porter

Durum: 1553 - 0 - 0 - 0 - 31.08.2019 00:34

Puan: 25466 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

3d artist
  • /
  • 78

mutluluk veren küçük şeyler

-nasıl birşeyin içinden çıktığından seni yıkamıyor inadına gülümsetiyorsa ve güçlü olduğunu bir kez daha anlıyorsan işte bu mutluluğa değer

-otobüs durağındayken tanımadığın bir kişinin sana "çok yaşa!" demesi

-annenin seni mutsuz gördüğünde "ne istiyorsun yemek için yapayım" demesi

-kardeşinin sana gittiği tatil yerinden "hediye baktım sana, en uygun şeyi buldum" deyip o yöreye ait ayraç alması

greenpeace

izmir kıbrıs şehitleri caddesi'nde ayrı noktalara yerleşmiş mayın gibi hepsi de aralarından geçersen yaşıyorsun bi de sen yürüken seninle yürüyorlar sorular soruyorlar anlatmaya başlıyorlar greenpeace hakkında maval vermeye anlat da anlat dur.

arkadaşımla gene bir mekanda otururken* masamıza gelip; greenpeace hakkında bilgi almak ister misiniz? deyip ezberinde olan şeyleri sessizlikle dinledik. o konuşmasını bitirdikten sonra arkadaşım ve ben soru-muhabbet şeklinde konuşurken farkettik ki yönelttiğimiz sorulara cevap veremiyor * demem o ki sen bu örgütü savunurken bilgi de edin ki insanların karşısında mahçup olma, belki de kendine göre yeterli bir donanıma sahip, bilmeli ki bizim toplumumuza bunu kabul ettireceksen daha inatçı ve donanımlı olmalısın.

inferno

dante alighieri'nin en meşhur kitabının ilk giriş kısmıdır inferno*

burası dokuz kattan oluşur. iyi insanlar arafa giderler. dürüst dinsizler limbo denen birinci kata gider. ne ceza vardır ne ödül. şehvetin pencesine düşenler ikinci kata, aç gözlüler üçüncü kata, savurganlar dördüncü kata, gazap ve öfke verenler beşinci kata düzene ve inançlara karşı gelenler altıncı kata şiddet kullananlar eziyet edenler yedinci kata, hilekâr ve yobazlar sekizinci kata, hainler dokuzuncu kata giderler. dokuzuncu kata cocytus denir ve şeytan burada yaşar. en dipteki yer dokuzuncu kattır, gerek tanrıya, gerek ailesine, gerek ülkesine ihanet edenler buraya gelirler.

alttaki yazara soracaklarım var

çok var lakin en güzeli de üni. mezun olduğumda annem ve ablamı kalabalıkta onları görmek, benimle gururlanmaları, mutluluğuma eşlik etmeleri gerçekten çok güzeldi.

alttaki, hayalini kurduğun kişiyi anlat

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

art garfunkel - all i know

amida eğer sana gelemezsem

arat insani olana itiraz etmiyor, ama sorun insani olanda düğümlenmiyor mu? sorun, çocuğu çocuk, kocayı koca, tehlikeyi tehlike, aklı akıl, utançı utanç, vicdanı vicdan olmaktan çıkaran dürtünün ta kendisinde. diyarbakır amida gibi bir kadını çıkarıyor, arat da gelip kadının kalbini çalıyor... tuhaf bir durum, diye düşünüyor, şu anda cenevre'de leman gölü'nün çevresindeki parklardan birinde ya da prag'da, karel köprüsü'nde olmalıydım. neresi olursa olsun, ama diyarbakır'da ve amida'yla değil. deli cesaretine sahip olacak kadar genç değil, cahil cesareti içinse artık çok geç. *

-kitabın arka kapağından alıntıdır-

özcan karabulut

1958 adana doğumludur. odtü'de istatistik okudu. 1979-1982 döneminde odtü edebiyat kulübü'nün başkanlığını yaptı. edebiyatçılar derneği'nin kurucularından olup dernek tarafından yayımlanan bir topluöldürümün öyküsü - sıvas kitabı'nın çalışma grubunda yer aldı. kendisinin sunup yönettiği söyleşileri `her pazartesi'edebiyat konuşmaları adıyla yayına hazırladı. *

öykü kitapları:
karşı öyküler *
hüzünle bazı günler *
baştan sona yalnızlık *
belki de kaybeden zaman *

roman:
amida eğer sana gelemezsem *

en sevdiğiniz kitaplar

cennete yerleştirme sınavı

sınavı kazanacağım varsa bile, bilerek yanlış yaparım soruları kazanmam ve kesinlikle sıkılacağım yerdir eğlence, gırgır şamata hatsafhada ne işimiz var cennette bizi cehennem paklar, hiç kuşkusuz birinci cehennem zirvesi’ne katılım oldukça yüksek olacaktır varın siz düşünün ortamı gideceğiniz varsa bile gidemezsiniz yüreğinizin götürdüğü yer açık adresi ile burasıdır

üstteki yazar

tanımıyorum kendisini*

alttaki yazara soracaklarım var

orj. çizim** programına para vermem, çakmalar varken ne gerek var kuzum*

yakın bir arkadaşınla beraber oldun mu? olmayı düşündün mü?

frame of mind

sözlük öncesinde tanışmışlığım olup, çektiği fotoğraflara hayran olduğum kadrajını iyi kullanan, ama kısmet kısa film fesvivalinde vuku bulmuş yazarcandır. izmire alışamadığını ve istanbula yerleşeceğini öğrendim akabinde, yolu açık olsun.. tesisaçılar seni özleyecek frame of mind*

milkshake

evde milkshake zamanım geldiğinde sağolsun dr oetker yardımıma yetişiyor. çilekli ve muzlu* tercih sebebidir her koşulda.

zerrin özer

agresifliğini, her an karşısında ki insana tekme tokat dalacak potansiyelini görüyorum ben bu kadında. orhan gencebay ile bir ömür albümü'nde sev dedi gözlerim şarkısını iyi yorumlamıştır.

arnavut kaldırımı

çocukluğumun vazgeçilmez kral tv şarkısıydı.. her açtığımda mutlaka arnavut kaldırımı çalardı. yalan da değil çalmasınıda beklerdim. şarkıyı söylemek ya da* isterdim. hareketli olsa da buruk bir şarkı. evimizin beyaz boyalı demirlerini, o koşup oynadığım yokuşu, ara sokağımızı hatırlatır hep.

ayı sözlük'teki tekler

veee ibodan geliyor
tek tek ağardı bak saçlarım tek tek, tek bıraktılar beni tek

*

üstteki yazar

iki gündür karşıma çıkıyor bu ne yahu gene mi sen kardeşim*

alttaki yazara soracaklarım var

ev almayı düşündüğümde düşünebilirim şimdilik gerek duymuyorum
altta ki ilişkide cinsellik ne kadar önemli senin için?

üstteki yazar

akşam yemeğime sulandı beğendi iştahlandı keşke böyle olmayaydı da soframızı paylaşsaydık dediğim yazardır *

alttaki yazara soracaklarım var

tavuk patates söğüs domates coca cola*

alttaki yazar duşta hangi şarkısı söylersin
  • /
  • 78

porter

çanakkale geçilmez derlerdi de inanmazdım. yıkıp geçmişsin güzelim kenti. yeter kıskandırdığın dön köyüne!

üstteki yazar

çok seviyorum ahretliğim. izmir'in en en çiğdem'i en en en boyoz'u olur kendisi.

yara

(bkz:kalben) in sonsuza kadar albümünden bir parça, güzel sözleri olan bir şarkı.

kalpsizin biri demişsin hani?
bari, yorgun dargın bakışalım.

orhan pamuk

1 yıl boyunca evinin balkonundan çektiği fotoğraflar yapı kredi sanatta sergileniyor. seçkiler arasında çokta albenisi olan görseller göremedim. birara taksime gidende gezilir artık. gezmek için son gün 27 nisan 2019

grizzly ve lemmingler

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

@porter izmirin en alımlı yazarı gelmiş hoşgelmiş. savur röfleli saçları..

Toplam entry sayısı: 1553

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

xalo

bir abaaaaaa deyişi var, allaah allaaah. can o can.

google'a ayisozluk yazınca çıkan sonuca çok şaşıracaksınız

ayı sözlük tarihinde gördüğün en boş, en gereksiz ve manasız başlık.

şeker portakalı

ilk kitap okumaya başladğım da * ilk çocuk romanım. sonunda ne ağlamıştım zeze'ye o da ayrı tabi.

ahmet ümit

okunmaya başlanılacaksa eğer ya beyoğlu rapsodisi ya da bir ses böler geceyi kitabıyla başlanmalı. sonra peşini bırakamıyorsunuz zaten.

hayattan ve her şeyden bir anda soğutan şeyler

perdenin tamamını yanlış korniş boşluğuna takmış olduğunu farketmek ve sonra hepsini çıkarıp tekrar takmak.

sözlüklerde kürtçülerin artması

kafada şekillenen, sorgusuz sualsiz tek anlamı oymuşçasına "terörist" tanımına yerleşen halk topluluğu. medeniyetsiz oldukları iddiası, medeniyeti sorgulatır bir halktır kürtler. medeniyetin doğduğu topraklarda bin yıllarca ikamet etmiş fakat gelinen noktada belleği zayıf olanların "medeniyetsiz!" ithamlarına maruz kalmışlardır. öyle bir milletiz ki; televizyon, gazete, sosyal ağlarda at gözlüklerimiz varmışçasına öylesine görmeye tahammül edemiyoruz ki bizden olmayan bir ötekini görmeye nefret söylemlerimiz hazır; o kürt çünkü; ülkeyi bölecekler ve kendi devletlerini kuracaklar. o kürt çünkü; pkk örgütlerine destek veriyor. akla kazınan şeyler, birçok nedeni sıralanabilir pekala. haklarında uyanan nefretin nasıl olup da bunca büyüdüğüne anlam veremediğim, veremeyeceğimdir. uyanın artık! bu safsatalar çok geride kaldı. eğer birşeyler yapabileceksen yap. lafla peynir gemisi yürümez
söz konusu sadece kürtlük değil, unutma ki sende bir ötekisin. senin; aşağıladığın, yaşama hakkının olmadığını, hiçbir hukuki hakkın tanınmadığı yerde yaşıyorsun. aynı onlar gibi.

ayı sözlük itiraf

halen daha bıraktığın gibi hatırlıyorum seni. farklı olan; daha çok büyüdüm, farklı gelen; senin evladın olduğum için gururluyum, farklı algıladığım; senin ismin geçtiği zaman, "baba" kelimesinin hecelerini işittiğim an artık daha az yaralanıyorum. alışılıyor baba, hayat herşeyi alıştırıyor insana, fakat onbir yıl önce bıraktığın, seni çok seven küçük oğlunum.

babamı çok özledim sözlük..

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

türkiye'de sadece 24 sokak çocuğu var

aile ve sosyal politikalar bakanı fatma şahin'in açıklaması.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/229341... *

"şahin'in verdiği bilgiye göre 2007'de 775, 2008'de 474, 2009'da 197, 2010'da 101, 2011'de 106 ve 2012'de 24 çocuğun sokakta yaşadığı tespit edildi ve bu çocukların bakanlık hizmetlerinden yararlandırılması sağlandı. verilen bilgiye göre, 2012’de en çok çocuğun sokakta yaşadığı il istanbul oldu. istanbul’da 15, ankara’da 5, izmir ve samsun’da 2’şer çocuk sokakta yaşıyor."


bu tespit neye göre yapıldı sorarım size, şaka yapıyorsunuz demi bakanım? oturduğunuz makam koltuğu alçak sanırım, görememenizi normal karşılıyorum. çıkın bir sokağa da tespitinizi kendiniz yapın! lafla peynir gemisi yürümez!

sik ve yarak geçen argo deyimleri am ile değiştirmek

ayı sözlük yazarlarının profilleri

ohaa boy ortalamalarını görünce yazsam mı diye düşündüm ama yazacağım

178 / 78 / 24

izmir'in abartılmış bir balon olması

sözlükten soğumak

sözlük, amaç çizgisinden saparak daha başka şeylere yönelip, bir araç muamelesi görmesi üzerine bir süredir entry girmememe sebep olan, doğal akış sürecimdir. son zamanlarda özgür bir platform olmasının hiçbir yansımasını göremediğim ve benim gibi düşünen onca yazarın da aynı düşünce de olduğunu düşünüyorum. sözüm ona; yaptıklarımı göz önüne sermekten çekince duymuyorum. bunu gizleyip örtbas etmekte hatasını bilmez kişilerin yapabileceği bir davranıştır. bir şekilde, eski enerjisini kaybeden sözlüğe birer atıfıımdır illegal sözlerim. sözlük kendi kurallarından bahsederken; kurallara uyulmaması, yazarların * başka zaaflarını gidermek ve bunlara çözüm yolu olarak sözlüğü mekan bellemekte bir etkendir.

alttaki yazara soracaklarım var

1-karamsarlık, kişinin kendi penceresinden baktığı dünya ile alakalı. her pencere farklı bir duygunun tasarımı, ve bu tasarımı önceden nasıl ele aldığında ilişkili de biraz.

2-kendimden yola çıkarak bunu açıklamaya çalışayım; fil hafızası derler ya öyle bir hafızaya sahibim. kişi, olay, mekan farketmeksizin çoğu şeyi hatırlarım. bunun ne işe yaradığını bilmiyorum, ya da hafızamın neden bu denli geçmişteki şeyi, bana hatırlattığını bilemiyorum. kindarlık değil bence. eğer bu hafızanın hatırlattıklarını karşı tarafa öc alırcasına, planlı ve kumpas kurar gibi pusuda bekler gibi zamanını bekliyorsan kindarsındır. ben hatırladıklarımı unuturum çoğu zaman, o kişiyi gördüğüm zaman hep hatırlarım ve kendime göre de, savunma mekanizması yaratırım ya da bir önlem. kötü olmadım hiçbir zaman, çoğu zaman kötülük kindarlığı doğurur.


her zaman kendine söylediğin ve her seferinde inandığın en iyi yalanın nedir?
Henüz takip ettiği biri yok.