sabahleyin erekte olarak beni uyandıracak bir penisim olmamasına rağmen, her sabah seks isteğiyle uyanarak kız arkadaşımın dalga konusu olmama sebep olan durum.
-yine sabah ereksiyonu mu oldun sen? sorusunu bir kadının benim kadar çok duyması hiç de normal değil.
başlığı görünce servet-i fünun'a bağladım ama sinema yönüyle ele alınmış.aynı zamanda tevfik fikret, mehmet rauf gibi servet-i fünun yazarlarının yerleşmeyi düşündüğü hayal ülke, yeşil yurt.
bırak yeni zelanda'ya gitmeyi abdülhamit'in istibdat dönemi nedeniyle istanbul'un dışına bile çıkamamış adamlar o ayrı.
ülkemizde hangi şehirde yaşadığı, güzel veya çirkin olması, açık veya kapalı giyinmiş olması fark etmez; taciz, tecavüz ve saldırı tehlikesiyle karşı karşıyadır.
kendisi gibi olmayan her şeyi garipsemeyi, sevmemeyi, iğrenmeyi öğrenerek yetişmiş homoseksüelin kendisi gibi olmayan eşcinsele duyduğu nefret olarak tanımlanabilir.
kadınsı erkeklerden iğrenen adam gibi gayler ve erkeksi kadınlara küçümseyerek bakan kadın gibi lezbiyenlerle doludur ortalık. tam tersi de geçerlidir tabi.
ne zaman ki burada "erkek cinayetleri" diye bir başlık açılır o zaman ülkemizde çok ciddi bir şeyler değişmiştir, kadın ihtilali falan olmuştur diye düşünmeme sebep olan başlık.
cafe de flore filmi ile orijinalinden daha güzel bir coverı olduğunu fark edip etrafımdaki herkesi hastası edene kadar çabaladığım sakin, naif, öpülesi, sarılıp uyunası şarkı. cover için tık tık.
bazı erkekler beyaz atlet yerine siyah atlet giyerek daha az itici olmaya çalışsalar da kaçarı yoktur. rengi ne olursa olsun atlet yıllar yılı kıllı göğüs ile bütünleşmiş bir görüntüye sahiptir bende.
kadın-erkek fark etmez kılsız göğüs tercih etmem ise benim ne kadar istikrarlı(!) olduğumun göstergesidir.
pop-art akımının en popüler temsilcisidir. biseksüel olduğu söylense de ben aseksüel olduğunu düşünmekteyim. hatta 59 yaşına kadar annesiyle birlikte yaşamış bir adamın aynı cümle içinde seks kelimesiyle birlikte anılması bile saçmadır kanımca.
muhtemelen en fazla emre aydın, yüksek sadakat, barış akarsu falan dinlediği halde kendini rockçı, metalci diye tanımlayan insandır. makbul olanı ise rock-metal dinlediği halde bu grupların tişörtünü giymeyendir.
kel erkek sevmediğimi fark etmem için üç tane kel adamla yatmış olmama sebep olan er kişilerdir. hatta bu kel arkadaşlardan bir tanesi sonradan saç ektirdi de fotoğrafını gördüğümde adamla şimdi değil de kelken yattığıma bir süre dertlendim. sonra geçti.
yirmi altı yaşında bir hayranı olarak artık ergenliğimin hatırına sevdiğim şair/yazar. tabi bunda küçük iskender'in pek bir suçu yok, suç şimdinin ergenlerinde. bu kadar sosyal medya malzemesi olmak, popili olmak hiçbir yazara yakışmadığı gibi ona da yakışmamaktadır.
ama lise yıllarında okuduğum, şu an çizgisini değiştirmiş olan ama o zamanlar edebiyat dergisi olan, leman tarafından çıkarılan "yeni harman" adlı dergideki bir öyküsünü aradan geçen 7 yıla rağmen unutamadığım yazardır. öykü iki lezbiyeni anlatır. kadınlardan biri hiç konuşmaz ve diğerini hep tersler. terslenenin iç sesi bir noktada "bir tek annemle sevişmeyeceğim" der. bu cümle hâlâ bugün okumuşum gibi aklımdadır. öykü tersleyen lezbiyenin diğerine "sürtünme sürtük" demesiyle biter. aslında ortada bir aşk hikayesi vardır o ayrı.
edebiyat mezunu olduğumu söylediğimde "haaa mefalü mafailü yani" gibi saçma sapan tepkiler aldığımdan, kimsenin bu konudaki bilgisinin bırak kendi lise bilgisini hababam sınıfı edebiyat dersi bilgisinden bile ileri gitmediğini düşündüğüm osmanlı döneminde saray ve çevresinde gelişmiş bir edebiyat türü.
eski türk edebiyatı hocamız 42 yaşında, profesör ve bekar olduğundan mıdır nedir bel altı fıkralar anlatmaya pek meraklıydı. bu yüzden divan edebiyatındaki eşcinsel ilişkilerden de bahsetmeye bayılırdı. bu anlattığı eserlerden en ilginci de 15. yy.'da mercimek ahmed tarafından farsça'dan osmanlıca'ya çevrilen kabusname adlı nasihatname tarzındaki kitaptır.. kitabın 11. yy.'daki yazarı olan padişahın, oğluna bıraktığı nasihatlar arasında erkek hizmetçileriyle (oğlanlarla) sevişirken onlara nasıl davranması gerektiğinden, karısını hor kullanmamasını cinsel isteğini başka kadınlarla tatmin edip karısıyla sadece ara sıra yatmasını tembihleyen kısımlar mevcuttur.
iki kişi arasında kaldığını düşünen insan aslında iki kişi arasında kalmamıştır.şöyle ki; iki kişiye aynı anda aşık olunamayacağına göre, aynı anda derken zaman anlamında aynı gün mesela iki kişiye birden aşık olunamayacağına göre. elde var birdir, sonra biten heyecan, kayan gönül, daha iyisini bulmuş olmak gibi sebeplerle bir başkasına kayılır. iki kişi arasında kalmak da bir öncekine tekmeyi basmayı göze alsam mı, yoksa düzenimi bozmasam da bununla devam etsem mi kararını verirken geçen süreçtir.
eşcinseller arasında bile biseksüel olduğunu söylemeden önce iki kere düşünmek zorunda kalan insan türüdür. (bkz: ben ) çünkü bifobik bir yaklaşımla karşılaşması neredeyse kaçınılmazdır.
heteroseksüellerin arasında bile daha kolay kabul görürken, eşcinseller tarafından genelde anlamazlıkla karşılanmaları ise tam bir çelişkidir.
kadınlardan hoşlanan kadın. evet tanımın başında kadın dedik mi? şimdi gayet normal bir kadın canlansın gözünüzde, bir de onun hoşlandığı, öptüğü, aşık olduğu, seviştiği bir kadın var. yine gözünüzde normal bir kadın canlansın. canlandı mı? söz konusu bu iki kadının ilişki yaşama hali. her gayin feminen görünmesi gerektiği yanılgısı gibi* her lezbiyenin de maskülen görünmesi yanılgısı* vardır. androjenlikte bir buluşabilsek kafada hiç soru işareti kalmayacaktır kanımca.
merkeze insanı alan felsefe. söz konusu durum ne olursa olsun insanı sevmek değil eylemlerin temeline insana faydalı olmasını almak, bu faydayı her şeyin üstünde gözetmektir.
içip içebileceğiniz en lezzetli şaraplardandır. içimi kolaydır, aroması yumuşaktır. süryani şarabından sonra diğer şaraplar çok tatsız tuzsuz gelecektir. mardin'e gidip de bir şişe getirmeyen insanla irtibatın kesilmesi, bir daha konuşulmaması gerekir.
bugün gerçekleştirdiğim eylem. ales'e girmeden önce kadınlar bir tarafta erkekler bir tarafta sırayla hemcinslerimiz polisler tarafından aranıyoruz. önümde butch diye tabir ettiğimiz erkeksi görünümlü bir kadın vardı. orta yaşlarda gayet düzgün görünümlü bir polis kendisini aramadan önce şöyle bir durdu baktı ve kadına erkekler diğer taraftan dedi. kadın biliyorum ben kadınım dedi. kadın polis uzaylı görmüş gibi baktı kendisine. o sırada yanımda en yakın kız arkadaşım var ve acaba bizimki ne olay çıkaracak der gibi bana baktı. o sırada kadın çakmakla sigara var bırakıyor muyuz dedi. polis de evet deyince sıradan ayrıldı. kadın gider gitmez polis yanında kendilerine yardım eden üniversiteden olduğunu tahmin ettiğim kadına dönüp "ayy ne bileyim ben erkek gibi ekiekiekiki" diye yavşak yavşak sırıttı. içimden hadi sıçtın ablacım sus da sıvama diyorum. görevli kadın da "hoca üstelik" dedi. buna rağmen kadın hala sırıtmaya, çok şaşırmış gibi yapmaya devam ediyor. polis beni ararken aramızda şöyle bir diyalog geçti;
edie: homofobiksiniz galiba.
kadın polis: ayy şey evet. (homofobiğin ne demek olduğu hakkında hiçbir fikri yok) ne bileyim çekindim birden aramaya, dokunmaya.
edie: merak etmeyin ısırmazlar.
kadın polis: !'^+%&/(
edie: merak etmeyin diyorum rahatça arayabilirsiniz, gülünecek bir durum yok yani.
kadın polis:!'^+%&/(
kadın bozulmuş bir şekilde bana bakarken en yakın arkadaşım hadi geçelim biz o zaman dedi ve içeri girdik. ama bende tabi sınav öncesi bir sinir zıplaması ki anlatılmaz. içimden umarım kocan gizli gaydir, ya da çocukların eşcinseldir diyerek olay yerinden uzaklaştım. **
benim de heteroseksüel arkadaşlarım var. tercihinize saygı duyuyorum deyince kızdılar yönelim bir kere bu biz seçmedik dediler. ben pek inanmadım etraflarındaki hetero arkadaşlarından etkileniyorlar gibi geliyor bana, ne bileyim sanki trend bu diye böyle davranıyorlar. yoksa kaç senedir tanıyorum hiç öyle evlenip, çoluk çocuğa karışacak insanlar değiller ama anlamasam da saygı duyuyorum tabi.
eşcinsel olduğumu bilmesinler canım ne gerek varcıların hepsi aileleri tarafından anlaşılmayacağından ve bu açılmanın anne/babayı geceleri uykusuz bırakmaktan başka işe yaramayacağından emindirler. (bkz: ben dahil)
sadece kendilerini seven kendi içinde örgütleşmiş örgüt. herkesi aramıza alalımdan çok biz kendimize bakalım mantığıyla işler yapıyorlar. her ne kadar sosyal medyadan takip etsem de bu kapalılıklarıyla itici gelen oluşum.
defalarca okumuş hatta aylarca yüksek lisans dersinde işlemiş olmama rağmen bir dakika sıkılmadığım ama filmini izlerken buhranlar geçirdiğim kitap. öyle hollywood filmleri sevdalısı bir insan da değilimdir hatta bağımsız sinema, sanat filmi diye insanların burun kıvırdığı birçok filme hayranımdır ama anayurt otelini izlerken kelimenin tam anlamıyla kabız oldum, sevmedim sevemedim. *
ülkemizde genelde bu hastalığa sahip olanların "iğrenç" kelimesiyle kendilerini ele verdikleri durum. algısı ve anlayışı kendi hayatında da yüksek, eşcinsellik konusunda bilgisi olmayan insanların ne yaparsa yapsın aşamayacağı durum. sadece homofobik değilmiş, anlıyormuş gibi yaparlar ama bir heteroseksüelin homofobiden yüzde yüz arınık olacağına beni kimse inandıramaz.