siddhartha

Durum: 1335 - 0 - 0 - 0 - 29.04.2014 15:02

Puan: 19362 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 67

amadeus

milos forman'ın yönettiği film, müzisyen salieri'nin mozart'a olan hayran gözüyle anlatılan hikayesidir.
http://www.imdb.com/title/tt0086879/?ref...

defalarca izlenilebilecek filmler

lgbti temalı filmler

sinemada reklam seyretmek

sıkıcı bir durumdur. özellikle avm sinemalarındaki bitmek bilmeyen araba reklamları sinir bozucudur

gece okunan şiirler

cemal süreya'dan;

işte tam bu saatlerinde
işte tam bu saatlerde bir yara gibidir su
yeni deşilmiş uçlarına sokakların, küçük uçlarında.
senin o güneş sarnıcı gözlerin
ölüm yası içindeki bir evde
olmaması gereken birşey gibi,kırılan bir ayna gibi.
bu saatlerde.
çarmıhını yanından eksik etmeyen bir isa gibi
merdiven taşıyan bir adam görüyoruz
bu adamı ne kadar çok seviyorum, bu kuşu ne kadar
sen ne seviyorsun sen zaten sevince
alnınla ayıklarsın yeryüzünü,
çardaklar binaların ağızlarında
aşar gider kendi sınırlarını
köpekler gizli bir dağı havlar.
bunlar iyidir diyorum bunlar senden haberli,
yoksa nerden bilecekler
korbon sınırlarında yaşayan balıklar
kovadan sızan hiçret gününü,
peygamberin parmaklarına asıp paltolarını
nasıl girecekler tanrıevine
mucizesever müslümanlar,
ve on binlerin dönüşü sırasında
grek keçilerinin çiftleştiği
dağ yolları neyle donacak?
yine de sevişirken
kullandığımız her kelime
hırsızın devirdiği eşya.
minibüsleri morarmış sokaklar
buğdayın parayla değişildiği
paranın ekmekle değişildiği
ekmeğin tütünle değişildiği
tütünün acıyla değişildiği
ve artık hiçbirşeyle değişilmediği acının.
o sokaklarda.
saatler yağmuru gösteriyor,
bugün bu küçük salı günü
herşeyi eksik istanbul’un, tepedekilerden başka
yalnız galata
galata
gecenin bodrumlarında beslediği
o tükenmez paslanmaz tutkusu
bir ağız mızıkası halinde
denize yediriyor yavaş yavaş

yazmak

robert mckee, story kitabında şöyle diyor : "yazmaya aşık olmalı ve yalnızlığa tahammül göstermelisiniz."

ağlatan türküler

hala " sarı gelin türküsünü dinleyip hüzünlenen kişiler var mıdır?" sorusunu aklıma getiren başlık.

hayata küsmek

çocukça hareketlere verilen isim. büyüyünce de yaşanılması mümkündür.

salıncakta bir ruh

"sağlam olmalıydı. evet, sağlam olmalıydı ki bu yükü kaldırabilmeliydi. bir pamuğun yumuşaklığı onun kalitesini gösterirdi ama şimdi pamukları boyuyorlar.
uykumu kaçırıyor nefesim. canımı tutan her ne ne varsa şu an benden azat edildiler. canımı yakan her ne varsa hepsi şu an bana taşındı.

bir körebe oyununda bulsaydım seni. gözünle değil, gönlünle görseydin beni...

ağlamak artık yakışmıyor,
silinen yaşların avukatlığını yapma.
terket bu yalnızlığı.
hapishane senin özgürlüğündür.
bak! demir parmaklıklarda bir kuş."
yazarın o an ki ifadesidir.

umurumda değil

önemsenmeyen, ciddiye alınmayan şeylere/ durumlara söylenir.

sikimde değil

at avrat silah

kimine göre kutsal emanetler, kimine göre de sikinde olmayan şeyler.

sylvia plath

sevdiğim şair kadın.
adını bilmediğim bir şiirinde şöyle diyor :

kolay değil ifade etmek yaptığın değişikliği.
eğer hayattaysam şimdi, o halde ölmüştüm,
gerçi, bir taş gibi, ondan etkilenmeden,
durmuştum alışkanlık olduğu üzere.
bir parmak bile öteye çekmedin beni, hayır
ne de bıraktın benim küçük çıplak gözüm ilişsin diye
göğe doğru yeniden, umutsuzca, kuşkusuz,
kavrayarak maviliği, ya da yıldızları.

charles baudelaire

şair şöyle der : can sıkıntısı
sanki bin yaşındayım, o kadar hatıram var.
gözleri bilançolar, manzumeler, ilamlar,
romanslar, sevgi talan mektuplar, makbuzlara
sarılı gür saçlara dolu bir büyük masa,
saklamaz daha çok sır üzüntülü kafamdan,
bu bir ehram, bir mahzen, öylesine kocaman,
fakirler çukurundan daha çok ölüleri,
-ben ayın tiksindiği bir mezarlığım şimdi;
- orda azaplar gibi sürünür uzun kurtlar,
en can alıcı ölülerime boyuna saldırırlar
solmuş güllerle dolu eski bir odayım ben,
içindeki eşyanın yıllar geçmiş üstünden,
orda üzgün pasteller, uçuk renkli boucher'ler,
dağılan bir kokuyu içlerine çekerler

bıkkınlığın yemişi, dinmez can sıkıntısı,
ölümsüzlüğün sonsuz ölçüsünü aldı mı?
karlı yılların ağır yumakları altında,
topal günleri geçmez hiçbir şey uzunlukta.
-artık ey canlı madde! belirsiz bir dehşetin
sardığı bir kayadan başka bir şey değilsin.
bir sisli kum çölünün dibinde uyuklarsın,
bir sfenks ki meçhulu aldırışsız dünyanın;
haritada unutulmuş ama hırçın sesiyle
yalnız şarkılar söyler, batıp giden güneşe.

les fleurs du mal

fransız şair charles baudelaire'in orjinal adı "les fleurs du mal" olan şiir kitabının ismidir. bu kitabın içindeki bazı şiirlerin kamu ahlakına aykırı bulunmasından dolayı şaire dava açılan kitaptır.

charles baudelaire

ne zaman canım sıkılsa " kötülük çiçekleri" şiir kitabında soluk aldığım fransız şairidir.

polis

dün gece 2:30'da seyrantepe'de taksi beklerken yanıma yaklaşan polis aracınının içindeki polisin "hayırdır ne bekliyorsun" sorusuna karşılık "4. levent'e gidicem, taksi bekliyorum" cevabına istinaden "gel biz seni götürelim" diyen memleketimin yardımsever insanlarına verilen ünvandır.

kutlama

bir yarışma ya da önemli bir gün için yapılan etkinlik.

bugün coşanlar

eğlenceli geçen bir günün ifadesi.

oh be

sevinç ifadesi. rahatlamayla çıkarılan ses
  • /
  • 67
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1335

orgazmdan daha zevkli anlar

orgazm olmadan takriben bir dakika önceki zaman dilimi

ellen degeneres

68 yaşındaki annemle her izleyişimizde değişmeyen "erkek gibi kadın, maşallah" övgüsünü alan ünlü kadın programcısı. george clooney ile olan bağından dolayı onu kıskandığım doğrudur.

sevgili

benim istasyonumda durmayacak bir tren.

fethullah gülen'e sorulacak tek soru

cemaatinizde cok gay var. gayler icin ne dusunuyorsunuz? bir fetva verebilir misiniz?

refugee

ayı sözlük itiraf

-ilk okuldaki oğuz'a aşıktım. ama o inci'ye aşıktı. ben de onun inadına inci'yle oynardım. *

-ortaokulda burak'a aşıktım. sırf onun poposunu görmek için futbol maçlarına ben de katılırdım. oysa futboldan nefret edişim de ondandır. *

-ortaokulda bana aşık olan kızların mektuplarını ablama okuturdum, ondan cevap yazmasını isterdim, sanki ben beceremiyormuşum gibi. oysa sorun belli... *

-lisede mdr yardımcısının oğlu özgür'e aşıktım. başımı sıraya koyar onu izlerdim. beni bir gün yakaladığında, uyuyor numarası yaptım ama yemedi. bana gay misin dedi yok lan, siktir git sensin gay dedim. yıllar sonra ona aşık olduğumu söyledim. ne güzel dedi ama beni umursamadı...*

atatürk'ün gençliğe hitabesi

fazla militarist bulduğum sözler içermektedir.

ayı sözlük yazarlarının askerlik anıları

askerlik sayılmaz ama bir hafta gata'ya gidip gelerek, psikiyatr bölümünde sıramı beklerken, sorulan sorulara şaşkınlığımı gizleyememem, nerdeyse psikoloji bölümündeki tüm doktorlarla görüşmem, "eee sen gay'e benzemiyorsun nereden anlayacağız senin gay olduğunu" diyen doktora, " sizin de gay olduğunuz belli olmuyor, nereden bileyim sizin gay olmadığınızı" diye yanıtlamam, görüşmeyi bir hafta daha uzattı.
kadın olmak istemediğimi, hiç makyaj yapmadığımı ve kıllarımı çok sevdiğimi söylediğimde sanki bu yanıtları beklemeyen doktorun şapşal yüzünü hiç unutmayacağım.
tıp bölümünden mezun birinin, gay olmayı hala kadın olmakla alakalı-eş tutan bilim dersi almış ama hala evrimleşememiş -ki evrim teorisine inanmam- bu hayvanın nasıl da doktor olduğuna şaşırdığım...
bilmem kaç yıldızlı komutanın beni odasına çağırıp, sigarasını içerken, yanyan beni keserken sorduğu sorulara iştahla cevap verdiğim ve söylediğim her şeyde tutarlı olmama şaşıran -komutan mıdır nedir- kişinin alenen gay olduğunu hissetmem şaşılacak bir durum değildir.
hadi her şeyi anladım bir ritüel var ve herkes işini yapıyor ama -ulan ben gayim - buraya kadar gelmişim ve size anlatacağımı anlatmışım - beni askere alırsanız rahat durmam, sikerim koğuşu- dediğimde aktif misin diye soran doktora "neden sordunuz? siz pasif misiniz? diye cevaplamam "ahanda şimdi bittin olum sen" diye düşünürken doktorun sakin tavrı dikkatimden kaçmadı.
nihayetinde büyük gün 28 şubat'ta kurulun karşısına çıktığımda bir doktorun -çantanda makyaj takımı var mı? diye sormasına karşılık, bunu daha önce de söylemiştim. makyaj yapmıyorum. çantamda prezervatif var. malum, ateş almaya geldik, ne olur ne olmaz diye- şey ettim...
yok ya burası tamamen sallamasyon.
gerçeği şu : çantanda makyaj seti var mı dedi. ben de makyaj yapmadığımı. çantama bakabileceklerini söyledim. sadece kitap vardı. onlara göre bu da "gayce" bir hal tabi. sadece gayler kitap okur ya ...

ve ve ve sonuç:
hatırladığım kadarıyla 566 soruluk testi cevapladım. onaylandı.
ev,ağaç, insan kompozizyonlu bir resim yaptırdılar.yaptım. resmime bayıldılar. geçtim. onaylandım.
aile görüşmesine abim gelemediğinden, yengem geldi. olduğum gibi olanları söyledi. geçtim.

askerlik muaf oldum.
16 ocak'ta başladığım süreç. 28 şubat'ta son buldu.
gay olmasaydım da askere gitmezdim. bunu kullandım. kabul ediyorum.

edep ya hu

mehmet anıl'ın inanılmaz tarihi romanı. mehmet anıl’ın son kitabı edep ya hû’nun kahramanı; bosna eyaleti avliya nüfusundan kendi halinde bir ailenin çocuğu iken alınıp istanbul’a getirilen, önce bir paşanın, sonra bir yeniçeri ağasının kapatması olan, atmeydanı’ndaki gizli bir fuhuş yuvasında, askerlere ikram edilen, duygulu, zeki, esprili kız ferhad'ın hikayesidir.

kadınları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz

duyulan haberlere göre bu felsefeye karşılık kadınlar "sürtebilirsin ama içine sokamazsın" diye karşı ayaklandılar.

ne adamlar gördük yatakta pasiftiler

sözüm ona sokakta, orada burada yani "dışarıda" erkekliğin kitabını yazan, bağıran, küfreden, maço takılan ya da ben " erkeğim ulaaannn!" tavırlarıyla kendini gösteren kişilerin dört duvar arasında nasıl miyavladıklarını * ifade eder.

atatürk'ün gençliğe hitabesi

fazla militarist bulduğum sözler içermektedir.

galatasaray

maçı aldıklarında taraftarlarının özellikle metroda aslan kesildikleri, küfürler yağdırıp metroyu salladıkları; yenildiklerinde de o aslanların süt dökmüş kediye döndükleri takımdır.

ayı sözlük ikinci yazarlar zirvesi

telefonuma kaydettiğimi sandığım "zirve notlarım" olmadığından olan biteni yeniden yazmak zor. ancak kısaca :
dark bear 'in kişisel sorunlarını zirveye yansıtmasını sitenin editörü olarak hoş karşılamadım ama nezaketen anlayışla karşılıyorum. bunun yanısıra kendisiyle tanışmaktan keyif aldım. gayet kibar bir beyfendiymiş. hakkında konuşulanları asparagas olarak değerlendiriyorum. *
arascan dönmez'in mutlu olanlar parmak kaldırsın sorusu yıkıldığım andı. beni ancak sergilediği performansı ayağa kaldırdı. ne konuştuğunu bilen biri olduğunu hissettiremedi. *. kendisinin de bir yazısı olduğu k. kitabını çekilişte kazanan şanslı kişilerden biri oldum. *
zirve damla demircioğlu'yla tanışmama vesile oldu ve belki de yakında kendisiyle kısa film çekimlerimiz başlayacak. kısa filmlerimi kendisiyle paylaşacağımı ilettim. çok başka bir enerjisi var ki çok sevdim. *
özün süzen hanıma olan saygımı ifade ederken utanırım çünkü ben o kadar anlayışlı biri olamazdım heralde. içtenliğine, sabrına ve nezaketine hayran kaldım.
dedikodu olarak da şunu yazabilirim; ayı sözlük yazarlarının böyle önemli bir zirveye değil de vur patlasın çal oynasın gibi boş bir şeye hücum etmesi beni gerçekten düşündürttü. naringergedan anlayacağın üzerine ayı sözlük birinci istanbul fasıl zirvesine katılmayacağım.

damla demircioğlu'nun dediği gibi konuşmak, çok bilmek, çok yazmak su götürmüyor. icraat arkadaşlar, icraat görelim.
ayrıca başak hülya dağdaş hanımın konuşmasını da beğendim ki en çarpıcı vurgusu "eşcinsel olarak kendinizi bir bok sanmayın" o zaman herkes olamazsınız. yoksa hep bağırırsınız "eşcinseller vardır". zaten varsınız, mühim olan hayattaki duruşunuz. *
bir de son gözlemim şu, eşcinseller en az herkes kadar iki yüzlü.

seri eksi oy veren ezik

"kesin fenerli" dediğim kişidir. *