geçen yıl human rights campaign'de yaptığı konuşmayla duygulandıran ve beni kendine aşık eden oyuncudur.
konuşma metni:
"bu konferansın açılış konuşmasında bulunmak büyük bir onur ve aynı zamanda benim için biraz tuhaf. çalışmalarını çok takdir ettiğim bir kurum sayesinde burada, bu salondayım ve etrafım, hayatlarını başkalarının hayatlarını iyileştirmeye adamış insanlarla çevrili. bazılarınız genç insanları eğitiyor, bazılarınız onlara iyileşme ve kendi seslerini bulma yolunda yardım eli uzatıyor. bazılarınız dinliyor, bazılarınız harekete geçiyor. bazılarınız ise yine onlar gibi genç insanlarsınız ve bu benim gibi genç birinin sizlere konuşmasını daha da garip kılıyor.
garip çünkü bugün burada bir oyuncu olarak, bazı açılardan hepimize yıkıcı normlar yükleyen bir sektörü temsilen bulunuyorum; sadece gençlere de değil, herkese. güzellik, iyi bir yaşam, başarı normları; itiraf etmekten nefret etsem de bunlar, beni de etkilemiş olan normlar.
kafanızda; size nasıl davranmanız, nasıl giyinmeniz ve nasıl olmanız gerektiğini söyleyen ve sahip olduğunuzun bile farkında olmadığınız köklenmiş fikirler vardır. ben hep bir adım geriden bakmayı, hakikatli olmayı ve kalbimin sesini dinlemeyi denedim ama bu bazen çok zor olabiliyor. fakat işte tam da bu yüzden buradayım, bu salonda hepiniz, hepimiz bir arada, tek bir kişinin yapabileceğinden çok daha fazla şey yapabiliriz ve umarım bu his bana olduğu kadar size de cesaret veriyordur. umarım önümüzdeki günlerde katılacağınız atölyeler size güç katar çünkü tahmin ediyorum ki bazı günler, patronunuzun fark etmediği ya da umursamadığı kadar mesai yaparak, başarabileceğine inandığınız bir çocuğa yardım ediyorsunuz.
kimi zaman tamamen yalnız, zayıf ve aciz hissedersiniz ve biliyorum ki bu salonda her gün okula gidip sebepsiz yere boktan davranışlara maruz kalan insanlar var. ya da eve gidip ailenize kendinizle ilgili tüm gerçeği söyleyemeyeceğinizi hissedersiniz ve kendinizi o ya da bu kalıba sokmaya çalışırken gelecekten, üniversite ya da iş hayatından ve hatta can güvenliğinizden bile endişe duyarsınız ve o halde hayatınıza yön vermeye çalışırsınız. gelecekte sizi nelerin beklediğini düşünürsünüz ve bu sizi her gün biraz daha boğar ve zehirler. acı verir ve en nihayetinde size yapılmış büyük bir haksızlıktır ve bu yüzden kimi zaman aslında önemsiz olan bir şey bile sizi çileden çıkartabilir.
elimden geldiğinde dedikodu haberleri okumamaya çalışırım ama geçen gün bir web sitesi benim spora giderken eşofmanlı bir fotoğrafımı yayınlamış ve altına neden bu minyon güzellik bir adam gibi giyinmekte bu kadar ısrarcı? diye yazmış. çünkü rahat etmek hoşuma gidiyor!
erkeklik ve kadınlığa dair içimize işlenmiş basmakalıp fikirler var ve hepimizin nasıl davranması, giyinmesi ve konuşması gerektiğini belirliyorlar ve bunun aslında kimseye bir faydası da yok. bu sözde normlara karşı gelen herkes ise iğneleyici sözlere maruz kalıyor ve lgbt bireyler bu durumu çok iyi biliyorlar. neyse ki her yanımızda cesaret var: futbol yıldızı michael sam, oyuncu laverne cox, müzisyen tegan and sara, ya da açılmaya karar veren çocuklarını destekleyen aileler.
bu salonda olmak bana ilham veriyor çünkü hepiniz burada aynı nedenle bulunuyorsunuz. buradasınız çünkü birbirimize daha az korkunç davranmak için çabaladığımızda dünyanın daha iyi bir yer olacağı gerçeğini içinizde hissediyorsunuz. eğer birbirimizin farklılıklarına saldırmayı bırakıp birbirimizdeki güzellikleri görmeye ki bu zor değil, sadece beş dakika ayırırsak; çok daha kolay ve iyi bir yaşama sahip oluruz ve daha da önemlisi insanların hayatları kurtulur.
ama biliyorum, bu bazen çok zor olabiliyor. çünkü birini sevmek önce kendinizi sevmek ve kendinizi kabul etmekle başlıyor ve çoğunuzun bununla ilgili sıkıntılar yaşadığını biliyorum. ama emin olun, ben sizin gücünüzü ve desteğinizi hiç bilemeyeceğiniz kadar çok hissettim.
ben bugün buradayım çünkü eşcinselim.
buradayım çünkü belki bir fark yaratabilirim. başkalarının daha kolay ve daha umut dolu bir hayat sürmesini, haddim olmayarak kişisel bir zorunluluk ve toplumsal bir görev olarak görüyorum.
ayrıca biraz bencilliğimden de buradayım çünkü saklanmaktan ve sürekli üstü kapalı yalanlar söylemekten yoruldum. yıllarca açılmaktan korktum, acı çektim. ruhum, akıl sağlığım ve ilişkilerim zarar gördü ve bugün hepinizin karşısında, o acının diğer tarafında duruyorum.
gencim, evet, ama öğrendim ki aşk ve onun güzelliği, mutluluğu ve hatta acısı bile; bir insanın diğerine verebileceği ve ondan alabileceği en büyük hediyedir. aşkı tümüyle, eşit olarak, utanç duymadan ve ödün vermeden yaşamayı hak ediyoruz.
dışarıda zorba tavırlara, dışlanmalara ya da sadece kendileri oldukları için kötü davranışlara maruz kalan ve acı çeken çok fazla çocuk var. okullarını bırakan, taciz edilen, evsiz bırakılan ve intihar eden çocuklar var. bunu değiştirebilirsiniz ve değiştiriyorsunuz da. bunu benden duymaya hiçbir zaman ihtiyacınız olmadı ve işte durum bu yüzden biraz garip.
son beş dakikadır lafı uzatıp getirmek istediğim yer şurası: teşekkür ederim. bana ilham verdiğiniz için teşekkür ederim. bana umut verdiğiniz için teşekkür ederim ve lütfen benim gibi insanlar için dünyayı değiştirmeye devam edin. sevgililer gününüz kutlu olsun. sizi seviyorum."
kaynak: ekşi sözlük
iki üç yıl önce band hero'daki a million ways şarkısıyla keşfettiğim amerikalı alternatif rock grubu. the black keys'den sonra en sevdiğim ikinci gruptur. ok go, oh no, of the blue color of the sky, hungry ghosts adlarında dört tane albümleri var. eğlenceli şarkıları ve çok yaratıcı klipleriyle ön plana çıkıyorlar.
farklı insanları, farklı coğrafyaları barındıran; kaosu, karmaşası, zorlukları eksik olmayan değişik bir ülke. tüm bunlara bakınca başta korkutucu görünse de kişiyi besleyen bir yapısı var aslında. atıyorum iskandinav ülkelerinden birinde doğmuş olsam sessiz sakin, huzurlu bir hayatım olur, keyfime bakardım. bununla birlikte farklı düşünmeyi öğrenemez, çok yönlü bir insan olamazdım. yani türkiye'de huzur denilen şeyi pek bulamasak da yaşam tecrübemiz biraz daha geniş oluyor sanki. e bu da olumlu bir şey benim açımdan.*
kavga çıksa koşa koşa izlemeye gidecek insanımız tarafından sebepsizce onaylanmayan çift. başlıktaki sevişme mübalağ tabi en fazla oynaşıyorlardır. ne zararları var anlamadım ben açıkçası.
müslüman olmaktan değil de müslüman olan diğerlerinden utanmak şeklinde daha doğru ifade edilebilecek durum. bir insan kendi seçip yaşadığı dinden utanmaz, utanıyorsa kalben o dinden değildir zaten.*
hazırlık bölümü olarak nitelendirebileceğimiz bir bölümdü. muhtemelen altıncı bölüm de böyle olacak, bu sefer king's landing, dorne ve braavos'a yönelecek hikaye.
stone men'in saldırısını görmek sevindirdi.
--- kitap spoiler ---
gönül isterdi ki aegon targaryen'ı, jon connington'ı görelim bu sahnede mormont yerine. sağlık olsun, bu da güzel.
--- kitap spoiler ---
ursula kroeber le guin'in the dispossessed romanında anarşiyi temsil eden ütopyadır. zıttı dünyası urras'tır.
urras'tan selamladığım yeni yazardır ayrıca, hoşgelmiş.
istatistikler bölümünden ulaşılan top 20 listesidir. daha önce okumadığıma pişman olduğum entryler barındırıyor. gülmekten gözümden yaş geldi bazılarında. yeni yazarlara duyurulur.
dc sinema evreninin yeni hedefi olan inanılmaz eğlenceli çizgi roman serisidir. amanda waller tarafından yürütülen ve hükümetin gizli bir kolu olan a.r.g.u.s.'un hapse düşmüş villainlara ikinci bir şans vererek büyük tehditleri ortadan kaldırmak için task force x'i, yani suicide squad'ı, kurmasını ve ardından gelişen olayları anlatır. amanda waller hapisten çıkardığı villainların omurgasına bir bomba yerleştirir, böylelikleri itaatsizlik yapamazlar. bir nevi hero konumuna geçmiş olurlar yani. villain kadrosu zaman zaman değişse de yeni suicide squad kadrosunda deadshot ve harley quinn mutlaka oluyor. zaten filmde de başrolü kapmışlar.
filmi 2016'da, batman v superman: dawn of justice'ten dört ay sonra vizyona girecek. açıkçası fail cast seçimlerinden dolayı dawn of justice beklentimi düşük tutuyorum. ama suicide squad jared leto, will smith ve margot robbie üçlemesiyle baya heyecanlandırıyor insanı.
suicide squad ekibi hakkında biraz daha bilgi sahibi olmak isterseniz batman: assault on arkham adlı animasyon filmini izleyebilirsiniz. batman'den çok suicide squad filmi sayılır zaten.
ilk göz ağrım olan sevimli mi sevimli forum. kendinizi keşfeden taze bir ibne iseniz apollo abinizden azar işitip naramsin aplanızdan kucak dolusu kokulu öpücük alabilirsiniz. ya da tam tersi.
en kısa zamanda geri döneceğim forumdur.
bir kere çay içmek kendi başına yapıldığında bile huzurlu ve oldukça keyifli bir eylem. bahane olarak kullanmaya gerek yok bence. başka biriyle içildiğinde çok daha zevkli zaten.
hatalı bir gözlem. ben ldp'liyim mesela. barajı kaldıracağını güvenerek verdim oyumu hdp'ye, pişman da değilim. sığ bir yorum olacak ama akp'ye koyduk mu? koyduk.
şu saatten sonra tek istediğim şey barış ve akan kanın durması. eminim hdp'ye oy veren diğer insanların istediği de bu. türkiye intikam döngüsünü kırarsa iyi yerlere gelecektir, artık umutla bakıyorum buna.
bugün yürüyüşe başlayayım dedim, gittim bir yürüyüş parkuruna yürümeye başladım emekli amcalar gibi. emekli amca demişken üç-dört tur attıktan sonra eşofmanlı bir amca jet hızıyla yürüyerek yanımdan geçti. ben de gaza geldim tabi, kaç yaşında amca bana parkurun tozunu attırıyor. hızlandım, deli gibi yürümeye başladım ve sonunda yetiştim amcaya. bi yan gözle baktı bana ve "hmpf"* efektiyle bastı yine gaza. iyice dellendim bu sefer, ride the lightning'i açarak yürüyüş atletine bağladım hemen. evet amcayı geçtim baya fakat vücudumu hissetmiyorum sözlük.
özet: spordan nefret ediyorum.
kendine ve diğerlerine nefret kusmaktan mütevellit sevmenin ve sevilmenin, saf ve karmaşık duyguların, özlemenin ve özlenmenin tadına bakamamış trajik insanların olmadığını iddaa ettiği duygu.
iki gey bi taksiciyle yattı diye (ki yatabilir kimseyi ilgilendirmiyor bu) (rastgele cinsel ilişkiye giren heteroseksüellerin aşkında bir sıkıntı yok ama değil mi?) koskoca aşk kavramını sikiş sokuşa indirgeyebilen çirkin zihniyetleri gösteren başlık ayrıca. uzaktan bakıp ağlayarak otuz bir çekmeye devam edin neden kimse beni sevmiyor diye. biz de yorulmalayım siz de.
henüz gerçekleşen sevindirici olay. obama şu tweeti attı ardından:
"today is a big step in our march toward equality. gay and lesbian couples now have the right to marry, just like anyone else. #lovewins"
öyle bir şey yoktur. ortada bir çatışma da yoktur. hdp'nin varlığını kabullenememiş insanların demokratik hakkını kullanan insanlara hakaret etmesi ve ülkenin %13'ünü terörist ilan etmesi vardır. varsın etsinler. nefret etmek kolay iş.
öyle bir şey yoktur. ortada bir çatışma da yoktur. hdp'nin varlığını kabullenememiş insanların demokratik hakkını kullanan insanlara hakaret etmesi ve ülkenin %13'ünü terörist ilan etmesi vardır. varsın etsinler. nefret etmek kolay iş.
zorlama edebiyatçılar yüzünden çaya olan sevgimi dile getiremiyorum. valla fantastik edebiyat dışında edebiyat kültürüm çok yoktur, twitter'da cemal süreya rt'lemiyorum, zeki demirkubuz izlemiyorum. ama çayın yeri çok ayrı bende ya. şu an yazdığım bu girdiyi eksilemek istiyorum mesela, bu zihniyeti yaratana lanet olsun. *
gözüm bir entry'yi okumadan önce entry'nin sağ alt köşesine kayıyor, buna göre okuyup okumayacağıma karar veriyorum ve zaman kaybını engellemiş oluyorum.