fiddy

Durum: 387 - 0 - 0 - 0 - 07.02.2013 22:38

Puan: 7522 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

-
  • /
  • 20

tekken

tekken 5'i gameboy advance'ımda haftalarca oynamıştım, çok çok sevdiğim bir oyundur.

favori karakterim açık ara jin kazama'dır.

jan jan

adana'da gazipaşa bulvarı üzerindeki bir iç çamaşırı/pijama dükkanının adıdır.

dantelli külot mu yoksa tanga mı

film ve dizilerde etkilenilen karakterin ölmesi

ruhumda derin yaralar açan durumdur.

--- spoiler ---

the l word'de dana öldüğünde ve carmen diziden ayrıldığında paramparça olmuştum.

--- spoiler ---

şişe çevirmece

bu oyunu son oynayışım çok değişik olmuştu, normaldeki libido yüklü sorular/istekler yerine daha derin, karşındakinin iç dünyasını anlamanı sağlayan sorular sorulmuştu.

neden öyle oldu bilmiyorum ama fena değildi açıkçası.

banyoda söylenen şarkılar

bloc party - the prayer

feeling good

radiohead - jigsaw falling into place

gençliğimi geri verseler

henüz bayağı genç olduğum için, ders alabilmek amacıyla abilerim ve ablalarımın bu başlığa yazacaklarını merakla bekliyorum.

gayleri seviyoruz

la havle ve la kuvvet ve la isla bonita

videonun içeriğinden mi daha çok huylandım, altındaki yorumlardan mı emin değilim.

dayak yemeye ihtiyacım var

aklıma şu karikatürü getiren başlık:

6 yaşındaki oğlunun gay olduğunu fark eden anne

ben 6-7 yaşlarındayken anneme "anne sınıfımda melis diye bir kız var, ona aşık oldum ben" demiştim, o da bana cevap olarak: "böyle kötü şeyler söyleme, sana sapık derler." demişti.

hey gidi hey.

her annenin yaklaşımı aynı olmuyor tabi.

veran fm

veran fm yayın akışında bazı değişikliklere gitme kararı aldım, salı ve perşembe geceleri yerine, sadece çarşamba geceleri çekirdek adlı yeni programımı yapıyorum bundan sonra, sizleri de bekliyorum sevgili ayı sözlükçüler.

çekirdek

veran fmde çarşamba geceleri 22:00'de yaptığım radyo programının adıdır.

alternatif hediye önerileri

2 sene kadar önce çok sevdiğim bir arkadaşım master için isveç'e taşındı, gideceği için seviniyordu aslında ama orada yapayalnız olacaktı, sevgilisi de burada kalacaktı diye mutsuzdu.
ne yapsam, ne etsem diye düşünürken buldum, doğumgünü gidiş tarihinden 2 hafta önceydi ve ona şu hediyeyi hazırlama kararı aldım:
orada olacağı ilk yıl boyunca, her sabah bir tane okuması için 365 adet kart hazırladım. hepsi numaralıydı, hangi gün hangi kartı okuyacağı belliydi yani, sevgilisiyle de iletişime geçtim ve sürpriz olarak özel günlerde onun yazmış olduğu notlar falan da çıkıyordu içinden. bu kartlarda fıkralardan müzik/film/kitap önerilerine, mektuplardan şiirlere her şey vardı.


5 yaşımdan beri en yakın arkadaşlarımdan birine, beraber kutladığımız 10. doğumgününde bir kutu hazırlamıştım. kutunun içinde ikimiz için anlamı olan ufak ufak bir sürü şey vardı, eski sinema biletleri, jelibon, "öncesi-sonrası" şeklinde fotoğraflarımız, çikolata, halka küpeler, arkadaşlık bilezikleri, mıknatıslar vs vs.


4 sene kadar önce, çok çok sevdiğim bir arkadaşıma doğumgününde zippo çakmak almıştım, önünde abstract bir kedi çizimi vardı * * arkasında da "from fiddy with love" ve o günün tarihi yazıyordu. 2 hafta kadar önce bu arkadaşımdan mesaj aldım, bir süredir pek konuşmuyorduk, "bugünlerde hediye ettiğin çakmağı kullanıyorum, özledim seni fiddy" şeklinde, mutlu oldum açıkçası.

ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketler

ayı sözlük yazarlarının kitaplıkları

ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketlere güzel bir örnek olarak, bu gece yeni baştan kitaplığımı düzenledim. "ne güzel oldu beh" diye kitaplığımı izlerken, sizlerin kitaplıklarınızı merak ettim, burada kitaplıklarımızın fotoğraflarını paylaşsak, yeni yeni kitaplar keşfetsek, güzel olmaz mı?

kitaplarımın büyük bir çoğunluğu kıbrıs'ta, ama adana'ya taşıdıklarım ve son bir yılda aldıklarım bu raflarda dizili, buyrunuz efenim:







http://ayisozluk.com/lnk/ae8726



avatar the legend of korra

aslında tek sezonluk bir mini-seri olarak yazılan, gelen yoğun ilgi üzerine 2. sezonun da yazılmasına karar verilen, "avatar" serisinin yeni uzantısı.

the legend of aang kadar derin bir senaryosu olmasa da, karakterlerin gelişimi, savaş sonrası ulusların birlikteliği ve daha "modern" yaşam hakkında verdiği bilgilerle beni mutlu etmiştir.

korra animasyon olmasaydı, hiç affetmez yerdim, o da var.

tempo

kıbrıs'taki bir süpermarket zincirinin adı. çok güzel pasta yapıyor kendileri.

vücudun en hassas noktası

hem anatomik olarak, hem de şahsi deneyimlerime dayanarak = parmak uçları

insanın kendisiyle gurur duyduğu anlar

türk filmlerinden fırlamış derecede vıcık vıcık bir romantizm kokulu olacak ama: en çok sevdiğimi mutlu ettiğimi gördüğümde kendimle gurur duyuyordum ben, onun mutlu olması o kadar önemli ki benim için, ona iyi geldiğimi hissettiğimde dünyadaki en önemli işlerden birini başarmış gibi hissediyordum.

kendi yaptığım her şeyde kusur bulmayı başarıyorum, o yüzden çok fazla gurur duyduğum yönüm olduğu söylenemez.

bu eve gelen ilk kız sensin

eğer beni hala seviyorsa ve yanıma gelirse, eski sevgilime kuracağım cümledir kendisi.

önüme gelenle yatmakla ilgili bir problemim yok, sayı vermiyorum ama son yıllarım bayağı verimli geçti, fakat biriyle seks yapmak ve onunla uyumak arasında çok büyük bir fark var benim için, bu yüzden kadınları evime çağırmayı tercih etmiyorum, bugüne kadar sadece 2 kadınla beraber uyudum ve ikisinin de benim için çok büyük yerleri var, bir tanesine * hala sırılsıklam aşığım.

işim bittikten sonra "siktir git şimdi" demek istemiyorum tabi ki yattığım kadınlara, son 7 aydır bu evde yaşıyorum ve henüz kimse gelmedi, birilerini çağırmayı da planlamıyorum.
  • /
  • 20
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 387

hobisi gizli pasiflik olan heteroseksüel

benim yakın bir hetero arkadaşımla konuşmuştuk bunu, kendisi anal uyaranlardan zevk aldığını kabul ediyor, kız arkadaşlarıyla da çeşitli deneyimleri olmuş * henüz denememiş ama sevgilisine strap-onla pasif olabilirmiş dedi mesela, ama bu adam hetero yani. ben özellikle konuştum, beni de biliyor, açık görüşlü de bir arkadaş, gizlemezdi yani benden eğer eşcinsel olsaydı. sorduğumda söylediği şey:

"bana erkekler çekici gelmiyor, kadınlar beni tahrik ediyor, öyle erkekliği göt deliğiyle bağdaştıranlardan da değilim, zevk alacağım bir şeyse niye yapmayayım?" dedi bana, ki haklı. *

böyle de bir versiyonu var yani bunun.

kıbrıs

memleketim. oradayken rahat edemediğim, orada değilken özlediğim, akdeniz'in 3. büyük adası.

fahiş fiyatlardan bahsedilmiş, haklısınız çok pahalı kıbrıs'taki fiyatlar, bunun sebebi de ticaret yapabildiğimiz tek yer olan tc'nin %50 gümrük vergisi alması. gazetelerde, dergilerde falan görmüşsünüzdür, kktc fiyatı neredeyse 2 kat daha pahalı her şeyin.

ingiliz hayranlığı konusuna gelince, böyle bir durum yok. varolan durum şu: kıbrıs'taki savaş ve politik belirsizlik sebebiyle yüzbinlerce kıbrıslı ingiltere'ye göç etti, kıbrıs'ta yaşayan kıbrıslı türk sayısı, ingiltere'de yaşayan kıbrıslı türk sayısından daha az. yurtdışında yaşayan bu insanların çoğu, gayet anlaşılabilir bir şekilde, bir süre sonra memleketlerine dönmek istediler, 20-30 sene ingiltere'de yaşadıktan sonra ister istemez ingiliz kültüründen alışkanlıklar kalıyor.
kıbrıs'taki eğitim sistemi zamanında ingilizlerin kıbrıslı rum ve türk öğrenciler için ortak olarak hazırladığı eğitim sistemiydi, kktc'nin en iyi okulları türk maarif kolejleri (eski adıyla, ingiliz koleji), 100% ingilizce eğitim veriliyor bu okullarda, üniversite başarı oranı da inanılmaz yüksek. doğal olarak, pek çok genç bu okulları kazanmak için çabalıyor ve ingiliz sisteminde eğitiliyor. ben öss öğrencisiydim, lisenin son 2 yılında farklı şekilde ders almaya başladım ve açıkça söyleyebilirim ki türkiye'nin sisteminden en az 4 kat daha iyiydi o sistem.
ada ingiliz sömürgesiyken ingilizler buraya kendi sistemlerini oturtmak için bayağı uğraşmışlar, hala daha devlet okulları dahil tüm okullarda 1. sınıftan itibaren ingilizce dersi veriliyor, turizm açısından da önemli bir yer olunca, aşağı yukarı herkes rahatça ingilizce konuşabiliyor.
bu tarz sebeplerden ingiliz kültürünün etkileri görülüyor kıbrıs'ta (trafik de soldan mesela) fakat bu hayranlıktan değil, yerleşmiş ve mantıklı sistemler olduğu için.

ayrıca, yavru vatan tanımını sevmiyorum, sevmeyeceğim.

kendisine ibne diyen gay

kelimeleri sahiplenmekle alakalı bir durum bu. sonuçta "homo" kelimesi de, "gay" kelimesi de, "eşcinsel" kelimesi de hakaret olarak, aşağılama amaçlı kullanılıyor. "ibne" kelimesi de bunlardan farklı değil, zaten aynı anlamda*.

eğer biz bu kelimeleri sahiplenirsek, kelimenin oluşturduğu etkiyi hafifletebiliriz.

kullanılış şeklinden dolayı "kötü kelime" olarak düşünüyor insanlar, gay ve homo'dan farkı yok bence, insanların algısında bitiyor olay.


benzer bir durum için (bkz: kadın denilmesini hakaret olarak alan kadın modeli)

iz bırakan kitap cümleleri

"one day i will find the right words, and they will be simple." * demiş jack kerouac dharma bums * kitabında.

benim için dövmesini yaptırmayı düşündürecek kadar değeri olan bir sözdür.

eski başlıkları hortlatmak

yeni başlıklar beni açmadıkça "rastgele"ye tıklayıp gerçekleştirdiğim hadisedir.

kimse küfretmiyor efenim, en azından öyle ummaktayım.

eşcinsel olduğunu belirtmenin yolları

mekana beğendiğim bir kadın girince jim carrey'in maske filminde yaptığı gibi gözlerimi yuvalarından çıkarıp, dilimi yerlere serip, kurt gibi uluyorum, anlamayan kalmıyor.

görsel için bakınız:

cennetin ırmakları

ceyl'an ertem'in ütopyalar güzeldir albümün 5. parçasıdır. "mabel'in şarkısı" olarak da geçer. albümdeki en sevdiğim şarkıdır.

bir hayatın tükürüldüğü yerde,
aktı şol cennetin ırmakları
bir bezden gördüm ben orda
ahla boyalıydı tırnakları

gözlerinde uykusuz masallar
dizlerinde hala kendi çocukluğunu sallar

ah beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı henüz, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

bir rüyanın büküldüğü yerde
yosun tuttu oyunun yorgun taşları
kapkara sürgüler çekildi sonra
çatıldı cennetin o şen körpe gül kaşları

gözlerinde uykusuz masallar
dizlerinde hala kendi çocukluğunu sallar

ah beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı henüz, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

beyim yapma dur, bir kızım var benim
aslında doğmadı, ama kalbimi emer
beyim dur biraz, nerde benim düş payım
gönlüme geçmez liran, biraz izin ver unutayım

kadın kadına seks

çok iyidir, güzeldir, dünyada daha çok olması gereken şeylerden biridir kesinlikle.

mitlerin aksine, "yapay bir girme çıkma" o kadar yaygın değildir, hatta oran olarak gayet azdır. penisimiz olmasa da çok şükür ellerimiz, bellerimiz, kollarımız, bacaklarımız mevcuttur, ve cinsellik - kadın erkek ayrımı olmadan - sadece tek bir organ temelli olmamalıdır zaten.

uzun tırnaklı lezbiyen olmaz, olmamalı, olmasın. travmatik deneyimlerim oldu.

oyuncak kullanmayı ben şahsen tercih etmem, fakat benim de bir strap-on'um var, adı recep, kendisi bir süredir dolabımda duruyor, fazla aksiyon görmedi. böyle "aksesuar" kullanan kadınlar tabii ki vardır, benim de arada bir canım çeker yani, ama bu tamamen roleplay şeklinde olur, en azından benim için. "yapay penis kullanacağına gerçeğini alsana işte!" diyen her adamı "benim yapay penisim 23cm ve ereksiyon problemi yok" diyerek itinayla morartıyorum. ayrıca, önemli olan genital organlar değil sadece.

en büyük bir diğer sıkıntı, lezbiyenlerdeki aktif - pasif dinamiğinin anlatılmasıdır. ben de bu konuda çok yardımcı olamayacağım.

lezbiyen pornosu izleyemeyen lezbiyen

lezbiyen pornosu genelde hetero erkeklere yönelik yapıldığı için, sahte göğüslü, kırmızı stiletto giyen, silikonlu dudaklı, uzun tırkanlı kadınlar yer alıyor çoğu zaman, izleyemiyorum midem kaldırmıyor.

ayrıca uzun tırnaklı lezbiyen olmaz arkadaşım! olmaz yani! * ağrıyor yahu! *

bir de malum, sürekli araya katılan erkekler oluyor. *

düzgün lezbiyen pornosu nadirdir, ve hepsi ücretlidir. * suicide girls tavsiye edilir.

kürk mantolu madonna

kitap okumayı çok seven, 3 yaşından beri sayısız kitap okumuş olan biri olsam da, türk yazarlara 13-14 yaşlarımda geçiş yaptım. bu kitabı bana çok sevdiğim bir arkadaşım önerdi, okudum ve aşık oldum. sabahattin ali'yle tanışmam, türk edebiyatı'yla tanışmam oldu aynı zamanda.

konusu da, dili de, anlatımı da ayrı güzeldir. benim gibi alıntı koleksiyonu yapanlar için müthiş bir hazinedir aynı zamanda, şiddetle tavsiye edilir.

"bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? fakat hep böyle değil midir? birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?"

homofobik homoseksüel

kendileri de gayet eşcinsel * * * * * olmalarına rağmen, eşcinsel insanlar arasında sınıf ayrımı yapıp, kendileri kadar "üst seviyede" olduğunu düşünmedikleri kişileri (bkz: elit gay) küçümseyen kimselerdir.

günlük hayatta en çok gördüğüm, kendileri dışardan anlaşılmayacak kadar maskülen olan eşcinsel erkeklerin, daha feminen olanlara bu şekilde davranmalarıdır.

+ lan bu x de tam bir puşt.
- abi ne diyorsun, sen de eşcinselsin işte.
+ ben eşcinselim oğlum ama puşt değilim.

şahsen duyduğum bir konuşmadır kendisi.

bu gibi insanların hızlıca nesilleri tükenmelidir, zira heteroseksüellerden gelen baskılara bir de homoseksüellerden gelen baskılar eklenince olay biraz sıkıntılı oluyor.

mortal kombatta hangi karakter

scorpion, kesinlikle scorpion, ama sub-zero'yu da severdim.

diş hekimi

lisedeyken tıp isteyen pek çok gencin mottosu "tıp olmazsa diş yazarım"dır, bu sebepten ötürü asıl isteği hekim olmakken dişçi * olan pek çok kişi "dişçi değil, diş hekimi!" şeklinde düzeltmeler yaparak, "tüm derslerimiz aynı zaten, bir de bizde el becerisi çok önemli" diyerek kendilerini iyi hissetmeye çalışır. tıpçılar ise kendilerini onlardan üstün hissettiği için * onları küçümser.

tıpçılar ve dişçiler arasında gerek üniversite süresince, gerek iş hayatında bu gerilim sürer. tabi ki herkes böyle yaklaşmaz, fakat her tıpçı ve her dişçi bunun bilincindedir.

büyük hastanelerde dişçileri kimse adam yerine koymaz çünkü hastanelerde inanılmaz bir hiyerarşi mevcuttur, ve bu düzende dişçiler gerçek hekimler olmadığı için en altlarda yer alır, en üstlerde ise cerrahlar bulunmaktadır.


edit: bir tıpçı olarak dişçilerle bir alıp veremediğim yok, pek çok diş öğrencisi arkadaşım var ve onların işi de gerçekten zor, bir yere kadar eğitim yakın olsa da 2. sınıftan itibaren yollar ayrılıyor ve farklılaşıyor, hekim değiller ve öyle olduğunu iddia edenler beni geriyor.

ekonomi üniversitesi

aynı özellikte bir diğeri için (bkz: yakın doğu üniversitesi)



edit: lisede eşit ağırlık öğrencisi olan, benim şahsen tanıdığım gerizekalı adamın biri şu an tıp 3. sınıf ise, ben o okula okul demem. şu an ydü diploması sahibi olan, veya sahibi olacak olan en az 100 moron örnek verebilirim, hangi ydü öğrencisi yazdığıma alındı bilmiyorum ama kader kahpe kader, okulun hali bu.

dipnot: okulun sahibini şahsen tanıyorum, eski sevgilim de orada çalışıyor, parayı vereni okula kabul ediyorlar (özellikle yabancı öğrencileri) ve para ödendiği sürece o diploma alınıyor.

kendisine ibne diyen gay

kelimeleri sahiplenmekle alakalı bir durum bu. sonuçta "homo" kelimesi de, "gay" kelimesi de, "eşcinsel" kelimesi de hakaret olarak, aşağılama amaçlı kullanılıyor. "ibne" kelimesi de bunlardan farklı değil, zaten aynı anlamda*.

eğer biz bu kelimeleri sahiplenirsek, kelimenin oluşturduğu etkiyi hafifletebiliriz.

kullanılış şeklinden dolayı "kötü kelime" olarak düşünüyor insanlar, gay ve homo'dan farkı yok bence, insanların algısında bitiyor olay.


benzer bir durum için (bkz: kadın denilmesini hakaret olarak alan kadın modeli)
Henüz takip ettiği biri yok.