cute guy

Durum: 405 - 0 - 0 - 0 - 23.10.2014 14:31

Puan: 5910 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 21

spor müsabakalarında zafer sonrası havaya açılan ateş

aynı anda hem salak hem de ruh hastası olmayı başaran insan

(bkz: tıp ve bilimsel veri denen dalganın her 20 yılda bir ters yüz olup "eski inançlara göre" diye başlayan cevizler yumurtlaması)

geçmişte homoseksüeller akıl hastanelerinde tehlikeli delilerle aynı mekanlara hapsedildiler; dövüldüler, işkence gördüler... hatta idam edildiler! 1973 yılında ise amerikan psikiyatri birliği homoseksüelliği “akıl hastalıklarının tanısal ve istatistiksel kitabı” kapsamından çıkarttı!

"hasta" derken dikkat edecen! papağan gibi bi takım akıllı zevatın lafını yinelemeycen.

edit (meraklısına):
1980 yılında bdsm de aynı kitap (akıl hastalıklarının tanısal ve istatistiksel kitabı) kapsamından çıkartıldı!

yarrak

erkeklik sembolü değil.

eski sevgilinin hayatınıza kazandırdıkları

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

a pale horse named death - devil in the closet

gaylerden gaylere tavsiyeler

showbiz'in entrysinden sonra olmak gibi bir talihsizliğin yükünü taşımak pahasına yazıyorum:

cüzdanında, cebinde daima iki -rakam ile 2- condom bulundur.

sevişirken başa gelen komik olaylar

4 gün önce başıma gelmiş bir olaydır: bir müşteri, beni yaşadığı apartmanın kapıcı dairesi karşısındaki depo benzeri yere götürebileceğini söyledi. kapıcının işine bir yıl kadar önce son verilmişti, bu yüzden alt kat tamamen boştu.

kabul ettim.

alt kata indik, müşteri demir bir kapıyı anahtarı ile açtı... ve o eski daire, yeni deponun dibine ilerleyip diz çöktüm ve işe giriştim.

birkaç dakika geçmemişti ki "sen ne yapıyorsun orada? diye bir ses duyarak kendimi birşeylerin (sarhoşluktan hatırlamıyorum) arkasına attım. adam karanlıklar içinden toparlanarak çıktı, gelen kadını yine hatırlamadığım birşeyler diyerek yatıştırdı... ve birlikte çekip gittiler! beni depoda kilitleyerek!

inanılmaz bir bunalım içinde, depo kapısına tekmeler atmamak için dişlerimi sıkarak ne kadar bekledim? yüzyıl? on dakika? bilmiyorum.

neyse... müşteri geldi ve beni kilitli olduğum yerden kurtardı.

kolay gecelerden biriydi anlayacağınız.

edit: gelen hatun yöneticiymiş.

dostlara tavsiye: artık her bir yerde -yerini sadece yöneticilerin yerini bildiği, gizli- kameralar var. "burda yok, biliyom, gel" diyenlere pek güvenmek yanlış. ayırca raflardaki çiçek arkaları, masum kalemler, kapalı -ama ilginç pozisyonda duran- cep telefonları da kuşkulu nesneler. kendini bir sabah x... bilmemne dot com da izlemek istemeyenler lafıma kulak vermeli.

eşcinsellikten kurtulmanın yolları

ağır abi, ya da delikanlı bir tiple "özel" bir saat geçirmek.

kaltak

ayı sözlük itiraf

erkeklerden aslında hiç hoşlanmıyorum, zorla veriyorum. evet... çünkü tembel orospu çocuğunun biriyim. her insan gibi çalışamıyorum.

çalışamamaktan yoruldum artık.

polis işkencesi kaynaklı trans intiharı

intihar adlı eylem, çevresel koşullarla değil, psikolojik koşullarla ilgili bir olaydır. bunun kanıtı, intihardan kurtarılan kimselerin -onları intihara iten koşullar aynı kaldığı halde- girişimlerini büyük oranda yinelememeleridir.

böyle kendine acıyan yaklaşımlarla olmaz bu iş. yaşamadım bilemem, ancak transların yüzleştiği zorlu koşulların intihar nedeni olduğuna inanmıyorum. evladını yitiren kimseler arasında intihar etme durumu diye birşey duyulmuş mu? ya da kanser vakalarında? kaza sonucu sakat ya da kör olanlar arasında? tabii ki vardır, ancak trans bireyler arasında olduğu kadar değil.

asla, asla "trans bireyler dengesizdir" demeye getirmiyorum. tüm yüreğimle, kanımdan hissediyorum yaşadıkları zorlukları. ama bu şekilde "vah vah, bak bir tane daha intihar etti, ne de haklılar" yaklaşımı, verilmesi gereken savaşa ihanettir.

kimin hayatı kolay bu dünyada? kim dertsiz? ve kaç kişi intihar ediyor? ben trans bireyler arasındaki intihar eğilimini sosyolojik bir yönlendirmeye bağlıyorum. bir kalıp oluşturulmuş, ve bu şablon tüm trans bireylere uygulanıyor fark ettirilmeden. doktorları bu nedenle sevmem, bir teşhis koyarlar, gerçek kılarlar. beyin -her ne kadar henüz kabul edilmese de- bu şekilde işler. bedende, bir yer yaralandığında dokuları onaran o güç, adam bilmeden neleri iyi eder. dr denen zevat adını bir koyar, adam kendi kendini hasta etmeye başlar. inandırmak herşeydir.

trans bireylere sesleniyorum: eze eze yaşayın. bıçak dayanınca, güçlü adamdan (insan anlamında kullanıyorum) kan çıkmaz... ve o adam yaşar. böyle eğilip bükülerek, nazlı kişilikler üstlenerek, "mağdur kahramanlığa" sığınarak hiç bir halt yapılamaz. bıçak dayanınca sen de ona dayanacan kardeş, kan çıkmayacak. başka da bir yol yok çözüm olarak.

tamam ben de bunaldım başka dertlerden, birlikte cavlağı çekelim... çekelim de, nereye gidildiğini kim biliyor?
bana daha rahat, dertlerden, şu andaki acılardan "asude" bir yere gidildiğinin kanıtını göstersin bir can, ulan şu anda balkondan atlamayan... (puşttur diyecektim ağız alışkanlığı). tek bir çözüm vardır: boş vermek! pandora'nın kutusunda kalan ümit değil, boş verebilmektir aslında.

sevgilisi varken başkalarına kayıtsız kalamamak

sevgilisi yatakta zayıftır... net.

göğüs kıllarını jilet ile alan insan

inci sözlükteki homofobik yaklaşım

duyuyolar
anlatçakmış
arındırıcaz
getiricez
temizlicez

aydın, entelektüel birikimi yoğun biri olduğu belli. eğitimli adamdan zarar gelmez.

başkasına bağımlı yaşamak

bu benim. bir çeşit meslek diyebilirsiniz.

nedeni tabii ki tembellik. birinin -bir ölçüde de olsa- eline bakarak yaşarken çekilen acı, alın teri ile para kazanırken çekilen acıdan çok daha az geliyor. zayıf bir kişilik belirtisi tabi ki. elimde olsa kazırdım bu yanımı. savaştım da... değişmeyi beceremedim.

yine de hakkımı yemeyeyim: kadınlarla olan ilişkilerimde pek çoğunu şaşırtır bu huyum; mutlu eder. onların eline bakmam tabii ki; ama hetero ilişkilerimde bile -farklı şekilde de olsa- bağımlıyım..

bir eşcinselin intihar mektubu

bu kadar "acıların çocuğu" ya da "mağdur kahraman" edebiyatı sadece beyin biokimyası ile ilgili... şartlarla değil.

intihardan kurtulanların çok az bir bölümün -koşullar aynı olsa da- girişimini yineliyor.

gerçekten inanamıyorum! burası dünya, dert dolu. aman kimse bizi anlamamışmış. ulan kim kimi anlıyor? senelerce hasta olan, hasta bakan insanlar var. evladı ölen, işyeri batan, kolunu bacağını, gözünü kaybeden!

allah aşkına herkes aklını başına toplasın ve laga luga ile dert küpünü oynayacağına gizli mizli eğlenmeye baksın. bu "gamlı baykuş" frekansının sonu çok kötü yerlere varır. neyi çekersen o gelir. vampir, davet edilmediği eve giremez.

erkek adama "ay canım yandııı, küsttüüümmm" yakışır mı be? çatır çatır yaşayacağız. biz erkeğiz. aq, acayip sinirlendim

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

erkekleri itici yapan detaylar

saat, gözlük ve araç markasına takmaları...

ayı sözlük yazarlarının en nefret ettiği şehirler

şu şehri (uzun saçlarım yüzünden gerginlik çıktı).

mersin (göz altına alındım).

tek başına kaldırması zor olan şeyler

kadınlar! ve ağır motosikletler (yatırdığımda tabii ki!)

(açıklama. sadece 60 kiloyum da!..)
  • /
  • 21
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 405

ülkemizde tüm gaylerin kadınsı pasif gay olarak bilinmesi sorunsalı

nedenler çeşitli:
- ülkemizdeki transkadınların yıllarca kendini gay sanması.
- eş cinselliğin -adı üzerinde- eş cinsi (yani kendi cinsini) çekici bulmak demek olduğunu okuyamayacak beyinlere sahip bireylerin bolluğu.
- ataerki baskısı ile erkekliği sadece bir kesimin yorumlamasına izin vermek.
- mitoloji bilmemek. yunan mitolojisinde tüm kahramanlar eşcinseldir ve hepsi de erkeklik timsalidirler. (bkz: akhilleus/patroklos). aynı gerçek sümer mitolojisinde gılgamış/enkidu ilişkisinde görülür.

babanız hakkındaki acı gerçekler

30 yıl sonra duyduğum olaydır.

bir hava kuvvetleri sıkı yönetim komutanı babamın çocukluk kankasıydı. birlikte büyümüşler, pilotluk sınavına birlikte girmişler. babannem, babama fazla yedirdiği için sınavda babam kusmuş; pilot olma şansını böylece yitirmiş.

adı geçen abi, ben çocukken babamın ofisine gelmişti -ki, o zamanlar komutandı- demişti ki: "ben ...ların evine gittiğimde karnım doyardı..."

sonra bir gün, teyzem -gerçekten istemeden- bir laf etti: meğer babamla bu komutan arasında bir dedikodu çıkmış yıllar önce...

bu "şaiayı" duyduğumda gay değildim. inandım hemen. gaydar yanım o zaman da vardı belki de... ancak çok acı gelmişti.

şimdi ise seni anlıyorum baba...

ayı sözlük itiraf

ücretliyim. önceki haftalarda parasızlıktan geberme sınırındaydım. sonunda ctesi iyi bir iş çıktı. bir birahaneye -daha önceden tanıdığım eli açık bir bey- çağırıyordu beni.

yabanlık pantalonumu ve çizmelerimi giydim. rafımdaki son parayı koydum cebime. minibüse atladım, gittim mekana... bey gelmedi!

dönmek için param bile yoktu. mecburen sağanakta yürüdüm eve kadar. pantalonum çamur içinde kaldı. sırtında hd baskısı olan ceketim ve yabanlık çizmelerim yamuldu gökten ve yerden akan sularda ıslanmaktan.

sonuç olarak ölümüne nefret ettiğim ev arkadaşımdan yine borç almak zorunda kaldım.

buraya dek yazdıklarım overture, uvertür, girizgah, zemin... asıl itiraf şimdi geliyor: yıllardır düzgün bir işte çalışamıyorum. beceremedim, beceremiyorum.

(bkz: beceriksizlik korkusu)
(bkz: çalışma korkusu)
(bkz: tembel bir serseri olmak)

edit:
yalnız biriyim. anlatmayı isteyip konuşamayacağım bir ortamdayım. bu sözlükte ise kendimi şöyle hissettim: karşımda günah çıkartıp rahatlayacağım -alt yapısı aynı, ama ayrı ekolden olan- papazlar ordusu vardı. ben de en yakın zamanda yaşadığım, bir başıma üzerimden atamadığım bir derdimi yazdım.

anlamsız seçilmiş.

edit 2: sağ olsun dostlar; bu entrymi beğenilenlere taşımışlar.

türkiye'de gay olmak

sanıldığı kadar zorlu değildir.

yurt dışında kimse siklemez, ama bu ülkede havalı bir yanı vardır. türkiye'de gay olduğunu saklamayan erkekler, diğer ülkelerden çok daha fazla kovalanır -normal- erkeklerce.

eğlencelidir.

sevişirken başa gelen komik olaylar

4 gün önce başıma gelmiş bir olaydır: bir müşteri, beni yaşadığı apartmanın kapıcı dairesi karşısındaki depo benzeri yere götürebileceğini söyledi. kapıcının işine bir yıl kadar önce son verilmişti, bu yüzden alt kat tamamen boştu.

kabul ettim.

alt kata indik, müşteri demir bir kapıyı anahtarı ile açtı... ve o eski daire, yeni deponun dibine ilerleyip diz çöktüm ve işe giriştim.

birkaç dakika geçmemişti ki "sen ne yapıyorsun orada? diye bir ses duyarak kendimi birşeylerin (sarhoşluktan hatırlamıyorum) arkasına attım. adam karanlıklar içinden toparlanarak çıktı, gelen kadını yine hatırlamadığım birşeyler diyerek yatıştırdı... ve birlikte çekip gittiler! beni depoda kilitleyerek!

inanılmaz bir bunalım içinde, depo kapısına tekmeler atmamak için dişlerimi sıkarak ne kadar bekledim? yüzyıl? on dakika? bilmiyorum.

neyse... müşteri geldi ve beni kilitli olduğum yerden kurtardı.

kolay gecelerden biriydi anlayacağınız.

edit: gelen hatun yöneticiymiş.

dostlara tavsiye: artık her bir yerde -yerini sadece yöneticilerin yerini bildiği, gizli- kameralar var. "burda yok, biliyom, gel" diyenlere pek güvenmek yanlış. ayırca raflardaki çiçek arkaları, masum kalemler, kapalı -ama ilginç pozisyonda duran- cep telefonları da kuşkulu nesneler. kendini bir sabah x... bilmemne dot com da izlemek istemeyenler lafıma kulak vermeli.

yunanlı kahramanlar ve eşcinsellik

yunan mitolojisinde üç tane "erkekliği sembolize eden" baş kahraman vardır. heracles (herkül), achilleus (aşil tendonu değiminin isim babası) ve antik mitolojide "theseus'suz birşey yoktur" sözcüğünün kaynağı theseus...

theseus'un erkek sevgilisi lapith kralı peirithoos'tur. birlikte argonout'lar seferi ve klydon avına katılmışlardır. žşölen adlı kitabında socrates, theseus ve peirithoos'un "birlikte yatmalarından çok, birbirlerine içten bir saygı duyup, büyük işler başardıkları için övüldüklerini" söylemektedir.

tanışmaları ilginçtir: peirithoos bir gün theseus'un sürülerini çalar. theseus bunu fark eder ve onu kovalamaya başlar. peirithoos çarpışmağa karar verir, theseus'un karşısına çıkar…ama theseus öyle yakışıklıdır ki peirithoos onu görür
görmez aşık olur. diz çöker kahramanın önünde. böylece birleşen iki kahraman peirithoos ölene dek ayrılmayacaklardır.

erkekliğin doruğu, gücün atası, muhteşem maskülenite herakles ise öncelikle lidya kraliçesi omphale yanında kaldığı sürece kadın elbiseleri ve iş işlemek benzeri uğraşlar ile yaşamıştır. bu konu tüm rönesans ressamlarının betimlemekten bıkıp usanmadığı bir konudur.
http://www.wikigallery.org/paintings/266501-267000/266651/painting1.jpg
http://www.bonzasheila.com/stories/heraklesomphale.html

kahramanın, giyinmesine yardım eden(!) güzeller güzeli bir delikanlı olan hylas adlı bir de oğlanı vardır. çok sever hylas'ı. birlikte argonoutlar seferine katılırlar. gemi
mysia'ya gelince hylas su aramak için karaya çıkar ve güzelliğine vurulan
nymphe'ler tarafından kaçırılır.

hylas'ın bir türlü dönmediğini gören herakles aramak üzere diğer yiğitlerle karaya çıkar ve uzun uzun delikanlıya bağırırlar. ama hylas geri dönmez. sonunda hylas'ı yitirdiğini iyice anlayan herakles öylesine acı çeker ki, sağa sola saldırıp üstünü başını yırtmağa başlar.

hylas'tan sonra herakles'i de yitireceklerini anlayan argonoutlar efsanevi kahramanı ancak bağladıktan sonra zorla gemiye bindirip yola koyulabilirler. ünlü antik çağ coğrafyacısı strabon uzun süre gemlik'te hylas adına festival düzenlendiğini ve burada insanların alay halinde çevreye yayılıp hylas'ı arar gibi ismini bağırdıklarını yazmıştır.

iliada destanının yarı-tanrı kahramanı achilleus da silah ve yatak arkadaşı patroklos'u yitirince benzer bir "krize" girmiştir. (detaylı bilgi için bkz. myrmidon'lar tragedyası.) patroklos yiğit bir savaşçıdır. ancak yine de patroklos'u kendinin katılmadığı bir muharebeye meraklı anneler gibi yollamaktadır. bu durum bir kahramanlık öyküsü okumakta olan okuyucuya hayli ilginç gelir.

illiada xvi/85
"troialıları gemilerden kovdun mu geri dön"
(…)
"kente kadar (orduya) önderlik edeyim deme"
(…)
"kurtuluş ateşi parlar parlamaz gemilerin üzerinde,
hiç durma bak geriye dönmeye,
bırak onları (akhalar ile troialıları), kozlarını paylaşsınlar ovada"

oysa yine de savaş sırasında patroklos ölür. bu haberi alan achilleus ise aynı herkül
gibi saçını başını yolar kederden!

illiada xviii/20
(…) akhilleus'u kapkara bir yas bulutu kapladı,
iki eliyle aldı ocağın küllerini,
döktü başının üstüne, kirletti güzelim yüzünü.
mis kokulu gömleği bulandı kapkara küle.
sonra uzandı boylu boyunca tozun toprağın içine,
elleriyle çekip kopardı, kirletti saçlarını.

ilk eşcinsel ilişkiden sonra yapılanlar

balkona (oteldeydim) çırılçıplak çıkıp dans etmiştim. üstelik müzik filan yoktu!

hem genelgeçere ters düşen birşeyler yapıp baş kaldırmıştım baskıya... ama en önemlisi: süper bir orgazmdı. her noktam boşalmıştı. daha doğrusu her noktamdaki tutsaklar, birikmişler, boşalmıştı.

süper bir partnerim yoktu aslında. yaşadığım daha çok yıllarca çekilen duvarların gümlemesydi.

sanki leş gibi bir bedenle çivileme denize, ama gece denizine, dalmak gibiydi.

kadın bedeni üzerinden iğrenç küfürler

(bkz: erkek eşcinsellerin kadın bedenini pek de kafaya takmasalar da ciddiye alıp sorumluluk duymaları)

eklemeden duramayacağım:
aybaşın mı tuttu?
amcık hoşafı.
veriyo.
açmış nah buraya kadar!

bu liste uzatılabilir, hiç de değeri yok. önemli olan bu pespaye lafları üreten aç, dengesiz, yalnız kimselerin gayler için de taşınması zor laflar üretmeleri.

kadınlarla aynı kefeye konmak beni hep rahatsız etmiştir; ki, bazı heterolar, bazı "ful aktifler" bu şekilde davranıyorlar. geyler, tıpkı kadınlar gibi, kimilerinin pis laflarla egolarını tatmin ettikleri yemler! oysa kendi cinsimden -yeri gelince- hoşlanmam, karşı cins ile benzer görülmeme neden oluyorsa burada büyyyüüüük bir pislik var demektir. bu pisliğin abarmasının nedeni belki erkek olduğumuzu hatırlayıp o "gariplere" yeterince tepki vermemek.

yanlış (ya da çok kişiyi rahatsız edecek) birşey söyleyecek olabilirim; ancak demirtaş gibi bir politikacının, kürt milliyetçisi olmayan birçok kimsenin bu denli sempatisini kazanmasının bir nedeni de acaba terör (evet, kelime bu) değil mi? "ağlamayan çocuğa süt verilmiyor" mu? dişlerini gösterip bazen de ısırmayınca hep "okka altına" mı gidiyorsun?"

bu konu, üzerinde ciddiyetle durulması gereken dinamikler içeriyor. bu yüzden biz gayler -belki de- bu kadar gök kuşağı rengi olacağımıza -hani nasıl diyeyim- biraz silahlanıp, erkek olduğumuzu göstermemiz mi gerek acaba?

yoksa o ortama hiiiiç bulaşmayıp, onlara rahat ve neşeli olmayı öğretmemiz mi?

gerçekten bilemiyorum.



ayı sözlük yazarlarının merak ettikleri

"göt oğlanı" olmanın altından kalkılamayacak kadar aşağılayıcı bir konum sayılmasının nedenini merak ediyorum.

bu kanıdaki adamların çoğunun da islam dininden olması şaşırtıcı; çünkü cennetteki memeleri yeni sertleşmiş hurilerin counterpart'ı gılmanlardır; islam, erkekegemen bir din olduğu halde "ful aktifler", ya da kahraman heterolar değil! bir diğer deyişle kuran'da güzel ve eşcinsel olduğu hissedilen erkekler, tıpkı güzel kadınlar kadar değerli olarak algılanmış; hiç de aşağılık bir konumda sunulmamış. bu değerli ve seçkin konuma ful aktifler, heterolar layık görülmemiş.

bu sözlerime karşı "cennete girecek eşcinsel erkekler de düşünüldüğü için gılman modelinden söz edilmiş" denilebilir. oysa bu sefer de kuran'ın "eşcinsel erkekler ille de genç ve yakışıklı erkeklerden hoşlanmaz, bear diye bir kavram var" şeklindeki gerçekten bihaber olduğu gibi rahatsız edici bir düşünce doğar.

sözün özü merak ediyorum: neden bu ülkede (inglizcede "götveren oğlan" benzeri bir küfür duymadım) anal seks seven güzel erkek olmak enayi / ahmak/ zavallı/ aciz/ güçsüz/ iradesiz/ kadınsı olmak biçiminde algılanıyor?

sadece p sadece a

evet, sadece p yim... 3 kere evlendim, hala hanım partnerlerim var, yine de erkeği beceremiyorum.

evet, yarak yemeği de çok seviyorum, bunu söylemekten -çok canımı yakacak tepkiler alsam da- vazgeçmiyorum.

hiç de feminen beden dilli biri değilim, hala da cute bir erkeğim.

bunları yaşıyorum, demek ki varım.

klase/kategorize etmeyin, ötekileştirmeyin, sınırlamayın, çözümlemek adına kısıtlamayın. bu dünyada alınan kaç nefes varsa, o kadar da farklı gerçek var.

yok aslında birbirimizden farkımız... ama hepimiz farklı farklıyız.

bırakın isteyen sadece a olsun, ya da p, veya versatile. hiç olmazsa bu "gay" (neşe) ortamında "vay, şu da bunu yaptı" biçimindeki suçlayıcı ataerkil yaklaşım olmasın.

herkes rahat konuşsun, istediğini söylesin. dydukları saçma gelen bile en azından "tamamdır, sıkıntı yooook, rahat ol, kasma" desin.

gülelim, eğlenelim, gay olalım.

missstiffany

bir yere mi gitmiş? pek anlamadım?

birkaç kere yazıştım, pek de tanımam; ancak diğer bazı trans kadınlar gibi x kromozomunun verdiği anlayış, sevecenlik, uyum, şefkat, besleme gibi niteliklere yabancı.

edit: bazı dostlar neler olduğunu sormuşlar açıklayayım: bir entrymde "eşcinsellik, kadınsılık ile eş görülüyor, translar kültürlerini bizden iyi yayıyorlar" mealinde bir şey yazdım. durduk yerde bana mesaj attı, transları sevmiyor musun yok bilmemne... bir de alıntı "fazla dolanmayın ortalıktaya da getirmişsin(kiimseciklerin ne haddi ne gücü yeter buna)" nereden çıkartmılş bunları? valla ağzım açık kaldı. öyle ağırıma gitti ki upuzun yanıtlar yazdım, inanılmaz ölçüde "alttan alır" cevaplar verdim; tamamen yanıldığını, hatta bir zamanlar bir trans erkekle ilişkim olduğunu, çektikleri sorunları yakından bildiğimi anlattım. ancak dinletmenin imkanı yok. isteyene onun yazdığı mesajları ve benim yanıtlarımı yollayabilirim.

bu sözlükte hazzetmediğim tek erkektir. missmiş... atacı, yani baskıcı, "illa dediğim olacak, kimse benim doğrularıma karşı çıkamaz" tipi erkeğin önde gideni.

kimse bir diğer yazar kendi gibi düşünmüyor diye mesaj atıp kabadayılık etmeyecek!

edit: yazdığım -o kişiyi değil, onu sevenleri sivri bir dille eleştirdiğim- için kuma'yı rahatsz etmiş. haklıdır. bu yüzden entrymi siliyorum.

ekleyeyim: o kişi hakkında düşüncelerim aynıdır. kimse hoşuna gitmeyen entry görünce gagalamaya ve susturmaya çalışmayacak. erkekçe ağırbaşlılıkla, ya da kadınca hanımefendilikle karşılayacak.

ensest ilişki

satanizm sanılan paganizmde çocuklara ilk cinsel deneyimi ebeveynleri verir. (kedi kesen, alelacayip makyajlarla insanları korkutmaya çalşırken kendi korkularını sergileyen -sapık asla demem- bana aşırı garip gelen kimselerin din diye ortaya sürdükleri sistemden söz etmiyorum; doğaya, özgürlüğe, farklı bir moral sisteme göre yaşayan kimselerin inancından bahsediyorum)

birçok kimseyi "rencide edici" bir düşüncedir bu. ancak biraz yüreklice düşünürsek farklı sonuçlara varmak olası: ilk cinsel ilişki, ayıp sanılan bir eylemi, büyük olasılıkla gizliden gizliye, suçluluk içinde uygulamaktır. bu yüzden ilk deneyim cesaret ister. arzu yaratır bu cesareti. korku dizginlenir ve cinsellik denenir. yine de sonuç hüsran olabilir; deneyimsiz tarafta ciddi travmalar yaratabilir. sonucun başarısı partnerin deneyimi, sabrı ve iyi niyeti ile yakından ilişkilidir.

bu riski almamanın yoldur belki de bir insanın ilk deneyimini onu en seven kişi ile -değim yerindeyse güvenlik içinde- yaşaması. bir oğlana en yakını annesi, bir kıza da en yakını babasıysa neden bu "en yakın" kimseler cinsel enerji denilen enerjiye kapıları "usulünce" açtırmasınlar? bu uygulama ebeveynlerce bir zevk değil, bir görev olarak algılanır, bir çeşit terbiye süreci (bedeni terbiye etmek) olarak üstlenilir ve dikkatle yapılırsa birçok bireyin cinsel hayatının ilerideki yaşlarda daha sağlıklı olacağını düşünmeden edemiyorum.

pkk

türk yasaları dışı gerilla örgütü.

babaannem onları şöyle anlatırdı: "kış günü bellerine kalın kemerler sarıp beyaz gömlekle dışarı çıkar üşümezler, her gün biri diğerini bıçaklar, yere çukur açıp yemeklerini oradan yerler."

12 eylül öncesinde ameliyat oldum. seçtiğim özel hemşire arkadaşımdı, tatlı minik bir kızdı, kürttü. 12 eylül sonrasında tutuklandı, militan olduğunu öğrendik. 2 yıl sonra görüştüğümüzde gördüğü elektrik işkencesini şöyle anlatmıştı: "ilk verdiklerinde baktım, ben buna dayanırım dedim."

2001 yılında, doğu beyazıt'a yaptığım sponsor destekli yolculukta hasb-el kader tanıdığım, beni iki gün boyunca ağırlayan bir diğer tövbeli militan şöyle konuştu: "elektrik yedim... ciğerlerimde hastalık vardı, iyi geldi."

kürtler ve pkk militanları hakkında tüm bildiklerimi bilgilendirmeye amacı ile -tamamen tarafsızca- yazdım.

kendi beynimden de bir katkı yapayım:
- kötü şartlar, kötü insanlar doğurur.
- büyük öfkeler, büyük düş kırıklıkları sonrası çıkar.
- sadece güçsüzler şikayet eder.
- son 20 yılda bu ülkede güç/itibar/statü, silahtır.

depresyon

sadece can sıkıntısıdır. boğulmuşluktur coşamamaktan!

önceleri "moralin mi bozuk"tu, sonra "bunalım"dı, ardından "stress" oldu... ve de "depresyon"... post moderni "panik atak".

biliyorum: manik-depresiv ile depresyon ayrı şeylerdir... sözde! aslında hepsinin tek bir nedeni vardır: istediğin gibi sikişememek! özgür olmamak! yönetilmek! ve bundan pek de pis şekilde bunalmak...

o depresyondaki, ya da panik atak hastasını (nasıl da orgazm olur gibi derler "beğğn panik atak hastesiyiığğmm") bir hey-hey-de-hey-hey orji ortamına sok. etrafında bir sürü onu isteyen, acayip şekilde becerecek (ya da aşık filan olacak, ev kuracak) zevat olsun. bakalım bir boku kalacak mı?

erkek severlik

ağırbaşlılığı, zorlukları omuzlamayı, az ve öz konuşmayı, sadece gerekince anlatmayı, soğukkanlılığı, edebi ve adabı, o farklı gücü bilmektir erkeklik. ve de bunları sevmektir.

bize ibne derler... bizler belki de -heterolardan bile- daha gerçek erkekleriz.
Henüz takip ettiği biri yok.