antti

Durum: 796 - 0 - 0 - 0 - 01.03.2025 23:46

Puan: 13544 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 40

boysan yakar

aramızdan ayrılışının birinci yılı, pazartesi günü evinde anılacakmış. tüm sevenlerine duyurulur.

burada da sema anne ile yeni yapılmış bir röportajı var: http://ayisozluk.com/lnk/ac0de8

nalan bayar

ayşe arman'ın yazısındaki mektubundan öğrendim hikayesini. tam ne yaşadığını bilemeyiz elbette, intihara neyin sürüklediğini ama yazdıklarından yorum yaparsam, ailesi hakikaten bok gibiymiş. yerinde olsam ve bu kadar boktan bir ailem olsa hiç söylemez, ya da birine söyledikten sonra aldığım tepkiden sonra, ailemle, kardeşlerimle arama mesafe koyardım. türkiye'de mutlaka o kadar eğitimimle bir iş bulur, ayrı evde yaşar, ailemle hiç görüşmemeye, kendi konfor alanımı korumaya gayret ederdim. ayrıca almanya'ya gitmek de mantıklı bir karar olmuş da, orada öğrenciyseniz haftada 20 saat çalışma imkanınız var, mutlaka oralarda para kazanmaya bakardım, para survival durumlarında aşırı önemli sonuçta. makine mühendisliği asistanlık konularında daha esnek bir yer, buradan iş çıkar ama o olmazsa kasiyer olurdum, garson olurdum, temizlikçi olurdum. illa burs bulmaya bel bağlamazdım. sonuçta ortada hakikaten bir ölüm-kalım meselesi var ve hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. bu koşullarda kendi hayatta kalma ve oralarda tutunabilme çabalarımı ön plana almış olmaktan dolayı, türkiye'deki sevgilimi çok da ön plana koymazdım, arada telefonla görüş yeter kendini sağlama alana kadar. zaten öbür hatunun kızları, işi falan varmış. kendi götünü kurtarmadan başkasına derman olamıyorsun. aslında o yaşta almanya'da makine mühendisliği okuyacağına daha kısa zamanda bitecek, daha kısa zamanda paraya çevrilebilecek daha pratik birşey okunabilirdi. türkiye'deki iş tecrübesinin de uyumlu olabileceği birşey. yurtdışında yalnız olmak, ayrıca yaşadıklarından dolayı travmatize olmak da boktan birşey ve bu farazi olarak yazdığım şeyleri yapabilmek için sağlam bir psikoloji ve ciddi bir hayatta kalma azmi gerekiyor ve bu herkeste olmayabilir. yine de eşcinselliğimi çok fazla kendimi kurban psikolojisine sokmak için kullanmazdım, eşcinsel olup da gayet kendini kurtaran insanların olduğunu düşünür, ona göre hayatıma nasıl şekil verebileceğime odaklanırdım.

tabii bu yazdıklarım farazi ve yüzeysel oldu, kadının tam ne yaşadığını bilmiyoruz, kendi hikayesini anlattığı mektubundan yola çıktım. "yaşasam ne olacak ki?" psikolojisine girilince çok kolay olmuyor oradan çıkmak, o zaman bunları yapacak güç bulamıyorsunuz kendinizde.

psikiyatrist

bugün kendisiyle 10. görüşmemi yaptığım doktorun uzmanlık alanı. psikiyatrist denilince akla hemen şizofreni gibi ağır psikotik hastalıklar geliyor gerçi ama her türlü ruh sağlığı sıkıntısına bakan bir kişi. benim durumun teşhisi de depresyon ve kaygı bozukluğu oldu. çok klasik oldu evet.

valla psikiyatrist ile hasta kişinin arasındaki kimya, başka her türlü uzmanlık dalından daha önemli. o doktoru seveceksiniz, güveneceksiniz, yoksa o iş olmuyor zira çok özelinizi açıyor, çok yaralı olduğunuz alanları gösterip savunmasız kalıyorsunuz. öyle ruhen kendinizi çırılçıplak soyduğunuz bir ortamda, ters bir lafla incinmek en istemeyeceğiniz şey. o nedenle aranızdaki ilişki çok önemli.

benim önceden 2 başka doktorla da görüşmem oldu ama çok sıkıntılı geçti, birisinde kendimi polis sorgusundaymış gibi bile hissettim. size uyan birisini denk getirene kadar böyle sıkıntılı süreçleri yaşamak gerekiyor maalesef.

neyse 3. denemede kafamın uyuştuğu, beni sorguya çekip yargılıyormuş gibi gelmeyen, tatlı mı tatlı bir hanımefendi ile denk gelme kısmetine kavuştum. insanın yıllar boyu anlatamadığı dertlerinin olması çok boktan bir durummuş, şişip patlamak üzereydim, hatta patlıyordum da ara ara. bu doktor hanıma anlattım da anlattım, anlattıkça da rahatladım, içimdeki şişkinliğin zamanla hafiflediğini gördüm. çok manyak bir deneyim oldu, oluyor benim için. burayı bulana kadar bayağı çektim ama o çabalara değdi diyebilirim şu anda gayet.

konuşmaların çok belirgin bir formatı yok aslında. ben aşırı derecede dolu olduğum için, zaten anlatacaklarım hafifleyene kadar bir 7-8 görüşme geçti. haftada bir görüşüyoruz, bu süre zarfında aklıma takılan düşünceleri ve soruları not ediyorum, bir sonraki görüşmede onlar üzerinden veya o hafta yaşadığım şeyler üzerinden gidiyoruz genelde. genel olarak ben ne istersem onu konuşuyoruz gibi diyebilirim ama bu yöntem iyi mi diye sordum, hiç sorun yok, kafanı ne meşgul ediyorsa onu konuşalım dedi, benim notlar almamı takdir etti, çok azimlisin bile dedi. azimliyim tabii zira hakikaten kafayı yemek üzereydim, bir daha aynı depresyonlara dönesim hiç yok, o nedenle olabildiğince kendimi anlamaya ve düşünce yapımı daha pozitif ve yapıcı olacak şekilde değiştirmeye azmetmiş durumdayım.

depresyonun kaynağı genel olarak çevremizde olan bitenlerden çok bizim onları algılayış biçimimiz olduğu her kitapta yazıyor zaten. ben de bu görüşmelerle onu değiştirmeye uğraşıyorum sanırım. öfke ile başa çıkabilme, başkalarına karşı duygularını daha yapıcı şekilde ifade edebilme, içine atma huyundan vazgeçme, karşındakiyle empati yapmaya daha meyilli olmak gibi şeyler. sonuçta psikiyatristin de elinde sihirli bir değnek yok ve 10 kere gittiniz diye bütün yaşamınız değişmiyor. o nedenle karşıdaki kişinin de istekli ve birşeyleri değiştirmek için azimli olması çok önemli benim gördüğüm kadarıyla.

sürekli olarak çok ciddi konulardan, sıkıntılardan da bahsetmiyoruz artık. hayatımı biraz daha iyi yapabilmek için neler yapabileceğimi, hangi küçük adımları atabileceğimi, neyin bana daha iyi gelebileceğini de konuşmaya başladık. mesela geçen hafta başlamak istediğim ama karar veremediğim spor salonu üzerinde konuştuk. bu bile adamın keyfini yerine getiriyor.

daha gidecek çok yolum var herhalde ama bugün doktor ilk geldiğim zamana göre öfke seviyemde belirgin bir düşüş olduğunu, daha rahatladığımı, daha az kaygıyla konuştuğumu, hayatımda birşeyleri değiştirmeye başlamış olmanın da kendime güvenimi arttığını gözlemlediğini söyledi. bunları duymak da adamın hoşuna gidiyor tabii. bazen iyi yaptığınız şeylerin birileri tarafından görülüyor, birileri tarafından takdir ediliyor olmasına çok ihtiyaç duyuyorsunuz, bazen birilerinin size hayatta izlenecek yol konusunda yardımcı olması, rehber olması, hayatın bilinmezlikleri karşısında tedirginliğinizi azaltıyormuş. ben bunları ailemden hiç göremediğim için çok fazla eksikliğini çekmişim, psikiyatrist biraz da sanki bana düzgün yürümem için koltuk değnekleri olmuş gibi geliyor. yapıp ettiğim şeyleri danışabileceğim, geri bildirim alabileceğim birilerinin olduğunu bilmek benim özgüvenimde artışa sebep oldu, daha rahat karar alabilir olmaya başladığımı hissediyorum.

benim psikiyatrist deneyimimden çıkardığım sonuçlar bunlar. kendime yaptığım en güzel yatırımlardan biri oldu sanırım bu.

ayrıca (bkz: eşcinsellerin danışabileceği psikologlar)

hayat arkadaşına hitap

ben "kıl yumağı" ya da kısaca "yumak" diyorum. gerçi o da bana aynı şeyi diyor. bayağı sevimli oluyor, severek kullanıyoruz yıllardır

koltuk altı kılı

çok sık çıkmıyorsa, seyrekse, yakışıyor. yok orman gibiyse pek hoş durmuyor. genelde yakışıklı basketbolcuların smaçlarında orman gibi koltuk altı kıllarını görerek adamın seksapelitesini fena halde bozan bir görüntüden biliyoruz. türk kültüründe erkekler tarafından da alınıyor, çoğunlukla tıraş jiletiyle girişldiğinden koltuk altını kaymak gibi yapıyor. bu görüntü de bir batılı için fena halde feminen bulunur aslında. makina ile kısaltılıp da ne kaymak ne orman, ikisinin arası daha makul bir sonuç elde edilebilir.

sözlük yazarlarının düğün şarkıları

tabii ki de safety dance. ayrıca koreografisini de buldum. dünyanın en tatlı eşcinsel çiftinin bulunduğu, arkadaşlarının da katılımıyla müthiş bir flash mob çıkardıkları, harika bir düğün şarkısı olmuş. belki bir gün partnerimle evlenir, beraber bu arkadaşların koreografisini tekrarlarız. mutlaka izleyin bu videoyu:

jason & paul's wedding flash mob - "safety dance":


https://www.youtube.com/watch?v=y9rb7wqt9k8

edit: sözlük 5 yaşında ve hala link verme işini çözememiş. ben beceremiyorum bu link dönüştürme işlerini.

açılmak

lgbt mevzuları arasında en önemli konu açılma konusudur, bu sözlükte neredeyse hiç bahsedilmemiş ve bahsedilmiyor olması enteresan geliyor bana. oysa herkesin bir açılma veya açılamama veya açılmama öyküsü var, ve bu öyküler hep uzar zira açılma bir lgbt kişi için hayat boyu süren bir eylemdir.

bir süredir ankara'da kaos ve ankara aile grubunu bir araya getirerek açılma sohbetleri düzenlenmesiyle uğraştım, bu toplantıların moderatörlüğünü yaptım. orada dinlediğimiz hikayelerin hepsi birbirinden enteresan. aslında olan bitenlerin genel konsepti aynı olsa da (yani işte eşcinselsin, kendini farkediyorsun veya sen kendini farkedemeden etrafındakiler seni farkediyor, içsel bir hesaplaşma dönemi, sonra kabulleniş, sonra bir yolunu arama bulma dönemi, kime açılsam, açılmasam mı dönemi, bir noktadan sonra gelişen "aman sikerler beni beğenen böyle beğensin" dönemi, işler kötü giderse aileden kaçma falan fıstık diye gidiyor), herkesin ailesi, yaşadığı çevre, içinde bulunduğu kültür, sosyoekonomik durumu, kendini kabullenme derecesi, feminenlik/butchlık derecesiyle doğru orantılı olarak başkalarının farketmesinin erkenliği/geçliği, karakter özellikleri vs. o kadar farklı ki, herkesin hikayesi ayrı ilginç oluyor, kaç hikaye dinlediysem de daha dinlemekten hiç sıkılmadım.

benim kendi durumum daha da cins. ben hala kendimi anlamlandırabilmiş değilim. bir taraftan böyle atraksiyonel işler yapıyorum, bir taraftan benim kendi açılma problemim o kadar krize girdi ki, en sonunda çözemeyince, işin içinden çıkamayınca, en sonunda o da ayrı bir macera olarak gelişmiş (maalesef) bir psikolog/psikiyatrist arama çabaları sonucunda bir süredir bir psikiyatrist ile görüşüyorum. 8. görüşme oldu, kadın süper, ilaç milaç bir depresyonik durumlarım olduğu da ortaya çıktı (gerçi biliyordum da ilaçla çözüldüğünü bilmiyordum). neyse benim o kadına bile durumumu anlatabiliyor olmam bir mucize, zira ağzımdan kendi durumlarımla ilgili şeyler bir türlü çıkmıyordu. her türlü konuda bir sürü konuşabiliyordum ama iş kendini eşcinsel olmayan bir başkasına anlatmaya gelince paralize oluyorum. iyice müşkül duruma düşmesem ve o psikolog arama süreci beni o kadar yıpratmasa, herhalde hala kadınla konuşamazdım. o masanın karşısına oturup da bütün durumlarımı ve düşüncelerimi ve de hislerimi anlatabiliyor olabilmek bile çok başka bir nimetmiş. şu sıralar yaşadığım bu. ha 8 görüşme oldu, başka yönde bir gelişme var mı dersem, beni en yakından tanıyan, ve bi zahmet benim durumlarımı da gayet tahmin edebilen en samimi arkadaşıma, bi psikiyatrist mevzusunu açmış ve detaylı olarak anlatmış olsam da, onun bir noktada sorduğu "e peki bu cinsellik, cinsel tercih meselelerini konuştunuz mu?" gibi korkutucu sorusuna cevap veremedim ve geçiştirdim. hala çıkmıyor ağzımdan herhangi bir kelime. sanırım korkunun bir nedeni de, anlatmaya neresinden başlayacağını bilememek, bir de muhabbet nereye doğru ilerler, ben ne kadarını anlatabilmeye hazırım, pandora'nın kutusu bir açıldığında sonu nereye varır, bunlarla ilgili garip endişeler. bir de bütün hayatınızı bu durumu saklamak, kamufle etmek ile geçirmiş birisi olarak, zart diye söylemek bayağı zor oluyormuş. zart diye söylemeden, dolaylı yoldan söylesem falan dedim ama bu dolaylı yoldan nasıl söylenir amk? temel fıkrasındaki gibi, "senin dayın var mı temel? he var? artık yok" gibi çok dolaylı ölüm haberi vermenin açılma versiyonu var mıdır acaba?? internetten baktım yabancı kaynaklara, arkadaşınıza açılmanın gizli yolları, ipuçları var mıdır falan diye, işte sakin bir yer bulun, acele içinde olmayın, ona güvendiğiniz için bir özelliğinizi onla paylaşmak istediğinizi söyleyin gibi çok da enteresan olmayan tavsiyeler dışında birşey bulamadım dişe dokunur.

sanırım psikiyatrist abla ile bu işi kolaylaştırmak için bir role-play çalışması falan yapıcaz gibi duruyor. psikoloji kitaplarında okumuştum böyle korkularınızı nasıl yenersiniz tarzında durumlarda kullanılan bir yöntem. aslında korkak biri hiç değilim de, bu işte iyice paralize olmuş durumdayım. neyse şu psikiyatriste gidip yardım alabilmek bile benim için başlıbaşına devasa bir adım oldu, devamı da bir şekilde gelir diye düşünüyorum. bir yerlerde paylaşmak istedim durumlarımı. gelişmeler olursa editlerim.

ayı sözlük itiraf

sözlük bence lgbt arkadaş edinmek için türkiye'deki en uygun online ortamı sağlıyor. ama bunun için ya zirvelere katılmak lazım ya da yazılarını beğendiğin insanlara mesaj atmak, muhabbet açmak lazım. çok kolay mı arkadaş edinmek, değil, çok fazla seçenek sunuyor mu, hayır oldukça dar bir kitle maalesef, gene de elimizdeki en iyi ortam bu ve iyi ki var diye şükretmek lazım. başka sözlüklerde de açık olarak lgbt olduğunu belirten kişilere de mesaj atılabilir tabii.

ayı sözlük itiraf

aktivizm maceramın doruklarına çıkıp, ankara lgbt aileleri grubu adına başvurduğum ilga uluslararası yıllık kongresine yaptığım motivasyon mektuplu bilmemneli başvurumla tam burslu katılım hakkı kazandım. bu süper birşey de sorun şu ki, kongre bu sene lefkoşa'nın rum tarafında düzenleniyor ve ben türkiye'den vize alamadığım için, önce yunan vizesi alıp sonra yunanistan'a gidip, bir de oradaki rum konsolosluğundan vize almam gerekiyormuş, ayrıca türkiye'den uçuş olmadığı gene atinadan uçmam lazımmış zira lefkoşa'nın türk tarafından rum tarafına türk pasaportuyla geçilmiyormuş. bu kadar zahmete tek başıma katlanamayacağım sanırım, yetkili ablaya yazdım durumu, başka gelen türk varsa ona yamanayım diye, cevap bekliyorum bakalım. olmadı yalan olacak sanırım kongre mongre. üzgünüm biraz, oraya gidip bütün avrupanın gey trans milletiyle tanışmak ilginç olacağıdı yoksam.

ünlülerin çıplak fotoğrafları

malumunuz ünlü yabancıların çıplak (komple bir çıplaklıktan bahsetmiyorum tabii, belli bir oranda) fotolarını internette araştırdığınızda sayfa sayfa bulurken, ünlü türk erkeklerinin çıplak fotolarını bulmak kolay değil. bulursanız da onlar da paparazzilerin 1 km öteden çektikleri, adamların yatlarında mayoyla takılırken hallerini gösteren bulanık fotolar oluyor. bizim ünlüler çıplak poz vermek konusunda pek bir muhafazakar. öte yandan merak ettiğiniz yakışıklı adamların düzgün çekilmiş, stüdyo mahsulü fotolarını bulsak iyi olurdu. bu da sözlüğe kıyağım olsun, tesadüfen buldum, paylaşıyorum.

http://www.deviantart.com/browse/all/photography/people/?view_mode=2&order=5&q=mammography

berksan kişisinin çok güzel bir yüzü vardı, vücudu da güzelmiş. keza jess molho zaten belliydi, görmüş olduk.

ayı sözlük itiraf

hornet fotosu olarak sevdiğim bir kadın şarkıcının fotosunu koydum, eğlence olsun diye. koyduğumdan beri aldığım mesajların, gönderilen sik resimlerinin haddi hesabı yok. çok şaşırtıcı. sanırım travesti zannedildim. travestilerin gideri çokmuş burada, kesin bilgi yayalım.

mektupla açılmak

insanların açılma hikayelerini dinledikçe, özellikle aileye açılmak konusunda yaygınlıkla kullanılan bir yöntem olduğunu gördüm. yüzyüze söylemek zor geldiğinde, duygularınızı derli toplu ifade edebilmenin güzel bir yolu. mektup anne-babanın yatağının üzerine bırakılır ve aile şoku atlatana kadar bir arkadaşın evinde kalınmak üzere evden çıkılır.

mektup örnekleri (ingilizce): http://emptyclosets.com/home/pages/resources/coming-out-letters.php

birine mesajla açılmak

yüzyüze konuşurken açılmak zor geliyorsa yapılabilecek eylem. öte yandan geçiştirilme, hiç olmamış gibi kabul edilme olasılığı yüksek olduğundan bir işe yaramama ihtimali de bulunmakta.

ayı sözlük itiraf

darbeci diye ifadeleri alınan generallerden üç tanesini acaip seksi buldum. arada açıp fotoğraflarına bakmaktan kendimi alamiyorum. bir de ordunun kocaman generalleri olup da, orada o dayak yemiş, ağzı burnu kanlı halleri daha da seksi yapmış onları bence. sapık miyim neyim ben de bilmiyorum.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

ayı sözlük

elinde sözlük gibi, bu ülkede başarısı kanıtlanmış bir konsept varken, hiç bir yerde sözü doğru dürüst çıkmayan lgbt kitlesinin birbirini bulma, birbirinden öğrenme, tecrübe paylaşma ihtiyacı kabak gibi ortadayken ve bu lgbt alanında bu sözlük rakipsizken, enerjisinin çoğunu aylardır sözlük konseptine rakip, kimin okuduğu belli olmayan, lgbt konsepti zamanla iyice sapmış bir online dergiye harcayan yönetime sahip, bu nedenle içine düştüğü kısırlığa iyice saplanmış gözüken sözlük, sözlüğümüz. oysa ne kadar faydalı olabilir, ne kadar büyük bir ihtiyaca derman olabilirdi bura. potansiyelin çok fena yazık edildiğini düşünüyorum.

ankara'da gezilecek yerler

bistro savoy

ankara'daki sanırım tek lgbt kafe olarak birkaç yıldır hizmet veren mekan. konur sokak'ta. facebook'tan mekan hakkındaki bilgilere ulaşılabiliyor.

http://kaosgl.org/sayfa.php?id=17776

https://www.facebook.com/bistrosavoy/?fref=ts

ayı sözlük izmir kahvaltı zirvesi

çok güzel insanlarla tanışma fırsatı bulup beraber keyifli zamanlar geçirdiğim, finalini tabu oynayarak kapattığımız eğlenceli bir zirve oldu. organize edenlere de katılanlara da teşekkürler. bir sonrakini focada yapacağız egeye yakışan sekilde.

octoberer

tanışır tanışmaz kaynaştığımız, konuşkan, sıcak ve çok da rahat, samimi bir adam kendisi. ilk zirvedeki italik esprisiyle zaten koparmıştı bizi * muhabbeti keyifli, eğlenceli, esprili aynı zamanda hadi biraz da aktivizm adına birşeyler yapalım dediğimde hemen bana içtenlikle destek çıkmış da biri. çok sevdim kendisini, valla iyi ki tanışmışız, başka güzel şeyler de yapacağız diye umuyorum. sevgiler, saygılar, başarılar.
  • /
  • 40

evdeki bütün dolapların ağzına kadar dolu olması

kendi odam harici bizim evdede bu durum söz konusu. ayrica buna ek olarak birnirinden bağimsiz esya kombinasyonlarida söz konusu. bunun sosyoekonomik durumla alakasi olduğu kadar bence kişisel seçimler dogrultusunda da geliştiğini düşünüyorum. birsuru farkli bardak, tabak takımı, bircok farkli nevresim, ivir zivir hiç bilmiyorum... zaten anneannem gecekondu ile başlamiş hayatinda, annemde gece konduda büyümüş. toplayicilik ve serbest birakamama hali soz konusu. ben çok sıkılıyorum bu düzensizlil ve karmasadan mesela. ablam evden tasindi ve ben onun odasina geçtim. annem benim odamı da doldurdu uç ay icerisinde. saka gibi. tabii ki çöp ev değil ama çok fazla esyada yok değil.
benim bazamin altini bosalttiğim için ve hicbir sey istemediğim için odamda, yatagimin altinda da icten içe arzusu var ama caktirmiyor. ben de annemin aksine çok minimalist oldum. bir bavula sigacak kadar esyam var. baska da bir seyim yok. tabii kitaplarim hariç... çok sey attim, yok ettim, hediye ettim. hayatimda da hicbir sey degismedi. esyalarla iliskimize goz atmamiz gerekiyor.

one child nation

çin’in 1979’dan 2015’e kadar uyguladığı tek çocuk politikasının toplumda yarattığı etkileri ele alan 2019 yapımı bir belgesel. bu kadar uzun bir süre bu politikanın uygulanmış olması, toplumun sessiz kalarak boyun eğmesi gerçekten üzücü.

la serenissima

bir dönem sanırım tvlerde sinyal müziği, jenerik müziği o bu müziği için çokça kullanılmış parça. ben aşağıdaki rondo veneziano halinden bahsediyorum.

şarjlı dikey süpürge

böyle başlıklar subliminal mesaj içeriyor genelde. yoksa kim ne yapsın ayı sözlükte elektrikli süpürge entrisini. cihat deyince nasıl aklımıza erotik geliyorsa dik duran sert bişeyden bahsediyor yazar kör göze parmak sokar gibi. şarjlı diye belirtiyor yani tekrar tekrar yapabilirim diyor. vakumlu bir cihaz seçilmesi de tesadüf değil tabi ki!!

geylerin şehir merkezinde yaşamayı tercih etmesi

çocuk olunca arabasız olmuyor. araba olunca da şehir merkezi tam bir işkence. evimin önünde otopark olmasına rağmen arabamı çıkarmaktan, trafiğe girmekten gittiğim yerde park yeri atamaktan nefret ediyorum. o yüzden heteroseksüeller bir süre sonra şehrin çeperlerine sürüklenirken gayler dayanabiliyor merkezde olmanın bu negatif taraflarına.

Toplam entry sayısı: 796

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

hayırlı evlat

ana babasına ileri yaşlarında destek olan kişi sanırım. babamın son ameliyatinda yanında oldum, iki hafta yanlarında kaldım. babamı sağ salim çıkardık hastaneden. yaşlanınca insanlar bir gariban kalıyorlar. anne babamın bankacılık ve edevlet işlemleriyle, cep telefonu problemleriyle, vergi fatura ödemeleriyle falan ben uğraşıyorum uzunca bir süredir. son bir kaç yıldır yurtdisina tatillere götürüyorum. bu son yanlarında bulunusumda da babamın eskiyen cep telefonunu yeniledim, evin de temizliği kolaylaşsın diye şarjlı dikey süpürge aldım, sonra da evi bütün dolapları sifonyerleri çeke çeke bir güzel temizledim. evleri çöp evden hallice, annem herseyi biriktiriyor. evde geçirdiğim süre boyunca gizli gizli torba torba eşya da attım, eski gazeteler, kağıtlar, torbalar, plastik kutular, kavanozlar, tarihi geçmiş ilaçlar, neler neler. bozulmuş bir iki eşyayı tamir ettim, kaplaması kalkmış mobilyaları yapıştırdım, böyle ot bok bir dünya iş yaptım. ayrılırken pek çok dualarını aldım. kendi yaşamımı pek amaçsız buluyorum ama en azından anne babama sahip çıkıyorum, bu biraz kendimi iyi hissettiriyor.

hayırlı evlat kategorisine giriyorum sanırım. babam diyor kaç kişinin evladı ana babasıyla bu kadar ilgileniyor diye. öte yandan bu hayırlı evlatlık işi de şans işi anne baba için. abim kendisine faydası olmayan hiç bir işe karışmaz mesela. ayrıca ben de evli çocuklu biri olsaydım veya ne bileyim zamanında yurt dışına falan taşınmış olsaydım tüm bunları nasıl yapacaktım. bu son olayda bunları düşündüm. hayat olasiliklara atılan zarlar gerçekten.

bu arada garip olan şu ki, babamı gayet sevsem de anneme beni her zaman ihmal ettiğinden, hiç zaman ayirmadigindan, sıkıntım olduğunu söylediğimde hep başından attığından (kendisi de bitmeyen depresyonda olduğundan duygusal sorun duymaya katlanamıyor) dolayı hala çılgın öfke duymaktayim, o öfke hiç geçmedi. hala anneme sarılamıyorum yıllardır. buna rağmen gene de her işlerine de koşuyorum. böyle de oluyormuş demek.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

ayı sözlük itiraf

sadece iki gün önce bir avrupa ülkesinde, etrafımda beş yüz tane gey lesbiyen trans interseks falan takılıp, havuz kenarında entellik seviyesi arşa çıkmış, bol fularlı konuşmalar yapıyorken, şu anda kendimi doğu anadolu'nun ücra bir köşesindeki bir otel odasında, az önce bir grup inşaatçının birbirlerine anlamadığım bir dilde (sanırım zazaca) küfrettiği hararetli bir toplantıdan beyin amcıklaması yaşayarak çıkmış dinlenmeye çalışırken buldum. yaşadığım kültür şoku öyle böyle değil. mimarlığı fularlı bir iş olur diye seçtiydik oysaki, peh...

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

ak parti lgbti bireyleri

bence ülkenin lgbt hak ve özgürlükleri hareketi için sağlıklı çalışması son derece elzem olan, görünürlüklerinin artmasını ve daha çok ortalarda seslerini çıkarmalarını can-ı gönülden dileyeceğim bir oluşum bu ak lgbt grubu. açıklamalarını okudum, hem bu ülkenin muhafazakarı hem de lgbt kişiler olarak tam da söylenmeleri beklenecek herşeyi söylemişler adamlar. eşcinselliklerini kabul ederek muhafazakar kimlik ile bağdaştırabilmeleri bile bence başlıbaşına çok olumlu bir gelişme. eminim ki bu ülkenin eşcinsellerinin ezici çoğunluğu, kendilerini anlamlandırma evresinde bu gurubun retoriğini görerek inanılmaz rahatlayacaklardır.

söylemlerinde çok da rahatsız edici birşey göremedim ben. en kötü tarafları, kendilerinin bu şekilde bir "ak lgbt" hareketi yapabilecek kadar cesaretlenebilecekleri bir ortamı hazırlayan bu ülkede 20 küsür senedir fena halde zor bir mücadele veren halihazırdaki anaakım lgbt hareketini "onlar terbiyesizler, onlar ahlaksızlar" şeklinde dışlamaları. ama bu tarzın da, destekleyicisi oldukları sağ hareketin sürekli yaptığı atatürk saldırıları ve "cehape zihniyeti" ötekileştirmelerinden temel olarak bir farkı olmadığı için, savundukları politik görüşle gayet tutarlı.

öte yandan şöyle bir paragraf açıklamaları da aslında bu ülkenin lgbt hareketi için hiç de fena gelmedi bana:

“bizler; cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan’ı ve ak parti’yi, ülkemiz ve geleceğimiz bakımından daima destekleyeceğiz. bundan kimsenin şüphesi olmasın. ülkemiz açısından yapılan onca yatırımı görmezden gelecek kadar nankör değiliz. lgbti hak ve özgürlükleri’nin, ak parti hükümeti tarafından mutlaka anayasada olacağından eminiz. gerekiyorsa hükümet ile anayasal hak ve özgürlükleri düzenleyen maddeler için çalışmaya da hazırız. eşcinselliğin, ülkemizde yeteri kadar anlatılmadığının ya da yanlış anlatıldığının farkındayız. insan olduğumuzun unutulup, özellikle tv kanallarında, eşcinsellerin bir komedi unsuru olarak işlenmesi, hakarete varan söylemlerin, onur kırıcı davranışların, ayrımcılığın, bir son bulması ve cinsel kimliğe bakılmaksızın kişisel hakların korunması, eşcinsellikten çok, insani bir hak olduğunu vurgulamak gerekir. 80 milyon insanın arasında lgbti bireyleride vardır. dışlamak, ötekileştirmek, hiç bir insani duygu ile bağdaşmamaktadır. lgbti bireyleri hak ve özgürlükleri bir lütuf değil. bir hak olduğunu bilmek gereklidir. bu sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde bu tür olaylara rastlamak mümkün. ben bunların, 2023 hedeflerine emin adımlarla ilerleyen türkiyemiz de çözüleceğinden eminim."

yine de gerçek ilerlemeyi bugüne kadar yaptığı gibi, bunların ahlaksızlar diye suçladığı halihazırdaki lgbt hareketi yapmaya devam edecektir. bu arkadaşlar onların açtığı yolu genişletirler ancak. ama halktaki geniş kitleler lgbtleri kabul edecekse de bu ak lgbtciler sayesinde olacak o da.

kılsız erkek

bal döküp yalamak gibi fantazileriniz varsa tercih edilesi erkek türü. ağza kıl gelince hoş olmuyor bence.

uzak mesafe ilişkisi

valla yıllardır yürüttüğüm ilişki türü. ilk başta aynı şehirdeydik, o nedenle temelimiz sağlam. sonra ayrı şehirlere düştük iş nedeniyle. istenirse her haftasonu gidilebilecek bir mesafede ama her haftasonu gitmek gelmek de yorucu olabiliyor. bir de ikimizin de bazı haftasonları yapacak başka bir işi oluyor. gene de ayda minimum bir-iki haftasonu görüşüyoruz. onun dışında her gün mutlaka telefon görüşmesi. bu herhalde ilişkiyi sürdürebilmek için en önemli şey. 7 yıldır babamın hastalığı nedeniyle iki-üç ay fiziksel olarak görüşemediğimiz oldu ama telefonla hiç görüşmediğimiz bir gün bile olmadı. tabii bu ilişkinin temelinde ciddi bir güven ve sevginin bulunması lazım. bu şekilde gidiyor valla, yakın zamanda bir araya gelebilecek gibi de gözükmüyoruz. belki böyle olması da iyi, arada sürekli bir özlem de oluyor, ilişki hızlı tüketilmiyor. bilmiyorum, her ilişki çok biricik dinamiklerle şekilleniyor. sana uyan başkasına uymaz. iki tarafın da ekonomik ve sosyal olarak belli bir rahatlık düzeyinde olması elzem bence. ayrıca ikimiz de tek yaşıyoruz, birimizden biri ailesi yanında olsa gene zor olurdu herhalde. ikimiz de bu ilişkinin ikimize çok iyi geldiğinin bilincindeyiz, o yüzden de koruyoruz. bir de ikimiz de öyle gözü dışarıda, seks yapmazsa ölecek tipler değiliz, işinde gücünde, belli bir yaşa gelmiş, hayatta ne istediğini iyi kötü çözmüş, evcimen tipleriz. bu nedenle zaten aramızda bir güven ortamı var. gelecekten ne beklemeliyim pek bilmiyorum ama şu zamana kadar götürdük işte, halimden memnunum. ideal dünyalarda yaşamıyoruz, herşey mükemmel olmazsa olmaz diyen biri de değilim. iyi ki böyle sevgi dolu bir ilişkim var diye yatıp kalkıp dua ediyorum aslına bakarsanız. düzgün, kafanın anlaştığı, seni seven, güvendiğin bir insan bulmak kolay değil, hatta bayağı şans. bunun çok bilincindeyim, o nedenle çok özen gösteriyorum bu ilişkiye. allah nazarlardan saklasın bizi.