gey
sözlük yönetiminin 'gay' başlığını otomatik olarak yönlendirmesi gereken ve hatta 'gay' başlığı altındaki entryleri de altına taşıması gereken başlıktır.
toplumsal kabul öncelikli olarak söylem düzeyinde gerçekleşir, dilde kabul görmüş yerleşik bir tanımı olmayan meselelerin insanların gündelik hayat ve poltik bilinçlerinin bir parçası haline gelmesi kolay kolay gerçekleşmez. meselenin söylem düzeyinde temsilini yapan ve taşıyıcılarının meşru kabul ettiği kelimeyi sıradanlaştırmadan meselenin kendisini sıradanlaştıramasınız. bu bağlamda gey kelimesinin önce kelimenin tarif ettiği insanlar tarafından sindirilmesi ve yaygın olarak kullanılması, ardından da hem sosyal ilişkiler hem de medya kullanımı yoluyla genişleyen bir halka modeliyle kullanım sıklığının arttırılması gerekir.
üstelik hem akademik düzeyde çalışanlar hem de ilgili alanlarda faaliyet gösteren stk'lar bu sözcüğü kullanırken temel motivasyonu eşcinsel insanlar olan bir platformun buna ters düşmesinin rasyonel bir açıklaması da görünmüyor.
öğrenci evi
bazılarının buzdolabına bakarak evde bulunanların karakter tahlilini de yapabildiğiniz evdir.
silme dolu ama hep fast food tarzı salam sosis görünen raf midesine düşkün ama tembel arkadaşı, pişirmelik malzemelerin olduğu raf hamarat arkadaşı işaret ederken benim rafta göreceğiniz bir adet elma ile genel durumun portresini çıkarabilirsiniz. bir süre sonra kendi rafları yetmeyen arkadaşlar yavaştan sizin rafı da doldurmaya başlar siz de küçük besleme gibi elmayı kapağın rafına alırsınız.
ondan sonra vay efendim rafları ayırmaya ne gerek var...
çok belli ediyor muyum
zaman zaman benim de sormak istediğim oluyor bu soruyu.
eşcinsel olmamla ilgili benim genel tavrım hep şu şekilde oldu; asla yalan söyleme ama kendini korumayı da ihmal etme.
başından beri hiç rol yapmadım, ilgilenmediğim şeylerie ilgileniyormuş havası yaratmadım veya arkadaşlar arasında kız meseleleri açılınca sahte tepkiler vermedim; genellikle iki uçlu cümleler kurarak çıktım işin içinden. diğer taraftan içinde bulunduğum toplumun gerçeklerini de göz önünde bulundurarak yakın arkadaşlarım dışındakilere doğrudan 'ben eşcinselim' ya da bu kapıya çıkacak bir şeyler de söylemedim. her ne kadar içeriden doğalmış gibi görünüyorsa da aslında kendinize yine bazı sınırlar çizmiş oluyorsunuz ve karşınızakiler de yeterince incelmişlerse fark ediyorlar sanırım bazı görünmez çizgilere dikkat ederek adım attığınızı.
o yüzden ara sıra merak ediyorum o çizgileri sezen birileri oluyor mu diye. gerçi ben soğuk nevale olduğum için doğrudan odun olarak da algılanıyor olabilirim tabii.
öğrenci evi
perde takılmasına gerek olmayan zira camları hiç silinmediğinden zinhar içeriyi- dışarıyı göstermeyen, kendisi şort ve atletle balkonda kahvaltı yapan karşı komşunun siz şort ile balkona çıkınca kötü kötü bakmasına neden olan, sizin evden niye gürültü gelmiyor, gizli bir şey mi yapıyorsunuz diyen tuhaf komşularca sorguya çekildiğiniz evdir.
hasan cemal
ilk entry olmasından mütevellit asıl derdime gelmeden önce belirtelim, bir zamanlar cumhuriyet gazetesinin de genel yayın yönetmeni olan duayen gazetecidir.
başbakanla arası açılıp da ana akım medyadan uzaklaştırılınca t24 sitesinde yazmaya başlamış ve 'çözüm süreci' çerçevesinde bir yazı dizisine başlamıştı. muhtemelen büyük ses getireceğini düşünüyor, kandil'de örgüt mensuplarıyla yaptığı görüşmeleri arazide çektirdiği fotoğraflarla süsleyerek yayınlıyordu. gelgelelim ki gezi parkı direnişi tüm hesapları alt üst etti ve yazı dizisi neredeyse hiç ilgi görmedi. kısa sürede diziye son veren cemal yüzünü geziye döndü ama yine beklediği ilgiyi göremedi. hem geç kalmıştı hem de iktidarla araları bozulmadan önce gıkını çıkarmazken şimdi konuşuyor olması sanırım gezicilere samimi gelmedi.
gücün peşinde koştuğu yakın dönemi hatırlayan geziciler ve artık liberal bir vitrine pek de ihtiyaç duymayan ikitdar çevreleri tarafından dikkate alınmayan hasan cemal yanlış kariyer hasaplarının kurbanı olmuş gibi görünüyor.
kendisine evrene olumlu mesajlar yollamasını tavsiye diyorum, belki geri dönüş alır zira bu saatten sonra rasyonel bir çıkar yolu görünmüyor gazetecilik kariyerinin.
egemen bağış
emekliliğinde zaytung onursal başkanı olarak kariyerine kaldığı yerden devam edebilecek yetenekteki bakan. tüm o 'bunu gerçekten söylemiş olamaz' tepkileri bir gün atmosferde birikip üzerimize sinirden gülme yan etkili asit yağmurları yağdırabilir.
kilo almak
beceremediğim şey. yıllardır hep aynı kilodayım ve denediğim yöntemlerden hiç biri işe yaramadı. içinde elli çeşit şeyin olduğu karışımlardan gece yenen makarnalara kadar bilumum başarısız denemenin ardından pes ediyorum artık.
bir de insanların fazla kilolu olanlara pat diye bu durumu söylemekten çekinirken size iki de bir rahat rahat çelimsizliğinizi hatırlatması da çok sinir bozucu oluyor. ondan sonra vay efendim ayrımcılık kötü bir şey dersiniz bir de...
6 temmuz 2013 eli satırlı taksim gezi parkı timi
beni asıl korkutan bu adamın aslında bu toplumun normalini oluşturmasıdır. psikolojik sorunu olan, cinnet getiren ya da sosyopat birinin eylemini kişisel öyküsüne bağlayıp bir istisna olarak alabilirsiniz ve bu hiç şüphesiz rahatlatıcıdır. ancak bu adam ve onun bu davranışı çevremizdeki pek çoğunun kolaylıkla gerçekleştirebileceği bir şey gibi görünüyor zira hem toplumun önemli bir bölümü hem de devlet tarafından sessizce onaylanıyor.
sivas'ta insanlar yanarken otelin çevresinde slogan atan binlerce insan da bu toplumun normaliydi. bu nedenle günlük hayatta belki kapı komşunuz olan ve sorsalar iyi biridir diyeceğiniz adamlar insanları ateşe vermekte tereddüt etmediler. onaylayan bir toplumun ve gözünü kapatan devletin desteğini üzerlerinde hissettikleri bir atmosferde kolayca çizgiyi geçebildiler. korkarım yakında daha kötü görüntüler de göreceğiz.
akp nin bahsettiği dış mihraklar
aslında belirli bir hedefi olmayan dış mihrak tasavvurudur zira kendi tabanına yönelik bir söylemdir. hükümetin planlarından bağımsız olarak tabanın temel duyarlılıklarını tam on ikiden vuran bir söylem dış mihrak. beşir atalay'ın geçen gün işaret ettiği yahudi lobisi bile aslında kendilerinin de inanmadığını ama tabanın hassasiyetini kaşıma amacında olduklarını gayet iyi göstermektedir. malum, memlekette yahudi, ermeni, rum deyince gözü dönen milyonlarca insan var.
yok eğer kendileri de ciddi ciddi inanıyorlarsa bunlara, yöneticelerimizin yalnızca niyet değil bir de sağlıklı düşünme problemi var demektir.
ayı sözlük gay pride zirvesi 2013
sanırım teğet geçtiğim zirve. bu yıl ilk defa onur yürüyüşüne katıldım ama aklım daha çok fotoğraf çekmekte olduğundan bir o tarafa bir bu tarafa deli gibi dolaşıp durdum. bir ara ayı sözlük bayraklarını da gördüm ama sosyal fobikliğim sağolsun, fotoğraf çekmeyi bahane edip kalabalığa karıştım. ben uzaklaşırken en son 'esra erol'un askerleriyiz' diyordu sözlükçüler.
bir de muhtemelen alandaki en düz adamlardan biriydim herhalde, millet rengarenk giyinmiş ama ben her zamanki gibi gri tonlardaydım. neyse, ilk yürüyüşün acemeliği deyip seneye bir ton açılma vaad ediyorum, bakalım.
metrosfer
bir üstteki entryde eleştirdiğim ensonhaber.com uygulamasını web sitesinden kaldırmış olan internet gazetesi.
muhtemelen benim eleştirimle alakası yoktur ama uyumsuzluğun farkına varıp yanlıştan dönmeleri sevindirdi beni zira bir gazetecilik öğrencisi olarak çok az sayıdaki meşru yayın organı arasında görüyorum kendilerini. anladığım kadarıyla şu an kendi haber başlık ve içeriklerini kullanıyorlar ve oldukça iyi görünüyor. eğer illa bir başka kaynaktan haber başlığı uygulaması alınacaksa da ilerisi için benim tavsiyem t24, bianet ya da yeşil gazete'dir.
28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi
bugün en kritik dönemecini yaşayan işgaldir.
hafta başı olduğundan genel olarak insanların evlerine, işlerine döneceği düşünülüyordu. eğer bu eşik aşılır ve insanlar sokakları bırakmazsa ya daha sert davranıp benzin dökecekler ateşe ya da yola gelecekler yavaş yavaş. sözlükteki arkadaşlara tavsiyem bu gün sokaklarda olsunlar. başladığımız işi bitirelim.
bugün istanbul'da özellikle taksim ve beşiktaş'ın desteğe ihtiyacı olacak akşam saatlerinde, haberiniz olsun. hazırlıklı gelmeyi de ihmal etmeyin.
türkiye
barışçıl bir eylem düzenlerken polis saldırısına maruz kalan ve kendini korumak için şiddete direnen insanları 'demokratik haklarını şiddetle alabileceğini sanan insanlar' olarak görüyorsanız rasyonal düşüncenin bir hayli uzağına düşmüşsünüz demektir.
sahne olduğu direnişin başarısı sonuçlarıyla değil insanlara verdiği umutla ölçülmesi gereken ülkedir.
28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi
az önce eve düştüm ve olanları özet geçiyorum.
chp ve diğer partilerin olayı sahiplenme çabası ilk başta bir huzursuzluk yarattı ancak onlar taksim'i doldururken günlerdir direnen asıl grup cepheyi genişletme fırsatı yakaladı. çoluk çocuk binlerce insan akşam üzerinden beri taksim'de olduğundan alan kurtarılmış bölge gibiydi ve polise direnen asıl grubun direnişi beşiktaş'a taşıması için fırsat vermiş oldular. taksim beşiktaş arasında irili ufaklı pek çok barikat kuruldu ve direnişçiler bu barikat duraklarıyla dolmabahçe yakınlarına kadar ilerleyebildi. sahil trafiği tümüyle kesildi.
beklendiği üzere polis çok sert tepki gösterdi ve benim şimdiye kadar soluduğum gazlardan farklı bir gaz ile müdahale etti. her nefeste ciğerlerimizin paraçalandığını hissediyorduk. uzun süre sahil yolu üzerindeki savunma hattı korundu ancak o kadar çok gaz atıldı ki toz maskelerinden ibaret kouyucular işe yaramaz oldu. sonuçtu tüm grup stadın yanından taksim'e doğru çekildi. gece ikiden itibaren beşiktaş tarafından tümüyle çekildi insanlar.
taksim meydanındaki inşaat alanında iş makinalarının bulunduğu alanda büyük bir yangın çıktı ama neden, nasıl anlayamadık. binlerce insan meydan, park ve istiklal caddesinde hala nöbet tutuyor ancak yorgunluk diz boyu; nöbeti devralacak arkadaşlara ihtiyaç var.
son olarak buradan çarşı grubuna özellikle teşekkür etmek istiyorum. müthiş bir direniş gösterdiler ve polisi göğüslediler. umarım hiçbir arkadaşta ciddi bir hasar yoktur.
yarın tekrar taksim'de olacağım. şimdi biraz dinlenelim.
ayı sözlük taksim gezi parkı zirvesi
kesinlikle hazırlıksız gelmeyin. dün akşam altıdan şu saate kadar istiklal ve ara sokaklarda devam eden direnişin içindeydim ve polisin gözünün ne denli dönmüş olduğunu yakından gördüm. korkmanız için değil aksine daha sağlam bir şekilde karşılarında durabilmeniz için söylüyorum.
yanınızda şu yüzücü gözlüklerinden ve eczanelerde satılan toz maskelerinden olursa çok daha rahat hareket edebilirsiniz. kesinlikle koşmaya uygun olmayan kıyafet ve ayakkabılar ile gelmeyin. kadıköy vs karşı taraftan geliyorsanız iskelede polislerin aramasına takılabilirsiniz. çantanızda limon vs varsa geçişinize izin vermiyorlar.
umarım bir şeylerin başlangıcı olur yaşadığımız bu tarih.
ertuğrul kürkçü
türkiye'de solun bile yaşamdan çok ölümü yüceltme hastalığından muzdarip olduğunun bir kanıtı olarak her seferinde neden kızıldere'de ölmediği sorgulanan mücadele adamı.
yaşamanın bile taviz vermek ya da ihanet sayıldığı bir ülkede ertuğrul kürkçü gibi bir isim ancak saygıyı hak eder.
metrosfer
yayın politikası noktasında tutarsız sinyaller veren internet gazetesi.
konu başlıkları ve yazarların katkıları 'modern bireyin gazetesi' sloganına uygun içerikler sunarken siteye gömülü olan haber başlıkları uygulaması tam tersi bir imaj çiziyor. ilgili bölüm doğrudan ensonhaber.com adlı siteden alınıyor ve ortaya oldukça tuhaf bir bileşke çıkıyor. örneğin taksim gezi parkı ile ilgili kendi haber ve yazar katkıları çevre/kültür bilincine yakın duruken hemen aşağıdaki ensonhaber.com çerçevesi içerisinde eylemcilerden 'eylem manyakları' olarak bahsedildiğini görüyoruz.
tek örnek bu değil zira alkol yasağı uygulamasından her yere avm dikme çabasına kadar pek çok alanda site içeriğiyle ensonhaber.com uygulaması 180 derece ters söylemler içeriyor.
apartman intikamları
eğer öğrenci evinde kalıyor ve intikam almak istiyorsanız hiç unutmamanız gereken bir şey vardır: öğrenciler her zaman haksız ve bittabii ahlaksızdır.
kısa süre önce sabahın üçüne kadar süren bir apartman toplantısında şahsıma sorulan 'sizin evden hiç ses gelmiyor, gizli bir şey mi yapıyorsunuz.?' sorusuna şaşkın bakışlarla cevap vermiş olmam bile sabıka hanemize silinmez harflerle yazılmıştır.
entelektüel
bu kavramın bizde bir türlü yerine oturmuyor olmasının sebebi sanırım ki kelimeyi ithal ederken onu üreten şartları da ithal ettiğimiz gibi bir sanrıya kapılıyor olmamızdır.
orjinal
intelijansiya kavramına ve
marx'ın '
filozoflar dünyayı tanımlamaya çalışırlar ama artık mesele onu tanımlamak değil değiştirmek meselesidir' sözüne kulak verdiğimizde görülüyor ki, entelektüel kendi toplumunun çatışma dinamiklerinin yarattığı bir üründür.
sınıfsal mücadelenin kendisinin değil, ama söyleminin ithal edildiği bir toplumda entelektüel de doğal olarak ya ithal ürünün pazarlamacılığına ya da yerli olanın korumacılığına mahkum oluyor. kendi derdini ve ağıtını üretemeyen kendi çözümünü de üretemiyor.
günün sonunda her ithal üründe olduğu gibi kullanımı yukarıdan aşağıya doğru yayılan entelektüel kavramının da meselesi olanın değil stil kaygısı olanın elinde anlamsızlaştığını görüyoruz.
ankara metrosunda öpüşme eylemi
eyleme yönelik tepkilerde şiddete başvuran gruptan daha spesifik bir tehlikenin sözde muhalif ve her şeyin en doğrusunu bilen sol cenahtan geldiğini gördük. günlük yaşam pratiğine yönelik eylemleri eylemden saymayan ve mücadeleyi kendi söylem tekelinde tutmak isteyen bu gruptan 'bunlar tatlı su eylemcileri' sızlanmasını duyduk .
türkiye solu ya tümüyle kimlik plitikasına kayıp ve sınıfsal meşruiyetinden kopup bir tür hobi olmak ya da kimlik siyasetini bir tür hastalık gibi görüp tekil bir hiyerarşiye hapsolmak arasında üçüncü bir yol bulamıyor. mücadele yöntemlerinin birbirini dışlamayan çeşitliliğinin bu ülkenin yüzyıllardır bildiği bir gelenek olan imeceye doğal olarak yakınsadığını anlamadan da bulamayacak gibi görünüyor.