serkan

Durum: 907 - 0 - 0 - 0 - 20.06.2020 12:44

Puan: 16414 - Sözlük Kaşarı

15 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

oyuna çıkıyoruz birer ikişer, bittimi oyun sandıktayız hepimiz...
  • /
  • 46

sevgilinin ter kokusu

diğer ter kokularından farkı olmayan kokudur. deodorantın fitilini çekip sevgilinin üzerinde patlatacaksın. *

heteroseksüel bir erkekten hoşlanmak

"kaççç kurtar kendiniiii" diye suratının ortasına haykırmak istediğim insanlar var.

edindiğim kötü tecrübelerden olur, bir de ad mı koysam bu duruma.* *

gırgır

şamata anlatamına da geliyor diye biliyorum.

- sen benle zaten ancak gırgır geçersin *.

gibisinden.

sevgiliden ayrılma sebepleri

sıkılmışsındır postalarsın olur biter.ertesi gün yenisi gelir zaten.* *

pırasadan nefret eden anne

beni evlatlık edinirse memnun olacağım annedir, lütfen beni evlatlık edin iyi bir çocuk olcam söz. * *

yeşil gözlü 25 cm penisi olan 185 boyunda 130 kilo olan uzaylı

umarım o kilolar yağdan değildir... sağlıksız insan olabilir...

çalması en havalı müzik aletleri

gitar olmadığından eminim.

david lynch

anlama çabasıyla filmlerini ikinci kez izlemek zorunda bırakan adam. elini ardına koymuyor ve sizi karmaşık dünyasında kaybediyor. yapıyor işte. tavuk mu yumurtadan çıkar yumurtamı tavuktan vakaları yaşamayın dikkat edin.

r leri söyleyemeyen çocuğun dramı

büyüdüğünde tatlı bir adama dönüşecek olmanın sinyallerini çocukluktan vermiştir. alıp büyüt sev.

sözlük yazarlarının 2013 beklentileri

aman benle uğraşmasında yeter. * * *

ayı sözlük yazarlarının rüyaları

akşama doğru uyandığımda hala stresliydim.


böyle bir sahildeyim temiz mi temiz. elimde bir tahta parçası birşeyler yazıyorum. gözüm parlak bir şeye ilişti gidip aldım, geri geldiğimde her yer lüks araba sahilde.

"allah allah bunlar napıyor böyle sakin bir yerde." diye iç geçiriyorum.

sonra yaklaşınca işin farklı olduğunu anlıyorum. sahil sakin diye sahilde porno çekmeye gelmişler. tam arkamı dönüp gidiceğim, birden biri görüyor beni.
" olum gelin lan burda çok fena tatlı birşey var." diye arkadaşlarına sesleniyor.

millet hurraaaaa üzerime doğru koşuyor. *

dört nala başlıyorum koşmaya. içimden diyorum ki yetişecekler böyle olmayacak. sonra birden kanatlarım çıkıyor, uçuyorum.
böyle tarihi evlerin olduğu bir kasabaya konuyorum. kaçmaya devam...
neyse bir avluya geliyorum. bir dede resim yapıyor, kendim de resimle ilgilendiğimden dedeyle başlıyorum muhabbete. birazdan oğlu yanımıza geliyor ama adam da taş. oda sulanıyor bana. yaklaşıyor yanıma falan sonra ben yine kaçıyorum.*

neyse koşarak sahile geliyorum ki bir de ne göreyim? tsunami dalgasına benzer birşey ama tsunami değilmiş, rüyamdakiler öyle demişti. şakkk diye vuruyor sahile. gideceğim ama bir bakıyorum başka bir amcayla kızı. amca kapıya sıkışmış boğuluyor sudan. gidemiyorum. kurtarmaya çalışıyorum ama adam ölüyor...*

neyse anlayacağınız neler kaçırdım bir görseniz yüreğiniz parçalanır. bir daha da gelmez o tatlı adamlar rüyama valla.*


ziad rahbani

efsanevi sanatci fairouz (nouhad haddad) ve assi rahbani'nin ogludur. annesi fairouz ve salma mosfi icin yaptigi besteleri unludur. fairouz icin yaptigi besteler genellikle traditional motifler icerirken salma'nin monodose albumu nefis bir folk jazz calismasidir.

lost soul



bir arkadaşa bakıp çıkacaktım.*

christian basso

çok fena şarkılar yapan adam. onun şarkılarını dinlemeyin sakın, çünkü aşırı derecede ve inanılmaz dibe vurdurucu.

(bkz: adamın amına koyan şarkılar )

(bkz: durduk yere adamın amına koyan şarkılar )

(bkz: üff fena oldum yine mendil )


http://ayisozluk.com/lnk/a0c834

mahallenin bakkalinin kocasi

ayı sözlük yazarlarının hiç öğrenemedikleri

doğalgazdaki basınç düşmesini takiben ilgili küçük vanayı açıp yeterli miktar su alıp basınç yükselmesini sağlayamadım bir türlü. yok öğrenemiyorum olmuyor. her defasında fazla su alıyor ve aldığı suyu pattt ortaya fışkırtıyor.

mahallenin bakkalinin kocasi

gecesi şenlenesice yazar. gece nöbeti tabelasında doktorlara taş çıkaran yazar, fahri doktor ünvanını bileğinin hakkıyla aldı o.* candır.

* *

noodle

deniz ürünleriyle yapılanları güzel oluyor. olsa da yesek.

ayı sözlük ankara yeni yıl zirvesi

serkan

  • /
  • 46
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 907

sevgiliyle uyumak

güvenli hava sahasıdır, istediğiniz gibi uçabilirsiniz... kemer falan bağlamayı da gerektirmez... sevgiliniz yanınızdadır ve kafanızı göğsüne yaslamışsınızdır ya dünyalar sizin olmuştur... öyle güven hissine bular yani...

votka limon

kürt yönetmen hüner salim tarafından yönetilmiş film. venedik film festivalinde en iyi film dahil, birçok ödüle layık görülmüştür. dicemidim adlı film müziği yüreğime cuk diye oturmuştur. film ermenistandaki bir yezidi kürt köyünde geçmektedir.

bahçelievler

ankara'nın katlanılabilir semtlerinden birisi. başta labirentmiş izlenimi yaratsada zamanla üçüne beşine yedisine alışıp, iki adımda okulunuza gidip gelip hem hareketli hem sakin bir öğrencilik hayatı geciriyorsunuz. sonbaharı sapsarı ilkbaharı yemyeşildir. hem nezih hem öğrencidir. hem eski hem moderndir. birtek o dökülmüş evlere verdiğiniz kiraya yanar insanın içi.

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

bebek taklidi yapan kızlar

44 numara ayakkabıyla vuracaksın ağzına.* * * *

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

yazarların hatırladıkları en eski anıları

hiç unutmam birgün okul sıralarında otururken* baktım köşede kızlar toplaşmış aşk mektubu falan yazıyorlar. bir tanesi sınıfın en yakışıklı çocuklarından ikincisine *, birtanesi sınıf üçüncüsüne falan böyle güzel manalı aşk sözcükleri yazıyorlar.

nasıl imrendim nasıl imrendim anlatamam.
akşam eve gittim vereceğimden değilde yazmak istiyorum. çünkü içimde böyle şeyler hissediyorum ve o yaşta bunları içine atmak çok zor.
aldım kalemi elime, bir tanede kırmızı kağıt. çarpuk çurpuk yazımla * başladım yazmaya.
yazıyorum da yazıyorum... nasıl dolmuşum. bir yandan da ağlıyorum çocukluk işte.
tüm gece yazdım. geç uyuduğum içinde sabah okula geç kalmamak için aceleyle fırladım evden.
sen git unut o mektubu masada. üstüne birde "anıl" yaz.
orada bıraktığımı bile unutmuşum, öğle arasına doğru hatırlayabildim ancak.
aklıma geldi sonradan ama nasıl huzursuzum, diken üstünde dersin bitmesini bekledim. sonra sınıftan ilk ben fırladım. tabana kuvvet, bir yandan ağlıyorum, bir yandan dua ediyorum. "allahım nolur annem bulmasın mektubu nolurrr yalvarırım"
o yaşta bile farkında oluyor insan diline eline düğüm atması gerektiğinin. okulla evimiz çok yakındı o zamanlar. hemen eve geldim. açtım kapıyı, baktım annem yok. "ohh " dedim. "bulmamıştır ozman" neyse odama geldim annem çalışma masamın başında elinde katlanmış kırmızı bir kağıt. nasıl ağlıyor bir görseniz oğlu ölmüş sanırsınız. bende başladım ağlamaya " anne özür dilerim lütfen affet."
annemin yüreğimde ömür boyu izi kalacak bir yara açması uzun sürmedi.

" benim senin gibi bir oğlum yok artık."

yüreğime ne oturmuştu o çocuk halimle. ani bir manevrayla aldım mektubu elinden annemin.
tabanlara kuvvet başladım tüm hızımla koşmaya. koşuyorum ağlıyorum, koşuyorum ağlıyorum...
merdivenlerden düşe kalka indim. ama canım öyle bir yanmış ki koşuyorum deli gibi.
saatlerce koşmuştum. şehir dışına kadar allah ne verdiyse...

dizlerimin kan içinde olduğunu hatırlıyorum düşmekten...
sonrasında bayılmışım. uyandığımda bir hastanede yatıyordum.

yaşlı bir amca beni yol kenarında bulmuş, hastaneye kaldırmış.
uyandığımda annem hala ağlıyordu. özür diledi benden beni çok sevdiğini söyledi. ilginçtir, sadece çocukluk buhranı olduğunu sanıyor. çünkü bakınca gayet normal bir erkeğim. kız arkadaşlarım olduğunu, bir gün evlenip yuva kuracağımı... ahh anne ahh.

buda böyle bir anı işte.

iran sineması

muhsin makhmalbaf ve abbas kierostiami gibi ustaların başını çektiği, son dönem dünya sineması. özellikle geçtiğimiz yıllarda batı avrupa dolaylarında ciddi prim yapmışlardır. arkadaşımın evi nerede?, kirazın tadı, hayat devam ediyor gibi, insanın içini ısıtı ısıtıveren, yapım maliyetleri son derece düşük filmler üreterek imkansızlıktan yakınan türk sinemacılarının asabını bozmuşlardır. rejim dolayısıyla çoğu filmde olaylar çocuklar üzerinden anlatılmıştır. imgeler sıkça yer bulmuştur bu filmlerde. velhasıl, güzeldirler.


(bkz: cennetin cocukları)

kaplumbağalar da uçar

öyküye göre göl kenarında yaşayan bir kaplumbağa sürekli çevresindeki kuşları izler onlara imrenirmiş. zamanla bu kuşlarla arkadaş olmuş ve onlarla hislerini paylaşmış.
küçük kaplumbağa gölün diğer tarafına gitmek istiyormuş. ama kendi gidecek olsa bir ömür sürermiş bu gezi. "keşke sizin gibi uçabilseydim" demiş kaplumbağa. kuşlarsa bu dileğini yerine getirmek istemişler. "uçabilirsin" demişler kaplumbağaya. "kaplumbağalar da uçar."
bir dal almış iki kuş. iki yandan tutacaklar ve kaplumbağayı karşıya geçireceklermiş. "tek yapman gereken dalı sıkıca ısırmak demişler." ısırmış kaplumbağa. yükselmiş yükselmişler. uçmuş uçmuşlar. kaplumbağa korkmuş yükseklerden. heyecanla bağıracağı an çenesi açılmış. suya düşmüş kaplumbağa. ait olduğu yere. kendi yavaş, imkansız hayatına...

(bkz: turtles can fly)

hoşlanılan arkadaşın aniden dudağınızdan öpmesi

ilk öpücüğün devamında susup sadece sarılmakla süslendirilebilir...
günlerce susarsınız...
tek kelime yok...
sözcükler yok...
aylarca ( yaklaşık üç ay) sarılmalar devam etsede sözcükler sonsuz boşlukta kaybolduğu için hala sessizlik hakimdir...
sadece elele tutuşursunuz, sarılırsınız, sarılır ve gider...
bir gece geç gelmiştir yurda...
siz merdivenlerde beklerken (herkes uyumuştur) sarhoş bir şekilde gelir... (sırılsıklam hemde)
son kez sarılır, ellerinizden tutar ve ilk kez konuşur, " sevgili yaptım, bir kız.." sonrada ağlar...
sözcükleriniz hala sonsuz boşlukta olduğu için sizde sadece sarılıp ağlarsınız...

aynı yurtta olduğunuz için ondan uzaklaşma şansınız yoktur...
köşe kapmaca oynamaya itilmişsinizdir...
kahverengi mont görünce "o" sanırsınız ve kalp atışlarıyla saklanacak delik ararsınız...
her zaman öyle bir delik bulmanız benim gibi şanssızlar için düşük bir olasılıktır...( üstelik yurt, bahcesi olan küçük bir yurttur)
bir gün( 1,5 ay köşe kapmacadan sonra) karşılaşırsınız...
- gözlerin marazlı...
+ seninde...
- gidiyorum ben...
+ hiç gelmedinki...
-kendine iyi bak...
+ kendime iyi baktığımı bilemeyeceksin hiç bir zaman..
-görüşürüz..
+belki...
(yurttan ayrılıp eve çıkmıştır, bir daha da görmezsiniz)

duyulduğunda küfür ettiren reklam replikleri

"alinin karnı acıkttııııııı" milupaydı sanki. yankılanmıyor mu birde o ses. * * *

ankara

4.yılını geçiren insanlara kafayı yedirtebiliyor, okul bitsede gitsem dedirten şehir.

sırtı ve omuzları kıllı erkekler

kıyafetler çıkarılmadan sevişilecek erkektir.

ayı sözlük üçüncü ankara zirvesi

evet, yine aynı sebebler.* * *

ötekileştirilmek

hoşlanılmayan, ezilmek istenilen insana, gruba uygulanan tavır. her insanı kapsayacak şekilde ötekileştirmeler uygulanabilir, lakin bazıları daha da ötekileştirilir. sanırım sebebi hepimizin eşit olması fakat bazılarımızın daha eşit olması. öyle ki eşcinsel bireyler bu" daha eşitler" arasında değildir.