lost soul

Durum: 1537 - 0 - 0 - 0 - 04.11.2016 14:13

Puan: 32678 - Sözlük Kaşarı

15 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

Tamam.
  • /
  • 77

sevgiliyi beklemek

sevdadır

arkadaş zekai özger kitabı. ilk basımı sakalsız bir oğlanın tragedyası adıyla 1974 yılında yayımlanıyor. 1984'deki ikinci basımında bu adı alıyor.

kitap 5 bölümden;
1. "arkadaş" zekai: arkadaş zekai özger üzre yazılmış yazılar.
2. mektuplar.
3. "arkadaş" yazılar: arkadaş zekai özger'in denemeleri.
4. sakalsız bir oğlanın tragedyası: şiirler.
5. çok samimi bir arkadaş'ından; defterinden…: şiirler.
ve toplamda 42 şiirden oluşuyor.


kitaba adını veren şiir ise şöyle:

"göğü kucaklayıp getirdim sana
kokla
açılırsın

solmuşsun
benzin sararmış
yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün
öyle bükük bakma bana

çam kolonyası getirdim sana
kentli dağlıların haklı sevdasını
bolu ormanlarından çarpan bir koku
sanki köroğlu'nun ter kokusu
aman kokusu, billah kokusu
canlarım, canım benim

üzme kendini bu kadar
sana umudu öğretmeyenlerin suçu mu var
bak yeryüzü ne kadar geniş
ne kadar dar

dur
akıtma gönlüm yaşını
gözünden öpecek bir yer bırak
oy bana en yakın
bana en uzak
sevgili yar
hasretine vur beni

giyecek çamaşır getirdim sana
adettir diye değil, sevdim diyedir
bağışla, eski biraz
bedenim uygundur diye bedenine
elimle yıkadım, ütüledim
elma ağacında kuruttum

günler sarmal bir yay gibi
bunu unutma
bahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir
bunu unutma
seni ben her yerinden öperim
bunu unutma

kadere inansaydım
sana inanırdım
düşürmem sigaramın ucundaki külü ben

öyle kırık bakma bana
caddeler nasıl da genişliyor
sana bunu söyleyecektim
bileyli bir makas vardı yanımda
sana bunu söyleyecektim
hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri
sana bunu...
oyy nasıl söyleyebilirim
deliren sevdamızın kısrak huyunu

elimi tut
tuttururlar, o kadarına izin verirler
kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız

sen içerde
ben dışarda...
oyyy mahpusluk mahpusluk..."


zamanında kutup yıldızı tarafından da müziklendirilmiş:

ayı sözlük geleneksel homojenlik ödülleri 2015

ahan da beklediğiniz an geldi. gayet çekişmeli bir oylama oldu. birkaç kategori ölüm grubu gibi geçti.

kategoriler ve 1. olanların yanında ikinci ve üçüncüleri de entry'de görebilir, sonuçlara da linklerden ulaşabilirsiniz.

buyursunlar:


en dolu başlık onur ödülü:

1. ayı sözlük itiraf: % 44.1
2. ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar: % 13.2
3. adamın amına koyan şarkılar , ayı sözlük yazarlarının şu an okudukları kitaplar: % 10.3



_______________________________________


en çok okunan başlık onur ödülü:

1. ayı sözlük itiraf: % 40.3
2. ilk eşcinsel deneyim: % 28.4
3. ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar , alttaki yazara soracaklarım var: % 10.4



_______________________________________


en çok entry girenlerden okuması en zevkli olan yazar:

1. naringergedan: % 17.9
2. mahallenin bakkalinin kocasi: % 14.9
3. kurokuma: % 13.4



_______________________________________


en çok hoş alan yazarlar adına onur ödülü:

1. naringergedan: % 23.9
2. pisuvardaki siyah kil 3: % 20.9
3. ciwan , kurokuma: % 10.4



_______________________________________


en çok boş alan yazarlar adına onur ödülü:

1. pisuvardaki siyah kil 3: % 23.9
2. green apple: % 17.9
3. bankacibear: % 16.4



_______________________________________


ayı sözlük'ün en seksisi:

1. ahmetonski: % 21.2
2. bankacibear: % 18.2
3. cortland , rdbear: % 9.1



_______________________________________


ayı sözlük'ün en beybisi:

1. arvellian: % 16.7
2. karpuzsever: % 15.2
3. smellycat , leoparsiz burjuva: % 12.1



_______________________________________


en 7 laçolu hürmüzü:

1. astral , bv bear: % 18.2
2. bankacibear: % 13.6
3. pisuvardaki siyah kil 3: % 12.1

http://ayisozluk.com/lnk/a3e8a6

_______________________________________


en evde kalmış kurumuşu (kısmetse olur özel ödülü):

1. ciwan: % 19.4
2. pisuvardaki siyah kil 3 , sphynxinator , max blum , naringergedan: % 10.4
3. eythymos: % 9



_______________________________________


en fettanı (firdevs yöreoğlu özel ödülü):

1. pisuvardaki siyah kil 3: % 26.9
2. hepberabear: % 25.4
3. ciwan: % 19.4



_______________________________________


en işveli cilvelisi:

1. hepberabear: % 22.7
2. naringergedan: % 12.1
3. smellycat: % 10.6



_______________________________________


en şeytan tüylüsü:

1. bankacibear: % 13.6
2. pisuvardaki siyah kil 3: % 12.1
3. hepberabear: % 10.6

http://ayisozluk.com/lnk/aba987

_______________________________________


en aktivist - protesti (diren ayol özel ödülü):

1. dark bear: % 24.2
2. ciwan: % 16.7
3. faredir fare: % 15.2



_______________________________________


en ukdecisi:

1. lost soul: % 54.5
2. mahalle bakkalinin kocasi: % 36.4



_______________________________________


en lubunyası (ay herhaldeeeğ özel ödülü):

1. smellycat: % 28.8
2. ciwan: % 25.8
3. futurelavirs: % 15.2



_______________________________________


en ayı (ayı'k olun ayol özel ödülü):

1. bankacibear: % 19.7
2. rdbear , dark bear: % 15.2
3. max blum: % 7.6



_______________________________________


en çalışkan moderatör:

1. lost soul: % 29.9
2. hepberabear: % 20.9
3. horizonmersin , naringergedan: % 17.9



_______________________________________


en çalışkan editör:

1. astral: % 25.8
2. ciwan: % 19.7
3. nikimsi: % 15.2



_______________________________________


en yaratıcı nick:

1. inanilmaz ama gerzek: % 16.7
2. leoparsiz burjuva: % 13.6
3. naringergedan: % 12.1



_______________________________________


en iyi tespit onur ödülü:

1. pasif yönelimli olmayı hakaret olarak gören sözlük yazarları - ciwan - (bkz:#47056): % 28.8
2. şirin adı verilen insanların hepsinin sevimsiz olması sorunsalı - aigai - 121565: % 16.7
3. insanın yaşlandığını anladığı an - mahallenin bakkalinin kocası - 85411 , eşcinsel olmak - rdbear - 57445: % 13.6



_______________________________________


en çok özlenen yazarlar (tülay geri dön özel ödülü):

1. mahallenin bakkalinin kocasi: % 24.2
2. cikolatali kek: % 10.6
3. kurokuma , kuma , keremce , makul ayi: % 7.6

7f53

_______________________________________


en atarlı en madi (onlar karılarının çektiği pornolara baksın özel ödülü):

1. bankacibear: % 18.2
2. astral , ciwan: % 16.7
3. pisuvardaki siyah kil 3: % 12.1



_______________________________________


en troll:

1. gofrettin: % 34.8
2. pisuvardaki siyah kil 3: % 16.7
3. white wine , green apple: % 9.1



_______________________________________


en psikopatların en psikopatı (asdi özel ödülü):

1. zagor: % 33.3
2. hepberabear: % 21.2
3. faredir fare: % 19.7



_______________________________________


en yardımseveri (yetiş bacım özel ödülü):

1. filizku: % 39.4
2. horizonmersin: % 16.7
3. hepberabear: % 12.1



_______________________________________


en hoş entryler adına onur ödülü:

1. insanın yaşlandığını anladığı an - (bkz:#85411) - mahallenin bakkalinin kocasi , eşcinsel olmak - (bkz:#57445) - rdbear: % 18.2
2. ilk eşcinsel deneyim - 53314 - keremce: % 15.2
3. ayı sözlük yazarlarının askerlik anıları - 45779 - max blum , çocukken yapılan saflıklar - 57822 - hey gidi hey: % 13.6



_______________________________________


en boş entryler adına onur ödülü:

1. anal seksle oruç açan eşcinsel - (bkz:#144842) - subjugator: % 27.3
2. baba nolur bugün erkeklerle sevişme - 14398 - pisuvardaki siyah kil: % 21.2
3. selahattin demirtaş - 53053 - bankacibear: % 19.7



_______________________________________


en anlamsız entryler adına onur ödülü:

1. ülkemizdeki eşcinsellerin gün geçtikçe artması - (bkz:#50239) - pisuvardaki siyah kil 3: % 25.8
2. ayı sözlük yazarlarının oy verme özrü - 63084 - pedobear: % 15.2
3. ayı sözlük yazarlarının penise verdikleri isimler - 1925 - anormal genc: % 12.1



_______________________________________

sosyal medyada en aktif yazar ödülü:

boyalikus

_______________________________________

ayı sözlük emekçisi özel ödülü:

panda
bondbear

_______________________________________


homojen özel ödülü:

seyhan arman | demet yanardağ | didem soylu

_______________________________________


homojenliğinden onur duyduklarımız:

the away days | demet sağıroğlu | mabel matiz | ihsan eliaçık | ece dorsay | sumru yavrucuk

_______________________________________


efsaneleşmiş isimler onur ödülü:

boysan yakar | zeliş deniz | mert serçe

_______________________________________


genel bir bakış atacak olursak:

3 tane ödül alanlar:

pisuvardaki siyah kil 3:
en çok boş alan yazarlar adına onur ödülü
en fettanı (firdevs yöreoğlu özel ödülü)
en anlamsız entryler adına onur ödülü

bankacibear
en şeytan tüylüsü
en ayı (ayı'k olun ayol özel ödülü)
en atarlı en madi (onlar karılarının çektiği pornolara baksın özel ödülü)

----

2. tane ödül alanlar:

naringergedan
en çok entry girenlerden okuması en zevkli olan yazar
en çok hoş alan yazarlar adına onur ödülü

lost soul
en ukdecisi
en çalışkan moderatör

astral
en 7 laçolu hürmüzü
en çalışkan editör

ciwan
en evde kalmış kurumuşu (kısmetse olur özel ödülü)
en iyi tespit onur ödülü

mahalle bakkalinin kocasi
en çok özlenen yazarlar (tülay geri dön özel ödülü)
en hoş entryler adına onur ödülü

----

1 tane ödül alanlar:

ahmetonski
ayı sözlük'ün en seksisi

arvellian
ayı sözlük'ün en beybisi

bv bear
en 7 laçolu hürmüzü

hepberabear
en işveli cilvelisi

dark bear
en aktivist - protesti (diren ayol özel ödülü)

smellycat
en lubunyası (ay herhaldeeeğ özel ödülü)

inanilmaz ama gerzek
en yaratıcı nick

gofrettin
en troll

zagor
en psikopatların en psikopatı (asdi özel ödülü)

filizku
en yardımseveri (yetiş bacım özel ödülü)

rdbear
en hoş entryler adına onur ödülü

subjugator
en boş entryler adına onur ödülü

boyalikus
sosyal medyada en aktif yazar ödülü

panda
ayı sözlük emekçisi özel ödülü

bondbear
ayı sözlük emekçisi özel ödülü

yolculukta dinlenecek şarkılar

bütüüüün post rock şarkılarını buraya ekleyebiliriz. bir seçki yapalım hadi:

yndi halda --- illuminate my heart, my darling! ---

.

her name is calla --- with eyes so full of sparks of love ---

.

explosions in the sky --- your hand in mine ---

.

godspeed you black emperor --- east hastings ---

.

aural method --- i dreamed of choirs slow and steady / the song was ours, its woe was heavy ---

.

mogwai --- take me somewhere nice ---

.

god is an astronaut --- when everything dies ---


.

esmerine --- why she swallows bullets and stones ---

.

i hear sirens --- everything was black and white except the city lights ---

.

caspian --- high lonesome ---

.

hammock --- awakened, he heard only silence ---

.

on your horizon --- john f. kennedy kennedy has never forgotten laika ---

.

maybeshewill --- he films the clouds pt. 2 ---

.

all you ve seen --- lhasa --- http://ayisozluk.com/lnk/460587
.

417.3 --- 8 ---

.

heirs --- mandril ---




post-rock dışında:

neun welten --- valg ---

.

tenhi --- kuolleesi jokeen ---

.

agalloch --- birch white ---

.

empyrium --- wehmut ---

.

darkwood --- winter ---

.

ashram --- i've lost myself ---

.

sigur ros --- hoppipolla ---

.

ezginin günlüğü --- şehir ---

.

yeni türkü --- gurbete kaçacağım ---

.

azam ali --- i am a stranger in this world ---

.

madredeus --- ao longe o mar ---

.

pj harvey --- this mess we're in ---

.

beirut --- brandenburg ---

.

brazzaville --- pillow from home ---

.

in gowan ring --- kingdom of the shades ---

.

evgeny grinko --- valse ---

.

eleni karaindrou --- the weeping meadow ---




gece gece müzik ziyafeti de yaptık, yolları da güzel eyledik. çok iyi de oldu çok güzel iyi oldu tamam mı?

türkiye'de neden ingilizce öğrenemiyoruz

faredir fare'cimin asistine volemi vurayım, sonrasında ciddi ciddi yorumlarımı yazacağım:
sorunun cevabı gayet nettir:
benden öğrenmediğiniz için. zira, canlarım, dil dile değmeden dil öğrenilmez.*


şimdi;
öncelikli sorun insanların "ay, ben okula/dersaneye gidicem, örtmen bana ingilizceyi öğretçek" kafasından bir türlü kurtalamıyor olması. sanki eğitmenin/öğretmenin elinde sihirli değnek var, kafana vuracak, voila!, ingilizce öğreneceksin. öyle bir dünya -ne yazık ki- yok. bu mentaliteden kurtulmak gerekiyor.

klişe olsa bile, şöyle bir gerçek var: dil öğretilmez, öğrenilir.
anadilinizi öğrenirken anneniz/babanız sizi karşınıza alıp, "çocuum, bak, bu cümle böyle kurulur", "soru cümlesi şöyle yapılır" diye ders vermiyor. ne yapıyoruz? onları taklit ediyoruz. yani, dili -ilk aşamada- papağanlık yaparak keşfediyor ve hayatımıza katarak yatkınlık ediniyoruz.

aynısı ingilizce -ve elbette ki diğer yabancı diller- için de geçerli.

eğitmen/öğretmen öğrenmek istediğiniz dili nasıl öğreneceğiniz hususunda size yol gösterir. gerisi size kalmış. sonrasında o dili bir şekilde (dinleyerek, konuşarak, okuyarak, yazarak) hayatınıza entegre etmeniz gerekiyor ki öğrenim ve edinim devam etsin.

yabancı dil öğreniminin de üç kolu var ve bunların hiçbir şekilde birbirinden ayrılmaması gerekiyor:
dil bilgisi*, kelime dağarcığı* ve telaffuz*.
bu üç mevzu bir arada olmazsa eğer, o dili iyi konuşuyor olmuyoruz.
e bunun yolu da öğrenmek istediğimiz dili hayatımıza dahil etmekten geçiyor.

eğitmenin/öğretmenin gösterdiği yolu takip etmek ilk aşamadaki gerekli şey.
ardından
müzik dinleyerek, film/dizi izleyerek, kitap/gazete okuyarak, dili bilen biriyle konuşarak (gerçek hayatta kimse yoksa, internet var. o da olmazsa kendi kendine konuş), arada bir şeyler yazarak,
hasılı;
o dilin hayatınızın her noktasına nüfuz etmesini sağlayarak öğrenebilirsiniz.

"ingilizce çok nankör bir dil" muhabbetlerine de kulak vermemek gerekiyor. nankör olan dil değil; insanlar. zira, dil yaşayan bir canlıdır, beslemezseniz ölür. aynısı anadiliniz için de geçerli çünkü.

yeni bi' dil buldum. emergency diye yazıp, imörcinsi diye okicaz. hadi gidin öğrenin.

mohsen namjoo

nameh diye bir türkü çığırır. türkçesi "mektup"; name yani. sözleri hafız-ı şirazi'nin gazellerinden mürekkeb.

sözlerinin türkçe şerhi şöyle olagelir*:

yüreğimin kanıyla, bir mektup yazdım sevdiğime:
sen gittikten sonra dünyayı kıyamet olarak görüyorum.

gözlerimde onun yokluğunun yüzlerce imzasını tutuyorum
gözlerimin yaşları ise; her biri başka bir imza.

aşka düş, yoksa dünya sona erecek
varlığın tutkusu karşılanmadan.

yine de ne kadar denedimse de ondan cevap alamadım
çoktan denenmiş bir şeyi deneyen kimse, pişman olacaktır.

onu sevmem ayıplanacaktı; biliyordum
hey hak, aşk her zaman ayıplanır zaten.

aşka düş, yoksa dünya sona erecek
varlığın tutkusu karşılanmadan.

bir hekime mâşuk hakkında ne bildiğini sordum, iç çekti:
yokluğunda ızdırap, varlığında esenlik vardır.

aşka düş, yoksa dünya sona erecek
varlığın tutkusu karşılanmadan.


burdan da dinlenir:

federico garcia lorca

it franco'nun askerleri tarafından kurşuna dizilmeden hemen önce son şiirini okur:

"özgür olmayan insan nedir?
söyle bana, mariana.
söyle, seni nasıl sevebilirim
özgür olmazsam?
sana kalbimi nasıl açabilirim
bu yürek benim değilse?"

anarşisttir, dahası deli gibi âşıktır. şairdir, ressamdır, müzisyendir.

onu öldüren itlerden biri "onu tam götünden vurduk, komünist bir ibneyi nasıl vurursan öyle." der.
oysa lorca'nın gücüne gitmez ki bu; it nereden bilsin?

"bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi
birçok kere yitirdim denizde kendimi.
gidiyorum aramaya, suyu bilmeden,
beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri."

eşcinseldir, güzeldir; dahası insandır, lorca.

"...
gelmek istemiyor.
ne gün,
ne gece.
ölebiliriz o yüzden.
ben senin uğruna.
sen de benim..."

kuma, gitarına, portakal ve nane ağaçları arasına, bir rüzgâr gülüne gömülmeyi ister.
neruda'nın bekleyen gözlerine, insanların okuyan dillerine gömülür.

bir ilişkideki altın anahtar

şimdi öyle duygusal duygusal, romantik romantik argümanlarla yürümeye hiç gerek yok. cevabı gayet nettir bu muammanın: seks. hadi, tamam, daha 'güzel bir dil'le söyleyeyim: sevişmek. anadolu insanı olarak, şöyle düzelteyim: aşk yapmak. üç tabir de aynı kapıya çıkıyor en nihayetinde.

'gerçek' anlamda bir ilişkiden bahis ediliyor ise, anahtar ne güvendir, ne susmaktır, ne iletişimdir, ne paradır, ne de puldur. öpmekten hazzetmediğiniz, kokusundan keyif almadığınız, görünce kalbinizi yerinden sökmeyen, onunla sevişmeye gönlünüzün el vermediği bir adam/kadın istediği kadar sussun, dilediği kadar para kazansın; kâr etmez. o ilişki de yürümez zaten.

yanisi:
bir ilişkinin altın anahtarı sekstir. seks yoksa, ilişki sağlam temeller üzre kurulmuş değildir. sevişemediğiniz insanla bir ilişkiyi yürütmek beyhude bir uğraştan başka bir şey olmaz bir zamandan sonra.
kendinize gelin. bu nasihatlerimi de kulağınıza küpe edin.

ha, "aşk karın doyurmaz" derler. o da başka bir mefhum.

ayı sözlük geleneksel homojenlik ödülleri 2015

26 kategoride (2 tane olan başlık kategorilerini saymıyorum) toplam 119 yazarın en az bir kere bir kategoriye aday gösterildiği sözlükvijın. sonuçların açıklanmasına dört gün kala, can sıkıntısından olsa gerek, şöyle de bir liste çıkardım:

huzurlarınızda, baylar bayanlar, aday gösterilme sayısına göre yazar sıralamaları:

dıt-dırı-dı-dırııı!


11 adaylık:
ciwan 
mahallenin bakkalinin kocasi


10 adaylık:
dark bear 
futurelavirs 
hepberabear 
pisuvardaki siyah kil 3 


8 adaylık:
aigai 
naringergedan 


7 adaylık:
bankacibear 
persona 


6 adaylık:
hunkalunka 
kurokuma 
leoparsiz burjuva 
nikimsi 


5 adaylık:
pony slaystation 
smellycat 
zagor 


4 adaylık:
maxblum
rdbear
tunatuan


15 yazar 3 kere,
24 yazar 2 kere,
60 yazar da 1 kere aday gösterilmiş.


tek kategoride bir kereden fazla aday gösterilmiş 3 yazar var:
dark bear - en hoş entryler adına onur ödülü'nde 3 entry ile,
pisuvardaki siyah kil 3 - en anlamsız entryler adına onur ödülü'nde 2 entry ile,
mahallenin bakkalinin kocasi - en anlamsız entryler adına onur ödülü'nde 2 entry ile.


oy kullanmadıysanız henüz, şöyle alalım:
http://docs.google.com/forms/d/1bFbRBE0t...

garo paylan

halkların demokratik partisi* istanbul milletvelki. gayet güzel de bir adam. meclis'te akapeli milletvekillerine ağzının payını mis gibi vermiş.
okuyalım:
http://www.birgun.net/haber-detay/akp-li...

tarayıcı geçmişini silmek

google chrome'deki incognito,
mozilla firefox'taki private,
safari'deki private,
internet explorer'deki inprivate browsing sayesinde gerek kalmayan şey.

bütün tarayıcı servislerinin "gizli pencere" fonksiyonu vardır. bu fonksiyon, tarayıcının 'cookie' indirmesini, girilen internet siteleri ve şifreleri kaydetmesini engeller.
kullanın, kullandırın. tarayıcı geçmişini silmekle uğraşmayın.

diyarbekir kalesinden notlar ve adiloş bebenin ninnisi

ahmed arif'in güzelim şiiri.

kendi sesinden dinlemek için:



1.

varamaz elim
ayvasına, narına can dayanamazken,
kırar boynumu yürürüm.
kurdun, kuşun bileceği hal değil,
sormayın hiç
laaaaal...
kara ferman çıkadursun yollara,
yarin bahçesi tarumar,
kan eder perçem

olancası bir tutam can,
kadasına, belasına sunduğum,
ben öleydim loooy...
elim boş,
ayağım pusu.
bir ben bileceğim oysa
ne afat sevdim.
bir de ağzı var dili yok
diyarbekir kalesi...

2.

açar,
kan kırmızı yediverenler
ve kar yağar bir yandan,
savrulur karacadağ,
savrulur zozan...
bak, bıyığım buz tuttu,
üşüyorum da
zemheri de uzadıkça uzadı,
seni baharmışın gibi düşünüyorum,
seni diyarbekir gibi,
nelere, nelere baskın gelmez ki
seni düşünmenin tadı...

3.

hamravat suyu dondu,
dicle'de dört parmak buz,
biz kuyudan işliyoruz kaba - kacağa,
çayı kardan demliyoruz.
anam sır gibi saklar siyatiğini,
"yel" der, "baharın geçer".
bacım, ikicanlı, ağır,
güzel kızdır, bilirsin.
ilki bu, bir yandan saklı utanır
ve bir yandan korkar
ölürüm deyi.
bir can daha çoğalacağız bu kış.
bebeğim, neremde saklayım seni?
hoş gelir,
safa gelir,
ahmed arif'in yeğeni...

4.

doğdun,
üç gün aç tuttuk
üç gün meme vermedik sana
adiloş bebem,
hasta düşmeyesin diye,
töremiz böyle diye,
saldır şimdi memeye,
saldır da büyü...

bunlar,
engerekler ve çıyanlardır,
bunlar,
aşımıza, ekmeğimize
göz koyanlardır,
tanı bunları,
tanı da büyü...

bu, namustur
künyemize kazınmış,
bu da sabır,
ağulardan süzülmüş.
sarıl bunlara
sarıl da büyü...

diyarbekir

ezginin günlüğü'nün 2015'te yayınlanan istanbul gibi albümünün en güzel şarkısı. eylem atmaca'nın su gibi sesi ve ahmed arif'in diyarbekir kalesinden notlar ve adiloş bebenin ninnisi şiirinden alınmış sözleri ve melodisi...
beklemeyi bilenlerin, düşünmenin ne olduğunu anlayanların türküsü.
harikulade, harikulade!

bu türküyü tam da adını aldığı şehre kar yağıyorken dinlemek elzem:


sözleri şöyle:
açar kan kırmızı yediverenler
ve kar yağar bir yandan
savrulur karacadağ, savrulur zozan
ve kar yağar bir yandan

seni baharmışın gibi düşünüyorum
seni diyarbekir gibi

bak ellerim buz tuttu
üşüyorum da
zemheri de uzadıkça uzadı
nelere nelere baskın gelmez ki
seni düşünmenin tadı

seni baharmışın gibi düşünüyorum
seni diyarbekir gibi

açar kan kırmızı yediverenler
ve kar yağar bir yandan
savrulur karacadağ, savrulur zozan
ve kar yağar bir yandan

amedeo modigliani

amedeo clemente modigliani.

italyan ressam. portre ve nü çalışmalarıyla biliniyor daha çok. heykeltıraştır da ayrıca. portrelerindeki kadınların gözleri çoğunlukla belirsizdir. sebebini de "ruhları gördüğümde, gözleri de görebilirim." diyerek açıklamış.

pablo picasso'nun ölüm döşeğinde adını fısıldadığı da söylenegelir. ne kadar doğru; bilinmez elbette.

işlerine şuradan bakılabilir:
http://www.modigliani-foundation.org/the-complete-works.html

venuto al mondo

twice born, ya da türkiye'deki gösterim adıyla 'sen dünyaya gelmeden'.

margaret mazzantini'nin aynı adlı romanından yazarın kendisi ve eşi sergio castellitto tarafından sinemaya uyarlanan 2013 yapımı film. başrollerde penelope cruz, emile hirsch, adnan haskovic ve saadet ışıl aksoy* var.

film, şimdi ve geçmiş arasında gidip geliyor. her ne kadar bosna savaşı yıllarında geçiyor ve savaşı da olay örgüsü içinde dillendiriyor olsa da, savaş filminden çok dramdır, ve gayet de başarılıdır.

konusu kısaca şöyle:
---- spoiler ----
gemma (penélope cruz ) ve oğlu pietro saraybosna'yı ziyarete gidiyorlar. yıllar önce, bosna savaşı sürerken, pietro doğduktan hemen sonra şehirden kaçıyorlar. ancak gemma'nın eşi diego (emile hirsch) şehirde kalıyor ve orada ölüyor. gemma'nın niyeti saraybosna'da oğluyla arasını düzeltmek ve ona asıl gerçeği, yani annesi olmadığını söylemek. saraybosna'da eşiyle kaldıkları sürede arkadaş oldukları gojko (adnan haskovic) ile karşılaşıyorlar, ve gemma, pietro'nun gerçek annesi aska'nın (saadet aksoy) yaşadığını öğreniyor. aska ise tıpkı gemma gibi başka bir sır taşıyor.
---- spoiler----

filmin afişi:


fragman:


*saadet ışıl aksoy gerçekten çok başarılı.

fransızca konuşurken kusmak

acıklı hikâye. dinleyin hele.

kökleri paris'e, issy-les-moulineaux'e uzanan ben, arada sırada geçmişi yâd etmek, versailles sarayı'nda yıllarca yaşamış grandiose-grandiose-grandiose-grandiose babam monsieur perdu âme'yi anmak namına charles baudelaire'dir, arthur rimbaud'dur, louis aragon'dur, andre breton'dur; okur, tarçınlı sıcak şarap eşliğinde chanson française'ler dinleyip gecelerime hüzün, gecelerime huzur katarım.

tabii, fransız lisanıyla az biraz haşır neşir olmuş bütün diller bilir ki fransızcada bir "ğ" gerçeği var. genizden çıkan, gırtlağı huşu içerisinde nirvana'ya ulaştıran o "ğ".
o nasıl sinsi bir ğ'dir, o nasıl yanardöner bir ğ'dir, o nasıl vilain bir ğ'dir...
oh mon dieu!

yine, geçenlerde, monsieur perdu âme babamı anmak adına tarçınlı sıcak kırmızı şarap ve edith piaf eşliğinde charles baudelaire'nin la mort des amants şiirini okuyordum:

nü ağons dö litz plönz dodüğz lejeğe
dö divons piğöfondz kôm dö tümbé
e detığanje fılö sür dö etajeğöööyyykkkk (kelimenin sonundaki 'öyk'e dikkatinizi çekerim)
ekılisö pü nü sü dö şis pılü bis.

sanırsın ki çarls bödleğ 1857 yılından kalkmış gelmiş.

e pılü tağ ün anj, entğövan le poğğğğt.. ehm.. ('ehm'. fırtına öncesi sessizlik)
viendığa ğanimeğ, fidel e joyis
le miğoiğ töğni e le fılam moğğğğğğğykkk!

"sönmüş" kelimesini söyleyemeden, midenin yanmaya geçmesi. ouvv! tarifi imkânsız.

hani, tamam, fransızca güzel dil, çok romantik. hele bir de konuşan charlotte gainsbourg ise tadından yenmiyor...da...kusturabilir.
"ay ben aksanlı konuşicim, parisli olicim" diye, o "ğ" sesini çıkarmaya çalışırken, gırtlağınızı heba etmeyin derim.
ama tarçınlı sıcak şarap için. içine birkaç elma parçası ve biraz da karanfil ekleyin.
tchin tchin!

fransızca

kediyle uyumak

twilight

pek güzelinden bir antony and the johnsons çalışması. 2000 yılında yayınlanan ve grupla aynı taşıyan albümün cripple and the starfish ile lokomotifi. "will you ever return?"* diye tekrar eden bir antony hegarty var. daha ne olsun?

şurdan dinlenebilir:


sözleri şöyle:
twilight, i fall in the harbor
twilight, i fall in the hills
but here in the city that never sleeps
i can fall through one's fingers

when the swan flies to heaven
soaring through the utmost fear
there's a feeling that lingers in the afterwards
will you ever return?
will you ever return?
will you ever return?

twilight
twilight
twilight

twilight, i sit at all tables
with my candles and angels besides
and i shall wait forever
as the days turn to night
swallowed in the shadows that glow
swallowed in the shadows that glow
swallowed in the shadows that glow

when i sought out a light
and i knew darkness swallowed
i beseech, come to me
all alone, come to me
twilight

slavoj zizek

slovenyalı feylesof ve sosyolog. bu iki alan dışında da birsürü konuda kelâm eylemekten geri durmuyor elbette.

türkiye'nin şu anki durumu hakkında yazdığı iki yazısı:
http://www.newstatesman.com/world/middle...
http://www.newstatesman.com/2015/12/slav...
  • /
  • 77
  • /
  • 41

frida kahlo


hayao miyazaki


korpiklaani


istanbul


kedi


ayı sözlük yazarlarının twitter sayfaları


burhan kuzu


özgür mumcu


trans onur haftası


hayat kısa kuşlar uçuyor


fatih akın


ahlak


cadının bohçası


seni düşünmek


selda bağcan


yalnızlık


dark bear


god is an astronaut


back to black


savina yannatou


  • /
  • 41
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1537

lilith

şöyle bir hikâyesi var:
"tanrı balçıktan yaratmıştı ademle lilithi. ruhlarını kendi nefesinden vermişti. birbirlerine eş olur ademle lilith. ancak adem cinsel ilişkide üstte olmak ister. lilith karşı çıkar ademin bu üstünlük ve ayrıcalık isteğine. "tanrı ikimizi de eşit yarattı" diyerek itiraz eder.
aralarında tartışma çıkar. lilith, ademin kendisine karşı şiddet kullanacağını anlar ve tanrının yanına kaçar.
tanrı, lilithin güzelliğinden o kadar etkilenir ki ona kendi gizli adını söyler. tanrının gizli adını bilmek, artık büyük güce sahip olmak ve istekleri tanrı tarafından mutlaka yerine getirilmek anlamına gelmektedir. bunu bilen lilith, tanrıdan kanat ister. tanrı da verir. lilith artık kanat sahibidir. uçarak kızıldenize gider ve orada yaşamaya başlar.

ancak olay burada böyle bitmez. çünkü adem hâlâ lilithi geri istemektedir.
tanrı üç melek görevlendirir. melekler lilithi geri dönmeye ikna edecektir. kızıldenize gider melekler. önce yumuşaklıkla ikna etmeye çalışırlar. ama kararlıdır lilith. geri dönmeyi kabul etmez. lilithin bu tavrını gören melekler tatlı dili bir yana bırakıp bu kez lilithi kızıldenizde boğmakla tehdit ederler. ama lilith gücünün farkındadır. tanrının gizli adını bildiğini, ona güçlerinin yetmeyeceğini söyler, onu rahat bırakmazlarsa gelecekte doğacak tüm bebekleri öldürmekle tehdit eder.

sorunun çözümünde tek bir yol kalmıştır: uzlaşmak. aralarında bir anlaşmaya varırlar. buna göre lilith çölde yaşamayı sürdürecek, bunun karşılığında da üzerinde "lilith" figürlü nazar boncuğu taşıyan bebeklere dokunmayacak, onları asla öldürmeyecektir.

artık anlaşılmıştır ki lilithten ademe yâr olmayacak. yeni bir kadın yaratmaktan başka bir yol kalmaz ve tanrı, havvayı yaratır. ama tanrının başı lilithten dolayı bayağı ağrımıştır. bu yüzden havvayı lilith gibi ademle aynı maddeden yani balçıktan yaratmaz. ademin kaburga kemiğinden yaratır ki havva, ademe karşı çıkmasın, eşitlik iddia etmesin, itaatkâr olsun. lilith gibi asi olmasın."

dele zaram

rûdekî* adında bir insan yaşamış şu yıldan bin sene önce**. klasik iran edebiyatının kurucusu olarak kabul ediliyor günümüzde. mesnevileri, gazelleri, kasideleri, rubaileri, şiirleri var günümüze değin ulaşan.

işte, o şiirlerinden bir tanesi dele zâram. türkçe şerhiyle "zavallı gönlüm" yani.
ilk olarak fereydoun farrokhzad*** tarafından müziklendiriliyor. çok zaman sonra mohsen namjoo abé'm kiosk grubuyla beraber tekrardan dillendiriyor.

şimdi...
fars dilinin güzelliği üzre birsürü şey yazabilirim de;
şu ahenge, şu güzelliğe bak hele:

"dele zârem, fegân kem kon
tu eşkez dîdegân kem kon
gam ô nâle ze can kem kon
..."


sesim pek güzel değildir -ne yazık ki.
hele böyle bir şarkıdır, bir türküdür söylemeyeyim; ben bile utanıyorum sesimden.
o derece yani.

ama, işte,
bazı zamanlar oluyor
tawûsê melek'ten diliyorum da
kendimden geçe geçe söyleyebilsem istiyorum.

"...
vay çe nâle hâ ke ez dil be râhet nemûdem men
behre-î ez an be ômrem, be coz hem nedîdem men
..."


bunu dinleyip dinleyip,
sohrab'ın, hâfız'ın, füruğ'un,
hayedeh'in, azam'ın, mohsen'in,
bahman'ın, abbas'ın, ibrahim'in****
yoluna düşesi geliyor insanın.



"
ey zavallı gönlüm, az feryat et
gözlerimden az gözyaşı dök
canıma az hüzün ve gözyaşı kat
ah, ne kadar ağladım yoluna gönülden
bu yüzdendir ki ömrümde kederden başka bir şeye sahip olmadım

beni öldürdü bakışın
yolunu gözlüyorum
senin ay yüzünü göreyim diye
benim secdegâhım, ay'ım, kâbe'm oldu yüzün
gönlüm senin lüle lüle saçlarının büklümünün esiri oldu

gel, biraz otur yanımda
canımdan oldum beklemekten seni, sevgilim
artık bitir küslüğü, ayrılığı
çünkü ağına düştüm ve gönül kuşu senin avın oldu
gönlüm senin için yanıyor ama sen habersizsin
ah, ciğerimi yakan ahım neden gönlünü etkilemiyor, güzel

gel kucağıma, gel ve gör, sensiz başıma ne geldi
ay tenlim, gümüş yüzlüm, gel ve gör, nemli gözlerimi

ey can, ey kadim sanem,
ey can, önceki gece
ey can, rüyama bir ay girdiğinde
ey can, haberdar oldu
ey can, kalbim, ay yüzlü'm,
ey can, senin yanıma geleceğinden.
ey can, bir gel,
ey can, bir gör.
ey can, endamın ne hoş ve ne tatlısın.
ey can, gönlümü
ey can, sen süslüyorsun
ey can, vefanla teselli et gönlümü.
"



mohsen namjoo ve kiosk düeti:



feridun ferruhzad:




*bazı yerlerde adı rüdeki veya rudaki ya da rudeki olarak da geçiyor.
**tam olarak milattan sonra 858-941 yılları arasında.
***feridun ferruhzad. füruğ ferruhzad'ın* erkek kardeşi.
**** sohrab sepehri, hâfız-ı şirâzi, füruğ ferruhzad, hayedeh, azam ali, mohsen namjoo, bahman ghobadi, abbas kiarostami, ebrahim golestan.

babasız kızlar balosu

güzelinden bir perihan mağden şiiri.


"bu davette topuğunuzun ya da kanadınızın
biri kırık olmalı
bu şartı yerine getirmeyenler
kırık ön dişler ya da deşik ciğerlerle de
katılabilirler"

uzun hazırlıklardan geçtik biz
uzakdiyarlara uçtuk: başka çaremiz yoktu
babasız kızlar korosu:
babamız bizi sevmedi
çirkiniz! çirkiniz!
zır deliyiz. güzeller güzeli şüphe
kır kalbimi, alışığım ben
yeşil gözleri babamın: gözleri zehirli yosunlardandır
ince ince proje dokur, gürcü soğuk ve mağrur
babamı hiç görmedim - ki onca yıldır

"bu baloya davetli kızlar
babalarının cenazesinde bulunmayacaklar"

niye seveyim seni
babalarının terk ettiği kızlar, kötülüklerinde cömert
aşklarında hazin ve güvenilmezdirler

babasız kızlar korosu:
babamız bizi sevmedi
öyle birşey koptu ki içimizde
bütün kötü kadınlar bizden sorulur
kaçmayı biliriz biz en iyi
ey cesur! ey sevgili! sıkıysa bak gözlerime
taşa çeviririm seni, mum gibi eritirim
çocukluk acıları pazılarımdır benim
ah ben ne güçlü ne unutkanım bilemezsin.

"balomuz gece yarısını geçe başlayıp
canımız isteyince biter"

kandırdur arabalarıyla dolanmayız biz
cam kırıklarında dans etmek varken
babasız kızlar korosu:
küfredip kavga çıkarırız
çirkiniz! çirkiniz! çirkiniz
babamız bizi sevmedi
cümlenizin hakkından geliriz
yaralarımıza şap dökerek büyüttük kendimizi
göçebeyiz; talan eder tüyeriz
hayat, baskınımıza mazur bir davet yeridir
arka kapıları tekmeler içeri gireriz
yaklaşma yakarım, dumanını üflediğim gibi
keyfime bakarım

ön kapıdan ve sırayla
buyrun kibar hanımlar beyler
babanız sizi sevdi de ne oldu?
korkak, kör ve bok gibisiniz.

lost soul

bakıyoruz; neler yazabiliriz diye...

ilk girimi 2011 yılında ağustos ayının 14'ünde akşam 5'te yazmışım ayı sözlük'e.
o günün üzerinden 5 yıldan fazla vakit geçmiş.

zaman, pekâlâ, hiç de acımadan patır patır ilerliyor işte.

ben, yeri geldiğinde, gayet duygusal bir insan olabiliyorum sanırım.
gerçi, bazı zamanlar oluyor, dünyanın bütün dertleri omuzlarıma birikmiş gibi hissediyorum
sonra
bazı zamanlar oluyor, dünyanın en huzurlu insanı benmişim gibi hissediyorum.

biz insanlar, bu girift ruh hâllerinden uzaklaşamıyoruz içinde yaşıyor olduğumuz dünya, dünyaya geldiğimiz zaman, zamanı harcadığımız olaylar hasebiyle.

son dönemde hem sözlük içre, hem de içinde yaşıyor olduğumuz ülke içinde olan bitenler beni ziyadesiyle etkilemiş durumda. bu yüzdendir ki uzunca bir süre kendimi soyutlamak niyetindeyim bazı mecralardan.
sözlük de bu mecralardan bir tanesi.

ülkenin içinde bulunduğu ahval dahilinde akıl sağlığımı korumanın en iyi yolu olarak bunu görüyorum:
kendimi müziklere, kitaplara ve filmlere hibe edeceğim.
"insanlardan buz gibi soğudum." diyor cahit külebi,
vardır bi' bildiği.

şu 5 yıl boyunca güzel insanlarla konuştum, güzel insanlarla tanıştım, çirkin insanların yazdıklarını okudum, çirkin insanlardan uzak durdum.
hali hazırda peyderpey konuşuyor/mesajlaşıyor olduğum iki-üç kişi var.

hayatım boyunca, franz kafka ile akıl ve ağız birliği etmişçesine, çevremde hep birkaç insan oldu zaten.
ne demiş: "huzur mu istiyorsun? az eşya, az insan."
şu iki-üç kişi benim için 5 yıl 3 ayın getirisidir; yüreğime basmış, özümsemişim.
kâfidir benim için.

"insan ne için yaşar?"
peki,
"insan ne için yazar?"

ilk sorunun cevabı nezdimde değişmekle beraber,
ikinci sorunun cevabı benim için bellidir:
hayat gailelerimden bir tanesi dünyaya bir iz bırakabilmektir.

o yüzden girilerimi silmiyorum.
burada kalsınlar, okunsunlar.

ingeborg bachmann şöyle yazar pek güzel bir şiirinde*:
"hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle."

kapanışı güzel bir müzikle yapayım.

"like little puffs of smoke
we're here and then we're gone"



ayı sözlük'e yolunda başarılar dilerim.
güzel günler görmek dileğiyle.


*bu arada,
olur a iletişime geçmek isteyen yazar ya da okurlar olabilir.
mail adresi şudur:
_________________
[email protected]
_________________
istediğiniz herhangi bir şey hakkında yazabilirsiniz.
okumaktan keyif alırım.

güzel günlere...

bertolt brecht

alman şair ve oyun yazarı. epik türünden yazdığı tiyatro oyunlarıyla tanınır.

ayı sözlük

tanım: güzel sözlük.

şimdi saydıracam. ar yü redi mi?

her şeyden önce şunu belirtmem gerekiyor ki ayısözlük sade ayıların/bear'ların ve ayıseverlerin/chaser'lerin yazdığı, okuduğu bir sözlük değil. bunun ayırdında olmayanlar var sanırım. eğer ki hâlâ "ay, ayısözlüüüük ^^ ayılaaarrrrrrrr vaaar" modundaysanız, bir silkelenin ve kendinize gelin. sözlük yazarları -ve bittabi ki okuyucuları- arasında ayı ve ayısever olmayan onlarca adam -ve bittabi ki de kadın- var.

aynı zamanda ayısözlük sade bir eşcinsel sözlüğü değil. zira hem yazarlar hem de okuyucalar arasında eşcinsel olmayan adamlar, kadınlar da var. bunun da ayırdına varın.

peki, interaktif sözlük ne demek? ben cevap vereyim: yazarların başlıklar açtığı ve bu başlıkları tanımladıkları entry'ler girdiği bir online ortam.

buraya kadar bir sorun var mı? bence yok. şu yukarıdaki üç paragraf ile ilgili "beybi, bence yanlış düşünüyorsun; haksızsın" dediğiniz biryer varsa, haber eyleyin. bilahare açıklarım karşılıklı iki kahve içerken. sohbetim koyudur.

efendim, onca yazar varken, haliyle farklı farklı görüşler, inanışlar da olacak. bu gayet doğal. benim "beyaz la bu!" dediğime, bir başkası "yooo, ne alaka? o basbaya da siyah" diyebilir. kabulümdür.
işte, sorun burda zuhur eyliyor:
bu gerçeği kabullenemeyenler var.

herkes aynı düşüncede olacak diye bir şey yok. bunu şu muazzam beyinlerimize bir sokalım ilk önce. kimse kimseyle aynı fikirde olmak zorunda değil. bilakis farklılıklar iyidir, güzeldir, candır, canandır. bağrınıza basın.

ben, mesela, kalkıp geçenlerde yiyiştiğim seksi erkeğin göğüs kaslarını nasıl anlatabiliyorsam; bir başkası dün gece arabasına bindiği taksiciyi kolilediğini anlatabiliyorsa; diğeri en sevdiği pornonun linkini verebiliyorsa; bazıları nick altı entry'lerinde birbirlerini yalayıp yutabiliyorsa; kusura bakma ama, bebeğim, öbürü de kalkıp siyasetten, politikadan, kültürden, kürtlerden, araplardan, çerkeslerden, lazlardan, yahudilerden, cenıfır lopez'in amından, colton ford'un sikinden dem vurabilir, bahis eyleyebilir.

demem o ki;
sen nasıl ki dilediğin gibi entry'ler düzebiliyorsan sözlükte, başkası da dilediği konularda yazabilir.
sırf hoşuna gitmedi diye, açılan bir başlık sonrası bir başka yazarı provakatör olarak niteleyemezsin. hayır, beybi, öyle bir lüksün yok ne yazık ki.

cenıfır lopez'in amının ne kadar sulu ve seksi olduğunu yazan bir başlık ve entry hoşuna gitmedi mi? bak, o entry'nin altında bir eksi oy butonu var. oraya tıkla. hayatına mutlu mesut yaşamaya devam et. ha, o da mı kesmedi seni? başlığın altına dilediğin gibi saydırabilirsin. ama unutma; sözlük kuralları var. sevmediğin, hazzetmediğin bir başlık ya da enrty için dilediğini yazabilirsin, sövebilirsin, saydırabilirsin. ama bunu sözlük kuralları çevçevesinde yap. zira cenıfır lopez'in seksi ve sulu amını anlatan o entry'i yazan yazar da aynı şekilde sözlük kuralları çevçevesinde yapıyor yaptığını.

demem o ki;
yazarın biri dilerse kürdistan başlığını da açar, isterse recep tayyip erdoğan'ı göklere çıkarır, dilerse abdullah öcalan'ı yerden yere vurur, canı isterse mustafa kemal atatürk'ü övüp övüp bitirmez, ya da dün yiyiştiği kolinin seksi vücüdunu anlatır. buna kimse karışamaz. ne sen, ne de ben. bunu elbette ki sözlük kurallarını gözardı etmeden yapması gerekiyor, değil mi? ha, baktın ki sözlük kurallarının damına koymuş. ispikçiler var, editörler var, moderatörler var. onlardan biri değilsen, herhangi birine bir mesaj atıp "bak, sözlük kurallarını çiğnemiş bu entry'de." de. gereği yapılır.

çok mu uzattım?
az kaldı.

velhasıl-ı kelâm;
interaktif bir sözlükte farklı görüşlerde, farklı fikirlerde birsürü yazar var. herkes aynı fikirde olmak zorunda değil. derdin "mmm, bence hepimiz aynı şeyleri savunmalıyız. hem burası eşcinsel sözlük. öyle şeyler yazılmamalı"ysa, oturup biraz daha düşün derim.
sen dilediğin kadar ibne/gay/eşcinsel muhabbeti döndürebiliyorsan; adamın biri istediği kadar siyasetten, politikadan, cenıfır lopez'ın amından konuşabilir.
zira farklılıklar herzaman güzeldir. aksi takdirde kendini tekrar eden, hep yerinde duran bir ayısözlük karşılayacak seni ilerde. bu da hiç güzel olmayacak.
öptüm yanacıklarından. mucuk.

hrant dink

güzel adam.

"türkiyeliyim... ermeniyim... iliklerime kadar da anadoluluyum. bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip geleceğimi batı denilen o hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere sülük gibi yamanmayı düşünmedim. kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu.
şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ ödüyorum." demiş vakt-i zamanında.

sonra, 19 ocak 2007de kalleşçe öldürüldü; bir nefret cinayetine kurban gitti bu güzel insan.

cumartesi anneleri

arjantin'deki kirli savaş döneminde hayatını gözaltılarda kaybeden ya da kaybolan çocukları için örgütlenen plaza de mayo madre'den ilham alan güzel anneler.

ilk kez 27 mayıs 1995te galatasaray lisesi önünde toplandılar gözaltında kaybolan ya da işkenceyle hayatını kaybeden oğullarının, kızlarının, canlarının, kardeşlerinin, eşlerinin hesabını sormak için.
hâlâ, yine cumartesi günleri, yine galatasaray lisesi önünde toplanıyor bu güzel anneler.

ayı sözlük'teki herkesi ayı veya ayısever sanmak

büyük bir gaflet uykusu. tez zamanda bu gaflet uykusundan uyanmalı şu fani bedenler.


edit çakayım şuraya:
sözlük yazarlığı tarihimin ilk tespiti oldu bu. kendimle gurur duyuyorum.

eurovision 2012

tabiatı dolayısıyla gayet üşengeç, hatta ve hatta oblomov'a bile şapka çıkarttıran ben, hiç erinmedim, üşenmedim bütün şarkıları oturup dinledim. eurovision gediklisi olduğum söylenemez. dahası, hiçbir zaman başarılı tahminlerim de olmadı. sevdiğim, "ov, çok süper lan!" dediğim şarkılar ya yarı finalde pıtır pıtır döküldü, ya da finalde son üç-dört sıraya demir attı hep. bir tek finlandiya'nın lordi'sinde isabetli bir atışım oldu; o kadar. benden bir bülend özveren çıkmaz. hele meltem yazgan hiç çıkmaz.

amma velakin üşenmeyip onca şarkıyı dinledikten sonra bir entry düzmek şart oldu. bazı şarkıları, evet, yarısına kadar dinleyip "bu ne la?" triplerine girip kapat-kapat-kapattığımı da not düşeyim. kulaklarım -ve elbette ki gözlerim de- benim için çok önemliler.

iki yarı finalde kapışacak ve "big 5"in finalde direkt yarışacak şarkıları ve naçizane yorumlarım (dediğim gibi; eurovision kafalı bir gedikli değilim. yarışma sonrası "ehehehe nooldu leen? hani tahminlerin çıkmadı :p" diye gelmeyin bana):


1. yarı final
1- karadağ: rambo amadeus - euro neuro - http://kisalt.com/2bj
cıks, olmamış. tamam, eğlenceli bir şeye benziyor. ama yok. gayet saçma, kasıntı. gogol bordello mu diyeyim, disko partizani mi diyeyim... dördüncü sınıf bir kopyası gibi. yarı final sahnesine klipteki eşeği de getirebilselerdi belki finali görebilirdi.

2- izlanda: gréta salóme & jónsi - never forget - http://kisalt.com/2bk
daşşaklı düet. bahisçilerin de favorileri arasındaymış. finali illa ki görecek. zaten izlanda deyince akan sular şöyle bir duraksıyor. finalde de iyi bir iş çıkarır gibime geliyor.

3- yunanistan: eleftheria eleftheriou - aphrodisiac - http://kisalt.com/2bm
ne yalan söyleyeyim helena paparizou'nun ezik bir kopyası. olmamış, olmamış, olmamış. ama güzel yunan kızı, arkada yakışıklı yunan erkekleri, sütun gibi bacaklar... finali görecek tabii ki de... de... de.... şarkıda iş yok. o sözler hele. of ki ne of. kiç oğlu kiç.

4- letonya: anmary - beautiful song - http://kisalt.com/2bn
ahan da benim şarkılarımdan biri! dinler dinlemez âşık olduğumu söylemek istiyorum. söylemesem mi acaba? hep böyle oluyor çünkü. sevdiğim şarkıları lanetliyorum gibi. şarkının sözleri pek beğenilmemiş ortamlarda. fakat ben sözleri de sevdim. "mick jagger aradı. meşgul olduğumu söyledim. paul mccartney ile şarkı yazıyoruz. 'seni sonra ararım mick" mis gibi şarkı. loop'a aldım, döndürmeye başladım bile. anmary'ciğim; finale çıkamazsan bile üzülme. ben çok sevdim seni.

5- arnavutluk: rona nishliu - suus - http://kisalt.com/2bo
bu şarkıyı björk ya da ne bileyim adele söylese grammy alır, bafta alır da... konu eurovision olunca iş yapmayacak gibi görünüyor -ne yazık ki. kaliteli şarkı.

6- romanya: mandinga - zaleilah - http://kisalt.com/2bp
"yarısında çıktım" diyeyim. siz anlayın.

7- isviçre: sinplus - unbreakable - http://kisalt.com/2bq
isviçre bunu hep yapıyor. gayet "genç" şarkılar gönderiyor arada. şarkı çok kaliteli, muazzam değil. ama böyle çekici bir halet-i ruhiyesi var. solist bey kameraya öyle bakışlar atmasa daha iyi olacak gibi, ha?

8- belçika: iris - would you? - http://kisalt.com/2br
herkes "ay, ne güzel ballad!", "çok sevdiiiiim ^^" gibi yorumlar yapmış da... çok bayık be!

9- finlandiya: pernilla karlsson - när jag blundar - http://kisalt.com/2bs
finlandiya bu sene isveççe bir şarkı ile yarışıyor. bizimkiler daha "neden ingilizce şarkıyla yarışıyoruz? mis gibi türkçe varken, ingilizce nerden çıktı!!" muhabbetleri yaparken adamlar kalkıp isveççe şarkı hazırlamışlar.
şarkı güzel, şirin.

10- israil: izabo - time - http://kisalt.com/2bt
israil'den bir daha diva gibi bir şey çıkmayacak; bu kesin. şarkı retro, eğlenceli. tam olarak ne düşünmeliyim; bilemedim. iyi diyemiyorum, ama kötü de diyemiyorum.

11- san marino: valentina monetta - the social network song oh oh uh oh oh - http://kisalt.com/2bu
olabilirmiş de olamamış gibi bir havası var. olmamış yani. finali göremez.

12- kıbrıs: ivi adamou - la la love - http://kisalt.com/2bv
bi' bitmediniz gitti mk. yarısını bile görmedim, duymadım şarkının.

13- danimarka: soluna samay - should've known better - http://kisalt.com/2bw
kız tatlı, müzikalite iyi, şarkı güzel. ama büyük bir başarı alamaz sanırım. orta sıralarda yer bulur kendine finalde.

14- rusya: buranovskiye babushki - party for everybody - http://kisalt.com/2bx
verka serduchka mı yapmaya çalışmışlar? bu nineler cidden bir grupmuş. bu şarkıyla da ilgili kesin bir şey düşünemiyorum ya hu. kötü, evet. ama kötü de değil. ninecikler aklımı karıştı. dens dens dens! kam on en dens! paaarti fooor evribadiiii! deliriyorum.

15- macaristan: compact disco - sound of our hearts - http://kisalt.com/2by
iyi şarkı be. ama sevilecek bir şarkı değil. pek iş yapacağa benzemiyor. böyle yozlaşmış yeni dünya düzenine, insanlarına göndermeleri olan daha başarılı, iyi şarkılar olmuştu eurovision'da.

16- avusturya: trackshittaz - woki mit deim popo - http://kisalt.com/2bz
avusturyalı olsam utanırdım yeminle.

17- moldova: pasha parfeny - lautar - http://kisalt.com/2c0
moldova yarışmaya ilk defa katıldığı seneden beri hep harika şarkılar yapıyor. bu da öyle güzel bir şarkı. yine gogol bordello benzetmeleri yapılmış. sanki gogol bordello bu türü yaratmış gibi. şarkı güzel. finale de çıkar. finalde de iyi bir sırada olur istiyorum. solist mi? edward norton? güzel çocuk bir de. eheh

18- irlanda: jedward - waterline - http://kisalt.com/2c1
geçen senekinden on kat kötü bir şarkı. yerlerinde olsam disney channel için çalışmaya başlardım. cıks, olmamış. sıfır.



2. yarı final

1- sırbistan: zeljko joksimovic - nije ljubav stvar - http://kisalt.com/2c2
introsundaki keman direkt coldplay arağı. ben diyeyim. şarkı mı? iyi. ama zeljko beyamca yeni bir şeyler mi yapsa acaba? finale çıkar.

2- makedonya: kaliopi - crno i belo - http://kisalt.com/2c3
iyi bir slow gibi. ama çok kasıntı.

3- hollanda: joan franka - you and me - http://kisalt.com/2c4
eneeee! bu sene en çok sevdiğim şarkılardan biri daha. mis gibi ya hu! finale çıksın, finalde de ilk beşi görsün diliyorum. n'oluuur, n'ooolur, n'oluuur! yirim la!

4- malta: kurt calleja - this is the night - http://kisalt.com/2c5
amca sanki dünyanın en güzel şarkısını söylüyor havasında. ama, bebeğim, otur, sıfır.

5- belarus: litesound - we are the heroes - http://kisalt.com/2c6
belarus'un power rangers'i sanırım. şarkı klasik eurovision şarkısı. cık, sevmedim.

6- portekiz: filipa sousa - vida minha - http://kisalt.com/2c7
portekiz'e yazık ediyorlar çoğu zaman. mis gibi şarkılar yolluyorlar hep. ama yarı finali bile geçemiyor adamlar. yazık. klas bir ballad. ama başarı şansı yok -ne yazık ki.
bir de dipnot: youtube'deki yorumlardan birinde "cristiano ronaldo'nun kızkardeşi mi bu kadın?" diye bir yoruma "yoo, değilim. ama çok benzetiyorlar :)" diye cevap vermiş filipa sousa. şeker kadın filipa.

7- ukrayna: gaitana - be my guest - http://kisalt.com/2c8
çikolata renki ukraynalı gaitana'cım, bu ne? ani lorak'ın bokunu ye sen.

8- bulgaristan: sofi marinova - love unlimited - http://kisalt.com/2c9
bulgar club'larında 2012 yazının hit şarkısı olur. ama benden sıfırı kaptı bile. aferin.

9- slovenya: eva boto - verjamem - http://kisalt.com/2ca
bilemedim şimdi. bir kere dinlenebilir. ama öyle sevilecek hali yok. üzgünüm. bizimle değilsin. hıh.

10- hırvatistan: nina badric - nebo - http://kisalt.com/2cb
uçan üstsüz erkekler var klipte len! oyş. şarkı vasat üzeri.

11- isveç: loreen - euphoria - http://kisalt.com/2cc
bu senenin en büyük favorisi diyorlar. çok tripli bir hatun bu loreen. öyle hareketler, danslar falan. başarılı şarkı. ama ben olsam birinci yapmam; o ayrı.

12- gürcistan: anri jokhadze - i'm a joker - http://kisalt.com/2cd
bunu dinlemeden geçin.

13- türkiye: can bonomo - love me back - http://kisalt.com/2ce
sevemedim ben bu şarkıyı sanki. kasıntı bir hali var sanki. iyi de. ama çok iyi değil de. kötü değil de. bir sürü dahi anlamında de. elbette ki finalde. ama birinci değil. ilk beşe girmesi başarı olur.

14- estonya: ott lepland - kuula - http://kisalt.com/2cf
böyle slow'lar kâr etmiyor artık ott'cuğum. şarkın iyi, güzel de. çok mu bayıksın? gece bana ninni söylemeye gel. mucuk.

15- slovakya: max jason mai - don't close your eyes - http://kisalt.com/2cg
rocker gençliğin oylarını çalacak gibi. ben sevdim mi? cık.

16- norveç: tooji - stay - http://kisalt.com/2ch
ecnebiler "catchy" diyor ya. bu şarkı tam onun karşılığı. şeytan tüylü bir şarkı. ama kalitesiz, basit. lindsay lohan'ın rumours şarkısı vardı. onu dinleyecem bunun yerine. paris hilton bile dinlerim. hıhım. ama oy alacak çokça. demedi demeyin.

17- bosna hersek: maya sar - korake ti znam - http://kisalt.com/2ci
slow bir şarkı. eurovision'da böyle slow'lar, ballad'lar görünce, aklıma hep jelena tomasevic'in oro'su geliyor. bunları sevemiyorum.

18- litvanya: donny montell - love is blind - http://kisalt.com/2cj
hayatımdan çaldığı 25-30 saniye için donny montell'e dava açacam.


finalde direkt yarışacak 5 ülke:

1- ingiltere: engelbert humperdinck - love will set you free - http://kisalt.com/2ck
ov! 80'lerde şanının en güzel yıllarını yaşamış engelbert humperdinck amca'yla yarışacak bu sene ingiltere. ne bileyim... sevdim ben şarkıyı. beyamca sahneye çıkıp "hey, gençlik! naber? az biraz açılın da biraz müzik yapalım" diyecek gibi. güzel şarkı. başarılı olsun bu da. en azından ilk 10'da yer bulsun kendine. eski günlerin hatrına. ha?

9- fransa: anggun - echo (you and i) - http://kisalt.com/2cl
anggun'un adını duymuştum fi tarihinde. şarkı çok kötü değil. iş yapar mı? emin değilim.

10- italya: nina zilli - l'amore è femmina (out of love) - http://kisalt.com/2cm
italya onca senenin hıncını nina zilli ile çıkarsın istiyorum. nina zilli'yi severim zaten.

13- azerbaycan: sabina babayeva - when the music dies - http://kisalt.com/2cn
yarışmanın slow şarkılardan biri daha. ben sevemedim. ama oy alacak çokça.

19- ispanya: pastora soler - quédate conmigo - http://kisalt.com/2co
o dansçı erkeği bana verirlerse bir kıyak düşünebilirim. ehehe. ehm. ciddi olayım: kaliteli ballad'lardan biri. ama üst sıralarda olmayacak büyük ihtimalle.

20 - almanya: roman lob - standing still - http://kisalt.com/2cp
oooy! tipe bak la! yirim lan seni, roman'cık. alamancam çok kötü ne yazık ki. şarkı söylemesen de olur. o "still" deyişler kulağımı -garip bir şekilde- tırmalıyor. şarkı klasik, gayet ortalama bir şey. ama dışarda, oralarda biryerlede, benim gibi düşünen birsürü kız, erkek vardır; eminim. ilk 10'da.


havaya girdim. iyi mi?
bülend özveren'in tahtına talibim. trt, naber?



moderatörlere ve editörlere not:
kisalt.com linklerinde herhangi bir problem yok. öpt. kib. bye.

selahattin demirtaş

okuduğunu anlayamayanlar, bakıyorum da, ağızlarından salyalar akıta akıta açığını aramaya çalışıyorlar. şakaysanız komik değilsiniz; yok efendim, ciddiyseniz de çok komiksiniz.

bahsi edilen cümleden hemen sonra gelen tümceyi götünüzü aça aça okumanızı salık veririm. bak, ne diyor:
"biz pkk'yı terör örgütü olarak tanımlamıyoruz. ancak, sivilleri hedef alan eylemlerini terör olarak nitelendiriyoruz."

"faşo ağalık yapacağım, ille de nefret kusacağım" diye diye kendinizi heder ettiğiniz bu şerefli* yolda, idrak yollarınız da kapanmaya yüz tutuyor elbette. çok yazık.

ha, ben de seni** insan olarak tanımlamıyorum. ancak, nefes alıyor olduğun için bir organizma olduğunu kabul ediyorum. n'apalım.



*iki ş ve kelime sonuna olumsuzluk son eki eklendiğinde daha manidar oluyor. kıpskıpskıps.

**



ekleme: t = z

uzun saç

erkeklere hiç yakışmadığını düşünüyorum. bunun seksist (siz türkler ne diyor? ammm... ammm... cinsiyetçi?) bir bakış açısıyla alakası yok. yakışmıyor işte.
uzun saç ve erkek ikilisi,
ı ıh, olmuyor, olmuyor, olmuyor!

ingilizce ilahiyat

izninizle entry me random bir gülüş ile başlıyorum: ajsdklfjasdfkljasdf.

şimdiiii...
istanbul üniversitesi nde var bu bölüm. afili bir de adı varmış: theology in english. oh yeah babe, i am coming, i am coming!
bir yıllık ingilizce hazırlık sınıfından sonra dört yıllık lisans eğitimi veriliyormuş.

olay burda. göz atılabilir: http://egitimdeyapilanma.istanbul.edu.tr/mufredat.php?id=469

öyle bir gözüdönmüşlük belirmiş ki adamlarda yakın zamanda "ben ingilizce ilahiyat okudum ve ingilizce öğretmenliği yapıyorum" diyen adamlar türeyecek ortalıkta. bekleyip görün.

i came.

ingilizce bilmeyen yazarlar sözlükten uçurulsun kampanyası

i, here, would like to start a campaign in order to get rid of all those bloody effing bastards that use ayı sözlük and without a glimpse of shame, continue ignoring the fact that they do not know one tiny word from the most wondrous and wonderful language of them all: english.
their level of ignorance disgust me and the ones who agree with me. be it beginner or elementary, unless their level of english is upper-intermediate, those so-called writers should be kicked off from this marvelously interactive online dictionary if we all want to reach the top of encompassing civilizations.

hence i, lost soul, have started the campaign on change.org and would love all modernized writers to sign it:
http://www.change.org/p/dark-bear-panda-...

thank you for your cooperation.


tanım düzenlemesi:
ilginç kampanya.


ekleme:
şu ana kadar 2 ingiliz ajanının imza attığı kampanya. aym şakt.

editeyşın:
(bkz: ingilizce bilmeyen yazarlar rahatsız)

ingilizce ilahiyat

ehm. ikinci random gülüşüm geliyor ve buna götümüm iki seksi yanağı da eşlik ediyor: asdşlfksadşflkasdf.

her şeyden önce ingilizce ilahiyat programının haklılığını savunmak için mısır daki el ezher üniversitesi nin örnek gösterilmesi şaşılacak ve üzerine kahkahalarla gülünecek bir şey. niye? çünkü, sen kalkar üç beş yarrak kafalı adamın yönettiği ve onun bunun uşağı yaptığı mısır ı bana örnek gösterirsen, ben de gülerim.

el ezher üniversitesi lan! ve sen argümanının geçerliliğini savunmak adına bu üniversiteyi (üniversite demeye dilim varmıyor ya, neyse) örnek gösteriyorsun. daha 2010 yılında, bu yerin (kendisine üniversite deyip iltifat etmeyecem) hadis bölümü başkanı şöyle bir fetva veriyor: "kadınlar, aynı işyerindeki erkekleri emzirirse, akrabaya dönüşür, tacize uğramaktan kurtulur." o ye, dis iz naaays!
bu üniversite bozmasının daha birsürü vukuatı var da... konumuz kendileri değil.

"your argument is invalid, babe." diyeyim ben. ingilizce ilahiyat. ohuhuuuv! sanırım yine boşalacam. başka şeyler düşün. başka şeyler düşün.

hayır, o değil de... at gözlüklerinini az çıkarın yahu! kış zaten. güneş de pek yok. caaanım gözlerinize bir şey olmaz. merak etmeyin.

4-5 yıl içerisinde bu bölümden mezun olanlar ingilizce öğretmenliği yapacak. ingilizce öğretmenliği ve ingiliz dili ve edebiyatı okuyanlar da siki yerler artık afiyetle. "mmm, en azından kısa değil."

ulan! siz sanıyor musunuz ki bunlar güzelce okuyup, ilahiyat ile ilgili mezun olduktan sonra ne yapıyorlarsa onu yapacaklarını? sanıyorsunuz demek. valla muazzam. alkışlıyorum. ancak ben sanmıyorum. bu badem bıyıklı filintalara okudukları üniversitelerde formasyon dersleri verilecek. e onlar da bunu can-ı gönülden kabul edecekler elbette. sonra da kalkıp ingilizce öğretmenliği yapacaklar muazzam, harikulade, excellent and fluent ingilizceleri ile.

gazetecilik (ya da daha alakasız) bölümü okuyup, ingilizce öğretmenliği sertifika programına yazılıp ingilizce öğretmenliği sertifikası alan ve sonra da kpss yi geçip (kpss ile ilgili de birsürü şey denir esasında. neyse) ingilizce öğretmenliği yapan adamlar var bu ülkede. bu adamlar, kendi gençlerini ingiliz dili ve edebiyatı ve kültürü ile haşır neşir olmuş ingilizce öğretmenliği ve ingiliz dili ve edebiyatı okuyan gençlere tercih ederler elbette. daha geçenlerde doğunun amına koyan melleleri devlet memuru statüsüne kavuşturmadı mı bunlar? ha? gözünüz mü görmüyor, görmek mi istemiyorsunuz? az öngörülü olun yahu!

ben gidip az virginia woolf okuyayım diyecem ama yasaklanmalı bence hanımefendi. zira intihar dinimizce caiz değil. haksız mıyım? hmmm. oscar wilde? oooooo! asla olmaz. ibne o lan! yassak kardeşiiim! ibnelik dinimizce caiz değildir. cezası idamdır ve ibneler cehennemliktir.

harun yahya okumak varken, virginia woolf, oscar wilde, edgar allan poe de kim oluyormuş? hepsine kafam girsin.

"caiz değildir"in ingilizcesi ne ola ki hem? öğreneyim. ilerde lazım olur. badem bıyık yakışır mı bana sizce?
Henüz takip ettiği biri yok.