fiddy

Durum: 387 - 0 - 0 - 0 - 07.02.2013 22:38

Puan: 7530 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

-
  • /
  • 20

kadın sesi değmiş şarkılar

bülent ortaçgil, birsen tezer, jehan barbur ve ceyl'an ertem'in 20 aralık 2012 gecesi gerçekleştirdiği ve internet üzerinden canlı olarak da yayınlanan konserin ismidir.

konser gerçekten muhteşemdi, fakat hep beraber şarkı söyledikleri sırada bağlantımın gitmesi ve şarkının sonuna kadar tekrar bağlanamamam beni laptopu duvara savurmanın eşiğine getirmiştir.

bahab

metis'in 2012 için çıkarmış olduğu " olmayan kelimeler" adlı ajandasındaki olmayan kelimelerden ilkidir.

meltem ahıska'nın yazısına göre tam tanımı: "bahab, beklenmeyen ama uzun süredir düşü kurulmuş, belki önceden hayal bile edilememiş bir karşılaşma anında duyulan geniş ve derin sevinci imliyor."

alone again

jay-jay johanson'un insanın ağzına sıçan parçalarından biridir.

how could a love like ours come to an end
we had it all but lost it 'round the bend
there's something that i'll never understand
why now it seems like hurting's close at hand

but i'm alone again, alone again
though the years that pass divide us
i am alone again, alone again
something'll never keep us apart

there's one love left between us that will stay
when memories can slowly fade away
though feelings changed ever since we met
our little daughter won't let us forget

but i'm alone again, alone again
though the years that pass divide us
i am alone again, alone again
something'll always keep us close

i see her one weekend now and then
i've realized i'm like a long lost friend
she has your eyes, your funny little smile
her lovely laugh brings you back for a while

but i'm alone again, alone again
though the years that pass divide us
i am alone again, alone again
our little daughter keep us close

http://ayisozluk.com/lnk/alone

atlas hands

benjamin francis leftwich'in kısa olmasına rağmen tatlı mı tatlı olan parçası.

take me to the docks, there's a ship without a name there
and it is sailing to the middle of the sea
the water there is deeper than anything you've ever seen
jump right in and swim until you're free

i will remember your face
'cause i am still in love with that place
but when the stars are the only things we share
will you be there?

money came like rain to your hands while you were waiting
for that cold long promise to appear
people in the churches started singing above their hands
they say, "my god is a good god and he cares"

i will remember your face
'cause i am still in love with that place
when the stars are the only things we share
will you be there?

i've got a plan, i've got an atlas in my hands
i'm gonna turn when i listen to the lessons i've learned
i've got a plan, i've got an atlas in my hands
i'm gonna turn when i listen to the lessons i've learned

http://ayisozluk.com/lnk/atlas

urechis unicinctus

adını bilmediğim bu deniz canlısıyla karşılaşırsa güzel vakit geçirebileceğini düşündüğüm deniz canlısıdır.

tıp fakültesi

prensesin uykusuyum

çağan ırmak redd'in prensesin uykusuyum parçasından etkilenip, aynı isimli bir de film çekmiştir.

çok güzel bir filmdir, türk sinemasında izlediğim en güzel animasyon sahnelerden birini de içermektedir.

kardiyoloji

beni yaşamaktan soğutan, bir türlü bitmek bilmeyen, "abi bu ne yeeaa?!" cümlesini günde asgari 5 azami 15 kez kurduran, inanılmaz detaylı, vücudun en önemli sistemlerinden biri olan dolaşım sistemini kendine konu edinen, kalp rahatsızlıklarıyla ilgilenen tıp uzmanlık alanıdır.

alttaki yazara soracaklarım var

şimdiye kadar karşılaştığın güzel olan her şeyi bir düşün; kitaplar, müzikler, fotoğraflar, manzaralar, yemekler, kokular vs.
şimdi de hayatında öyle bir insan olduğunu düşün ki, dünya üzerinde var olan bütün bu güzel şeyler onun için, onun sayesinde varmış gibi olsun. dinlediğin her şarkı onun için yazılmış, yediğin her yemek dudakların onunkilerle birleşmiş olduğu için güzel sanki, gördüğün her manzara içinde bir yerde * o da olduğu için çarpıcı, ay onun için doğuyor sadece.

elliot'un bir sözüyle de özetlenebilir: "she was the still point of the turning world." *

alttaki; uykusuz en fazla kaç saat dayanabildin?


- - - - -
edit: sayfam yenilenmediği için diğer entry'yi görmedim, onun da cevabını vereyim.

evet, çok kez pişman olduğum oldu. sevdiğim kadını unutmak için rastgele bir sürü insanlar beraber olduğum bir dönemde her sabah kendimden iğrenerek uyanıyordum.

nasıl olsa midemde karışacaklar

babamın sürekli kurduğu cümledir.

ben tabağımdaki yemeklerin birbirine temas etmesinden hoşlanmıyorum ve salata için ayrı, yoğurt/pilav için ayrı tabak kullandığım çok olur, babam da hep benimle dalga geçip bu cümleyi kurar, "önemli olan benim ağzımdaki tat!!" diye az kavga etmedim.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

jaydiohead - lucifer's jigsaw

sevgili arıyorum

hiçbir zaman kurmadığım cümledir, "sevgili istiyorum" deyip arayışa çıkmadım hiç, genelde gökten düşmüş gibi birileri çıktı karşıma ve "o benim sevgilim olmalı" dedim. birkaç istisna haricinde, hepsi de oldu.

diğer zamanlar için (bkz: fuck buddy)

ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketler

izlemediğin bir filme ithafen yapılmış bir flash oyununu 1.5 saat boyunca hiçbir şey anlamadan oynamak.

hetero ortamda sosyalleşmek

eğer bulunduğunuz hetero ortamda eşcinsel olduğunuz biliniyorsa kabus haline gelebilir, nitekim geliyor.

hetero erkeklerin "hiç erkeklerle olmadığına göre, sen şimdi bakiresin değil mi?" , "oyuncak falan kullanmayın, beni sevgilinle aranıza alabilirsiniz, ehe ehe" , "erkeklerden neden nefret ediyorsun peki?" , "sen kadın olan mısın erkek olan mı?" şeklindeki cümleleri;

hetero kadınların "en iyisini yapıyorsun yaaa, erkekler tam bir pislik, ben de mi lezbiyen olsam acaba?" , "neden bana gülümsedin? yanlış anlama, ben normalim." , "ya siz şimdi nasıl yapıyorsunuz, şeyi, nasıl şey yapıyorsunuz?" , "sen kadın olan mısın erkek olan mı?" * , "benim iş yerimde bir eşcinsel adam/kadın var, onu tanıyor musun?" * şeklindeki cümleleri insanı çileden çıkarabiliyor.


homofobik yaklaşımlara girmiyorum bile, bunlar sadece en iyi olan örnekler.

sevgiliyle dizi izlemek

izlenen diziye göre sonuçları değişebilecek durumdur.

sevgiliyle the l word izlenirse, bölüm sonuna gelmeden sevişmeye başlama olasılığınız yüksektir.

yok eğer izlenen dizi friends ayarında bir diziyse kucak kucağa oturup, gülerek, keyifli saatler geçirilebilir. *

camembert

oruchuban ebichu adındaki animenin başrol karakteri olan ebichu adındaki farenin en sevdiği peynir türüdür.

alacakaranlık

güneş doğmadan hemen önce veya battıktan sonra hemen sonra görülebilen yarı aydınlık durumu belirten kelime, "twilight" saçmalığı ortaya çıkana kadar çok sevdiğim fakat artık kullanamadığım kelime.

balloon ride fantasy

monocle city parçalarını şans eseri keşfedip aşık olduğum, 6 kişilik indie-pop grubu.

çalar saat çalmadan önce uyanmak

eğer dışardan bir müdahale olmaksızın * gerçekleşmişse çok tatlı olabilecek bir durumdur. bu zaman dilimini günlük rutinin dışında bir süre kazanmış olmanın verdiği mutlulukla, kahvemi yapıp, rahat bir koltuğa oturup psikolojik olarak kendimi güne hazırlayarak geçiririm genelde.

diş hekimi

lisedeyken tıp isteyen pek çok gencin mottosu "tıp olmazsa diş yazarım"dır, bu sebepten ötürü asıl isteği hekim olmakken dişçi * olan pek çok kişi "dişçi değil, diş hekimi!" şeklinde düzeltmeler yaparak, "tüm derslerimiz aynı zaten, bir de bizde el becerisi çok önemli" diyerek kendilerini iyi hissetmeye çalışır. tıpçılar ise kendilerini onlardan üstün hissettiği için * onları küçümser.

tıpçılar ve dişçiler arasında gerek üniversite süresince, gerek iş hayatında bu gerilim sürer. tabi ki herkes böyle yaklaşmaz, fakat her tıpçı ve her dişçi bunun bilincindedir.

büyük hastanelerde dişçileri kimse adam yerine koymaz çünkü hastanelerde inanılmaz bir hiyerarşi mevcuttur, ve bu düzende dişçiler gerçek hekimler olmadığı için en altlarda yer alır, en üstlerde ise cerrahlar bulunmaktadır.


edit: bir tıpçı olarak dişçilerle bir alıp veremediğim yok, pek çok diş öğrencisi arkadaşım var ve onların işi de gerçekten zor, bir yere kadar eğitim yakın olsa da 2. sınıftan itibaren yollar ayrılıyor ve farklılaşıyor, hekim değiller ve öyle olduğunu iddia edenler beni geriyor.
  • /
  • 20
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 387

hobisi gizli pasiflik olan heteroseksüel

benim yakın bir hetero arkadaşımla konuşmuştuk bunu, kendisi anal uyaranlardan zevk aldığını kabul ediyor, kız arkadaşlarıyla da çeşitli deneyimleri olmuş * henüz denememiş ama sevgilisine strap-onla pasif olabilirmiş dedi mesela, ama bu adam hetero yani. ben özellikle konuştum, beni de biliyor, açık görüşlü de bir arkadaş, gizlemezdi yani benden eğer eşcinsel olsaydı. sorduğumda söylediği şey:

"bana erkekler çekici gelmiyor, kadınlar beni tahrik ediyor, öyle erkekliği göt deliğiyle bağdaştıranlardan da değilim, zevk alacağım bir şeyse niye yapmayayım?" dedi bana, ki haklı. *

böyle de bir versiyonu var yani bunun.

kıbrıs

memleketim. oradayken rahat edemediğim, orada değilken özlediğim, akdeniz'in 3. büyük adası.

fahiş fiyatlardan bahsedilmiş, haklısınız çok pahalı kıbrıs'taki fiyatlar, bunun sebebi de ticaret yapabildiğimiz tek yer olan tc'nin %50 gümrük vergisi alması. gazetelerde, dergilerde falan görmüşsünüzdür, kktc fiyatı neredeyse 2 kat daha pahalı her şeyin.

ingiliz hayranlığı konusuna gelince, böyle bir durum yok. varolan durum şu: kıbrıs'taki savaş ve politik belirsizlik sebebiyle yüzbinlerce kıbrıslı ingiltere'ye göç etti, kıbrıs'ta yaşayan kıbrıslı türk sayısı, ingiltere'de yaşayan kıbrıslı türk sayısından daha az. yurtdışında yaşayan bu insanların çoğu, gayet anlaşılabilir bir şekilde, bir süre sonra memleketlerine dönmek istediler, 20-30 sene ingiltere'de yaşadıktan sonra ister istemez ingiliz kültüründen alışkanlıklar kalıyor.
kıbrıs'taki eğitim sistemi zamanında ingilizlerin kıbrıslı rum ve türk öğrenciler için ortak olarak hazırladığı eğitim sistemiydi, kktc'nin en iyi okulları türk maarif kolejleri (eski adıyla, ingiliz koleji), 100% ingilizce eğitim veriliyor bu okullarda, üniversite başarı oranı da inanılmaz yüksek. doğal olarak, pek çok genç bu okulları kazanmak için çabalıyor ve ingiliz sisteminde eğitiliyor. ben öss öğrencisiydim, lisenin son 2 yılında farklı şekilde ders almaya başladım ve açıkça söyleyebilirim ki türkiye'nin sisteminden en az 4 kat daha iyiydi o sistem.
ada ingiliz sömürgesiyken ingilizler buraya kendi sistemlerini oturtmak için bayağı uğraşmışlar, hala daha devlet okulları dahil tüm okullarda 1. sınıftan itibaren ingilizce dersi veriliyor, turizm açısından da önemli bir yer olunca, aşağı yukarı herkes rahatça ingilizce konuşabiliyor.
bu tarz sebeplerden ingiliz kültürünün etkileri görülüyor kıbrıs'ta (trafik de soldan mesela) fakat bu hayranlıktan değil, yerleşmiş ve mantıklı sistemler olduğu için.

ayrıca, yavru vatan tanımını sevmiyorum, sevmeyeceğim.

hetero ortamda sosyalleşmek

eğer bulunduğunuz hetero ortamda eşcinsel olduğunuz biliniyorsa kabus haline gelebilir, nitekim geliyor.

hetero erkeklerin "hiç erkeklerle olmadığına göre, sen şimdi bakiresin değil mi?" , "oyuncak falan kullanmayın, beni sevgilinle aranıza alabilirsiniz, ehe ehe" , "erkeklerden neden nefret ediyorsun peki?" , "sen kadın olan mısın erkek olan mı?" şeklindeki cümleleri;

hetero kadınların "en iyisini yapıyorsun yaaa, erkekler tam bir pislik, ben de mi lezbiyen olsam acaba?" , "neden bana gülümsedin? yanlış anlama, ben normalim." , "ya siz şimdi nasıl yapıyorsunuz, şeyi, nasıl şey yapıyorsunuz?" , "sen kadın olan mısın erkek olan mı?" * , "benim iş yerimde bir eşcinsel adam/kadın var, onu tanıyor musun?" * şeklindeki cümleleri insanı çileden çıkarabiliyor.


homofobik yaklaşımlara girmiyorum bile, bunlar sadece en iyi olan örnekler.

the l word

bir kızla beraber bu dizinin herhangi bir bölümünü izlerseniz, o bölüm sırasında veya sonrasında sevişeceğiniz neredeyse garantidir, o kadar tahrik edici sahneleri vardır.

ilk sezonlarını çok sevmeme rağmen, sonlara doğru beni sinir hastası etmiştir, her bölümde "lanet olsun senin gibi kadina jenny! ölsen de kurtulsak!!" diye bağırmaya başlamıştım bir noktada.

--- spoiler ---

nitekim öldü de kurtulduk.

--- spoiler ---

müzikleri muhteşemdir ve pek çok inanılmaz grubu keşfetmemi sağlamıştır. dizide alice piezsecki karakterini canlandıran leisha hailey gerçek hayatta da lezbiyendir ve uh huh her adında muhteşem bir grupta müzik yapmaktadır. sadece müzikleri için bile iyi ki izlemişim şu diziyi diyorum.

ablaların kardeş sevgisi

iki küçük kardeşi olan bir abla olarak, onlar için ölebilirim bile. küçük olan 2 yaşında, büyük olan 8; bayağı yaş farkımız var yani, hele ufaklık çocuğum gibi.

ne zaman onları ziyarete gidecek olsam, üç gün aç gezmem gerekse bile mutlaka sevecekleri bir şeyler alıp götürürüm. gurur duyacakları, arkadaşlarına hava atacakları bir abla olmak için elimden ne geliyorsa yapıyorum yani. parkta saatlerce oynamaktan tut, enstrüman çalmayı öğretmeye, muhteşem kitaplar önermeye kadar aklıma ne geliyorsa yapıyorum.

cüzdanımda ikisinin de fotoğrafı var, hep yanımda taşıyorum. ikisine de ne kadar düşkün olduğumu anlatmam mümkün değil yani.

bir farklıdır kardeş sevgisi.

eşcinsel olduğunu belirtmenin yolları

mekana beğendiğim bir kadın girince jim carrey'in maske filminde yaptığı gibi gözlerimi yuvalarından çıkarıp, dilimi yerlere serip, kurt gibi uluyorum, anlamayan kalmıyor.

görsel için bakınız:

kadın kadına seks

çok iyidir, güzeldir, dünyada daha çok olması gereken şeylerden biridir kesinlikle.

mitlerin aksine, "yapay bir girme çıkma" o kadar yaygın değildir, hatta oran olarak gayet azdır. penisimiz olmasa da çok şükür ellerimiz, bellerimiz, kollarımız, bacaklarımız mevcuttur, ve cinsellik - kadın erkek ayrımı olmadan - sadece tek bir organ temelli olmamalıdır zaten.

uzun tırnaklı lezbiyen olmaz, olmamalı, olmasın. travmatik deneyimlerim oldu.

oyuncak kullanmayı ben şahsen tercih etmem, fakat benim de bir strap-on'um var, adı recep, kendisi bir süredir dolabımda duruyor, fazla aksiyon görmedi. böyle "aksesuar" kullanan kadınlar tabii ki vardır, benim de arada bir canım çeker yani, ama bu tamamen roleplay şeklinde olur, en azından benim için. "yapay penis kullanacağına gerçeğini alsana işte!" diyen her adamı "benim yapay penisim 23cm ve ereksiyon problemi yok" diyerek itinayla morartıyorum. ayrıca, önemli olan genital organlar değil sadece.

en büyük bir diğer sıkıntı, lezbiyenlerdeki aktif - pasif dinamiğinin anlatılmasıdır. ben de bu konuda çok yardımcı olamayacağım.

cennetin ırmakları

ceyl'an ertem'in ütopyalar güzeldir albümün 5. parçasıdır. "mabel'in şarkısı" olarak da geçer. albümdeki en sevdiğim şarkıdır.

bir hayatın tükürüldüğü yerde,
aktı şol cennetin ırmakları
bir bezden gördüm ben orda
ahla boyalıydı tırnakları

gözlerinde uykusuz masallar
dizlerinde hala kendi çocukluğunu sallar

ah beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı henüz, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

bir rüyanın büküldüğü yerde
yosun tuttu oyunun yorgun taşları
kapkara sürgüler çekildi sonra
çatıldı cennetin o şen körpe gül kaşları

gözlerinde uykusuz masallar
dizlerinde hala kendi çocukluğunu sallar

ah beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı henüz, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

kürk mantolu madonna

kitap okumayı çok seven, 3 yaşından beri sayısız kitap okumuş olan biri olsam da, türk yazarlara 13-14 yaşlarımda geçiş yaptım. bu kitabı bana çok sevdiğim bir arkadaşım önerdi, okudum ve aşık oldum. sabahattin ali'yle tanışmam, türk edebiyatı'yla tanışmam oldu aynı zamanda.

konusu da, dili de, anlatımı da ayrı güzeldir. benim gibi alıntı koleksiyonu yapanlar için müthiş bir hazinedir aynı zamanda, şiddetle tavsiye edilir.

"bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? fakat hep böyle değil midir? birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?"

lezbiyen pornosu izleyemeyen lezbiyen

lezbiyen pornosu genelde hetero erkeklere yönelik yapıldığı için, sahte göğüslü, kırmızı stiletto giyen, silikonlu dudaklı, uzun tırkanlı kadınlar yer alıyor çoğu zaman, izleyemiyorum midem kaldırmıyor.

ayrıca uzun tırnaklı lezbiyen olmaz arkadaşım! olmaz yani! * ağrıyor yahu! *

bir de malum, sürekli araya katılan erkekler oluyor. *

düzgün lezbiyen pornosu nadirdir, ve hepsi ücretlidir. * suicide girls tavsiye edilir.

homofobik homoseksüel

kendileri de gayet eşcinsel * * * * * olmalarına rağmen, eşcinsel insanlar arasında sınıf ayrımı yapıp, kendileri kadar "üst seviyede" olduğunu düşünmedikleri kişileri (bkz: elit gay) küçümseyen kimselerdir.

günlük hayatta en çok gördüğüm, kendileri dışardan anlaşılmayacak kadar maskülen olan eşcinsel erkeklerin, daha feminen olanlara bu şekilde davranmalarıdır.

+ lan bu x de tam bir puşt.
- abi ne diyorsun, sen de eşcinselsin işte.
+ ben eşcinselim oğlum ama puşt değilim.

şahsen duyduğum bir konuşmadır kendisi.

bu gibi insanların hızlıca nesilleri tükenmelidir, zira heteroseksüellerden gelen baskılara bir de homoseksüellerden gelen baskılar eklenince olay biraz sıkıntılı oluyor.

mortal kombatta hangi karakter

scorpion, kesinlikle scorpion, ama sub-zero'yu da severdim.

diş hekimi

lisedeyken tıp isteyen pek çok gencin mottosu "tıp olmazsa diş yazarım"dır, bu sebepten ötürü asıl isteği hekim olmakken dişçi * olan pek çok kişi "dişçi değil, diş hekimi!" şeklinde düzeltmeler yaparak, "tüm derslerimiz aynı zaten, bir de bizde el becerisi çok önemli" diyerek kendilerini iyi hissetmeye çalışır. tıpçılar ise kendilerini onlardan üstün hissettiği için * onları küçümser.

tıpçılar ve dişçiler arasında gerek üniversite süresince, gerek iş hayatında bu gerilim sürer. tabi ki herkes böyle yaklaşmaz, fakat her tıpçı ve her dişçi bunun bilincindedir.

büyük hastanelerde dişçileri kimse adam yerine koymaz çünkü hastanelerde inanılmaz bir hiyerarşi mevcuttur, ve bu düzende dişçiler gerçek hekimler olmadığı için en altlarda yer alır, en üstlerde ise cerrahlar bulunmaktadır.


edit: bir tıpçı olarak dişçilerle bir alıp veremediğim yok, pek çok diş öğrencisi arkadaşım var ve onların işi de gerçekten zor, bir yere kadar eğitim yakın olsa da 2. sınıftan itibaren yollar ayrılıyor ve farklılaşıyor, hekim değiller ve öyle olduğunu iddia edenler beni geriyor.

ekonomi üniversitesi

aynı özellikte bir diğeri için (bkz: yakın doğu üniversitesi)



edit: lisede eşit ağırlık öğrencisi olan, benim şahsen tanıdığım gerizekalı adamın biri şu an tıp 3. sınıf ise, ben o okula okul demem. şu an ydü diploması sahibi olan, veya sahibi olacak olan en az 100 moron örnek verebilirim, hangi ydü öğrencisi yazdığıma alındı bilmiyorum ama kader kahpe kader, okulun hali bu.

dipnot: okulun sahibini şahsen tanıyorum, eski sevgilim de orada çalışıyor, parayı vereni okula kabul ediyorlar (özellikle yabancı öğrencileri) ve para ödendiği sürece o diploma alınıyor.

kendisine ibne diyen gay

kelimeleri sahiplenmekle alakalı bir durum bu. sonuçta "homo" kelimesi de, "gay" kelimesi de, "eşcinsel" kelimesi de hakaret olarak, aşağılama amaçlı kullanılıyor. "ibne" kelimesi de bunlardan farklı değil, zaten aynı anlamda*.

eğer biz bu kelimeleri sahiplenirsek, kelimenin oluşturduğu etkiyi hafifletebiliriz.

kullanılış şeklinden dolayı "kötü kelime" olarak düşünüyor insanlar, gay ve homo'dan farkı yok bence, insanların algısında bitiyor olay.


benzer bir durum için (bkz: kadın denilmesini hakaret olarak alan kadın modeli)
Henüz takip ettiği biri yok.