tein

Durum: 230 - 0 - 0 - 0 - 27.01.2017 14:09

Puan: 4164 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

hamdım, hamım, ham
  • /
  • 12

uganda

eşcinsel karşıtlığının ardında önemli ölçüde amerikan cumhuriyetçilerinin payı bulunan ülke. uganda yerel politikacıları ülkenin diğer çözülemez durumundaki meseleleri gündemin alt sıralarına düşürmek için eşcinselliğe sarılırken en büyük desteği amerikalı misyonerlerin etkisinde bulunan birkaç kurumsal kiliseden alıyor. bu kiliseler amerikalı cumhuriyetçilerin fonladığı amerikalı sivil kuruluşlardan eşcinselliğin neden kötü olduğu konusunda eğitim alıp uganda halkının üzerine boca ediyorlar.

batman v superman dawn of justice

filmini izlemeden önce çizgi romanları okumasanız bile batman ile superman arasındaki ilişkiyi anlamak adına çizgi sinema versiyonlarını izlemek faydalı olacaktır.

ramazanda çalışmayan seks emekçisi

sanırım ayrımcılığa maruz kalan bir grup üyelerinin yapacağı en kötü şey, grup içinden ya da dışından birilerini kurban seçip 'bunlar kötü ama biz öyle değiliz' demeye getiren davranışlara meyletmesidir. seks işçiliği kavramının yanına şerh düşmekle seks işçilerini bireysel çelişkileri üzerinden alaya almak aynı şey değil ve olmamalı.

ulrike meinhof

benim bahsettiğim yazar bir zamanlar itü sözlük sonrasında da ekşi'de bu nick ile yazan kişiydi ve yanılmıyorsam halk cephesi isimli gruptandı. onların ne kadar tutucu olduğu da herkesin malumudur. kendisi 'o değilim' diyorsa anlaşılan bir isim benzerliği olmuş.

bu durumda bize de verdiğimiz geçici rahatsızlık nedeniyle özür dilemek ve hoş gelmiş demek düşer. yalnız şaka yollu da olsa kendisini bir de uyarayım, öteki ulrike 'vay efendim ben her yerde bu adı kullanıyorum, utanmadan bir de lgbt sözlüğünde kullanmış' diye başına ekşiyebilir. solcunun yobazı da hiç çekilmiyor.

ulrike meinhof

başka sözlüklerde bu nicki kullanan yazarla aynı kişi olup olmadığını merak ettiğim yazar zira o kişi bir zamanlar bir hayli homofobik takılıyordu.

copyq

kopyalama geçmişini hafızasında tutup ihtiyacınız olduğunda gerekirse yüzlerce önceki bir kopyalama işlemindeki metni bile bulmanızı sağlayan ücretsiz bir program. windows ve linux üzerinde çalışır.

http://sourceforge.net/projects/copyq/

blackmart

ücretli android uygulamalarını ücretsiz olarak indirebilmeyi sağlayan bir program.

doğal olarak play markette bulunmuyor. indirmek için şuraya uğramak lazım http://www.blackmart.us/

ve tabii ki korsan çok ayıp birşeydir.

puppy linux

usb flash bellekler üzerine kurulabilen minik bir linux işletim sistemidir.

yaklaşık 200 mb boyutuyla 1 gb büyüklüğündeki bir flash belleğe bile yüklenebilir ve açılışta kendisini tümüyle bilgisayarın rami üzerine kopyaladığından müthiş hızlı çalışır. yanınızda kendi işletim sisteminizi, programlarınızı vs tüm ayarlarıyla birlikte başka bilgisayarlarda kullanabilmek, yabancı bilgisayarlarda iz bırakmamak gibi bir dizi güzellik sağlar. yeri geldiğinde de çöküp açılmayan bilgisayarıızı açmanızı ve dosyalarına ulaşmanızı sağlayabilir.

elementary os

ubuntu tabanlı bir linux dağıtımı.

efendim bunun alameti farikası çok hızlı, hafif ama yine de bir hayli estetik olmayı başarabilmesidir. üzerinde çok az yazılımla gelir ama program deposundan istediğinizi kolaylıkla yükleyebilirsiniz. eski ya da düşük donanımlı bilgisayarlarda lxde gibi hafif ama kazulet gibi arayüzler yerine tercih edilebilir.

o kadar övdük biraz da yerelim. geliştirme süreci o kadar yavaştır ki adamın iflahını söker yeni sürümü beklemek. bir de masaüstüne herhangi bir dosya, klasör ya da kısayol koyamazsınız.

alttaki yazara soracaklarım var

güzel olur. çivit mühim tabii, yeniyor mu?

sevgilinin gay olduğunu herkesten gizlemesi

kimliğini bedel ödeme pahasına toplumdan sakınmama durumu ayrımcılığa maruz kalan grupların hak mücadelesinde olduğu kadar diğerlerine cesaret aşılama noktasında da büyük önem arz ediyor. grupların görünürlük derecesi ile özellikle hukuk alanındaki kazanım arasında ciddi bir bağlantı var. ancak tüm bunlar hepimizin büyük bir hikayenin parçası olmanın ötesinde kendi hikayesini yazmaya çalışan tekil bireyler olduğumuz gerçeğini küçümsemeye dönüşmemeli. cesaret, insanın özünden geldiği kadar çevresel ve ekonomik imkanların da şekillenmesinde hayli etkili olduğu bir kavram; hikayenin tümünü bilmiyorsanız hüküm vermekte hevesli olmasanız iyi edersiniz.

sanırım burada önemli olan iki farklı ölçekteki hikaye arasında sınırlarını yine kendinizin belirleyeceği bir kanal açmayı başarabilmektir. küçük hikayenizin zayıf ya da güçlü ama bir şekilde büyük hikayeye temas ettiği noktalar yaratmak, orta ve uzun vadede eşcinsel haklarının hukuk ve toplum nezdinde kabul edilebilmesi için yegane yol gibi görünüyor.

sözlük yazarlarının ayakkabı numaraları

yunanistan

medeniyetini bilmiyorum da biraz takıntılı bir devleti vardır. bunlar yüzünden makedonya kendi adını uluslararası platformlarda kullanamamakta eski yugoslavya makedonyası (former yugoslav republic of macedonia) olarak isimlendirilmektedir. yunanistan kendi topraklarında makedonya isimli bir bölge olduğundan makedonların bu ismi kullanmasına karşı çıkıp bağımsızlıklarını tanımamış avrupa birliği de birimiz hepimiz için deyip yunanistan'ın aklına uymuştur.

terörist denmesine alınan hdp li

terör, terörist vs siyasal görüşe göre eğilip bükülecek kavramlar değildir; mevzuatta karşılığı belli olan teknik kelimelere kendi siyasal konumunuza göre anlam biçemezsiniz. terörist tck'da karşılığı olan bir kavramdır ve eğer birinin terörist olduğunu düşünüyor ama emniyet, savcılık vb otoritelere ilgili kişinin terörist olduğuna dair şikayette bulunmuyorsanız suça yardım ve yataklık yapıyorsunuz demektir.

bi-meraklı

acilen türkçeye kazandırılması gereken fevkalade başarılı bir çeviri örneği.

dil ile zihin arasındaki ilişki düşünüldüğünde kimlik ve yönelime ilişkin kelimelerin türkçeleştirilmeleri hayati bir önem kazanıyor. dilde bile eğreti duranın zihinde yer etmesi kolay değildir. bir de keşke sözlükte gay kelimesi de artık tdk'nın da sözlüğüne aldığı gey şeklinde kullanılsa daha isabetli olur sanıyorum.

affedin beni

cemil ipekçi'den gelince insanın önce 'hayatlarınızı zehir eden iktidara destek verdim, affedin beni' şeklinde algıladığı, işin ayrıntısına girince ise eşcinsel olması bir tarafa bırakılınca hayatını birkaç zengin semtinde geçiren diğer tüm beyaz adamlardan pek de farkı olmayan birinin 'altın varaklı evimdeki düşsel acılarım' temalı kitabı.

seks mi burası

bir yiğit özgür karikatürü ve muhtemeldir ki tutuculuğun ve dar kafalılığın tedavisine dair bir reçetedir.

geyleri gece gündüz düzüşen sekso-manyaklar olarak gören algı

t24'ün dark bear ile ayı sözlük röportajı

t24 yazarlarından hande çayır'ın dark bear ile gerçekleştirdiği söyleşi an itibariyle yayındadır.

http://t24.com.tr/yazarlar/hande-cayir/a...

ayı sözlük'ün baya baya bitmiş olması

  • /
  • 12
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 230

ayı sözlük yazarlarının ilk maaşı

liseyi bitirdiğim yaz, ailemin bölüm seçimi konusunda uyguladığı baskıya rest çekerek üniversiteye gitme fikrini tamamen reddettiğim, tercih yapmadığım yıldı. sonuçlar açıklanıp o puanla açıkta kaldığımı görünce ne yaptığımı anlayıp kıyameti koparmışlar, bana da bir iş bulup evde daha az vakit geçitmekten başka çare kalmamıştı. bulduğum ilk işe girip bedenimi yeterince yorarsam zihnim daha az çalışır diye düşünerek çelimsiz halimle ağırlıkların altına atmıştım kendimi. çalıştığım yerde benimle aynı işi yapan ellili yaşlarda bir abi de vardı. ayın sonunda bir öğle yemeği arasında ekmek arası peynir domatesini yemekte olan adamın karşısında donup kalmış, dehşete düşmüştüm. bir taraftan ekmeğini ısırırken diğer eliyle de az önce birlikte çektiğimiz üç kuruşluk maaşı evirip çeviriyor, mırıldanmalarından anladığım kadarıyla nereye ne kadar vereceğini hesaplamaya çalışıyor ama hangisini sonraki aya erteleyeceğini kestiremiyordu. dehşete düşmüştüm çünkü otuz yıl sonraki halime baktığım hissine kapılmıştım. boğazıma yumru olup oturan paranın azlığı, insan gibi yaşamaya yetmezliği değildi. kafasında ve göğsünde kim bilir neleri taşırken kendi hayatına sıkışıp kalma duygusu bir korku olmanın ötesinde cisimlenmiş olarak önümde duruyordu sanki, nefesim kesilmişti. her gün aynı güne uyanacak, her gün aynı şeyleri tekrar edecek ve zihnimin sınırsızlığı ile gerçekliğin çoraklığının yarattığı çelşikiyi bastırmak için aklımı tümden susturmaya çalışmakla geçecekti zaman; ilk maaşımla sonraki maaşlarım arasında tek değişen yaşım olacak ve yaşam ben yaşamadan tükenecekti.

üniversiteden vazgeçerek bana seçme şansı tanımayan ailemden intikam aldığımı düşünüyordum; gerçi ben küçükken de anneme kızdığımda yemek yemeyerek onu cezlandırdığımı sanırdım. kendine acı çektirerek çevrendekileri cezalandırmaya çalışmak ne kadar çocuksu ve anlamsız!

aldığım ilk maas bana hayatımın geri kalanın nasıl olacağı hakkında okkalı bir tokat attı; bir sonraki sene yine aileme rest çekerek ama bu sefer istediğim şehir ve bölümü seçerek üneversiteye gitmemi sağladı. okulu bitirdiğim bu eşikte muhtemelen beni yine üç kuruşu evirip çevireveğim bir iş bekliyor ama kendi seçimlerimle ve istediğim şehirde yaşadığım sürece mutluyum. yine de o öfkeyi, kendi hayatına sıkışıp kalmış o adamın zihnime kazınan portresini unutmadım. muhtemelen benden çok daha falzasına sahip olan ama hayata geçirmek için fırsat bulamamış, ruhu bedeninden şişman o hayat soğurucu bir avuç adamın düzeninde sıkışmış adamın öfkesi hala orada duruyor.

ilk maaşımla eve dönerken kardeşime manavdan meyve, eve ekmek ve kendime kitap almış, geri kalanını da üniversite masrafları için bir kenara atmıştım. meyveler taze, ekmek sıcak ve kitap güzeldi.

ayı sözlük yazarlarından iyi görünme taktikleri

- ayakkabılarınız çok da temiz olmasın; her daim göz kamaştıran parlaklıkta ayakkabı giyen adamlar ben de uğur ışıl(d)ak'ın oluşturduğu tekin olmayan pürüzsüzlük hissi uyandırıyor.

- şunu şununla kombine edeyim cümlesi aklınızdan geçtiği an kendinizi uçan adam sabri gibi yerlere atıp kombin kelimesi aklınızdan silinene kadar da kalkmayın; nerede bir kombine etme hali olsa orada genellikle bir adet 'dolabın yarısını üzerine giymiş adam' atmosferi oluştuğu gözlemlerimle sabittir.

- saçınız uzun ise iki saat ayna karşısında kafanızdaki uzantılarla cebelleşip dışarı çıkınca 'yataktan kalktığım gibi geldim' pozu kesmeyin. saçınız çok kısa ise de 'ayna karşısında yüzümdeki varoluşsal krız ifadesi eşliğinde saçımı sıfıra vurdum, hakkımda ne düşündüğünüz kaygısını çoktan aştım' pozu kesmeyin. alt tarafı saç yahu, hiç poz kesmeyin.

- boxer seçimine gelince, çok ayıp...!

islamofobi

müslümanların hatalarını islam'a mâl etmeyin diyenlerin gözden kaçırdığı basit bir nokta var. su şebekesine zehir karışmış ama özünde su temiz bir maddedir kullanmaya devam edebilirsiniz kapısına çıkıyor iş; suç islam'da değil müslümanlarda demek pratik olarak hiçbir sonuç doğumuyor ve zaten insanlar da suçun kimde olduğunu umursamıyorlar. mesele o zehir o sudan ayrıştırılabilir mi ya da kim ayrıştıracak meselesinde düğümleniyor.

bir de şu gerçek islam muhabbetinden de vazgeçilsin artık yahu! islam'a göre yaşamayanlar neyin gerçek islam olduğunu araştırıp öğrenmek zorunda değil. adamın islamla karşılaştığı nokta kendini müslüman olarak tanımlayan adamla kurduğu ilişkidir. ben müslümanım diyen neyse karşıdaki için islam da o olacaktır. ne yapsınlar karşılaştıkları her müslüman için eve koşup inanmadığı bir dinin kitabını mı karşılaştırsın?

müslümanlar islamiyet hakkındaki yargılardan rahatsızsa o tutarsız yargılara kızmak yerine kendilerini değiştirirlerse bir şeyler de değişebilir.

galapagos

darwin'in evrim teorisini temellendirmesinde önemli bir yeri bulunan ada toplululuğu.

adalar uzun süre diğer kara parçalarına uzak ve izole kaldığından ada üzerindeki yaşam dünyanın geri kalanından radikal ölçüde farklılaşmış ve endemik türlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. yaklaşık 60 irili ufaklı ada takımının ismi ise ispanyolca kaplumbağa adaları anlamına geliyormuş.

türk olmaktan gurur duymak

sanırım buradaki fikir ayrılığı gurur ve onur kavramlarının birbirine karıştırılmasından kaynaklanıyor. gurur başkaları tarafından görülebilen hatta zaten başkaları görsün diye bürünülen bir tavırdır. dilimizde 'gururlanma senden büyük allah var' şeklinde bir deyiş olması da gururun kişinin kendi iç dünyasıyla ilgili olmaktan çok diğerleriyle kurduğu ilişkiye dair bir kavram olduğunu ifade ediyor. diğer taraftan onur ise daha içsel bir süreci ifade etmektedir. parçası olmaktan onur duyduğunuz şeyle iligili yoğun bir memnuniyet ve onun unsurlarına karşı samimi bir ilgiyi ifade ediyor ama başkalarına bu memnuniyeti sergileme durumunu barındırmıyor. aradaki ayrım büyük ölçüde sergileme kavramıyla çiziliyormuş gibi görünüyor.

kısaca eğer türk olmaktan onur duyuyorsanız bunun muhtemel yansımaları türkçe'yi iyi kullanmak, edebiyatına ve diğer kültürel değerlerine karşı kendilğinden gelişen bir ilgi ve hakimiyet olarak kendini gösterirken, türk olmakla gurur duymak ise hayatınızda iki kitap okumadan türk'ün gücü falan diye gezinip türk olmayanlar hakkında atıp tutmak şeklinde tezahür ediyor. en azından benim gözlemlerim bunlar.

heteroseksüel ayı sözlük yazarları silinsin kampanyası

homofobik denilen durum zannedildiği gibi tekil bir nitelikten çok dereceli bir yapıya sahip ve pek çok homofobik insan belki de hayatında hiç eşcinsel biriyle ilişki kurmadığı için homofobiye sahip oluyor. tüm hayatınızı haklarında olumsuz şeyler söylenen insanlardan biriyle bile karşılaşmadan geçirdiğinizi düşünün, kaçınız kafanıza çakılan önyargıları kendiliğinizden reddedip karşı kutba geçme cesareti gösterirdi.

benim bizzat belirgin homofobiye sahip olan ve zamanla benimle kurduğu ilişki üzerinden üniversitede sınıf içi tartışmada eşcinsel haklarını destekleyen ateşli bir konuşma yapma noktasına ulaşmış arkadaşım var yahu! ben onunla homofobik olduğu için ilişkiyi kessem ve o eşcinseller hakkında sadece kendi dünyasındaki tekil sesi suymaya devam etseydi daha mı iyiydi?

devrim ancak kendi hayatlarınızı küçük devrimlere dönüştürürseniz mümkündür. homofobik deyip eşcinseller hakkında dile getirilen her olumsuz fikirde bir insanı eksiltirsek iletişim halkımızdan, günün sonunda yalnızca bir avuç insanla konuşabilir duruma düşeriz.

cemil ipekçi

en önemli ayrımın sınıfsal olduğunu gösteren iyi bir örnektir kendisi.

katıldığı bir programda hindistan gezisi sırasında karşılaştığı yoksul insanlardan 'onlar hepimizden daha mutlu aslında çünkü iç huzuru sağlayan bir inançları var' minvalinde bahsetmişti. bu kadar gerçeklikten kopuk ve oryantalist bir söze dayanamayan diğer konuk yoksulluğun kendiliğinden gelişen bir durum olmadığını, politik sebepleri olduğunu söylemeye çalışınca da 'önemli olan iç güzelliktir' gibi klasik 'beyaz' ve sığ argümanlardan dem vurduğunu hatırlıyorum.

meselelerin politik ve sınıfsal boyutunu göremiyor olmak sağlıklı bir yetişkin için kabul edilemez bir durumdur. kendisinin naifliğine vermek isterim ama bana daha çok gümüş kaşıkla beslenenlerde görülen sınıfsal ve yarı bilinçli körlüğü çağrıştırmaktadır.

hoşlanılan adam adı altında hep ruh hastası insanlarla sınanmak

ahmet altan'ın bir kitabında şu minvalde bir söz vardır:

hayatınıza giren hemen herkes suçlu ise belki de siz bir hapishanesinizdir.

öğrenci evi

perde takılmasına gerek olmayan zira camları hiç silinmediğinden zinhar içeriyi- dışarıyı göstermeyen, kendisi şort ve atletle balkonda kahvaltı yapan karşı komşunun siz şort ile balkona çıkınca kötü kötü bakmasına neden olan, sizin evden niye gürültü gelmiyor, gizli bir şey mi yapıyorsunuz diyen tuhaf komşularca sorguya çekildiğiniz evdir.

çok belli ediyor muyum

zaman zaman benim de sormak istediğim oluyor bu soruyu.

eşcinsel olmamla ilgili benim genel tavrım hep şu şekilde oldu; asla yalan söyleme ama kendini korumayı da ihmal etme.

başından beri hiç rol yapmadım, ilgilenmediğim şeylerie ilgileniyormuş havası yaratmadım veya arkadaşlar arasında kız meseleleri açılınca sahte tepkiler vermedim; genellikle iki uçlu cümleler kurarak çıktım işin içinden. diğer taraftan içinde bulunduğum toplumun gerçeklerini de göz önünde bulundurarak yakın arkadaşlarım dışındakilere doğrudan 'ben eşcinselim' ya da bu kapıya çıkacak bir şeyler de söylemedim. her ne kadar içeriden doğalmış gibi görünüyorsa da aslında kendinize yine bazı sınırlar çizmiş oluyorsunuz ve karşınızakiler de yeterince incelmişlerse fark ediyorlar sanırım bazı görünmez çizgilere dikkat ederek adım attığınızı.

o yüzden ara sıra merak ediyorum o çizgileri sezen birileri oluyor mu diye. gerçi ben soğuk nevale olduğum için doğrudan odun olarak da algılanıyor olabilirim tabii.

eşcinsel çevrem yok diyen kıdemli eşcinsel

başlık altında neredeyse kavga çıktığı için yazma ihtiyacı hissettim.

fena halde yanlış anlaşılmaya kurban giden başlık. bu başlığı açıp ilk entryi giren ve muhtemeldir ki aldığı ters tepki nedeniyle silen arkadaş, tepki gösteren yazar ve ardından gelen bazı yazarların zannettiği gibi eşcinsel arkadaşı olmayan eşcinselleri kastediyor değildi. başlıktaki kıdemli kelimesinden ve silinmiş olan entry içeriğinden de anlaşılacağı üzere eşcinsel kimliğini gençliğinde yaşayan ancak yaşlandıkça topluma uyum sağlama kaygısı ağır basan, uyum sağlamak için de en kestirme yol olarak homofobik söyleme eklemlenip onu taklit ederek kabul görmeyi bekleyen bir eşcinsel tiplemesi eleştiriliyordu. kısaca, homofobik olmakla itham edilenler eşcinsel arkadaşı olmayan eşcinseller değildi.

başlığı, eşcinsel çevresi, arkadaşı olmayan eşcinseller hakkındaymış gibi algılayıp 'vay efendim bana homofobik mi diyorsunuz' tavrına girmek biraz fazla aceleci olmuş. ilk entryi silen arkadaş ki nicki hatırlıyorum, yazıyı imkanı varsa ve canlandırırsa durum daha iyi anlaşılacaktır.

demem o ki, dövüşmeden oynayın.

halklailiskilerci

eyalet sistemi konusunda kendisiyle aynı fikirde olmadığım için birkaç karşılıklı fikir teatisi içeren mesajlaşmayı tekrar etmek istemediğim bir kelime ile zekamı sorgulayarak bitiren yazar.

ilginçmiş.

sözlük yazarlarının alerjileri

sanırım sadece zenginlere dokunan maddeler... fındık, fıstık bir tarafta polen bir tarafta.; ben hiç polen alerjisi olan yoksul görmedim.

sizlere de ibuprofen efendim, sevgilerle.

edit: eksiyi yemem üzerine kendime 'sağlıkla şaka olmaz' diyor eksiyi verene teessüf etmekten de geri durmuyorum.


cin

belirli yaşın altındaki çocuklara bunlardan bahsedeni 'çocukların zihinsel gelişimini olumsuz etkilemekten' yargılamalı diyeceğim ama bir bizde değil hemen her kültürde benzerleri var olan, muhtemelen insan türünün karanlıktan korkmasından türetilmiş hayali varlıklar.

cin cin cin

edit: gelmedi.

olgun erkeklerden hoşlanan genç erkek

freud'a bağlamazsa ölecek hastalığına yakalanmış yazarların aksine 'aha kır saçlıya baktı, kesin bir baba problemi var' durumu istisnadır efendim. hemen bir psikanaliz yapmalar, çocukluğuna inmeler.... her şeyi de bu kadar bilmeyiverin!
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.