alerjik rinit
liseden beri muzdarip olduğum illet. ağzım burnum kaşınarak uyanırım, 80 kere hapşırmaktan kalbim atmayı unutur, her muhabbetten 2 dakikalığına uzaklaşıp içimi döküp dönerim. alıştım artık. ilaç da yaramıyor zaten bana. savaşmak yerine onunla yaşamayı öğrendim diyebilirim.
lavaboda mastürbasyon yapmak
mastürbasyonun ardından "dağınıklık" bırakmama gibi bir derdiniz varsa en temiz yoldur. o sifon tuşuna bastıktan sonra suç(!) mahallinde hiçbir "delil" bırakmadan olay yerini gönül rahatlığıyla terk edebilirsiniz.
hayko cepkin
yayınladığı son iki single ile yüzümü güldüren sanatçı. "kabul olur" biraz sandık albümü zamanlarını hatırlattı, "dans et" de bir hayko ballad'ından istenen her şeyi vermekte. e albüm de gelsin bi ara.
iç çamaşırı mankenleri
bulaşık makinası
mevcut öğrenci evimizde bulunmayan ve hasretle baktığım; zaman, fiziksel enerji ve su tasarrufu makinesi. ekosistemin içine ediyorum istemeden, özür dilerim.
podcast
bu ara çeşitli kanalların yayınlarının mixlerini yaptığım bir yayın türü. güzelleri de var kötüleri de. giderek popülerleşmesi yüzünden "ben de mi yapsam" hevesimi rafa kaldırdım.
aydın
1) her yaz çok sevdiğim kuşadası ilçesinde bulunduğum, şehir merkezini de yazları çok sıcak olduğu ve esmediği için sevemediğim ilimiz.
2) "niye böyle oldu ya" diye inceden üzen bir isim.
ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar
istanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçiminin iptali
hetero ortamda sosyalleşmek
arkadaş çevrenizi seçerken titiz davranırsanız gayet mümkün ve standart bir durumdur. herkes odun değil neticede.
aynalıkemer
hoşgelmiş. fakat nick'i her gördüğümde içimden "ince bele" diye tamamlayacağım her seferinde, üzgünüm.
ayrılık
"çay koy", "çay var daha, nereye gidiyorsun" , "çay içen kişi ayrılmaz", "eüğğöğeğğ" tarzı bomboş edebiyatlara sebep olabilen bir eylem.
bursa
her yıl en az bir kez gittiğim, çocukluğuma dair güzel anıları hala saklayabilen tek şehir. çok severim.
game of thrones
inadımı kırıp izlemeye başladığım dizi. evet, 1.sezondan itibaren daha ilk defa izliyorum. her şeyi bilmeme rağmen hem de. güzel diziymiş.
gelişmiş dilenme yöntemleri
dolu otobüste yandaki boş koltuğa çantasını koyan insan modeli
diş arasına kaçan inatçı susam, haysiyetsiz maydanoz kadar tat kaçıran tiplerdir. bulunduğu yerden kürdan vasıtası görecek bir gereç ile sökülüp ortamdan dışarı atmak en doğru harekettir.
az kişinin bildiği muhteşem şarkılar
sakin'i kime sorsam bilmiyor, buna dayanarak sakin - kırmızı oda diyorum.
hiç bitmesin dediğiniz an
içten içe hoşlandığım arkadaşımla, başka yer kalmadığı için aynı yatağı paylaşırken, hiç ummadığım bir anda bana sarılıp uyuduğu o an (ben sırtımı dönmüş uyuyordum, o başlattı). tabi ki sorduğumda "ya çok içmiştim kusura bakma, ben kızlardan hoşlanıyorum" cevabını aldım. olmadı, yine yalnızım.
öyle samimisi, öyle kendiliğinden gelişeni, öyle güzeli bir daha asla olmayacak sanırım.
yazarların şu anki ruh halleri
sebepsizce yorgun, mutsuz, bitik, umutsuzca umutlu
alttaki yazara soracaklarım var
yalnız kalmamaya çalışıyorum. tek başımayken kendime tahammül edemiyorum, o yüzden arkadaşlarıma koşuyorum. eğer yalnız kalırsam şarkılar dinleyip kafamı dağıtmaya çalışıyorum. genelde daha da üzülüyorum bu şekilde, ama olsun.
alttaki, psikolojik destek almak için ucuz ve etkili bir yol biliyor musun? yoksa devlet hastanesine gidip ilaç mı alayım?