antti

Durum: 756 - 1 - 1 - 0 - 25.04.2024 07:55

Puan: 12716 - Sözlük Kaşarı

9 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 38

lgbt yardım hattı

lgbt bireylerin yaşadıkları sorunlarda başkaları ile dertlerini paylaşmakta derin sıkıntılar yaşamaları nedeniyle oluşturulan, lgbt sorunları ve yapılması gerekenler konusunda bilgili olan uzmanların ve psikologların çalıştığı telefon hatları. lgbt bireyler toplumun genel eğiliminden daha fazla oranda intihara meyilli olabildikleri için ge intihar etmeyi düşünen birinin genelde en çok ihtaiyaç duyduğu şey derdini paylaşmak, içini dökmek olduğu için, intihar önleme konusunda eğitim almış kişilerin bu hatlarda çalışması da faydalı olur.

ülkemizde bildiğim kadarıyla bir tek lambda istanbulun böyle bir hattı var, haftanın belli saatlerinde hizmet veriyor. bir dönem bu hatta stajyer olarak çalıştım, enteresan bir deneyim oldu. danışmak için arayan bazı kişilerin hikayeleri beni dehşete düşürüyordu, karşılaşılan şiddetin haddinin hesabının olmadığı durumları dinliyordum, bazen çok garip cinsel durumlarını anlatan kişiler (karısından kendisini becermesini isteyen ve karısının da bunu bir kaç kez yaptığı ama artık yapmaktan sıkıldığı falan gibi fantastik hikayeler) oluyordu, bazen de telefonu açıp küfreden ya da hiç ses çıkarmadan (muhtemelen aramış ama konuşmaya cesaret edemeyen kişiler) duran kişiler oluyordu. her bir durumda ne denilmesi gerektiğini öğreten bir kitapçık var, zaten orada dura dura bir şekilde alışıyorsunuz, bence çok faydalı bir uygulama. keşke daha da yaygınlaşsa. ciddi emek ve sabır gerektiren bir iş olduğundan zorluyor insanı.

bu tarz yardım hatlarının batı ülkelerinde çok örneği var, benim bildiğim en ünlüsü the trevor project aslında bir lgbt intiharlarını önleme hattı olarak açılmış ama genel danışmanlık hizmeti de veriyor. gönüllülerinin artması dileğiyle.

lambda istanbul danışma hattı: 0549 490 90 72
listag danışma hattı: 0 531 467 77 53
ankara gökkuşağı aile grubu: 0537-461-88-08

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

gay stereotipi

genel olarak eşcinsel erkeklerin çoğunun sahip olduğuna inanılan özellikler, örnek verelim:

- en yaygını olarak tabii ki değişen miktarlarda da olsa, bir miktar kadınsılık. ay, ayol, abartılı el kol hareketleri, kırıtmak, "inanmıyoruuum" tarzı abartılı tepkiler vermek, canıms, tatlış tarzı yavşak laflar vs. gerçi bu klişe eşcinsellerin görünürlüğünün artması, ayı kültürünün bilinmeye başlaması vs. nedenlerle erozyona uğramakta.

- gene bu "ince ruhlu olmak" ile bağlantılı bir kibarlık durumları.

- sanatla veya sanatsal şeylerle (mesela mimarlık) ilgileniyor olmak, ince zevkler, özellikle moda ve dekorasyon konusunda ilgili olmak.

- üstüne başına kıyafetlerine, bunların birbirime uyumuna vs. ekstra özen göstermek.

- sürekli partner değiştirmek. partnerinden ayrılınca çok üzülüp, daha sonra kısa sürede başka birini bulmak. hayatın hep bu dalgalanmada gidip gelmesi.

- beyonce, mariah carey, ajda pekkan vs. tarzı güçlü kadın vokallerin anlamsız derecede hayranı olmak.

- tabii ki eurovision hastası olmak.

- futboldan hoşlanmamak.

- ortaokul dönemlerinde beden eğitimi dersinden de hiç hoşlanmamış olmak.

aklıma geldikçe daha devam ederim.

kısa boylu erkek

kısa boydan kasıt tam olarak kaç santim oluyor emin olamadım ama tr standartları için 1.70 altı sayılabilir belki.

kızların uzun boylu dalyan gibi sevgili arayışı malumunuz, bu nedenle karşıcinsel dünyada erkeklerin uzun boylusu makbul sayılıyor. peki eşcinsel erkekler dünyasında da aynı durum geçerli midir?

tüm camia için genelleme yapamayacağım ama kendi adıma konuşursam, benim için kısa boylu erkekler ciddi anlamda çekici geliyor, her zaman benden daha kısa ve daha mülayim tipli adamlara karşı bir meyilim oldu. hatta kendimden uzun bir adamla beraber olmayı hiç istemem herhalde (niye bilmiyorum, zevkler ve renkler meselesi belki, ama asıl bilinçaltındaki neden herhalde ilişkilerde baskın karakter olmayı sevdiğim için, benden uzun birinin üzerinde çok baskın olamam gibi gelmesinden olabilir).

sadece kendim örneklem uzayımdan yola çıkarak, eşcinsel erkek dünyasında, ekstrem uzunluk ve kısalık haricinde, boy konusunun sorun olmadığını ortaya atabilirim. gerçi bunun böyle olduğu konusunda davey wavey de benzer bir tespitte bulunmuştu hatırladığım kadarıyla.

twink

bana en hitap etmeyen porno kategorisi. cok genc, ciroz, ablak suratli beyaz oglanlarin birbirleriyle veya baskalariyla yaptiklari videolar cok itici geliyor. bu porno kategorisinde turunun en unlu ismi belami yalniz, onu biliyorum.

boysan yakar

bu ülkedeki lgbt haklar mücadelesinde şüphesiz ki en çok emeği verenlerden, en cesur adımları atanlardan, hiç yılmamış, sürekli çabalamış, açık eşcinsel kimliği ile şişli belediye başkan danışmanı olmak gibi bir işe soyunmakla bu ülke için olağanüstü bir cesaret ve azim sergilemiş, savundukları ve inandıkları uğruna, saldırılar ve yıldırma taktikleri olsa dahi hiç geri adım atmamış, bu ülkenin lgbt hakları tarihine adını, kısacık ömründe büyük şeyler yaparak, abd'de bizi temsil ederek şanıyla yazdırmış, bunun yanında da dünya tatlısı olmayı başarabilmiş bir muhteşem insan. benden iki yaş küçükmüş üstelik, bi onun yaptıklarına bakıyorum bi kendi yaptıklarıma, tırnağı olamamışım diye hayıflanıyorum son dört gündür. o bu kadar şey yaparken sahi ben ne bok yapıyordum... gerçi tamam, şartlar, aileler, şunlar bunlar aynı olmuyor ama, yine de... üstelik böylesi bir insanın, aman başına birisi birşey yapar da birşey gelir, harvey milk gibi olmasın falan diye endişelenirken, böyle pisipisine, iğrenç bir trafik kazasında, hiç de bir günahı olmadan gidivermiş olmasına anlam veremiyorum. ne rastgele dünya bu amk, adaletini sikeyim ben böyle dünyanın...

eğer bu lanet olası trafik terörü onu bizden almasaydı, bir on sene içinde, ondaki bu azim ve kararlılık ile nerede olurdu, ülkenin lgbt hareketini nereye getirirdi, düşünmek bile istemiyorum var ya... zaten halihazırda, herkes "gizlilik çok önemli" diye profil döşerken, eşcinsellerin görünürlüğü gibi lgbt hak mücadelesinin en önemli konusunda ülkeye çağ atlatmışken, bu şekilde gidebileydi daha ne kazanımlar elde edebilirdik, hiç bilmiyorum, hiç düşünmek dahi istemiyorum. ölümünü haber aldığımda dağıldım resmen, bin parça oldum, ne denilir hiç bilemedim. dört gündür de aklım dağıldığında habire onu düşünür buluyorum kendimi. çok yazık oldu, öyle üzgünüm ki...

arkadaşları o ve zeliş için bu pazar ve pazartesini kapsayan bir etkinlik düzenlemişler.bu güzel insanları tanımamış olsanız bile, sırf bu ülkedeki lgbt hakları, yani sizin haklarınız için gönlünü ortaya koyarak verdiği mücadeleye saygı için belki sembolik anlamı da olsa katılmak istersiniz.

https://www.facebook.com/events/430100477180823/

açılma sohbetleri

lambda istanbul'un katıldıklarım arasında en sevdiğim, en faydalı bulduğum ve de en yoğun duygusal anları yaşadığım, bir kocaman oda dolusu insanın (ben dahil) böhür böhür ağlamasına tanıklık ettiğim, feci duygulu ama aynı oranda öğretici ve insanda dayanışma duygusunu kabartan etkinliği. üstelik benim gittiğim dönemde (2012-2013 civarı) listag anne-babaları da katılıyor, ortamın duygusallık dozu katlanıyordu.

aslında anlatılan konu basitti, isteyen söz alıp kendi açılma hikayesini anlatıyordu. kendi cinselliğini farkettiği dönem, bunun eşcinsellik olduğunu anladığı dönem, inkar dönemi, kabullenme dönemi, açılmışsa ailesine açılma veya ailesinin bunu farkettiği dönem. yani üç aşağı beş yukarı bütün lgbt bireylerin içinden geçtiği şeyler. öte yandan hepimizin yaşadığı şeyler olsa da,herkesin hikayesi birbirinden çok farklı olduğundan inanılmaz öğretici oluyordu. bunun yanında, açılma süreci genelde son derece sancılı geçen, bireyin kendini yalnız, savunmasız hissettiği, belki şiddet gördüğü, ailesine açılması yada ailesinin farketmesi ayrı dert, okulda yaşadığı tacizler ve şiddet ayrı dert, çok zor dönemler olduğundan, ister istemez bir noktada herkes anlatanla empati kuruyor ve ortam inanılmaz duygusallaşıyordu. pınar annenin böyle durumlarda anlatan kişiye sarılması, içini rahatlatacak, belki o kişinin kendi anne-babasından hiç duyamayacağı teskin edici şeyleri söylemesi, ortamın duygusallığını delice artırıyordu. istiklal caddesi'nin o gürültülü köşesindeki ofiste, bir oda dolusu insanın ciddi derecede bu denli duygusal bağ kurabilmesi, herkesin kendi yaşadıkları sıkıntılar ve acılar ile birbirine kenetlenmesi, kelimelerle ifade edilemeyecek bir duygudaşlık ortamı sağlamaktaydı. şu satırları yazarken aynı hissiyatı tekrar yaşadım ve gözlerim doldu gene.

ben kendi hikayemi orada hiç anlatamadım zira oraya dökülmek demek, benim için çok fazla acıyla yüzleşmek demek olacaktı, hiç cesaret edemedim.

sonra ankara'ya gelmek durumunda kaldım ve burada, kaos gl'de pek hayat bulamadım, ne yapıyorlar bilmiyorum. böyle bir ortamda tekrar bulunmayı çok isterdim zira lgbt bireylerin birbirinden öğreneceği çok şey olduğunu düşünüyorum ve başka bir yerden öğrenebileceğiniz şeyler değil bunlar. o ortamı sağlayan lambda'ya ve listag ailelerine de buradan bir daha teşekkür edeyim.

listag

lambda istanbul aileler grubu. bu ülke için bir devrimdir kendilerinin bir araya gelmesi. bir başka devrim de benim çocuğum gibi bir filmi çekmiş olmalarıdır, omuzlar üzerinde taşınası insanlardır bunlar. sema annenin " oğlum benim öğretmenim" adlı, radikal'de 2006 yılında çıkan yazısı ile başlar tarihi. kendileriyle tanışma fırsatı yakaladığım için kendimi çok şanslı sayıyorum.

ankara'da da benzer bir lgbt aileleri oluşumu kurulmuş, destek verelim (bkz: ankara gökkuşağı aile grubu)

benim çocuğum

youtube'a düşmüştür bu film, hala izlemeyen varsa artık bi zahmet izlesin.

türkiye gibi bir ülke için bir devrimdir bu film, bunda da lambda'nın ve listag'ın inanılmaz bir özverisi sayesinde ortaya çıkmış olduğundan, ne kadar başımızın üstüne koysak az. bu filmin çekildiği dönemde, bu filmde de görünen listag anne-babaları lambda'da pazar günleri düzenlenen açılma sohbetlerine katılıyorlardı, orada hepsiyle tanışma imkanı bulmuştum, hepsi de birbirinden olağanüstü insanlardı. onlarla konuştukça "acaba bir gün benim de annem bir listag annesi olur mu?" diye düşünüyordum ama artık öyle bir umudum yok.

şu anda aklıma habire boysan'ın annesi sema anne geliyor, bu filmde de görebileceğiniz o vakur duruşlu güzel kadın ne haldedir diye düşünmekten ve dertlenmekten kendimi alamıyorum :(

elalem ne der

toplum baskısının bireylerin düşünüşleri üzerindeki yansımasının kristalleştiği laf.

benim çocuğum filminde de sıkça bahsedildiği üzere, ailesine açılan bir lgbt bireyin ailesinin ilk anda düşündükleri şey. elalemin ne diyeceği, sizin çocuğunuzla ilişkinizden, onun akıl sağlığından veya genel sağlığından, geleceğinden daha önemli olmadığını anlamak için belli bir miktar çaba gerekiyor ama...

lgbtli

lgbt'yi bir çeşit dernek veya örgütün kısaltması zanneden kişilerin söylediğinde "dhkpc'li" gibi bir hava uyanan yanlış kullanımı.

açılmak

lgbt durumlarında olan bireylerin, durumlarını kabullenmeleri ve başkaları ile paylaşmalarını ifade eder. ingilizcede coming out olarak geçer.

(bkz: kendine açılmak)
(bkz: aileye açılmak)
(bkz: geç açılmak)
(bkz: açılma rehberi)
(bkz: açılma sohbetleri)
(bkz: açılacaklara tavsiyeler)
(bkz: lgbt psikolojik yardım)
(bkz: lgbt bireylerin açılma öyküleri)
(bkz: açılma videoları)

eşcinsel duyguları bastırmak

gayet de mümkündür. kişi hemcinsine yönelik cinsel arzu ve dürtülerini farketse de bunları bastırarak, cinsel davranışında göstermeyebilir, karşıcinsel gibi cinsel davranış sergileyebilir, buna da uzun yıllar devam edebilir. öte yandan bir noktada bu yılların verdiği bastırma, benim başıma da geldiği gibi, çok fena patlayabilir, ama patlamayabilir de. patlamaması için herhalde arada bir eşcinsel duyguların, kaçamak heyecanlarla tatmin edilmesi gerekebilir, evli çocuklu standart hayatları olan adamların arada bir kamyonculara kendini siktirmesi gerekebilir.

öte yandan benim farkettiğim bir nokta, eşcinsel duyguları şu veya bu nedenle bastırıyor olmak, uzun vadede insanın kendinden kopmasına, kendine yabancılaşmasına yol açtığı. bunu da farketmesi çok zor birşey, ben bunun böyle olduğunu, mesela o patlama anından sonra, bazı şeyleri yaşayıp, bazı taşlar kafamda oturmaya başladığında farketmeye başladım. ben benim olmayan bir hayat yaşıyormuşum, kendim olmadığım bir senaryonun başrolünü oynuyormuşum, içimdeki gerçek benden uzaklaşmışım, onu farkettim. yaşadığım kafa karışıklıkları, bir türlü dolmak bilemeyen hayatımda bir boşluk hissi, bir tatminsizlik, bir güvensizlik duygusunun kaynağı buymuş, onu görmeye başladım. bu tabii çok zor bir süreç içinde gerçekleşen bir aydınlanma oldu, hala da tam anlamıyla toparlamış değilim, ama gerçek bene yaklaşmak, karar vermem gereken bir noktada olduğumda içime dönüp, "ben gerçekten ne istiyorum, ben gerçekten bunu yapmayı istiyor muyum?" diye sormak, cevabını kendime dürüstçe vererek o seçimi gönül rahatlığıyla yapabilmek, başkalarının isteklerinin peşinden sürüklenmemeyi kazandırdı bana bu süreç.

yabancı literatürde bu durum " integrity" diye geçiyor, ilgilenenler araştırabilirler.

odtü lgbt dayanışması

benim öğrencisi olduğum 2000'li yılların başı döneminde bile varolan bir grupmuş. gerçi o dönemler bu adla mı kendilerini adlandırıyorlarmış bilmiyorum ama bir lgbt grubu varmış. bir kaç sene önce benle yaşıt bir odtülü ile konuştuğumda öğrenmiştim bu durumu. hatta mimarlık kantininde toplanıyorduk demişti, benim ruhum bile duymamış. tabii o sıralar klozetteydim :) gerçi bahar şenliklerinden birinde entas'tan, gey olduğunu duyduğumuz bir oğlanın lgbt standı açıp tek başına oturduğunu görmüştüm. tek başına öyle duruyor olması biraz hüzünlüydü, ben de önünden geçip gitmiştim biraz da tırsarak.

daha sonraları 2010'lar gibi internetteki bloglarından böyle bir oluşumun oluştuğunu gördüm, çok da güzeldi. tam bilgi üniversitesi'nde lgbt kulübü kurulduğu aralar. hatta onlar da resmi olarak tanınmak istemişler ama rektörlük kabul etmemişti. şimdilerde okula uğruyorum arada ama hiç faaliyetlerini görmüyorum evet, blogları da kurbağa olmuş, yazık olmuş. bir şekilde buluyordur ama birbirlerini yine de, tekrar gruplaşmalarını dilerim yakın zamanda. birlik olmadan birşey olmuyor zira.

aktivizm

çeşitli eylem ve gösterilerle bir sosyal değişim yaratma çabasına verilen ad. bireysel de olabilir, örgütsel de olabilir. özellikle hak mücadelesinde kazanım elde etmek için gerekli olandır, zira hak verilmez alınır.

lgbt hareketinde de aktivizm gerekli. çok müthiş aktivist olmak, insanların liderliğine oynamak, zamanının çoğunu buna vermene de gerek yok. protesto gösterilerine katılmak da, pride yürüyüşünde yer almak da, hakkı gasbedilmiş birinin davasına müdahil olmak da, lgbt derneklerine destek vermek de, lgbt sözlüğü açmak da, bu tür platformlar da dahil olmak üzere başkalarına yardım etmek, yapıcı düşünceleri veya tecrübleri paylaşmak da birer aktivizm örneği bence. tabii ne kadar efor, o kadar daha çok kazanım şansı. ayrıca bir araya gelip bir şeyler yapmaya uğraşmak da, tek başına çalışmaktan çok daha mantıklı. özellikle lgbt mücadelesinde örgütlenmek ciddi anlamda önemli.

tetu

fransız eşcinsel erkek dergisi.

attitude

1994'ten beri yayınlanan, belki de dünyadaki en ünlü, ingiliz eşcinsel erkek dergisi. bunun fransa versiyonu tetu, iskandinav verisyonu qx'tir

eşcinsellik ve gizlilik

ben bu konu hakkında şöyle birşeyler karaladım (bkz: eşcinsellerin görünürlüğü)

açık gay

valla bu ülkede gayet herkese açık, facebook profilinde falan da açık, gayet de güzel yaşayan, sevilen, ailesi dahil herkes tarafından kabul edilmiş (kabul etmeyenler de siktirmiş gitmiş), işinden falan da olmamış, hatta gayet de kariyerli falan eşcinsel kişiler tanıyorum, çok da ütopik birşey değil bu.

bunun tersi de sözlükte gizli gay başlığında yazılmış.

açık eşcinsel

harvey milk

1977'de san fransisco belediye meclisine üye seçilerek, amerikan tarihinde bir seçimde seçilmiş ilk açık eşcinsel olan tarihi şahsiyet. iç çekişmelerden dolayı da görevindeki 11. ayında iş arkadaşı tarafından vurularak öldürülmüştür. amerikan lgbt hak mücadelesinde çok önemli bir yeri vardır, sadece filmi çekildi diye önemli olmamıştır. bilakis önemli olduğu için filmi çekilmiştir. stonewall olaylarından 8 sene sonra, seçim kampanyasında bangır bangır eşcinselim ben diyerek oy istemek her babayiğidin o dönemde yapacağı birşey olmadığından öncü rolü olmuştur.
  • /
  • 38
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 756

ayı sözlük günlük

geçen cumartesi günü bir çift olarak bir akşam yemeğine çağırıldık. erkek arkadaşım iki şişe şarap almış, ben de güzel bir çiçek yaptırdım, onu götürdük. çağıran kişi erkek arkadaşımın italyan yoga hocası. yemekte bir çift daha vardı, bir karı-koca daha. böylece biri eşcinsel 3 çift olarak akşam yemeği yedik. son derece de normal geçti. ama tabii benim için bir başka ilk oldu.

dün akşam da ev partisine çağırdı beni erkek arkadaşım, oraya gittim, orada da 8-9 kişi kadardık. yemek sofrasında erkek arkadaşım "aşkım kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim" dedi, sonra da herkese "antti benim hayatımdaki en güzel şey" diye beni takdim etti. herkes gülümsedi falan. o sofradaki tek eşcinsel çift de bizdik bu arada. vallaha rüya gibi geliyor bu olan bitenler. nazar değdirmeyin ha, umarım hepiniz bu şekilde olan ortamları yaşarsınız. erkek arkadaşım benim hayatımda en önemli rol modelim oldu. aslında açıldıktan sonra türkiye'deki kendi arkadaş çevremde de bu şekilde erkek arkadaşımı tanıştırabilirim gibi geldi. yalnız yurtdışında bu işler daha kolay evet.

tek eşlilik

hayatım boyunca, oldum bittim tekeşli yaşadım, sanırım benim cinsel karakterim bu şekilde. bunun nedeni olarak geç açılmam, ondan önce kızlarla ilişki yaşamış olmam mı nedendir bilmiyorum, kızlarla da tekeşliydim, kimseyi aldatmadım, açıldıktan kısa bir süre sonra da sevgilim oldu ve hala devam ediyoruz. açılma süreci çalkantılarımda bir ara çokeşli diyemeyeceğim ama, tek gecelik yaşadığım bir çok kişinin girip çıktığı çalkantılı, sıkıntılı ama bence yaşanması gereken bir dönem de yaşadım, o kısımdan da aslında pişman değilim, ama öyle o kucaktan bu kucağa bir hayat nasıl geçer bilmiyorum zira benim hissettiğim, bir noktadan sonra, kalktığım her yataktan içimde derin bir duygusal boşluk, bir tükenmişlik hissiyle kalktığımdı. bir noktadan sonra bu duygu benim içimi yemeye başladığında durup "ne yapıyorum ben amk?" demiştim kendime. burada tekeşli yaşamı övüp orta sınıf ahlakı dayatmacılığı yapmak da istemiyorum, sonuçta herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşasın derim, yalnız bir ilişkide güzel bir cinsel uyum, güzel bir arkadaşlık, güven, sevgi ve şefkat olması beni daha çok mutlu ettiriyor, onu biliyorum. bir de belki de öyle dramatik ayrılıklar, aldatmalar falan da yaşamadım ben, o nedenle ruhum da fazla örselenmedi o konuda, bu nedenle de böyle rahat konuşabiliyorum, bilmiyorum. açık ilişki yaşayanlar da öyle mutluysa sorun yok bence, hatta romantik ilişki yaşamayıp farklı kişilerle sadece seks ilişkisi yaşayanlar da ok, ama "etrafta bir sürü bal toplayacak çiçek varken neden sadece tek bir çiçekle yetineyim" veya "zaten bi yaştan sonra seçeneklerim azalacak, o zaman durulmak zorunda kalacağım, hazır gençken seksin dibine vurayım" şeklinde artık bir cinsel gözü doymama mı denir ne denir, bana pek uymuyor. bir de ben biraz da mr. play it safe, yani fazla riske atılmayı, maceradan maceraya koşmayı falan seven biri değilim, nedeni o da olabilir, kafamın rahat olması, huzurlu olmak daha önemli benim için, maceraları başka konularda yaşamayı tercih ediyorum. bunun dışında tekeşli bir eşcinsel yaşam da bu ülkede çok süper kolay birşey değil, yine de her sıkıntınızı paylaşabileceğiniz, derdinizi dinleyip ortak olan, size yardım eden, iş yerindeyken size komikli resimler gönderen, tatillerde beraber dünyayı gezdiğiniz bir eşinizin olması dünyanın en güzel zenginliklerinden biri bence. kendimi kısıtlanmış hissediyor muyum? pek değil aslında. elbette orada burada görüp çok beğendiğim, cinsel çekim hissetiğim başka erkekler oluyor, ama zaten her cinsel çekim duyduğunuz insanla yatıyor değilsiniz zaten, hatta çok az bir yüzdesiyle yatabilirsiniz (çoğu karşıcinsel zaten muhtemelen), bir de yatsanız nolcak zaten, yatmak için bir sürü emek, diyelim işler yolunda gitti yattınız, sonrasında gene aynı boşluk, anlamsız geliyor. bir de yani sevgiliyle abazan muhabbeti yapmak konusunda bir sıkıntım yok, bu da aklıma gelenleri paylaşma konusunda da beni kısıtlamıyor, o yüzden genel olarak kısıtlanmış hissetmiyorum diyebilirim.

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

yürek burkan eşcinsel videosu

başlık çok başarılı olmayabilir ama bahsi geçen videoyu anlatacak daha iyisini akıl edemedim.

youtube'da dolanırken bir ara keşfetmiş olduğum ve ilk izlediğimde beni de ağlamaklı hale getiren, bir kısmınızın kendinden çok şey bulabileceği, eşcinsel bir türk gencin kendini anlattığı bir ropörtajı içeren video bu. maalesef ingilizce ama az buçuk anlıyorsanız, mutlaka bakın. videodaki adamı tanıyorsanız, ona en derin sevgilerimi iletin lütfen. burada olsa ona kocaman sarılırdım.

zee - i'm from driftwood (ingilizce altyazısı var)

http://youtu.be/XhMkuOp9-LA

eşcinsellerin danışabileceği psikologlar

sözlük dışı kimseler de kolay bulabilsin diye jenerik bir başlık açmaya gayret ettim fakat asıl konu lgbti+ bireylerin danışabileceği ve psikolojik yardım alabileceği psikolog ve psikiyatristler veri tabanı gibi birşey. ben bu bilgileri elde etmekte çok zorlandım zira önceden rastgele sayılabilecek bir şekilde gittiğim bir psikolog hanım bana saçma sapan şeyler söyleyip gittiğime gideceğime pişman etmişti ve kafanız buhranlıyken bir de böyle bir deneyim yaşamak hiç hoş birşey değil. lgbt durumlarından haberi olmayan hatta daha kötüsü son derece yanlış şekilde haberdar olan ruh sağlığı çalışanları bulunmaktayken, psikolojik yardım ihtiyacınız olursa böyle birine çatmamak için tavsiye ihtiyacı oluyor. ben o tavsiyeleri çok zor buldum, buradan paylaşmak istedim, belki başka birilerinin işine yarar.

ankara
ceren göker
gökçe silsüpür
irem yıldız (madalyon psikiyatri merkezi)
harika özel (madalyon psikiyatri merkezi)
selçuk candansayar
koray başar (özellikle trans konularında)

istanbul
şahika yüksel (özellikle trans konularında)
seven kaptan
ardıl bayram şahin

izmir
ışıl vahip
nezaket kaya
nur engindeniz

cetad eğitimini tamamlamış terapistlerin türkiye genelindeki listesinden de faydalanılabilir. http://www.cetad.org.tr/listtherapists.aspx?menu=19

fiyatları ucuz değil, özeller seans başına 200-300 tl, devlet hastanesinde 110 tl muayene parası var. bulunduğunuz şehirdeki lgbt derneğiyle iletişime geçerek, müşkül durumdaki lgbt bireylere daha uygun fiyatlı hizmet veren psikolog tavsiyesi de isteyebilirsiniz.

ayrıca (bkz: lgbt psikolojik yardım)

eşcinsel ilişkilerin yarınsızlığı

valla bu algı tamamen ilişkiden ne beklediğiniz ile alakalı. evlenemiyor olmak, çocuk sahibi olamıyor olmak, toplumun onaylamıyor olması ilişkinin kısa ömürlü olmasını gerektiren şeyler değil. ha siz bu nedenlerden ötürü gidip eninde sonunda karşı cinsten biriyle evleneceğim kabullenmesiyle işe giriyorsanız, işte o zaman bu ifade anlam kazanıyor. gerçekten böyle düşünen ama bunu açıkca ifade etmeyen kişilerle beraber olan ve ilişkisinin devamlı olacağını uman eşcinsel kardeşlerimize buradan allahtan sabır diliyorum.

benim durumum tam böyle gelişmedi, kafayı sıyırmaya başlayıp ya delirmek ya açılmak ikileminde kalıp açıldıktan (ve ferahladıktan) sonra aradan bir zaman geçti, bir boşluğa düştüm, sonra paniğe kapılıp tekrar bir kızla beraber olmaya çalıştım, onda da elime yüzüme bulaştırdım, gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşadım. o dönemde kafaya dank etti ki, ben bir kızla birşey götürebilecek durumda değilim. işte tam o noktada, uzun yıllar boyunca hayatımın içine sıçan kafa karışıklığından artık tam o noktada vazgeçmem ve bir karara varmam gerektiğini anladım. arada kalmak, o mu bu mu ikilemleri yaşamak ne bana iyi geliyordu, ne ilişki kurmaya çalıştığım insanlara. tam o noktada kesin kabule geçtim, bir daha geri bakmayacağım dedim.

o noktadan sonra da önümde duran seçenek ya o daldan o dala konan kuş, ya da düzenli, mantıklı, güvenli, huzurlu bir ilişkiydi. ben ilk seçenekteki gibi birisi zaten hayatım boyunca olamadım, bir kere ciddi denedim, işleri oyun oynar gibi ele aldım ama bir noktadan sonra yarattığı duygusal boşluğun yarattığı girdap beni çok fena içine çekmeye başladı. feci bir his. o noktada o saçma hayatımdan da vazgeçtim. bilmemkaç yaşıma gelip de hala elinde hornet dolanan biri olmak istemediğimi anladım. ondan sonra da hayat benzer düşünen birini çıkardı karşıma allaha şükür.

eşcinsel ilişkilerin karşıcinsel ilişkilerden farkı ne bilmiyorum, erkek doğası mı, toplumsal ötekileştirme mi, nedir yani? ilk defa bu dünyaya girdiğimde, bu farkın nedenini anlamaya çalışıyordum, çok garip geliyordu. şimdi hala anlayabilmiş değilim de artık kabullendim ve üstünde düşünmüyorum. toplumsal kabulün yüksek olduğu liberal batı ülkelerinde durum nasıl, daha mı yarınlı ilişkiler, bilmiyorum. ama bu saçmalığın nedeninin toplumsal koşullardan da kaynaklandığına kesinlikle eminim, bu ülkede eşcinsel bir ilişki yürütmek zor, ama imkansız değil, ayrıca başka ilişkilerin de başka sıkıntıları oluyor, eşcinseliz diye karalar bağlamak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. ne kendine acımak ne öğrenilmiş çaresizlik hoş şeyler değil.

herkese kendi düşündükleriyle uyumlu insanların nasip olmasını dilerim. ya da en azından dürüst insanların.

ayı sözlük itiraf

bugün geyler lezbiyenler konferansı gala gecesindeydim. avrupanin her köşesinden queer kişilerle tanıştım. bulunduğumuz ülkenin başbakan yardımcısı çıktı konuşma yaptı, daha lgbt kişilere ne hakları vermeyi planladiklarindan bahsetti. maşallah, lezbiyen çiftlere ücretsiz ivf hizmeti bile veriliyor bu ülkede, biz türkiye'de bir yürüyüş bile yapamazken elalemin konuştuğu konulara bak. neyse iyi yedirip icirdiler. yarın sabahın köründen öğleden sonraya kadar da resepsiyonda durup gelene geçene yardım edicem. gönüllüluk güzel bir şey, ayrıca öğretici. şimdi de tramvaydayim, erkek arkadaşıma gidiyorum. bu geceyi onda geciricem, yarın türkiyeye ailesini ziyarete gidiyor, gitmeden birlikte olalım dedim. neyse onun yokluğunda bu konferansla şunla bunla oyalanacagim, gene iyi denk geldi. erkek arkadaşım dünya iyisi bir insan, onu bulmuş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. allah herkese gönlüne göre birini versin inşallah. iyi geceler herkese.

ayı sözlük itiraf

sadece iki gün önce bir avrupa ülkesinde, etrafımda beş yüz tane gey lesbiyen trans interseks falan takılıp, havuz kenarında entellik seviyesi arşa çıkmış, bol fularlı konuşmalar yapıyorken, şu anda kendimi doğu anadolu'nun ücra bir köşesindeki bir otel odasında, az önce bir grup inşaatçının birbirlerine anlamadığım bir dilde (sanırım zazaca) küfrettiği hararetli bir toplantıdan beyin amcıklaması yaşayarak çıkmış dinlenmeye çalışırken buldum. yaşadığım kültür şoku öyle böyle değil. mimarlığı fularlı bir iş olur diye seçtiydik oysaki, peh...

uzun süreli ilişki

"ilişki emek istemez" diyebilen kişilerin cidden kaç düzgün ilişki yaşayabildiklerini, bu ilişki dediklerini kaç zaman kazasız belasız, saygı sevgi sınırları içerisinde götürebildiklerini merak ettim. varsa öyle kolay ilişki, açıklasınlar sırrını da bizler de faydalanalım.

benim tecrübem şu ki, ilişki gayet karşılıklı emek, fedakarlık, anlayış, özveri, gerektiğinde geri adım atmak, gerektiğinde suyuna gitmek vs. tarzı davranışlar gerektiriyor. öte yandan bunu sevdiğinizden, güvendiğinizden ve içinizden öyle geldiğinden yapmanız gerekiyor. eğer ilişki için gerekli o emeği kasarak, istemeyerek, zorla, lanet ede ede yapacaksanız, işte o ilişki gitmez. emek vermek ile zorlamak arasında bir fark var, o karıştırılmış sanırım.

hoşlanılan erkeğe açılamamak

valla gey milletinde böyle şeylerin olmaması gerekir zira bu tür başlıklardaki durumlar, daha çok orada burada gördüğünüz, size çekici gelen insanlara nasıl yaklaşacağınızı bilememeyi anlatır ama türkiye'de bir eşcinselseniz, orada burada gördüğünüz adamlara uluorta, eşcinsel olduğundan emin olmadan hiç açılmayın bence. karşınızdakinin eşcinsel olma olasılığı (ve bunu kabullenmiş olma olasılığı, ve birileriyle ilişkiye açık olma olasılığı vs) %2'den daha düşükken, bu kadar düşük bir yüzdeyle kocaman bir riske girmenin hiç bir mantığı yok. yok eşcinselliğinden emin gibisiniz ama eleman gene de açık etmiyor bu durumu, bu gibi tiplerle de uğraşmaya gerek yok, büyük ihtimal açıldığınızda "ne münasebet, sen beni ne zannettin vs" tarzı savunmaya geçecek, hiiiiiç ama hiç gereği yok böyle durumların. ulan sonuçta internet çağında yaşıyoruz, elinizin altında böyle bir nimet varken buradaki yüzlerce olasılığı değerlendirmeyip, bunun yerine böyle süper riskli işlere girmenin ne anlamı var? vay efendim ben aşık oldum galiba, vay efendim çok tatlı çocuk ama, vay efendim onun da benim gibi zedelenmiş duyguları var beni bir tek o anlarlar falan feşmekan... geçecen bunları, fasa fiso. gey dediğin adam akıllı olur, bu özellikle tehditlerle dolu cangıl dünyada geyler daha çocukluklarından başlayarak nasıl hayatta kalacaklarını sürekli hesaplayarak belli bir yaşa gelirler. böyle naif duygusallıkların hiç bir mantığı yok. elemana açılacan da seni bütün dünyaya ifşa etmeyecek, ba ba ba ba... sikerler öyle işi. böyle saçmalıklara girmek yerine alırsın eline interneti, tanışma sitelerinden sana mantıklı, aklı başında gelen profillerle şansını denersin, ki orada bile kendini kabullenememiş, aklı mantığı olmayan mal tiplerden bir sürü var, ama sonuçta senin kafana uyacak, cinselliğiyle belli bir noktaya kadar barışmış (en azından bir profil açabilecek kadar) tiplerle karşılaşma olasılığın daha yüksek. üstüne doğru dürüst bir profili de varsa, kendini düzgün cümlelerle ifade edebilmişse, eli yüzü düzgünse, zamanını ve duygularını böyle tiplerle iletişim kurmak için kullan. mal mısınız kardeşim sokakta, okulda, otobüste bilmemnerede gördüğünüz tatlı çocuğa, elinizde hiç bir başka veri yokken açılmaya? atatürk ne demiş, benim geyim akıllıdır, zekidir, çeviktir, aynı zamanda o aklını kullanmasını bilir. ne güzel demiş atamız. siz de atanızdan feyz alın ulan biraz. kıps, hadi yallah.

aileye ve yakın çevreye eşcinsel olduğunu açıklayamama nedenleri

içselleştirilmiş homofobinin insanlara neler yazdırabildiğini gösteren nedenler. eşcinsel kişilerin öncelikle kendi kafalarındaki önyargıları yıkabilmeleri gerekiyor ve bu bile oldukça sancılı ve emek isteyen bir süreç. okumak öğrenmek lazım, yoksa toplumun bizlere zerk ettiği homofobiyle kendimizi ve çevremizi algılıyor, sonra böyle yazılar yazıyoruz.

ak parti lgbti bireyleri

bence ülkenin lgbt hak ve özgürlükleri hareketi için sağlıklı çalışması son derece elzem olan, görünürlüklerinin artmasını ve daha çok ortalarda seslerini çıkarmalarını can-ı gönülden dileyeceğim bir oluşum bu ak lgbt grubu. açıklamalarını okudum, hem bu ülkenin muhafazakarı hem de lgbt kişiler olarak tam da söylenmeleri beklenecek herşeyi söylemişler adamlar. eşcinselliklerini kabul ederek muhafazakar kimlik ile bağdaştırabilmeleri bile bence başlıbaşına çok olumlu bir gelişme. eminim ki bu ülkenin eşcinsellerinin ezici çoğunluğu, kendilerini anlamlandırma evresinde bu gurubun retoriğini görerek inanılmaz rahatlayacaklardır.

söylemlerinde çok da rahatsız edici birşey göremedim ben. en kötü tarafları, kendilerinin bu şekilde bir "ak lgbt" hareketi yapabilecek kadar cesaretlenebilecekleri bir ortamı hazırlayan bu ülkede 20 küsür senedir fena halde zor bir mücadele veren halihazırdaki anaakım lgbt hareketini "onlar terbiyesizler, onlar ahlaksızlar" şeklinde dışlamaları. ama bu tarzın da, destekleyicisi oldukları sağ hareketin sürekli yaptığı atatürk saldırıları ve "cehape zihniyeti" ötekileştirmelerinden temel olarak bir farkı olmadığı için, savundukları politik görüşle gayet tutarlı.

öte yandan şöyle bir paragraf açıklamaları da aslında bu ülkenin lgbt hareketi için hiç de fena gelmedi bana:

“bizler; cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan’ı ve ak parti’yi, ülkemiz ve geleceğimiz bakımından daima destekleyeceğiz. bundan kimsenin şüphesi olmasın. ülkemiz açısından yapılan onca yatırımı görmezden gelecek kadar nankör değiliz. lgbti hak ve özgürlükleri’nin, ak parti hükümeti tarafından mutlaka anayasada olacağından eminiz. gerekiyorsa hükümet ile anayasal hak ve özgürlükleri düzenleyen maddeler için çalışmaya da hazırız. eşcinselliğin, ülkemizde yeteri kadar anlatılmadığının ya da yanlış anlatıldığının farkındayız. insan olduğumuzun unutulup, özellikle tv kanallarında, eşcinsellerin bir komedi unsuru olarak işlenmesi, hakarete varan söylemlerin, onur kırıcı davranışların, ayrımcılığın, bir son bulması ve cinsel kimliğe bakılmaksızın kişisel hakların korunması, eşcinsellikten çok, insani bir hak olduğunu vurgulamak gerekir. 80 milyon insanın arasında lgbti bireyleride vardır. dışlamak, ötekileştirmek, hiç bir insani duygu ile bağdaşmamaktadır. lgbti bireyleri hak ve özgürlükleri bir lütuf değil. bir hak olduğunu bilmek gereklidir. bu sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde bu tür olaylara rastlamak mümkün. ben bunların, 2023 hedeflerine emin adımlarla ilerleyen türkiyemiz de çözüleceğinden eminim."

yine de gerçek ilerlemeyi bugüne kadar yaptığı gibi, bunların ahlaksızlar diye suçladığı halihazırdaki lgbt hareketi yapmaya devam edecektir. bu arkadaşlar onların açtığı yolu genişletirler ancak. ama halktaki geniş kitleler lgbtleri kabul edecekse de bu ak lgbtciler sayesinde olacak o da.

kılsız erkek

bal döküp yalamak gibi fantazileriniz varsa tercih edilesi erkek türü. ağza kıl gelince hoş olmuyor bence.

salatalık