serkan

Durum: 907 - 0 - 0 - 0 - 20.06.2020 12:44

Puan: 16414 - Sözlük Kaşarı

15 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

oyuna çıkıyoruz birer ikişer, bittimi oyun sandıktayız hepimiz...
  • /
  • 46

tipi olmayan insanlarla muhabbet etmeyen şahıs

insanların arkadaşta olabileceğini unutmuş, nerden türediyse bazen türemeyesice dediğim insan modeli. birden çevrimdışı olurlar ve siktir olup giderler. göt olursunuz, aldırmayın.

açılmayan telefonlar

telefonu konuşma amaçlı kullanmadığından başka amaçlar için duruma müdale edilmesi gereken sorunsal. kafasında kırmak gibi...

başını yastığa koyar koymaz uyuyan insan

o benim işte. bir keresinde duvara yaslanırken duvarda uyumuşluğum var. millete madara olmuştum.

run lola run

-----spoiler----
tom tykwer filmi. 1998 alman yapımıdır." manni" isimli sevgilisi için yapmadığı kalmamıştır lolalın." moritz breubtreu" isimli yakışıklı bir çocuk oynamakta manniyi.
manni: lola, ben ölsem ne yapardın?
lola: ölmene izin vermezdim.
manni: pekala ya ölümcül bir hastalığa yakalansaydım?
lola: bir yolunu bulurdum.
manni: ya komada olsaydım ve doktor ”sadece bir günü kaldı” deseydi?
lola: seni denize atardım. şok terapi.
manni: tamam ama yine de ölseydim?
lola: ne duymak istiyorsun?
manni: söyle hadi.
lola: rügen’e giderdim ve küllerini rüzgara doğru atardım.
manni: ya sonra?
lola: ne bileyim ben sorun çok saçma.
manni: ben cevabı biliyorum. beni unuturdun.
lola: hayır!
manni: kesinlikle unuturdun yoksa hayatına devam edemezdin. tamam ilk haftalar yas tutardın. fena fikir de değil. gerçekten üzülecek, ağlayacak, yas tutacaksın. her şey bitti gibi gözükürken, herkes senin için üzülürken, ne kadar güçlü bir kadın olduğunu kanıtlardın. herkes senin için ” ne güçlü bir kadın ağlayacağı yerde nasıl da dimdik duruyor.” derdi. ve bir gün yeşil gözlü bir yakışıklı çıkardı karşına. çok anlayışlı, şefkatli, bütün gün seni dinleyen bir tip. ona ne kadar acı çektiğini anlatırsın. yaşadıklarının senin için ne kadar zor olduğunu hayatın devam ettiğini ve zamanın ne göstereceğini bilmediğini söylerdin. ve sonra beni silip onunla birlikte olurdun. bu işler böyle yürür.
lola: manni.
manni: ne?
lola: sen daha ölmedin.
----spoiler---

ulus

ankaranın çakal dolu semti.

15 yaşındaki çocuğa 300 kişinin tecavüz etmesi

duyduğum en felaket haberler sıralamasında yer edindi. bu nasıl birşeydir ya, tüylerim ürperdi. korkunç...

teşekkür ederim

faleminderit, hvala, danke schön gibi yabancı sözcüklerin türkçe karşılıklarıdır. güzel bir gülümsemeyle kalitesi arttıkça artar. ediniz efendim.

liv tyler

amerikalı aktris. güzeller güzeli elf kızı olarak bildim ben onu. öyleki," steve tyler"dan çıkmıştır bu kız. dudağımdaki uçuğun izi hala durmaktadır, ibrettir.

barcelona

woody allen yapımı film. "inci küpeli kız" daki rolüyle sevgimi kazanmış güzel hatun, scarlett johansson rol almıştır.

arif mardin

"manhattan/emı records" şirketinin sahibi. norah jones u üne kavuşturan kişi. öncereleri, atlantic records şirketinde uzun yıllar emek vermiş hatta başkan yardımcılığı konumuna kadar yükselmiştir. 15 kez aday gösterildiği "grammy" ödülünü 12 kez kazanmıştır. 2001 yılında naras (national recording academy of arts and sciences) tarafından yaşam boyu başarı ödülüne layık görülmüştür.

psychedelic müzik

1960 lı yıllardaki amcalarımızın, teyzelerimizin madde kullanımından( yararlı olmayan maddeler, uyuşturucu falan) etkilenerek yaptıkları pop müziktir.
(bkz: the beatles)

giorgos alkaios

klibinde geylermiş de alem yapıyorlarmış izlenimine kapıldığım, yenilesi şey. yemeyip yanında da yatabilirsin ben şahsen bunu seçerdim.*

9 şubat 2012 ankara kar yağışı

böyle yağmaya devam etse de fakülte tatil edilse diye dua etmeme sebeb olan kar yağışı. ıslanmışımdır, söylenmişimdir falan ama sevmişimdir kendisini. çok tatlı yağdı mübarek.

ilişkinin adını koymak

+ annemin adını koyacaktık ya canım.
- baban küsmez mi ozaman ?
+ bidakine de onun adını koruz.

kazım koyuncu


rüzgarın esme sebebi. öyle ki ortalıktaki tüm tozlar, gözüme kaçar. toprağı bol olsun...

grip

nefes alırsın ama aldığın nefesin hayrını görmene engeldir bu meret.

sevgili sözlük

sevgili sözlük,
az önce çikolata satan bir mekana girdim. sütlü beyaz çikolataya dayanamam bilirsin, göz göze geldiğimde kendimden geçmiş olmalıyım. hemen tadına baktım, görevliyi paketi büyütmesi konusunda ikaz ettim. derken, şu portal aromalı gofret tozuna bulanmış hafiften ekşimsi ama talı canlıyla tanıştım. evet evet canlı diyorum çünkü beni istediğini duydum. ani bir manevrayla yanımdaki teyzeyle arkadaşının arasından kendimi bulunduğu rafın önüne attım. üstümü başımı şöyle bir toparladıktan sonra uzandım ve hızla azıma götürdüm. aman allahım! dayanılmazdı. ta ki ağzımda eriyip kabolana kadar. ders notlarımı, kitaplarımı almam gereken para o an için ona yatırılmalıydı. yatırdım... kocaman poşetimi alıp yurda geldim şimdi. birazdan seratonin krizine girip hastanelik olcam. beni özle olurmu? öptüm.

duygusuzluk aşılanmış erkekler

duygusuz olacağına varsın olmasın deme isteği uyandıran başlık. yeri geldiğinde beraber de ağlarsın, beraber gülersin, beraber müzik dinleyip saçma anılarını paylaşırsın. ne öyle kütük gibi. aman almayayım ben.

düşbaz


şarkısını bir ayıya atfetmiştiğim var, şarkıdaki küçük ben oluyorum.

ağlayan erkek

dokunulup, silinesidir. sildikten sonra kücük bir öpücükle tadına bakılasıdır. dünyadaki dayanamadığımların en başıdır, tüm raison detrelerimin parçalanıp yerle bir olmasıdır.
  • /
  • 46
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 907

sevgiliyle uyumak

güvenli hava sahasıdır, istediğiniz gibi uçabilirsiniz... kemer falan bağlamayı da gerektirmez... sevgiliniz yanınızdadır ve kafanızı göğsüne yaslamışsınızdır ya dünyalar sizin olmuştur... öyle güven hissine bular yani...

bahçelievler

ankara'nın katlanılabilir semtlerinden birisi. başta labirentmiş izlenimi yaratsada zamanla üçüne beşine yedisine alışıp, iki adımda okulunuza gidip gelip hem hareketli hem sakin bir öğrencilik hayatı geciriyorsunuz. sonbaharı sapsarı ilkbaharı yemyeşildir. hem nezih hem öğrencidir. hem eski hem moderndir. birtek o dökülmüş evlere verdiğiniz kiraya yanar insanın içi.

bebek taklidi yapan kızlar

44 numara ayakkabıyla vuracaksın ağzına.* * * *

öpüşürken gözleri kapatmak

rufus wainwright

ben onu hallelujah ile bildim...

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

yazarların hatırladıkları en eski anıları

hiç unutmam birgün okul sıralarında otururken* baktım köşede kızlar toplaşmış aşk mektubu falan yazıyorlar. bir tanesi sınıfın en yakışıklı çocuklarından ikincisine *, birtanesi sınıf üçüncüsüne falan böyle güzel manalı aşk sözcükleri yazıyorlar.

nasıl imrendim nasıl imrendim anlatamam.
akşam eve gittim vereceğimden değilde yazmak istiyorum. çünkü içimde böyle şeyler hissediyorum ve o yaşta bunları içine atmak çok zor.
aldım kalemi elime, bir tanede kırmızı kağıt. çarpuk çurpuk yazımla * başladım yazmaya.
yazıyorum da yazıyorum... nasıl dolmuşum. bir yandan da ağlıyorum çocukluk işte.
tüm gece yazdım. geç uyuduğum içinde sabah okula geç kalmamak için aceleyle fırladım evden.
sen git unut o mektubu masada. üstüne birde "anıl" yaz.
orada bıraktığımı bile unutmuşum, öğle arasına doğru hatırlayabildim ancak.
aklıma geldi sonradan ama nasıl huzursuzum, diken üstünde dersin bitmesini bekledim. sonra sınıftan ilk ben fırladım. tabana kuvvet, bir yandan ağlıyorum, bir yandan dua ediyorum. "allahım nolur annem bulmasın mektubu nolurrr yalvarırım"
o yaşta bile farkında oluyor insan diline eline düğüm atması gerektiğinin. okulla evimiz çok yakındı o zamanlar. hemen eve geldim. açtım kapıyı, baktım annem yok. "ohh " dedim. "bulmamıştır ozman" neyse odama geldim annem çalışma masamın başında elinde katlanmış kırmızı bir kağıt. nasıl ağlıyor bir görseniz oğlu ölmüş sanırsınız. bende başladım ağlamaya " anne özür dilerim lütfen affet."
annemin yüreğimde ömür boyu izi kalacak bir yara açması uzun sürmedi.

" benim senin gibi bir oğlum yok artık."

yüreğime ne oturmuştu o çocuk halimle. ani bir manevrayla aldım mektubu elinden annemin.
tabanlara kuvvet başladım tüm hızımla koşmaya. koşuyorum ağlıyorum, koşuyorum ağlıyorum...
merdivenlerden düşe kalka indim. ama canım öyle bir yanmış ki koşuyorum deli gibi.
saatlerce koşmuştum. şehir dışına kadar allah ne verdiyse...

dizlerimin kan içinde olduğunu hatırlıyorum düşmekten...
sonrasında bayılmışım. uyandığımda bir hastanede yatıyordum.

yaşlı bir amca beni yol kenarında bulmuş, hastaneye kaldırmış.
uyandığımda annem hala ağlıyordu. özür diledi benden beni çok sevdiğini söyledi. ilginçtir, sadece çocukluk buhranı olduğunu sanıyor. çünkü bakınca gayet normal bir erkeğim. kız arkadaşlarım olduğunu, bir gün evlenip yuva kuracağımı... ahh anne ahh.

buda böyle bir anı işte.

iran sineması

muhsin makhmalbaf ve abbas kierostiami gibi ustaların başını çektiği, son dönem dünya sineması. özellikle geçtiğimiz yıllarda batı avrupa dolaylarında ciddi prim yapmışlardır. arkadaşımın evi nerede?, kirazın tadı, hayat devam ediyor gibi, insanın içini ısıtı ısıtıveren, yapım maliyetleri son derece düşük filmler üreterek imkansızlıktan yakınan türk sinemacılarının asabını bozmuşlardır. rejim dolayısıyla çoğu filmde olaylar çocuklar üzerinden anlatılmıştır. imgeler sıkça yer bulmuştur bu filmlerde. velhasıl, güzeldirler.


(bkz: cennetin cocukları)

kaplumbağalar da uçar

öyküye göre göl kenarında yaşayan bir kaplumbağa sürekli çevresindeki kuşları izler onlara imrenirmiş. zamanla bu kuşlarla arkadaş olmuş ve onlarla hislerini paylaşmış.
küçük kaplumbağa gölün diğer tarafına gitmek istiyormuş. ama kendi gidecek olsa bir ömür sürermiş bu gezi. "keşke sizin gibi uçabilseydim" demiş kaplumbağa. kuşlarsa bu dileğini yerine getirmek istemişler. "uçabilirsin" demişler kaplumbağaya. "kaplumbağalar da uçar."
bir dal almış iki kuş. iki yandan tutacaklar ve kaplumbağayı karşıya geçireceklermiş. "tek yapman gereken dalı sıkıca ısırmak demişler." ısırmış kaplumbağa. yükselmiş yükselmişler. uçmuş uçmuşlar. kaplumbağa korkmuş yükseklerden. heyecanla bağıracağı an çenesi açılmış. suya düşmüş kaplumbağa. ait olduğu yere. kendi yavaş, imkansız hayatına...

(bkz: turtles can fly)

hoşlanılan arkadaşın aniden dudağınızdan öpmesi

ilk öpücüğün devamında susup sadece sarılmakla süslendirilebilir...
günlerce susarsınız...
tek kelime yok...
sözcükler yok...
aylarca ( yaklaşık üç ay) sarılmalar devam etsede sözcükler sonsuz boşlukta kaybolduğu için hala sessizlik hakimdir...
sadece elele tutuşursunuz, sarılırsınız, sarılır ve gider...
bir gece geç gelmiştir yurda...
siz merdivenlerde beklerken (herkes uyumuştur) sarhoş bir şekilde gelir... (sırılsıklam hemde)
son kez sarılır, ellerinizden tutar ve ilk kez konuşur, " sevgili yaptım, bir kız.." sonrada ağlar...
sözcükleriniz hala sonsuz boşlukta olduğu için sizde sadece sarılıp ağlarsınız...

aynı yurtta olduğunuz için ondan uzaklaşma şansınız yoktur...
köşe kapmaca oynamaya itilmişsinizdir...
kahverengi mont görünce "o" sanırsınız ve kalp atışlarıyla saklanacak delik ararsınız...
her zaman öyle bir delik bulmanız benim gibi şanssızlar için düşük bir olasılıktır...( üstelik yurt, bahcesi olan küçük bir yurttur)
bir gün( 1,5 ay köşe kapmacadan sonra) karşılaşırsınız...
- gözlerin marazlı...
+ seninde...
- gidiyorum ben...
+ hiç gelmedinki...
-kendine iyi bak...
+ kendime iyi baktığımı bilemeyeceksin hiç bir zaman..
-görüşürüz..
+belki...
(yurttan ayrılıp eve çıkmıştır, bir daha da görmezsiniz)

duyulduğunda küfür ettiren reklam replikleri

"alinin karnı acıkttııııııı" milupaydı sanki. yankılanmıyor mu birde o ses. * * *

ankara

4.yılını geçiren insanlara kafayı yedirtebiliyor, okul bitsede gitsem dedirten şehir.

acımadı ki

herkeste oluyor mu yoksa çocuksuluk mu denir buna bilmiyorum ama bazen canım acıdığında hayal dünyama dönüyorum,

bir çocuk edasıyla tüm dünyayı karşıma alıp, hayali gözyaşlarımı hafif bir tebessüm ve masumiyet ile silerken, ağzımdan çıkan bu sözcük rahatlatıyor beni.

" acımadı ki..."

sonra herşey yumuşuyor, ve uyumam kolaylaşıyor... *



sırtı ve omuzları kıllı erkekler

kıyafetler çıkarılmadan sevişilecek erkektir.

ötekileştirilmek

hoşlanılmayan, ezilmek istenilen insana, gruba uygulanan tavır. her insanı kapsayacak şekilde ötekileştirmeler uygulanabilir, lakin bazıları daha da ötekileştirilir. sanırım sebebi hepimizin eşit olması fakat bazılarımızın daha eşit olması. öyle ki eşcinsel bireyler bu" daha eşitler" arasında değildir.