kim kime ne öneriyor allah aşkına. insanlar kendilerini ne sanıyor da hiç tanımadıkları kişilere kariyer önerebiliyor. ne biliyorsunuz kardeşim kimin neye yatkın olduğunu neyi sevdiğini.
yukarıdakileri demiyorum tabiki.* bence siz kimseyi ama kimseyi dinlemeyin. neye yatkınlığınız varsa neyi seviyorsanız oraları zorlayın.
ölümden sonraki hayata inanmanın getireceği duygusal rahatlık bile iki farklı yöne çekilebilir. beynimiz öldüğünde varoluşumuz sona eriyorsa, hayat macını kaybetmez mi? öte yandan hiçbir şey, öznel bir bilince sahip olmanın her saniyesinin kıymetli bir hediye olduğu anlayışı kadar hayata anlam katamaz. bazen "hayatın kısa olduğunu anımsadığımız için, kaç kavganın önüne geçildi, kaç arkadaşlık tazelendi, kaç saat boşa harcanmadı, ve duygular kere dışa vuruldu?
fiil. cinsel ilişkide kendisini pasif olarak kullandırmak, kendisini düzüdrmek. bu da örnek: bu da mı yetmedi? öyleyse git faslılara vurdur (zazie metroda, raymond queneau).
yakın arkadaş, yoldaş; kafadar anlamlarına geldiğini görünce şaşırdığım kelime. malumunuz "büzük" makat, göt deliği anlamlarına geliyor. bu köke isimden isim yapma eki olan "daş" getirilmiş ve büzükdaş sözcüğü oluşturulmuş. aşağıdaki de cümle içinde örneği:
cem oldı yine meclise bir nice büzükdeş (meclise yine çok sayıda arkadaş toplandı) (nevizade atai)
vaktiyle 2012 yılı için de kahenetlerde bulunuyorlardı. yok maya takvimi 2012 yılında sona eriyormuş. 2012 yılında kıyamet kopabilirmiş ya da dünyanın başına kötü şeyler gelebilirmiş. hani ne oldu. afedersiniz bir bok olduğu yok. bu uygarlıkların geleceği görme kehanet yapma gibi bir özellikleri olsaydı ispanyol istilasında kendilerini korurlardı da tarih sahnesinden silinmezlerdi. bu kehanetlerden falan bi cacık çıkmaz. bir uygarlık bilimle, sanatla, ürettiği şeylerle saygı görür kehanetlerle değil. hele bir de bazı ipe sapa gelmez erich von daniken, ömer çelakıl, aytunç altındal gibi bu kehanetlerli kullanarak saçma sapan şeyler öne sürenler yok mu allah onları bildiği gibi yapsın. bilimsellikten, bilgiden uzak insanlar. bunların maskelerini hüseyin batuhan "bilim ve şarlatanlık" isimli kitabında çok güzel düşürüyor. ilgililere tavsiyemdir. kehanet falan deyince sinirlerim bozuldu yine.
cevizden yapılan bir tatlı. ceviz acı kabuğuyla suda bekletilir ve su her gün değiştirilir. daha sonra cevizler haşlanır ve haşlama suyu dökülür. daha sonra haşlanmış cevizler kireç kaymağında bekletilir ve şeker ile kaynatılır. sonuçta ortaya ceviz murabba çıkar. bu da görseli: rab
sağcısından solcusuna, dindarından ateistine, ülkücüsünden travestisine kadar kimsenin sevmediği zatın ölümüdür. nasıl başarmış bu kadar nefret kazanmayı gerçekten şaşılır. zamanında istanbul'daki travestileri de eskişehir'e sürmüştür. sonuç itibarıyla ölümüne kimsenin üzülmediği ve çoğu insanın her daim nefretle hatırlayacağı bir kişilik olarak yerini almıştır.
tamamen saçmalıktır. bunun müslüman olmayıp namaz kılmak ve hacca gitmek versiyonları bence daha feci saçmadır. bir takım ibadetler namaz, oruç, hac, zekat gibi tamamen dini emirlerdir yani farzdır. inanmıyorsanız yapmanın hiçbir anlamı ve önemi yoktur. tutarsanız aç ve susuz kaldığınızla kalırsınız. zaten müslüman olsanız bile tuttuğunuz oruç kabul olacak diye bir şey yok. eğer orucun amaçladığı manevi iklimi yaşamıyorsanız ve oruçla birlikte diğer ibadetleri ( en başta namaz kılmak) yapmıyorsanız dini anlamda o oruçtan da fazla bir şey beklemeyin. din samimiyet ister. samimiyseniz yapın değilseniz hiç yapmayın daha iyi.
çekizlemek: içki içmek, esrar çekmek
çıkıntı yapmak: esrar alemi sırasında bir içimlik parça daha çıkarmak.
çift kağıt: esrarlı sigara sarmaya yarayan, birbirine eklenmiş iki sigara kağıdı
deveye binmek: esrar çekmek, esrar esrikliği içinde yükselme, sallanma duygusuna kapılmak
diş kırmak: esrarı sigarayla içilebilecek parçalar haline getirmek
esrar kabağı: esrar içmede kullanılan bir tür nargile
kâmil: esrar, içilen esrar
sakal yapmak: birkaç tiryakinin bulunduğu yerde, ortaya esrar vb. çıkarmak
zıvana: esrarlı sigaranın ucuna takılan küçük karton, boru, kamış vs..
zamanında bir gazetenin verdiği iki ciltlik seyahatnamesini yalayıp yutmuştum. özellikle anadolu seyahatleri çok ilginç. o dönemde anadolu'da çeşitli beylikler var ve battuta bu beyliklerdeki hakanların karıları tarafından çok güzel ağırlanıyor. misafirperverliklerini öve öve bitiremiyor. özellikle kadınların erkeklerle neredeyse eşit konumda olduklarını görülüyor. battuta istanbul'a kadar geliyor hatta kutuplara bile seyahat ettiğini söylüyor ancak uzmanlar battuta'nın kutuplara gitmediğini sadece kutuplarla ilgili hikayeleri dinleyip naklettiğini söylüyorlar. yalçın küçük de seyahatnameler ile ilgili benim kılavuzum gibisinden bir laf etmişti.
bu tip araştırmalar yanıltıcı olabilir. öncelikle sakal bırakan erkekleri temsil edecek örneklem nasıl alınmıştır. yani örneklem oluşturmak için sadece sakalı olan erkekler mi seçilmiştir yoksa belirli bölgede, belirli bir iş kolunda çalışan, belirli bir yaş aralığında bulunan vb. bireyler mi seçilmiştir. yani tam olarak kaç kişi nasıl incelenmiştir o belli değil. dolayısıyla yanıltıcı sonuçlar alınabilir. bu ankara çankaya'da bir anket yaparak seçimi kimin kazanacağını belirlemeye çalışmak gibi bir şey. ikincisi tuvalette ne tür bakteriler var. sakalda tuvalettekine benzer hangi bakteriler vardır, neden? bu soruların cevabı da pek verilmemiş. üçüncüsü bir kaç kişide bu bakteri çıktı diye bu araştırma tüm örnekleme ya da sakallı olan tüm erkeklere genellenebilir mi?
bunları son zamanlarda çokça rastladığımız bu tarz haberleri yanıltıcı bulduğumdan dolayı yazıyorum. yoksa hijyen her zaman gerekli, sakallı olsun ya da olmasın.
korsan kitap, film, bilgisayar yazılımı vb... fırsat eşitliğinin sağlanması açısından önemlidir. orijinalleri çok pahalı olduğundan durumu olmayan (özellikle öğrenciler) için korsan ürünler parasızlığın vahim sonuçlarını bir nebze olsun telafi eder. korsan ürünleri bu açıdan destekliyorum. zaten insanlar arasındaki bu uçurumlar devam ettikçe korsan da var olmaya devam edecek. inadına yaşasın korsan..
bir de kültür bakanlığı bir kitabın korsan olup olmadığını anlamayı sağlayacak bir yazılım geliştirmiş. önce ankara'nın göbeğindeki korsan kitapçılara bir ayar versinler diyorum o zaman.
bir keresinde iranlıların olduğu bir öğrenci gurubu arasında bildiğim farsça kelimelerden olan "mikonam" sözcüğünü oldukça uzatarak "miiikooonaamm" gibi söyledim. ben sözcüğün sadece teşekkur mikonam, haheş mikonem" gibi kalıp sözlerde etmek anlamında bir sözcük olduğunu sanıyordum. ancak öğrenciler kahkahalarla güldüler. sonrasında güzel bir iranlı kız yanıma geldi, kulağıma eğildi ve mikonam "seni sikeyim" anlamına geliyor dedi. utanç ile karışık bir kahkaha savurdum ve hemen olay yerinden uzaklaştım.
birçok dilde bu şekil kullanımlar var. sebebi ise oldukça ilginç olmalı.
dîvânu lugâti't türk'te köt şeklinde geçiyor. köt ile ilgili olarak geçen kelimeler ise şunlar:
kötiç: çocuklara sövüldüğü zaman kullanılan "ey kıç gibi kokmuş" anlamına gelen bir sövgü sözü.
kötle-:bu kelime bir fiil. oğlan vb. sikmek/düzmek anlamına geliyor. bir örnek de verilmiş. oglanıg kötledi yani o, oğlanı sikti/ düzdü. daha 11. yüzyılda erkek sikmek anlamına gelen bir kelimemiz var düşünün!!
kötlet-: bu kelime de fiil kökü. anlamı oğlan vb. siktirmek/ düzdürmek. örnek olarak ol oglanıg kötletti yani o, oğlanı siktirdi/düzdürdü.
sevgilinize sonuna/sapına/tamamen artık ne derseniz diyin güveniyorsanız olması gerekendir. prezervatif seksten alınan keyfi çok çok azaltıyor bana göre. ancak sevgilnize güvenmiyorsanız asla korunmadan ilişkiye girmeyin. güvenmediğiniz, güvenemediğiniz bir insana da nasıl sevgili dersiniz o da ayrı mevzu. mesele sevgililerin başkalarıyla seks yapmalarından aldatmalarından ziyade partnerlerinin/ eşlerinin sağlığını tehlikeye atabilecek kadar acımasız, düşüncesiz olmalarıdır. eğer sevgilinizin sizi riske atmayacağından eminseniz varsın başkalarıylla yatsın bence çok da önemli değil.
diyanet işleri başkanlığıdır. inansın inanmasın bütün halkın vergisinin sadece tek bir dinin tek bir kolunu temsil eden bu kokuşmuş kuruma verilmesi tam bir şaçmalıktır, haksızlıktır. hiristiyan, alevi, ateist vs.. vatandaşın vergisiyle cahiller ve yobazlar ordusunu finanse etmek de nedir? bu kurumun kendisi bizzat islama aykırıdır zaten. din hizmeti parayla satılır mı? gerçi allahın kitabı dedikleri kuranı da parayla satıyor bunlar. resmen kâr elde ediyorlar. bir de cami çıkışlarında milletten para toplamazlar mı. falanca yere yardım filanca yere yardım diye. daha bir tane okula, eğitim kurumuna yardım toplanıldığını görmedim. varsa yoksa kimsenin gitmediği camiler, kuran kursları yapılsın. birileri şu kurumu kapatsa da milletçe rahat etsek.
zordur, yıpratıcıdır. bir buçuk yılı ayrı geçen 2 bir uzun mesafe ilişkim var ve artık sona geldiğimi hissediyorum. onunla tanıştığım şehirden bir buçuk sene önce ayrıldığımda en nihayetinde kavuşacağımızı, artık hiçbirşeyin bizi zayırmayacağını düşünmüştüm. ayrı kaldığımız süre boyunca da kimseyle birlikte olmadım.sık sık sevgilimin yanına gidip geldim o da benim kadar sık olmasa da beni ziyaret etti. her görüşmemiz bir travma halini almaya başladı. yine ayrılık, yine özlem. artık sabrımın sınırına geldim. sanki birşeyleri kaçırıyor gibiyim. sürekli telefon görüşmeleri bunalttı beni. etrafımdaki mutlu çiftleri görmek üzmeye başladı. ve sonunda dikkatim çevremdeki insanlara kaymaya başladı. yeypyeni ve daha güzel ilişkiler kurabileceğimi farkettim. zamanımı ve gençliğimi harcadığımı düşünmeye başladım. tam işte bu noktada ona olan aşkımın bittiğini anladım. skyptan yaptığımız büyük çoğunluğu sex içerikli sohbetler ergence gelmeye başladı kendimi zavallı gibi hissettim. zamanla kopuşun eşiğine geldim. artık farkındayım ki kavuşma çabuk olmayacaksa, yıllar sürecekse bu tarz ilişkileri yürütmek hem çok zor hem de gereksiz. özlemle geçen boş yıllarınıza ve zamanınıza yazık. ha çok çok mu seviyorsunuz o halde her imkanı zorlar aynı şehirde yaşarsınız. imkanlarınızı zorlamıyorsanız zaten çok sevmiyorsunuzdur kendinizi kandırmayın, lişkinizi masaya yatırın bence. zira aşkta ve rüyada imkansızlıklar yoktur.
götçüler amcılara karşı olarak da tercüme edebiliriz. iki gurup arasındaki tartışma anlatılıyor.
gulampâre yaranların (dostların, sevgililerin) ve zenpâre biraderlerin mabeyninde (arasında) olan münazaran (tartışmayı) ve mefâhiratı (övünmeleri) tafsil ve tasvir eyler (açıklar ve anlatır). zenpâre, mahbubeler musahabetinden (kadınlar sohbetinden) hazzedip (zevk alıp) mahbublar mücamaatın menedip (erkeklerle cinsel ilişkiyi yasaklayıp) gulampârelere serzeniş ve tevbih ederler (sitem edip kınarlar) ki, "ey ağızları tadını ve nefisleri murâdını bilmez derdmendler (dertliler) ve iyiden yanlıyı (iyi olanı) farketmez biçareler!. niçin ş'ol (şu) zerdali boylu, yumuşak beypazarı kavunu gibi tatlılığından iki şakk (parça) olmuş garaimi koyup ol mâden-i necaset (pislik madeni) ve menba-i habaset (kötülük kaynağı) ve bais-i kabahat (suç sebebi) dedikleri murdara uyup şöyle yüz karalığın kılarsınız" deyu (diye) yakındığıylan (yakınıp) hitablar ve itablar kılıb nâmeler (mektuplar) ve kitaplar gönderdiler. gulampâre yaranlar, zenpârelerin bu tâ'nım (kınamasını) işidib "göt gibi azîz ve nefis ve bir nesne (birşey) var mıdır" deyip dil uzattıklarına gayet ile (çok) incinib dağda ve taşda ve kuruda ve yaşda ve köyde ve şehirde ne kadar gulampâre var ise cem' olub (toplanıp) sikden alemler kaldırıp ve götden nakkareler (trampeti andırır küçük, vurmalı bir çalgı) çalıp "varalım şu zenpârelerin başına am gibi kik (geniş) dünyayı göt gibi dar ve başların kesip am kapısında taşak gibi berdar edelim (asalım)" deyüp divane oldular. zenpârelere bu haber vasıl olıcak (bu haber ulaşınca), onlar dahi zenançe (kız işi) kaftancıklar giyip ve ibrişim kuşaklar kuşanıp ve kıvracık kırcık ve ucu tellice saçaklar sarınıp ve destmalcikler takınıp şah, paşazade, hanzade, kadıncık kızı gibi düzünüp koşunup bir yere cem' olup (toplanıp) fikirlerin (fikirlerini) bunun üzerine mukarrer kılıp (kararlaştırıp) dediler ki: "gulampârelerin kavli (sözü) kutlu, avâzeleri (sesleri) heybetlû, cümbüşleri merdane (eğlenceleri erkekçe) ve direnişleri pehlivânedir. zira onlar kûh-ı billurun (billur dağ) gibi yaylakda perverde olmuştur (beslenmiştir). bizim dut keser gibi yerde oturmadan benzimizde tendürüstlük (sağlık) yerine zaiflik (zayıflık) ve süstlük (tebellik) arız olmuştur. biz onlar ile mukabele ve mukavemet etmek (bizim onlara karşılık verip karşıkoymamız) kabil değildir. hemân (hemen) çaresi budur ki, "sizinle mukatele (savaş) ve mücadele etmekden safamız yoktur (istemiyoruz, zevk almıyoruz). amma gelin münazara ve muhavere edelim (tartışıp konuşalım), her birimiz medhini delille isbat etsin (övündüğü konuda haklı olduğunu kanıtlasın), her kimin kelimatında (sözlerinde) kuvvet ve istikamet ziyade olursa (güç ve yöneliş fazlaysa), hükm-ü galebe ona müteallik olup (galibiyet kararı onun için verilsin) canibinde niza' mürtefı' olsun (anlaşmazlık ortadan kalksın)" deyu el ağız bir eyleyip bu resme tedbir eylediler (bu şekilde bir çözüm önerdiler). birkaç günden (birkaç gün sonra) gulampâreler askeri erişip saflar ve alaylar bağlayıp durdular. zenpâreler bu hali gördüler ve bildiler, can başlarına sıçrayıp söyledikleri söze peşiman (pişman) oldular. ahiren, (sonra) içlerinden bir cihandîde (dünya görmüş) ve belâdan ve doksan dokuz kazadan arta kalmış, kesret-i zinadan (zina çokluğundan) gönlü kararmış ve am havasından benzi sararmış, çok çalışmaktan beli bükülmüş bir pîr (yaşlı), başında külâh-ı kes (şarap dolu bardaktan yapılmış külah), elinde âsây-i kîr (erkeklik organından âsâ), ayak üzre durup ve bülendâ-vâz (yüksek ses) ile çağırıp ayıttı (dedi) ki, "ey gulampâreler, iki cihanda yüzü kareler ve âvâreler. hadd-ü insaftan (insaf derecesinden) teâdî (çıkmak) ve tecavüz etmek râh-ı delâlete (sapkınlık yoluna) ve tarîk-i cehalete (cahillik yoluna) düşüp gitmek, hakkı koyup bâtıla uymak, sikleri boklara mâlâmâl olmuş (dolmuş) götlere koymak ne demektir?
şiir:
"var iken dünyada zîbâ ve lâtif am
kişi göt sikmek gayet bok yemekdir
var iken billahi yağ, parmağını
boka bandırmak âdem ne demekdir?"
gulampâreler bu haberi gûş kılıp (duyup) deryayı muhit (etrafı çevreleyen deniz) gibi hurûş ve cûş edüp (coşup kaynayıp) hemen ol dem (o an) dilediler kim (ki), hücum edip zenpâreleri taşak zarbıyle (vuruşuyla) helak edeler ve sik nîzeleri (mızrakları) ile sinelerin (göğüslerin) çak edeler (yırtalar) şeytan aleyhilâne (allah ona lanet etsin) bu haberi görüp ayak üzre kalkıp bir eline bir âsâ ve bir eline teşbih alıp ş'ol (şu) komşuluk ("komşu" yerine) amı sikmekten yüzü kara olmuş merdümek (mercimek) sorusu gibi bir azîz şeyh olup çıka geldi, iki askerin mabeyninde (arasında) durdu..."
...şeytan aleyhilâne (allah ona lanet etsin) çıkıp gelip bunların arasına seccade-i sulh (barış seccadesi) deyu (diye) bir sikişhane hasırın saldı, geçip üstüne oturdu, zenpâreleri ve gulampâreleri önüne getirdi, bunları ayıttı (dedi) ki: "ey gözümün nuru gulampâreler ve ey gönlümün surum (sevinci) zenpâreler. kiminiz bakıyye-i kavm-i lût (lût kavminden artakalan) ve kiminiz bende-i nesl-i kabil (adem peygamberin oğullarından kabil'in soyundan gelenler). bana yar-ı yoldaş (yar ve yoldaş) olmaya sizden gayrı kim kabil? gelin siz ceng ve cidal (savaş) etmen (etmeyin) ve beni şuridehâl etmen (perişan etmeyin)" deyu her birine nasayih-i pür fasayih (güzel sözlerle dolu nasihatler) söyeleyib bulduğu pohu (boku) yiyip ahiren (sonra) "sulh hayırdır" diyip bunları sulha davet edip kadı oldu. zenpâreler can ve gönülden buna razı oldu. amma gulampâreler "madem ki bu zenpârelerden bize bir nesne hasıl olmaz, bunlar bu murada vâsıl olmaz (ermez)"dediler. pes (o zaman) şeytan aleyhilâne (allah ona lanet etsin) bu sözü kabul eyleyip zenpârelere söyleyip bu kavli (sözü) bunun üzerine bağladılar kim (şöyle karar verdiler ki), zinadan ne kadar evlâd hasıl oldu ise, gulampârelere vâsıl ola (verile) ve her ne muradlan var ise göreler (ne isterlerse yapalar). gulamparler bu sözü işidip kail oldular, (kabul ettiler), taze götler sikmeye mail (istekli) oldular. sikten kalem ve götten divat (eskiden belde'taşınan, yazı yazmak için kalem ve mürekkebin konulduğu alet; divit) getirip kalem divata bastırdılar. boku meni ile ezdiler yani mürekkep düzdüler (yaptılar), bir tuman (don) içine yazdılar. madem ki zenpâreler göte dil 'izadıp itale-i lisan etmeyeler (söz atmıyorlar),, gulampâreler onları taşak zarbıyla (vuruşuyla) ve sik, zahmı (yarası) ile mecruh edip (yaralayıp) incitmeyeler. ş'ol (şu) şartla kim (ki), zinadan hasıl olan zina püserleri (oğlanları) zina dilberleri cem' edip (toplayıp) cima talim edip (öğretip) andan (ondan sonra) gulampârelere temlik edeler (mal olarak vereler). çün ahidname (anlaşma) tamam oldu, zenpârelerin yüzü kara ve başı aşağa ve oğlanların götü sike ve ??? olup herbiri bed-nâm (kötü isimli) ve rusvây-ı âm (dünyanın rezili) oldular, neye uğradıklarını bildiler, kuyruk göte kısıp yildiler (hızla yürüdüler). gulampâreler safalar kesbedip (alıp) huzurlar sürdüler, göt dümbeleklerin çala çala ve sik alemlerin sala sala feth-u zafer birle (zafer ve fetih ile) yerli yerine gittiler.
şiir: sürür ile döndü gulampâreler
gam ile helak oldu zenpâreler
koyup oğlanı her kim zenpâre ola
bu denlû belâlar ona az ola
götü terk idüp her kim ki sike am
yeridir olursa rusvây-ı âm...".
dîvânu lugâti't türk'te köt şeklinde geçiyor. köt ile ilgili olarak geçen kelimeler ise şunlar:
kötiç: çocuklara sövüldüğü zaman kullanılan "ey kıç gibi kokmuş" anlamına gelen bir sövgü sözü.
kötle-:bu kelime bir fiil. oğlan vb. sikmek/düzmek anlamına geliyor. bir örnek de verilmiş. oglanıg kötledi yani o, oğlanı sikti/ düzdü. daha 11. yüzyılda erkek sikmek anlamına gelen bir kelimemiz var düşünün!!
kötlet-: bu kelime de fiil kökü. anlamı oğlan vb. siktirmek/ düzdürmek. örnek olarak ol oglanıg kötletti yani o, oğlanı siktirdi/düzdürdü.
kalır mı kalmaz mı daha belli değil ama içinden bir ses oh olsun, beter olun diyor. tabi mantıklı yanım da keşke baraj altında kalmasalar diyor. teröre ve pkk'ya mesafe koyamazsan, sağda solda özerklik ilan edilmesine göz yumarsan, katliamlardan oy devşirmeye uğraşırsan ve daha bir sürü şey, olacağı bu.
çok şeye tahammülüm var ama öpüşmesini bilmeyen adamlara karşı tahammülüm yok. öpüşmesini bilmeyen bir adam bana göre ders anlatmasını bilmeyen öğretmen, anayasadan haberi olmayan hukukçu gibi bir şeydir.
piyasada yiyebileceğiniz en berbat gıda maddeleri arasındadır. tıpkı ton balığı gibi piliç göğsünü konserve halinde tüketiciye sunmuşlar. ancak insan piyasaya sürmeden önce tadına bakmaz mı ya!?
bu cümleyi duyunca aklıma american beauty filminde annenin kızına söylediği "because you are old enough now to learn the most important lesson in life: you cannot count on anyone except yourself" yani " hayattaki en önemli dersi öğrenecek kadar büyüksün: kendinden başka kimseye güvenemezsin" sözleri geliyor. çok mu klişe? evet, ama bir o kadar da doğru mu ne?