utopya

Durum: 391 - 0 - 0 - 0 - 30.09.2016 16:04

Puan: 6166 - Sözlük Kezbanı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

ütopyadan sevgiler.
  • /
  • 20

naringergedan

bugünki şirin aksesuarları ve şık ayakkabıları ile bütün erkeklerin gözünü ayıramadığı erkeğin ta kendisidir.

hayalperest cafe

koskoca hayalperestte sadece nescafe ve türk kahvesi oluşunun boktanlığı.

neyseki biradan yana olmuşum.

kadın cinayetleri

yozgat'ta 2 gün önce, 5 aylık hamile olan edibe d. şizofren olduğunu iddia edilen(!) eşi tarafından av tüfeği ile öldürüldü.

seks aramıyorum aşk arıyorum diyen aklı karışık insan

iki aşık sex yapamıyor mu?
sex aşkı mı öldürüyor?

(bkz: evlenmeden olmaz)

hayır bence en güzel sex asıl duygusal anlamda bir şeyler hissettiğin insan ile yapınca oluyor.

abi sex yapın manyak mısınız?

evlenmeyen erkeklere gay denmesi

sanki hayata evlenmek ve çocuk sahibi yapmak için gelmişiz ve hayattaki tek gayemiz buymuş gibi.

(bkz: evde kalmak )

(bkz: bana bakmayan erkek gaydir)

(bkz: bana bakmayan kadın lezbiyendir)

ah ah.

kadın cinayetleri

17 yaşındaki kız torununu elle taciz edip, cinsel ilişkiye zorlanayan 67 yaşındaki adama 7.5 yıl hapis cezası verildi.


(bkz: pedofili)
(bkz: diyanet)

susma haykır transseksüeller vardır

bir gün önce, bir iett şoförü akbilinde kadın görünen trans bir erkeği "kadın mısın, erkek mi?" diyerek otobüsten indirmeye çalıştı.


translar hala sözlü, sözsüz her türlü şiddet, tecavüz ve tacize uğruyor.
susma, haykır! transseksüeller vardır!

kadın cinayetleri

konya'da evine zorla girilen kadın tecavüz edilip, 9 yerinden bıçaklanıp boğazı kesilerek öldürüldü.

kadın cinayetleri

istanul küçükçemece'de nurcan aslan ayrılmak istediği erkek arkadaşı tarafından sokak ortasında 10 kurşunla vurularak öldürüldü.

kadın bedeni üzerinden iğrenç küfürler

toplumumuzda kadın zaten başlı başına bir ezik, pasif, ucube gibi kelimeler ile denk düştüğü için bir insana kadın gibisin demen bile küfür etmen için yeterlidir.
ve bunun getirdiği iğrenç küfürler de cabası.
maalesef ne kadar bizler bu ağzımıza yapışmış lafların farkında olsakta, istemsizce söylediğimiz zamanlar oluyor.

*sokmak, sikmek, amına koymak, amcık vsvs.

lezbiyenlerin dildo kullanması

bunu kendi kendime tartıştığımda "sonuçta yapay bir penis hoşuna gidiyor" "biseksüeldir herhalde" gibi herkesin düşündüğünde ilk aklına gelen kanılar oldu kafamda.
açıkçası kendimi eleştirecek olursam ben penis ve penise benzeyen hiçbir şeyden hoşlanmıyor ve onunla ilişkiye girmekte istemiyorum. ama bundan hoşlanan kadınlar da var, işte orasını bilemiyorum.

bana bunun hakkında şöyle bir soru gelmişti "hetero bir erkek sevgilisinden dildo ile sex yapmalarını istiyor ve pasif konumuna geliyor ise sence onun yönelimi nedir?" diye sorduğunda biseksüeldir herhalde demiştim.
oysa o onun heteroseksüel olduğunu ve aktif pasif olmanın ya da içine neyin girdiğinin ya da ne tür yapay maddelerden zevk aldığının yönelimin ile bir ilgisi olmadığını söylemişti.

bilmiyorum bu konu hakkında tartışılmalı bence.
ama şunu biliyoruz ki pornolar sadece erkek zevklerine göre tasarlanmıştır ve "lezbiyen" adı altında erkekler ile grup sex yapmak ya da iki kadının dildo kullanması tamamiyle bir yanıltmadır.
işte bu yüzden lezbiyen kişi, heteroseksüel erkek için bir sex objesidir. çünkü o lezbiyen sandığı şeyi izlediği iki kadın bir erkek pornosundan öğrenmiştir.
ve lanet olsun, öyle bir dünya yok!

benim için 14 şubat

aslında benim için 14 şubatta, yılbaşı da, doğum günleri de hep aynı monotonlukta geçer ve bilhassa sevmem.
belki de bu nefretim eşten dosttan pek bir hayır göremediğimdendir. o gün için yapılan alışverişler, sürprizler, planlar.. kimileri için ise evine gelen çiçekler. vay be!
benim için ise koca bir hiç!

ve hiçbir sevgililer gününde de sevgilim olamadı. belki denk gelmedi bilemiyorum. şahsen flörtün oluyor da ne oluyor? aman. milleti bilemem de bana hayrı yok bu günlerin. özellikle o günleri mutsuz geçiririm.
daha fazla nefret kusmayacağım.

size iyi günler!

ayı sözlük üçüncü anadolu yakası muhabbet zirvesi

ayı sözlük itiraf

yapıp yapıp "ben ne yaptım sana?"lardan, yapıp yapıp "ben ne dedim sana?"lardan o kadar çok sıkıldım ki. dayanamıyorum artık.

eşcinsellerin genellikle terbiyesiz insanlar olması

evet tabi ki de ilk entryde yazarın bahsettiği şey çok rahatsız edici ve çirkin bir şey.
yazarın tepkisine hak veriyorum.
fakat direkt bu cümleyi eleştirecek olursam kişinin yahut kişilerin yönelimini ele alarak ya da bunu ön göstererek eleştirmemek gerekiyor.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

ayı sözlük tiyatro kulübü

çok güzel bir fikir. ki ben de bu sene tiyatro eğitimi almaya başladım. gerçekleşir ise katılmak isterim.

şeker abla ile lgbti soru cevap ve tavsiye köşesi

merhaba şeker abla,

az önce itiraf başlığı altında da yakın zamandan beri yaşadığım bu sorunu dile getirdim.
şöyledir ki;
"tabi ki her bulunduğumuz ortamdaki insanlar cinsel yönelimimizi bilmek zorunda değil ve söylememiz de gerek değil ama bunu saklamak, bilecekler korkusu vb kaygılar yaşamakta çok moral bozucu gerçekten.
insan kendini "gizli" hissederken özgür olma duygusunu da kaybediyor.
kendimi hiç özgür hissetmiyorum."

ve bu benim gerçekten motivasyonumu düşürüyor. şuan bulunduğum öğrenim hayatımda yani okulumda da zaten onların o cinsiyetçi konuşmalarına, cahilliğine, faşistliklerine susarken, susmak zorunda kalırken. (çünkü ne kadar konuşsan da anlamıyorlar) bir yandan da bilecekler korkusu. çünkü içleri kötülükten başka bir şey olmayan insanlar. tek işleri başkalarının hayatını eleştirmek ve aşağılamak. ki bir kaç böyle insan da dedikodumu yapıyor ve onlarla aynı ortamda bulunmak zorundayım. duymamazlığa, bilmemezliğe geliyorum ama benim hakkımda konuştuklarını her öğrendiğimde o günümün içine ediliyor. kendimi duvarların arasında sıkışmış gibi hissediyorum. özgür değilim. ve kimse benimle aynı hayat bakış açısına sahip değil ve yalnızım. şahsen yaştan da olsa gerek bu cahillik ve daha oturmamış düşünceler. ama gerçekten zor. mutlu değilim.
ve size de ne yapabilirim diye sormak istiyorum. ya da ne iyi gelir. dışarı çıktığımda mutluyum çünkü beni anlayan insanların olduğunu biliyorum. ama oraya gittiğimde böyle değil. evet hepimizin yaşadığı ve hala yaşıyor olduğu durumlar bunlar.
peki ne yapmalı?

ayı sözlük itiraf

tabi ki her bulunduğumuz ortamdaki insanlar cinsel yönelimimizi bilmek zorunda değil ve söylememiz de gerek değil ama bunu saklamak, bilecekler korkusu vb kaygılar yaşamakta çok moral bozucu gerçekten.
insan kendini "gizli" hissederken özgür olma duygusunu da kaybediyor.
kendimi hiç özgür hissetmiyorum.

homofobik ve transfobik psikologlar için yapılması gerekenler

lgbti destekçisi psikologlar olduğu gibi maalesef homofobik ve transfobik olanları da mevcut. ve bir aile çocuğunda eşcinsellik ya da ona göre "anormal" gelen şeyler farkettiği gibi bir psikoloğa götürmek isteyebilir. ailenin gözünde psikolog "en doğrusunu bilen" "iyileştiri" bir araç (araç demek ne kadar doğrudur) olarak gözüktüğü için ne dese haklıdır ve ağzından çıkan her şey onları etkiler. *şahsen psikolog lgbti destekçisi ise ve "bunlar çok normal şeyler, evet olabilir" gibi şeyler söylediğinde de onun kötü bir psikolog olduğunu öne sürebilir ve sinirlenebilir de.*
bu yüzden eğer bir aile homofobik bir psikoloğa denk gelir ve kafalarındaki "anormallik" psikolog tarafından da doğrulanır ise işte o zaman o dehşet süreç başlıyor demektir.

bu süreç çocuğun psikolojisini darmadağın ederken bir yandan da cinsellikten o kadar soğutacaktır.
hemcinsine karşı duygular beslemek "yanlış" olarak empoze edilirken öte yandan karşı cinsle beraber olması için zorlamak çocuğun duygusal ve cinsel hayatının içine sıçacak ve yok edecektir. halbuki kendini farketmesinde engel olunmasa ve içinden ne geliyor ise o şekilde devam etse onun hayatında hiçbir sorun olmayacaktı. bir çok homofobik kişinin kullandığı şu "psikoloğa gidince düzeliyor" denilen şeyin gerçeği o kişinin psikolojisinin içine sıçılması demek oluyor. kişiyi özünden koparıp başka biri yapmaya çalışmak ne kadar yapıldığı zannedilse de kişiyi ağır bir depresyona yol açıyor.

bir de kendimden örnek vereyim.
bundan yaklaşık bir sene önce sanırım, bir kadın psikoloğa gittim. o dönem bir ilişkim vardı. acaba ne sordu da ya da neyden konuşuyorduk hatırlamıyorum ama ben bir kadın ile birlikte olduğumu ve eşcinsel olduğumu söyledim.
o da bana bakire olup olmadığımı sordu. ben de hiçbir erkek ile birlikte olmadığımı söyleyince "o zaman nasıl bileceksin erkeklerden hoşlanmadığını?" ve sex yapmadan bilemeyeceğimi söyledi. o gün onun konuşmaları ile geçti ve ben bir şeyler diyemeden zaten seans süresi bitti, çıktım ve bir daha gitmedim. aslında şu ara tekrar gidip ağzının cevabını bir güzel veresim var ama.
homofobik psikoloğun sorularına ve dediklerine karşı şu soruları sormak gerekiyor bence. bir gün tekrar gitme çılgınlığını yaparsam soracağım en azından.

karşı cinse karşı ilk ne zaman bir şeyler hissetiniz?
karşı cinsten hoşlandığınızı sex yaptıktan sonra mı anladınız?
sex yapmadan cinsel yönelimimizi bilemez miyiz?
siz hiç hemcinsiniz ile sex yaptınız mı? belki hemcinsinizden de hoşlanıyorsunuzdur?
bakire ölenler sizce aseksüel mi?
illa sex mi yapalım diyorsunuz?
sex, sex, sex!
ay kafayı yedim.




cinsiyetçiliğin getirdiği saçma sapan klişe sorularla yola çıkarak cinsel yönelim ya da kimlik konusunda şüphede bulunmakta ayrı bir trajikomiktir.
bu kalıplaşmış şeyler yani oyuncak, renk, giyim tarzı vs şeylerle yola çıkarak asla yönelim, kimlik hakkında bir kanıya varamazsınız. ki bu tarz kalıplaşmış şeyleri yaratan da toplumdur. yani asılında böyle bir şey yoktur.
(bkz: kız oyuncakları)
(bkz: erkek oyuncakları)
(bkz: pembe renginin kadın cinsiyetini temsil etmesi)
(bkz: mavi renginin erkek cinsiyetini temsil etmesi)
  • /
  • 20
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 391

imam hatip

*öncelikle bunlar benim şahsi fikirlerim.


bir katil, katil olarak doğmaz. bir tecavüzcü, sapık olarak doğmaz. yetiştirilme tarzı, aile ve kültürden kaynaklanır. sen bu çocuğa dinen doğru şeyleri öğretiyorsun. *nereye bağladığımı anlayacaksınız* bu çocuk büyüyünce dindar olmayan insanlara karşı bakış açısı değişecek, açık kadına farklı bakacak. zaten çocukluğumuzda gittiğimiz kuran kurslarında bile öyle gerice laflar duyuyoruz ki. en azından ben duydum. yok efendim okumayalım ahirette lise diploması mı vericez, yok efendim kadınlar açık gezmemeli orasını burası açmamalı, yok efendim müzik dinlemek günah, resim çizerken göz çizmek günah biz allah'a şirk koşmuş oluyormuşuz bilmem ne.
kesinlikle doğru bulmuyorum. o yaştaki bir çocuk imam hatibe gitmemeli. he lise çağında gitsin eyvallah. 15-16 yaşına gelmiş az çok bir şeylerin bilincinde ve kendi iradesi ile gidecek. ama sen çocuğa niçin baskı yapıyorsun, yaptırıyorsun. sen sırf çocuğa bunu yapıyorsun diye ileride isyan edebilir ve o çok sevmediğin ateistlerin yerinde olabilir. bırakın çocuklarınız kendi görüşlerini, inançlarını kendi seçsin kendi karar versin. onlar sizin çocuklarınız siz onları seçemezsiniz size bir hediye paketi olarak gelmezler. sizin yaptığınız baskılardan ve öğrettiğiniz saçma sapan doğrulardan dolayı o çocuk ileride çok tehlikeli bir insan haline gelebilir. buna çok basit bir örnek. açık kadınları iyi kadın olarak görmez çünkü zamanında iyi kadın kapalı kadındır, müslüman kadındır. bir yabancıya veyahut müslüman olmayan bir kadına tecavüz edebilir çünkü bunu doğru bulur, çünkü o kadın kötü kadındır onun için. ve kötü kadına bir şey yapmak doğru gelir.
bu nesil geri kafalı bir nesil olacak eğer bu şekilde devam ederse. tek doğruları din üzerinden olacak. nasıl şuan çoğu müslüman insana insan diye bakmıyor, kişiliği ile değil de dini ile bakıyorsa ileride o çocuk da öyle yapacak.
örneğin küçük kuzenim kapanmak istediğini söylüyor ve 10 yaşında daha. neden kapanmak istediğini sorduğumda bir cevap alamıyorum zaten. ama o çocuğun beynine onu doğru olarak lanse etmişler. açık giymenin kötü olduğunu ve "kötü kadın" rolünde olduğunu sanıyor. dinlere, her dindar insana gerçekten sonsuz saygım vardır ama bu yaşta bir çocuğa hayatında neyin doğru neyin yanlış olduğunun söylenmesini doğru bulmuyorum.

1 milyon verseler sevgilini başkasının yatağına gönderir misin

o bir milyonu yüzünde parçalarım.

açık ilişkiymiş, yok fuck buddymiş bilmem neymiş. bana ne kadar da uzak şeyler. dünyaları verseler sevdiğim insanı satmam. o ne öyle cidden. paraya satıyorsun sevgilini. aman aman..

ayı sözlük itiraf

birilerine derdimi anlatmak hoşuma gitmiyor. bana kalırsa bu seni rahatlatmak yerine yükünü daha da ağırlaştırıyor. bir tek ben kendi sıkıntılarım ile baş başa kalıp bunlara çözüm bulabilirim. birilerinin verdiği teselli beni teselli etmiyor.

lgbti temalı kitaplar

sarılarak uyumak

bir tarafını dönüp yattığında birinin sana arkandan sarılması. buna kaşık pozisyonu deniyordu sanırım. o şekilde uyumayı her zaman çok sevmişimdir. huzur ve güven vericidir.

didem madak

en sevdiğim şiirlerden biri de didem madağın "mutsuza kim bakacak?" şiiri.


iki sigaram kaldı bu gece için maviş anne
iki muhabbet kuşum.
iki kendim varmış maviş anne
biri benmişim, biri mutsuz
ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak?
dünyaya bile bir dünya anne lazım.
biri sen ol maviş anne, biri ben.
dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da
birlikte gidelim maviş anne
bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt,
şefkate söyle o da gelsin.
özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun
bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür
temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası...
hepsi, hepsi ninniyle büyür.
bilir misin maviş anne?
ben çekildiğim her fotoğrafta
defolu bir kelebek gibi çıkarım.

mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı
kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı
sanırım ben assolist oldum maviş anne
şimdi mutluyum
geçmişini mi yok ettin kızım diye soran
bir babadan kurtuluşumu kutluyorum
babama söyle, o gelmesin maviş anne
birileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla,
bir kırmızı battaniye,
onlara bir mutluluk çadırı yolla
sonra belki, ben de gelirim

kuşlarımı da bırakayım gitsinler
dışarıda ölürler mi sence
postacı mektup bile getirmezse onlardan
ben bir anne gibi ağlarım sonra
bırakmayayım, gitmesinler bari maviş anne
ölürler yazık dışarıda!
onlar birer yıldız olursa
biri mavi, biri yeşil
ben onlara bakarım maviş anne.

kalbimi de büyüttüm sonunda
artık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa
kirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara
öyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın.
kalbim sanırım büyüyünce
sokaklarda ağlayan biri olacak
rezillik yani maviş anne!
kalbim komik kaçacak
kaçmaması için sen en iyisi kalbime de
benim serüvenimden bir yer ayırt
aman, mutsuz bir yer olmasın!

iki sigaram kaldı bu gece için
yüzyıl yetecek çocukluğum,
iki muhabbet kuşum,
biraz da ateşim var.
dua ediyorum ateşe
vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece
dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne
aman umutsuz bir yer olmasın!

iki kendim varmış maviş anne
biri benmişim biri mutsuz
ben ölürsem maviş anne, mutsuz için
dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.

ben ölürsem mutsuza iyi bak!

homofobik ve transfobik psikologlar için yapılması gerekenler

lgbti destekçisi psikologlar olduğu gibi maalesef homofobik ve transfobik olanları da mevcut. ve bir aile çocuğunda eşcinsellik ya da ona göre "anormal" gelen şeyler farkettiği gibi bir psikoloğa götürmek isteyebilir. ailenin gözünde psikolog "en doğrusunu bilen" "iyileştiri" bir araç (araç demek ne kadar doğrudur) olarak gözüktüğü için ne dese haklıdır ve ağzından çıkan her şey onları etkiler. *şahsen psikolog lgbti destekçisi ise ve "bunlar çok normal şeyler, evet olabilir" gibi şeyler söylediğinde de onun kötü bir psikolog olduğunu öne sürebilir ve sinirlenebilir de.*
bu yüzden eğer bir aile homofobik bir psikoloğa denk gelir ve kafalarındaki "anormallik" psikolog tarafından da doğrulanır ise işte o zaman o dehşet süreç başlıyor demektir.

bu süreç çocuğun psikolojisini darmadağın ederken bir yandan da cinsellikten o kadar soğutacaktır.
hemcinsine karşı duygular beslemek "yanlış" olarak empoze edilirken öte yandan karşı cinsle beraber olması için zorlamak çocuğun duygusal ve cinsel hayatının içine sıçacak ve yok edecektir. halbuki kendini farketmesinde engel olunmasa ve içinden ne geliyor ise o şekilde devam etse onun hayatında hiçbir sorun olmayacaktı. bir çok homofobik kişinin kullandığı şu "psikoloğa gidince düzeliyor" denilen şeyin gerçeği o kişinin psikolojisinin içine sıçılması demek oluyor. kişiyi özünden koparıp başka biri yapmaya çalışmak ne kadar yapıldığı zannedilse de kişiyi ağır bir depresyona yol açıyor.

bir de kendimden örnek vereyim.
bundan yaklaşık bir sene önce sanırım, bir kadın psikoloğa gittim. o dönem bir ilişkim vardı. acaba ne sordu da ya da neyden konuşuyorduk hatırlamıyorum ama ben bir kadın ile birlikte olduğumu ve eşcinsel olduğumu söyledim.
o da bana bakire olup olmadığımı sordu. ben de hiçbir erkek ile birlikte olmadığımı söyleyince "o zaman nasıl bileceksin erkeklerden hoşlanmadığını?" ve sex yapmadan bilemeyeceğimi söyledi. o gün onun konuşmaları ile geçti ve ben bir şeyler diyemeden zaten seans süresi bitti, çıktım ve bir daha gitmedim. aslında şu ara tekrar gidip ağzının cevabını bir güzel veresim var ama.
homofobik psikoloğun sorularına ve dediklerine karşı şu soruları sormak gerekiyor bence. bir gün tekrar gitme çılgınlığını yaparsam soracağım en azından.

karşı cinse karşı ilk ne zaman bir şeyler hissetiniz?
karşı cinsten hoşlandığınızı sex yaptıktan sonra mı anladınız?
sex yapmadan cinsel yönelimimizi bilemez miyiz?
siz hiç hemcinsiniz ile sex yaptınız mı? belki hemcinsinizden de hoşlanıyorsunuzdur?
bakire ölenler sizce aseksüel mi?
illa sex mi yapalım diyorsunuz?
sex, sex, sex!
ay kafayı yedim.




cinsiyetçiliğin getirdiği saçma sapan klişe sorularla yola çıkarak cinsel yönelim ya da kimlik konusunda şüphede bulunmakta ayrı bir trajikomiktir.
bu kalıplaşmış şeyler yani oyuncak, renk, giyim tarzı vs şeylerle yola çıkarak asla yönelim, kimlik hakkında bir kanıya varamazsınız. ki bu tarz kalıplaşmış şeyleri yaratan da toplumdur. yani asılında böyle bir şey yoktur.
(bkz: kız oyuncakları)
(bkz: erkek oyuncakları)
(bkz: pembe renginin kadın cinsiyetini temsil etmesi)
(bkz: mavi renginin erkek cinsiyetini temsil etmesi)

eşcinsel olacağına uyuşturucu kullanmak

merhaba.
ben bir lgbt bireyiyim. çevremdeki herkes bunu bilmiyor. sosyal ortamda tanıştığım insanlar dışında. bu okul olsun, oturduğum semt, aile, akraba. zaten söylemeyi de düşünmüyorum bu işin sonu büyük ihtimalle aileden reddedilme gibi bir şey olacak. her neyse. çok yakınım diyebileceğim iki insan var. artık saklamanın bir manası olmadığını ve rahat rahat konuşabilmek adına ikisine de açıkladım. biri çok fazla tepki vermedi ne kadar konuşup dursa da, diğeri bir şaşırdı garip garip tepkiler verdi, konuşmadı benimle, hiçbir şey demeden evden gitti felan. aslında burada sorulması gereken bir soru da "en yakın arkadaşın olduğuna emin misin". işte daha sonra hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ettik. en son bu muhabbetlere girdik. o sırada da sevgililer günü işte sevgilime hediye bakıyorum. bana alma ne gerek var bir kız için yaptığın şeylere bak gibi saçma sapan cümleler kuruyor. daha sonra bana "nereye kadar gidebileceğini düşünüyorsun" "nasıl evleneceksin" "kendini kandırıyosun" demeye başladı. bu arada ben uyuşturucuya çok karşı bir insanım. hiçbir şekilde kabul edemem ve sinirlenirim konusu açıldığında dahi. bana "eşcinsel olacağıma uyuşturucu kullanırım daha iyi" dedi. şimdi insan edilen lafa mı alınsın, bunu yakın arkadaşından duyduğu için mi alınsın. o cümleyi ondan duymak bana hayatımdaki en ağır kalp kırıklığını yaşattı zaten. kaldım böyle bir yandan sinir bir yandan üzüntü. başladık laf dalaşına girmeye. ne yaptım ne ettim unutamadım bu cümleyi. belki başkası dese beyinsiz deyip geçicem, veyahut umursamıcam. ama düşünün ki bu sizin en yakınım dediğiniz insan ve bunu duymak.. gerçekten hayatımın en ağır kalp kırıklığı idi.

ayı sözlük ikinci anadolu yakası muhabbet zirvesi

çok iyi insanlar tanıdım. iyi ki gelmişim.
sohbet desen zaman olsa hala otururduk herhalde.

sözlüğün güzel yazarlarına selamlar!

toplumumuzda kadının yeri

biyolojik olarak iki cinsiyet vardır dünyada. biri kadın biri ise erkek. fakat toplulumuzda kadının yeri ikidir. ya kızdır ya da kadın. bu dinden sebepte değil. dindar olmayan bir çok insan da böyledir. "kadın" dediğinde karşılık verirler kadın olduğunu nereden biliyorsun diye. komiktir bu oysaki. hele ki bu lafı bir kadından duyuyorsanız. bir güldürür bir de incitir bu söz. kadının kendine olan saygısını yitirmesini gözler önüne serer. oysa erkek erkektir değil mi? kişiliği güzel olana adam deriz. biz ise bizi bir yaşımıza kadar koruyan bir zarı namus edinmişiz. ne ağzımızdan çıkan iki lafın bir önemi var ne de kişiliğimiz. şu iki bacağımızın arasındaki şey gösteriyor nasıl bir insan olduğumuzu. bu toplumda iki cinsiyet için de bu yargı sürülse amenna. kendi kuralları, görüşleridir derim ne kadar ne kadar hak vermesem de. ama burada tek bir cinsiyet için bu öne sürülüyor ve burada bir eşitsizlik var ise burada hiçbir kadının, hiçbir erkeğin susma hakkı yok. bir erkek bunu övünerek anlatır iken ben fahişe damgası yiyorum. ben sevdiğim, arzuladığım insan ya da insanlar ile seviştiğimde fahişe oluyorum. bir söz var ya, kadın ile erkek sevişmiş. kadına fahişe demişler erkeğe milli. işte bu kadar acıdır bu gerçek. bu kadının değerini gösterir. yok mudur bizim cinsel arzularımız? sevişemez, seks yapamaz mıyız? hele de bundan sözüm ona çok iğrendiğini söyleyen "aseksüel" sıfatı altında gezen kadınlar yok mu. gülünç.. bir hediye paketi gibi saklıyoruz kendimizi. "helalimiz"i bekliyoruz. öyledir ya, seks yapmak için bir imza lazım. öyle ya, seks yapmamız için bir insanın himayesi altında olmamız lazım. biz kendi kanımızdan bile utanır iken ne haddimizedir seks yapmak(!) sen kirli dediğin, iğrendiğin, dalga geçtiğin o kandan geldin. eğer benim kanım kirli ise sen de kirlisin. heteroseksüel cinsel ilişkide pasif olan taraf olduğundan herhalde bu baskılar. evet sadece buna bakıyor. sana bir şeyler yapan benim ve her konuda üstünüm. bu psikoloji ister istemez yerleşmiştir cinsiyetçi erkeğin kafasına. kadın seni doğuruyor ama hala sürüyor şu erkekten gelme lafı. hani bayanız ya biz. hanımefendiyiz ya biz. saçmalık. sen benden çıkıyorsun. ben doğuruyorum seni. benim kanımdan besleniyorsun. ben mi senden yaratılmışım? yapmayın. güldürmeyin bizi. ben sokakta prezervatif buluyorum. siz hiç sokağın ortasında kanlı bir ped gördünüz mü? ya da kaç kere gördünüz. çantamızdan çıkarıp tuvalete gidene kadar oramıza buramıza sıkıştırıp utandığımız, en doğal şeyimiz olan şeyi saklar iken erkek prezervatifini sokağa fırlatabiliyor, bu yüzü bulabiliyor. farkında olmadığımız küçük şeyler bile belli ediyor aslında ne kadar büyük bir ayrım içerisinde olduğumuzu.

sokakta kendi kendine şarkı söylemek

sıkça yaptığım bir şeydi. fakat bir süreden sonra kendime yeter dedim. dışarıdan biri olarak bakınca aptalmış gibi gözükse de bunu yapan insanın mutluluğu onu umursamamaya yetiyor.

homofobik birine aşık olmak

kimilerimizin başına gelmiştir belki. açıkçası ben hoşlanma sürecini yaşadım fakat gerçekten olmuyordu. her gün anlattığı şu erkek bu erkek muhabbetlerinden gına geliyordu. kendi yönelimini de söyleyemiyorsun. homofobik olmasa en azından bunu saklamazsın ama ne onu ne bunu söyleyebiliyorsun. zor gerçekten.

aman ben ne hetero ne de homofobik birine aşık olayım. uğraşamam sizinle.

müslüman olmayıp dini bayramları iple çeken insan

müslüman olmayıp oruç tutmak

eğer gerçekten bir aç insanın halinden anlamak istiyorsanız evet mantıklı olabilir fakat susuz kalmayı saymıyorum. o kadar saat susuzluk ki eğer gününüz yoğun geçiyor ise pek de sağlıklı olacağını sanmıyorum ama evet o kadar saat susuz da kalıyor insanlar. ve oruç tutmanın organlar açısından iyi geldiğini duymuştum. eğer gerçek ise bu sebepten dolayı da tutanlar vardır elbet.
Henüz takip ettiği biri yok.