bodurayi

Durum: 3105 - 0 - 0 - 0 - 03.11.2020 18:52

Puan: 49606 - Sözlük Kaşarı

15 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

lanettayin bir mahlukat.
  • /
  • 156

çift kişilik dev zirveler turnesi

bursalı yazarların damgalanması yüzünden diğer bursalı yazarlar rahatsız. bursalıların tepkisi karşısında bir kısım istanbullu yazarın bu zirvede herkesden daha fazla mağdur ve tepkili olduğu turnedir. sözlükte böyle şey görülmedi. * * *

çift kişilik dev zirveler turnesi

ben istediğimi yaparım, kimse bana karışamaz, herkes istediğini yapabilir gibi bi yaklaşım defalarca zikredildikten sonra sadece ama sadece yazarları bu konuda suçlayamayız. özgür bi oluşum olduğumuzu her zaman söylüyoruz. velev ki öyle; o zaman böyle şeylere takılmak neden? meselemiz başbaşa zirvelerin hoş karşılanmaması ise fikrinizi söylersiniz dinlenir ya da dinlenmez. fakat hem buna karşı olup hem de yer mekan kişi belirterek başbaşa zirve yaptığını paylaşan birisi soru işareti ile karşılanır *

sözlükte zirve diye arattığımızda ** gerçekleşmemiş farazi başlıklar bu zamana kadar hiç bir sıkıntı ve gariplik yaratmamışken bunun bu kadar büyütülmesi sakız edilmesi herkesi düşündürmektedir öncelikle. böylesine entrylerde hoş bir seda olarak kalmış yerli yerinde entrylerdir. bunları da mı ciddiye almalı ya da almamalıydık?

(bkz: ayı sözlük aamir khan zirvesi)
(bkz: ayı sözlük aşure zirvesi)
(bkz: ayı sözlük bir yaşında malabo zirvesi)
(bkz: ayı sözlük bondbeara gidelim onu bir güzel düzelim zirvesi)
(bkz: artık şaşırdınız zirvesi)

zamanında bu entryler keyifle okundu geçti ama hiç bu kadar ciddiye alınıp kurgulanmadı ve buna da gerek yok. peki ama şimdiki farkı?


ahlaki ve insani açıdan kategorize etmeden, asılsız şeylere sığınmadan konuşabilmek önemlidir. hani olmaz ya; birisinin mesajını izinsiz okumak ve bunu meze yapmak ne kadar ahlaki ise bu tutarsızlıklarda ancak o kadar ahlaki olabilir. kimin ne yaşadığı konusunda santimlerin havada uçuştuğu, kılların yandığı fantastik bi ahlaka her şeyden daha çok mu muhtacız sözlükte? adı üstünde fantazi... ötekileştirmeyen, bire bin katılmayan bi ahlaktan bahsettiğim gayet açıkken bel altından beyin sergilemek ancak fevri ve talihsiz bir çıkış olabilir.


hazır ben haricinde cortland da bunu tekrar dile getirmişken formatın ele alınması elzemdir. adil, şeffaf, hesap verebilir, hakikaten uygulanabilir bi format ve oluşum zirvesi her zaman dile getirilmiştir. al takke ver külah bakış açısından daha fazla çoksesliliği hazmetmek gerekmektedir. * hele hele malesef toplumda dış kapının dış mandalı kişiler olarak görülüyor ve bununla mücadele ediyorken, bu ne şiddet bu celal kendi aramızda. sözlükte hem eşcinsel haklarını savunup, hem hayatın zorluğuna göğüs geremeyip pes eden eşcinsellere ağlayıp hem de kuyu kazıp kahkaha atılmaz.

not: bu entry de şahsa özel değildir hepimiz kendine düşen payı almak zorundayız. en basitinden ülke politikalarında görülen çirkinlikler insan ilişkilerinize sirayet etmesin lütfen.

çift kişilik dev zirveler turnesi


başbaşa kalan her yazar flörtleştiği bir kural olarak itiraf edildiğine göre formata yazılsın. bari insanlar nerede olduğunu bilsin. bu kurala uymak istemeyenlerde çay çekirdek eşliğinde sohbete dahil olabilir.

(bkz: kişinin fikri neyse zikri de o olur )

çift kişilik dev zirveler turnesi

eşcinselliğin sürekli bir sex objesi olarak görülmesi şeklindeki heterosexist düşüncenin hala karşılık bulmasından kaynaklı herhalde. asıl bunu böyle ciddiye almak vahimdir. bir yazar, bir yazar daha eklene ekllene kar topu olur çığ * iki kişilik zirve zaten bir ironi ve geyiktir. ama böyle böyle katlanır, çoğalır. herkes kendi hayatındaki yamalarından sorumludur.

(bkz: maskeli ahlakçılık)

çift kişilik dev zirveler turnesi

transparent

saydam, şeffaf, geçirgen anlamını taşıyan kelimenin aynı zamanda sesteş bir biçimde "transcinsel ebeveyn" olarakta kullanıldığı dizinin adıdır. hakikatende adındandaki kinayeden de görüleceği gibi tek bir kelimeyle vaatten öte haddinden fazla anlamı barındıran bir dizidir. özelliklede o yapay amerikan oyunculuğundan uzak, hakkını veren drama oyunculukları söz konusu. hele hele jeffrey tambor.

dizide günümüzde 3 çoçuğuda yetişkin olmuş ve parçalanmış ailenin eşine nadiren rastlanan hikayesi, geçmişle bağ kurularak anlatılmaktadır. konu babalarının yıllardır kadın olma arzusunu artık hayata geçirmesi ve çocuklarına açılmaya karar vermesiyle başlar. fakat zaman içerisinde çocukların da toplumdaki tabuları nasıl ezerek yaşadıkları ortaya çıkmaktadır.


bencil, kaybolmuş ama kopmayan bağlılıklarıyla sizi şaşırtan bir aile hikayesidir. bir yanıyla bana siz feet under'ı öbür yanıyla da american beuty'i anımsatmıştır. yani bu iki referanstanda anlaşılacağı gibi sert bir toplum taşlamasıdır. ağırlıkla yahudilikle bağ kurularak, başka dinleri de kaynak göstererek yarı şaka yarı ciddi bir temelde ilerlemektedir.

bearhairy

yazdıkları iğneleyicidir hatta hiddetlidirde. fakat sözlüğümüzde yazdıklarıyla üslubuyla böyle olan en baştan en sona bi dolu yazarcan var. son zamanlarda yoğunluktan sözlüğü takip edemesem bile kimsenin gitmesinden uçurulmasından yana değilim. buna dutchbear da dahil olmak üzere*.

yine kesin tehditler etmiştir, sözlüğü yakarım yıkarım demiştir, birilerinin boğazını keserim falan demiştir o kesin. çünkü her yazarlığı silindikten sonra bunlarla itham ediliyor. itham diyorum çünkü biz ise böyle ise birebir görmek istiyoruz ve hakikaten böyle olduğu zaman gereken cevabı bizzat vermek istiyorum.

olay şu ki henüz yüzyüze görüşemesem bile bir çok kez sohbet ortamında düşüncelerimiz yüzünden tartıştığım birisi neden beni boğazımı kesmekle tehdit etmedi diye düşünmeden edemiyorum. kendisine karşıt fikirleri okudukça tek açıklamayı psikoloji üzerinden yapabiliyorum.

(bkz: yansıtma)

(bkz: dark bear'ın bearhairy'nin uçurulmasının sebebini açıklamasının gerekliliği)

subjugator 3

düğün organizasyon işlerine girip eşcinselleri doğru yola yani heteroluğa teşvik ettiği söyleniyor. bize evlen diye altınlar teklif ediyor. tövbe tövbe

(bkz: yine geldi tarzını sevdiğimin keratası)

(bkz: kanka sev de sevelim öp de öpelim)

6 eylül 2015 pkk dağlıca saldırısı

şunun şurası 2 yıl önceki gezi parkı direnişindeki ruhun, kurmaca terörle nasıl tarumar edildiğini izliyoruz. birisi salyalar saça saça kişisel egemenliğini haykırıyor ve birileride konu terör ya! onun salyasına salya katıp kör milliyetçiliği körüklüyor. terör demişken; m.i.t.' in içinde olmadığı terör örgütü yok maşallah. şu anda doğuda özel harekatçılar kayıtsız, şartsız, hesapsız, kitapsız ne yapıyor acaba? pkk vardır ve lanet olasıdır. fakat her işin altında pkk mı yatıyor? hele hele kobane ve irak kürdistan'ını savunmak gibi aciliyetleri varken tüm varlığıyla türkiye'de mi eylem yapıyor?

kimden ne kadar öldüğü belirsiz bir coğrafyadayız. ölümü fazlasıyla olağan karşılamak zorunda bırakılan insanlardan bahsediyoruz. hatta bu konu doğuda o kadar alışılagelmiş bir şey ki; daha 2 ay önce suruç'ta hiç yere katledilen gençler için " o çocuklar ölmemeliydi. biz ölürdük alışığız " diyebilecek kadar. ama günah keçisi ezbere belli. 3 sihirli kelime: kürt, pkk ve hdp. bravo türkiyem büyük düşün ama zevk almayacaksın. her zamanki gibi cambaza bak.

ben hdp'ey oy verdim ve zerre kadar pişman değilim. çünkü kürdü de, milliyetçisi de, alevisi de, satanisti hatta ateisti de, müslümanı da vs... aynı masada oturup özgürlükçü bir anayasa oluşturmak zooooooruuuuuunda! çünkü diyalog kurulmazsa adalet çeteler elinden dağıtılacak hatta dağıtılıyor bile. çünkü asıl ama asil katiller kimden olursa olsun ortaya çıkmazsa biz bu kısır döngü hikayenin mültecileri olacağız. milliyetçi damarı iyice kabartın olur mu? altın varaklı koltuğundaki egemen arsızı sizin bunu yapanız için can atıyor. körükleyin, daha da odun atın. ölümleri ayırın. sizli bizli olalım olur mu? maç gibi izleyin olanları ve "diğer taraftan(!)" ölen oldukça oh diyin."kendi tarafınızdan(!)" biri yiterse ağlayın olur mu? daha bugün yazdım ama facebook'tan fütursuzca intikam ve kan damlıyor. hemde kimvurduya giden şehitler ve insanlarımız için hala...
ölen kimden demediğimizde insan olacağiz... ancak ve ancak o zaman doğrulacağız.

bu yazdıklarıma safsata, hayalperestlik diyorsanız, küfürleriniz savuruyorsanız benimle hiç tartışmaya girmeyin ve beni takibi bırakın. fakat tek bir şartla; yazdıklarımı harfi harfine kafanıza kazıyın. çünkü bundan kurtulamazsak başkalarının kapısında omuz omuza ağlayacağız. o zaman canımızdan başka korumak istediğimiz düşüncelerimiz olmayacak.

bu arada unutmadan yugoslavya'da iç savaş çıktığında halkın büyük bölümünün hala pembe dizi izlediğide doğru. acun forever efendiler...

pi'yi kaç alalım hocam

dutchbear

tanımam ama başlık altında kulağını çınlatan entryler neticesinde akla douchebag deyimini getiriyor. * sanki üslubu eskilerden tanıdık gibi* hani daha önce hiçbir yerde dillendiremediği, söz etse bile tepki çekeceğini bildiği görüşlerini bu rumuzla dışa vuruyor mudur nedir? bunun dışında hala trol diye uçan var mı bilmiyorum. ancak durumu sözlükten belli sıfatlar yakıştırılarak, trol denilerek aforoz edilen ama sevilen yazarcanlarımızın durumuna da akla getiriyor. kimse uçmasın kaçmasın artık bi durulalım. buna da ihtiyaç var gülmek için*

(bkz: gül geç)

2015 avrupa basketbol şampiyonası

grup nefes kesici maçlara sahne olacak. ispanya- sırbistan ve türkiye-italya maçları final maçı tadında ve çekişmesindeydi. sanırım bu gruptaki bütün maçlar böyle geçecek. çetin grup.

dutchbear'ın sözlükten uçurulması kampanyası

kimsenin uçurulmasına gerek yoktur. fakat dünyadaki mücadeleden gerçekten haberdar olmasına, kendine olmadık vasıflar yükleyip birisini kadın madın..vs aşağılamamasına ve acilen eşcinselliği ya da ait olduğu topluluğu hazmetmesine, anlamlandırmasına ihtiyaç vardır. üzülme be canım zamanla olur

aşırı gizli gaylerden nefret etme sebepleri

şimdi elinizdeki klavyeyi yavaşça yere bırakın ve sakin olun *. çünkü bu durum yine mi bamya dedirten fazlasıyla gereksiz kadınsı vs ayı tartışmasına doğru gidiyor. (bkz:#179374)

aşırı gizli gaylerden nefret etme sebepleri

mücadele etmekte gizli kalmakta herkesin kendi insiyatifidir. fakat gizli kalmak eğer hak arayışına çelme takıyorsa, bu durum nefret olmasa bile sevimsiz hatta haksızca olur. fakat kimse yaptıklarından ya da yapmadıklarından dolayı kimseyi suçlayamaz. ama lgbti ler için armut piş ağzıma düş demek silik yaşamak ve ölmek demektir. mücadele sayesinde eşcinsellerin vur ensesine al lokmasını tarzında bakış açısı en azından kırılmıştır. bunu da görmezden gelemeyiz. eskiden bir eşcinsele hiç düşünmeden rahatça elini kaldıranlar artık bunu yapmadan önce düşünmek zorunda. kitle iletişimizde etkili olan eşcinsel örgütler artık hak arayabilmekte.

bu mücadeledeki kişilerin sürekli görünür olmayanlara toslamaları oldukça can sıkıcıdr. bu yüzden mücadele sürekli tökezler durur. bu mücadeledeki insanlarda bir anlık sinirle nefret ediyorum dese bile unutmamalıdır; gizli bile olsa örgütler tüm lgbti'ler için varlığını sürdürüyor.

(bkz: bana ne deme lazım olur)

not: bu zamana kadar dünyadaki öncül eşcinsel mücadelelerde kırıtık, kadınsı diye aşağıladıklarımız ön plandadır. bu işler gökten zembille inmiyor efendiler. bunları ötekinin ötekileştirmesinden önce hazmetmekte yarar vardır. mücadeleyi akademik ve insani kimliklerimizle yapmak daha mantıklıdır.

boysan yakar

geçensene kent konseyinin yaptığı gezi direnişini konu alan bir toplantıda dinleyip tam bir dava adamı olduğunu görmüştüm. feci şekilde aklımda şu konuşması dolanıyor:

" bizi ölü ya da diri yakmaya hevesli bir güruh varken; ölümü, öldürülmeyi bekleyerek yaşayamayız. bu yüzden sesimizi çıkartmak zorundayız. mücadele etmeden elde ettiğimiz keyfi gelecek nesilin yaşayabilmesi neredeyse imkansız. "

kısa bir tanışma ve sohbetimizde (her ne kadar eşcinsel kimliğimi paylaşmasam bile) " görünür olmaktan başka çaremiz yok " diye konuştuğumuzu düşünmek beynimi karıncalandırıyor. huzur içinde uyusun...

not: gözünü seveyim artı beğeni sakın yapma. camianın acısını paylaşabilmek için eksile ya da ne bileyim yorum falan at. ama bu entry i beğenme, beğenme, beğenme.

lgbti bireylerin cinsel ve ruhsal sağlıklarının belirlenmesi

bizlerin sağlık durumlarını, bu konuya bakış açısını ve yaklaşımlarını öğrenmek adına yapılmış bir envanter çalışmasıdır. herhangi bir kimlik bilgisi istemeden anketin güvenirliğini sarsmayacak şekilde samimiyetle katılımımız beklenmektedir.

ilgili haber: 62194

ilgili anket: 3c1d6

(bkz: lgbti sağlık merkezi)

(bkz: lgbti bireyler için sağlık)

lgbti sağlık merkezi

bizlere özel olarak ekim 2014 ten bu yana şişli belediyesinin bünyesinde hizmet veren birimdir*. buradan herhangi bir şekilde kimlik bilgileriniz vermeden rumuz ile ve ücretsiz yararlanılabilir.

ilgili haber:
glik

ilgili birim iletişim: http://www.sislibelediyesi.com/site/sagl...

(bkz: lgbti bireylerin cinsel ve ruhsal sağlıklarının belirlenmesi)

(bkz: lgbti bireyler için sağlık)

sağlık

lgbti bireyler için sağlık

ülkemizde konu sex olunca saldım çayıra mevlam kayıra ya da atın ölümü arpadan olsun gibi yaklaşımlar malesef ağırlıktadır. hele hele doktora gidip ters bir şeyler öğrenme korkusu nedeniyle bir hayli uzak durulan bir alandır. ama bizler için sağlık konusunda normalden biraz daha hassas olunması gereken önlemler ve korunma yöntemleri mevcuttur. hele hele manevi açıdan yıpranma payımızın oldukça fazla olduğu göz önünde bulundurulursa.

not: bu başlık gerçek anlamda* sağlık paylaşımları için uygundur. hepimize sağlıklı günler efenim.*

(bkz: lgbti sağlık merkezi)

(bkz: lgbti bireylerin cinsel ve ruhsal sağlıklarının belirlenmesi)
  • /
  • 156
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 3105

fade out

efsane kliptir. zamanında sezen aksuda bir klibinde benzer tekniği kullanmıştır. fazla söze gerek yok buyrun burdan yakın.

gökyüzünde yalnız gezen ayılar

bursa

son 10 yıl içerisinde kamuoyuna yansımış ya da yansıtılmamış düzinelerce gay ve trans nefreti olayı vardır bursa'da. son üç yılda 15 ten fazla trans ve eşcinsel türlü sebeplerle öldürüldü. bunların ancak bi kaçı medyaya yansıdı. gerisi sümenaltı... dahası burda sorgusuz sualsiz lan ibne diye saldırırlar ruhunuz duymaz. çünkü bursa ülkenin kültürel çeşitliliği istanbuldan sonra en çok olan yeridir. hal böyleyken kültürel çeşitliliği hazmetmemiş anlamamış bir sosyokültür hakimdir.

bir bursa kanunu olarak gaylerle kuytuda sikişilir, kamuda görünce zorbalık yapılır ya da saldırılır. saldırırsa içindeki dürtüyü bastırıyor ve rahatlıyor sanıyor andavallar. yani kısacası klasik muhafazakarlık , aşırı milliyetçilik yuvası davranışları had safhadadır. lgbti yaşamı için dengesiz, extra temkinli olunması gereken ve diğer metropollere göre kısıtlı rahatlığı olan bir yerdir. herhangi örtülü ya da resmi gay cafe ya da mekan yoktur. şehir genelinde gay toplanma alanı, bir hotpot oluştuğu anda milliyetçiler gelir olay çıkarır. yıllar önce bursa'da düzenlenen onur yürüyüşüne katılanlara sokak dayağı atılmış, linç etmeye kalkışılmıştır. nasıl bir hazımsızlık siz düşünün. madi , koli , laço , sipet ...vb gibi genel lubunca kelimeleri konuşurken bursa'da anlaşılmayacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.

iyi yanı hiç mi yok... nilüfer ilçesi ülkenin en refah 10 ilçesinden biridir. nilüfer belediyesi lgbti kapsayıcı olmaya calışır. iyidir ama burada yaşam şehrin diğer bölgelerine göre oldukça pahalıdır. araban varsa orda yaşamaya çalışırsın. özgür renkler lgbti derneği nilüfer belediyesi desteği sayesinde faliyet göstermektedir. dernek ve belediyenin ortak çalışmasıyla anonim test merkezi kurulmuştur.

şehrin batısı nispeten daha iyi görünse bile bursa'nın huyunu suyunu alan herkes ilk paragrafta bahsettiğim örtük davranışlara sanki kuralmış gibi uyar. hani bir yazar tayin düşünüyorum demiş. bunları söylemek boynumun borcudur.

alternatif yerler:
(bkz:antalya)
(bkz:izmir)
(bkz:mersin)

big in japan

aslında en iyi coverlarından birisi ane brunun ağlamaklı, ince sesiyle ve muhteşem gitarı eşliğinde söylediğidir. sözlerinin hakkını vererek söylemiştir. * *

yazık

başına gelen herşeyi önüne gelene yumurtlayan ve sonradan da neden bunlar benim başıma geliyor diye hayıflanan şahsiyetin kendine ettiğidir.

islam'da eşcinsellik

yazarların hatırladıkları en eski anıları

sayfiye yerinden bir bahçe yağmalaması anım vardır. 5 arkadaş şehrin biraz dışındaki bir bahçeye göz dikmiştik. adama inat gider ne varsa yerdik. tabi annelerimizde tok karnına geldiğimiz; hatta sonrasında motoru bozduğumuz için bu duruma anlam veremezlerdi. bahçe sahibinin her zaman kullandığı yol bizim oturduğumuz yere yakındı. amcayı motor üzerinde uzaklaşırken gördüğümüzde aynen bahçede alırdık soluğu. kiraz senin, elma, kayısı, dut benim yer dururduk. hatta bir kaç sefer yakalanmanın eşiğinden bile dönmüştük.

neyse yine böyle bir gün amcayı uzaklaşırken gördük ve bahçeye daldık. ben dut ağacının tepesine tırmandım. diğerleri de şurda var, burda var, şu tarafta çok var diye beni yönlendiriyorlardı. böyle yönlendirdikleri bir anda bir hışımla " kaç laaaan geldi " diye bağırınıp topukladı arkadaşlar. bende ağaç tepesinde mal gibi kaldım. hemen ardındanda bahçenin sahibi adam geldi. işte o an tarrağa yan bastığım andı. adam sövüyordu. dal parçası, ufak tefek taş, toprak atıp duruyordu. bana da yavaş yavaş aşağıya inmekten başka bir çare kalmamıştı. ağaçtan inerken o an bir fikir geldi ve " ne kaybederim " diyip uygulamaya karar verdim. aşağıya iniğimde adama konuşması bozuk, bir spastik çocuk numarası yapmaya başladım. " amca aldık biz, onlar dedi , gittiler amca " gibisinden devrik, cümle etmeyecek düzensiz kelimeler kullanıyordum. hatta sürekli kafamı rastgele sağa, sola, aşağı, yukarı yavaşça haretket ettiriyor, hafif eğilip kalkıyor ve gözlerimi rasgele oynatıyordum. neyse adam bağırınırken bir anda sakinledi. acıdığını belli eder haldeydi, yüzünde görmüştüm. yani benim spastik olduğuma inanmıştı. işin iyi tarafı bahçe sahibi vicdanlı çıkmıştı. * neyse bizim amca " oğlum yapmayın etmeyin... isteyin benden... ben size veririm.... ama bu hırsızlık günah... " gibisinden cümleler kurmaya başladı. bende bozuk konuşmalarla, rastgele hareketler eşliğinde " amja amjaaaaa annem var benim. anneme gidicem ben amja " falan diye saçmaladığımı hatırlıyorum. * sonra bizim amca hemen motorundan 2 tane boş torba çıkarttı. torbalara da bahçesindeki elma, kiraz... gibi bilimum meyvalar doldurarak beni yolcu etti. önce kendisi götüreyim diye ısrar etti ama ben " gidicem ben giderim çocuk değilim ben. ben pilot olucam " gibisinden 4-5 yaş cümleleri kurdum. neyseki ikna oldu yavaştan yavaştan aldım torbaları ve eve geri döndüm. diğer çocukların yanına gittiğimde elimde torbalarla geri geldiğimi gördüklerinde mal olmuşlardı.

neyse aradan bir kaç hafta sonra bizim amca ile pazarda karşılaştık. işin garibi meğer bizim amca annemin sürekli kiraz aldığı adammış. ben alı al moru mor kaldım öyle. ağzımı açamadım. tanıyacak diye üç buçuk attım. neyseki tanımadı ama bunu yaşamak rol kabileyetimin olduğunu ve kullanabildiğimi gösterdi bana. her ne kadar utansamda; yaptığımın matah bir şey olduğunu bilsemde; ikna edici bir rol kabiliyetim olduğundan emindim artık.

yazarların hatırladıkları en eski anıları

* 5-6 yaşlarındaykende bir deniz maceram vardır. yazın sahilde tanıdık ailelerle düzenlenmiş bir plaj aktivitesiydi. bende suyu seven, derisi sünger bob olana kadar sudan çıkmayan bir çocuktum. tabiki annem bu durumu ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir çocuk olduğumu bildiği içinde sürekli diken üstündeydi. * ne hikmetse yüzmeyi bilir halde doğmuştum ama önlem olarak kolluk takarlardı. o kolluklar her 5 dakikada bir ailem tarafından takılır ve benim tarafımdan çıkartılırdı. kıyıda oynamayı reddederdim her zaman. açılmak isterdim.

neyse tüm aileler denizin, yaz gününün tadını çıkartıyordu. * gruptaki erkekler mangal, tavla alıp, sandala atlayıp biraz açılmayı planlıyorlardı. kadınlar ise güneşlenip dedikodu yapmayı. *. hal böyleyken bende babamlarla tüm erkekler gibi sandala binmeyi istedim. annem buna pek sıcak bakmıyordu. ama babam ben hallederim bir şey olmaz havasındaydı. öyle böyle derken bende sandal ekibine dahil olmuştum artık. çünkü yanımızda diğer ailenin ben yaşlarındaki bir oğlu daha vardı. onun binmesi ama benim binmemem ufak çaplı bir kriz çıkartacağıma delaletti. * neyse biz ikisi mayolu çocukla birlikte toplamda 6 erkek olmak üzere sandalla açılmaya başladık. ben ve diğer çocuk haricindeki erkekler mayolu değil, giyinikti. * tam bilemiyorum ama çok açılmadık. olsa olsa kıyıdan 25-30 metre falan. çünkü o mesafeden annemin hareketlerini net bir şekilde görebiliyordum. kadıncağız ikide birde kayığı gözleyip duruyordu. hatta annemin ifadesine göre o an diğer kadınlar merak etme, o kadar adamın içinde bir şey olmaz diye anneme söyleyip durmuşlar. *

neyse kayık sabitlenmiş, tavla açılmış ve mangalda da mısırlar pişirilmeye başlanmıştı. plana göre pişen mısırlar iskeleye getirilip kadınlara da ulaştırılacaktı. iskele ile de olsa olsa 10 metre var yada yoktu aramızda. babam bu arada tavla oynuyordu. bende arkasında " aslan babam hadi yen " gibisinden gaz veriyordum. fakat gaz vermemdeki amaç biraz farklıydı. bu sırada kollukları yavaş yavaş çıkarıp suya atlayacaktım ve kıyıya yüzecektim. böylece çocuk aklımla yüzdüğümü ispat edecektim sanırım. neyse ben gazlama eşliğinde kollukları çıkartıp fark ettirmeden kenara koydum. ve yine fark edilmeyecek bir anı gözetip sandaldan kendimi yavaşça denize bıraktım. sandalda keyifler öylesine yerindeydi ki; kimse böyle yaptığımın farkına bile varmamıştı. kimin aklına gelirdi ki... * neyse ben iskeleye doğru yavaş yavaş yüzmeye başladım. bu sırada annem tetikte olduğu için bir kaç dakika içinde durumu fark etti ve feryat figan olayı sandaldakilere haber vermeye çalıştı. tabi bu sırada ben iskeleye varmak üzereydim. tüm kadınlar ve plaj ahalisi iskelede toplandı ve sandala " çocuk suda " diye bağırınmaya başladı. bunu duyan sandal ahalisi bir anda ayaklanınca da... beklenen durum gerçekleşti ve sandal alabora oldu. bende bu sırada iskele kenarındaydım artık. olay sonrasında annemin telaşla karışık beni azarlayışını ve daha sonrada gevrek gülüşünü hatırlıyorum. hatta bu sebepten annem bir süre babamı fena diline dolamıştı. ardından babamdan yediğim temiz bir sopa sayesinde bu olanlar hafızama kazınmış oldu. tadı hala ruhumda yankılanır.

şirinler

* uzun uzun yıllar önce, ormanın derinliklerinde, küçük mavi yaratıkların yaşadığı gizli bir köy vardı. onlar kendilerine şirinler derlerdi. çok iyiydiler. ve sonra korkunç büyücü gargamel vardı. o kötüydü...
" gargamel= aa! şirinlerden nefret ediyorum. * sizi yakalayacağım. yıllarca uğraşmam gerekse bile sizi ele geçiricem. hepinizi hi he he he he he heeeeee! * oooo! sizi yakalayacağım. elbet bir gün yerinizi bulacağım. o zaman... o zaman pişman olacaksınız. "
* bir gün ormana yolunuz düşerse etrafı dikkatlice dinleyin. belki gargamel'in çığlıklarını duyabilirsiniz. ve iyi bir çocuk olursanız belki şirinleri bile görebilirsiniz.

gökyüzünde yalnız gezen ayılar

aileye açılmak

aileye karşı yapılmış bencilce bir açıklamadır. kendimizi düşünüp rahat yaşama isteğini açığa çıkartmak için bu durum dile getirilir. fakat gerçek böyle değildir. hayat daha da karışır, saklanması gereken bir eşyaymışçasına sokakta sizinle rahat edemezler, her hareketinizi, her bakışınızı duruşunuzu, sözünüzü yargılar hale gelirler. olası girişimler söyledir:

- anne ben bir denizatı olmak isityorum. yani istemiyorumda farkındayım ben bir denizatıyım.
-aaa! yavrucum o nasıl şey öyle hay allah! senin baya bir aklın karışmış. nazara gelmişsin sen... olmaz öyle şey. feytullah hocaya götüreyim seni bir güzel üfleyiversin sana hiçbirşeyin kalmaz.


-baba ben şerimanla beşik kertmesi olamam. bundan sonra korhan ile aynı evde yaşayacağız?
-ne demek olamam yavrucum. sen onu bunu boşver. dayınlar yeni ev için temel kazıyorlar. benle gel de temeli kaz bende (üstüne) beton dökeyim.

ancak ve ancak sosyal ortam itibarı ve dernekler vasıtasıyla bu durum açıklanmaya çalışılabilir. bu tür yardımlar alınabilir. böylelikle bencillik dediğimiz şey bir nebze birbirinizi anlamaya dönük bir çabaya dönüşebilir. yalnız olmadığınızı ve durumunuzu en iyi şekilde anlatmanıza yardımcı olacak bir topluluk anlaşılmanızı ufak da olsa kolaylaştırabilir.

aids

ayran gönüllü bünyenin başına gelmesi olası bir hastalıktır.

(bkz: kim vurduya gitmek)

sözlüğün suyunun çıkması

suyunu da taze tüketmek gerekir yoksa bir boka yaramaz ama asıl vitamini kabuğundaymış *

sözde ermeni soykırımı

ister sözde diyin isterseniz de farkı fiyatı. ama ne derseniz diyin ölenlerin geri gelmeyeceği bir süreçtir. bilgi sahibi olmadan yorum yapılmaması gereken bir konudur. kulaktan dolma bilgilerle bunu savunanı küçük düşüren bir hipotezdir sadece. (bkz:#131741)

özellikle de ermeniler müslüman öldürdü diye karşıma çıkanların tek kaynak sevdası içler acısıdır. çünkü osmanlıdan beri baskı altında yaşayan ortodoksların neler yaşadığını bilemeyecek kadar bencilsiniz. eşit yurttaşlık mantığını o zamanlar hazmedemeyip ortodoks mallarına göz diken müslümanları bilmezsiniz. bu karmaşada böylesine baskıyla yetişmiş, öfkeli ermeni çetelerinin sebeplerinin buralara dayandığını anlamazsınız. bu süreçte iki gözü dönüş tarafın olduğunu yani baskı altındaki ermenilerin öfkesiyle, sırf dini farklı diye dışlama sevdalısı, düşman belleyen müslüman ümmetini ayırd edemezsiniz. bu durumun anadolu soykırımı olduğunu diyemezsiniz. hal böyleyken ermeni soykırımı hiç diyemezsiniz. özellikle bu konu hakkında neyin ne olduğuna dair ufacık bir fikir edinmek istiyorsan yüreğine sor'u izlemelisin. osmanlı zamanında müslümanlar nasılda ezilmiş bir gör bakalım(!)

(bkz: ermeni soykırımı)
(bkz: ermeni soykırımının 98. yıldönümü)
(bkz: ermeniler)
(bkz: hepimiz ermeniyiz)

not : müslüman vurgusu yaptım diye alınanlar eksilerse zevk duyarım. ben sadece insandan bahsederim. sıfatı, kimliği, inanışı sikimde değil. öyle kendini sıfatlara bulamış ve bunları insanlığının önünde tutan kim varsa onlar düşünedursun. o da benim işim değil... gölge etme başka ihsan istemem

kürt erkekleri

insan ayrımı yapmayı pek sevmem. bu sebepten ayı bakış açısıyla hoş göründükleri söylenebilir. fakat herşey bununla bitmiyor...
Henüz takip ettiği biri yok.