ayrılmıştır diye gerçekliğin saptırıldığına inanmaktayım.

neyse. netice itibariyle şimdilik kesin bir şey var ki karadeniz adında bir şive yok. ağzı var. ağzını yediklerim çok güzel konuşuyorlar. kendilerine karşı derin bir sevgim var. *

tükenmişlik sendromu

türkiyedeki oyunculuk sektörünün bir dezavantajından kaynaklanan sendromdur. bok gibi paraya karşılık eşek gibi çalışmak deyimi bugünler için söylenmiş gibidir. ha çektikleri dizilere itibar ediyor muyum, hayır. ancak bu kişileri aşan bir durum. oyunculuktan ve oyuncuların üzerinden para kazananlar varsa mesele çözülmelidir. bu da sendikal yolla mümkün olur. aksi takdirde eşek olana semer vuran çok olur.

kolay kolay numaramı kimseye vermemci ekol

eksici göt

sözlükten soğumak

(bkz: çekilin ben itfayeciyim)

ehöm ehöm...

yaklaşık bir aydır yaşadığım durum. fakat sözlüğün kendisinden ziyade benim sosyal hayatım ve hayattan beklentilerim, hayatın bana sundukları ile bağlantılı bir durum. sözlükten soğumak salt sözlük ile alakalı bir şey ise o yazarcanın kendini toparlaması gerektiğini düşünüyorum. sözlük dediğimiz sanal bir platform ve biz yazarların gerek kısa gerek uzun vakitler ayırıp meşgul olduğu bir yer. fakat evimiz ve hayatımız değil. yazarlığımın ilk iki ayı boyunca hayatımda üç şey vardı: 1. sözlük 2. film 3. geri kalan her şey. peki bu sağlıklı mıydı? deli misin saçmalık! çekimi düzenimi kaybetmiş gibi pc başında vakit harcamak rahatsızlıktır arkadaş. işte ben bu bir kaç ayı geçirdikten sonra, radikal bir kararla değil, günden güne artan hevesini almak durumunu yaşadım ve sözlüğe daha az entri girmeye başladım. okumaya devam ediyorum ancak yazmak için ilham, heves bir şey yok. ha zamanla tekrar gelecektir. ama bu defa sıralamada asla birinci olmayacaktır. insan yaşamadıktan sonra yazmasının ne manası var. işbu tüm sebepleri benimle ilgili olan durum şablon itibariyle bir nevi sözlükten soğumaktır. ama edebimle! tabi ne sandın koççum. *

sözlükten soğuyunca sözlüğe bok atmak durumu da başka bir mesele. ama unutulan bir şey var ki sözlük dediğin şey interaktif ve gelen herkese açık; attığın bok bir entri ile sınırlanır, iki ya da beş. neyse. ama binlercesi içinde yok olup gider. şanslı bir şirinsen ileride biri okur ve anlam veremeden o entriden uzaklaşır. budur yani. ha bir de ayısozluk.com için özel bir sorun var; burası lgbt sözlüğü siyaset konuşm bıd bıd bıd... ne demiş ünlü şair göttem anüses "azalarak bir bitmediniz amınagoooyyüüğğmm". ayı sözlüğü böyle oradan kıs, şuradan sınırla, aman bu kırmızı çizgi diye kısırlaştırırsanız bir lgbt bireyi çıkar gelir şunu der: " başlarım böyle aşkın ızdırabına", ve ben onu severim.

*

entelektüel

kapsamı kişiden kişiye değişen kişi, aydın, münevver; halk arasında çok bilmiş vs.

sahtesinin tarifi ya da inşası için rehber niteliği taşıyan bir yazı:
http://www.izdiham.com/index.php/entelek...

ankara metrosunda öpüşme eylemi

kötü haber gelecek diye endişeyle bekledim. maalesef beklediğim oldu. ama daha önce yazılmış. iki ayrı slogan aklımda kaldı. onları yazmazsam olmaz.
(bkz: burası müslüman mahallesi)
(bkz: ahlaksızlık görsünler )*

yazarları şu anda mutlu eden şeyler

okşarcasına esip odama dolan yel. düş gibi. hayao miyazakiyi andım ilk esişinde. çay ve sigara. ve biraz da uykuculuk. mutlu hissediyorum. uzun zamandır hiç olmadığı kadar.

keşke ölmeseydi denen ünlüler

ölüm tadındaysa herkse yakışacaktır. ölüm olmasa hiç bir şeyin tadı olmaz. iyi ki ölümlüyüz. ama keşke ölmeseydi.

ayı sözlük film projesi

ilgi çekici bir çalışma olacağını umduğum proje.

baha tevfik'in 1910'da yazdığı aşk, hodbinî adlı kısa öyküsü iki yaşlı osmanlı beyefendisinin otuz yıllık aşkını anlatıyor. sade, küçük dokunuşlar ve bizim kültüre ait. izleyiciyi eşcinselliğe alıştırmaktan kast edilen şeye de cevap verebilecek bir öyküdür. senaryo yazılırken incelenmeye değer.

alttaki yazara soracaklarım var

kaderini insanlar inşa eder. tesadüflere de inanırım.

hemen aşağıdaki yazar, ummadığın bir anda geleceğe dair yeni bir plan çizmen gerekirse yapacağın ilk üç şey ne olur?

alttaki yazara soracaklarım var

arabesk sevmem ama arada "batsın bu dünya" diye mırıldanmaktan kendimi alamam.

yorgunluk nedir sence?

en beğenilen eşcinsel temalı on film

1. weekend
2. brokeback mountain
3. les amours imaginaires
4. philadelphia
5. from beginning to end
6. brunt money
7. c.r.a.z.y.
8. latter days
9. cahil periler
10. shelter

ilk ikisi sabit olmak üzere geri kalan birbiriyle yer değiştirebilir yahut yerini başka birine bırakabilir.

not: anket doldurunca bi rahatladım.

türklerin islamiyete geçişi

yeni şeyler kanla olur. tıpkı türklerin anadolu'ya girmesi, afrika'yı fethetmesi, balkanı alması vs. yeni şeyler savaşla olur. kan, acı ve travma... sonunda öyle bir hale gelirsin ki " yav he he" der atarsın.

11 mayıs 2013 reyhanlı patlaması

ulusal yas tutmaya gerek yok heralde. türkiyenin bu tür katliamlara alışması gerek'miş.

hatay türkiyedir

hatay'ın bir boston kadar olmadığı bir ülkede hatay türkiyedir sözü havada kalıyor. geçmiş olsun, nur topu gibi katliamımız oldu. ha yayın yasağı falan. bir de gs fb maçi. tamam.

alttaki yazara soracaklarım var

bir insanı gerçekten sevmek, insanoğlunun yapabileceği en kolay şey bence. tabii bu fedakarlıkla, tavizle mümkün. zira insan en çok kendini sever. bir de şu kafamızdaki ideal insana yüklenilen anlamların azaltılması. bu biraz da sevilecek kişinin özelliklerine de bağlı. biraz zor bir liste gibi ama bence kolay. bir insanı sevmek kolay.

söyler misin insan ne ile yaşar?

howl’s moving castle

japon kültüründen esintilerin çok az olmasından mıdır nedir her zaman izlemem gereken animasyonlar listemde totoro'dan sonra gelir. gerçi izlediklerim arasında japon kültürünü en belirgin şekilde yansıtan yalnız totoro'ydu ama bu filmi kıstas almaktan kendimi alamıyorum ama yürüyen şato'da hayal gücünün sel olduğu güzel bir filmdir.

--- dananın başı ---

sofinin yaşlı beden ile genç beden arasında gidip geldiği, kimi zaman anlamadan ikisinin aynı anda olduğu sahneler oldukça güzeldi. bu sahnelerin tadını daha tatmadım başka bir filmde. yine asansör sayılabilecek ev hayali ise harikulade bir fikir. howl'un pasifliği beni kahretmedi değil. ulan. bir şey demiyorum.

--- dananın kuruğu ---

kampüs yerine külliye

öncelikle türk dil bayramında böyle bir öneride bulunmak az biraz gözü karartmayı gerektiriyor. zira türk dil bayramı öteden beri öztürkçecilerin hakim olduğu bir alan ve gün. gözü karartmak durumu kampüsün yabancı kökenli oluşundan dem vurup yine "yabancı" kökenli olan külliyeyi önermektir. yani gelecek eleştirilerin hedef noktası baştan belli: bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

mezun olduğum üniversitenin kampüslerinin resmi adı yerleşkeydi. üniversiteli olma yoluna girdiğim devirde yalnız yerleşke ismini duyduk. ve böyle kullandık:

"yerleşkeye geçeceğim, fotokopi falan.."

ama kampüs her zaman daha havalıydı. evet havalı. bu kadar. iki binadan ve üç ağaçtan ibaret olduğu alana ismen de olsa bir hava katıyordu. ama hiç bir zaman orası kampüs olmadı. tam olarak yerleşke. gidip yerleşiyor ve sonra topuklayarak evli evine köylü köyüne. neyse.

daima öztürkçeciliğe karşı çıkmış biri olarak külliye önerisine sıcak baktığımı söyleyemem. fakat külliye kelimesi yabancı kökenlidir diyenler halt ediyor. yüzyıllarca kullanılmış ve bu toplumun eğitim, kültür,sağlık gibi alanlarının can bulduğu bu alanın ismine yabancı demek abesle iştigal etmektir. tarihsizlik ve düpedüz densizliktir. cehalet diyelim ya da. ya da fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmak. belki de resmi ideolojinin kafalara mıhladığı bir bilgi. her ne haltsa. tam olarak o.

osmanlı macerasında kazandığı anlam ve ifade ettiği yapılar bütünü kampüs kelimesine belki eşdeğer. ama gözden kaçırılan şudur kanaatimce: külliye, medrese batı uygarlığının tahakkümüne karşı koyamamış bir medeniyetin, osmanlının mahsülü. medrese ve üniversite savaşında batının biliminin doğduğu binalar bütünü, kampüs kazandı. ve o yapılar birliği tam olarak t.c. ile tarihe gömüldü. kaybetmek zorundaydı, çünkü bilim üretmiyordu. külliyeye dinsel bir anlam yüklemek gibi bir niyetim yok. kampüsün ne mal olduğu ortada. çünkü ikisi de din sayesinde var oldu. değişim önemli olan. dönüşüm. evrim. ha "bugün türkiyede bilmem kaç yüz üniversite elma topluyor be adam!" deseniz eyvallah çekerim. orası ayrı bir mevzu.

fakat alternatifler her zaman var olmalı. buna inanırım. bir medrese açılır. ve bir kaç asır önceki savaşı tekrar başlatır. külliyelerinde donanır ve saire. cemil meriçler yetiştirir. ne âlâ. ancak laikliği bilmese de en azından muhafazakarlığı can yakmayan toplumumuzun günden güne dini sorgulamayı kenara bıraktığına, mecbur bırakıldığına şahit olduğum için bu bir şey ifade etmiyor bana. ve direk aynı seviyeden cam kırıp kaçmayı tercih ediyorum: "madem yabancı kökenli kelimeler bu kadar can yakıcı üniversiteyi evrenkent yap da görelim!"
kent kelimesi mi? gerçi bin yıllık külliyeye yabancı diyenler bilmem kaç binlik soğdça kent kelimesine de yabancı der. neyse en güzeli çekirdek çitlemek.

(bkz: cumhuriyet sözcükleri)

11 mayıs 2013 reyhanlı patlaması

siyaseten tarafı olunan bir suriye iç savaşının artık kendi içiyle yetinmeyip türkiyeye bulaştığının göstergesidir. bulaştıranlar çektikleri videolar ile kendilerini afişe etmişlerdir. kurbanlar ise yanmış bedenlerle tahmin etmedikleri bir ölümün pençesinde can vermişlerdir. sadece hatay reyhanlı değil, tüm türkiye yangın yeri, acı ancak müstakbel savaş alanı. basına yasak konmuş. veba bu, durmak bilir mi? dün urfa bugün reyhanlı ve yarın bilmem neresi...
  • /
  • 48
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 949

bir ülkeden bir iç ülkeye

yılmaz erdoğan'ın sevebilme ihtimali adlı(?) şiirnde geçer. bir ülke: türkiye, iç ülke: kürdistan kodlamasını sıradan biri de anlayabilir.

liseli eşcinsellere tavsiyeler

bir günlük tutun. kimse okuyamasın diye başka bir alfabeyle yazmak isterseniz kendi alfabenizi oluşturup yazın. önce arap harfleriyle yazdım, sonra kril. kardeşim cin çıktı, tıkır tıkır öğrendi. sonra bir alfabe yaptım, mübarek hint alfabesi. ben okumayı unuttum. sadece ve anlaşılır bir şey olsun. sekiz yıldır kullanıyorum, misler misi bakıp bakıp ne bu diyorlar. dünyayı kurtarma planları diyorum. yutar gibi yapıyorlar, başka çareleri yok. ama o alfabeyi de bir ansiklopedi, efendime söyleyeyim yastığının iç yüzüne falan yaz ki hem uzun aralardan sonra hatırlayasın hem de kimse göremesin. niye mi bu? kardeşim, açılmaya ihtiyacın olacak ve her zaman etrafında birileri olmayacak, olsa bile anlatacak kelimeleri bulamayacaksın, bulduğunda sabaha karşı dört olacak. bu yüzden ulaşılabilir bir kuyu olacak yanında. istediğinde su çekersin. ya da kuyuyu gözyaşınla doldurursun. haa orta birde aşık olduğum çocuğun sivilcelerini uzun uzadıya yazmış olmak bu senelerde kendimden utanmama sebep vermiyor değil. ama sen boş ver, bunu gelecekteki sen düşünsün.*

bakir erkek

yozlaşmaya giden en kestirme yolun cinsellikten geçtiğini kavramış olması muhtemel erkektir.

aşk, sevgi, kıymet ve hürmet gibi insanın ruhuyla alakalı bir takım erdemlerin cinsel perhizle arttığı hakikatini de biliyor olabilir. meyvesi geçici bir haz olan cinselliğin ancak sevilen biriyle kalıcı olduğu fikrinden hareketle bu mahremini oburluk, zenginlik, alışveriş manyaklığı gibi kapitalist devrin bir neticesi olan 'başıboş' * cinsellik anlayışından uzak tutmayı müstakbel 'iyi insan' profilinin vazgeçilmezi kabul etmiştir.

peki, bu devirde ne zaman doğru kişi bulunacak da kalıcı olacağı tahmin edilen cinsellik yaşanacak? öyle zor bir soru ki insanın yanılması işten bile değil.

yanılmaktan korkup devamlı çekinmek ise faydasız bir hareket olur. "seni seviyorum" demenin bile aşkı yıprattığı ön yargısıyla sarhoş olan yeni insanın *tahriki rahat bırakmayacağından, korkunun ecele de fayda etmediğini fark edecektir. en önemli devre ise bundan sonradır. iş bittiğinde, maddi hazzın insanı soyarak çıplak ve bencil bir insana çevirdiğini; asıl bakirliğin, bedenî olanda değil de ruhî olanda saklandığını keşfetmesi en büyük bilgisi ve erdemi olacaktır. ve en büyük üzüntüsü... bazen dayanılmaz, kalıcı bir eziyet, endişe ve dehşetengiz bir ürkme hali. fakat her halükarda uçkuruna düşkün, beyniyle testisleri yer değiştirmiş insandan daha onurlu. peki onur?

neyzen tevfik

günümüde daha ziyade taşlamalarıyla tanınan oldukça yaratıcı bir şair. ayı sözlükte yazılan bu şiir doğru olmayabilir. sitedeki bu şiirin içeriği küçükler için uygun olmayabilir.

yürü be ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
mecnun gibi topmuyum bir am için öleyim
mecnunuda sikeyim leylayıda sikeyim
bana yar olmayan karının izzetini itibarını sikeyim
yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
düşmüşüz bir orospunun belasına
koymadık diye ta amının ortasına
kader böyle yazmış hatırasına
ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim
kerem dağları deler bir amcık uğruna
aslı gitsinde ona buna vurdura
bir karı için değermi hiç bütün bunlara
her taraf amcık dolu mala iyi vurana
fuzuli am peşine düştün gurbete
am serindir, am derindir, şifa verir millete
ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz göte
bu gidişle yarrağımı gidersin cennete

hayal kırıklığı

eşcinsellerin sevgi kulvarında alışkanlık haline getirdiği olumsuz bir "davranış".

yazmak

yazmak yıkanmaktır. yazmak özgürlük ve yazmak kimi zaman kusmak. yazmak kaçış, ardına bile bakmadan bazen. yazmak gün geliyor sessizliği bozmak belki de aksine sessizliğe boyun eğmek. yazmak mukaddes bir eylem ve yazmak masumiyet, naiflik ve bütün mevzuya inat nezaket. yazmak...

brokeback mountain

esasında roman falan değildir. annie proulx'un yazdığı kısa bir öykü. aralarında teorik bir ayırım olmasa da hikaye bile diyemiyorum bu öyküye.
everest'in film çıktığında popüler kaygılarla brokeback dağı diye türkçeye iğrencü'l-vahşet bir tercümeyle kazandırdığı öykü. bu kötü çeviriden olsa gerek -diye umuyorum- öykü hayli sıkıcı. onu okuduktan sonra kitabın başka hiç bir öyküsünü okumadım.

bu filmi sinemada izledim ben arkadaş. daha bir tane bile gay arkadaşım yokken. bir tane bile gay pornosu izlememişken. (aynı zamanda genel porno da izlememiştim.) bakırköy'de +18 mi ne yazıyordu o zaman. kimliğimi isteyecekler diye altıma sıçmıştım korkudan. ama bir kere beni kesmedi. sonraki hafta ikinci kez gittim. benim için ne kadar anlamlı olduğunu anlatamam. o zamana kadar yalnızca e2'de yayınlanan hollyoaks dizisinde gördüğüm eşcinsel sevgili muhabbetleri bir anda koca bir öykü olarak beyaz perde aracılığıyla gözümün önüne serilmişti. arkadaş o zaman ben de sonu böyle olmayan ama sevdiğimle güzel bir ilişki yaşayabilirim deyüpde sinemadan çıkararaktan eve koşmuştum. gözlerim de yaşlıydı efendim. ağlamamış değildim. son sahnede.

diğer yandan. sözlük, bu film sinemada izlediğim ilk filmdir. benim için önemini anlatabiliyor muyum? ve 2006 yılı benim için ne kadar mukaddestir. lise daha bitmemişken nihayet sinemaya gittim demek için sinemaya gitmeye çalışan ben'in -param olmazdı da gitmezdim, net zaten yoktu- gittiği ilk filmin brokeback olması hayli hoş bir tesadüf.

mutluluktan siken birine asla sahip olamayacağınızı bilmek

bdp milletvekili sırrı süreyya önder'in çevre duyarlılığı

gezi parkı eyleminin siyasal platforma taşınmasını sağlayan kişidir, sırrı süreyya. ne kadar bdp'yi sevmeseniz de kepçelerin önüne kendini atıp gezi parkı yıkımını durdurması aşkına saygıyı hak ediyor. taksim platformunun önceki gün ona konuşma fırsatı tanımaması tam anlamıyla nankörlüktür.

tanım: değinildiği üzere, çevreyi, onu korumak için kepçeyle burun buruna gelecek kadar sevmektedir. bu da çevre duyarlılığının gelişmiş olduğunu göstermektedir.

nevruz

türkiyede kürtler tarafından her yıl alanlara çıkılarak harlanmış ateşlerin etrafında müzik eşliğinde halay çekilerek kutlanan ve genellikle günün ortasından itibaren gaz bombası, cop ve orantılı polis şiddetiyle devam edilip akabinde türk medyasının orta yerine oturan mühim bir bayram.

bilindiği üzere en görkemli newroz kutlamaları diyarbakır'da yapılmaktadır ve onu istanbul izlemektedir. bugün kutlanacak olan 2013 newrozu yine zeytinburnu kazlıçeşme meydanında yapılacaktır. program saat onda başlamış olmalı.

(bkz: demirci kawa destanı)
(bkz: bir newroz ateşi maddesi olarak tekerlek)

not: türkçe karşılığı nevruz olup yeni gün anlamına gelmesinden ötürü bazı çevrelerce yeni gün diye de nitelendirilen bu bayramın devlet tarafından engelenememesi ile bir türkiye türkü versiyonu ortaya çıkartılıp türk bayramı ilan edilmesi ironiktir. şimdilerde resmi bayram statüsünde olması ise...

(bkz: nevruz)

göğüs kaslarını oynatan erkek iticiliği

bir de bunların gel bi ellesene diyen türü vardır ki düşman başına. ego tavan. gel elle bir daha göremezsin. bir yerlerini yırtsan sen yapamazsın tadında sözler ve bakışlar. kasları dökülesice. **