antti

Durum: 756 - 1 - 1 - 1 - 25.04.2024 07:55

Puan: 12716 - Sözlük Kaşarı

9 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 38

harvey bernard milk

ellen degeneres

1997'de, ellen adlı kendini canlandırdığı dizisini çeker ve acaip popüler olduğu bir dönemde, kendi dizisinde lezbiyenliğini abd kamuoyuna duyuran, hemen sonrasında da " yep, i'm gay" sözüyle time dergisine kapak olarak açılan, abd tarihinde ilk defa bu kadar ünlü birisinin kamuya açılmasıyla ciddi anlamda gündem yaratmış, kariyerini ve popülaritesini riske atmış, hatta muhafazakarların yoğun protestosu ile reytingleri düşmüş, medyadan afaroz edilmeye çalışılmışssa da durumu birkaç yıl içerisinde tersine çevirmeyi başarabilmiş, amerikan lgbt hakları mücadelesinde önemli bir kilometre taşı olmuş, süper zeki, süper esprili hatun kişi. uzun süredir yaptığı talk-show'u da gayet iyidir, ünlülelere lolipop tutturtarak soru sorup test yaptığı kısımlar özellikle kopartıcıdır.

matthew shepard

cinayeti, amerikan lgbt hakları mücadelesinde önemli bir kilometre taşı olmuş 21 yaşındaki genç.

eşcinsel olduğu hareketlerinden belli olan bu genci, başka iki genç bir gece bir barda ilişki teklif ederek arabalarına almışlar, sonra dağ başı bir yere götürüp, bir çite bağlayıp, öldüresiye dövmüşler ve bırakıp gitmişlerdir. matthew o çite bağlı şekilde saatlerce can çekişerek ölmüştür.

bu korkunç cinayet sonrası, matthew shepard act ile nefret suçu kapsamına cinsel yönelim ifadesi de eklenerek ceza kapsamına girmiştir.

eşcinsel olduğunu açıklamış türk ünlüler

bildiğim kadarıyla cemil ipekçi ile barbaros şansal'dan başka kimse yok.

tarkanı markanı geçiyorum, bu ülkede ayan beyan eşcinselsen bile, ben eşcinselim diye ortaya çıkan yok başka, bildiğim kadarıyla kuşum aydın veya fatih ürek bile böyle açık bir beyanda bulunmadılar.

öte yandan görünürlük açısından ünlülerin kamu karşısında açılmaları, lgbt hak mücadelesi konusunda önemli bir katalizör görevi görüyor. örneğin abd'de ellen degeneres in 1997'de açılması, lgbt haklarının toplum genelinde tartışılmaya başlanması konusunda önemli bir ivme yaratmıştı.

koray candemir

kargo grubunun güzel suratlı davulcusu ile seattle'a taşınmışlar, aynı evde kalıyorlardı bir ara. gey zannedilmekten çekinmiyor musunuz gibi bir soruya, çok da sikimizde değil gibi bir yanıt vermişlerdi. doğru hatırlıyor olmam lazım bu haberi zira o röportajda birbirlerine de çok yakıştırmıştım.

davey wavey

bu sözlükte bu elemanın başlığının dört senedir olmamasını izah edemedim.

youtube'daki en tatlı eşcinsel çocuk kendisi sanırım. videoları eşcinsellikle ilgili aklınıza gelebilecek her konuda, çok eğlenceli, çok matrak, ayrıca elamanın fitnesscı, jimnastikçi gibi birşey herhalde zira bu elemanın bir başka güzel özelliği de daş gibi bir vücudu olup bütün videolarını üstsüz çekmesi. eşcinsel bir erkek olarak izlemeye doyamamanızın bir nedeni de bu.

https://www.youtube.com/user/wickydkewl

bir başka eşcinsel youtube ünlüsü için (bkz: matthew dempsey)

matthew dempsey

kendisi gayet daş gibi bir abimiz olup aynı zamanda çok da tatlıdır. bu özellikleri dışındaki diğer önemli özellikleri eşcinsel olması, psikoterapist olması, eşcinsel kişilerin sorunları ile ilgili youtube videoları paylaşmasıdır. videolar çok zihin açıcı, ingilizce biliyorsanız muhakkak tavsiye ederim. davey wavey gibi yani.

https://www.youtube.com/user/matthewjdempsey

boysan yakar

sanirim kafayi yiyicem... onun gibi biri... pirlanta gibi annesi... ne yazilir bilmiyorum buraya, ne bicim bi dunya ya bu...

eşcinsellerin görünürlüğü

bugüne kadar bu başlığın bu sözlükte açılmamış olması beni şaşırttı çok. oysa lgbt hakları mücadelesindeki en temel unsur görünürlüktür, görünürlüğün artırılmasıdır. heteroseksizm denen şey, yani çoğunluğun baskısı ve tiranlığı öncelikle yok sayarak başlar. eşcinselleri ne kadar görünmez kılarsa, o kadar baskılamış, yok saymış ve haklarını gasp etmiş olur. eşcinseller de görünürlük konusunda en dezavantajlı azınlık grubudur zira eşcinsel bireyler etnik veya dini azınlıklar gibi kendi cemaatlerinin içinde doğmazlar, kendi kimliklerini farketmeleri bir süreç, başkalarının da olduğunu farketmeleri bir süreç, onlarla bir araya gelmeleri falan ayrı süreçlerdir. aynı zamanda eşcinseller, fiziksel olarak genelde toplumun geri kalanından ayrışamadıkları için, kolayca araya kaynayabilirler. bunun avantajlı tarafları olduğu gibi çok dezavantaj yaratan durumları da vardır: bir eşcinsel hayatı boyunca cinsel kimliğini herkesten gizleyerek yaşayabilir, kimsenin ruhu bile duymaz. yalnız bu tür bir göze batmayabilme hali, çoğunluk baskısının eşcinsellerin asla da ortaya çıkmamalarını sağlamak üzere korkutma algısı yaratmıştır. ortaya çıkamayan eşcinseller de birbirini bulamaz, sorunlarında desteksiz kalır, örgütlenip hak arayamaz, kendi içindeki küçük hücresine sorunlarıyla hapsolur.

açılmakla ilgili sıkıntılarımda psikologa gitmiştim, psikolog ingilterelerde bu lgbt konularında doktoralar yapmış, ankara'nın bu alanda en anlı şanlı psikologuymuş. kadınla yaptığım görüşmenin sonunda bana önerdiği şey, "istediğini yaşa tabii ama bundan kimseye bahsetme, başkaları sana cinsel hayatlarını anlatıyorlar mı?" olmuştu. o anlı şanlı kadın bile toplumun homofobisini mazur göstererek bana saklanmaya devam et demişti. detaylarını psikolog başlığındaki entrymde yazdım, merak eden okuyabilir. yakınlarda tanıdığım bir eşcinsel psikolog da, çok da ilginç olmayan şekilde başkalarına açılmanın gereksiz olduğunu, kendi hayatımı yaşamamı tavsiye etti.

bu anlayış, eşcinselliği sadece sekse indirgeyen bir anlayış ve de sanırım bu toplumlardaki eşcinsellerce de çok kabul gören birşey. belki de "neden ilişkilerimiz uzun süre gitmiyor?" sorusunun cevabını bu noktada aramalıyız. "karşıcinseller de cinsel hayatlarını ulu orta anlatmıyorlar ama" savunması da çok yanlış zira ben sürekli olarak arkadaşlarımdan "abi geçen ebruyla birlikte olduk, taş gibi kız, çiğdem mi, çiğdem yaramaz abi, arzuyla evlenmeyi düşünüyoruz, damla hamile" vs tarzı konuşmalar dinliyorum, bu ilişkilerin neresi dört duvar arasında. bu arkadaşlar konuşurken ben dut yemiş bülbül modunda karşılarında oturuyorum. toplumun bizi baskılaması işte bu şekilde ortaya çıkıyor.

açılmak, "ben de eşcinsel kimliğimle buradayım, aranızdayım, sizin kardeşiniz, abiniz, çocuğunuz, en yakın arkadaşınız, öğrenciniz, doktorunuzum" demek bireysel olarak rahatlatıcı olduğu kadar, görünürlüğü artırmasıyla politik olarak da önemli bir adım, etrafınızdaki başka lgbt bireylerin de kendilerini rahatlamış hissedecekleri, belki domino etkisi yaratabilecek güzeş bir adım ve beşki de en önemlisi, gelecek nesillerdeki lgbt çocukların daha özgür bir ortamda yetişebilmelerine neden olabilecek küçük adımlar. ben ciddi bir baskı ve şiddete maruz kalarak ergenliğimi geçirdim, hala da etkileri devam ediyor hayatımda, şu anda aynı şiddeti yaşadığına emin olduğum başka lgbt çocuklara belki faydam olur diye birşeyler yapasım var.

gurur

kibirle aynı şey değildir. kibirde içi boş bir kendini beğenmişlik ve üstün görme varken, gurur kendine duyduğun saygıyı işaret eder, ölçüsünü başkalarından almaz.

ayrıca bildiğin pride demek bu, gay pride ın prideı. bizimkiler tutmuş bunu onur diye çevirmişler, galiba onlar da gururla kibiri karıştırmışlar zamanında. oysa onur başkalarının sana verdiği değerdir, eşcinseller başkalarından birşey beklemeyip kendilerine olan saygılarından dolayı o yürüyüşlerin adı özellikle gay pride konulmuştur, neden bizde bu hata devam ediyor bilmiyorum.

transseksüel eşcinsel

hem cinsiyet kimliği biyolojik cinsiyetinden farklı hem de cinsel yönelimi hemcinsine olan kişi. sayıları muhtemelen bayağı az olsa da, insan cinselliğinin başdöndürücü varyasyonlarından biri olarak olabiliyor. ben böyle biriyle tanışmıştım, biraz tesadüfi de olsa, şurada anlattım: (bkz:#256677)

sex and the city

bütün bölümlerini ve bütün filmlerini izlemek hayatımda yaptığım en gey aktiviteydi herhalde. hepsinden de acaip keyif aldım. son derece zekice esprilerin olduğu, hayata ve ilişkilere dair muhteşem tespitler içeren, zamanında cine5'te yayınlanırken, mahalle karıları gibi "benim dizim geldi" diye panikleyip işi gücü bırakıp koşturduğum diziydi. filmleri de bence güzel olmuş gayet, beğenmeyenler çoktu gerçi.

dizide her bir karakter bir özelliğiyle ortaya çıkıyordu. carrie akılcı kısmı pek olmayan bir romantizmi, miranda akılcılığı, samantha cinselliği, charlotte ise geleneksel değerleri öne koyuyordu. dizi boyunca carrie'nin mallıklarını samantha dobralığı, miranda da akılcı çözümleriyle dengeledi, bu da güzel espriler çıkmasını sağlıyordu. diziyi kadınlar(ve de geyler herhalde) içindeki çok güzel kıyafetler için de izliyorlarmış ama ben modadan pek anlamadığım için o kısımlarına hiç dikkat etmedim.

bu arada çok dizi izleyen biri de değilimdir, hatta baştan sona izlediğim tek dizi budur. diğer en çok dayanabildiğim dizi olan lost'a bile üç sezon katlanabildim. queer as folk gibi geyli meyli dizileri de anlamsız buldum. ama bu sex and the city nefis birşeydi, sonunda böhür böhür ağladığımı bilirim.

futbol

artık eşcinsel olmamdan mıdır niyedir bilmiyorum ama zerre sevmediğim birşey. hayatımda muhtemelen toplamda üç maç falan seyrettim, onlar da ya zorunluluktan ya da dünya kupasında şampiyonluğa oynadığımızda. oynamaktan da eskiden hiç hazzetmezdim. gerçi sevene de karışmam banane. fanatik taraftar bir eşcinsel arkadaşım var ama, ona garip gözlerle bakmaktayım :) ayrıca ailemdeki kimse ve karşıcinsel erkek arkadaşlarımdan kimse de futbol meraklısı değil. erkeklik ve futbol meraklısı olmak korelatif birşey gibi gösteriliyor ama hiç doğru olduğunu düşünmüyorum. sadece o taraftar güruhunun yanında sesimiz çıkmadığından öyle bence. fanatiklik mi? evet çok anlamsız...

beden eğitimi

stereotipik eşcinsel kalıplarına uyduğum bir başka nokta olarak, ortaokul ve lise döneminde en nefret ettiğim, derse girmemek için taklalar attığım ders. sportif bir çocuk hiç değildim, dahası soyunma odalarından ve soyunma odası muhabbetlerinden nefret ediyordum çünkü sınıfın bütün erkekleri dar bir alanda soyunup giyinince ortaya çıkan muhabbet tabii ki de cinsellik, seks şu bu üzerine oluyordu. zaten cinselliğim ile ilgili problemlerim vardı, sınıftaki bir kısım oğlanlarla problemlerim vardı, spor yapmaktan nefret ediyordum, bir de üstüne bu muhabbetler iyice geriyordu. kenarda köşede sessizce soyunup giyinmeyi, derste de kenar köşelerde durmayı, ders bitip futbol oynamaya geçildiğinde de kalede durmayı tercih ediyordum. bu beden eğitimi denen ızdırapların bitmiş olmasına ne kadar seviniyorum anlatamam.

uzak mesafe ilişkisi

aradaki mesafenin ne kadar olduğuna ve görüşme sıklığına bağlı olmakla birlikte, tarafların o ilişkiden ne beklediği ile de ileri derece bağlı olan durum. asla yürütülmez diye birşey yok ama zorlukları elbette var. öte yandan her ilişkinin zorlukları var, hele eşcinselseniz, aynı mahallede yaşıyorsanız bile bir sürü zorluğunuz oluyor, bu nedenle "aman çok zor, olmaz bu" demek anlamsız.

eşcinsel bir ilişki götürüyorsanız, bunu karşıcinsel bir ilişkinin dinamikleriyle ve standartlarıyla değerlendirmemek de önemli, zira ilişki ilişki de olsa koşullar aynı değil, daha fazla zorlukla baştan mücadele etmeyi göze almanız gerekiyor. "sevgilim olacaksa illa yanımda olacak" gibi bir saplantıya girmenin gereği yok diye düşünüyorum. zorluklar karşısında yıkılmamak için çok daha esnek olmak lazım herhalde. çocuk büyütmüyorsanız ve uzakta kalmak için geçerli nedenleriniz varsa (iş/okul durumları mesela), yapılmayacak birşey değil. önemli olan o ilişkiyi ve o insanı niye istediğinizi bilin ve bu istekler karşı tarafınkilerle de örtüşsün.

sevgiliye takılan lakaplar

ilişkinizin başında daha sevgi dolu ve daha klişe "tatlım, bebeğim, güzelim, bitanem" vs. şeklinde çağırılan sevgili, ilişkinin ilerlemesi ve ortak yaşanan şeylerin artması ile önce yılışma dozu daha yüksek "minnoş, ayıcık, pıtırcık, pisicik" gibi kelimelere, daha sonra da iyice yüzgöz olunca "potitom, kuru fasulyem, memelim" gibi saçmalık dozu iyice artmış şekillere doğru evrilir.

benim ilişkimde, biz birbirimize çeşitli saçma salak hayvan isimleriyle hitap ediyoruz, tırtılım, armadillom, yumağam, pırpırık, kırpık, mırpık, pırtık diye giden bir dizi saçma ama kulağa sevimli gelen şeylerle hitap ediyoruz, çok da eğleniyoruz. sevgiyi iletmenin güzel bir yolu bu lakaplar.

eşcinsel evliliğe izin vermeyen memurun tutuklanması

aslında yüce rabbin sürekli amarigaya vermesinin sebebi, ameriganın 1950'lerden beri inanılmaz uzun soluklu ve her bir küçük hakkı tırnaklarıyla kazıya kazıya almış bir lgbt hakları mücadelesi olmasından kaynaklanıyor. bir günde olmuyor yani.

bu kadın görevliyle dalaşmadan, aslında hemen yirmi km ötedeki ilçede nikah kıyabilecekken, mevzubahis eşcinsel çift sırf emsal teşvik etmesin, bu kadın gibi bağnaz başka devlet görevlilerine de teşvik olmasın diye, bu kadına nikahı kıydırtmakta direnmişlerdir. en sonunda kadın kanuna itaatsizlikten hapsi yemiş, gerçekten saygı duyulası bir durum hukuk mücadelesi konusunda. hakkaten hayran olmamak elde değil.

geç açılmak

eşcinselliğini ileri yaşlarında kabul etmek.

buradaki "ileri" kelimesiyle hangi yaştan ileri çok belirgin olmasa da, genelde yabancı literatürde 40 yaşından sonrası kastedilmiş oluyor. böyle bir yaşa kadar da insanlar genelde evlenmiş, çocuk yapmış oluyorlar, kimileri eşcinselliklerini kabullendikten sonra o evliliği sürdüremez hale gelip boşanıyor, kimileri evli kalıyor fakat karısına açılıyor, kimileri de yuvalarını bozmayıp kimseye de söylemeyip, kaçamak şeklinde eşcinselliklerini yaşayabiliyorlar.

dumur eden olaylar

almanya'da üniversite yurdunun mutfağında bir türk eşcinsel arkadaşımla oturmaktayız. ayrıca yanımızda bizim sınıftan, çok sevdiğim suriyeli arkadaşım ve onun yeni tanıştığım başka iki arkadaşı var, lak lak ediyoruz. tabii ki bir bu suriyeli kardeşlerimize açık değiliz.

konu dönüyor dolaşıyor, eşcinselliğe geliyor. türkiye'deki lgbt haklarıyla ilgili birşey söylüyorum, işte " bülent ersoy falan çok ünlü ama genel olarak tanınma yok, yasalar önünde yok sayılıyor bu durum" falan diyorum, "sizin ülkenizde durumlar nasıl" diye soruyorum. suriyeli arkadaşım şaşırıyor "valla bizim ülkemizde yok hiç eşcinsel, transseksüel falan, hiç yoklar" diyor. ben "hadi canım, olur mu öyle şey, mutlaka vardır da gizleniyorlardır, devletin baskısı daha yoğundur" falan diyorum. arkadaşım "yok, valla yok öyle insanlar, olsalar bilirdim, hayatım boyunca görmedim, zaten bizim ülkemizde öyle insanlar yaşayamaz" falan diyor, diğer iki suriyeli de onaylıyor. ben bu çocuğu seviyorum ama bu at gözlüğü durumlarını ve ülkesini yabancı herkese karşı aşırı savunma, toz kondurmama hallerine de biraz gıcık oluyorum. sırf bu konuda değil, her konuda genel tavrı böyle elemanın. "iyi, yok sizin ülkede lgbt, bütün dünya ülkelerinde var, bir tek sizde yok" diyorum hafiften gıcık olmuş, hafiften iğneleyici tonla. onlar üstlerine alınmıyorlar, anlı şanlı suriye'yi bir kez daha çok iyi şekilde savundukları için kendileriyle gurur duyuyorlar o anda belki de.

tam ama tam bu noktada, sanki bir sitcom çekiyormuşuz gibi tam bu lafın üstüne, mutfak kapısı açılıyor ve diğer suriyeli elemanlara benzeyen bir çocuk içeri giriyor. eleman bizi görüp inanılmaz derecede feminen bir edayla "ayyy siz de mi buradaydınız, ben de sizi arıyordum" diyor ve kırıta kırıta gelip önümüzdeki koltuğa oturuyor, bacaklarını üstüste inanılmaz bir kadınsı edayla atıp gözlerini kırpıştırıyor. ben ve yanımdaki türk arkadaşım dumura uğruyoruz. tesadüf bu kadar olamaz. yeni gelen eleman değme drag queen'e taş çıkaracak bir edada. biz şok olmuş durumdayız, suriyeliler ise gayet istiflerini bozmadan çocuğa yer vermişler. benim arkadaş tanıştırıyor "bu da işte abdül, burada üniversitede tıp okuyor" diyor. biz şaşkınlığımızla kafa sallıyoruz, muhabbet devam ediyor, çocuk muhabbete katılıyor, kimse çocuğun feminenliğini farketmiş değil gibi davranıyor (gerçi normali de bu tabii de, hani o lafların üstüne bu davranış bize çok garip geliyor), ağzımızı açamıyoruz ama biz artık.

hayatımda en dumur olduğum olaylardan biriydi.

müslüman eşcinsel

valla aslına bakarsanız ne eşcinsellik ne de dininiz, özgür iradenizle kontrolünüzde olarak seçtiğiniz şeyler değiller.

eşcinselliğiniz doğanızdan geliyor, değiştirmesi de olanaksız, ancak baskılayabiliyor veya toplum kurallarına boyun eğip evlenip, çocuk falan yapıp eşcinsellikle ilgili ihtiyaçlarınızı da zina yaparak gideriyorsunuz (ya da onu da baskılayıp iyice kafayı yiyorsunuz herhalde).

müslümanlığınız doğanızdan gelmiyor belki ama ailenizden, içinde büyüdüğünüz ortamdan geliyor, hem de eğer dindar bir ailede büyümüşseniz, gümbür gümbür, yadsınamayacak şekilde geliyor, tüm hayatınızı, düşünüş ve yaşayış şekillerinizi, arkadaşlarınızı, ortamınızı etkileyecek şekilde geliyor. yani neredeyse kimi durumlarda doğanızdan gelmiş kadar kimliğinizin, sizi siz yapan şeylerin önemli bir parçası oluyor.

dininiz her ne kadar teorik olarak sizin seçiminiz, isterseniz aklınızla karar verip başka bir dine geçebileceğiniz bir seçim gibi görünüp, eşcinselliğiniz doğanızdan gelen, değiştiremeyeceğiniz birşey olsa da (ki genelde muhafazakarlar tam tersini savunurlar), her ikisi de kimliğinizi belirleyen güçlü öğeler oluyor. bu nedenle birinden vazgeçmek, sizi siz yapan temel öğelerden vazgeçmek demek, ki bu bireye zarar verici birşey.

dolayısıyla dindar bir ailede büyümüş bir eşcinsel bireyseniz, muhtemelen eşcinselliğinizi ilk keşfettiğiniz dönemlerde din kaynaklı önyargılardan dolayı bayağı bir zorlanacaksınız. ama bir noktada durumu kabullenip, din işinin allah ile kul arasında olduğunu ve üçüncü kişileri ilgilendirmediğini, ayrıca sonuçta eşcinselliğin de allahın bir ihsanı olduğunu ve sizi bu şekilde yaratmayı uygun görmüşse bunun da bir kerametinin olduğu şeklinde düşünürseniz, müslümanlığın eşcinsellikle bağdaşmayacağı bir durum yok. hatta bir adım ileri taşıyıp, bu lut kavmi hikayesinin aslında araf suresinin bir yanıltıcı yorumu olduğunu, kuranda anlatılan hikayenin aslında başka noktaları kastettiğini kavrarsanız, bu iki güçlü kimliğinizi birbirleriyle barıştırmak daha kolay.

bu nedenle çok da dindar olmayan kişilerin çıkıp da "vay efendim hem müslüman hem eşcinsel mi olunurmuş, ya eşcinsel ilişki yaşamaya tövbe et, ya da müslümanım deme, ikiyüzlülük yapmanın alemi yok" demesi çok anlamsızca. ikisi de gayet birbiriyle barışabilir şeyler, yeter ki siz içinizdeki doğruyu bulmaya çalışın, başkalarının önyargılarının kurbanı olmayın. lgbt konularında islamdan fazlaca farkı olmayan hıristiyanlıkta da bu anlayışın yeşerdiği, lgbt kiliselerin kurulduğu bir çağda yaşıyoruz. (merak edenlere https://www.gaychristian.net/ )
  • /
  • 38
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 756

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

ayı sözlük itiraf

kuzenimle buluştuk, bir sürü konuştuk, direkt balıklamasına o konulara atlamadık, her zaman yaptığımız muhabbetten başladık, şöyle oldu böyle oldu, falan filan. son derece rahat, her zamanki gibi, sıfır gerginlikle, kakara kikiri konuştum, sorun olmadı. ilerleyen zamanlarda konu bu noktaya da geldi elbette, kız herşeyi sordu, annene niye söylüyorsun bana söylesene dedi, gülüştük, o sordu ben anlattım, ama öyle polis sorgulaması gibi sormadı, gene normal muhabbet düzeyinde, araya başka şeyler de sokarak, fena halde relax bir şekilde konuştuk. hatta kendisinin de biseksüel eğilimlerinin olduğunu ama hiç aksiyon yaşamadığını anlattı. ben de bütün ilişkimi, olan biteni, çocukluğumda eşcinsellik konusunda yaşadığım bir iki komik olayı anlattım. erkek arkadaşımın yaptığı bazı salaklıkları anlattım, güldük. bütün konuşma boyunca hiç yaşadığım travmatik olaylara, eşcinsellik mevzusunun benim için açıklaması, başetmesinin aslında ne kadar problemli olduğuna ve buna benzer hiçbir şeye girmedim, aksine hep komik taraflarından ya da çok da trajik olmayan taraflarından bahsettim. güle oynaya, dünyanın en doğal olaylarından bahsediyor havasında konuştuk yani (ki aslında çok doğal da, travmatik yapan bizleriz).

yani ilk defa yaptığım bir açılma muhabbeti için aşırı derecede olumlu geçti ve aslında buna hala inanamıyorum. yokmuş böyle bir hafiflik, böyle bir özgürlük. o kadar rahatlamış durumdayım ki anlatamam. bütün kafamda kurduğum sorunlarım, hava kaçıran bir balon gibi sönüverdi gibi geliyor. pozitif duygularla doluyum. 30 yılın doldurduğu saklanmışlıklar, utanmalar, korkularım çözülüyor. şu anda bütün dünyaya eşcinselliğimi ilan edebilirmişim gibi gelmeye başladı. facebook'ta gökkuşağı bayrağı paylaşasım var. tabii şaka, bu noktaya gelmeye hala biraz daha var, ama yani çok uzak bir gelecek gibi görünmemeye başladı bana.

kuzenime buradan kocaman sevgiler gönderiyorum. aslında çok anlamadı herhalde benim rahat tavırlarımdan aslında bu konuşmanın benim için ne kadar büyük bir aşama olduğunu, çünkü çok rahat görünmek için biraz çaba sarfetmedim değil. ama ne demişler fake it until you make it. mış gibi yaptım ama sonra güzel götürdüm olayı. birilerine açılmayı düşünen ama kafasında tereddütleri olan arkadaşlara tavsiye ediyorum. güvenli bölgelerdeyseniz, karşı taraf tarafından kötü yargılanmayacağınızı düşünüyorsanız, samimi olduğunuz kişilere açılmanın çok olumlu bir rahatlatıcı etkisi oluyor. erkek arkadaşınla tanışmayı çok isterim, çok merak ettim dedi, ben de en yakın tarihte ayarlayıp tanıştırmayı planlıyorum. muhteşem ki ne muhteşem, resmen hayatımda yeni bir devir başladı. allah nazardan saklasın, tü tü tü.

heteroseksüel erkeklerin gaylerden çok daha yakışıklı ve cezbedici olması

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

salatalık

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

kılsız erkek

bal döküp yalamak gibi fantazileriniz varsa tercih edilesi erkek türü. ağza kıl gelince hoş olmuyor bence.