ayı sözlük özeleştiri panosu

çok mukemmelmisim gibi yarın yokmuscasına milleti eleştirmeye bayılıyorum. yüzüne soylemedigim bir şeyi arkasından söylememeyi prensip edindiğim için cesaret edip yuzune söylediğim şeylerle alakalı bir kimsenin dedikodusunu yapmak ise adeta bir terapi benim için. ara sıra ise haset ettiğim konular dogrultusunda ortalığı karıştırmak uzmanlık alanım, böyle de karaktersizim. en birinci ben olmalıyım çünkü. böyle de hırs kupuyum. ha bir de yalnızlığı çok seviyor olduğum için aşırı ilgiden nefret etsem de kendimle çelişip ilgi orospusu oluyorum bazen. beş dakika sonra da o ilgiyi istemiyorum. resmen ruh hastalığı. ama seviyorum kendimi, yoksa çekemem bu dünyada yaşamayı.
çok kararsızım.deneysel müzik yoksa disco müzik mi daha çok dinlemeliyim? inanın çok kararsızım. en kötü özelliğim bu olabilir. sizce bu iki müzik türünü dinleyen aynı insan olabilir mi?
deneysel müzik:

disco müzik:
ben olsam demeyi bilmeden, kesin çıkarımlarda bulunan, önüne gelen her şeyi kendi doğrularını genelleyerek eleştiren kişilere karşı tahammülsüzüm, kırıyorum ve sonra yine ben üzülüyorum.
allahım neden bu kadar namusluyum? tam bir namus kumkuması oldum son günlerde. ben sözlüğe girdim ve namus koktu ortalık. neyse entry yazmayı bırakayım da evimde çay koyayım.
vücuduma kötü davranıyorum.
zamanımı harcıyorum. gittikçe daha da kısalıyor ömrüm. ve öleceğim zaman bunun pişmanlığını iliklerime kadar hissedebilirim.
çok para harcıyorsun yorgo sonunu düşünende inan kahraman olur.
ne olacak odanın kapısı açık kalmışsa bi sal kendini altı üstü kapı rahatsız etmesin seni.
bir de yorgo insanların seni nasıl gördüğüyle neden bu kadar ilgilisin kasma yahu.
biraz arkadaşlarına karşı acımasız olduğunun farkına ne zaman varacaksın bilmiyorum ama yakında arkadaşın kalmayacak bunu bilmeni isterim.
bu panoya arada bak olur mu?
nolcak bu varoşluğum bilmiyorum
gereksiz olarak aşırı kıskanç ve takıntılıyım, sevdiğim adamla olan ilişkim için bu takıntı ve kıskançlığı bitirmeliyim.
neden her seferinde çok sevdiğini söyleyen kişiler en fazla nefret ediyormuş gibi davranıyor.hatayı nerede yaptığımı çözemiyorum.kendimden nefret ettirmeyi nasıl başarabiliyorum.bu mu sevgi denen şey.acaba bende birini sevdiğimde ona farketmeden kötü mü davranıyorum.sonuç iki gün önce birbirinizi görmek için yanıp tutuşan iki kişiyken iki gün sonrada yüzünü bile görmek istemeyen iki kişiye dönüşüyorsunuz.
sonuç olarak bugünde olduğu gibi egomu tatmin etmemi sağlayan dolaylı yollardanda olsa sürekli anlattığım sorunlarmı dinleyip dert ortağı olduğu için ayı sözlüğe teşekkür ediyorum.
o dönüşecek bu dönüşecek diye beklerken kendimi heba ettim. en sonunda anladım ki bu benim merhametli oluşumdan falan değil kaygılarımdan, yalnızlık korkularımdan geliyor. o dönüşecek diye beklediklerimin bir kısmı dönüşse de kendimden çaldığım enerji beni uzun vadede yorgun düşürdü. tepki vermeyi unuttum. bir zamanlar hayatımdan çıkarma konusunda net olabiliyorken şimdi yalnız kalma korkusuyla tepkileri içine kaçmış bir insanım. sığınacak bir liman arıyorum ama kimse çarem değil. belli ki kimse kimsenin çaresi olamaz da.
bir ekleme daha yapayım bu başlığa.
yorgo her şeye o kadar çok anlam yükleme. sen hep özne olmaya çalışırken karşındaki insanin gizli özneleri oluyor. senin özneliğinin önemi kalmıyor, yükleme sorulan kim sorusunun cevabından ibaret oluyorsun.
nah bu da sana kapak ola.
bunca zaman sessiz kalmam hayatımda işimi ilişkilerimi herşeyimi çok etkiledi.aman göko düzgün ol efendi ol saygısızlık yapma nidaları beni içine kapanık çekingen biri yaptı ama bununla baş edebilmek için uğraşmaya başladım hakkımızda hayırlısı olsun
karar ver artık astral, her şeyi denedin olabilecek her şansı elinin tersiyle ittin..
kararında birlikte gelişebilecek tüm sonuçların sorumluluklarını alıp devam etmen gerekiyor.. sonrası? belli olmasa da ilerlemen gereken bir yol!!!
sabretmek konusunda epey kötüyüm. çocukluğumdan taşıdığım en kötü huyum muhtemelen. belki de tek çocuk olmanın verdiği şımarıklık. bir şeyi istiyorsam hemen olmalı, en kısa sürede ulaşabilmeliyim istediğim şeye. bunun için çaba sarf etmek gerektiğini hatırlatmak zorunda kalıyorum her seferinde kendime. ya da bazen yapabileceğim tek şeyin beklemek olduğuyla yüz yüze kalıp kafayı yiyorum. zaman akmıyor zaten çoğunlukla bu gibi durumlarda. ben de ne yapacağımı şaşırdığımdan sıkmaya başlıyorum çevremdekileri, çekilmez bir adam oluyorum -diye tahmin ediyorum, bunu etrafıma sormaktan da çekiniyorum açıkçası-.

sezen aksu'ya kulak veriyorum bunu fark ettiğimde: zaman, sadece birazcık zaman... çeyrek asır devirmişim farkında olmadan. bir ay mı geçmeyecek, bir yıl mı geçmeyecek sanki.

ama istiyorum işte. söz geçiremiyorum bazen kendime. çook çalışmam lazım, çoooook.