cartman2

Durum: 189 - 0 - 0 - 0 - 10.11.2022 01:00

Puan: 2354 - Sözlük Kezbanı

9 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 10

feminen

odun gibi durmayan, incelir gibi hareket eden, şımaran kişilere yakıştırılan bir sıfat. efemine de derler.

aslında kadınsı demek sözcük anlamı olarak. neyin kime göre "kadınsı" sayıldığı ölçüsü kimi yerde, kimi durumda belirgin değildir.
neyin kadınsı neyin erkeksi diye yaftalandığı değişken bir şey.

kendimi olduğum gibi görmeye odaklı normal bir insan olduğum için çoğu zaman yeteri kadar erkeksi davranmadığımı gözden kaçırıyorum. toplumu oluşturan insanlar diye andığım kişilerin belirlediği yaşama şekline uymaya çalışır görünmediğimde verdiğim açıkları yakalayan kişiler iyi ki beni uyarıyor. yoksa yaptığım hangi hareketin daha kadınsı, hangisinin daha erkeksi göründüğünü hiç düşünme fırsatım olmayacaktı.
demek istediğim, zorlama bir şey yok. dimdik duran erkek değilim de olmadım da. dimdik duran taraflarımla yazı yazıyorum. ayy demek, ah demek bile bir erkek için büyük başarı sayılıyormuş. ayyhh desem peki...

bifobi

biseksüel kişiler için oluşturulan olumsuz yargıların tümü.
biseksüel kişileri peşin yargıyla sevmemek, itici bulmak "fobi" sayılıyorsa bende de bifobi var.
arkadaş olarak, yani mesela arkadaşım olan birisi bana açılıp biseksüel olduğunu söylediğinde bir sıkıntı çıkmaz, arkadaşım olmayı sürdürür.
fakat biseksüel olduğunu bildiğim biri, ya da biseksüel olduğunu söyleyen biri benle duygusal anlamda yakınlaşmaya çalıştığında, kur yaptığında rahatsız olurum.

bu demek değildir ki evli/çocuklu erkeklerle ilişki yaşayan gey erkekleri yadırgıyorum. onların yaşantısını yadırgamak benim işim/haddim değil, ilgimi de çekmez.

biseksüellerin özel hayatlarına saygı duymakla "bifobik" diye anılmaktan kurtulduğumu sanmıyorum. çünkü evli olmasa bile, hatta kadınlarla pek ilişki kurmasa bile, üstelik bana sadık kalacağını düşündürecek olsa bile
kendisini "erkek isteyen erkek" ya da "eşcinsel erkek" diye tanımlamayan kişilerle bir yakınlık kurmak istemem.

fobik olmak değil de ilgilenmemek diyecek oluyorum, ama yine de bu tercihlerimde kendimi haklı görmenin beni diğer bifobik geylerden ayırdığını sanmıyorum. çünkü bifobi gerçek bir olgu, anlamak güç değil.

yazarların şu anki ruh halleri

ruh halim biraz durgun. uykum var. sessizlik ile ışıksızlık yetersizdi. alkollüydüm. şimdi daha iyiyim. alkollüyken daha da iyiydim. kokuyorum.
ayaklarım sallanırken tutmayı öğrendim. gözüme sigara dumanı tuttuğum gibi nefesimi verdiğimde daha şişmandı. dün akşamki bardağımı biraz daha okşuyorum
göğsüme yaslanan bir eli az daha ileride gördüğümde içimden geldiği gibi dilimi çıkardım. yukarı üflemek bu bu demekti. kaşlarım az daha, az daha ileride.
hiç kimseyi sevmemeye şaşırmak yeni bir şey gibiydi. az daha, biraz daha nefesini tut. az daha az az daha tut. içime doğru tuttuğum gibi titremek bu demek. kağıtları ince ince kesip üst üste yapıştırdım. bir tek kolonlar oradan bakardı, kendi kendilerine yeni isimler uydurmak için. soğuk göz toprak demekti, soğukta gerildim. ince ince korktuğumda kötülüğüme unutmak dedim. iyi insan olmayı buz kıymıklarını dilimle çevirmek olarak anlamıştım. bu durumda hissettiklerim dilime yapıştığında derin derin nefes aldım. suratımı buruşturdum. hiç kimse gibi var olmak zordur. aklına gelenleri hissettiğin gibi yazmak okumak mıydı? denize sarılan duvarları eriten yeşil solgunluk içimde yankılandı.
yorgunluk bir duvara tutunmak demek ise, yağmurun sakızı eritmediğini anlamak lazım. dik durmak için arkama yaslandım.

tekken 7 fated retribution

ps4 almak için yeni bir sebep. yeni eklenen karakterleri tek tek denemek istiyorum. eski oyunlardan iki karakter, yeni oyunlardan bir karakter eklenmiş. bu sezon steam'de açılan karakterlerden biri de çok hoşuma gitti. virtual fighter'daki çocuğa benziyor.

tekken

pleysteyşın'ım çalıştığı zamanlar beşinci oyunuyla ömrümü yediğim seri.
tekken tag tournament de eğlenceliydi, bütün ekstra karakterleri açıp bonus modları falan da oynamıştım.

ayı sözlük itiraf

düşünecek vakit bulduğum günlerde de, hep olduğu gibi bolca sigara içiyorum. içtiğim her sigaranın bana verdiği zararı düşünmeye ayrılacak kadar bir düşünce payını da yazmaya ayırabilirim. kimi anlarda hissedilebileceği varsayılacak olanların yokluğu, soğuk gecelerin temiz kokulu sabahları öten kuşlarla birlikte soluduğumuz havaya katmakla da olsa paylaştığımız yokluğu beni yazmaya itebilir. sıcaklığa daha yakın akşamlarda tek başıma, odamda olsun, balkon ya da terasta olsun yürüyebildiğim —çemberler, dönüşlü yollar çizecek şekilde— dolanabildiğim, dolaşabildiğim yerlerde olsun, yalnız olduğumu gerçekten hissedebildiğimde neyi arıyor olduğumu anımsamaya çalışırım. neyi istediğimi, ne demeye çalıştığım belli ediyor olacaktır.
eski arkadaşlarım hatırıma geldiği zaman onların yalancılıkları kadar bana verdikleri değeri de görür gibi olmaya çalışıyorum. olduğum gibi kalmadığımı görünce hatırlanmadıklarını değil de, önemsenmediklerini yine anlamak için

bana verilen bu öfke çok değişti, bir sürü aşamadan geçti. aynı kalanları unutmayı seçtim. kimsenin aynı kalmaya değer görülemeyeceğini her geçen gün ile daha da iyi anladığım söylenebilir. meyve suyu ile çeşitli gazlı içecekleri karıştırarak yaptığım turuncu sıvıdan içiyorum.
beni önemseyen kimseler arasından yaşam biçimime saygı duymayanları, kendi üstün yönlerini yüksek sesle söyleyebiliyor olmanın gerçek özgürlük olduğu kanısına varmış olsalar bile diyeceklerimi kimsenin duymadığı bir yere gitmeye gerek duymadığım söylenemez. bağırmadan da yaşanabileceğini kendime kanıtlamak için öncelikle yapılması gerekenleri yapmak içimden gelmediğinde sırtımı arkaya yaslayıp kafamı kaldırarak odamın duvarına asılı olan saate bakıyorum. aynı yerde duruyor.

kimin neyi ne şekilde yaşayabileceğinin ölçüsünü ben tutmuyorum, en azından bu yaşadığım yerde. yatağımın üzeri biraz dağınık. bir ayna almak istiyorum. uzun uzun bakıp hiçbir şey dememek için yeterli gördüğüm tek şey ayna şimdilik. bakmayı sevdiğim şeyler arasında şarj aletimin kablosu da var. esinti, odamın sessizliği içinde varlığını sürdürüyor. sokaklar karardı, boşaldı, uzak, boğumlu bir gecenin altında kaldı. yanık tütün dumanı perdelerimden süzülüp akıyor dışarı.
renkleri düşünüyorum, düşlüyorum. hepsi birbirinin aynı değil; öyle olduğu söylenemez diyenlerden değildim önceden.
solgun bir umutla yazmak için dişlerimi dilimle sıvazlıyorum. pençelerim karanlık.
iri gülüşlerle yanından geçip gittiğimi duymamış olanlarla birlikte, sisli bir sabah ışığı bekliyoruz. iki elim de boş; uzanıp kırdığım bir çalının dalını hatırladığım yere gitmeden. gölgelerin seçilemez olduğunu kim söylerse söylesin, onların giysileri ne kadar kirlenmişse kirlensin, beklemek bitmiyor.
durduğum yerde, tam da ucunda durduğum yerde sivrilen bir sıcaklık var. sıcağında bulunduğum sivrilik ile ucunda vardığım bakış aynı olmamalı. hamburger paketinden çıkan iki kağıt tuz görüyorum. sesleri ıslak gibi. gidecekleri yer, benim gitmelerini istediğim yerdir.

alttaki yazara soracaklarım var

yalnızlığını sürdürmeyi isteyip istemediğine bağlı. nasıl unutursun? yalnızlığını düşünme, başka şeylere odaklan. daha çok kitap oku mesela. yalnızlığınla mutlu olabileceğini söyleyemem.

boş zamanlarımda yapabileceğim şeyler önerebilir misiniz?

rimming

çok keyifli bir deneyim. bu yöntemi uyguladığımda alttan çeşmem açılmıştı, yerde birikmişti. yatağa uzanırken, eğilip, serbestçe duran ürperip titrememeye alışmış deliğine önce parmaklarımı batırdım. mmmh. sonra yalamağa başladım.
benden önce odanın tuvaletine girdiği için olsa gerek (belki de işin tekniğini o yaşa geldiği için bildiğinden) tadı nefisti. iyice emip sömürdüm.
partnerim de çok zevk almıştı bu ön sevişmeden.

(bkz:göt yemek)

bearseksuel

ay benim bu galiba. ne zaman porno izlesem elim hep bear kanallarına gidiyor. canım çekiyo demek ki öylesini. yoksa benim yaşlarımda, kilolu olmayan, hatta kılsız erkekleri de beğendiğim olur.
böyle bir sınıflandırma da çok komikmiş, ahaha. bir tek o olsun.

cardcaptor sakura

ulusal tv kanallarımızdan birinde yayınlanmış japon çizgi-filmlerinden biri. anime serisi.
sihirli, gizemli güçleri olan resimli kartları bulup toplayan, bu kartları biriktirmeye çalışırken de kartların barındırdığı lanetli ruhlarla savaşıp onları yenmek için, önceden toplamış olduğu kartların güçlerinden yardım alan bir kız ile o kızın arkadaşları arasında yaşanan çeşitli olayları konu alan bir çizgi dizidir.

ingilizce alt yazılı, ana dilinde izlendiğinde daha çok keyif veren animelerdendir. gay/lezbiyen alt tonları içerir; çocuklar için de uygun, eğlenceli konularıyla her bölümde izleyiciyi alıp götürmeyi başaran bir kurgusu var.
akıntıya kapılıp mazgallara doğru sürüklenen kartı yakalamaya çalıştıkları bölümü dün gibi hatırlıyorum; sahnelerdeki biçimlerin konumlanışını beğenmiştim.

emişmek

nekrofili

çok kitap okuyan kişi rahatsızlığı. bir çeşit sevicilik*

(bkz:nekropsi)

ayı şiirler

gitmek kalmak demekti,
öpüşmediğimiz anlarda bile.
bizim dışımızda, yaşamak;
orada duyulur sözler
dolaşık tarlaların köreldiği çizgiler;
sen ile ben.

yürürüm yalnız umudun
söndüğü uzak yerler,
yemek yemeyi özlediğim
uzak gölgeler onlar;
internet bilirdik demek.
görünüşe bakmakla
daha da uzak

rentboy

salvador dali

söylentilere bakılırsa biseksüelmiş. ispanyol şair federico garcia lorca ile ilişki falan yaşamış. resimleri fazlaca katmerli, düşündüren, yoran resimler. fıldır fıldır gözleri var.

yatılması gerekenler listesi

eskiden olsa müzisyeninden oyuncusuna bir sürü ünlü kişinin ismini yazmak isteyebileceğim bir liste. yatılması gereken çok şey var aslında, doğru.
eski azgınlığım azaldı mı, yavaş yavaş aseksüel olmaya mı başladım diye düşündüren.

çorap kokan hollywood aktörlerinden birinin ismini listeye ekleyesim var ama o da etine dolgun değil, hem yaşlandı.

şimdi aklıma geldi. salvador dali'yle *kesin yatardım.

kaytmak

sürüklemek. sürüklerken kaydırmak, kaydırırken taktırmak, taktırırken yırttırmak, yırttırırken paralamak.

yeni uydurduğum bir sözcüktür kaytmak. kaytan kraliçeler boyu, mastika

gurur

insan ismi.

onur'un yalnız başına olanı, olabileni. örnekli yazmaya itebilecek ölçüde çağrıştırıcı bir sözcük aslında gurur. eşcinselliği bile dışarıdan ithal etmiş gibi davranmayı, yılbaşına noel, noel'e kırismıs demeyi öğreten kişilerle tanışmadım. o onura erişmek hiç aklımdan geçmedi diyemeyecek olan kişileri düşünenlerin bir pusulaya oturtulup çevirmesi mi, burunlarının saat yelkovanına iliştirilmesi mi lazım bu yazıda? ikisi de değil.
herkes için her şey doğru olamaz, sayılamaz da. en son koyun saymaya kalktığımda...
doğudayız arkadaşlar. dünya yuvarlak olsa bile, haritalara —şimdilik— belirli bir çerçevede bakmayı sürdürüyoruz. gözümüzün nerede olduğu da önemli; ortadayız işte, diyenler çıkacağı için.
doğuda ibnelik ile queer'ilk ne yazık ki aynı şey değil. öyle anlaşılmadığını içten içe kabul ettiğimiz için, anlayışları değiştirme meselesini ağırdan alıyoruz. intersex ne alaka denebilir. cendır fluğiditi. ben kendime kadın desem ne olur, erkek desem ne olur. birileri gerçekte kim olduğuma, ne olduğuma, ne yapabildiğime, ne yapmak istediğime değil de,
nasıl davrandığıma, nasıl konuştuğuma, nasıl giyindiğime bakmayı sürdürdüğü sürece kendimden başka dostum olmadığına beni kim inandırabilir? sen inandıramazsın. burası dar da olsa iki burun deliğim, bir ağızım var. hayaller de var.

benim hayallerim de seni hiç ilgilendirmez. gey olmakla gurur duyduğunu babana söylediğin gün babanın aslında hayatta olmadığını gelip bana anlatmanı senden ben istemedim. bağıra bağıra söyleyemediğin, böyle loş köşelerde fısıldadığın şeylerle gurur duyduğunu söyleyemezsin diyen de ben değilim.
onuru zedeleyen şey bu bok kültür aslında. gerçekten kutlanacak bir şeyi herkese mal etmeye çalışırken yapışan dikenleri tırmalayıp sökemeyenlerin alışverişi.

hepsi de gurursuzluk için. onuru için ölmek, bir hiç uğruna yaşamak demek değil mi. bence öyle. sonra ingiltereye tatile gidersem dönüp beni sırtımdan bıçaklayacak kişiler en yakın komşularımdan çıkmayacak olsa böyle yazmam.

gizliliğin; alt metinlerle konuşmanın, ima etmenin görünmez kural sayıldığı vakitlerde
rezillik, pislik, başkaldırı var oluyor. bunlar güzel tarafları. kötü yönü, kimsenin altına imza atmadığı bir yaşama mücadelesi oyununda en zor karakterlerden biriyle, istesen de istemesen de bir mücadeleye, savaşa girmeye zorlanmak.

aileye yavaş yavaş çaktırmak, hafif hafif açılmak, boy vermek, dolabın kapağını gıcırdatmak bu gibi sebeplerden ötürü önemli. en azından burada açıkça yazabilmekle de olsa gurur duymaya, kendi benliğinizde bulduklarınızla mutlu olduğunuzu saklamak zorunda olmadığınızı belli etmeye alışmalı mısınız?

full ap

söylemesi biraz aptalca* bir tanımlama, tamlama. her lafın altında bir anlam arama ekibinden biri olarak buna da kendimce bir yorum getirmeyi düşüneceksem,
full ap, yalnızca ap olan kişilerle görüşmeyi tercih eden ap'dir
olsa olsa, derim.
kendim de ap'yim gerçi ama full olanı değil. a ağırlıklı ap'yim. kişisel deneyimler kısmına girmeden, yüzeysel hayaller, ütopik umutlar kısmından konuşuyorum. yoksa zaten yalnızca a oldum şimdiye kadar. ağız ap'siyim sanırım. iyi ki şişkindim o gün, yoksa tekrar görüşmeyeceğim biriyle ötekini denemek isteyebilirdim fırsatını bulmuşken. yine sadık sevgili arayan yalnız kovboy profilimi çizdiğime göre

digimon

bir zamanlar televizyonda dublajlı verilen animelerden biri. olay kurguları, gösterilmek istenen duygular falan tek seferde paketlenmiş, görselleri cirlop gibiydi. devimon'la az uğraşmadılar, sonra dişi devimon çıktı. zihin açan yönleri var.

geçen sene 3. sezonunu yine* izlemeye başlamıştım. 20-30 bölüm falan izledikten sonra başka şeylerle kaynadı, gerisini getiremedim. geri mi dönsem izlemeye?
  • /
  • 10

alttaki yazara soracaklarım var

dışarı çık hiç gidemediğin yeni mekanlar keşfet. fotoğraf da çek anılar biriksin.

götümde çıban çıktı sanırım nasıl geçer bu meret? adsfadfs.

an

galiba eski türkçede vahşi hayvanları belirtmek için kullanılan bir yapım ekiydi. örneğin yılan, kaplan, aslan, sıçan.

Toplam entry sayısı: 189

genç eşcinsellere tavsiyeler

kitap okuyun. ingilizce film, dizi, çizgi film falan izleyin. ingilizce alt yazılı anime izleyin. bol bol hazır noodle yeyin. sık sık rol model değiştirin.

lisedeyseniz daha cesur davranmaya çalışın. önce aileniz sonra toplumun tamamı sizin köpeğinizdir. evden kaçın demiyorum tabii. ileride, siz yaşlandıkça daha az gerekli bulacağınız korku ve kaygıların gözünüzde büyümesine izin vermeyin. gey olduğunuzu, eşcinsel olduğunuzu, homoseksüel olduğunuzu çeşitli yönleriyle belli edin.
siz belli etmeseniz de zaten belli olan bir şeyi "onur/gurur" kılıflarıyla saklayıp babanızı mutlu edemezsiniz. siz neye inanırsanız inanın, bir hayatınız var. masallarla avunmayın, bu dünya sizin istediğiniz şekilde işlemez, yürümez de.
çok düşünmeyin, şair olmayın, okuduğunuz okula "ileride şu işte çalışmam lazım" diyerek gidin. alkol, sigara gibi uyuşturucularla tembelliğe kapılmayın. başkalarının sizden daha değersiz olduğunu onlara kabul ettirmeye çalışmayın. arkadaşlarınıza çok güvenmeyin. bırakın onlar havlasın. meyve suyu için.
ırkçılık, cinsiyetçilik yapmayın. sübyancı olmayın. nefrete karşı duyarsızlaşın, gülümsemekten, mutlu olmaktan utanmayın.

rimming

çok keyifli bir deneyim. bu yöntemi uyguladığımda alttan çeşmem açılmıştı, yerde birikmişti. yatağa uzanırken, eğilip, serbestçe duran ürperip titrememeye alışmış deliğine önce parmaklarımı batırdım. mmmh. sonra yalamağa başladım.
benden önce odanın tuvaletine girdiği için olsa gerek (belki de işin tekniğini o yaşa geldiği için bildiğinden) tadı nefisti. iyice emip sömürdüm.
partnerim de çok zevk almıştı bu ön sevişmeden.

(bkz:göt yemek)

twitterda sürekli lady gaga beyonce vs konuşan gay

mainstream'dir. stereotipik geydir.
(bkz: gay stereotipi)

edit: o değil de ana akımdan öğrenecek bişeyler bulmuşum galiba geçen gün. buraya geri dönünce farkına vardım

ayı sözlük

internetin en güzel köşelerinden biri.
uzun süredir uğramıyordum. burası bana güzel şeyler hatırlatmıştı, şimdi de hatırlatıyor. gardrobumun içini artık yadırgamadığımı anladığımı kendime gösteren aynaya bakma kısmını çoktan geçtiğim anı anladığımda burada önceden yazıp bıraktığım, sonra da unutup gittiğim şeylere bakıyordum. çoğu hypertext gibi çember çizerek beni başa döndüren, yolda topladıklarımı eteklerimden döktüren, döktükten sonra da dönüp baktığımda ayaklarımın altında sürüklenip ezilenleri gösteren bir yer oldu. anlayışım kıtmış biraz, hâlâ anlayamadığım noktalar yok değil

ayı sözlük günlük

off neler oldu oğlum var ya. neyse anlatmıyım. şaka şaka anlatayım biraz. gene mal gibi aşık oldum galiba. ne gönül varmış bende hayret bir şey, gidip gidip aşık oluyorum, üzülüyorum falan. öncekini unutma açısından (e artık) iyi oldu. birini sevmeye ihtiyacım vardı, önce onu gözüme kestirdim. gülümsemesinden tanıdım onu. benim olmalıydı, bu kanıya zaman içinde vardım gerçi. ama olmadı benim falan. sadece hoşlanır gibi oldu, ona yürümemi bekledi, ilk gün yürümeyince hemen bıraktı falan filan. ama daha neler olur bilemem, umarım olur ya, çok yalnızım.

ben ağırdan alıyorum yine tabii ki. o kadar alışmışlar ki hemen her şeyin olmasına, bir dakikada tüm dünyaları değişiyor. aha ilk lafımı da soktum burdan sana, okursun. hahaha, ama seviyorum seni, bilesin.

ayı sözlük itiraf

söylemesi biraz gülünç bir şey, çok sıkıcı biriyim sanırım. bugün su içtim. şimdiye kadar bir kez seviştim. bu duruma çok bir anlam yükleyecek değilim, bir kez seviştikten sonra zaten denemiş olmanın verdiği rahatlıkla, bir kez daha aynı şeyi yaşamak için istek duymadım. sevişmek, öyle üzerinde uzun uzun düşünülür diyebileceğim şeylerden olmadı. o heyecanı, deneyimin kendi duygusunu birkaç kez anlatıp bir kenara attıktan sonra tekrar yaşamak düşüncesini aklıma getirmedim değil. öyle anlarda belki bir video izlerken mastürbasyon yapıyorum.

yazı yazmayı, okumayı seviyorum. gerçek şeyleri, gerçek olduğunu düşündüğüm şeyleri, kendi görüşlerimi, düşüncelerimi falan yazmanın yanı sıra, gerçek olmaktan uzak, hikaye gibi ya da kurmaca diyebileceğim şeyleri de yazıyorum.

genç eşcinsellere tavsiyeler

kitap okuyun. ingilizce film, dizi, çizgi film falan izleyin. ingilizce alt yazılı anime izleyin. bol bol hazır noodle yeyin. sık sık rol model değiştirin.

lisedeyseniz daha cesur davranmaya çalışın. önce aileniz sonra toplumun tamamı sizin köpeğinizdir. evden kaçın demiyorum tabii. ileride, siz yaşlandıkça daha az gerekli bulacağınız korku ve kaygıların gözünüzde büyümesine izin vermeyin. gey olduğunuzu, eşcinsel olduğunuzu, homoseksüel olduğunuzu çeşitli yönleriyle belli edin.
siz belli etmeseniz de zaten belli olan bir şeyi "onur/gurur" kılıflarıyla saklayıp babanızı mutlu edemezsiniz. siz neye inanırsanız inanın, bir hayatınız var. masallarla avunmayın, bu dünya sizin istediğiniz şekilde işlemez, yürümez de.
çok düşünmeyin, şair olmayın, okuduğunuz okula "ileride şu işte çalışmam lazım" diyerek gidin. alkol, sigara gibi uyuşturucularla tembelliğe kapılmayın. başkalarının sizden daha değersiz olduğunu onlara kabul ettirmeye çalışmayın. arkadaşlarınıza çok güvenmeyin. bırakın onlar havlasın. meyve suyu için.
ırkçılık, cinsiyetçilik yapmayın. sübyancı olmayın. nefrete karşı duyarsızlaşın, gülümsemekten, mutlu olmaktan utanmayın.

tek gecelik ilişki

tek sevişmelik ilişkidir. gece yaşanır olmayanı tek günlük ilişki olarak da anılabilir.
tek kullanımlık mendil gibi, "tek seferlik ilişki" denebilir mi böyle ilişkiler için?
tek seferlik ilişki dersek, ilişki dediğimiz şeyin hangi boyutta yaşandığının, ilişme meselesinin katmanlarının bir değeri kalmıyor sanki.

dokunmanın iç içe geçmek halini aldığı an niye en son nokta olsun ki, değil mi? bu sebeple mi zamana yayılan şeylerin tek sefer sayılmadığı kanısına varmaya çalışıyorum

benim de böyle bir ilişkim olmuştu. üstelik gece falan da değildi.
gece yaşanan ilişkilerimi düşündükçe ağlayacak gibi oluyorum, çünkü onlarda tek seferlik ilişkinin değil, sevişmenin anlamını sorgulamıştık. dokunmak sevişmek demekti. konuşmak, konuşmaya çalışmak, dinlemek, gülümsemek, neşelenmek, hatırlamak, anlatmak... geceleri sahilde bir kişiyle —bana "gel" demeyi öğreten adamla— otururdum o kumlarda. tek gece de değildi, sikişmek de değildi; yalnız dokunmak, okşamak, sıkmak, ittirmek. ahaha. sarılmayı ne ara atladım.
benim eskilerim hep böyle hikâye oldu. anımsıyorum da içli içli gülümsüyorum kimi zaman. içkim bile yok şimdi üstelik.

kedi

iş bulup ayrı eve çıkma konusunda en büyük motivasyon kaynaklarından biri sayılabilecek evcil hayvan. arkadaş gibi bir şeydir kedi. evlat gibi de, sevgili gibi de, garip bir durum kedi beslemek.
kedimden ayrı kaldığım için artık sokakta gördüğüm kedilere daha anaç duygularla bakıyorum. laf attığım, göz kırptığım, öpücük yolladığım, pisi pisi dediğim, gülümsemekle yetindiğim, selamladığım kediler oluyor.

evde kedi bakmayı düşünenleriniz varsa, ara sıra duş kabinine falan sokup yıkamanız gerektiğini, tüylerin de ara sıra taranması gerektiğini hatırlatayım. ben bu dediklerimi yapmaya üşendiğim için evdeki diğer insanlar tüyleri bahane edip kedimi uzaklaştırdı. gerçi şimdi bahçeli bir evde, iyi bakılıyor. özlüyorum.

fantezi tadında orgazm forumu içerikli başlıklar

uludağ sözlük

eskiden beri yazdığım bir sözlük.
şimdilerde ise nostalji olsun diye ara sıra uğrayıp belki bir-iki şey yazdığım bir sözlük oldu.

ayı sözlük itiraf

tavuk büzüğü ile ayı ayağı arasındaki fark üzerine düşünüyorum. şişman olmadığım aklıma geliyor. saç boyası reklamı izlerken daha ırkçıyım.
dün otobüste yanıma oturdu. nefsimi tuttum. sonra dayadı.
oh ne güzeldi. gözlerim kapalıydı. sürtündükçe yumuşadı.

grindr

şimdi düşününce yasaklanması aslında iyi olmuştu. bu uygulamayı keşfeden ülke insanları fotoğrafsız profille, fotoğrafını oraya koymaktan korkmayan gençlere falan sürekli rahatsız edici, taciz içeren, hakaret içeren mesajlar atıyordu.
hornet bu durumun önüne geçti sanırım. ne istediğinizi profilinize açık seçik yazsanız bile, yok rol yok arayış yok bilmem ne diye aslında aynı şeyi anlatan yeni sözcükler uydurup birbirlerine sorarak karşılarındaki kişiden istediklerini alabileceklerini sanan biraz aptal insanlara "senle ilgilenmiyorum" deyince küfürler hemen başlıyordu. insanları istediğim kıstaslarla bloklama özgürlüğüm neyse ki var. fakat iyi çalışan bir raporlama sistemi de lazım. ban yemeleri için falan, moderatörlere gönderip inceletmek için.

en çok istediğim şey de bu gibi uygulamalarda resim yüklemeden etrafa bakan kişilere görünmemeyi sağlayacak bir opsiyon, bir seçenek. bunların yarısından çoğu hetero sapıklar olup aralarında türlü pislikler bulunabilir.
en çok istediğim ikinci şey de kendi yüz resmini profiline koyduğu belli olan kişilerin, mesela yüz resmi yerine sigara paketi resmi, ya da ne bileyim karikatür falan koyan kişileri bir gruba flag'leyebilmesi. o işi yapay zekayla falan halletmek daha zor olur.
hadi yüz resmi olmasın da göbek resmi, ayak resmi olsun diyecekler de var, onlara da ayrı gruplama çıksın. isteyen istediğini, ilgilenen ilgilendiğini bulsun. diye düşünüyorum.

ayı sözlük'te ayı olmayan yazarların dışlanması

ben dışlamadım, dışlayanı da görmedim henüz.
(bkz:chaser)
(bkz:cub)
(bkz:butch)
(bkz:lezbiyen)
bir de trans bireyler var. onlar kendilerine ayı diyemez mi? burası hayvanat bahçesi kafesiyse...

ille de "kendi adına konuş" diye düşünenlere düşüncemi söylemem lazımmış gibi anlatayım bir de. burası "ayı/bear" temalı olabilir. yalnız gerçekten "ayı" olanlar girsin dersek, aynı mantıkla buranın porno sitesi olduğunu da düşünebiliriz. e ayı sevenler de girsin madem, dediğin zaman da kendin gibi olmayan*, ama aynı senin gibi toplumda dışlanan cinsel yönelimdeki/oluştaki/durumdaki insanları dışlamış sayılırsın. o sebeple kadını, erkeği ayırmadan her tür ibne olarak birbirimize destek çıkmak gerektiği düşüncesinin yeni bulunmuş bir şey olduğunu sanmıyorum.
ayı ağırlıklı bir sözlük olduğu gerçeğinin yadsınamayacağı gibi konuşmalar yapacak olsam burayı lezbiyenler basar zaten. ki varlar da, görmezden gelmiyorum.
peki bu başlığı niye açtık biz diyecek kişilerle düşüncelerimi paylaşmak için yazı yazarken ağırlık olarak zayıf*, gey, kıllı bir erkek olduğumu da hatırlatmam gerekirmiş. öyle dedin.

benden söz açmışken, ha benim de dışladıklarım olur. ama onları tüm sözlüğe kural diye getirecek halim yok. herkesle sevişecek halim de yok. biseksüelleri sevmiyorum. evli erkekleri sevmiyorum. heteroları sevmiyorum.
yaş olarak genç geyleri hele hiç sevmiyorum.

kedi kokusu

kitap kokusu, kahve kokusu, ter kokusu, çiş kokusu, odunlu parfüm kokusu, ekşi koku, sigara kokusu, meşrubat kokusu, ayak kokusu, ağız kokusu, balık kokusu, yağmur kokusu, çamur kokusu, deniz taşı kokusu, yanık saç kokusu, soba bacası kokusu, çürük meyve kokusu, helyum kokusu, osuruk kokusu, çatapat kokusu, ten kokusu, mürekkep kokusu, badana kokusu, yeni yıkanmış yastık kılıfı kokusu,