düşün ki o bunu okuyor

senden yana içim rahat, hayatın mutsuz ve memnuniyetsizliklerle geçip gidecek. ancak kendimden yana rahat değil. çünkü seni seviyorum ve mutsuz olman beni daima üzecek. hoşçakal tırtılım. artık bir kelebek ol ve benim değilsin.
götünü kökleye kökleye sikmek istiyorum.
''anne'' dediğim annen nasıl?
baban daha iyi mi?
yeğenler büyüdü mü, hani ikiz olanlar..
ablanlar gitti mi, alıştılar mı?
ya sen? hala bıraktığın gibi misin?
olduğun gibi görünmeye başlamışsın. göt gibi mesela.
istatistiklere göre bir dakikada ortalama 3875 kişi sevişiyor.
bunların;
1259 tanesi grup seks,
260 kişi public fantezisi,
440'ı eşcinsel ilişki,
1916 tanesi de escort ile sevişiyor.
bunlardan bağımsız olarak her 40 dakikada 1 porno film çevriliyor.
iki milyon kişi de seks yapamasa da porno izleyerek kendini tatmin ediyor.

ama sen
koca dünyada yalnızca sen
1 kişi

deminden belli bu saçma sapan entry'i okuyorsun.
boş zamanlarımda seninle geçirdiğim güzel günlerin, bir anda geçip giden saatlerin hayalini kurup yüzlerce kez aynı şeyi yeniden yaşamak gibi psikopat bir hobim var artık. evet seni hala affedemedim, geldim desen, döndüm desen bil ki yaklaşmam bile artık sana. hala gözümün önünden gitmeyen o masum yüzünün kirlenmesinden korkuyorum. bilmem kokun hala aynı mı? ya gülüşün? daha mı iplemez artık bakışların? merak etsem de, kanımı donduran özlemin paramparça etse de bahar geldiğinde, sen sakın dönme bir daha.
bir gün çok mutluydun ve gözlerin parlıyordu, tabi o sıra ben de üçüncü şahsın şiirini keşfetme zorunluluğuna düşüyordum. öncesinde yaşamım boyu hiç olmadığı kadar umutluydum, sonrasında ise ipsiz sapsız gezinip gizemli gizemli yazılar yazacak kadar garip. gerçi o yazıları da senden ziyade anca solcu dayılar içerken okuyor ama buna da şükür.

hal buyken dedim "uzaklaşmak lazım", onu da denedim, hem bir fazla önüme çıktın hem de uzaklaşmaya çabaladıkça domuz gibi fenalık geçirmeye başladım, sonra da saldım gitti lan işte! velhasıl kelam, ikide bir soruyorsun "neyin var" diyerekten, vücuttan kafaya kadar bütün ayarlarımla oynadın olum ben böyle bir savrulma yaşamadım. ama suçlu da değilsin, ve hala çok tatlısın.

ve anladım, benden de bir bok olmaz, sıçacaksak tam sıçalım!
zamanın yaşadığım ve yaşattığın her şey için teşekkürler. güzel zamanlardı. çok güldük. çok gezdik. çok konuştuk. çok ağladık. çok kavga ettik. birbirimizin her şeyi olduk ve her şeyi birbirimizi sunduk. tüm içimizle dışımızla bir şeyler büyüttük.
ben de çok şey yaptım. ben de çok hata yaptım. yapmamam gereken şeyleri yaptım. söylememem gereken şeyleri söylemişimdir.

beni sevmemişsindir eskisi kadar. artık bir şey hissetmiyorsundur o da olabilir. bir başkasıyla tanışıp, ona yalvarıp yakarıp sevgili olmak doğru mu? beni arayıp beni çok sevdiğini söylerken, bir başkasına yine nasıl seni seviyorum dedin? benimle 3 yılını dolduğun gün başkasıyla da 6 aylık bir ilişki nasıl meydana getirdin?

hayat kötü şeyler çıkarıyor karşımıza ama en kötüsü senmişsin.
saçma bulduğun entrylerimi neye göre saçma buldun anlatsana cınım ya ?
okuma. burayı okuma, alt+f4 çek. okumasana olm.
ne gerek vardı ki bu kadar götün kalktı?
sen benim ait olamadan paylaştığımsın. hayatımın her dönemi çok güçlüyüm ben diye kendimi inandırmışken bu sefer iyi çuvalladım ve ayağa kalkamıyorum. senin karşında iyiyim izlenimleri vermeye çalışsam bile iyi değilim. biliyor musun en çok üzen de herkes bu kadar kendini hırpalama derken hala senin içindeki iyiyi gördüğümü düşünüp kendimi avutmamdı. ama ben uyandım, uyandırdın beni. başka birisi için sen üzülürken benim kendimi harap etmem neye yarıyor ki? her şey olsun istiyorsun, mutlu olmak istiyorsun ama her şey olmuyor be!
o gece rüya gördün uyanamadın irkildin , o an uyandım sadece sıkıca sarıldım. ve geçti.
ahlakçı değilim, ama whatsapp fotoğrafında kızın ile beraber görünce seni, bunun sadece kolileşmek olmadığını (sen koli demezsin, takılmak derdin) anladım. aşık olmamalıydım,
yine de sana bir isim taktım: musa. kör yakup'un babası, yusuf'un dedesi, dünyaya harika bir torun getireceğinden habersiz, kızıldeniz'i ikiye bölen biriydin benim için musa.
biz senle orospuyduk, bana hep senin gibilerle ne işim var dendi? sana layık değilmişim, esrar, şeker, işin bile boktanmış. umrumda değildi,
bize evlenmek öğretildi , evlenmesek bile kendimize bir hayat seçilmeyi, o hayatta daha çok migros'a gitmeyi , daha çok zengin olmayı, plazalarda tolga beylerin kokuşmuş suratına bakıp cumartesileri arabalarını yıkamak için sana verilmek öğretildi.
en çok zoruma giden neydi biliyor musun musa? uzundur bir arkadaşım ile oturmadım, seni anlattım,
bana ne buluyorum senin gibi herifler ile dedi, kendisi fransa'dan yeni dönmüş, çocukları önemsemeyen çocuk hakları çalışan bir uluslararası sivil topluma kapağı atan beyaz türk. onu da terk ettim.
biz modern çağın gereklerine inat
biz ayrılmayacaktık arabesktik biz
karına iyi bak musa, denizi böldüğüne inanmadım hiçbir zaman. ama bildim ki firavun sana aşıktı ve bunu kendisine bile söyleyemedi.
beraber çektiğimiz marihuanalarda, içime girerken, o herkesten fısıldadığın o küçük sözdeyim.: orospu.
beyazlar kahrolsun musa.
yıkadığın arabalarda kendine iğrenç bir yaşam seç. ben öyle yapacağım.
ne kadar rezil kokarsak o kadar iyi.
bu gece senin için, küçük iskender okuyup tarih öncesi köpekler havlatacağım.
cuma günü öğleden sonra kadıköy'de, kahrolası istanbul'un asya yakası'nda yani karşı tarafta bana göre, bir işim vardı.
bir saat içinde de dönecektim. bu gibi durumlarda hep vapuru tercih ederim, bilirsin. trafikte boğulmadan, denizde boğulma olasılığını barındırdığından olsa gerek!

her zamanki gibi beşiktaş'taki kadıköy iskelesine geldim ve 15:15 vapuruna bindim.
o hatta otuz dakikada bir vapur çalışır. yani 16:15'le dönecektim, ki öyle de yaptım.
giderken oturduğum üst katta cam kenarındaki yerimin tam karşısına bir kız oturdu. kız, sana çok benziyordu. bir dergi çıkarıp okumaya başladı. bense çaktırmadan kızı inceleyip durdum. yirmi dakika kadar sürüyor ya vapurun diğer iskeleye varması, yanaşma süreci dahil, işte o süre balın aktığı gibi aktı kaşıktan.

arada, camdan dışarı bakmak için, dergisinden kısa süreli ayrılıyordu kız. o sıralar, onu incelediğim anlaşılmasın diye başka yönlere baktım, göz teması kurmamaya dikkat ettim. hiç huyum değildir böyle şeyler; kız sana benzemese, dünya güzeli olsa umurumda olmazdı sevgilim.
elbette fiziksel bir benzerlikten bir halt çıkmaz fakat sanki karşımdakini senmişsin gibi hayal etmek
dahi bir nevi hal-i pürmelale daldırıyordu beni.

iskeleye yanaşmasına az bir süre kala vapurun, yerimden kalktım, açılacak kapının (modern vapurlardandı)
yakınında durdum. küçük bir çanta taşıyordum. çantama bir şeyin süründüğünü hissedip ( yankesici endişesi ile) başımı çevirdim. rulo haline getirip elinde tuttuğu dergisinin, kasten veya tesadüfen (burasından emin olamadım) sürtündüğünü gördüm az evvel karşımda oturan kızın.
başka bir yöne bakıyordu...

vapurun yanaşmasıyla yolcular dağılmaya başladı. metro hattının oradan, karşı yola geçmem gerekiyordu. kırmızı yandığından, ki uzun süreli yanar ışıklar orada, biraz bekleyecektim. sağa sola bakınırken bir sigara yakmaya yeltendim; nereden geldiyse, o kız peydah oluverdi dibimde! bozuntuya vermedim; yeşil yandı. hızlı adımlarla gideceğim yere doğru yürümeye başladım.
kız geride kalmıştı...

zaman geçti, bir resmi dairedeki basit işim bitti, dönüş yolundaydım. kadıköy'deki beşiktaş iskelesine geldim. 16:15 vapurunun kalkmasına bir-iki dakika kalmıştı. turnikeden geçtim, vapura bindim. bu kez çok kalabalıktı. hemen yer bulamadım. eski vapurlardandı üstelik.
daha sonra bir yer bulup iliştim. akordeon ve gitar çalan çalgıcılar vardı etrafta...
para toplayan bir küçük kızın uzattığı bardağa tüm bozukluklarımı attım; beş-altı lira civarında olmalı. çantamdan okunacak bir şey çıkaracaktım ki, caydım, sıkılıyordum. bu kez para toplayan o küçük kızı izlemeye başladım. iki oturma yeri çaprazımda, 15:15 vapurundaki kız oturuyordu! küçük kız, kendisine yaklaştığında, sana benzeyen o kız, bana bakarak, küçük kıza para verdi; sanırım benim kadar bozukluk attı o bardağa...

gözlerimi ondan kaçırdım! gözlüğümü temizler gibi yaptım ve uyukluyormuş havası yaratıp, ortamdan kendimi yalıttım!
korktum çünkü. o kızın benimle bir şekilde frekansı tutuyormuş gibi geldi. hatta, biraz daha fazlası...
yakınlaşıp, yanaşıp bir şekilde temas kurabilirdim ve reddedilmeyecektim büyük olasılıkla.
kaçtım. vapur yanaşır yanaşmaz, bulduğum boş bir taksiye atlayıp, bu kabusun içinden kaçtım!

geriye, seninle paylaşması kaldı. onu da yaptım!*

(bkz: vapur)
kendi içindeki diğerlerini de, tümün kadar seviyorum ayrı ayrı. sen de benim içimdeki diğerlerini sev.
ve unutma kendilerimiz için de, biz olduğumuzda da, "the whole is greater than the sum of its parts" yani "bütün, parçalarının toplamından fazladır"; fazlalıklarımızla daha da güzelleşelim bebeğim.

kaybettiğini sandığınım belki. belki de sen kaybettiğimi sandığımsındır.
bekledim ama gelmedin ey sevgili. biliyorsun, bildiğimi biliyorsun. boynum büküktü oysa. çok farklı ve tükenmeyecek, geleceği yeniden şekillendirebilecek bir hikaye yazacaktık. hala vakit var. uykumda beklerim tam da şu an seni. ruhuna nur dolsun canım sevgilim. huzurlu ol. olacak, bak göreceksin. bıraksan şu inadı hele bir... *

biz, kimseyiz. kimsesizlikteki kimseleriz biz; o'yuz.

"o" da bir kimsedir, aramaya gerek yok, içimdesin; o sensin o. hasretim kadar yakınsın. ah bir dokunabilsek birbirimize şimdi! kavuşmayı istersen kavuşuruz. iste, gönülden iste. uykumda kimse'yi görürüm, o'nu görürüm, biz'i görür dururum; düşlerimin düşleminde düşünü düşlerim ta ki gerçek olana dek hayaller.

sevgilim, hala sevgilimsin, hep öyle kalacaksın. başka bir sevgilim olmayacak. dönmezsen, başkaları olacak bana belki. ve yine dönmezsen, sana da başkaları olacak lakin sevgili olacak mı onlar sahiden? gel, sen beni sende değil bende bul. ben de seni bende değil sende bulayım. iste ve olsun! içinde bir garip sızıyla yaşamayı, yani yaşarken ölmeyi seçme. o sızıdan bende de var. tahmin ediyorsundur. dindirelim sızılarımızı. yaşa ve yaşat. ölme.
bekliyorum. şimdi olmazsa bile pek yakında olmasını bekliyorum. gel.

kalbimin ait olduğu kişi sensin, senindir o. seninle çarpar, seninle durur. ölüm bir son değil, hayat bir başlangıç değil. dairesel döngülerdeyiz; doğar doğar ölürüz, ölür ölür diriliriz. dert etme bu kadar, bir gün ikimiz de yanyana geliriz!

biriciğim, aşkım, yaşama sebebim canım sevgilim:
yitik aşkım mı oldun sonrasında, öyleyse dostluğa yelken açtık aşk okyanusunda. bunu da deneyimleyelim; bakalım varabilecek miyiz istediğimiz yere?

boşuna korkuyorsun benden; oysa ben, korkmamaya çalışıyorum senden! ölmekten korkmuyorsun, acıdan korkmuyorsun ama yaşamdan korkuyorsun be güzelim. yeniden seveceğim de, eski sevgimin üstüne seveceğim seni. daha fazla seveceğim. sen de öyle yap…
  • /
  • 5