müjde ar
alman dili ve edebiyatı mezunudur. çok tutumludur. sezen aksu'nun kasası ve muhasebecisi olduğu söylenir.
okb
bilinç akışı
"
stream-of-consciousness" adlı edebi terimin türkçe mealidir. yazarın olayları roman kişisinin zihninden aktığı şekliyle kağıda dökmesi şeklinde tanımlanır. bu, eserin tamamında böyle olabileceği gibi bölüm aralarına serpiştirilmiş de olabilir. genellikle, "geleneksel" roman okumaya alışkın olanların okumakta oldukça zorlanacağı bir tekniktir. bu tekniğin kullanıldığı en bilindir eserler:
marcel proust'un"
kayıp zamanın peşinde" ,
virginia woolf'un "
mrs dalloway" ,
james joyce'un "
ulysses" i sayılabilir.
asıldığınız adamla sohbet yaratma çalışmaları
verdiğiniz değeri anlamayacak birinin kaba etlerini ona ulaşmak için her yaptığınızla biraz daha yukarı kaldıracağınız eylemler zinciri...bu zincirin en zayıf halkası da elbette, şuurunu kaybetmiş (bkz:
okb) mağduru insan evladıdır.
james joyce
"(bkz:
stream-of-consciousness)" meali "(bkz:
bilinç akışı)" olan teknikle yazar. onun tekniği kullanışı, sözkonusu tekniği kullanan diğer isimlerle karıştırılmamalıdır. woolf'un bu tekniği kullanış şekli mesela (bkz:
mrs. dalloway)'de zihninden akan düşünceleri, hayalleri bir süzgeçten geçirip yazma şeklindedir. oysa, joyce zihninden akanlara müdahale etmez, filtre kullanmaz. woolf'un akşam vereceği partiye hazırlanan mrs dalloway'i ile joyce'un mr. bloom'u çok farklıdır.
büklüm büklüm
sözü ve müziği sezen aksu'ya ait bir şarkı. birçok kişi tarafından seslendirilmiş şarkıyı, sezen aksu "yürüyorum düş bahçelerinde" adlı albümünün 2. cd'sinde seslendirmiştir. şarkıyı seslendirenler arasındaki en ilgi çekici isim ise, şarkıyı 1980 yılında nebahat çehre'dir.
dark bear'ın en fazla entry giren 3 yazara camde soyunması
bu başlıkta hata var, şöyle editlenmesini talep ediyorum: "dark bear'ın bir gün içinde en fazla yeni başlık açıp, entry giren her nesilden ilk üçe camda soyunması" mutluluk paylaştıkça çoğalır.
bayağı uzun oldu başlık . ancak cm hesabı yapan ahaliyi de düşünmek lazım.
akp seçmenine sorulması gereken sorular
her olay sonrası yapılan açıklamalara yürekten inanıp inanmadıklarını sorardım. gerçi, gündelik hayatta sorduklarımdan aldığım bi'örnek cevap "akp'den önce sanki her şey çok mu farklıydı?" , "kim olsa yiyecek, kim olsa eyvallah diyecek." , "meyve veren ağaç taşlanır." , "müslüman fırsatları değerlendirmeyi bilen adamdır." , "amaca giden yolda her şey mübahtır."
p.s: bir müslüman haksızlıklara üç şekilde tepki gösterir. islami teamüllere göre en tavsiye edilmeyeni kalben "buğz" etmektir. bu devrin oportünist müslümanlarına, buna sözlükte din adına söz alanlar da dahildir, "hucurat" suresi'nden ne anladıklarını sormak lazım! "müslüman" olmuşlar ama "islam" onların kalbine yerleşmemiştir.
dark bear'ın en fazla entry giren 3 yazara camde soyunması
ayrıca, cama çıkma söz olur.
dark bear'ın en fazla entry giren 3 yazara camde soyunması
bütün sözlük yazarları eşittir ama bazı sözlük yazarları "daha" eşittir, dedirten başlık. adaletine güvenmediğim dünya...
alttaki yazara soracaklarım var
şimdi bu soruyla karşılaşınca, agrado'nun ((bkz:
all about my mother)) repliğini hatırladım: "sen benim halka açık yerlerde kimseye hissettirmeden neler yaptığımı bir bilsen!" ama benim ilk tecrübem, ilk sevgilim olan çocuğun, ben de çocuktum, bizim bahçedeki ağacın altında saklambaç oynarken sıkıştırıp öpmesiydi. ertesi gün o kadar çok karnım ağrımıştı ki, korkudan gizli gizli ağlamış, hamileyim sanmıştım. ne salak bir çocuktum ben. iyi ki çevrede elma şekeriyle dolaşan sübyancı sapıklar yoktu, kanıp arkalarından giderdim...
en sevdiğin arabesk şarkı hangisi?
alttaki yazara soracaklarım var
santimlerle aram hiç iyi değil. en son merak ettiğim ölçü pantolon paçasıyla alakalıydı.
değiştirme şansın olsa, kendinde değiştirmek için 5 saniye bile düşünmeyeceğin şey ne olurdu?
bloomsbury topluluğu
bir grup ingiliz sanatçı, yazar, düşünür, felsefeciden oluşan gruptur. üyeleri arasında en bilinenler lytton strachey, (bkz:
virginia woolf), saxon sydney turner, john maynard keynes, (bkz:
edward morgan forster), duncan grant, vanessa ve clive bell, roger fry, leonard woolf. grup üyeleri resmi bir grup ya da dernek anlayışıyla değil sanatın sonsuz faydalarının kendilerini birarada tuttuğu görüşündedir. lonrdra'da bloomsbury civarında yaşar ve çalışırlardı. grup üyeleri arasında kanbağı, entelektüel, sosyal, cinsel bağlar mevcuttu. hepsi çok yakın arkadaştı.
edward morgan forster
rudyard kipling gibi o da hayatının bir bölümünü hindistan'da geçirmiştir. cambridge üniversitesi'nde öğrenim görmüştür. modernist akımın ingiltere'deki etkili ve önemli bir temsilcisi olan yazar romanlarında 2o. yüzyıl ingiliz toplumundaki ikiyüzlülüğü ve sınıf farklılıklarının yarattığı çatışmaları dile getirdi. virginia woolf ve eşinin başını çektiği bloomsbury grubunun çok etkin olmayan bir üyesiydi. altı roman yazdı. 91 yaşında öldü. dolaptan çıkmamış bir eşcinsel olan forster, tüm hayatı boyunca bekardı. evli bir polisle uzun yıllar süren bir ilişki yaşadı. hatta, bu polisin eşi de ilişkilerinden haberdardı. forster kendisine verilen şövalyelik ünvanını kabul etmemiş yazarlardandır.
hindistan'a bir geçit
meleklerin uğramadığı yer
(bkz:
maurice)
manzaralı bir oda
howarların sonu
en uzun seyahat
roman sanatı
yazarın "roman sanatı" adlı kitabındaki şu satırlar etkileyicidir; "sevgi konusundaki yanlış inançlarımızdan biri de sevginin hiç bitmeyeceğidir. bitmediği değil, bitmeyeceği. oysa, gerek tarih gerekse kişisel deneyimlerimiz bize insanlar arasındaki ilişkilerden hiçbirisinin süreklilik arz etmediğini göstermektedir; insanlar gibi kurdukları ilişkilerde değişkendir; süreklilik gösterebilmeleri içinde ustaca bir dengede tutulmaları gerekmektedir ki, öyle olduğu zaman da insanlararası ilişki olmaktan çıkıp, toplumsal alışkanlığa dönüşürler. çünkü, ağırlık sevgiden evliliğe geçmiştir."
christopher marlowe
"shakespeare in love" adlı filmi izleyenler rupert everett'i christopher marlowe rolünde hatırlayacaklardır.
"dr faustus" adlı oyununda, ruhunu mephistofeles'e satan dr faustus sözleşmelerindeki süre bitince ruhunu almaya gelen mephistofeles'e inanmak istemez, o zaman mephistofeles şöyle cevap verir:
"cehennem sonsuzdur; sınırlı bir yer değildir;
çünkü bizim bulunduğumuz her yer cehennemdir;
cehennemin olduğu her yerde de biz bulunacağız sonsuza değin."
üvey
ne demek olduğunu, "kendi öz babasının bile üvey evladı olmuş." olanların anlayabileceği, hayatın geç geç bir türlü sonu gelmeyen imtihanlarından ömür boyu sürüp gideni.
yalnızlık
geceden yapıp dolaba koyduğum sarma, dolma, börek, aşure vb. ni akşam işten geldiğimde dolapta bulacağımın,
wc yi, banyoyu, mutfağı velhasılı bütün evi temiz, tam da bıraktığım gibi bulmanın,
kitapları, cdleri, dvdleri her şeyi olması gerektiği yerde, elimin altında, bir bakış uzaklıkta,
yatağı kalktığımda düzelttiğim gibi, o yastık kılıfına benden başka birisinin yüzünün sürtünmemiş olduğundan emin olmamın,
evde ne eksik, neler almasam da bir süre daha yetecek kadar var bilmenin,...
garantisidir yalnızlık.
hiç şikayet etmem. kendimle yaşadığım tek kişilik bir ilişki ama arada araya birilerini de alıyorum: yalnız olmanın değerini daha iyi anlamak için.
bana herkesi sevme hakkı verdiler ama ben seni seçtim
"gönül bu ota da konar, oka da." demenin kibarcası, türk aile yapısına uygun hali.
catch-22
catch-22
joseph heller'ın filmi de yapılmış romanı.