imstillhere

Durum: 47 - 0 - 0 - 0 - 20.07.2020 02:24

Puan: 1118 - Sözlük Kezbanı

5 yıl önce kayıt oldu. 9.Nesil Yazar.

I heard that you like the bad girls honey. Is that true?
  • /
  • 3

sözlükçülerin 15 yaşındaki haline vereceği öğüt

gay olduğunu bu kadar belli etme

eşcinsellere tavsiyeler

kendinize saygınızı kaybetmeyin, bizi biz yapan asıl şey yönelimimiz değildir.

insanlara açılırken dikkat edin herkese söylemeyin, boşverin bilmesinler.

hoşlanılan çizgi film karakterleri

ben gaydim güzel kadınlar beni iyileştirdi

güzel kadın görüp kadınlardan hoşlanabiliyor ama aynısı yakışıklı erkek görünce olmuyor muymuş? yakışıklı erkeklerden nefret etmeye başladım demiş bir de. çok bakmasın, her gün gördüğü şeye göre yönelimi değişiyor beyfendinin

sözlük yazarlarının yaptığı anlamsız şeyler

sözlükte tüm entrylerin küçük harf gözüktüğünü bilsem de entryleri yazarken büyük küçük harfe çok dikkat ediyorum. yanlışsa düzeltiyorum falan.

hornet

allah düşürmesin dediğim uygulama. evet eşcinsel birini bulmak çok zor ama buradaki ortam bana çok kirli geliyor. hiç kullanmadım umarım kullanmam. ama yalnız ölecekmişim gibi hissediyorum o da ayrı bir konu.

iq'nun düşük olduğunu gösteren detaylar

ilk aklıma gelen eşcinsel olduğunu kabul etmeyip kendini sadece aktif, seks bağımlısı vs olarak tanımlamak

sevişmek istenilen ünlüler

o calvin klein fotoğraflarından sonra shawn mendes

adamı göt gibi ortada bırakan sorular

okuldan beğendiğin/sevgili olabileceğin bir kızı söyle.
ben gayim diyemiyorum göt gibi kalıyorum ortada

hoşlanılan erkeğin gay çıkmaması

herkese karşı normal, bana karşı çok korumacı ve tatlı davransa da, arada gelip bana sarılsa dokunsa da, gözlerimin içine bakarak mükemmel gülüşünü unutamasam da, sevgiliymişiz gibi davransa da ve tüm sınıf bunun muhabbetini yapsa da boşuna hayal kurmuşum. bir ortamda söylediği aşırı homofobik sözler bana kadın fotoğrafı gösterip çok iyi değil mi diye sorması her şeyi bitirdi. şuan ondan nefret ediyorum. tek amacın karı kıza karşı prim yapmak. aptal...

terapi gibi gelen şeyler

arkadaşıma sarılıp ağlamak

türk dizilerinde eşcinsel karakterler

fi dizisinde özge eşcinseldi. ilk bölümlerde sadık murat kolhan evine geldiğinde yatak odasından bir kız çıkmıştı. sonra bunun üstünde durulmadı ama eşcinsel bir karakterdi.

eşcinsellerin apple sevgisi

böyle bir tespit yapıldığını ilk defa gördüm. bir eşcinsel olarak iphone'dan nefret ederim.

ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketler

saat başı gelince çalışırım ona kadar teneffüs demek. her saat başı gelince aynı şeyi tekrarlamak ve böyle bir döngüye girmek.

yapmak isteyip de cesaret edilemeyen şeyler

hoşlandığım çocuğa sarılıp boynunu öpmek. kokusunu içime çekmek ve o anda kalmak

alttaki yazara soracaklarım var

whatsapp'ta yine çok tatlısın canım yazmamdı. ve görüldü yemiştim ya sonra o kadar utanmış ve pişman olmuştum ki.

hoşlandığın kişinin yöneliminin senin gibiler olmadığını bilsen ne hissederdin?

düşün ki o da bu şarkıyı dinliyor

istediği kadar dinlesin. hetero oldukça ona uzaktan bakmaya devam edeceğim.

yapmak isteyip de cesaret edilemeyen şeyler

birden ayağa kalkıp tüm sınıfa "ben eşcinselim arkadaşlar. ne dediğiniz, düşündüğünüz de umrumda değil." demek

imstillhere

kullanıcı adım bu şarkıdan geliyor zaten hahah. şarkıyla çok alakasız olucak ama şarkı ilk çıktığı zaman bu şarkıyı dinleyince ağlıyordum eşcinsel olduğum için.

imstillhere

hoşbuldum teşekkür ederim.
  • /
  • 3

hiv'den korkmayıp korona'dan korkan gay

hiv ile corona virüsü arasındaki büyük farkları kabaca değil de daha net ayırt edebilecek birisi olduğu için umursamıyor olabilir.
32 milyondan fazla insan hangi zaman zarfında ölmüş mesela?
tedavisi olan, öldürmeyen bir virüs ile ne olduğunu bilmediğimiz ve bu kadar kısa süre içinde çok fazla can alan bir virüsü aynı korku seviyesine çekmek biraz hiv+ bireyleri özellikle yeni tanı almış olanları korkutmaya çalışmaktan başka bir şey değil.
içi tamamen boş anlamsız bir karşılaştırma.
belki arkadaşın hiv pozitif olmayı sorun etmeyip, covid-19 olmayı sorun ediyordur.
neticede kimse kimsenin enfekte olmasına garışamaz.
korkulması gereken hiv değil böyle cahil cühela yazılara denk gelmek.

ayı sözlük günlük

3 ay sonunda türkiye'ye dönüyorum. ilk uzun süreli yurtdışı tecrübemdi, muhtemelen son da olmayacak, ama kesin bir şey yok.

nispeten daha önce yaşamadığım şeyleri tecrübe edinme, kendimi tanıma fırsatı buldum bu üç ayda. kendim oldum biraz.

ama biraz. yine de olsun.

şimdi türkiye'ye geri dönerken acaba nasıl olacak diye düşünüyorum? ailemin yanına dönüyorum. etraf evlenmemi bekleyen akrabalarla dolu. 4 yıldır uzaktaydım onlardan, şimdi yanlarına dönüyorum. onlarca soru gelecek. ve ben çoğuna yalan cevap vereceğim.

tekrar dolaba geri mi dönücem? zaten tam çıkamamışken tekrar geri mi giricem? galiba.

neyse ki çok uzun süre kalmayacağım gibi. her ne kadar ailemle birlikte olmayı sevsem de sırf bu muhabbetler yüzünden yanlarına gitmekten çekiniyorum, iletişim kurmaktan geri duruyorum. çoğu kez susuyorum.

yazık.

(bkz:vig mihâly-öreg)

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

hoşlandığı heteroseksüel kişiyle arkadaş olmaya çalışan eşcinsel

çok beğenilen heterosüel kişiyle muhabbet ederken onu izlesem yeter samimiyet ilerledikçe yanında bonus olarak gelebilecek el şakaları da cabası diyerek arkadaş olmaya çalışma durumu.en önemli sorun geçen zaman içinde duygusal olarak mesafeyi koruyamayarak kendi yaktığınız ateşte kavrulma ihtimaliniz.

eşcinselim kan veremiyorum

iki gün önce gaziantep'te şehrin merkezindeki en büyük ve kalabalık parkta soluklanmak için oturacak uygun bir bank ararken parkın bir köşesinde kızılay'ın kan aracı çarpıyor gözüme. sedyelere uzanmış bir kaç kişi kan veriyor, yine bir kaç kişi de kan verme işlemini tamamlamış kıyafetini düzeltip gitmeye hazırlanıyor. yahu diyorum içimden, benim kan grubum b rh- acaba ben de kan versem de birilerine faydam dokunsa mı diye geçiriyorum. kan verme standına doğru yürürken tam o esnada daha önce bir yerde okudugum kızılay'ın eşcinsellerden kan almadıgı haberi geliyor aklıma ve gerisin geri uzaklaşıyorum ortamdan. ben vebalı mıyım, yoo. peki aıds, hepatit gibi hastalıklara yakalanma riskim heteroseksüellerden daha mı fazla, yoo? alınan kanlar zaten analiz edilmeden kullanılmıyor? öyleyse nedir bu saçmalık. nedir bu ayrımcılık?
(bkz:http://www.5harfliler.com/kizilay-kan-bagisi-escinsel/)

gay üzgünlüğü

sürekli olmasa da dönem dönem yaşadığım üzüntü çeşidi. sebebinin büyük kısmını hala kendimi tam olarak "kabullenememiş" olmaya bağlıyorum.

ancak pierrot şu konuda çok haklı. eğer biz kendimize sürekli bu şekilde acır ve üzülürsek başkalarının bize karşı tavırlarının da farklı olmasını bekleyemeyiz. biz güçlü olmalıyız ki saçma salak her tepki bizi yıldırmasın. kolay değil ama biliyorum.

bana öyle bakma

gay üzgünlüğü

mutsuz olmak iyi bir şey değil arkadaşlar. çok mutlu, pozitif bir ibne gibi görünmek istemiyorum ama bende olmayan burukluk, üzgünlüktür.

neden mutlu olduğum anları yaşarken birden cinsel yönelimim için üzüleyim? deli miyim ben? hani bir şey olur üzülürsün ama ortada bişey yok. kendimize eziyet etmemiz dışında.

kendi kendimize bile sırf gay olduğumuz için mutluluğu reva görmüyoruz. bize başkaları neler neler yapar. o yüzden biraz daha olumlu bakabilmek lazım.

gay üzgünlüğü

bence hepimizde var olan üzüntü. benim içimde de var, içerilerde, taa derinlerde bir burukluk ve başlıgı açan yazarın da dedigi gibi en mutlu anımda bile orada sızlayıp duruyor.

sözlüğün çok durgun olması

nedir bu yazarların üzerindeki rehavet diye sorgulatan gerçektir. sözlüğe girdigimde en az 20 yazarın online oldugunu görüyorum. herkes bir başlık açsa, iki entry girse ortam canlanacak. dışarıdan göz atanların ilgisini çekecek belki. ama biz susmaya devam ediyoruz.

Toplam entry sayısı: 47

gay üzgünlüğü

böyle bir şey var mı bilmiyorum. ama en mutlu anımda bile içimde hissettiğim ve asla gitmeyen o burukluktur.

ayı sözlük itiraf

bugün hayatımın en güzel günlerinden biriydi. sevdiğim çocukla bir türlü istediğim samimiyete ulaşamıyorduk. bugün beraber zaman geçirdik ve benimle uzun uzun dertleşti. eskiden sevdiği kızdan bahsettiği halde bana o bakışları her şeye değerdi. o samimi, utangaç, hüzünlü duruşu. ilk kez bu kadar ciddi ve içten gördüm onu.

artık heteroseksüel olduğunu kabullenmeye başlasam da bugün çok yakın arkadaş gibiydik ve bu beni her şeye rağmen çok mutlu etti. yakın arkadaş olma ihtimali beni havalara uçuruyor. çünkü ben arkadaşlığa da aç bir insanım. dönüp bakıyorum ve benim hiç erkek bir arkadaşım yokmuş.
ben bu zamana kadar karşılıklı sevgiyi tatmadım zaten. o yüzden sevgili olmak için oturup dert bağlamıyorum. çevremde olması ve ona bakmam bile yeter. yeter ki benden uzak ve bana soğuk olmasın. iyi ki varsın canım aptalım.

shameless

ilk gay heyecanım. bir yaz günü başlamıştım 9. sınıftım. daha önce bir gayin bu kadar güzel anlatıldığı bir dizi/film izlememiştim. porno izler gibi heyecanla ve ailemden gizli bir şekilde balkonda ian gallagher'ın hayatını izliyordum. çok özlüyorum o günleri tüm hisler çok farklıydı. o günlerde bu dizi içime su serpiyordu. kendimden başka bir gayın olduğunu bilmek onu izlemek çok güzeldi.

adamı göt gibi ortada bırakan sorular

okuldan beğendiğin/sevgili olabileceğin bir kızı söyle.
ben gayim diyemiyorum göt gibi kalıyorum ortada

lubunla takılsam beni anlarlar mı endişesi

o lubuna da sormak lazım sürekli "ay görüyolar, insanlar bakıyor" diyerek rahat yaşayamayan biriyle sevgili olmak istiyor mu diye. asıl sorun bu bence çünkü.

kerimcan durmaz

kerimcan durmaz, gaga bulut gibi insanların isimlerinin sanki tüm lgbtnin temsilcileriymiş gibi anılmasından çok rahatsız oluyorum. ve bir kişi ile tüm lgbt hakkında yargıya varan insanların ıq'sunun 2 olduğunu düşünüyorum.

lubunla takılsam beni anlarlar mı endişesi

o lubuna da sormak lazım sürekli "ay görüyolar, insanlar bakıyor" diyerek rahat yaşayamayan biriyle sevgili olmak istiyor mu diye. asıl sorun bu bence çünkü.

gay üzgünlüğü

böyle bir şey var mı bilmiyorum. ama en mutlu anımda bile içimde hissettiğim ve asla gitmeyen o burukluktur.

ayı sözlük itiraf

bugün hayatımın en güzel günlerinden biriydi. sevdiğim çocukla bir türlü istediğim samimiyete ulaşamıyorduk. bugün beraber zaman geçirdik ve benimle uzun uzun dertleşti. eskiden sevdiği kızdan bahsettiği halde bana o bakışları her şeye değerdi. o samimi, utangaç, hüzünlü duruşu. ilk kez bu kadar ciddi ve içten gördüm onu.

artık heteroseksüel olduğunu kabullenmeye başlasam da bugün çok yakın arkadaş gibiydik ve bu beni her şeye rağmen çok mutlu etti. yakın arkadaş olma ihtimali beni havalara uçuruyor. çünkü ben arkadaşlığa da aç bir insanım. dönüp bakıyorum ve benim hiç erkek bir arkadaşım yokmuş.
ben bu zamana kadar karşılıklı sevgiyi tatmadım zaten. o yüzden sevgili olmak için oturup dert bağlamıyorum. çevremde olması ve ona bakmam bile yeter. yeter ki benden uzak ve bana soğuk olmasın. iyi ki varsın canım aptalım.

adamı göt gibi ortada bırakan sorular

okuldan beğendiğin/sevgili olabileceğin bir kızı söyle.
ben gayim diyemiyorum göt gibi kalıyorum ortada

kerimcan durmaz

kerimcan durmaz, gaga bulut gibi insanların isimlerinin sanki tüm lgbtnin temsilcileriymiş gibi anılmasından çok rahatsız oluyorum. ve bir kişi ile tüm lgbt hakkında yargıya varan insanların ıq'sunun 2 olduğunu düşünüyorum.

shameless

ilk gay heyecanım. bir yaz günü başlamıştım 9. sınıftım. daha önce bir gayin bu kadar güzel anlatıldığı bir dizi/film izlememiştim. porno izler gibi heyecanla ve ailemden gizli bir şekilde balkonda ian gallagher'ın hayatını izliyordum. çok özlüyorum o günleri tüm hisler çok farklıydı. o günlerde bu dizi içime su serpiyordu. kendimden başka bir gayın olduğunu bilmek onu izlemek çok güzeldi.