insanoğlunun yer yurt tutunma çabası içinde gelişen bir restleşme ya da mekanı kendi sentetik doğasını inşa ederek dönüştürme gayreti olarak açıklanabilir.
ilk çağlardan gelen bu gereksinim zaman içinde gereksinimden ziyade lüksü de üstüne eklemiştir. ilk çağlarda insanların mekana ihtiyaç duymasındaki sebep yırtıcı hayvanlardan ve doğa koşullarından korunmak amacıyla olsa da şimdi tam anlamıyla böyle değildir. mülkiyet, mahremiyet, lüks gibi kavramlar eklenince plazalardan aşağı inemez olduk..
mağaracılıktan komşuculuktan 21. yüzyıla doğru durmaksızın gelişen bir bireysellik de gösteriyor ki mekanlara fiziksel anlamda ihtiyaç duyarken artık psikoloji bunun önüne geçmiş ve psikolojik gereksinim gerekçesiyle mekanlarla örtünmeye başladık.. bununla birlikte ortaya tutunma, yaslanma ve dayanma gereksinimi de ortaya çıkmıştır; bizi çevreleyen sosyal, kültürel, coğrafi, politik ve psikolojik koşullara uygun bir biçimde sırtımızı yaslayıp dinlenmeye çalışıyoruz.
dolayısıyla ortaya çıkan sonuç; doğada bulduğumuz oyuklar, kapalı mekanlar ile yetinemeyişimiz.. mekanlarla olan duygusal düşünsel bağlarımız da vardır. zamanla mekanların eşyaların enerjisini kaybettiğini ve sonucunda duygusal bağımızı ortadan kaldırdığını savunsam da mekanların üstümüze kurduğu otorite yadsınamaz, örneğin, bu oda deniz görüyor oturma odası olmalı gibi..
patlamadan bu ana kadar sürekli feysbuka bakıp duruyorum ankara'daki tanıdığım insanlar ne yapmış merakıyla.. bir kısmı patlama bölgesinden dakikalar öncesinden ordan geçmiş, bir kısmı da çeşitli sebeplerle orda olması gerekirken aksilikler çıkmış ve geç kalmış vs. ardından feysbuk "hayattayım, güvendeyim" gibi bir icat çıkardı ve birçok kişi bunu işaretledi..
dakikalarla hayatta kalabildiğin anlık bildirimlerle güvende olabildiğin yer: yeni türkiye
edit: ve lütfen her ne olacaksa bir an önce olsun, topluca ölüyor muyuz göç mü ediyoruz, oracı buracı mı oluyoruz ne olacaksa nolur olsun artık. zerre de umrumda değil. 1 kişi geldi ve gitmiyor resmen türkiye'nin altını üstüne üstünü altına getiriyor, ne iyi ediyor diye de ezik ezik izliyoruz..
ahir ömrümde kaç kere büyük konuştum ise hepsini tek tek hayat geldi özenle dürdü soktu. bir daha büyük konuşmayacağım derken bile büyük konuştuğumu anladığım anlar bile oldu. hayatı akışına bırakıp yaşanması gerektiğini bir gün inşallah öğreneceğim.
adım atsa sevgilisine soran ondan bilgi alan, onun onayıyla hareket eden insandır. oldum olası karşı olduğum hiçbir ilişkimde konu etmediğim mevzudur. bendeki karşılığı şöyle oluyor, senden önce ben çok yanlış bir insandım bokun içinde yüzdüm sonra sen çıkageldin beni o bokun içinden çıkardın aklandım paklandım o yüzden benim aklım sen ol en doğrusunu sen bilirsin ben bilmem ben salağımzaten ben yoğum gibi bir açıklamadan ibarettir.
çok değerlidir. gereksiz yere çar çur edilmemesi gerekendir.
alacaksan da okkalı bir yıllık izin almalısın şöyle bi 15-20 gün mesela, izin dediğin izin gibi olsun koyver saçı sakalı..
- yaşanılan olaylar karşısında alınan tavırlar ve konusu sürekli tekrar ediyor, çözüme kavuşmadan konu kapanmış "barışıldı" ise olayların değişmemesine karşı gelişen umursamazlık halleri varsa
- ilişkinize sürekli üçgenleri alıyor ve başkalarının ilişkilerine üçgen oluyorsanız yıpranma başlayacaktır. aşk 2 kişiliktir * ve bu 3. kişiler size yön veriyor, ilişkinize dahil oluyor ise
- çatışmalardan kaçıp konuşmayıp sorunları sürekli halıaltı yapıp yokmuş gibi davranıyorsanız
ve en önemlisi*
- karşınızdaki kişiyi bir kahve içimlik görmeye tahammül edemiyorsanız
sakin olun, geriye doğru yaslanın ve bir nazan öncel şarkısı açın.
hem türk müziği, hem türk sineması için dönüm noktaları yaratmış, yeni başlangıçlara vesile olmuş türkiye'nin en önemli değerlerinden biridir. kızı müjde ar'ın annesini anlattığı ntv yapımı belgeseli mutlaka izlemelisiniz.
bursalı bir grup sanırım en bilinen şarkısı kasvetli kutlama, şarkıyı dinlerken bana enjoy the silence’ı hatırlatıyor. buram buram kalite grup, gothic tarzları the cure tadında, gerçekten zamanın ötesinde şarkılar yapıyorlar.
son zamanlarda jakuzi ile beraber yükselişe geçen iki gruptan biri kanımca
bu klişeyi yapmak istiyorum, belki bir gram farkındalık oluşur. eskiden çok güzel yazan insanlar vardı burda yazdıklarını okurken keyif aldığım okudukça öğrendiğim epey değerli insanlar.. eskiden dediğim 2-3 yıl öncesine kadar belki, daha sonra genç yazar arkadaşlar geldi kendi heyecanlarını acemiliklerini buraya yansıttılar(insan özenmiyor değil)
fakat yine de hiçbir şekilde eskilerin yerini tutmadı. birileri sinirlenecek belki beğenmiyorsan siktir git de diyebilirler yine de eski bir alışkanlık var. ara sıra bakmaktan hep keyif alıyorum buraya..
nevizadede bira içilebilir diye düşündük aslanım’ın üst katı, saat olarak da 19:00 şeklinde belirledik. daha şiddetli bir önerisi olan varsa belirleyebilir mekan ve saat önemli değil
gayet de güzel olmuş. arabada köşede sokak ortasında bir kadını para verip sikerken iyi, eylemde çıplak görmek kötü. hayırlı işler türkiye!
femen neden feministlerin marjinal insanların eşcinsellerin hoşuna gidiyor da türkiye vatandaşı insanların aynısını yapması hoşunuza kaçmıyor? neyini beğenmedin canım? gelinlik giymiş gay, maskülen kıyafetli lezbiyen, makyajlı insanlar güzel duruyor da çıplak olan hayat kadınları veya lezbiyen her ne ise bu mu çirkin durdu.
herşey el altından yürüsün gitsin nasılsa bilinmiyorum mantığı midemi bulandırdı nasıl bir ikiyüzlülükse bu.
beynimde saatlerdir filler skşyor.. dün tam olarak 1 saatliğine derse ara vereyim taksimde arkadaşlarla kahve içeyim diye evden çıktım fakat eve dönüşüm bi hayli geç oldu sabah 6ydı yanlış hatırlamıyorsan... kahve diye çıkıp 1.5 litre rakı ne ara içildi nasıl o masaya oturdum hatırlamıyorum tek hatırladığım dansözün beceriksiz bel kıvırmasıydı.. masada ağır abiler vardı kalkamadım, yoksa o dansöze ağzının payını verirdim. verirdim inanıyorum kendime.
xalo ahretliğim de beylikdüzünde yeni saç tasarımları derdindeydi, mavi onda huymuş bilen bilir. ben bilmiyordum bunca yıldır öğrenmiş oldum.