mimar olduğunu bilseydim, zirvede en azından meslektaş muhabbeti yapmayı esirgemeyeceğim yazar. giderken de arada bir yerde göremedim, güle güle diyemedim, ayıp oldu.
her devrin insanıdır. profesyonel gazetecilik mantığını çok iyi anlayıp uygulamaktadır. bir gemiyi terkediyorsa batışı yakındır, değişim rüzgarını bu kadından daha iyi hisseden başka bir insan bilmiyorum şahsen. yıllarca ne hükümetler geldi geçti, nazlı ılıcak sapasağlam yerinde. sevip sevmeme konusunda acayip kararsız da kalsam son dönem ayarlarıyla bayağı ayakta alkışlatıyor.
dün tanıdığım zat-ı şahane. "aman efendim çok fiziğim bozuldu" "vay efendim çok bunalımdayım" diye diye kafamda öyle bir imaj oluşturdu ki; asosyal, tombik, vasat güzellikte, ve hatta kezban* bir insan bekliyordum. baya baya efsane bir hatunmuş. gösterdiğinden çok daha fazlasını biliyor, benden söylemesi.
yeni sevgilinin eski sevgilisinden daha az mide bulandırır. eski sevgilinin yeni sevgilisinin, senin yahut yeni sevgilinin eski sevgilisi olma ihtimali var mesela, asıl o çok çirkin. ***
kolay ağlayamayan bir bünyeye sahipseniz biriken her şey en alakasız şeyde patlak verir. mesela benim en son hikayem şöyle. yazın gidilen tatil beldesinde tutulan evin üst terasında, bütün arkadaşlar yattıktan sonra tek başına içmeye devam etmek, neticesinde bütün kibritleri kullanmak. son kalan kibritle de sigarayı yakıp, kibritçi kızın hikayesini hatırlayıp kontrol edilemez bir şekilde sarsılarak ağlamaya başlamak.
-ben seni kaybetmek istemiyorum, arkadaş olarak kalsak daha iyi olur.
+neye sahipsin de neyi kaybediyorsun?
-yani aramızdaki bu ilişki...
+bak hala aramızdaki diyor ya!
iki adet diziden ** konuya dair iki muazzam quote:
1) oh, you gays want to get married that much just because it is legally denied to you.
2) we detest marriage. we will be together because we want to be, not because we have to be.
bunlar çok şirin ukdeler de olsa şöyle bir gerçeklik var. ailesi bilmemkaç kilometre ötede yataklarında "ne yapabilirim ki" mantalitesiyle uyurken, ben canımdan çok sevdiğim adamın yanında, "aileden olmadığım, bir hiç statüsünde olduğum", için acile giremiyorsam, evet ihtiyaçtır arkadaş. "sen kimsin ki?" sorusuna bir cevap olabilmesi gerekçesiyle ihtiyaçtır.
"daha da söylerdim de, ne anlayacaksın, ne önemi kaldı" manasını vermek isterken çoğu zaman amacına ulaşamıyor. çünkü ne söyleyeceksen söyle, di mi güzel kardeşim?
sözlükten tek bir insanla birebir muhabbet kuramamış olmanın acısıyla ya "başlarım arkadaş" diyip katılacağım ya da "başlarım arkadaş" diyip katılmayacağım zirve.
ne istediğini geçtim, ne olduğunu hala çözememiş erkekten daha tehlikelisini görmedim. korkunç git geller eşliğinde lunaparktaki gondola binmişsiniz misali çok eğlenceli zamanlar arayanlar için ideal.
naruto
bleach
one piece
ergo proxy
fairy tail
elfen lied
berserk
ghost in the shell
cowboy bebop
basilisk
devil may cry
hellsing
full metal alchemist
final fantasy
gungrave
death note
edit: oğlum manyak mısınız, şahsi favori animelerimin olduğu entry'i neden kötülediniz? zevkimi mi beğenmediniz?
anlayamadığım şey bu yazarların her biri sanıyorum muazzam lüks, komple tavandan tesisatlı duşlara sahip. bir ben miyim yahu iki kişi duşa girdiğinde asla suyun iki kişiye de aynı anda gelmediğini yaşayan? hiç hayallerdeki gibi bir an değil benim için.
sanıldığı gibi "oh, vauv, muazzam" bi olgu değildir. sinir bozar, gerer, yorar, konsantrasyon zaten bir süre sonra hak getire. erken boşalmaktan çok daha rezil bir durumdur. pelvic taban kaslarının güçlendirilmesiyle bir raddeye kadar kontrolü sağlanabiliyor, yine de "kalmadıysa heves, neye yarar nefes" diye bir olay da var, yok değil.
bu başlık komünitede yaygın olan, mentor-çıtır ilişkisini hatırlattı bana. vardır hepimizin bir akıl hocası, bir de büyüttüğü ufaklığı. önünde bir kitabı ya da alışılagelmişi olmadığından ufak tefek tavsiyelerle gider. ben ne kadar dinledim, ne kadarını anlattım bilmiyorum ama bi kaç tane de benden olsun:
1)gay olmaktan utanma, gay olmakla övünme. herhangi bir insandan eksik yahut fazla değilsin. bu sahip olduğun onlarca kimlikten yalnızca biri ama kesinlikle birincisi değil. çünkü öyle olunca sana zorbalık yapıp, dar görüşlü heterolardan hiç bir farkın kalmıyor.
2)maalesef olay, filmlerde dizilerde gördüğün; gökkuşakları, tek boynuzlu atlar ve kelebeklerden ibaret değil. kıçını kollayıp, önce kendine güvenmen gerekiyor.
3)gay olman karşı cinse geçtiğin anlamına gelmiyor. kendi cinsin gibi yaşamaya devam et ama onlar öyle diye kendini kalıplama. içinden geldiği gibi yaşa.
4)kafanın çok karışık olması çok normal ve bu soruların olduğunu gösteriyor. hiç bir şeyi sorgulamamak aptallık olurdu. kendine alan ve zaman tanı, pek çok cevap kendi kendine ortaya dökülecek.
5)kimse kimseye hetero olduğunu açıklamıyor, sende homo olduğunu açıklamak zorunda değilsin. istediğine istediğin zaman istediğin açıklamayı yap. geri kalanlar içinse: "seni becermediğim sürece senin problemin değil"
6)kimse herhangi bir şeyi senden iyi bilmiyor. tecrübe dinle, akıl al; hayat düsturu değil.
bu güne kadar duyduklarım ve söylediklerim, hatırladığım kadarıyla bu kadar. genç gaylere de başarılar diliyorum.
barcelona'ya trenle 40 dakika uzaklıkta olan ufak kasaba. bir gay için yaz cennetinin tanımı bana kalırsa. bu yazımın büyük bir kısmını geçirdiğim bölge. gay yoğunluklu, gay ve sadece erkek gayler için olan koylara sahip. bunların içerisinde tamamen nudist olanlar da var. ancak 80 yaşında amcaların da olduğu gerçeğini gözden çıkarmamak gerek.
ne verdiğini bilmiyorum da vermedikleri arasında: sahte umut, başka bir dünya vaadi, bulutların üzerinde altından şaraplar akan köşkler ve içlerinde size vaadedilmiş köleler * var. bunları düşününce sanıyorum ki başlığa tanım şu olabilir: realite, hiçlik, deadline ve bu çizgi dolayısıyla hayatınla gerçekten bir şeyler yapabilme fırsatı.
zamanında sevgilimin büyük annesi tarafından söylenen bir söz ile kafamda konu hakkındaki düşünceleri netleştirmiştir. "bir davranış hakkında, acaba aldatmak mı, diye düşünüyorsan, aldatmaktır."
bu başlık komünitede yaygın olan, mentor-çıtır ilişkisini hatırlattı bana. vardır hepimizin bir akıl hocası, bir de büyüttüğü ufaklığı. önünde bir kitabı ya da alışılagelmişi olmadığından ufak tefek tavsiyelerle gider. ben ne kadar dinledim, ne kadarını anlattım bilmiyorum ama bi kaç tane de benden olsun:
1)gay olmaktan utanma, gay olmakla övünme. herhangi bir insandan eksik yahut fazla değilsin. bu sahip olduğun onlarca kimlikten yalnızca biri ama kesinlikle birincisi değil. çünkü öyle olunca sana zorbalık yapıp, dar görüşlü heterolardan hiç bir farkın kalmıyor.
2)maalesef olay, filmlerde dizilerde gördüğün; gökkuşakları, tek boynuzlu atlar ve kelebeklerden ibaret değil. kıçını kollayıp, önce kendine güvenmen gerekiyor.
3)gay olman karşı cinse geçtiğin anlamına gelmiyor. kendi cinsin gibi yaşamaya devam et ama onlar öyle diye kendini kalıplama. içinden geldiği gibi yaşa.
4)kafanın çok karışık olması çok normal ve bu soruların olduğunu gösteriyor. hiç bir şeyi sorgulamamak aptallık olurdu. kendine alan ve zaman tanı, pek çok cevap kendi kendine ortaya dökülecek.
5)kimse kimseye hetero olduğunu açıklamıyor, sende homo olduğunu açıklamak zorunda değilsin. istediğine istediğin zaman istediğin açıklamayı yap. geri kalanlar içinse: "seni becermediğim sürece senin problemin değil"
6)kimse herhangi bir şeyi senden iyi bilmiyor. tecrübe dinle, akıl al; hayat düsturu değil.
bu güne kadar duyduklarım ve söylediklerim, hatırladığım kadarıyla bu kadar. genç gaylere de başarılar diliyorum.
eşcinsel olduğumu benden yahut başka bir kaynaktan duyduktan sonra "abi bana dokunmadığın sürece " gibi espri amaçlı hödükçe şeyler söylerseniz, karşıma çıkamayacak noktaya gelirsiniz. beni herhangi bir heteroseksüel erkek arkadaşınızdan farklı bir gözle değerlendirirseniz can sıkarım. son olarak, ortaokul tadında bir erkeklik taslama; efendime söyleyeyim çirkinleşme yahut kabadayılık yapma gibi bir gaflette bulunursanız çok büyük ihtimalle burnunuzu kırarım.
bunları söylerken pek çok eşcinsel erkek adına konuştuğuma inanıyorum. söylediklerim aslında ezcümlesinde "insan olun" minvalli şeyler. insan olun, canımı yiyin.
naruto
bleach
one piece
ergo proxy
fairy tail
elfen lied
berserk
ghost in the shell
cowboy bebop
basilisk
devil may cry
hellsing
full metal alchemist
final fantasy
gungrave
death note
edit: oğlum manyak mısınız, şahsi favori animelerimin olduğu entry'i neden kötülediniz? zevkimi mi beğenmediniz?
"minas morgul geceleri soğuk olur, yar beni verme shelob'a" şeklinde sözlere sahip yurt türküsünün dayalı olduğu "büzüğümün kardeşliği" destanındaki iki yiğit oğlanın münasebetleridir.