antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

kevin alderson

beyond coming out ve breaking out adında, coming out süreci ve pozitif eşcinsel kimliği oluşturma konularında iki kitabı olan kanadalı gey psikoterapist.

tezine şuradan ulaşılabilir: http://www.collectionscanada.gc.ca/obj/s4/f2/dsk2/ftp03/NQ34722.pdf (nq büyük harflerle)

http://www.collectionscanada.gc.ca/obj/s...

finding prince charming

tanıtım videosunu izledim de, gerçekten çok rahatsız edici bir program olmuş. gerçi genel olarak bütün televizyon reality showlarını rahatsız edici bulan birisi olarak çok da hedef kitle olmadığım için yaptığım yorumlar da anlamsız herhalde ama bütün konsept yüzeysellik ve yapaylık üzerine kurulu olduğu için çok itici geldi bana. yakışıklı abilerin birbirleriyle cilveleşmelerini görmek için iyi olabilir ama bence o 13 yakışıklı gey abiyi bir eve kapatıp birbirleriyle itişip çiftleşmelerini bir hayvan belgeseli izlermiş havasında izlemek daha eğlenceli olabilirdi.

açılmak

hayatımda ilk defa eşcinsel olmayan bir arkadaşıma açılma girişimim bu hafta içinde gerçekleşti ve fena da olmadı diyebilirim. ayrıntılarını merak ederseniz (bkz: birine mesajla açılmak)

bugün de bugüne kadarki hayatımın yarısında en iyi arkadaşım olmuş olan kişiye, ki kendisi erkek, açılayazdım, tam dile getiremedim belki ama bu sefer hiç değilse mesajla değil, yüzyüze konuşurken oldu. normal konuşmamızın bir yerlerinde, son derece alelade başka bir konuya geçmişim gibi "ya ayşe vardı ya, hatırlıyorsun, onunla x bara gittiğimiz gece kız bana bayağı bir yazdı, bacaklarını elletti, göğüslerini üstüme sürdü, hatta bana dansederken "beni ne zaman öpeceğini merak ediyorum" bile dedi ama benim hiç ilgim yok, hiç birşey yapmadım" gibi birşeyler anlattım. o da "nasıl yani, niye yapmadın, kızı güzel mi bulmadın?" dedi, ben de "yok, hiç ilgim yok kızlara karşı ya, bitti gitti sanırım" falan birşeyler dedim. o da "aseksüel mi oldun sonunda, ilgin mi bitti, tercihlerin mi değişti keh keh keh" yaptı falan biraz güldük, sonra ben konuyu değiştirdim, o da fazla üstelemedi.

bu da fena bir adım sayılmaz herhalde. devamını da kısa zaman içerisinde getirmeyi umuyorum.

hayatımda şimdiye kadar 3 arkadaşım lgbt konuları hakkında pozitif şeyler söylediler (diğerleri negatif konuşmadı, negatif konuşan biriyle arkadaş olmam zaten, sadece görüş belirtmiş değiller), onların ikisine de açılayazmış durumdayım yani bu hafta. 3. kişi kuzenim ve ona da bir şekilde kısa süre içerisinde söylemeyi planlıyorum. bu 3 kişi aklıma gelen ilk aşamada açılabileceğim kişiler. bu kişilere açılabilirsem, ciddi bir aşama kaydetmiş olacağımı düşünüyorum ki biri psikolog, biri en yakın arkadaşım, öteki de kuzenim.

neden açılma konusuna taktım? 34 yaşındayım ve 6 yıldır süren bir ilişkim var ve bu ilişkiyi, hayatımın kocaman bir parçasını saklayarak yaşamak hiç sağlıklı birşey değil, bizzat yaşayarak görüyorum. eşcinselliğimden hep korka geldim, zaten kendime de çok zor açılmış biriyim, korkmanın sadece hayatımı daha da zorlaştırmaktan başka birşeye yaramadığını görüyorum. eşcinselliği kendi kafamda korkunç bir öcü olmaktan çıkarıp, hayatımın sadece bir parçası, sıradan birşeyi, zaten yakınlarımın bildiği, saklamak için zihinsel efor harcamadığım birşey haline getirmek istediğimden yakın çevreme açılmam gerektiğinin ayırdına vardım. bir de bu aralar daha dikkatli gözlemlediğim üzere, insanlar ilişkilerini başkalarına anlatarak hem psikolojik olarak rahatlıyorlar, hem davranışlarını onaylatıyorlar hem de onları seven insanlardan destek, akıl, tavsiye vs. alarak sosyal destek sağlamış oluyorlar. benim de kendi ilişkimde çözemediğim, paylaşmak istediğim, sormak istediğim pek çok konu var ve bunları en yakınlarımla paylaşamayarak tüm bu sosyal destekten de mahrum kalıyorum. ayrıca bir de üstüne yalan söylemek, gizlemek, "benim bir ilişkim yok" demek falan insanı daha da yaralayan şeyler ve kendimi boşuna yıpratıyorum. tabii bu kafalara gelmem kolay olmadı ama bu resim biraz daha netleşti önümde.

bende durumlar bu şekilde. açılmanın faydaları.

psikiyatrist

psikiyatristin benim için faydası, gitmek istediğim yolu benim daha çabuk katedebilmemi sağlaması oldu sanırım. benim hedefim kendi eşcinselliğimle barışık biri olmaktı ve zaten bu süreç bir şekilde işliyordu, psikiyatriste gitmeye başladıktan sonra daha çabuk bu hedefte daha çabuk yol aldım. psikiyatriste başlarken kendime bir somut hedef belirlemiştim, "eğer bir tane de olsa bir arkadaşıma açılabilirsem, bu psikiyatriste verdiğim para, zaman ve mental enerjinin hakkını alabilmiş sayacağım kendimi" demiştim. 11. görüşme sonrasındaki yaşadığım birine mesajla açılmak deneyimi ile bu hedefime an itibariyle ulaşmış durumdayım. 11 görüşme de çok sayılmaz, 2.5 ay gibi bir zaman ediyor, oysa benim açılma sürecim yıllara yayılmış, çok yavaş ve acılı seyreden bir süreçti.

tabii sadece hızlandırmakla kalmıyor faydası, zihninizden geçip hiç kimseye anlatmadığınız için somutlaşmayan düşünceleri birisine anlatma fırsatı bularak somutlaştırmak, o düşünceler bilinç üstüne çıktığı için daha elle tutulur dolayısıyla çözüm üretilebilir hale geldiği için de önemli. bunun yanısıra sizi doğru sorularla yönlendirerek kendi sorunlarınıza kendi çözümlerinizi üretebilmenize de faydalı oluyor. bu bakımlardan çok faydasını gördüm diyebilirim.

birincil hedefime ulaştım şu anda ama benim kendimle tümden barışık bir insana dönüşmem için gitmem gereken daha yol var, o yüzden psikiyatristi görmeye devam edeceğim. ne zaman artık gelmem gerekmediğini zaten hissedecekmişim, öyle söyledi kendisi, bunu hissetmediğime göre daha var demek oluyor. bol şans diliyorum kendime.

kendiyle barışık insan

eşcinsel biri için, bu hedefte aşılması gereken önemli eşiklerden biri şüphesiz kendi cinsel kimliğiyle barışık olmasıdır.

aileye açılmak

valla burada "açılmayın, ne gerek var" falan diyen pek çok kişi var, bir perspektiften haklılar da belki ama aileye açılmanın her zaman aile tarafından negatif olarak algılanacağı genellemesi yapılıyor. öte yandan lgbt çocukları olan ailelerle çalışan birisi olarak durumun hiç de bu şekilde bir genelleme yapılmasını gerektirecek şekilde olmadığını bizzat görüyorum. ne anne babalar var, tanısanız hayran kalırsınız. çocukları onlara açıldığında bir önyargı deniziyle onları boğmak yerine durumu anlamaya, öğrenmeye çalışan, soran sorgulayan, bu konulardan anlayan uzmanlara danışan, çocuğum ne olursa olsun benim çocuğumdur, kimsenin ona zarar vermesine izin vermem diyen, ellerine "benim çocuğum eşcinsel", "annenim, yanındayım" pankartları alıp pridelarda yürüyen çok yürekli, çok güzel insanlar tanıdım ben. açıldıktan sonra ailesinden böyle bir desteği gören bir lgbt çocuk ne kadar şanslıdır, ne kadar hayatın getirdikleri karşısında yüksek özgüvenli şekilde durur, ne güzel bir insana dönüşür, hiç bu perspektiften bakabiliyor musunuz?

örnek mi? boysan yakar. daha güzel bir örnek tanımıyorum ben.

öte yandan tabii hemen gaza da gelmeyin, akıllı davranın, ortamı yoklayın. eğer ters tepeceğini hissediyorsanız, yine de dikkatli davranıp kıçınızı sağlama almadan açılmamak daha mantıklı.

cikolatali kek

sözlük sayesinde tanıdığım güzel insanlardan biri daha oldu kendisi. daha öncesinden de bir sürü mailleşmiştik, hiç tanımadan bu kadar mailleştiğim birisi olmamıştı ama hem kafalar uydu hem de zaten anlatasımın çok olduğu bir zamana denk geldi kendisi, bugün de yüzyüze tanışmış olduk, gayet hoş sohbet ve iyi bir adam. böyle güzel insanları tanımama vesile olduğu için bu sözlüğü seviyorum valla (smiley koyacaktım ama silip duruyorlar).

tomboy

erkeklere atfedilen davranışları gösteren kız çocuklarına ingilizcede verilen isim.

karşıtı için (bkz: sissy)

birine mesajla açılmak

bugün kızla buluştuk, iki saat kadar takıldık, konuştuk, konu çoğunlukla başka başka şeylerdeydi. "canın neye sıkkın, hayatını nasıl değiştirmek istersin?" falan gibi sorular sordu, ben de çok etliye sütlüye bulaşmayan cevaplar verdim falan, bir türlü asıl sadete gelmeye cesaret edemedim. ta ki, yürürken bir ara bana sarıldı, "hayatında birinin olmasına çok sevindim" dedi, teşekkür ederim dedim, "e mutlu musun bari?" dedi, "evet, mutluyum" dedim, "o zaman daha ne isteyeceksin ki, ne kadar güzel birşey bu" dedi. "başka konuşmak istediğin birşey var mı peki, canını sıkan şey nedir?" diye sordu. ben de işte kem küm birşeyler dedim. başka konulara geçtik. o konu da öylece kapandı. ben de açamadım bir daha.

hiç bana kim, neyin nesi, nasıl tanıştınız vs. falan sormadı. çok garip. ben öyle konu bulsam didik didik sorarım oysa, merak ederim. kızın kafa başka çalışıyor. ya da benim bu işi konuşmak konusunda çok sıkıntılı olduğumu bi anlayamadı, ya da çok ciddiye aldı, o yüzden fazla didiklemedi, geçiştiriverdi. ama asıl sorunumun bunu konuşamamak olduğunu hiç anlamadı sanırım. onun için herhalde bu işler çok doğal, çok normal, çok sıradan. allahım ne biçim arkadaşlarım var ya benim? ha böyle arkadaşlarım var, peki benim niye kafam bunların seviyesinde değil de böyle drama queen takılıyorum???

neyse, doğru dürüst konuşamamış olsam da, ilk açılma hamlem için oldukça pozitif geçti sayabilirim sanırım. bu işleri bu kadar önemsemeyen, hafife alan birisine açılmış olmak beni de ister istemez "ulan çok abartıyorum lan hakkaten, alt tarafı eşcinselim, ne olacak?" kafasına yaklaştırdı. yani biraz yaklaştırdı. ama bu bile iyi be.

gidip bir başka arkadaşıma daha açılasım var şimdi. belki o zaman mesajla falan değil, doğrudan yüzüne söyleyeceğim. bir süre sonra facebook'tan "ben ibneyim üleyn" diye ilan edersem şaşırmayın. kabak çiçeği gibi açılmak buna deniyor herhalde, keh keh keh...

ek: az önce "bugün için teşekkür ederim. aslında sana x* ile ilgili daha fazla şeyden bahsetmek isterdim ama cesaret edemedim. ama yine de benim yanımda olduğun için teşekkür ederim :)" diye mesaj attım. bunu yazabilmek için de azıcık cesaretimi toplamam gerekti. cevap olarak da "ben harika bir gün geçirdim, ben teşekkür ederim. ne zaman birşey anlatmak istersen seni hep dinlerim" yazmış. sanırım bundan sonraki buluşmada ilişkim hakkında birşeylerden bahsedebilecek kadar cesaret toplayabildim bu olan bitenin sonunda.

ne kadar önemliymiş lgbt olmayan bir arkadaşınız tarafından yargılanmadan dinlenilmek, kabul edilmek, anlayış gösterilmek. bütün psikolojim değişti valla şu anda. kendimi o kadar rahatlamış hissediyorum ki. bu noktaya gelebilmemde tabii öncelikle psikiyatrist ile rahat şekilde, yargılanmadığını, aşağılanmadığını görerek konuşabilmek yatıyor. toparlayabiliyorum sanırım kendimi yavaş yavaş. eşcinselliğiyle, kendi kimliğiyle, bedeniyle, geçmişiyle, yaptıklarıyla, şusuyla busuyla problemi olmayan insanlardan birine dönüşmeyi o kadar istiyorum ki. çalışmaya devam.

birine mesajla açılmak

telefonu yeniden açmak tam bir gün sürdü. açtığımda gelen mesajlara basmak da biraz zaman aldı. en sonunda okuyabildiğimde çok güzel şeyler yazmış olduğunu gördüm. "yalnız olmadığına, bir ilişkin olduğuna çok sevindim :)" yazmış, "mutlaka görüşelim, konuşalım olur mu?" diye eklemiş. "şok oldum", "aman tanrım", "inanmıyorummmm", "sen de miii" falan gibi hayret içeren hiç bir şey yazmamış, oysa ben öyle bir şaşırma, bir hayret falan bekliyordum. tepkisinin tarzını aslına bakarsanız çok sevdim. açılmak için doğru bir seçim yapmışım evet. devamını nasıl getireceğim acaba...

cevap yazamadım ona. ne yazacağımı bilemedim. bir de kafam pek iyi değil, bu açılma mevzusu da iyice gerdi beni, işim de sıkıştırıyor bir taraftan. bir de kızın yüzüne bakınca ne derim, ne konuşurum ona da endişeliyim biraz. biraz üstünden zaman geçsin dedim. sonra başka bir nedenle, zaten dengesiz ve agresif bir modum olduğundan, telefonumu kırdım. aranınca ulaşılamıyorum dolayısıyla. bu akşam evde bunalım bunalım yatarken arkadaşlarım evimi bastı, telefonlara çıkmıyorsun kaç gündür, merak ettik, evini basmak zorunda kaldık dediler. sağolsunlar modumu düzelttiler bu akşam. onlarla otururken bu psikolog arkadaşım evdeki arkadaşlarımdan birini aradı, ben tabii kimin aradığını bilmiyorum, biraz konuştular, sonra senle de konuşmak istiyor diyip arkadaşım telefonu benim kulağıma yapıştırdı, ben kim olduğunu anlamadan "alo?" dedim, kız "telefonlarımı niye açmıyorsun, mail attım cevap vermedin, mesajlarıma cevap vermedin, çok merak ettim seni, iyi misin?" dedi. ben o sırada çaktım kimin aradığını, kekeledim biraz, "ee kendimi pek iyi hissetmiyorum bu aralar, arayacaktım seni, kusura bakma" falan diye birşeyler geveledim. o da "tamam en kısa zamanda görüşelim olur mu?" dedi. sesi çok tatlıydı.

itiraf edeyim burada: kızın tonunda hafif aşağılama, hafif şaşırma, hafif kinaye, ters birşeyler bekledim. hayır hiç biri yoktu. son derece normal, son derece eskisi gibi konuştu, eskisi gibi sıcak, eskisi gibi anlayışlı, eskisi gibi eğlenceli.

çok abartıyorum gibi geliyordur belki beni okuyanlara ama hissettiklerim bu şekilde. benim için hiç kolay gelişen bir süreç değil.

şimdi oturdum ona mail yazdım, kusura bakma pek iyi değilim bu aralar diye. görüşmek istiyorum onunla evet, ama ne konuşacağımı bilmiyorum. ama sanırım zor kısmını atlatmış durumdayım, onla konuşsam biraz daha rahatlayacağım.

bu arada bütün bu dengesiz hallerime şahit olan, hatta uzun süredir şahit olan ailem bana sürekli olarak "iyi misin? iyi misin?" diye sormaya devam ediyorlar. iyi olmadığım kabak gibi ortadayken. şu "iyi misin?" sorusundan iyice tiksinmeye başladım, "elinin körüyüm" dememek için kendimi zor tutuyorum, "iyiyim, iyiyim" diye geçiştiriyorum habire. iyi misin ne demek amk, çok sinir bozucu.

çok zor geçen bir gündü benim için ama şimdi rahatladım biraz, özellikle o arkadaşımın sesini duymak, beni yargılamadığını, aşağılamadığını sesinin tonundan hissetmek çok iyi geldi. ne ihtiyacım varmış buna, vay anasını. keşke annem de bu şekilde davransaydı bana, ona söylediğimde.

vance joy'dan riptide dinliyorum şu anda, tatlı bir sakinlik çöktü üstüme.

lady, running down to the riptide, taken away to the dark side, i wanna be your left handed man,
i love you when you sing that song and i gotta a lump in my throat cos you're gonna sing the words wrong.

300

valla filmdeki bütün erkekler çok hoş, çok tatlı aynı zamanda süper vücutluydular, göz banyosunun dibini görmüştük izlerken.

ablasının kocasına aşık olan eşcinsel

valla bana söz düşer mi bilmem ama hem böyle gerçek sorunları dinlemekten hoşlandığımdan hem de bu sıralar psikiyatrist milletiyle yakın temasımdan dolayı ben de yazayım dedim.

arkadaşın durumu kesinlikle psikiyatrik yardım almasını gerektirecek şekilde obsesyona dönüşmüş bir durum. sonuçta durumlar hem kendine hem de başkalarına zarar verecek şekilde kontrol dışı davranmaya dönüşmüş. ayrıca imkansız bir umut için yapılmaya çalışan nafile bir çaba söz konusu. boşluktan saçmaladığını düşünmüyorum, bu sırf boşlukla açıklanabilecek bir konumda değil, muhtemelen arkadaşın içindeki nasıl dolduracağını bilemediği bir ruhsal boşluğu son derece sağlıksız bir yolla doldurmaya çalışması durumu var. enişte sahneden şu anda çekilse dahi, yani ne bileyim yarın ablayı da alıp amerika'ya taşınsa bile, arkadaşın sıkıntısı geçmeyecek bence, o ruhsal boşluğu başka (ve muhtemelen gene sağlıksız yollarla) kapatmaya çalışmaya devam edecek.

psikiyatrik yardımın çok gerekli ve faydalı olduğunu düşünüyorum. birinci elden tecrübe konuşuyor

not: ben bunları yazarken zaten psikolog görüşü gelmiş.

türkiye'de lgbti olmak

geçenlerde ekşi sözlük'te " türkiye'de eşcinsel olmak" başlığı coştu. oradaki tartışmada, yazılarını severek takip ettiğim gey bir yazar (evanart), genel olarak yazılanlardan farklı olarak, dünya genelindeki lgbt haklarını bir bütün olarak ele aldığımızda aslında türkiye'de eşcinsel olmanın çok da kötü olmadığını, lgbt olmanın çok daha kötü olduğu pek çok ülke olduğunu ve kendimizi şanslı hissedebileceğimizi yazdı. bu bakış açısı bana haklı geldi zira sadece olumsuzluklar üzerine odaklanmak ve sadece kendini batı ülkeleri ile kıyaslamak pek de doğru bir bakış açısı değil. bu ülkede lgbt olmanın getirdiği pek çok zorluk var doğru, fakat görece yine de pek çok özgürlüğünüz olduğu da doğru. oyunu dikkatli şekilde oynarsanız, kendinize güvenli bir çevre oluşturabilir, ekonomik özgürlük elde eder ve psikolojinizi de kendinizle barışık olacak şekilde toparlayabilirseniz, türkiye'de eşcinsel bir birey olarak aslında çok fazla örselenmeden yaşayıp gitmeniz mümkün. toplumumuz süper iki yüzlü olduğundan, bu ikiyüzlülüğü dikkatli analiz edip kendi çıkarlarınıza uygun şekilde değerlendirebilirseniz, aslında bayağı bayağı renkli bir gey hayata bile sahip olabilirsiniz. yani yapabilenler var gördüğüm, ondan söylüyorum. hatta erkek eşcinseller için, bu ülkede karşıcinsel bir evlilik yapıp, kadınların toplumsal baskılanmasından dolayı karınızın ses çıkaramayıp, olan bitenlere yuvası nedeniyle göz yumması nedeniyle gayet gününü gün eden sürüye de rahatlıkla katılabiliyorsunuz.

olumsuzluklara odaklanmayın, rahat etmek istiyorsanız büyük bir şehirde iyi bir kariyer yapmaya odaklanın derim. benim gördüğüm en rahat eşcinsel kişiler bu şekilde yaşayanlar zira.

sevgili aramak

bazı forumlarda, makalelerde falan okuyorum, sözlükte de ara sıra karşıma çıkıyor, "birine aşık oldum ama eşcinsel olup olmadığını bilemiyorum, çok acı çekiyorum, soramıyorum" da diye. bu tavır bana çok ilginç geliyor. fazla mı temkinliyim, kontrollüyüm bilmiyorum ama ortalarda olan birine aşık olup, "acaba o da benden hoşlanıyor mu?" triplerine girmeden, platonik hayaller kurmadan önce, o kişinin de benimle aynı cinsel yönelimden olmasını kesinlikle bilmek daha mantıklı geliyor bana. sonuçta lgbt bireyler olarak bayağı azınlığız, kendini kabul etmiş lgbt bireyler daha da azınlık, o nedenle rastgele hoşunuza giden birinin lgbt çıkma olasılığı düşük, hem lgbt çıkıp hem de sizden hoşlanacak olması daha da düşük bir ihtimal.

dolayısıyla sevgili aranıyorsa, bunu gay applerden, gay barlardan, gay arkadaşlar vasıtasıyla vs. bulmak, hayal kırıklığı olasılığınızı ciddi şekilde azaltan yöntemler. önce lgbt çevreden olduğunu bil, ondan sonra hoşlan, aşık ol, çıkma teklif et, dans ediyorum tripleriyle arkadan sürtün mürtün, ne bileyim. dayak yeme, şiddete uğrama, ifşa olma gibi tehlikeleri de önlemiş olursunuz.

gey milleti akıllı davranmak zorunda hayatta, o " gönül ferman dinlemiyor" triplerini bu hayat fazla kaldırmaz bence. dikkatli olun, mutluluk şansınızı arttırın.

birine mesajla açılmak

az önce yaptığım eylem.

bir süredir birilerine açılma sancıları çekmekteyim. yakın arkadaşlarım lgbt konularında gayet liberal tipler olsalar, bana da öyle olmam durumunda destek vereceklerini ima etmiş olsalar da, ben bir türlü cesaret edemedim, yıllar sürdü. bu iş nereye kadar gidecek böyle diyordum. saklamanın verdiği psikolojik yükü de kaldıramıyordum, sürekli arıza vermeye başlamıştım.

psikiyatrist desteği falan tabii iyi geldi ama içimdeki derin korku artık nasıl yerleşmişse, birine açılmak ölüm gibi geliyordu. bir taraftan da yapmayı çok istiyorum. nasıl söylesem, hangi kelimeleri kullansam vs. en sonunda baktım ben yüzyüze söyleyecek cesareti asla toparlayamayacağım, mesaj yazayım bari dedim. dün de oturdum, canımı dişime takıp bunun planını yaptım, bir sürü yazdım, hangi kelimeler, hangi cümleler.

içimdeki korkunun bu kadar mı derin olmasına şaşıyorum. bütün hayatımı bu korkuyla geçirmişim gerçi tabii kolay değil. kolayca açılmış, bunları hiç dert etmemiş insanlara hep gıpta ettim.

açılacağım kişiyi kadın arkadaşlarımdan birinden seçtim. üstelik psikoloji mezunu, zeki biri. bana daha önceden "lgbt bireyler de bu toplumun doğal bir parçası" falan filan demişliği bile var. ve düşünün, benim böyle bir arkadaşım olmasına rağmen yıllardır, ben açılamıyorum. psikiyatriste falan gittiğimi anlatmıştım uzun uzun ona.

dün whatsappta naber nasılsın görüşelim falan muhabbeti yaptık. dün aslında açılacaktım ama cesaret edemedim. yazıp yazıp sildim. sonra telefondaki not defteri uygulamasına yazdım, cesaret gelince oradan copy paste yapayım diye, orada cümleleri toparlayayım, sırasını ayarlayayım falan. ama dün gece cesaretimi toplayamadım.

bugün de ara ara aklıma geldi. ama yazamadım.

az önce evde koltuğa uzanmış düşünürken "bu iş daha ne kadar böyle gidecek? hayatımı bir korkuya kurban ediyorum. daha ne kadar saklayacağım? daha ne kadar kafayı yemeye devam edeceğim?" diye düşünürken buldum kendimi. whatsappa "benim bir erkek arkadaşım var" yazdım, ama göndere basamadım. whatsappı kapattım. başka şeyleri okudum. "ben eşcinselim" yazmak daha zor geldi. aslında daha dolaylı birşey akıl edebilmiş olsaydım onu yazacaktım ama "bir erkek arkadaşım var" lafı en sade, en yalın, en az korkutucu şey gibi geldi.

sonra bir noktada sözlük okurken içimde bir öfke yükseldi, "amına koyim böyle korkunun" dedim, hışımla whatsappı açıp gönder tuşuna bastım. gitti.

sonra da battı balık yan gider diyip, akabinde yazmayı planladığım şeyleri yazdım:

"zaten bu nedenle psikiyatriste gidiyordum aslında"
"bir arkadaşıma açılmanın iyi geleceğini o söyledi"
"benim de aklıma bir tek sen geldin"

bu kadar.

sonra telefonu bir kenara fırlattım. olan olmuştu. ayağa kalktım, ne yapacağımı bilemeden durdum. sonra çok korktum. telefona koşup telefonu tümden kapattım. kızın hemen beni geri aramasını falan kaldıramayacağımı düşündüm. ya da cevap yazmasını. ya da o cevabı beklemeyi.

tam bir ergenim.

farkındayım.

bu hikayenin sonu iyi bağlanır umarım. gerçi nasıl kötü bağlanabilir onu da bilmiyorum ama çılgın bir korku yaşadım işte.

neyse, bu hafta psikiyatrist ablaya "bu boku da yedim, madalyamı bekliyorum" diyebileceğim.

telefonu ne zaman geri açabileceğimi ise hiç bilmiyorum.

çok korkuyorum

evet ergenim.

biyolojik ergenliğimi ardımda bırakalı onbeş küsür yıl olsa da.

lgbti olduğunu fark etmek ile kabullenmek arasında geçen süre

kimi insanlarda oldukça kısa olabilirken kimilerinde onyılları bulabilen zaman aralığı. genel olarak farketmek ergenlik, kabullenmek üniversite dönemini bulduğundan 7-8 yıl gibi bir ortalaması vardır diyebiliriz belki.

uzun süreli ilişki

sağlaması zor olan ilişki türü. eşcinsel ilişkilerde daha da zor. eşcinsel ve türkiye'de yaşanan ilişkilerde katmerli zor. ama olmaz diye birşey yok. bana göre eşcinsel bir ilişkiyi uzun süre götürmek istiyorsanız, karşılıklı sevgi, saygı, cinsellik vs. tarzı her ilişkide uyumlu olması gereken durumlar dışında üç önemli koşul var. bunlar:

1. cinsel kimlikle barışık olmak. iki kişinin de kendi eşcinsellikleriyle barışık olmaları gerekiyor. kendi cinselliğiyle barışık olmayan biri, sürekli olarak gitgeller yaşayacağından, kafası acaba karşı cinsle olsam nasıl olurduya sık sık gideceğinden ve gerek kendi içindeki gerekse dıştan gelen baskılara dayanamayacağından, o ilişki uzun süremiyor. türkiye eşcinsel ortamında böyle insanların sayısı maalesef az.

2. ekonomik özgürlük. tercihen her iki tarafın da kendi ekonomik özgürlüklerine sahip olması, ilişkilerinde dış baskılara karşı göğüs germelerinde önemli. karşı tarafı da besleyen tek taraflı ekonomik özgürlük de olabilir tabii fakat bu ilişkide uzun vadede dengesizlik yaratıp sıkıntılara yol açabilir. böyle bir durum, bir kariyer perspektifi varsa bir süre tolere edilebilir herhalde, mesela ilişkidekilerden biri üniversite öğrencisi olup okulunu bitirmeye çalışıyorsa. ekonomik özgürlük derecesi sağlamanın ötesinde bir miktar daha fazla maddi imkansa işleri daha da kolaylaştırır.

3. büyükşehirde yaşıyor olmak. hatta tercihen yurtdışında yaşıyor olmak. herkesin birbirini tanıdığı, mahalle baskısının tavan yaptığı bir şehirde, eşcinsel bir ilişkinin fazla şansı yok. hatta aslına bakarsanız türkiye için herhalde istanbul, ankara, izmir, antalya falan gibi kim kime dumduma yaşanabilecek bir kaç yer dışında herhangi bir yerde çok zor.

ayrıca kişisel gözlemim olarak "aktifim de aktifim" diyen tipler, toplumsal cinsiyet kalıplarını aşabilmiş tipler olmadığından, bu tip insanlarla da uzun vadeli bir ilişki pek mümkün olmaz. toplumsal kalıpların dışında bir ilişki yaşayacaksanız, her iki tarafın da bir zahmet az buçuk liberal düşünebilen kişiler olması lazım.

bunun dışında uzun süreli bir ilişkinin başka pek çok gereksinimi oluyor elbette ama bunlar daha tüm ilişkilerde ihtiyaç duyulan birşey. ha tabii bir de sizin durumlarınızı farkedince sizi öldürmek için peşinize düşmeyen bir aileye de ihtiyaç var burada maalesef.

not: evlilerle kurulan evlilik dışı ilişkiler bu yazıya konu edilmemiştir.

açılmak

valla okuduklarımdan (ve de yaşadıklarımdan) anladığım kadarıyla, kişinin psikolojik sağlığı için çevresine en azından bir dereceye kadar açık olması ciddi derecede önemli. bazen eşcinsel tanıdıklarımdan da duyduğum bir argüman var "sonuçta bu senin özel hayatın, kimseye açıklamak zorunda değilsin, başkaları sana gelip "ben heteroyum" diyor mu?" tarzı mal beyanı bir argüman bu. böyle bir söylem, insanın kendi homofobisini açığa vuran bir söylem çoğu zaman. eşcinselliğinizi sadece eşcinsel arkadaşlarınızın bilmesi bir dereceye kadar iyi, en azından sadece kendi içinizde yaşamaktan daha iyi. ama gerçekten yakın ilişki kurduğunuz eşcinsel olmayan arkadaşlarınızla (veya ailenizle) cinsel kimliğinizi paylaşmamak, ilişkide bir kopukluğa yol açıp ilişkiyi yıprattığı gibi, aynı zamanda sizin kendi özgüveninizi zedeleyen de birşey haline geliyor. hakikaten bir süre sonra kendi kendinizi yemeye başlıyorsunuz.

açılmanızı kaldırabilecek olan kişiler var, kaldıramayacak olanlar var, zamanla alışacak olanlar var, hiç söylememeniz gerekenler var, söyleseniz herkese yayacak olanlar var, var oğlu var. o nedenle herkese açılmak, en azından en başta, fazla mantıklı olmayan bir karar. öte yandan yakın bir ilişkide olduğunuz ve bu tür durumlara açık olabilecek kişilerden de saklamak insanı yoran birşey. eşcinselliğinizi bilen güvenli bir arkadaş/akraba çevresi yaratmak kişinin psikolojik sağlığı için önemli. şahsen benim tanıdığım en psikolojik olarak dengeli eşcinsel kişiler, eşcinselliğiyle gayet barışık ve bunu çevresinden saklamayan kişiler oldu hep. kendinle barışık olmanın en önemli koşulu sonuçta seni sen yapan tüm yönlerinle barışık olmaktan geçiyor, bu nedenle bu durum aslında hiç de şaşırtıcı değil.

şöyle birşey de paylaşayım:

"coming out is often an important psychological step for lesbian, gay, and bisexual people. research has shown that feeling positively about one’s sexual orientation and integrating it into one’s life fosters greater well-being and mental health. this integration often involves disclosing one’s identity to others; it may also entail participating in the gay community. being able to discuss one’s sexual orientation with others also increases the availability of social support, which is crucial to mental health and psychological well-being. like heterosexuals, lesbians, gay men, and bisexual people benefit from being able to share their lives with and receive support from family, friends, and acquaintances. thus, it is not surprising that lesbians and gay men who feel they must conceal their sexual orientation report more frequent mental health concerns than do lesbians and gay men who are more open; they may even have more physical health problems."

kaynak: http://www.apa.org/topics/lgbt/orientation.pdf

destekleyen başka bir makale: http://www.healthline.com/health-news/coming-out-increases-mental-well-being-020413
http://web.csulb.edu/colleges/chhs/safe-zone/coming-out/

outing

ing. birinin eşcinselliğini kamuoyuna duyurma, onu ifşa etme.

boysan'ın evi

taksim gezi parkına çok yakin bir lokasyonda, elmadağ'da, cumhuriyet caddesi üftade sokak no:10'da bulunan ev.

istanbul'a ilk gidişimde ziyaret edeceğim.
  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

ayı sözlük itiraf

kuzenimle buluştuk, bir sürü konuştuk, direkt balıklamasına o konulara atlamadık, her zaman yaptığımız muhabbetten başladık, şöyle oldu böyle oldu, falan filan. son derece rahat, her zamanki gibi, sıfır gerginlikle, kakara kikiri konuştum, sorun olmadı. ilerleyen zamanlarda konu bu noktaya da geldi elbette, kız herşeyi sordu, annene niye söylüyorsun bana söylesene dedi, gülüştük, o sordu ben anlattım, ama öyle polis sorgulaması gibi sormadı, gene normal muhabbet düzeyinde, araya başka şeyler de sokarak, fena halde relax bir şekilde konuştuk. hatta kendisinin de biseksüel eğilimlerinin olduğunu ama hiç aksiyon yaşamadığını anlattı. ben de bütün ilişkimi, olan biteni, çocukluğumda eşcinsellik konusunda yaşadığım bir iki komik olayı anlattım. erkek arkadaşımın yaptığı bazı salaklıkları anlattım, güldük. bütün konuşma boyunca hiç yaşadığım travmatik olaylara, eşcinsellik mevzusunun benim için açıklaması, başetmesinin aslında ne kadar problemli olduğuna ve buna benzer hiçbir şeye girmedim, aksine hep komik taraflarından ya da çok da trajik olmayan taraflarından bahsettim. güle oynaya, dünyanın en doğal olaylarından bahsediyor havasında konuştuk yani (ki aslında çok doğal da, travmatik yapan bizleriz).

yani ilk defa yaptığım bir açılma muhabbeti için aşırı derecede olumlu geçti ve aslında buna hala inanamıyorum. yokmuş böyle bir hafiflik, böyle bir özgürlük. o kadar rahatlamış durumdayım ki anlatamam. bütün kafamda kurduğum sorunlarım, hava kaçıran bir balon gibi sönüverdi gibi geliyor. pozitif duygularla doluyum. 30 yılın doldurduğu saklanmışlıklar, utanmalar, korkularım çözülüyor. şu anda bütün dünyaya eşcinselliğimi ilan edebilirmişim gibi gelmeye başladı. facebook'ta gökkuşağı bayrağı paylaşasım var. tabii şaka, bu noktaya gelmeye hala biraz daha var, ama yani çok uzak bir gelecek gibi görünmemeye başladı bana.

kuzenime buradan kocaman sevgiler gönderiyorum. aslında çok anlamadı herhalde benim rahat tavırlarımdan aslında bu konuşmanın benim için ne kadar büyük bir aşama olduğunu, çünkü çok rahat görünmek için biraz çaba sarfetmedim değil. ama ne demişler fake it until you make it. mış gibi yaptım ama sonra güzel götürdüm olayı. birilerine açılmayı düşünen ama kafasında tereddütleri olan arkadaşlara tavsiye ediyorum. güvenli bölgelerdeyseniz, karşı taraf tarafından kötü yargılanmayacağınızı düşünüyorsanız, samimi olduğunuz kişilere açılmanın çok olumlu bir rahatlatıcı etkisi oluyor. erkek arkadaşınla tanışmayı çok isterim, çok merak ettim dedi, ben de en yakın tarihte ayarlayıp tanıştırmayı planlıyorum. muhteşem ki ne muhteşem, resmen hayatımda yeni bir devir başladı. allah nazardan saklasın, tü tü tü.

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

kılsız erkek

bal döküp yalamak gibi fantazileriniz varsa tercih edilesi erkek türü. ağza kıl gelince hoş olmuyor bence.

salatalık

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri