bilgisayarınız zeki ama çalışmıyor
bilgisayar tamircisinin son veli toplantısında koyduğu teşhis. bir dosyaya tıkladığımda "bi siktir git çay koy" mesajı alıyorum, çünkü hakketten ben çayı koyup geldiğimde o dosyayı ancak açmış oluyor. hızlandırmak için ne yapabilirim fikri olan var mı?
bir de ben bunu 1995 te almıştım. acaba donanım yetersiz geliyor olabilir mi? halbuki 40 gigabyte harddisk, 512 ram, 256 ekran kartı ve 800 mhz işlemci var ama yine de çok yavaş. kil tablet üzerine bile daha hızlı yazabiliyorum.
bbg ayı versiyon
yapalım biz bunu. ayısözlük kullanıcıları internet üzerinden seyrederler. tek ihtiyacımız olan bir ev.
(bkz:
yerin var mı)
pedofili
iki birey arasındaki beraberliğin pedofil sayılabilmesi için iki kriterin gerçekleşmesi gerekir. bunlar; bireylerden birinin 16 yaşından küçük olması ve iki birey arasında 5 yaştan fazla yaş farkı olmasıdır.
hollanda da kurulan bir partinin tek kuruluş amacı pedofillerin sesini mecliste duyurabilmek ve gerekli kanun değişikliklerini yapabilmektir. bu partinin değiştirmek istediği kanunlar ise şöyledir :
çocuklarla cinsel ilişki yaşı ilk etapta 12 ye, sonra 8 e düşürülmeli, ardından da yaş sınırlaması tamamen kaldırılmalıdır. uyuşturucu alabilme yaşı da bununla paralel olmalıdır. çocuk ve hayvan pornosu yasal olmalıdır ve televizyonda çocuk pornosu yayınlanmalıdır. çocuklarla evlilik serbest olmalıdır.
bu parti üyeleri kendilerini pedofil veya sapık olarak nitelendirmiyor, yaptıklarını "saf masumiyete duyulan sınırsız sevgi" olarak adlandırıyorlardı.
uçak diyalogları
sanırım yıl 1998 falandı, çalıştığım şirkete fransa dan genel müdür atanmıştı. asıl mesleği kadın-doğum uzmanı olan müdürle tanışmak için istanbul a gidecektim. uçağa bindim ama bir sorun oldu, uçak hareket etmedi ve 45 dakika sıcakta uçağın içinde bekledik. bu arada uçaktaki 60 yaşlarında bir adam bağırıp çağırmaya "bana pilotu getirin" falan demeye başladı. kendisini sakinleştirmek isteyen hosteslere "ben kalp hastasıyım. istanbul a da amerika dan gelen doktoru görmeye gidiyorum" falan dedi. sonra etrafına bakıp belki duymayan vardır diye bu amerikadan gelen kalp doktorunu görmeye gidiyorum muhabbetini giderek daha yüksek sesle bağırmaya başladı. aslında yolcular sıcağı, uçağın kalkmamasını falan siklemiyordu ama herkes bu züppe adamın car car bağırmasından rahatsızdı. en sonunda dayanamadım ve "yeter be, ben de fransa dan gelen kadın doğumcuyu görmeye gidiyorum ama senin gibi bağırarak hava atıyor muyum. kapa çeneni de otur yerine" dedim. yaşlı adamla birlikte tüm yolcular mavi ekran verdi.
köpek
insanoğlunun ilk dostu.
"yüreğimizin derinliklerinde böyle bir dosta layık olmadığımızı biliriz. ama belki, evet belki, köpekler sayesinde onların bizi zannettiği kadar iyi insanlar olabiliriz" demiş adını hatırlayamadığım bir abimiz.
koşulsuz sevmeyi ve hayatını birisine adamayı bana köpeğim öğretti. sabırla beklemeyi, ne kadar hayal kırıklığına uğrasan da hep affetmeyi, asla kin gütmemeyi de öğretti bana. hayat denilen şeyin sevdiklerinle birlikte geçirilen güzel zamanlar ve oyun oynamak, koşmak kadar basit bir temel üzerine kurulabileceğini gösterdi. bakışlarıyla bana "sen dünyanın en harika insanısın" dedi. başını kucağıma her koyduğunda minik yüreğindeki o sınırsız yaşama sevincini bana aktardı. mesleğime, bankada ne kadar param olduğuna, arabamın modeline bakmadan sevdi beni. "seveceksen böyle sev" dedi.
http://imageshack.us/photo/my-images/525/image187t.jpg/
matt alber
tamamı erkek sanatçılardan oluşan ve hayranı olduğum "chanticleer" grubunun eski sopranosu olan sanatçı. son derece pürüzsüz ve berrak sesi, bir gayin duygusallığı ve hüznüyle birleşince harika şarkılar ortaya çıkarmış.
le ciel sur la tete
fransada solcu geçinen bir anne babanın iki oğlundan jeremy 33 yaşında, hayatı boyunca başarılı ve örnek bir öğrenci olmuş ve şimdi de pariste finans sektöründe kariyer basamaklarını hızla tırmanan yakışıklı ve anne babasının gurur kaynağı bir arkadaştır. küçük kardeşi robin ise filme varlığıyla komedi unsurları katan yüzeysel bir karakter gibi görünmesine karşın, bence filmdeki en güçlü karakter ve anlayana en can alıcı mesajları veren 18 yaşlarındaki bir gençtir.
jeremy nin anne ve babasına eşcinsel olduğunu ve erkek arkadaşıyla yaşamaya başladığını söylemesiyle birlikte aile içinde yıllardır görmezden gelinen tüm sorunlar açığa çıkar ve aile dağılma sürecine girer.
filmin bence en başarılı tarafı, yaşam biçimleri ve düşünce yapıları sistem tarafından şekillendirilmiş insanların sırf normal kabul edilmek ve toplumun onayını kaybetmemek için kendilerini nasıl da mutsuzluğa mahkum ettiklerini göstermesidir. jerem nin anne ve babası arasında artık ne sevgi, ne aşk ne de seks kalmamıştır ama dışarıdan bakıldığında evli, iki çocuklu ve mutlu yani kısaca "normal bir aile" görüntüsü için bir ömrü harcamışlardır.
ayrıca film en entellektüel sandığımız insanların bile eşcinsellik dendiğinde akıllarına gelen tek şeyin kimin kimi becerdiğini tahmin etmeye çalışmak ya da eşcinselleri aşağılayan esprilere gülmek olduğunu gösterir.
le clan
fransa ın dandik bir kasabasında cezayirli anneleri yeni ölmüş 3 genç erkek kardeş fransız babalarıyla yaşamaktadır. en büyükleri christophe cezaevindedir, ortanca olan marc babasına yardım etmektense serserilik yapmayı ve aradığı mutluluğu haplarda bulmayı seçer. en küçükleri olivier ise kendi halinde efendi bir çocuktur ve annesinin yokluğunu hissetmektedir. her iki kardeş de abileri christopheun tahliyesini beklerler.
christophe tahliye olur ve kendine bir iş bulup dört elle işine sarılır. artık serserilikten uzak, düzenli bir hayat sürmek istemektedir. bu marcı hayal kırıklığına uğratır. çünkü başı başka bir çeteyle dertte olan marc, hasımlarını sopalamak için abisine güvenmektedir. ardından marc, elinden birşey gelmemesinin çaresizliğiyle kendine zarar verir.
bu arada marcın kankası ve arap asıllı olan hisham da kendi halinde, özünde iyi bir çocuktur ve sürekli kapoera çalışır. üç kardeşten en küçükleri olivier ile hisham arasındaki dostluk aşka dönüşür. aslında hishamın sevgisi olivierin hayatındaki tek güzel sığınaktır. onu sokaklardan uzak tutar ve ihtiyaç duyduğu sevgiyi ona verir.
film ingilizceye "three dancing slave" adıyla çevrilmiş.
lgbti temalı filmler
(bkz:
le clan)
fransa
ın dandik bir kasabasında cezayirli anneleri yeni ölmüş 3 genç erkek kardeş fransız babalarıyla yaşamaktadır. en büyükleri christophe cezaevindedir, ortanca olan marc babasına yardım etmektense serserilik yapmayı ve aradığı mutluluğu haplarda bulmayı seçer. en küçükleri olivier ise kendi halinde efendi bir çocuktur ve annesinin yokluğunu hissetmektedir. her iki kardeş de abileri christopheun tahliyesini beklerler.
christophe tahliye olur ve kendine bir iş bulup dört elle işine sarılır. artık serserilikten uzak, düzenli bir hayat sürmek istemektedir. bu marcı hayal kırıklığına uğratır. çünkü başı başka bir çeteyle dertte olan marc, hasımlarını sopalamak için abisine güvenmektedir. ardından marc, elinden birşey gelmemesinin çaresizliğiyle kendine zarar verir.
bu arada marcın kankası ve arap asıllı olan hisham da kendi halinde, özünde iyi bir çocuktur ve sürekli kapoera çalışır. üç kardeşten en küçükleri olivier ile hisham arasındaki dostluk aşka dönüşür. aslında hishamın sevgisi olivierin hayatındaki tek güzel sığınaktır. onu sokaklardan uzak tutar ve ihtiyaç duyduğu sevgiyi ona verir.
film ingilizceye "three dancing slave" adıyla çevrilmiş.
fransızca
gramer yapısı ingilizceden çok daha karmaşık olan, sadece fiillerin değil, sıfatların bile isme göre değişikliğe uğradığı değişik bir dildir. fransızların başka bir dil öğrenmemesinin ırkçılıkla alakası yoktur. adamlar naapsın, sadece fransızcayı öğrenmek için bile bir ömür yetmez.
yalnız cv
ize bildiğiniz diller kısmına ingilizcenin yanına yazdığınızda şık durur, her ne kadar kullanmanız gerekmese de.
ispanyol erkekleri
bir başka erkekle evlilik ve diğer tüm yasal haklarını elde etmiş olan erkektir. bunları elde edene kadar da çok mücadele vermiştir. takdir edilmelidir.
gaylerin sanata çok yatkın olduğu gerçeği
eşcinsellik doğanın bazı şanslı kullarına oynadığı muzipçe bir oyundur. daha çocuk yaşta beden dilini kullanmayı ve okumayı, olaylara kimsenin bakamadığı bir açıdan bakmayı, aslında herşeyin göründüğünden çok farklı olabileceğini öğrenir insan. bunlar da yaratıcılık ve sahne sanatlarında başarılı olmak için olmazsa olmaz özelliklerdir.
disinhibisyon
toplum tarafından kabul görmeyen duygu, davranış ve tavırları, kişinin kendi iradesiyle baskılama yeteneğinin bozulması anlamına gelir.
şimdi biraz açalım; insanoğlu dünyaya geldiğinde kural, ahlak, tabu gibi kavramlardan bihaberdir. aslında ahlak kuralları diye bize öğretilen şeyler, kendi götüne ya da karısına güvenemeyen insanların ortaya koyduğu modern hayat dayatmalarıdır. bir çocuk için herşey bir haz objesi olabilir. hatta çocuklar "nefes alsın yeter" olayını bile aşmışlardır. iki eliyle sıkıca kavrayıp emdiği biberon bile çocuğa cinsel bir haz verir. yaş ilerledikçe annesine, babasına, kuzenlere, dayı, hala ve teyzeye sırayla aşık olup onunla evlenme hayalleri kurar. ama aklı ermeye başladığında anne-baba tarafından ikaz edilerek toplumun normları kendisine öğretilir, yani sivri kısımları törpülenip şekle sokulur. böylece artık ergenliğe ulaşmak üzere olan çocuk, birisine karşı cinsel bir yakınlık duyduğunda gidip o kişiyle sevişmektense, görüntüyü hafızaya hd formatında kaydedip, akşam için otuzbir malzemesi toplamayı öğrenir. insanın içindeki bu ilkel dürtüleri baskılayıp, kontrol altında tutmasına ise inhibisyon denir.
lakin doğanın kuralları bizimkilerden farklı işler ve yaş ilerledikçe insan tekrar çocukluğuna geri döner. özellikle de alzheimer gibi nörolojik bir rahatsızlık başlarsa bu inhibisyon, yani baskılama mekanizması çalışmaz ve 70 yaşındaki amca toplum içinde malafatı çıkarıp otuzbir çekmeye başlayabilir. ya da elini öpmek isteyen birisini domaltmaya çalışabilir. başkaları tarafından "azdı bu herif" diye yorumlanan bu davranışlar sadece insan iradesinin, doğanın çağrısına yenik düşerek doğal davranmasıdır.
özet geç ayı, kim okuycak bu kadar şeyi diyenlere gelsin; eğer içinizden hiç tanımadığınız bir erkeğe vermek geçiyorsa, verin gitsin. bu doğal olandır ve ayılar doğayla barışık canlılardır.
dişi bear
nedense aklıma zeyna geldi.
liseli gay
kızlar gibi kafanızı meşgul edecek birşey olmadığı için hem can sıkıntısını gidermek, hem de gideri olan erkek öğretmenlerin ilgisini çekebilmek amacıyla derslere abanmanıza, ardından okulun en başarılı öğrencisi olmanıza yol açar. yıllar ilerledikçe ve kıllandıkça bir tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi bir inekten ayıya doğru metamorfoz olayını tamamlarsınız.
haydar dümen
türk insanının bastırılmış cinselliğini, cinsel cahilliğini nakite çevirmeyi ustaca başarmış şahsiyet. uzman bir doktordan çok, kıraathanede genç bir kardeşine nasihat veren bir abi üslubu kullanır. sanırım türk halkı tarafından bu kadar sevilmesinin sebebi budur.
bir de oğlu bir televizyon röportajında "babam insanlara nasihat vermeyi bıraksın, önce kendi tedavi olsun. kendisi bir numaralı cinsel sapıktır. yaptıklarını anlatırsam insan içine çıkamaz" gibi bir şeyler demişti.
ideal sevgili
1. sevgilinizin size ev işlerinde yardım etmesi, yemek yapmayı bilmesi ve bir işinin olması çok önemlidir.
2. sizi neşelendiren ve güldürebilen bir sevgilinizin olması çok önemlidir.
3. sevdiğiniz adama güvenebilmeniz ve size asla yalan söylemeyeceğinden emin olmanız gerekir.
4. sevdiğiniz erkeğin yatakta iyi bir performansının olması ve sizinle birlikte olmaktan hoşlanıyor olması gerekir.
5. ve hepsinden önemlisi, bu dört adamın birbirinden haberinin olmaması gerekir.
şapkalı a
fransızca öğreniyorsanız accent denilen bu aksanları öğrenmeden fransızca yazışmak imkansızdır. bir fransız bile resmi bir yazı yazarken sık sık sözlüğe bakmak zorunda kalır. bir sağdan bir soldan verirler coşkuyu. mesela ;
les élevès inquiétèrent pour leur sécurité.
noel baba
kocaman göbeği, tombul kırmızı yanakları ve bembeyaz saçlarıyla her türlü gideri olan ayı modeli. salona hediyeleri bıraktıktan sonra şömineye girip oradan da baca yoluyla evden çıkmak için kafasını şömineye soktuğunda, o tombul poposu salona doğru domalmış pozisyondayken en savunmasız durumundadır. getirdiği ıvır zıvır hediyeleri beğenmediyseniz tam o pozisyonda istediğiniz hediyeyi almak için en ideal andır.
hoşlanılan erkeğin motor çıkması
bir tur binip bırakmak gerekir.