istanbul, fatih'te bozdoğan kemerinin bitişiğinde,itfaiyenin az ilerisinde bulunan,esnafın büyük çoğunluğunun siirtli ve vanlı olduğu çarşı.
içinde bir çok yöresel ürün,süt ürünleri,et-sakatat ve tütün çok ucuza bulunabilir. çarşı eskiden daha farklıydı gerçi hala bu konuda orjinalliğini korur. tabi şimdi çehresi değişti,hele vedat milor'un bir kaç yıl önce burada çektiği programdan sonra gelen simalar da değişti.
travestiye kadın kıyafeti giydiği için,kabahatler kanuna göre para cezası kesilen bir ülkede translar ve eşcinseller
arasında ki farkın anlaşılması daha nice seneler sürecek. birde buna içselleştirilmiş homofobiyi,bunun tezahürü olan eşcinsellerdeki transfobiyi de kattık mı(heteroseksüelleri bir kenara bıraktım),translara kesilen fatura uzunca bir süre daha kabarık olacağa benziyor.
gücünü saçlarından alan samson'la,düşman kavimden olan, onu baştan çıkarıp bu sırrı öğrenen ve saçlarını
kesen delilah'nın eski ahit'te geçen hikayesinin anlatıldığı film.
aynı zamanda güzel bir middle of the road şarkısıdır.
bir oidipus kompleksi kadar popüler olmayan jung arketipleri.
jung'a göre kadın ve erkek karşı cinse ait niteliklere de sahiptir.
erkeklerdeki kadın psişesi yönü anima, kadınlardaki erkek psişesi yönü animustur...
erkek çocuklarında animanın ilk yansıdığı kişi annesidir; kız çocuklarında animusun yansıdığı kişi ise babasıdır.
rum ortodoks kültüründe önemli bir yeri olan, kutsal olduğuna inanılan şifalı kaynak suları. istanbul'da en meşhuru; halk arasında ayın biri kilisesi olarak bilinen vefa meryem ana kilisesi ayazmasıdır. her ayın biri burası dilek dileyenlerle dolup taşar ve gelenleri büyük çoğunluğu müslümandır. bu da bize, insanların sıkıntılarına çare ararken din farkı gözetmediklerini gösterir.
müslümanlık'taki şeytan kavramı: iblis'in kovulduktan sonraki adı.bencilliğiyle allah'ın sevgisini paylaşamayıp, inananları küfre sürükleyen,onları yoldan çıkarmaya ant içmiş hilebaz karakterdedir. aslında bu salt kötü bir karakter değildir aksine müminlerin imanlarını sınayan ve güçlendiren yönüyle imanın bir parçasıdır.
hıristiyanlık'taki şeytan kavramı: satanizm'deki şeytan kavramına en yakın olan şeytan karakteridir. nedeni ise; öyle güçlü tasvir edilir ki, cehennem onun krallığıdır, ölüm ve kahır getiren, insanları saptırmaktan daha çok onları yok eden korkunç bir varlık gibi gösterilmesidir. bunun sebebi ise, avrupa'da hıristiyanlık yeni yeni yayılırken insanların eski pagan inançlara dönmemesi için kilisenin ayakta kalma mücadelesidir. buna en iyi örnek sabah yıldızı olarak nitelendirilen,ışık getiren anlamındaki roma tanrısı lucifer'dir.
yahudilik'teki şeytan kavramı:müslümanlık yada hıristiyanlık'taki gibi kişileşmiş bir şeytan kavramı tevrat'da geçmez. yahudiler için bu konu pek berrak değildir. tekvin bölümünde adem ve havva'nın cennetten kovulmasında şeytandan bahsedilmez, bunun yerine yılandan bahsedilir. buna rağmen tevrat'da bir çok demon ismi zikredilir.
1888'de kalamata'da kurulmuş,yunanlı tütün üreticisi şirket,sigaraları da vardır. tütününün anlatılmaz yaşanır denircesine, keyifli bir içimi vardır. yalnız artık kolay kolay bulunmuyor.
ölümü sıradanlaştırarak onu bir mizah unsuru gib kullanan ama alttan alta her zaman bize "ölüm olmasa,yaşamın değeri anlaşılamazdı" diyen dizi. buna diziden en güzel örnek ise "life's too short"(1*9) ve"the invisible woman"(2*5) bölümleridir. dizinin efsanesi bana göre; ruth o'connor fisher'dır
aynı anda çok kişiye kahve hazırlamanın pratik yolu. taze kavrulmuş ve çekilmiş kahve kullanıldığında tadına ve kokusuna doyum olmaz. filtre kahve yapmak için illa makine şart değildir. manuel demleme ekipmanlarıyla da yapılabilir.hem manuel demleme, piyasadaki bir çok ev tip filtre kahve makinesinden daha iyidir. nedeni ise bu makinelerin,kahvenin demlenmesi için gereken doğru sıcaklığa çıkamamasıdır.
resimdeki bir chemex'dir.
eril sayı, dörtten bir eksik olduğu için tamamlanmamış olan. hem ilahi hem de şeytani, piskolojide bıilinçdışından kısmen hala bağlı olsa da kurtulabilen dört işlevden üçü, biri daima biliçdışındadır. mitlerde her zam bol bol bulunur;üç başlı canlılar,üç düşman yada savaşçı,üç seçenek vs. hıristiyanlıkta ki teslis inancının sayısı. simyada maria prophetissa aksiyomu.
carl gustav jung'un arketiplerinden biri. insanın kendi cinsiyetinden kişilerle ilişkilerini etkileyen, hayvani eğilimleri
olan bilinçdışı(bilinçaltıyla karıştırılmamalıdır)tarafı. gölge güçlüdür, reddedildiği oranda güçlenir. uygar insan bu hayvani tarafını bastırmayı seçer böylece ondan kurtulduğunu sanır ancak hem bu onun yaratıcılık ve heyecandan uzak bir hayat sürmesine neden olur hem de en ufak sıkıntıda gölgesi bir düşman gibi saldırıya geçer.
yapılması gereken gölgenin-egoyla
uzlaşısının sağlanmasıdır. düşmanın arkanızda olmasındansa önünüzde olması iyidir. hemde bu düşman, işbirliği içindeyken ani kararlar vermeniz gerektiğinde sizi hayatta tutar.
satanizmi ikiye ayırıp incelemek gerektiğini düşünüyorum. popüler satanizm,bilinmeyen satanizm.
popüler satanizme ülkemizden örnek; 90'lı yıllarda metal dinleyip, siyah giyinerek ve kendilerini satanist olarak tanımlayan, amiyane tabirle ipsiz-sapsız gençlerdir. dünyada ise en bilinen örneği; şeytan kilisesinin kurucusu, kara incilin yazarı anton lavey'dir. hakkında izlediğim belgeselden ve okuduklarımdan anladığım kadarıyla kendisi ticari zekası bir hayli gelişmiş ve bunu satanizm üzerinden kullanmasını iyi bilmiş şarlatandır. bu durum bize hiç yabancı değil.
bilinmeyen satanizm ise kendileri açılmayıp gizli kalmayı tercih ettiklerinden haklarında elle tutulur bir veride olmadığından söylenebilecek pek fazla şey yok.
ama yinede kısıtlı da olsa açıklamaları var, buna göre inançlarının tek boynuzlu tanrı ve ana tanrıça kültüne kadar dayandığını, bir zamanlar dünyada bu inancın hakim olduğunu ve insanların daha mutlu,özgür olduğunu,
müslüman lık,hıristiyan lık ve yahudilik'teki onlara göre gazabın tanrısının hakimiyetiyle dünyada şiddetin hakim olduğunu söylemektedirler.
bu durumda onlar için şeytan ve tanrı aynı seviyede ve formdadır. buna kanıt olarak da necm suresi olayını örnek göstermektedirler.
peki bu durumda tanrı ve şeytan yaratıcı güçte olmadığına göre,sadece insanlardan biraz daha gelişmiş varlıklar olarak düşünüldüğünde evren nasıl hasıl oldu? bundan sonrasında yazar error veriyor.
işin ucuzuna kaçıp, ev hanımlarından barista yapmaya kalkışan şirket. abla gözümün önünde tamp yapmadan porta filtretiyi espresso makinesine takıp, şarıl şarıl kupaya kahve akıttı. bunu da americano diye kurbana, pardon müşteriye servis etti. her çalışanı böyle midir bilmem ama çalışanlarını bir kontrol etseler hiç olmadı eğitim verseler iyi olur.
asıl adı "türbanlı genç kız" olan, kuzeyin mona lisa'sı vermeer tablosu. dönemin oryantalizm modasına uyan vermeer, model olarak kullandığı kendi kızını türbanla resmetmiştir.
şeyhül islam ebu suud efendinin birazda siyasi-sosyal sebeplerden"koyu kavrulmuş şeyler haramdır" diye fetva verip,yasakladığı içecek. kahve dolu gemilerin marmara'da batırıldığı rivayet olunur. gerçi bu fetva padişah onayından geçmemiştir(yada böyle bir fetva verilmemiştir de denir) ama kendisinden sonra gelen bostanzade mehmet efendi, kahve haram değildir diye fetva yayınlamıştır. sanırım ingiltere'de bu fetva bir müzede bulunmaktadır.
kare,üçgen, daire şeklinde olabilir. en çok kare şekli kullanışlı olduğu için tercih edilir, buda tekli ve çitli olarak ayrılır. 3'lü,4'lü,5'li,6'lı,7'li,8'li,9'lu vefk çeşitleri en çok kullanılanlarıdır. bunlarda 7 gezegene,7 güne ve 7 özel saate aittir.
vefk yazımında, temel mantık vefkin içindeki her bir haneye yerleştirilen ayet,esmaül hüsna,isim vb. şeylerin sayısal değerlerinin her bir hane sağdan sola,yukarıdan aşağıya ve çaprazlama toplandığında hep aynı toplamı vermesidir.
bir diğer hususta astrolojik açılar,ayın konumu, ay ve güneşin burç konumları, vefkin ait olduğu yıldızın başta saydığım etmenlerle uyumu gibi daha bir çok faktörün bir araya getirilip, uygulamaya başlamak için doğru zamanın belirlenmesidir ancak bunların hepsi dikkate alınırsa yıllarca doğru zamanı beklemek gerekebilir. alimler sadece bir kaç elzem faktörün dikkate alınmasını caiz bulmuşlardır.
2.nikolay. 300 yıllık romanovlar hanedanlığının son imparatoru. kimilerine göre bir despot kimilerine göre bir aziz.
benim için hayatındaki en ilginç ayrıntı.grigoriy rasputin 2.nikolay'ın uzak akrabası prens yusupov'un sarayında öldürülmeden önce: "eğer öldürülürsem ve buna imparatorun akrabaları karışırsa,sarayda büyük karışıklıklar olacak.imparator ve ailesi hayatını kaybedecek" kehanetinde bulunur ve bir yıl sonra,imparator ve ailesi bolşevikler tarafından kurşuna dizilir.
rusya imparatoru 3. aleksandr döneminde(l3 haziran 1891) planları yapılmaya başlanan ve yapımı on yıldan fazla süren dünyanın en uzun demir yolu.
yapımı planlanırken imparator şöyle demiştir:"tüm sibiryadan geçecek demir yolu yapımına başlamayı emrediyorum. bu demir yolu büyük doğa zenginliklerine sahip olan sibiryanın bölgelerini iç demir yolu hatlarına bağlamalı."
ayrıcana eğer bu tembellikten kurtulabilirsem bir gün muhakkak tek başıma gerçekleştireceğim hayalimdir. son durak olan vladivostok'u(özel bir nedeni var) ve baykal gölünü acayip merak etmekteyim.
1. sezonu al bir kenara koy.sakla onu çünkü özel o,naif ve bir daha hiçbir zaman o tadı yakalayamayacaksın. nasıl oldu bende anlamadım ama diğer 5 sezon asla o ilk sezondaki tadı yakalayamadım. ilene chaiken nasıl becerdiyse,daha doğrusu beceriksizliğiyle diziyi harcadı.
jenny'i kimse pek sevmemiş ama asıl tapılası karakter oydu. kötülüğü bile çocuksuydu. daha shane'le ev arkadaşı olmaya karar verdiklerinde ikisini birbirlerine yakıştırmıştım. buradan alır götürü bunlar dedik ama ilene,ah kahrolası ilene jenny'ciğimi öyle bir harcadı ki,yetmedi kızı maymuna çevirdi. sebebi neydi,neden 5 sezon bekledik birlikte olmalarını. muhtemelen bu çift,eğer ilene senaryonun altından kalkabilseydi, bette ve tina'yı bile geçerdi. jenyy aklımdan hiç çıkmıyorsun,öldün ama kalbimdesin kızım. dizinin bir sahnesinde; alice, helena ve shane ellerinde bir ışın tabancası gelen geçeni nişan alırlar. tabancanın ekranında,nişan alınan kişinin cinsel yönelimi görünmektedir;hetero,bi,gay diye. alice nişanı jenny'e alır ve ekranda aynen bu yazar "karmakarışık".*l ah jenny.
dizi nasıl başladı nasıl bitti,hala aklım almıyor. dizi jenny'le başladı ve jenny'le bitti.
hele o son sahne yok mu? en azından net bir lgbtt temalı mesaj bekliyor insan ama nirede. hepsinde bir şuh tavırlar,sanki "haydii kızlar,ip atlamaya gidiyoruz". 6. sezonun kendisi şaka gibiydi,neyse ki fazla uzamadı. dizideki her karakteri sevdim ama sadece şu max'e hiç ısınamadım.
eşcinsel jargonundaki anlamını daha yeni öğrendikten bir kaç gün sonra,evdeki tadilatlardan dolayı boş koli lazım olmuştu.
neyse,hemen yanı başımdaki bakkala gidip "koli" isteyecektim ki,adama bir türlü söyleyemiyorum.tam adama "abi boş koli var mı?"diyecem ama olmuyor,gülesim geliyor.başka şeyler düşünüyorum,sakızlara göz gezdiriyorum kafam dağılsın diye.en son adam dayanamayıp "genç,ne lazımdı" diye sorunca,pat diye çıktı ağzımdan:"abi koli lazım"dedim ya.ama hala sırıtıyorum.aldığım gibi koliyi kaçarak uzaklaştım.
psikiyatride önceleri "kompleks psikolojisi" olarak adlandırılan daha sonra "analitik psikoloji" olan ekolün kurucusudur. 26 temmuz 1875'de isviçre'nin konstanz gölü kıyısındaki kesswil köyünde doğan jung,içe dönük bir çocukluk geçirir.dokuz yaşında kız kardeşi doğana kadar tek çocuktur ancak kardeşi doğduktan sonrada onunla pek ilgilenmez.sekiz amcası gibi babası da papaz olun jung için ölüm ve cenazeler hayatının doğal bir parçasıdır.annesi sık sık depresyona giren bunalımlı bir kadın babası ise sert,hırçın ve geçinilmez bir adamdır ve bu mutsuz evlilikten dolayı üzülen jung sıkıntılarını tavan arasındaki kendi oyduğu oyuncağa anlatır.bir ara lise döneminde daha dışa dönük,atılgan olsa da fikirleri çevresi tarafından alaya alınca yine içine kapanmıştır.
hayatı boyuncada aslında kaderi ve kişiliği hep böyledir;metafiziğe,parapsikolojiye ağırlık vermesi akademide de
ciddiye alınmamasına neden olmuştur.
tıp öğreninimine başladıktan sonra psikiyatriye yönelmesi ise ilginçtir.evde onu çok etkileyen "paranormal activity" tadında iki olay gerçekleşir .bundan etkilen jung ruh çağırma seanslarına katılmaya başlar.krafft-ebing'in psikiyatri kitabını okuyunca da geleceğinin bu yönde olduğuna karar verir.
freud ileride onu en çok etkileyecek kişidir hatta aralarında baba-oğul ilişkisi başlar.ancak jung başına buyruk bir kişilik olduğundan ve freud gibi "işte bunlar hep seks" demeyince ters düşerler ve yolları ayrılır.bu olaylardan sonra ise hayatında başka bir dönem başlar.işin içinden çıkamayan jung yollara revan olur ve ilkel insanı araştırmak için tunus ve sahra çölüne gider.afrika'yada seyahatler yapar hatta yerel bir kaç dili de öğrenir ve ırksal bilinçdışı kavramını geliştirir.falcılık,yoga,telepati,ruh çağırma,uçan daireler,dinsel simgeler ve daha bir çok konuya dalan jung "psikoloji ve simya"kitabını yayımlar.bilimin hep şüpheyle baktığı bu konulara,dine ve mistisizme yönelmiş olması eleştiriye uğramasına neden olmuştur.kendisi dört arketip kitabında kuran'da ki 18.surenin de bir analizini de yapmıştır.
françois hardy ile birlikte;zarafetine,duruşuna,naifliğine hasta olduğum kadın,dert ortağım,tanrıçam.bu özelliklerin hepsi sesine de yansımıştır,o sesindeki kırılganlık,incelik bir kadını bu kadar mı çekici yapar.
aplanın menopoz beynine vurmuş anlaşılan.her kadın bir yaştan sonra bu dönemi yaşıyor,bir sinir bir buhran çatıcak yer arıyor,aynısı kaynıma da ahh!yok yalan yok anneme de olmuştu. o zamanlar salonda tırnaklarımı keseyim dedim o da ne! başladı kızmaya:
-seni allah kahretmesin oblomov, kalk git banyoda yap şunu demişti.bir keresinde de tv karşısında yemek
yiyeyim dedim ama yook yine olmadı:
-allah senin tependen baksın emi oblomov,çarpılacaz,çarpılacaz!kültürümüzde yok böyle bir şey git mutfakta ye yemeğini demişti.
seninki de o hesap be apla ama aplanın gözden kaçırdığı bir nokta var.siz hiç akşama sevişeceğini davulla zurnayla,konvoylarla cümle aleme ilan eden eşcinsel bir çift gördünüz mü?24 yıldır bu ülkede yaşıyorum,ben daha görmedim. kliplerde,reklamlarda,dizilerde;klişede olsa aşk acısı çeken,sevdiğine kavuşamayan,ikili ilişkilerde bocalayan yada evlenip çoluk çoçuğa karışan eşcinseller gördünüz mü?24 yıldır bu ülkede yaşıyorum,ben daha görmedim.
kafamı nereyi çevirsem her taraf hetero yada hetero ilişkiler.peki bu insanlar değil mi ailesine bile açılamayan,belki sadece bir kaç kişiye açık olabilen,kendini ifade edemeyen, değil sadece evde yaşamak nefes almasına bile tahammül edilmeyen insanlar.bu insanlar değil mi dört duvar arasında,gizli saklı yaşamaya mahkum olanlar.
merak işte,nerede gördü de bu kadar gözüne battı?belkide 40 yılda bir kendini ifade etme şansı yakalamış bu insanlar mı bu kadının gözünü korkuttu?merak işte.
o değilde 24 yıldır bu ülkede yaşıyorum,çoluk çocuğunu gençlerini bu kadar düşünen başka ülke görmedim.
tek başınıza acile gittiğiniz an.küçük bir şey nasıl olsa dersiniz ama o da ne?sizi plastik cerrahiye yönlendirirler,sopsoğuk koridorda tek başınıza endişeli endişeli beklersiniz.içeri çağırırlar; "ya,ufak bir bir şey battı parmağıma" dersiniz ama çıkaramazlar,kestikçe keserler,kazıdıkça kazarlar. akan kan başınızı döndürür,parmak acımasa da ruh acır,yarım saat böyle gider.doktor: "kötü oldunuz,yakınınızı çağıralım"der ama kimse yoktur.koridora çıkarsınız,etrafınıza boş boş bakarsınız;keşke yaslanacak bir omuz olsaydı,eve kadar yanımda gelseydi diye düşünürsünüz.