en alt katında gizli bir kapak olduğuna, orada da artık lucifer mı dersiniz, balrog mu dersiniz, bir final boss'un yaşadığına inandığım bir diablo zindanı. istanbul'da yeterince exp kasmadıysanız hiç girmeyin.
yorekok'un deyişiyle "tetanaragondi" gezegeninden gelen, üstün kılık değiştirme yeteneğine sahip, ve zekası bizden çok daha yüksek olduğu için dediklerinden bizim bir şeyler anlayamadığımız bir uzaylı.
tam zamanlı müzisyenlik. ülke şartlarında ulaşılması aşırı zor olan bir meslek olması sebebiyle görüntü yönetmenliği veya yönetmenlik de hayallerimin arasında.
fark ettim ki sigaraya yalnızlıktan başlamışım zamanında. o'nun yanındayken hiç sigara istemiyor canım, saatlerdir içmediğimi fark edip öyle yakıyorum. galiba sayesinde bırakacağım. hele bi gelsin de...
halihazırda tanışılmış insanlarla, yer ve zaman gözetmeksizin iletişim haline kalabilmeyi sağlayan olay. ortak ilgi alanları olan insanların da tanışmasına vesile olması ile bilinir.
söz konusu ilişki arayışıyla internet yazışmaları ise, tecrübemle konuşayım, asla el emeği göz nuru bir tanışma kadar etkili değildir. çünkü gözlemlediğim kadarıyla klavye (veya telefon) başındayken, adeta kişilik bölünmesi rahatsızlığı olan biri gibi, başka bir kimliğimiz oluyor. içine kapanık birisi klavyesinin başındayken bir talk show spikerine dönüşebiliyor; hayatında kitap kapağı açmamış birisi, iki mesaj arasındaki süreyi "enguzelkitapsozleri.com"dan (uydurdum bunu) alıntı bulmakla geçirebiliyor; veya tanısan can yoldaşın olacak kişi, hiç internetten yazışmayı sevmiyor diye "ıyy asosyal" etiketi yiyip göz ardı edilebiliyor.
lakin internetten tanışıp yılları deviren, yuva kuran çiftler de var. size saygım sonsuz. benim ağzım çok yandı zamanında, ondan şeettim.
sahnedeyken. bir nevi "fake it 'til you make it" durumu aslında. biraz da özgüvenimin yerinde olduğu nadir yerlerden birisinin sahne olması durumu var tabi.
1984 yılında daha çocuk yaşlarda iken radyoda (trt3- stüdyo fm) bunların grace under pressure albümünü dinlemem ile bu grubu tanımıştım. rush'ın en sevilen albümlerinden biri olmuştu zamanla.
o programda afterimage'i çalmışlardı. bu şarkı yaşanan kayıp ve ardından sadece kimi zaman bir fotoğraf veya kimi zaman başka bir görselin gözlerimizin önüne gelmesi ile hatırlanabilen doldurulması imkansız bir boşluk hissini anlatır.
bu şarkı burdaki herkesin yaşadığı kaderi haykırıyor aslında. her dinlediğimde dumur oluyorum,gerçeğimi kabullenemiyorum. gayleri ayrıştırıp onlara vebalı gibi bakanların ve hor görenlerin suratını parçalayana kadar yumruklamak istiyorum.
imkansızların yer almadığı bir dünya deneyimi yaşabilmemiz içindir. gerçek dünyada ne kadar yetersiz ve aciz hissediyorsak rüyalar aleminde bir o kadar sınırsız güce ve imkana sahibiz.
şahsım adına rüyalarımdan kazandığım huzur, özgüven ve mutluluk ile elde ettiğim gücün gerçek hayatta ayakta kalmama yardımcı olduğunu söyleyebilirim.
güzelliği ve fiziğiyle kazandığı paraların rahatlığıyla yaşarken,kadının zaten değer görmediğ türkiye gibi bir ülkede, hangi şartlarda yaşadığını dahi bilmediği kadınların yeri hakkında çöp değerinde yorumlarını bir çok kez dile getirmiştir. ayrıca erkeklerin eşlerini aldatmasına müsade edilmesi gerektiği gibi saçma sapan bir konuşmasını hatırlıyorum.
bunları söyleyebilecek kişinin kendisine saygısı ne kadar vardır bilmiyorum açıkçası ama benim görüşümde yok denecek kadar azdır.
senin kendine saygın kalmamışken kim sana niye saygı göstersin? senin kendine saygın kalmamışken bütün kadınlar hakkında olması gerekiyor dediğin düşüncelerini kim ne yapsın?
kilo alımıyla beraber sıkmaya başlayan pantolonların tombik bedenlere karşı grevidir ki bu sayede kendi kendine olmaya başlar. beni artık giyme de git götüne göre pantul al deme biçimidir.
her kuşu s*ktiniz de, kalan leyleğe sırayı getirdiniz dedirten karardır.
uluslararası işleyişi geliştirilmiş ve oturmuş her uygulama ve sistem bizde hep yasaklanıyor, kısıtlanıyor. vikipedi, uber, booking.com vs. netflix türevi internet kanallarına da sansür getirdiler en nihayetinde.
sizin geri kalmış beyinlerinizde oluşmuş ahlak kalıplarınıza ve uygun gördüğünüz şeylere indirgenmiş içeriklere kanaat etmek zorunda mıyız?!
dengini veya daha iyisini üretemediğiniz gibi dünya geneli kabul gören ve çalışan sistemleri engelleyecek kadar da despot bir yapıya sahipsiniz.
neyin gerekli neyin gereksiz olduğuna herkes adına karar verme haddini kendinde gören baskıcı bir hükümet anlayışınızdan da gına geldi. insanlar sizin yüzünden ülkesine soğumuş halde kurtulma hayalleriyle yaşıyor. sizin de halk tarafından sansürlendiğiniz günleri bekliyoruz.
bir tane itin kuyruğuna basiyorsunuz ve o it oğlu it kuyruk acısıyla yapacak bir şeyi olmadığı için saldırıyor , bu zavallı yolla sizi ısırmaya çalışıyor. yazık ona. cici bir it olsa daha farklı muamele görebilirdi ama kuduz olmuş zavallicik duramıyor yerinde. nasil kaşiniyor. o yüzden ayak altında dolanıp duruyor ve kuyruğuna basılıp duruyor. zaten bu itlikle ancak ayak seviyesinde kalacak olmanın verdiği bir acı da var muhtemelen. hoşt deseniz de gitmiyor. kendi haline bırakmak lazım. başıboş ( başı hakkaten de her anlamda boş) itler o zaman sizi rahat bırakabilir.
eurovision'da en cüretkar sahne şovunu sergilemiş, electro punk kavramını lügatıma kazandırmış, üstüne üstlük bdsm temasıyla da bir yıl daha eurovision'a katıl(a)mayacağımızın sebebi(bkz:rtük) olmuş grup.
buyrun benim. yani şöyle bir şey var, kimisi kendini baya baya kadın hissediyor. ama erkek vücudundan da memnun. bu tarz bana hitap etmiyor maalesef. aşk bu, kızılötesi, yaralı müzesi, hareket edemem.
jax jones'u meşhur etmiş, son sahnesi hariç tek plan bir klibi bulunan, 2017'de yayınlanmış bir pop şarkısı. başta itici gelebilir, maruz kaldıkça sevmeye başlarsınız.
kızılay kan ve ilik bağışı tırında ilk kez karşı karşıya kalıp dumur olduğum durum. gerizekalı kadın, ilik bağışı formundaki "hemcinsinizle birlikte oldunuz mu" sorusuna verdiğim "evet" cevabını ilk önce "neden bunu böyle işaretlediniz" sorusuyla idrak etmeye çalıştı. "çünkü oldum" cevabından sonra "bunu düzeltin, tekrar gelin" cümlesini uygun gördü. sağlık raporum var, pırıl pırılım dememe rağmen yüzüme bakmaya tenezzül etmeyen aztek totemi suratlı ablaya hala çok kılım bu yüzden.
aşırı kıskandığım insan modeli. ben burada beyin hücrelerimin "okayi yamaşito kombamba"larını susturmaya çalışırken siz orada horlayamazsınız. adil değil bu.
mastürbasyonun ardından "dağınıklık" bırakmama gibi bir derdiniz varsa en temiz yoldur. o sifon tuşuna bastıktan sonra suç(!) mahallinde hiçbir "delil" bırakmadan olay yerini gönül rahatlığıyla terk edebilirsiniz.
plot twist: şarj kablosu, yuvanın içine biriken pamuklardan ötürü oturmamış ve 2 dakika sonra yuvasından çıkmıştır. şarja takıldığında %20 olan şarj, kontrol ettiğinizde %12 olarak ekrana yansımıştır. artık üzgün bir bireysinizdir.
halihazırda tanışılmış insanlarla, yer ve zaman gözetmeksizin iletişim haline kalabilmeyi sağlayan olay. ortak ilgi alanları olan insanların da tanışmasına vesile olması ile bilinir.
söz konusu ilişki arayışıyla internet yazışmaları ise, tecrübemle konuşayım, asla el emeği göz nuru bir tanışma kadar etkili değildir. çünkü gözlemlediğim kadarıyla klavye (veya telefon) başındayken, adeta kişilik bölünmesi rahatsızlığı olan biri gibi, başka bir kimliğimiz oluyor. içine kapanık birisi klavyesinin başındayken bir talk show spikerine dönüşebiliyor; hayatında kitap kapağı açmamış birisi, iki mesaj arasındaki süreyi "enguzelkitapsozleri.com"dan (uydurdum bunu) alıntı bulmakla geçirebiliyor; veya tanısan can yoldaşın olacak kişi, hiç internetten yazışmayı sevmiyor diye "ıyy asosyal" etiketi yiyip göz ardı edilebiliyor.
lakin internetten tanışıp yılları deviren, yuva kuran çiftler de var. size saygım sonsuz. benim ağzım çok yandı zamanında, ondan şeettim.
yorekok'un deyişiyle "tetanaragondi" gezegeninden gelen, üstün kılık değiştirme yeteneğine sahip, ve zekası bizden çok daha yüksek olduğu için dediklerinden bizim bir şeyler anlayamadığımız bir uzaylı.