lost soul

Durum: 1537 - 0 - 0 - 0 - 04.11.2016 14:13

Puan: 32534 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

Tamam.
  • /
  • 77

pisinge

vaktin birinde "zarif kardeşim benim" demişim. sonra araya birsürü, birsürü başka vakit girmiş. insan, zaman karşısında cidden aciz olabiliyor.
bilmiyorum be, canım pisinge, zaman çok çabuk geçiyor.

dibine kadar konformistliğimizden olsa gerek, ayırdında olduğumuz çok şeyi de es geçiyoruz:
- hâlâ sabah-akşam çalışıyoruz iki kuruş için,
- hâlâ "e ararım/yazarım bir ara" dediğimiz insanları erteliyoruz,
- hâlâ o ceketi sırtımıza atıp gidemiyoruz,
- hâlâ yollarda yitip gitmiyoruz.

gitsek, oysa, sanki her şey düzelecek.
düzelir mi sence?


bak, amed'de yaza nazire yapan bir gece var. ne güzel esiyor efil efil bu rüzgâr! benim saçlarım rüzgârda uçuşmaz. sen olsan burada, senin saçların uçuşurdu oysa; ne güzel. saçlarını uçuşturan rüzgârı da severdim.


bilmiyorum be, canım pisinge, insan bazen görmediklerini de özlüyor.


türküden-mektubunu aldım.

vakitlerin birinde de yaşar miraç bir şiir yazmış -illa ki bilirsin. "lacivert bir ülke"den bahsetmiş. bizim lacivert ülkemiz neresidir sence?

tek yol devrim

mardin küçelerini daha da güzel kılan:
https://scontent-amt2-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e15/11325339_783886481720547_1141318902_n.jpg

selahattin demirtaş

ya bi'şey sorucam da alınma gücenme olmasın pls:

haberleri maberleri gündemi götünüzle mi takip ediyonuz siz? nedir yani?
cidden merak ettiğim için soruyorum. lütfen alınmayın. bakın, pls dedim.

"parti liderleri bir araya gelmiş de bu adam nerdeymiş"miş.


http://siyasihaber3.org/erdoganin-liderler-zirvesine-davet-etmedigi-demirtas-hdpyi-dislamak-akilsizliktir

http://www.medyafaresi.com/haber/saraya-davet-edilmeyen-demirtas-cigliktir-akilsizliktir/785045


hani türkçe bilmiyorsanız, söyleyin; öğretirim. no pırablım yani.

hepberabear

şimdi ne desem şu uçsuz bucaksız fezada asılı kalacak, milyon yıl sonra bilim ve teknoloji geliştiğinde biliminsanları uzaydan sesleri toplamaya kâbil olacaklar, benimkilere denk gelince "bu ne la?" diyecekler büyük ihtimalle.

eski bir farsi deyişi vardır:
birbirini seven iki insan yan yana geldiğinde depremler olduğundan bahis eyler.

şimdi bi' sevişsek richter ölçeğinde -en azından- 9.3 şiddetinde depremler olacak; biliyorum.
ama şiirde de şöyle deniyor: "ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil."
türkiye şartlarında 9.3'lük bir depreme hazırlıklı bir mahâl var mıdır; bilmiyorum.
bilmediklerim, bildiklerimi yiyor yani anlayacağın. ço'garip.

depremler olacak da, işte...
üç nokta.

carebear

tanım editi:
boktan yazar.





dark'cim sen mi silersen, yoksa ben sabaha mi birakayim?





sevgili gunluk editi nambır van:

boyle gereksiz bir baslik altinda guzel seyler de olsun bence.

su harikulade metin altıok siiriyle basbasa birakiyorum sizi:

"beni hoyrat bir makasla
eski bir fotoğraftan oydular.

orda kaldı yanağımın yarısı,
kendini boşlukla tamamlar.

omzumda bir kesik el,
ki durmadan kanar.

ah kavaklar, kavaklar...
acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar."





sevgili gunluk editi nambır tü:

anime opening tarihinin en harikuleyt iki eseriyle basbasa birakiyorum simdi de:

naruto shipuuden'in opening'lerinden bluebird:


paranoia agent'in dream island obsessional park'i:







sevgili gunluk nambır tıri:
anime muzikleri demisken, closing'lerden bahis etmemek olmaz.

buyrunuz en harikuleyt iki closing:

sailor moon'dan otome no policy:


ve elbette;

puella magi madoka magica'dan magia.








sevgili gunluk editi nambır for:
mersin cok sicak yaaaa! sehirdeki yazarlara kipskipskips ;)






sevgili gunluk editi nambır fayf:
yarin cok şık bir dugune katilacagim gelin tarafi olarak. kombin onerileri olanlar mesaj kutumu senlendirsinler lutfen.

carebear

dutchbear sen misin?

birkac zaman sonra gelen edit:
dogrudur; muneccim boku yemisligim var.

rüyada recep tayyip erdoğan'ı görmek

http://www.diniruyatabirleri.com.tr/ruyada-recep-tayyip-erdogan-gormek


"allah hayra yazsın" editi:
(bkz: rüyanız hayrolsun)

b08b

evli biseksüeller

eşcinselmiş, transeksüel erkekmiş, feminen pasifmiş, cd ap'ymiş, kadınsı aktifmiş, pasif nekrofiliymiş, submissive slave'miş, dominant top'mış, evli biseksüelmiş; bu tür şeylerin neden sorun edildiğini, tartışma konusu yapıldığını anlayabilmiş değilim. ancak şöyle bir sorun zuhur eyliyor evli biseksüeller nezdinde:
efendim, bu beyefendiler "erkeklik"lerini evli olmaları ve çatır çutur kadınları sikmeleriyle olumlamaya çalışıp, eşcinsel erkekleri "siz bunun ne olduğunu bilemezsiniz" argümanlarıyla 'küçümsemeye' çalışıyorlar ya; çok gülüyorum lan! şaka mısınız?

evet, evli olabilirsin ve dahi erkeklerle hâlâ sikişmeye devam edebilirsin. ama bir kadınla sikişiyor olman, seni, sadece erkeklerle sikişen bir erkekten daha "erkek" yapmıyor. hem erkeklik dediğin ne ki allasen ya, kanks?

evli biseksüellerin en çok eleştirildiği nokta evli olmaları değil; anlayın artık. hem evli olup hem eşcinsel sikişmelerine devam etmesi de değil; bunu da anlayın.
eleştirilme noktanız bu iki dünyayı ayrı tutmaya çalışıp, 'hayat arkadaşı'nızı aldatıyor olmanız. burada "aldatma" müessesesinin altını çizmek gerekiyor. heteroseksist bir düzlemde aldatmaktan bahsetmiyorum; insanî minvalde bir aldatmanın var olduğu gerçeğinden dem vurmaya çalışıyorum.

istersen 8 aktifle aynı anda sikiş, dilersen travestilere pasif ol, hoşuna giderse kadın kıyafeti giy, sınırlarını zorlayıp s&m partilere meze ol;
ama gün bitip de eve döndüğünde [caps lock: on] bu olaylardan hiçbir haberi olmayan [caps lock: off] kadınına "karıcım, sen bi'tanesin. seni çok seviyorum." diyebiliyorsan, "erkekliğini" değil, insanlığını sorgulaman gerekiyor önce.

insanî ilişkilerin güven üzre inşa edilmesi gerektiğini düşünen eski kafalı bir ibne olduğumdan dolayı, eşinin haberi olmadan ibne sikişlerini devam ettiren evli biseksüellerin hata içerisinde olduklarını düşünüyorum -naçizane.

ha, şöyle kaslı, kıllı, sakallı, dövmeli, post-rock dinleyen, en az iki yabancı dil bilen, anime ve b-movie seven, aylık geliri en az 10.000 tl olan, mümkünse 2 çocuklu evli bir biseksüel dilerse kuma olarak eve aldırabilir beni. ama tek şartım var: eşi yaşıyor olduğu bu ibnevi sikişlerden haberdar olacak.

bir pm kadar uzağınızdayım. sekste sınır tanımam. her türlü fanteziye açığım.
teşekkür ederim.

atem tutem men seni

snapchat'te dog filter yapan erkek iticiliği

çilem doğan

bilmiyorum. ben duygusal bir insanım. yani, her zaman olmasa bile. bilmiyorum.

misal, bir haber okuyorum; surinam'da çocuk felci yüzünden koltuk değnekleriyle yürüyen çocukların fotoğrafları var haber metninin yanında; benim koltukaltım ağrıyor.

sonra duyuyorum; bingöl'de suriyeli çocukları iftar çadırının önünde yemek vermeyip dövüyorlar; ben, mideme yumruklar yiyorum.

"ali'yi döverek öldürmüşler" diyor biri; "ya" diyorum "dövülerek ölünür mü hiç?"; benim beynim patlıyor o an.

annem telefonun öbür ucundan diyor: "ben nasıl olayım, berxe min. seni merak ediyorum."
diyemiyorum: "annem, insanlar ölüyor."

bilmiyorum.

çin'de bilmemnefestivali yapılıyormuş, köpekler canlı canlı yakılıyormuş; videolarını falan görüyorum; benim ciğerim yanıyor.

bir kadın kilometreler uzağımdan diyor: "can alan bir katil değil, can derdinde bir kadın de bana."
diyemiyorum: "canımsın."

sonra haberini alıyorum: 15 yıl vermişler.
diyorum: "bedenini satmak isteyenlerle bedenini hapsetmek isteyenler arasında ne fark var?"
diyor: "yok."

yaşadığım şu topraklardan utanıyorum.
insan topraktan utanır mı?
utanıyormuş işte.

ben, dünyanın en mutlu insanıyken, küçük bir japon çocuğunun merdivenlerden düşüp ağladığını gördüğümde hüzünlerden hüzün beğenen;
ben, dünyanın en mutsuz insanıyken, küçük bir kedi yavrusunun karda oynadığı bir videoyu izlediğimde sevinçlerden sevinç seçen biriyim.
ne yapayım?
huyum böyle.
allah baba böyle yaratmış diyorum hep. böyle yaratmışsa, vardır illa ki bir bildiği. öyle olsa gerek.

sonra haberini alıyorum: 15 yıl vermişler.
sonra fotoğrafına bakıyorum: dear past, thanks for all the lessons.*
sonra yüzüne bakıyorum: ben böyle gülümseyişi cihan kırmızıgül'de, nevin yıldırım'da görüyorum.

bilmiyorum.

sıdıka'nın 9. bölümü iniyor bir yandan. akşam eve gittiğimde, yemek yerken izlerim de az keyfim yerine gelir diye düşünmüşüm.
video hızlı hızlı iniyor.
videonun hızlı hızlı inmesinden utanıyorum.
insan bir videonun hızlı hızlı inmesinden utanır mı?
utanıyormuş işte.

sonra fotoğrafa bir daha bakıyorum: dear, future i am ready. *;
kardeşimdir, ablamdır, kadındır, güçlüdür, insandır, gülümseyiştir, beklemektir, gitmektir, durmaktır, abimdir, babamdır, annemdir; her şey oluyor çilem o an.

mohsen namjoo

muhsin abem, henüz çıkış tarihi açıklanmayan albümü personal cipher'den maryam adını verdiği şarkısını paylaştıydı birkaç vakit evvel. pek güzel eşi bahar hanım için yazdığı şarkıya da bir video klip eklenmiş pek güzelinden.

bize temaşa etmek, bize dinlemek düşer:

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

xalo'cum için gelsin, ama herkesler de dinlesin:


seni seviyorum ama aslında tam bir orospuyum gayi

toplaşın hele, çok mühim havadisler getirdim.

heteroseksist düşünce yapısı içerisinde ele alınabilecek olan monogamist ilişki yaklaşımı, burrhus frederic skinner'in ölümünden tam 7 sene önce 1983'te university of washington'da philosophic sociology and relationship studies bölümü'nde verdiği how a bloody effing law of nature fucked me on the dancefloor adlı konuşmasında bahis ettiği üzre... şaka lan şaka asdfasfasdf

moderen çağın ibneleri olarak hepimiz feleğin çarkından geçerken bombok hâllere düşünüyoruz elbet. bazıları bunu, öyle ya da böyle, bertaraf edebiliyorken, bazılarımız -tabiri caizse- amı götü siki dağıtıyor. "beş kardeşin beşi de bir değildir" der elbet büyükler. benim "küçücükmüüüş :/" dediğim sike, "ay, ben bunu alamam yaaa :/" diyebilir başka bir ibne. gayet doğal bir durum. ancaaaak, başlıkta bahsi geçen ibnelere ehemmiyetle parmak basmakta fayda var.



"seni seviyorum ama aslında tam bir orospuyum" gayini tanıma yolları:

bu tür ibneleri tanımak kolaydır. bir dediği ikincisini tutmaz çünkü. yatakta sikişirken "göğsünün kıllarında kaybolmak isterim" der, whatsapp'ta "seni seviyorum ve bunu bil istiyorum" der, instagram'da "bir hafta içinde yattığım yüzüncü erkeğin bacak kılları" fotoğrafını paylaşır, twitter'de "yaa, geçen yine sevişiyom..."lu tıwit'ler atar, sonra sana tekrar döner "bebeyim, tek âşık olduğum sensin :*" der.

mikrofonu osman baydemir'e uzatıyoruz:


osman, diyarbakır'dan bildirdi. teşekkürler osman'cım.

sakallı gaylerdeki dudak büzerek poz verme modası

girinin sonunda vereceğim fotoğraf linklerinde göreceğiniz gudubet akım. yaklaşık 10 yıllık deneyimlerimle adsfasdjkagsdfa vardığım sonuçlara göre, bu akımın üç ana sebebi var:

1- seksi dudaklar:
seksi dudağın var ve sen bunu saklamak istiyorsun. neden, bebeyim? neden? bu sorunun cevaplarını aramaya devam edeceğim.

2- dudak muhafazakârlığı:
bakın, bu çok ilginç bir durum. bu tipler dudağın gizli bir mâbed olduğunu düşünürler. bu ibnelere göre dudak öyle herkesin görebileceği bir şey değildir. sade ve sadece o önemli kişiye saklanır. bu yüzden dudaklarını büzerek poz verirler ki mâbedlerine nâmahrem gözü değmesin.

3- asosyallik belirtisi:
bu da ilginç bir vak'a. bakıyorsun, feysbuk'unda 5482 arkadaşı, instegrem'de 10712 takipçisi, tıwitır'da 2387 fılowır'ı var, ama hâlâ poz verirken böyle bir ıkınmalar, böyle bir "ben utangacım :/" tripleri falan. şoğilginç.



buyrunuz:

http://hizliresim.com/WY99lL

http://hizliresim.com/R399aj

http://hizliresim.com/3ojjX4

f15d


gözleriniz bayram etti ha! hadi yine iyisiniz.



editoryal:
bir sonraki gözlemlerim gaylerin şizofrenik halet-i ruhiyeler sergilemeleri ve bunların nedenleri ile ilgili olacak. beni izleyin, anacım.

iç çamaşır fetişi

üç haftadır yıkamadığım "i fuck on the first date" baksırımla şu an yatağımdan yazıyorum. fetişçilere selam eder, memişlerinden öperim.

barış manço

türk müziğinin mihenk taşlarından biridir. yaptığı işleri saymaya çalışırsam çok vakit alacak. müziği de, sineması da, televizyonu da ayrı ayrı harikadır. müziği hele... sintler, diskolar, anadolu melodileri, saykodelikler, ecnebi dillerinde sözler; zamanının çok ötesinde bir beyefendiydi -hâsılı. yine de -müzikal anlamda- 80'ler sonrası albümlerini çok beğenmediğimi de belirteyim. ben, barış manço'nun saykodelik tarafını çok daha seviyorum sanırım. bu saykodelik tarafın tavan yaptığı albüm de '79 yılında belçika'da kaydedilen baris mancho albümüdür -ki pink floyd'dur, camel'dir; yanında halt etmiş. o derece yani!

şöyle bir dinleme listesi oluşturayım da kulaklar bayram etsin:

tell me old man:


emerald garden:


bahçede hanımeli:


lady of the seventh sky:


nick the chopper:

(davul atraksiyonlarına gel hele!)

işte hendek işte deve:


gelinlik kızların dansı:


ahmet bey'in ceketi:


ali yazar veli bozar:


nenni bebek:




tabii tüm bunlardan bahsetmişken, ilgili olduğunu düşündüğüm birkaç bkz vereyim:

(bkz: kurtalan ekspres)
(bkz: kaygısızlar)
(bkz: les mistigris)
(bkz: moğollar)
(bkz: harmoniler)
(bkz: jacques denjean orchestra)
(bkz: ve)

elbette aynı dönemin, yine saykodelik tayfasından canım teyzemden de bahsetmemek olmaz:
(bkz: selda bağcan)

ayşenur kolivar

denizimin karası, yüreğimin ince sızısı, canımın ayşenur köşesi, kahvemin en sadesi, müziğimin suyu, kalbimin ab-ı hayatı; aksın da dinleyeyim, dinleyeyim de aksın istediğim.


o yağmur diyarlarından,
ben ise güneşin yaktığı topraklardan;

o yeşilin her rengini görmüş,
benim gözlerim hep kahverengi bakıyor;

o bulutların bütün isimlerini sayabilir,
ben taşların adlarına secde ederim;

o adımı bile bilmezken,
ben sesinin her noktasına âşık;

o yaylalarda türküler çığırır,
ben ovalarda ıslık çalarım;

o 'çentik' yer,
ben 'kiznav'a tâlim ederim.


ince sızımdır, sızımın dermanıdır.



kalta simğera:


yaylalar:


he yar / senoz kaidesi:


bahçeye hanımeli:


nani nani oy:


ahmedum:

erkeğin bir kadının elini sıkması haram

birkaç belgeylen konişicim izninizlen:

3bb2







hadi, çüs :*

futurelavirs

"doğum günü çocuğu" demek isterdim, amma ve lakin yaş kemale erince de çocuk mocuk kalmıyor artık ne yazık ki :/ ben, misal, şunca çıtır yaşımda olmama rağmen, arada yaşlanmaktan bahis eyliyorsam, futurelavirs beyefendisi de ellerini dizlerine koyup, en yakın zamanda ivedi bir şekilde tasını tarağını toplayıp bir balıkçı kasabasına taşınmayı ve bahçesinde sebze mebze yetiştirmeyi düşünmeye başlamalı bence. olası destinasyonlar için fikir de verebilirim. bir piem, bir tık, bir mesıc, bir arama ötedeyim. kol mi, beybi.


bu gece bir güvercin yolladım sana. usulca gelecek yatağına. korkmayasın sakın ha. sevgiden, mutluluktan bir tutam var kanatlarındasjfıagsjdyaıfhaıdgaodjshsfaıfgajfja

şaka lan şaka!
yaz mezarına gömsünler seni:
  • /
  • 77
  • /
  • 41

frida kahlo


hayao miyazaki


korpiklaani


istanbul


kedi


ayı sözlük yazarlarının twitter sayfaları


burhan kuzu


özgür mumcu


trans onur haftası


hayat kısa kuşlar uçuyor


fatih akın


ahlak


cadının bohçası


seni düşünmek


selda bağcan


yalnızlık


dark bear


god is an astronaut


back to black


savina yannatou


  • /
  • 41
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1537

lilith

şöyle bir hikâyesi var:
"tanrı balçıktan yaratmıştı ademle lilithi. ruhlarını kendi nefesinden vermişti. birbirlerine eş olur ademle lilith. ancak adem cinsel ilişkide üstte olmak ister. lilith karşı çıkar ademin bu üstünlük ve ayrıcalık isteğine. "tanrı ikimizi de eşit yarattı" diyerek itiraz eder.
aralarında tartışma çıkar. lilith, ademin kendisine karşı şiddet kullanacağını anlar ve tanrının yanına kaçar.
tanrı, lilithin güzelliğinden o kadar etkilenir ki ona kendi gizli adını söyler. tanrının gizli adını bilmek, artık büyük güce sahip olmak ve istekleri tanrı tarafından mutlaka yerine getirilmek anlamına gelmektedir. bunu bilen lilith, tanrıdan kanat ister. tanrı da verir. lilith artık kanat sahibidir. uçarak kızıldenize gider ve orada yaşamaya başlar.

ancak olay burada böyle bitmez. çünkü adem hâlâ lilithi geri istemektedir.
tanrı üç melek görevlendirir. melekler lilithi geri dönmeye ikna edecektir. kızıldenize gider melekler. önce yumuşaklıkla ikna etmeye çalışırlar. ama kararlıdır lilith. geri dönmeyi kabul etmez. lilithin bu tavrını gören melekler tatlı dili bir yana bırakıp bu kez lilithi kızıldenizde boğmakla tehdit ederler. ama lilith gücünün farkındadır. tanrının gizli adını bildiğini, ona güçlerinin yetmeyeceğini söyler, onu rahat bırakmazlarsa gelecekte doğacak tüm bebekleri öldürmekle tehdit eder.

sorunun çözümünde tek bir yol kalmıştır: uzlaşmak. aralarında bir anlaşmaya varırlar. buna göre lilith çölde yaşamayı sürdürecek, bunun karşılığında da üzerinde "lilith" figürlü nazar boncuğu taşıyan bebeklere dokunmayacak, onları asla öldürmeyecektir.

artık anlaşılmıştır ki lilithten ademe yâr olmayacak. yeni bir kadın yaratmaktan başka bir yol kalmaz ve tanrı, havvayı yaratır. ama tanrının başı lilithten dolayı bayağı ağrımıştır. bu yüzden havvayı lilith gibi ademle aynı maddeden yani balçıktan yaratmaz. ademin kaburga kemiğinden yaratır ki havva, ademe karşı çıkmasın, eşitlik iddia etmesin, itaatkâr olsun. lilith gibi asi olmasın."

babasız kızlar balosu

güzelinden bir perihan mağden şiiri.


"bu davette topuğunuzun ya da kanadınızın
biri kırık olmalı
bu şartı yerine getirmeyenler
kırık ön dişler ya da deşik ciğerlerle de
katılabilirler"

uzun hazırlıklardan geçtik biz
uzakdiyarlara uçtuk: başka çaremiz yoktu
babasız kızlar korosu:
babamız bizi sevmedi
çirkiniz! çirkiniz!
zır deliyiz. güzeller güzeli şüphe
kır kalbimi, alışığım ben
yeşil gözleri babamın: gözleri zehirli yosunlardandır
ince ince proje dokur, gürcü soğuk ve mağrur
babamı hiç görmedim - ki onca yıldır

"bu baloya davetli kızlar
babalarının cenazesinde bulunmayacaklar"

niye seveyim seni
babalarının terk ettiği kızlar, kötülüklerinde cömert
aşklarında hazin ve güvenilmezdirler

babasız kızlar korosu:
babamız bizi sevmedi
öyle birşey koptu ki içimizde
bütün kötü kadınlar bizden sorulur
kaçmayı biliriz biz en iyi
ey cesur! ey sevgili! sıkıysa bak gözlerime
taşa çeviririm seni, mum gibi eritirim
çocukluk acıları pazılarımdır benim
ah ben ne güçlü ne unutkanım bilemezsin.

"balomuz gece yarısını geçe başlayıp
canımız isteyince biter"

kandırdur arabalarıyla dolanmayız biz
cam kırıklarında dans etmek varken
babasız kızlar korosu:
küfredip kavga çıkarırız
çirkiniz! çirkiniz! çirkiniz
babamız bizi sevmedi
cümlenizin hakkından geliriz
yaralarımıza şap dökerek büyüttük kendimizi
göçebeyiz; talan eder tüyeriz
hayat, baskınımıza mazur bir davet yeridir
arka kapıları tekmeler içeri gireriz
yaklaşma yakarım, dumanını üflediğim gibi
keyfime bakarım

ön kapıdan ve sırayla
buyrun kibar hanımlar beyler
babanız sizi sevdi de ne oldu?
korkak, kör ve bok gibisiniz.

lost soul

bakıyoruz; neler yazabiliriz diye...

ilk girimi 2011 yılında ağustos ayının 14'ünde akşam 5'te yazmışım ayı sözlük'e.
o günün üzerinden 5 yıldan fazla vakit geçmiş.

zaman, pekâlâ, hiç de acımadan patır patır ilerliyor işte.

ben, yeri geldiğinde, gayet duygusal bir insan olabiliyorum sanırım.
gerçi, bazı zamanlar oluyor, dünyanın bütün dertleri omuzlarıma birikmiş gibi hissediyorum
sonra
bazı zamanlar oluyor, dünyanın en huzurlu insanı benmişim gibi hissediyorum.

biz insanlar, bu girift ruh hâllerinden uzaklaşamıyoruz içinde yaşıyor olduğumuz dünya, dünyaya geldiğimiz zaman, zamanı harcadığımız olaylar hasebiyle.

son dönemde hem sözlük içre, hem de içinde yaşıyor olduğumuz ülke içinde olan bitenler beni ziyadesiyle etkilemiş durumda. bu yüzdendir ki uzunca bir süre kendimi soyutlamak niyetindeyim bazı mecralardan.
sözlük de bu mecralardan bir tanesi.

ülkenin içinde bulunduğu ahval dahilinde akıl sağlığımı korumanın en iyi yolu olarak bunu görüyorum:
kendimi müziklere, kitaplara ve filmlere hibe edeceğim.
"insanlardan buz gibi soğudum." diyor cahit külebi,
vardır bi' bildiği.

şu 5 yıl boyunca güzel insanlarla konuştum, güzel insanlarla tanıştım, çirkin insanların yazdıklarını okudum, çirkin insanlardan uzak durdum.
hali hazırda peyderpey konuşuyor/mesajlaşıyor olduğum iki-üç kişi var.

hayatım boyunca, franz kafka ile akıl ve ağız birliği etmişçesine, çevremde hep birkaç insan oldu zaten.
ne demiş: "huzur mu istiyorsun? az eşya, az insan."
şu iki-üç kişi benim için 5 yıl 3 ayın getirisidir; yüreğime basmış, özümsemişim.
kâfidir benim için.

"insan ne için yaşar?"
peki,
"insan ne için yazar?"

ilk sorunun cevabı nezdimde değişmekle beraber,
ikinci sorunun cevabı benim için bellidir:
hayat gailelerimden bir tanesi dünyaya bir iz bırakabilmektir.

o yüzden girilerimi silmiyorum.
burada kalsınlar, okunsunlar.

ingeborg bachmann şöyle yazar pek güzel bir şiirinde*:
"hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle."

kapanışı güzel bir müzikle yapayım.

"like little puffs of smoke
we're here and then we're gone"



ayı sözlük'e yolunda başarılar dilerim.
güzel günler görmek dileğiyle.


*bu arada,
olur a iletişime geçmek isteyen yazar ya da okurlar olabilir.
mail adresi şudur:
_________________
[email protected]
_________________
istediğiniz herhangi bir şey hakkında yazabilirsiniz.
okumaktan keyif alırım.

güzel günlere...

tarçınlı sıcak şarap

kırmızı şarap ve tarçın ve belki de birkaç parça elmanın ve birkaç tane de karanfilin mükemmel birleşimi!

ara güler

verilmiş en sağlam ayarlardan birini vermiştir bir ropörtajında:

+ hangi fotoğraf makinasını kullanıyorsunuz?
- en pahalı, en iyi daktiloyu kullansam dünyanın en iyi yazarı mı olurdum yani?

ayı sözlük

tanım: güzel sözlük.

şimdi saydıracam. ar yü redi mi?

her şeyden önce şunu belirtmem gerekiyor ki ayısözlük sade ayıların/bear'ların ve ayıseverlerin/chaser'lerin yazdığı, okuduğu bir sözlük değil. bunun ayırdında olmayanlar var sanırım. eğer ki hâlâ "ay, ayısözlüüüük ^^ ayılaaarrrrrrrr vaaar" modundaysanız, bir silkelenin ve kendinize gelin. sözlük yazarları -ve bittabi ki okuyucuları- arasında ayı ve ayısever olmayan onlarca adam -ve bittabi ki de kadın- var.

aynı zamanda ayısözlük sade bir eşcinsel sözlüğü değil. zira hem yazarlar hem de okuyucalar arasında eşcinsel olmayan adamlar, kadınlar da var. bunun da ayırdına varın.

peki, interaktif sözlük ne demek? ben cevap vereyim: yazarların başlıklar açtığı ve bu başlıkları tanımladıkları entry'ler girdiği bir online ortam.

buraya kadar bir sorun var mı? bence yok. şu yukarıdaki üç paragraf ile ilgili "beybi, bence yanlış düşünüyorsun; haksızsın" dediğiniz biryer varsa, haber eyleyin. bilahare açıklarım karşılıklı iki kahve içerken. sohbetim koyudur.

efendim, onca yazar varken, haliyle farklı farklı görüşler, inanışlar da olacak. bu gayet doğal. benim "beyaz la bu!" dediğime, bir başkası "yooo, ne alaka? o basbaya da siyah" diyebilir. kabulümdür.
işte, sorun burda zuhur eyliyor:
bu gerçeği kabullenemeyenler var.

herkes aynı düşüncede olacak diye bir şey yok. bunu şu muazzam beyinlerimize bir sokalım ilk önce. kimse kimseyle aynı fikirde olmak zorunda değil. bilakis farklılıklar iyidir, güzeldir, candır, canandır. bağrınıza basın.

ben, mesela, kalkıp geçenlerde yiyiştiğim seksi erkeğin göğüs kaslarını nasıl anlatabiliyorsam; bir başkası dün gece arabasına bindiği taksiciyi kolilediğini anlatabiliyorsa; diğeri en sevdiği pornonun linkini verebiliyorsa; bazıları nick altı entry'lerinde birbirlerini yalayıp yutabiliyorsa; kusura bakma ama, bebeğim, öbürü de kalkıp siyasetten, politikadan, kültürden, kürtlerden, araplardan, çerkeslerden, lazlardan, yahudilerden, cenıfır lopez'in amından, colton ford'un sikinden dem vurabilir, bahis eyleyebilir.

demem o ki;
sen nasıl ki dilediğin gibi entry'ler düzebiliyorsan sözlükte, başkası da dilediği konularda yazabilir.
sırf hoşuna gitmedi diye, açılan bir başlık sonrası bir başka yazarı provakatör olarak niteleyemezsin. hayır, beybi, öyle bir lüksün yok ne yazık ki.

cenıfır lopez'in amının ne kadar sulu ve seksi olduğunu yazan bir başlık ve entry hoşuna gitmedi mi? bak, o entry'nin altında bir eksi oy butonu var. oraya tıkla. hayatına mutlu mesut yaşamaya devam et. ha, o da mı kesmedi seni? başlığın altına dilediğin gibi saydırabilirsin. ama unutma; sözlük kuralları var. sevmediğin, hazzetmediğin bir başlık ya da enrty için dilediğini yazabilirsin, sövebilirsin, saydırabilirsin. ama bunu sözlük kuralları çevçevesinde yap. zira cenıfır lopez'in seksi ve sulu amını anlatan o entry'i yazan yazar da aynı şekilde sözlük kuralları çevçevesinde yapıyor yaptığını.

demem o ki;
yazarın biri dilerse kürdistan başlığını da açar, isterse recep tayyip erdoğan'ı göklere çıkarır, dilerse abdullah öcalan'ı yerden yere vurur, canı isterse mustafa kemal atatürk'ü övüp övüp bitirmez, ya da dün yiyiştiği kolinin seksi vücüdunu anlatır. buna kimse karışamaz. ne sen, ne de ben. bunu elbette ki sözlük kurallarını gözardı etmeden yapması gerekiyor, değil mi? ha, baktın ki sözlük kurallarının damına koymuş. ispikçiler var, editörler var, moderatörler var. onlardan biri değilsen, herhangi birine bir mesaj atıp "bak, sözlük kurallarını çiğnemiş bu entry'de." de. gereği yapılır.

çok mu uzattım?
az kaldı.

velhasıl-ı kelâm;
interaktif bir sözlükte farklı görüşlerde, farklı fikirlerde birsürü yazar var. herkes aynı fikirde olmak zorunda değil. derdin "mmm, bence hepimiz aynı şeyleri savunmalıyız. hem burası eşcinsel sözlük. öyle şeyler yazılmamalı"ysa, oturup biraz daha düşün derim.
sen dilediğin kadar ibne/gay/eşcinsel muhabbeti döndürebiliyorsan; adamın biri istediği kadar siyasetten, politikadan, cenıfır lopez'ın amından konuşabilir.
zira farklılıklar herzaman güzeldir. aksi takdirde kendini tekrar eden, hep yerinde duran bir ayısözlük karşılayacak seni ilerde. bu da hiç güzel olmayacak.
öptüm yanacıklarından. mucuk.

hrant dink

güzel adam.

"türkiyeliyim... ermeniyim... iliklerime kadar da anadoluluyum. bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip geleceğimi batı denilen o hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere sülük gibi yamanmayı düşünmedim. kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu.
şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ ödüyorum." demiş vakt-i zamanında.

sonra, 19 ocak 2007de kalleşçe öldürüldü; bir nefret cinayetine kurban gitti bu güzel insan.

cumartesi anneleri

arjantin'deki kirli savaş döneminde hayatını gözaltılarda kaybeden ya da kaybolan çocukları için örgütlenen plaza de mayo madre'den ilham alan güzel anneler.

ilk kez 27 mayıs 1995te galatasaray lisesi önünde toplandılar gözaltında kaybolan ya da işkenceyle hayatını kaybeden oğullarının, kızlarının, canlarının, kardeşlerinin, eşlerinin hesabını sormak için.
hâlâ, yine cumartesi günleri, yine galatasaray lisesi önünde toplanıyor bu güzel anneler.

eurovision 2012

tabiatı dolayısıyla gayet üşengeç, hatta ve hatta oblomov'a bile şapka çıkarttıran ben, hiç erinmedim, üşenmedim bütün şarkıları oturup dinledim. eurovision gediklisi olduğum söylenemez. dahası, hiçbir zaman başarılı tahminlerim de olmadı. sevdiğim, "ov, çok süper lan!" dediğim şarkılar ya yarı finalde pıtır pıtır döküldü, ya da finalde son üç-dört sıraya demir attı hep. bir tek finlandiya'nın lordi'sinde isabetli bir atışım oldu; o kadar. benden bir bülend özveren çıkmaz. hele meltem yazgan hiç çıkmaz.

amma velakin üşenmeyip onca şarkıyı dinledikten sonra bir entry düzmek şart oldu. bazı şarkıları, evet, yarısına kadar dinleyip "bu ne la?" triplerine girip kapat-kapat-kapattığımı da not düşeyim. kulaklarım -ve elbette ki gözlerim de- benim için çok önemliler.

iki yarı finalde kapışacak ve "big 5"in finalde direkt yarışacak şarkıları ve naçizane yorumlarım (dediğim gibi; eurovision kafalı bir gedikli değilim. yarışma sonrası "ehehehe nooldu leen? hani tahminlerin çıkmadı :p" diye gelmeyin bana):


1. yarı final
1- karadağ: rambo amadeus - euro neuro - http://kisalt.com/2bj
cıks, olmamış. tamam, eğlenceli bir şeye benziyor. ama yok. gayet saçma, kasıntı. gogol bordello mu diyeyim, disko partizani mi diyeyim... dördüncü sınıf bir kopyası gibi. yarı final sahnesine klipteki eşeği de getirebilselerdi belki finali görebilirdi.

2- izlanda: gréta salóme & jónsi - never forget - http://kisalt.com/2bk
daşşaklı düet. bahisçilerin de favorileri arasındaymış. finali illa ki görecek. zaten izlanda deyince akan sular şöyle bir duraksıyor. finalde de iyi bir iş çıkarır gibime geliyor.

3- yunanistan: eleftheria eleftheriou - aphrodisiac - http://kisalt.com/2bm
ne yalan söyleyeyim helena paparizou'nun ezik bir kopyası. olmamış, olmamış, olmamış. ama güzel yunan kızı, arkada yakışıklı yunan erkekleri, sütun gibi bacaklar... finali görecek tabii ki de... de... de.... şarkıda iş yok. o sözler hele. of ki ne of. kiç oğlu kiç.

4- letonya: anmary - beautiful song - http://kisalt.com/2bn
ahan da benim şarkılarımdan biri! dinler dinlemez âşık olduğumu söylemek istiyorum. söylemesem mi acaba? hep böyle oluyor çünkü. sevdiğim şarkıları lanetliyorum gibi. şarkının sözleri pek beğenilmemiş ortamlarda. fakat ben sözleri de sevdim. "mick jagger aradı. meşgul olduğumu söyledim. paul mccartney ile şarkı yazıyoruz. 'seni sonra ararım mick" mis gibi şarkı. loop'a aldım, döndürmeye başladım bile. anmary'ciğim; finale çıkamazsan bile üzülme. ben çok sevdim seni.

5- arnavutluk: rona nishliu - suus - http://kisalt.com/2bo
bu şarkıyı björk ya da ne bileyim adele söylese grammy alır, bafta alır da... konu eurovision olunca iş yapmayacak gibi görünüyor -ne yazık ki. kaliteli şarkı.

6- romanya: mandinga - zaleilah - http://kisalt.com/2bp
"yarısında çıktım" diyeyim. siz anlayın.

7- isviçre: sinplus - unbreakable - http://kisalt.com/2bq
isviçre bunu hep yapıyor. gayet "genç" şarkılar gönderiyor arada. şarkı çok kaliteli, muazzam değil. ama böyle çekici bir halet-i ruhiyesi var. solist bey kameraya öyle bakışlar atmasa daha iyi olacak gibi, ha?

8- belçika: iris - would you? - http://kisalt.com/2br
herkes "ay, ne güzel ballad!", "çok sevdiiiiim ^^" gibi yorumlar yapmış da... çok bayık be!

9- finlandiya: pernilla karlsson - när jag blundar - http://kisalt.com/2bs
finlandiya bu sene isveççe bir şarkı ile yarışıyor. bizimkiler daha "neden ingilizce şarkıyla yarışıyoruz? mis gibi türkçe varken, ingilizce nerden çıktı!!" muhabbetleri yaparken adamlar kalkıp isveççe şarkı hazırlamışlar.
şarkı güzel, şirin.

10- israil: izabo - time - http://kisalt.com/2bt
israil'den bir daha diva gibi bir şey çıkmayacak; bu kesin. şarkı retro, eğlenceli. tam olarak ne düşünmeliyim; bilemedim. iyi diyemiyorum, ama kötü de diyemiyorum.

11- san marino: valentina monetta - the social network song oh oh uh oh oh - http://kisalt.com/2bu
olabilirmiş de olamamış gibi bir havası var. olmamış yani. finali göremez.

12- kıbrıs: ivi adamou - la la love - http://kisalt.com/2bv
bi' bitmediniz gitti mk. yarısını bile görmedim, duymadım şarkının.

13- danimarka: soluna samay - should've known better - http://kisalt.com/2bw
kız tatlı, müzikalite iyi, şarkı güzel. ama büyük bir başarı alamaz sanırım. orta sıralarda yer bulur kendine finalde.

14- rusya: buranovskiye babushki - party for everybody - http://kisalt.com/2bx
verka serduchka mı yapmaya çalışmışlar? bu nineler cidden bir grupmuş. bu şarkıyla da ilgili kesin bir şey düşünemiyorum ya hu. kötü, evet. ama kötü de değil. ninecikler aklımı karıştı. dens dens dens! kam on en dens! paaarti fooor evribadiiii! deliriyorum.

15- macaristan: compact disco - sound of our hearts - http://kisalt.com/2by
iyi şarkı be. ama sevilecek bir şarkı değil. pek iş yapacağa benzemiyor. böyle yozlaşmış yeni dünya düzenine, insanlarına göndermeleri olan daha başarılı, iyi şarkılar olmuştu eurovision'da.

16- avusturya: trackshittaz - woki mit deim popo - http://kisalt.com/2bz
avusturyalı olsam utanırdım yeminle.

17- moldova: pasha parfeny - lautar - http://kisalt.com/2c0
moldova yarışmaya ilk defa katıldığı seneden beri hep harika şarkılar yapıyor. bu da öyle güzel bir şarkı. yine gogol bordello benzetmeleri yapılmış. sanki gogol bordello bu türü yaratmış gibi. şarkı güzel. finale de çıkar. finalde de iyi bir sırada olur istiyorum. solist mi? edward norton? güzel çocuk bir de. eheh

18- irlanda: jedward - waterline - http://kisalt.com/2c1
geçen senekinden on kat kötü bir şarkı. yerlerinde olsam disney channel için çalışmaya başlardım. cıks, olmamış. sıfır.



2. yarı final

1- sırbistan: zeljko joksimovic - nije ljubav stvar - http://kisalt.com/2c2
introsundaki keman direkt coldplay arağı. ben diyeyim. şarkı mı? iyi. ama zeljko beyamca yeni bir şeyler mi yapsa acaba? finale çıkar.

2- makedonya: kaliopi - crno i belo - http://kisalt.com/2c3
iyi bir slow gibi. ama çok kasıntı.

3- hollanda: joan franka - you and me - http://kisalt.com/2c4
eneeee! bu sene en çok sevdiğim şarkılardan biri daha. mis gibi ya hu! finale çıksın, finalde de ilk beşi görsün diliyorum. n'oluuur, n'ooolur, n'oluuur! yirim la!

4- malta: kurt calleja - this is the night - http://kisalt.com/2c5
amca sanki dünyanın en güzel şarkısını söylüyor havasında. ama, bebeğim, otur, sıfır.

5- belarus: litesound - we are the heroes - http://kisalt.com/2c6
belarus'un power rangers'i sanırım. şarkı klasik eurovision şarkısı. cık, sevmedim.

6- portekiz: filipa sousa - vida minha - http://kisalt.com/2c7
portekiz'e yazık ediyorlar çoğu zaman. mis gibi şarkılar yolluyorlar hep. ama yarı finali bile geçemiyor adamlar. yazık. klas bir ballad. ama başarı şansı yok -ne yazık ki.
bir de dipnot: youtube'deki yorumlardan birinde "cristiano ronaldo'nun kızkardeşi mi bu kadın?" diye bir yoruma "yoo, değilim. ama çok benzetiyorlar :)" diye cevap vermiş filipa sousa. şeker kadın filipa.

7- ukrayna: gaitana - be my guest - http://kisalt.com/2c8
çikolata renki ukraynalı gaitana'cım, bu ne? ani lorak'ın bokunu ye sen.

8- bulgaristan: sofi marinova - love unlimited - http://kisalt.com/2c9
bulgar club'larında 2012 yazının hit şarkısı olur. ama benden sıfırı kaptı bile. aferin.

9- slovenya: eva boto - verjamem - http://kisalt.com/2ca
bilemedim şimdi. bir kere dinlenebilir. ama öyle sevilecek hali yok. üzgünüm. bizimle değilsin. hıh.

10- hırvatistan: nina badric - nebo - http://kisalt.com/2cb
uçan üstsüz erkekler var klipte len! oyş. şarkı vasat üzeri.

11- isveç: loreen - euphoria - http://kisalt.com/2cc
bu senenin en büyük favorisi diyorlar. çok tripli bir hatun bu loreen. öyle hareketler, danslar falan. başarılı şarkı. ama ben olsam birinci yapmam; o ayrı.

12- gürcistan: anri jokhadze - i'm a joker - http://kisalt.com/2cd
bunu dinlemeden geçin.

13- türkiye: can bonomo - love me back - http://kisalt.com/2ce
sevemedim ben bu şarkıyı sanki. kasıntı bir hali var sanki. iyi de. ama çok iyi değil de. kötü değil de. bir sürü dahi anlamında de. elbette ki finalde. ama birinci değil. ilk beşe girmesi başarı olur.

14- estonya: ott lepland - kuula - http://kisalt.com/2cf
böyle slow'lar kâr etmiyor artık ott'cuğum. şarkın iyi, güzel de. çok mu bayıksın? gece bana ninni söylemeye gel. mucuk.

15- slovakya: max jason mai - don't close your eyes - http://kisalt.com/2cg
rocker gençliğin oylarını çalacak gibi. ben sevdim mi? cık.

16- norveç: tooji - stay - http://kisalt.com/2ch
ecnebiler "catchy" diyor ya. bu şarkı tam onun karşılığı. şeytan tüylü bir şarkı. ama kalitesiz, basit. lindsay lohan'ın rumours şarkısı vardı. onu dinleyecem bunun yerine. paris hilton bile dinlerim. hıhım. ama oy alacak çokça. demedi demeyin.

17- bosna hersek: maya sar - korake ti znam - http://kisalt.com/2ci
slow bir şarkı. eurovision'da böyle slow'lar, ballad'lar görünce, aklıma hep jelena tomasevic'in oro'su geliyor. bunları sevemiyorum.

18- litvanya: donny montell - love is blind - http://kisalt.com/2cj
hayatımdan çaldığı 25-30 saniye için donny montell'e dava açacam.


finalde direkt yarışacak 5 ülke:

1- ingiltere: engelbert humperdinck - love will set you free - http://kisalt.com/2ck
ov! 80'lerde şanının en güzel yıllarını yaşamış engelbert humperdinck amca'yla yarışacak bu sene ingiltere. ne bileyim... sevdim ben şarkıyı. beyamca sahneye çıkıp "hey, gençlik! naber? az biraz açılın da biraz müzik yapalım" diyecek gibi. güzel şarkı. başarılı olsun bu da. en azından ilk 10'da yer bulsun kendine. eski günlerin hatrına. ha?

9- fransa: anggun - echo (you and i) - http://kisalt.com/2cl
anggun'un adını duymuştum fi tarihinde. şarkı çok kötü değil. iş yapar mı? emin değilim.

10- italya: nina zilli - l'amore è femmina (out of love) - http://kisalt.com/2cm
italya onca senenin hıncını nina zilli ile çıkarsın istiyorum. nina zilli'yi severim zaten.

13- azerbaycan: sabina babayeva - when the music dies - http://kisalt.com/2cn
yarışmanın slow şarkılardan biri daha. ben sevemedim. ama oy alacak çokça.

19- ispanya: pastora soler - quédate conmigo - http://kisalt.com/2co
o dansçı erkeği bana verirlerse bir kıyak düşünebilirim. ehehe. ehm. ciddi olayım: kaliteli ballad'lardan biri. ama üst sıralarda olmayacak büyük ihtimalle.

20 - almanya: roman lob - standing still - http://kisalt.com/2cp
oooy! tipe bak la! yirim lan seni, roman'cık. alamancam çok kötü ne yazık ki. şarkı söylemesen de olur. o "still" deyişler kulağımı -garip bir şekilde- tırmalıyor. şarkı klasik, gayet ortalama bir şey. ama dışarda, oralarda biryerlede, benim gibi düşünen birsürü kız, erkek vardır; eminim. ilk 10'da.


havaya girdim. iyi mi?
bülend özveren'in tahtına talibim. trt, naber?



moderatörlere ve editörlere not:
kisalt.com linklerinde herhangi bir problem yok. öpt. kib. bye.

ayı sözlük itiraf

- sonsuz bir sürgünde hissediyorum kendimi. yanımda sevdiğim insanlar -ki çok azlar- olsa bile bu sürgün bitmiyor.

- düşüyorum. en "mutlu" olduğum anlarda bile düşüyorum. bu düşme hissi yakamı hiç bırakmıyor. kurduğum bir dünyam var: karanlık ve dipsiz bir kuyu şimdilik. etrafımda krallarım, kraliçelerim, perilerim ve gölgelerim ve hayaletlerim var. sonsuz bir düşüş içindeyiz.

- gülmeyi pek sevmiyorum. sevdiğim anlar oluyor elbette. ama yukarıda bahsettiğim o "düşme hissi" yüzünden tad alamıyorum. tad alma duyumu kaybettiğimi hissediyorum.

- konuşmak yoruyor beni. o yüzden yazmak daha kolay geliyor bazen. ama ona bile üşeniyorum çoğu zaman. yorgun ve bitkin bir durumdayım.

- üşengeç ve tembel sayılırım. ama bir oblomov değilim elbette.

- hüzün, kekremsi, acı ve zaman en sevdiğim kelimeler arasında...

- korkuyorum. kendimle sesli bir şekilde konuştuğumun ayırdına vardım. düşünsenize: yaşlı bir adam. sol elinde bir baston var ve hava soğuk. sağ elini paltosunun cebine sokmuş ve bir yokuşu çıkıyor. cebindeki bozuk paralar, sigara paketi ve çakmakla oynuyor sağ eli. çocuklar sokakta top koşturuyor. çocuksu bir hüzünle yanlarından geçerken izliyor onları. sonra konuşuyor: "sigara içsem mi? ama şimdi elini çıkar cebinden, sigarayı yak. uzun iş. hem hava soğuk. olsun. sen soğuktan etkilenmezsin. sen mi? hayır, sen. kim demiş? ben soğuğu severim." elini cebinden çıkarıyor ve yakıyor sigarasını...
yan tarafta bir dükkânda iki adam oturmuş iskemlelerde. yaşlı adamı izliyorlar ve duyuyorlar konuşmasını kendiyle. biri, diğerini dürtüklüyor: "adama bak!" diğeri cevap veriyor: "haa. o mu?..."
devamını dinlemiyor yaşlı adam. sigarasından ilk nefesini çekiyor ve burnundan veriyor. bunu hep yapıyor: ilk nefes hep burundan verilir.
yoluna tıngır mıngır devam ediyor...

- özlüyorum. görmediğim yolları ve tatmadığım şehirleri ve dokunmadığım rüzgârları ve tanımadığım insanları özlüyorum.

- ve çok çabuk yoruluyorum.

- ve kelimelerim arada terk ediyor beni.

- işte, yine terk edip gittiler...

selahattin demirtaş

okuduğunu anlayamayanlar, bakıyorum da, ağızlarından salyalar akıta akıta açığını aramaya çalışıyorlar. şakaysanız komik değilsiniz; yok efendim, ciddiyseniz de çok komiksiniz.

bahsi edilen cümleden hemen sonra gelen tümceyi götünüzü aça aça okumanızı salık veririm. bak, ne diyor:
"biz pkk'yı terör örgütü olarak tanımlamıyoruz. ancak, sivilleri hedef alan eylemlerini terör olarak nitelendiriyoruz."

"faşo ağalık yapacağım, ille de nefret kusacağım" diye diye kendinizi heder ettiğiniz bu şerefli* yolda, idrak yollarınız da kapanmaya yüz tutuyor elbette. çok yazık.

ha, ben de seni** insan olarak tanımlamıyorum. ancak, nefes alıyor olduğun için bir organizma olduğunu kabul ediyorum. n'apalım.



*iki ş ve kelime sonuna olumsuzluk son eki eklendiğinde daha manidar oluyor. kıpskıpskıps.

**



ekleme: t = z

ingilizce ilahiyat

izninizle entry me random bir gülüş ile başlıyorum: ajsdklfjasdfkljasdf.

şimdiiii...
istanbul üniversitesi nde var bu bölüm. afili bir de adı varmış: theology in english. oh yeah babe, i am coming, i am coming!
bir yıllık ingilizce hazırlık sınıfından sonra dört yıllık lisans eğitimi veriliyormuş.

olay burda. göz atılabilir: http://egitimdeyapilanma.istanbul.edu.tr/mufredat.php?id=469

öyle bir gözüdönmüşlük belirmiş ki adamlarda yakın zamanda "ben ingilizce ilahiyat okudum ve ingilizce öğretmenliği yapıyorum" diyen adamlar türeyecek ortalıkta. bekleyip görün.

i came.

uzun saç

erkeklere hiç yakışmadığını düşünüyorum. bunun seksist (siz türkler ne diyor? ammm... ammm... cinsiyetçi?) bir bakış açısıyla alakası yok. yakışmıyor işte.
uzun saç ve erkek ikilisi,
ı ıh, olmuyor, olmuyor, olmuyor!

ingilizce ilahiyat

ehm. ikinci random gülüşüm geliyor ve buna götümüm iki seksi yanağı da eşlik ediyor: asdşlfksadşflkasdf.

her şeyden önce ingilizce ilahiyat programının haklılığını savunmak için mısır daki el ezher üniversitesi nin örnek gösterilmesi şaşılacak ve üzerine kahkahalarla gülünecek bir şey. niye? çünkü, sen kalkar üç beş yarrak kafalı adamın yönettiği ve onun bunun uşağı yaptığı mısır ı bana örnek gösterirsen, ben de gülerim.

el ezher üniversitesi lan! ve sen argümanının geçerliliğini savunmak adına bu üniversiteyi (üniversite demeye dilim varmıyor ya, neyse) örnek gösteriyorsun. daha 2010 yılında, bu yerin (kendisine üniversite deyip iltifat etmeyecem) hadis bölümü başkanı şöyle bir fetva veriyor: "kadınlar, aynı işyerindeki erkekleri emzirirse, akrabaya dönüşür, tacize uğramaktan kurtulur." o ye, dis iz naaays!
bu üniversite bozmasının daha birsürü vukuatı var da... konumuz kendileri değil.

"your argument is invalid, babe." diyeyim ben. ingilizce ilahiyat. ohuhuuuv! sanırım yine boşalacam. başka şeyler düşün. başka şeyler düşün.

hayır, o değil de... at gözlüklerinini az çıkarın yahu! kış zaten. güneş de pek yok. caaanım gözlerinize bir şey olmaz. merak etmeyin.

4-5 yıl içerisinde bu bölümden mezun olanlar ingilizce öğretmenliği yapacak. ingilizce öğretmenliği ve ingiliz dili ve edebiyatı okuyanlar da siki yerler artık afiyetle. "mmm, en azından kısa değil."

ulan! siz sanıyor musunuz ki bunlar güzelce okuyup, ilahiyat ile ilgili mezun olduktan sonra ne yapıyorlarsa onu yapacaklarını? sanıyorsunuz demek. valla muazzam. alkışlıyorum. ancak ben sanmıyorum. bu badem bıyıklı filintalara okudukları üniversitelerde formasyon dersleri verilecek. e onlar da bunu can-ı gönülden kabul edecekler elbette. sonra da kalkıp ingilizce öğretmenliği yapacaklar muazzam, harikulade, excellent and fluent ingilizceleri ile.

gazetecilik (ya da daha alakasız) bölümü okuyup, ingilizce öğretmenliği sertifika programına yazılıp ingilizce öğretmenliği sertifikası alan ve sonra da kpss yi geçip (kpss ile ilgili de birsürü şey denir esasında. neyse) ingilizce öğretmenliği yapan adamlar var bu ülkede. bu adamlar, kendi gençlerini ingiliz dili ve edebiyatı ve kültürü ile haşır neşir olmuş ingilizce öğretmenliği ve ingiliz dili ve edebiyatı okuyan gençlere tercih ederler elbette. daha geçenlerde doğunun amına koyan melleleri devlet memuru statüsüne kavuşturmadı mı bunlar? ha? gözünüz mü görmüyor, görmek mi istemiyorsunuz? az öngörülü olun yahu!

ben gidip az virginia woolf okuyayım diyecem ama yasaklanmalı bence hanımefendi. zira intihar dinimizce caiz değil. haksız mıyım? hmmm. oscar wilde? oooooo! asla olmaz. ibne o lan! yassak kardeşiiim! ibnelik dinimizce caiz değildir. cezası idamdır ve ibneler cehennemliktir.

harun yahya okumak varken, virginia woolf, oscar wilde, edgar allan poe de kim oluyormuş? hepsine kafam girsin.

"caiz değildir"in ingilizcesi ne ola ki hem? öğreneyim. ilerde lazım olur. badem bıyık yakışır mı bana sizce?

ingilizce bilmeyen yazarlar sözlükten uçurulsun kampanyası

i, here, would like to start a campaign in order to get rid of all those bloody effing bastards that use ayı sözlük and without a glimpse of shame, continue ignoring the fact that they do not know one tiny word from the most wondrous and wonderful language of them all: english.
their level of ignorance disgust me and the ones who agree with me. be it beginner or elementary, unless their level of english is upper-intermediate, those so-called writers should be kicked off from this marvelously interactive online dictionary if we all want to reach the top of encompassing civilizations.

hence i, lost soul, have started the campaign on change.org and would love all modernized writers to sign it:
http://www.change.org/p/dark-bear-panda-...

thank you for your cooperation.


tanım düzenlemesi:
ilginç kampanya.


ekleme:
şu ana kadar 2 ingiliz ajanının imza attığı kampanya. aym şakt.

editeyşın:
(bkz: ingilizce bilmeyen yazarlar rahatsız)
Henüz takip ettiği biri yok.