bear brotherhood
aaa niye oyle oldu
yazar olur olmaz girdiği entrylerle beni sandalyemden düşürmüştür
* geldiğine de çok sevindim, hoşgeldin
*
altın günü
sınıf annesi çete başı sıfatında olmak kaydı ile ilkokul döneminde maruz kaldığım durum. tek güzel yanı gelsin kekler, börekler, çaylar, kolalar. hayat bize güzeldi lan.
imkansız
sevgili sözlük
ona söyleyemediğim tüm cümleleri bir kenara bırakmış, silinecekken buldum sözlük.. o satırlar;
biliyorum, hep yarım kalacak gibi cümle sonlarında gafil avlıyordum tümdenliğini. gecikmiş güneşin bir bedel biçmesi gerekiyordu sabahlarımıza. olur, olmadık zamanlar da uyanıyordum.
şarkılarını açıyor, sendeleyerek balkona uzanan o yolda, manidar boş vermişliğimize küfürler atıyordum. gecikiyorduk tüm gidilecek mutluluk vakitlerinin vakitsizliklerine, garlar öylesi bir yokuşa atıyordu ki benliğimizi, nereyi tutsak tuzla buz oluyordu, ağlamayı dahi beceremiyorduk.
sokakların o fahişe tebessümlerinde ki alaycılığını her şeye benzetebilmişken, kendimizde ki
o duygulara hiçbir anlam katamıyor, barındıramıyorduk.
geri dönmeyi bekler vaziyette uzaklaşıyorduk sokağın ortasında birbirimizden ama çoktan tütmeye başlamıştı sobaların o hissiz o sessiz vasiyeti. son kez göz atıyorduk birbirimize, gitme denilmeyeceğini bildiğimiz halde, son bakış yalıyor kaldırımın şikâyet fermanı veren ıslaklığı.
git hadi...
ağla o soğuk duvarlarında evin, birlikte ağlayamayacağımız gibi hıçkır küf tutmuş duvarlara. ben seni tutulmamış sözlerin sahil kıyısında kalan o yeniyetmeliğini sevmeye gittim. şimdi ömrümüzde gene bir telaş, apansız bir misafiri ağırlama intikamı, sevişilemeyecek olan yatağın soğuk hisliliği yer alacak hep. bir başka yaprak soluşunun hüznünü yaşayacağız bırakıp gittiğimiz yerde başka ayrılıklar yaşanıyorken.
testosteron
iki yıl önce, izmir tiyatro günleri kapsamında izlediğim; konusu, oyuncuları, dekoru, müzikleri olsun çok iyi bir tiyatro oyunuydu. keza oyuncu kadrosu da öyle; emre karayel, fırat tanış, metin çoşkun, sezai paracıklıoğlu, mert fırat, timur acar ve inan ulaş torundu.
kısaca konusu;
bir nikah ve bu nikahın bozulması üzerinden değişik meslekte olan yedi erkeğin (mikrobiyolog, kuş bilimci, baterist, gazeteci, avukat, garson, ve bir baba) cinselliğe, kadına, doğaya erkekçe bakışlarını sergiliyor. bu erkekçe bakışın ürettiği şiddet ve ayrımcı dille seyircilerin akıllarında zekice işlenmiş sorular bırakıyor.
facebook'taki kezbanların favori durum güncellemeleri
tutmuş bana hayatımı s*ktin diyor habire ulan ak sanki benim hayatım çok bakire -düzeltilmeden copy-paste yapılmıştır-
yemin ederim soğudum, ergen ve lez
sözlük yazarlarının favori smack down dövüşçüleri
smack down
ortaokul dönemim de geceleri flash tv de oluyordu, nasıl da izliyordum anlatamam. oturup karşısına hem dövüşü izler, hem kaslı erkeklere bakarak ağzımın salyalarını silerdim. ablam da nasıl izliyorsun bu dövüşü derdi bana, izliyordum işte. favori adamım stone cold idi. bir de ikiz kardeşler vardı; matt hardy ve jeff hardy onlar da iyidi şimdi yiğidi öldür hakkını yeme-. playstation da az oynamadım, ne şiddete meğilliymişim be.
haa bir de bu dövüşün kadınlar arası versiyonu vardı. ne gülerdim izlerken. anımsadığım kadarıyla banu alkan imajında bir apla vardı ringe pembe renkli makyaj çantası ile çıkardı bi salınırdı görmeyin gitsin -tabi bilmiyor ki hanımkızımız birazdan yerden yere vurularak dayak yiyeceğini- o dayak yedikçe ben gülerdim. o yerde çebelleştikçe kahkayı patlatırdım.
yemeğin salçalısı kadının kalçalısı
butchlar genel de kalçalı mı oluyor ne ?
bir erkeğin en güzel yeri
fiddy
yeni bir yazar, daha hem de lezbiyen, hoş mu hoş gelmiş, sefalar getirmiş.
beargi
sürekli yeni sayısı var mı diye interneti aşındırdığımdı kendisi, yeni sayısını görünce bugün pek sevindirdi beni.. devamını da bekliyoruz.
ayı sözlük yazarlarının fobileri
derinlik fobisi var(-dı)
boyumu 2 mt kadar aşan yerlere kesinlikle gidemiyordum ama, geçen yaz bu fobimi yendim. şimdi açıl açılabildiğin kadar.
candan erçetin
1995 yılı hazırım albümünden daha isimli bir parçası var, ah salak kafam nasıl daha önce keşfedememişim dedim bu parçayı.. bir kez değil bin kez daha sevdim, günlerdir dilimde şarkı, içimi deldin geçtin candan of of
şarkı sözünüde iliştireyim tam olsun
daha,
sorulur mu hiç kader, daha
biçtiğin yarın nedir, merakla beklerim
daha,
yorulur muyum sanıyorsun
geçtiğim üç beş aşk ile biraz acı
daha,
çok olmalı
yok olmalı
yeter mi bu acı, ah bu acı
daha,
yetmiyorsun, yetmiyor, daha
yenik düşer diye, bekleme boş yere
daha,
vazgeçer miyim sanıyorsun
geçtiğim harabeler hala ayaktalar
daha,
çok olmalı
yok olmalı
yeter mi bu acı, ah bu acı
merhaba hayat
fox tv de bugün başlayan yeni bir dizidir. yetkin dikincilerin bazı sahneler de ölü balık+ergence bakışları haricinde diziyi çok sevdim.
oyuncular; vahide gördüm, keremcem, yasemin sannino, ozan osmanpaşaoğlu, seda güven, yıldız kültür, barış kılıç ve tabi ki yetkin dikinciler.
izlenimlerimden yola çıkarak ilk bölüm;
ünlü bir jinekoloji cerrahı olan deniz (vahide gördüm) boşandığı eşinin ardından, yeni bir hayata temiz bir sayfa açmak ister, istanbul'a annesinin yanına tatile gelerek bu adımı atar tesadüfen -yanılmıyorsam migrosda - tıp fakültesinden arkadaşı sinan -yetkin dikinciler- ile karşılaşır.. ve olaylar gelişir.
sözlükçülerin 15 yaşındaki haline vereceği öğüt
üniversiteye gideceksin, ilk yıl kampüsün; eğlencesine ve ortamına kanıp da derslerini, projelerini ihmal etme!
sigara
xavir dolanın les amours imaginaires hayali aşklar- filmin de sigarayı oldukça güzel betimleyen bir sahnesi vardır.
-çok sigara içiyorsun.geçen sefere göre.
-hayır. aynı miktarda içiyorum.sigarayı seviyorum.sigara içmek sanki unutmak gibi.moralim dibe vurduğunda
sigara elimdeki tek şeydir.yakarım,tüttürürüm ve sesimi keserim.böylece duygularımı saklarım.sigara duyguları
saklar.mentollü ve vanilyalı sigaralar vardır.bazı insanlar sever mentollü sigaraları, vanilyalı sigaraları,çikolatalı sigaraları, sigaralı sigaraları.sigara benim delirmemi engeller.beni hayatta tutar.beni ölene kadar hayatta tutar.
yalnız uyanmak
herhangi bir sabah
saat 06.15
saatin duygusuzca çalan alarmını yavaşça gözlerini aralayarak açarken içine dokunan bir şeyler vardır. bu, ne sıcak battaniyenin altından çıkmak, ne de, o soğuk yere çıplak ayakla basmak,koyar size. tek sıkıntın akşamdan dinlediğin, seni uykuya teslim eden müziğin halen daha yanında çalmakta olduğunu fark edersin.
gariptir ki mırıldanmaya başlarsın daha, çok olmalı yeter mi bu acı, ah bu acı.. doğrularak lavaboya gidersin, içinde ki o sızı daha da sızlamaya başlar. sanki yüreğin sıkışır gibi, meramını yüzünüze çarptığınız ılık suya saklar gibi, her seferinde daha hızlı olur içinizde acı hazzının şiddeti. ruhsuz bir halde odana gelir, akşamdan hazırladığın kıyafetleri giymeye başlarsın. anlarsın ki odanızda ölgün ışığın içinde ağlamaya başlarsın, işte yalnızlık burada kendini koy verir. anlamadan bir sıkıntının içerisine çivileme dalarsın. evden çıkmak o noktada öyle zor gelir ki, koşarak yatağına atlamak ve hıçkırarak ağlamak duygusunu, kapıyı kitlerken içinde ki hırsla döndürürsün.iş servisinin en arka köşesine sığınırsın. kendini tutamayıp ağlamaya başlarsın. kimse görmesin diye çabucak silerken nemlenen gözlerini ona, gelecek olana seslenirsin;
sevgilim;
şimdi geçtiğim yollarda, önünde durduğum duraklarda, izlediğim suretlerde seni arıyorum. sen kokan sabahların özlemi ile doğrulurken yerimden, biz olmayı özlüyorum. giysilerimin içine karışan parfüm kokunu özlüyorum. akşamdan yarım kalan konuşmaların, devamını özlüyorum. her akşam o uzak tepelerde ışıkları yanan evlerde olmanı ve sana varmayı özlüyorum.
ayı sözlük yazarlarının tuttuğu takımlar