imstillhere

Durum: 47 - 0 - 0 - 0 - 20.07.2020 02:24

Puan: 1118 - Sözlük Kezbanı

5 yıl önce kayıt oldu. 9.Nesil Yazar.

I heard that you like the bad girls honey. Is that true?
  • /
  • 3

kitap okuyan enstrüman çalan yabancı dil bilen kariyerli gay

bunlar çok uç özellikler değil ki bence her insanın kendine bir şeyler katması gerekir. gay diye belirtmeden her insan dedim bilerek. kader arkadaşlarımın hornetteki seks makinesi amcalardan farklı olduğuna inanmak istiyorum.

lubunla takılsam beni anlarlar mı endişesi

o lubuna da sormak lazım sürekli "ay görüyolar, insanlar bakıyor" diyerek rahat yaşayamayan biriyle sevgili olmak istiyor mu diye. asıl sorun bu bence çünkü.

yazarların şu an duymak istediği söz

senin benden çekindiğin gibi ben de senden çekiniyordum bu zamana kadar. o yüzden eşcinsel olduğumu sana söyleyemedim. her neyse, daha fazla zaman kaybetmeyelim. sen de benim hayatımın aşkısın.
edit: de fazlaymış hayatımın aşkı değilmiş o benim, ben de onun

eşcinsellik hastalık değildir

eşcinsellik, tamamen doğal olan ve bahsettiğimiz gibi, doğada bolca gözlenen bir varyasyondur. aslında eşcinsellerin "hastalıklı" olduğu iddiası, insan tarihinde başka özelliklere sahip insanlar için de zamanında kullanılmıştır: örneğin siyahiler, kadınlar, cüceler, devler, vb. gruplar için bu tarz aşağılayıcı kavramlar farklı şekillerde kullanılmıştır. siyahilerin aşağılık, kadınların cadı, cücelerin lanetlenmiş, devlerin hastalıklı olduğu iddialarını mutlaka duymuşsunuzdur. günümüzde ise bu tarz ayrımcılığı ve dışlamayı neredeyse tüm dünya olarak şiddetle kınamaktayız.

-evrim ağacı

rüya mı görüyorum tanrım denilen durumlar

hoşlandığım ve heteroseksüel olduğunu düşündüğüm hep uzaktan baktığım o mükemmel insanın yanıma gelip "çarşamba günü beraber sinemaya gidelim saat 4'te" demesi. ve o an yanımdaki başka bir arkadaşımın da o film çok güzell mutlaka gidin demesi üzerine onun "beraber el ele tutuşup izliycez :)" demesi.

dün oldu bu olay. bugün cumartesi ve hala kalbim küt küt atıyor. aşırı heyecanlıyım onu düşünmeden duramıyorum. çıldırıyorum 2 gündür. çarşamba günü lütfen mükemmel ol. bir şeyler olsun. lütfen.

ayı sözlük itiraf

bugün hayatımın en güzel günlerinden biriydi. sevdiğim çocukla bir türlü istediğim samimiyete ulaşamıyorduk. bugün beraber zaman geçirdik ve benimle uzun uzun dertleşti. eskiden sevdiği kızdan bahsettiği halde bana o bakışları her şeye değerdi. o samimi, utangaç, hüzünlü duruşu. ilk kez bu kadar ciddi ve içten gördüm onu.

artık heteroseksüel olduğunu kabullenmeye başlasam da bugün çok yakın arkadaş gibiydik ve bu beni her şeye rağmen çok mutlu etti. yakın arkadaş olma ihtimali beni havalara uçuruyor. çünkü ben arkadaşlığa da aç bir insanım. dönüp bakıyorum ve benim hiç erkek bir arkadaşım yokmuş.
ben bu zamana kadar karşılıklı sevgiyi tatmadım zaten. o yüzden sevgili olmak için oturup dert bağlamıyorum. çevremde olması ve ona bakmam bile yeter. yeter ki benden uzak ve bana soğuk olmasın. iyi ki varsın canım aptalım.

kırolardan hoşlanmak

kırolardan tiksiniyorum çok şükür. ama aptal seviyorum bunu aşamadım.
aptal,her şey çok daha farklı olabilirdi aptal !

gay pride

bu sene kendime bir iyilik yaptım. ilk kez pride ayını yalnız geçirmiyorum. 2 ay önce eşcinsel olduğumu kimse bilmezken bu aya stratejik, uygun 4 arkadaşıma açılarak girdim.
o yüzden bu sene benim için önemliydi.

bana öyle bakma

ikimize karşı bu dünya
bizi anlamayacaklar

en çok anlam yüklediğim şarkı sözlerinden biri. buraya da bir damla göz yaşımı bırakabilirim

gay üzgünlüğü

böyle bir şey var mı bilmiyorum. ama en mutlu anımda bile içimde hissettiğim ve asla gitmeyen o burukluktur.

ekşi sözlük yazarlığı olan üyeler

ekşi sözlük yazarıyım. ama o sözlük hesabımı herkes biliyor. ayı sözlüğü ise yakın arkadaşlarım.

pis kokan erkekler

böyle bir erkekle karşılaşınca aseksüel hissediyorum o anlık

taylor swift

bugün lyrics videosu yayınlanan yeni şarkısı "you need to calm down"da gay kelimesi geçiyor. birden görünce heyecanlandım.

sözlüğe bön bön bakıp bir şeyler yazamamak

son zamanlarda niye böyle oldu kimse bir şey yazamıyor. okunacak bir şey bulamıyorum sözlükte. aramaya kafamdan kelime yazıp eski başlıklara yazılanları okuyorum falan.

lütfen üretken olalım sözlüğü canlandıralım türkiye'nin bize ihtiyacı var.

love, simon

2. kez izledim az önce. 4 tanesi ağlama krizi olmak üzere birçok kez ağladım. her şeyi o kadar gerçekçi işlemişler ki. simon'ı değil kendimi izledim her psikolojik ayrıntısına kadar. ilk izlediğimde simon'ın babasına çok gıcık olmuştum ama daha nasıl mükemmel bir karşılama olabilirdi ki. herkese nasip etsin böyle bir babaya açılma.

heteroseksüel ideal

insanlara eşcinsel olduğumu söyleyemediğim için heteroseksüel taklidi yaparken ideallerim şunlar; evlenmeyerek özgür kalmak, işimde çok ilerlemek. kendime odaklanmak ve hayatımı en güzel, en konforlu ve en iyi standartlarda yaşamak. çocuk yapmamak. bu devirde çocuk mu yapılır, gereksiz başına dert alıyorsun bir de gece ağlamasından uyutmayacak. boşuna masraf, yük, sorumluluk. bir kadınla evlenmeyeceğime böyle hazırlıyorum insanları. oysaki benim bebeğim olsun ağlamasına kurban olurum ben onun. mis gibi kokusunu içime çekerim. tüm hayatımı kendime değil onun için harcamaya hazırım, hazırdım ben. insanlara bebek istemiyorum diyorum ama geceleri kafama yorganı çekip ağlıyorum bebeğim olmayacak diye. biyoloji dersindeyken embriyo fotoğrafı görünce ağlıyorum. hayallerimdeki gibi bir kız çocuğu görünce tuvalete gidip yine ağlıyorum. ben de bir tuhafım işte, yalan söylüyorum. babanla keşke tanışabilseydin canım kızım. seni daha görmeden çok özlüyorum.

yks

3 gün kalan sınavdır. şimdiden girecek yazarlara başarılar diyorum. sanırım sen de gireceksin başarılar @nerdboy

en yakın gay arkadaşına heteroseksüel olduğunu söylemek

gerçekten böyle bir şey yaşadım. 7. sınıftaydık eşcinsel arkadaşım bana açıldı. içimden oha ben de eşcinselim falan diyordum şok olmuştum. ben biraz belli ediyordum eşcinsel olduğumu. bana sormuştu ve heteroseksüelim demiştim. aradan 5 yıl falan geçti geçen ay açıldım arkadaşıma. heteroseksüel olduğunu söylediğinde şaşırmıştım ama saygısızlık etmemek için tekrar tekrar sormamıştım konuyu kapatmıştım dedi.

dead to me

1. sezonu 30'ar dakikalık 10 bölümden oluşan tatliş bir dizi.
konusu; bir kadının kocasına birisi çarpıp kaçmıştır ve kocası ölmüştür. kadın da yas derneğine gider ve orada biriyle çok yakın arkadaş olur.

ben dizinin tarzını, mizahını çok sevdim. olaylar çok akıcı anlatılmış sıkmadan izlettirdi. heyecanı güzel hissettirdiler. tavsiye ediyorum.
not: çok yakışıklısın steeveeee

shameless

ilk gay heyecanım. bir yaz günü başlamıştım 9. sınıftım. daha önce bir gayin bu kadar güzel anlatıldığı bir dizi/film izlememiştim. porno izler gibi heyecanla ve ailemden gizli bir şekilde balkonda ian gallagher'ın hayatını izliyordum. çok özlüyorum o günleri tüm hisler çok farklıydı. o günlerde bu dizi içime su serpiyordu. kendimden başka bir gayın olduğunu bilmek onu izlemek çok güzeldi.
  • /
  • 3

hiv'den korkmayıp korona'dan korkan gay

hiv ile corona virüsü arasındaki büyük farkları kabaca değil de daha net ayırt edebilecek birisi olduğu için umursamıyor olabilir.
32 milyondan fazla insan hangi zaman zarfında ölmüş mesela?
tedavisi olan, öldürmeyen bir virüs ile ne olduğunu bilmediğimiz ve bu kadar kısa süre içinde çok fazla can alan bir virüsü aynı korku seviyesine çekmek biraz hiv+ bireyleri özellikle yeni tanı almış olanları korkutmaya çalışmaktan başka bir şey değil.
içi tamamen boş anlamsız bir karşılaştırma.
belki arkadaşın hiv pozitif olmayı sorun etmeyip, covid-19 olmayı sorun ediyordur.
neticede kimse kimsenin enfekte olmasına garışamaz.
korkulması gereken hiv değil böyle cahil cühela yazılara denk gelmek.

ayı sözlük günlük

3 ay sonunda türkiye'ye dönüyorum. ilk uzun süreli yurtdışı tecrübemdi, muhtemelen son da olmayacak, ama kesin bir şey yok.

nispeten daha önce yaşamadığım şeyleri tecrübe edinme, kendimi tanıma fırsatı buldum bu üç ayda. kendim oldum biraz.

ama biraz. yine de olsun.

şimdi türkiye'ye geri dönerken acaba nasıl olacak diye düşünüyorum? ailemin yanına dönüyorum. etraf evlenmemi bekleyen akrabalarla dolu. 4 yıldır uzaktaydım onlardan, şimdi yanlarına dönüyorum. onlarca soru gelecek. ve ben çoğuna yalan cevap vereceğim.

tekrar dolaba geri mi dönücem? zaten tam çıkamamışken tekrar geri mi giricem? galiba.

neyse ki çok uzun süre kalmayacağım gibi. her ne kadar ailemle birlikte olmayı sevsem de sırf bu muhabbetler yüzünden yanlarına gitmekten çekiniyorum, iletişim kurmaktan geri duruyorum. çoğu kez susuyorum.

yazık.

(bkz:vig mihâly-öreg)

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

hoşlandığı heteroseksüel kişiyle arkadaş olmaya çalışan eşcinsel

çok beğenilen heterosüel kişiyle muhabbet ederken onu izlesem yeter samimiyet ilerledikçe yanında bonus olarak gelebilecek el şakaları da cabası diyerek arkadaş olmaya çalışma durumu.en önemli sorun geçen zaman içinde duygusal olarak mesafeyi koruyamayarak kendi yaktığınız ateşte kavrulma ihtimaliniz.

eşcinselim kan veremiyorum

iki gün önce gaziantep'te şehrin merkezindeki en büyük ve kalabalık parkta soluklanmak için oturacak uygun bir bank ararken parkın bir köşesinde kızılay'ın kan aracı çarpıyor gözüme. sedyelere uzanmış bir kaç kişi kan veriyor, yine bir kaç kişi de kan verme işlemini tamamlamış kıyafetini düzeltip gitmeye hazırlanıyor. yahu diyorum içimden, benim kan grubum b rh- acaba ben de kan versem de birilerine faydam dokunsa mı diye geçiriyorum. kan verme standına doğru yürürken tam o esnada daha önce bir yerde okudugum kızılay'ın eşcinsellerden kan almadıgı haberi geliyor aklıma ve gerisin geri uzaklaşıyorum ortamdan. ben vebalı mıyım, yoo. peki aıds, hepatit gibi hastalıklara yakalanma riskim heteroseksüellerden daha mı fazla, yoo? alınan kanlar zaten analiz edilmeden kullanılmıyor? öyleyse nedir bu saçmalık. nedir bu ayrımcılık?
(bkz:http://www.5harfliler.com/kizilay-kan-bagisi-escinsel/)

gay üzgünlüğü

sürekli olmasa da dönem dönem yaşadığım üzüntü çeşidi. sebebinin büyük kısmını hala kendimi tam olarak "kabullenememiş" olmaya bağlıyorum.

ancak pierrot şu konuda çok haklı. eğer biz kendimize sürekli bu şekilde acır ve üzülürsek başkalarının bize karşı tavırlarının da farklı olmasını bekleyemeyiz. biz güçlü olmalıyız ki saçma salak her tepki bizi yıldırmasın. kolay değil ama biliyorum.

bana öyle bakma

gay üzgünlüğü

mutsuz olmak iyi bir şey değil arkadaşlar. çok mutlu, pozitif bir ibne gibi görünmek istemiyorum ama bende olmayan burukluk, üzgünlüktür.

neden mutlu olduğum anları yaşarken birden cinsel yönelimim için üzüleyim? deli miyim ben? hani bir şey olur üzülürsün ama ortada bişey yok. kendimize eziyet etmemiz dışında.

kendi kendimize bile sırf gay olduğumuz için mutluluğu reva görmüyoruz. bize başkaları neler neler yapar. o yüzden biraz daha olumlu bakabilmek lazım.

gay üzgünlüğü

bence hepimizde var olan üzüntü. benim içimde de var, içerilerde, taa derinlerde bir burukluk ve başlıgı açan yazarın da dedigi gibi en mutlu anımda bile orada sızlayıp duruyor.

sözlüğün çok durgun olması

nedir bu yazarların üzerindeki rehavet diye sorgulatan gerçektir. sözlüğe girdigimde en az 20 yazarın online oldugunu görüyorum. herkes bir başlık açsa, iki entry girse ortam canlanacak. dışarıdan göz atanların ilgisini çekecek belki. ama biz susmaya devam ediyoruz.

Toplam entry sayısı: 47

gay üzgünlüğü

böyle bir şey var mı bilmiyorum. ama en mutlu anımda bile içimde hissettiğim ve asla gitmeyen o burukluktur.

shameless

ilk gay heyecanım. bir yaz günü başlamıştım 9. sınıftım. daha önce bir gayin bu kadar güzel anlatıldığı bir dizi/film izlememiştim. porno izler gibi heyecanla ve ailemden gizli bir şekilde balkonda ian gallagher'ın hayatını izliyordum. çok özlüyorum o günleri tüm hisler çok farklıydı. o günlerde bu dizi içime su serpiyordu. kendimden başka bir gayın olduğunu bilmek onu izlemek çok güzeldi.

adamı göt gibi ortada bırakan sorular

okuldan beğendiğin/sevgili olabileceğin bir kızı söyle.
ben gayim diyemiyorum göt gibi kalıyorum ortada

ayı sözlük itiraf

bugün hayatımın en güzel günlerinden biriydi. sevdiğim çocukla bir türlü istediğim samimiyete ulaşamıyorduk. bugün beraber zaman geçirdik ve benimle uzun uzun dertleşti. eskiden sevdiği kızdan bahsettiği halde bana o bakışları her şeye değerdi. o samimi, utangaç, hüzünlü duruşu. ilk kez bu kadar ciddi ve içten gördüm onu.

artık heteroseksüel olduğunu kabullenmeye başlasam da bugün çok yakın arkadaş gibiydik ve bu beni her şeye rağmen çok mutlu etti. yakın arkadaş olma ihtimali beni havalara uçuruyor. çünkü ben arkadaşlığa da aç bir insanım. dönüp bakıyorum ve benim hiç erkek bir arkadaşım yokmuş.
ben bu zamana kadar karşılıklı sevgiyi tatmadım zaten. o yüzden sevgili olmak için oturup dert bağlamıyorum. çevremde olması ve ona bakmam bile yeter. yeter ki benden uzak ve bana soğuk olmasın. iyi ki varsın canım aptalım.

yapmak isteyip de cesaret edilemeyen şeyler

hoşlandığım çocuğa sarılıp boynunu öpmek. kokusunu içime çekmek ve o anda kalmak

kerimcan durmaz

kerimcan durmaz, gaga bulut gibi insanların isimlerinin sanki tüm lgbtnin temsilcileriymiş gibi anılmasından çok rahatsız oluyorum. ve bir kişi ile tüm lgbt hakkında yargıya varan insanların ıq'sunun 2 olduğunu düşünüyorum.

lubunla takılsam beni anlarlar mı endişesi

o lubuna da sormak lazım sürekli "ay görüyolar, insanlar bakıyor" diyerek rahat yaşayamayan biriyle sevgili olmak istiyor mu diye. asıl sorun bu bence çünkü.

adamı göt gibi ortada bırakan sorular

okuldan beğendiğin/sevgili olabileceğin bir kızı söyle.
ben gayim diyemiyorum göt gibi kalıyorum ortada

gay üzgünlüğü

böyle bir şey var mı bilmiyorum. ama en mutlu anımda bile içimde hissettiğim ve asla gitmeyen o burukluktur.

ayı sözlük itiraf

bugün hayatımın en güzel günlerinden biriydi. sevdiğim çocukla bir türlü istediğim samimiyete ulaşamıyorduk. bugün beraber zaman geçirdik ve benimle uzun uzun dertleşti. eskiden sevdiği kızdan bahsettiği halde bana o bakışları her şeye değerdi. o samimi, utangaç, hüzünlü duruşu. ilk kez bu kadar ciddi ve içten gördüm onu.

artık heteroseksüel olduğunu kabullenmeye başlasam da bugün çok yakın arkadaş gibiydik ve bu beni her şeye rağmen çok mutlu etti. yakın arkadaş olma ihtimali beni havalara uçuruyor. çünkü ben arkadaşlığa da aç bir insanım. dönüp bakıyorum ve benim hiç erkek bir arkadaşım yokmuş.
ben bu zamana kadar karşılıklı sevgiyi tatmadım zaten. o yüzden sevgili olmak için oturup dert bağlamıyorum. çevremde olması ve ona bakmam bile yeter. yeter ki benden uzak ve bana soğuk olmasın. iyi ki varsın canım aptalım.

kerimcan durmaz

kerimcan durmaz, gaga bulut gibi insanların isimlerinin sanki tüm lgbtnin temsilcileriymiş gibi anılmasından çok rahatsız oluyorum. ve bir kişi ile tüm lgbt hakkında yargıya varan insanların ıq'sunun 2 olduğunu düşünüyorum.

shameless

ilk gay heyecanım. bir yaz günü başlamıştım 9. sınıftım. daha önce bir gayin bu kadar güzel anlatıldığı bir dizi/film izlememiştim. porno izler gibi heyecanla ve ailemden gizli bir şekilde balkonda ian gallagher'ın hayatını izliyordum. çok özlüyorum o günleri tüm hisler çok farklıydı. o günlerde bu dizi içime su serpiyordu. kendimden başka bir gayın olduğunu bilmek onu izlemek çok güzeldi.