cartman2

Durum: 189 - 0 - 0 - 0 - 10.11.2022 01:00

Puan: 2354 - Sözlük Kezbanı

9 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 10

kaşındıran tişört etiketi

keyif kaçıran, huzur bırakmayan, en yakınımızda, ense kökümüzde duran etiket.

agnostisizm

dinsizliğin en mantıklı türüdür. bir agnostik olarak bu konuda birinci ağızdan görüş bildirmenin kayırıcılıkla ilgisi olmadığını herkesin anlayabileceği dilde anlatmanın zorluğunu, ilk aklıma gelen sözlerle anlattığım an, "şurada burada okuduklarını gelip orada yazıyorsun" diyenlerin büyümüş gözleri altında ezilen ergenlerin bile "ahahaha ateistim ben agnostik neymiş hahahaha" dediği günler geride kaldıktan sonra herkesin birbirine vermesi gereken zararı verdiğinin lafı bile edilmese de öğrenilmiş olan gerçeğin şüpheye açık olduğu kanısını destekler nitelikte bir düşünce akımıdır agnostisizm.

tanrı varsa bile, ulaşılamaz yerdeki görünmez domateslerin dokusunda vardır. uçan patateslerin görünmez olmadığını söylemek ilk kez benim aklıma geldi, diyebilecek bir insan evladına "tanrı" diyenlerin, din dedikleri kitapların gerçekte dil ile yazıldığı; kafaların kalınlığından değil de böceklerin bacaklarını sayanların boş kuruntularından ötürü anlamazdan geliniyor. çünkü çok güzel oluyormuş öylesi, ona sorarsın. çoğunlukla çoğalma eğilimindeki kişilerin pis kalıntıları ne renkmiş ki?

eşeğe de yeni isim bulup ulamayı tersten gösterene başparmak yüzüğü takmak gibi düşünceleri yaşama sevinci ile karıştıran yazarlara agnostik denemez. kendileri babalarını henüz öldürmemiş* birer balıkçı gibidir çünkü.

pokemon

buradan bakıldığında kuşak çatışmasını anlatmış gibi görünen video oyunu ile video oyununun daha meşhur olan animesi.
tek başıma, yalnız başıma bakmaya zorlanmadığımı bildiğim zaman bildiğim oyun kartlarının, tasoların, çeviri hatalarının, kültürün, ekosistemin, stratejinin bir diğer yönünü çerçeve içine alan paket canavarlarıdır.
bir kez bunun sinema filmlerinden birinin siğdiğsini çalmıştım. bir sabah tek başıma izlerken babam odama girdi. odamdaki televizyonu parçalamakla kalmadı, sinirden kudurduğunu bağıra bağıra anlatırken suratını buruşturduğunu da gözümün içine soktu. sonra ağabim sağolsun başka pokemon filminin cd'sini bana hediye olarak almış. kırılan siğdiğnin parçalarını sobaya atmıştım. odamdaki televizyon kırıldığından beridir de salonda yatıyorum, tıpkı babam gibi suratımı buruşturup uyuyana kadar televizyon ışığına bakıyorum. sabah uyandığımda belimin tutulduğunu görmek istiyormuş. burası anı anlatma yeri değil, dediğimde bana bakıp "bu pokemon" demişti. biraz daha para harcadım. sesi kesildi şimdi. sigarasından içiyorum.

kendisini pokemon sanıp pencereden atlayan çocuk gibi sevinçli, çocuk gibi terli, kokuşmuş halde duşa gireceğim bir ara.

hornette çok beğendiğin erkeğin yanından geçmesi

istiklal civarlarında buna benzer bir şey yaşamıştım. yanımdan geçmiş, bir merhaba bile demedi, sonra hornette bana "seni şurada gördüm, beni görmezden geldin" falan demese haberim bile olmayacaktı. sonra zaten anlaşamadık.
sevgili aramaya çalışılan zamanlar yaşanması olası bir durum.

aşırı gizli gaylerden nefret etme sebepleri

çocuk sahibi olmaları, evli olmaları, ne olduklarını bilmemeleri*, toplumun köpeği olmaları, çok fazla anket doldurmaları falan.

burzum

camii yakma planları yaparken şarkılarını dinlemeyi sevdiğim, bol oklu, bol yaylı müzikler yapan bir grup. davulcu çok başarılı özellikle.

ayı sözlük yazarlarının sevdiği müzik enstrümanları

keman, klavyeli çalgılar.

ayı sözlük itiraf

çıplağım. üzerimde sadece don var. hava çok sıcak, yanıyorum. akşamüzeri duş aldım, biraz terledim şimdi. ellerim, gövdemin bazı yerleri yapış yapış. içecek bir şeyler almaya gitmeyi düşünüyorum. oturduğum erde dinleniyorum. belki sırtıma ek yastık alırsam dik oturmak için zorlanmayacağım. çişim çok gelmedi henüz. gitmişken kakamı da yapmayı düşlüyorum. dönüşte belki dolaptan buz çıkarırım, içeceğim için. serinliğin duygusu akışkan olmalı. ağzımda içtiğim sigaranın, bitmiş meyve suyunun tadı eskidi. su dolu spreyi göğsüme sıkıyorum. omzumdan uzamış bir kıl koparıyorum. tırnaklarımı geçen gün kesmiştim. masamın tozunu almaya üşenirim. yatağım dağınık, televizyonum bozuk; ışığı kapatmak için bile gece lambası istediğimi kendime anlatacak yeri ayırmaya zorlanır olmamak için. gürültüyü kulaklarımdan içeri alıyorum. kayganlarım çoğalıyor, havanın ağırlığı gibi. diri sıcaklığı daha sivri içeride, esintisizce oturuyor. kraker de hep bunlardan şikayetçi. kumandayı duvara tutarak suratıma baktı. gözlerimin içindeki boşluğu kendi gözlerinin içindeki boşluktan izlemeye başladı. telefonum çalıyor, sesini kısmıştım. öyle hatırlıyorum, derken uzandı, ayak parmaklarını alnının hizasına getirip gererek gerildi. yastığım kafasının altında. tüm bu anlattıklarımı bir yandan ona okuyorum. kendisi yorum yapmadan dinleme, dinlediğini içinde canlandırma konusunda iyi görünüyor. tanıştığımız günü pek hatırlamıyorum. o gün yağmurluydu, çatıda sigara içmiştik, sonra da tepsinin tersiyle müzik yaptık. şarkı söylemedi. ben söylerim şarkı da, tepsi devrilip kaydı. eğilip kalasın altından geçtim, bacakları oradaydı. bilekleri, diz kapakları oradaydı. çenesi ıslak. ağzım kuruyordu, gecenin o vakti. ağır ağır öten kuşların geçişini izledik, bacaya yakın oturduğumuz yerde. uyudu bile. gökyüzünü düşlemiş, tüm yıldızları saymaya kalktığı zamanları hatırladığı an niye elimi tutmadığını anlamadığımı kastettiğimde kafasını geriye yasladığını, tekrar yasladığını bildiğimi sanmış. uykusu ağırdı. kalkıp tuvalete gittim. çıplaklığım geçti. geri çekildim, olduğum yere

çokta olmak

çokta kalmak, çoka gelmek, çoka girmek gibi varyasyonları türemekte olan uyduruk deyiş.

burundan kanların fışkırması

japon çizgi romanlarında(anime manga falan) çapkın* rolündeki amcalar —genellikle iri memeli— birinden tahrik olduğu sırada, burunlarından kan gelmesi şeklinde, görsel olarak yansıtılan olgu.

çocuk aklımla izlerken "ereksiyonu böyle sembolik olarak anlatmak istemişler herhalde" diye düşünürdüm. sonra kanımın deli aktığı bir gün videosunu izlediğim bir konuşmacının suratına karşı* otuzbir çekmeye başlayınca burundan niye kan geldiğini anladım.

kan basıncını yükselten koşullar yaşanırken asılırsanız burundan kan gelebiliyor. damarlar ince.

hayvanları sevip insanları sevmemek

var oluş biçimlerimizdeki çifte standartı garipseyen, bir bakıma "yanlış" bulan kişilerin takınabileceği tutumlardan biri gibi göründü bana.
dikdörtgenleri sevip kareleri sevmemekle neredeyse aynı.

insanları sevmemek için bir sürü sebep var. öncelikle insan olduğumu hatırlayınca daha dar bir alana düşüyoruz. bu alanda bir çoğunuzu düşürüp geçmem lazım. diğer hayvanlar kadar özgür olamayacak da olsam, bunun hayalini bana satmaya çalışanları küçümseyecek ölçüde farkında olmalıyım.
hayvanları sevdiğimde sevgiye muhtaç diğer hayvanlar seslerini yükseltecekler. iniltileri, ulumaları, cırlamaları, vızıltıları odamın duvarının öteki tarafında kaldığında yalnız evcil hayvanlarımı severim.
evcil hayvanlarımdan başlıcaları: sümbüller, zambaklar, kozalak çiçekleri, karahindiba, mavi yeşil alg falan.

(bkz:misantropi)

parmaklamak

anal mastürbasyon yapmak işine verilen isimlerden biri. ikiden fazla parmak kullanmak uygun değildir. ecnebiler fingering der buna, adı gibi fingirdek bir fiil.

kukunuz varsa kukuyla da yapılabilir; sahilde kendini fingerlediğini söyleyen amerikalı bir kızla tanışmıştım internette çet yaparken.

ayı sözlük itiraf

tavuk büzüğü ile ayı ayağı arasındaki fark üzerine düşünüyorum. şişman olmadığım aklıma geliyor. saç boyası reklamı izlerken daha ırkçıyım.
dün otobüste yanıma oturdu. nefsimi tuttum. sonra dayadı.
oh ne güzeldi. gözlerim kapalıydı. sürtündükçe yumuşadı.

boxer koklamak

güzel bir eylem. ara sıra kendi terli donlarımı kokluyorum, derin derin solunası hoş bir kokusu var.

2 girls 1 cup

pornodan yabancı dil öğrenmeye çalışanlara ders olarak gösterilen videolardan biridir.

sünger bob

sünger bob kare pantolon'un sünger bob kare şort olanı. kimi zaman sinir bozucu olsa da, yine de bitmediği için mutlu olduğum bir dizi.

progressive gece şiirleri

bu dün ya
bu gün
budünya
bu günya
bu dünya
bugün ya
budün ya
bu dün ya
bugünya
bu dün ya
bu gün ya
bugünün
bugün ya
bugün

ayı sözlük itiraf

diğer günler ne yaptığımı unuttum. bugün neydi diye baktım şimdi. oyun oynadığımız kartonlar eskidi. hayatı hatırladım önce. kemiklerim ıslanır uyandığımda. sen olurum.
yoktum, şimdi varım. neredeyim, dur bakayım. masamın altından çıktım. dizlerimi birbirine yanaştırdım. banyoda ısındım. kahvem buzluydu. parmaklarımı koklamalıyım. üşüdüm sanki şimdi.
köpek gibi acıkmadan yemek yememeye çalıştığım için çok yürüdüğüm günler bol yiyorum. yakından izlediğim yeni videoları uzaktan izlerken de

aklıma yeni bir şey geldi: kaç tane sapıklığım var diye düşünürken aklıma gelenlerle ilgili yeni bir şeyler yazmak. aklıma gelen sapıklıkları yazmak. bende aslında sapıklık yok. aklıma gelen sapıklıklar da, ırkçılık, cinsiyetçilik, pedofili falan.
yaşça büyük erkeklerin yazdıklarını okumaya bayılıyorum.

her saat aynı şarkıyı dinlemekten sıkılınca bir sigara yakıp tişörtüme bastırıyorum. yaladığım bardakları yıkayıp yan tarafıma bırakınca biraz daha su içiyorum. giyindiğimde terliyorum. terim kuruyunca da yıkanabilirim. ingilizceyi okulda öğrenmiştim. utangaçlık beni yalnızlığımı sevmeye zorladı. işemiş gibi yazdığımda
aklıma gelenleri söyleyen biri varmış gibi davrandığımı anlatanların baktığı taraftan geçen parlak, ışıksızlıklarım içimden geçiyor. bulanıklıklar bezlerin arasından az daha az daha ileride. nerede, diyen taraftan baktığımda nefes aldım. tepeleri özümsemek gibi bir düşüncem var mıdır? verimsizlik içinde balıkların üşüdüğünü az önce gördüm. kulaklarım tıkalıydı. bir şarkı daha açtım.

ayı şiirler

sabah bahçede çiçek topladım.
sevgilim, ayı şiirler gibi
yakın çakmak taşları, ıslak
geyik sürüleri uçuyor.
demin de dedim;
aynı şey için, kazmayı demir yerinden
tutup binen sopalarla
yazarız kesitlerini düşünürken
gözlerin bulanık ışıklarla
uzaklara, daha uzaklara
yukarıdaki gölge için bakmadı.
iç içeyken de dışımdan sana sarıldım
kaç kıyafetimiz vardı senle
birlikte giydiğimiz,
ceviz ağacının altında uzanırken.

kedi kokusu

kitap kokusu, kahve kokusu, ter kokusu, çiş kokusu, odunlu parfüm kokusu, ekşi koku, sigara kokusu, meşrubat kokusu, ayak kokusu, ağız kokusu, balık kokusu, yağmur kokusu, çamur kokusu, deniz taşı kokusu, yanık saç kokusu, soba bacası kokusu, çürük meyve kokusu, helyum kokusu, osuruk kokusu, çatapat kokusu, ten kokusu, mürekkep kokusu, badana kokusu, yeni yıkanmış yastık kılıfı kokusu,
  • /
  • 10

alttaki yazara soracaklarım var

dışarı çık hiç gidemediğin yeni mekanlar keşfet. fotoğraf da çek anılar biriksin.

götümde çıban çıktı sanırım nasıl geçer bu meret? adsfadfs.

an

galiba eski türkçede vahşi hayvanları belirtmek için kullanılan bir yapım ekiydi. örneğin yılan, kaplan, aslan, sıçan.

Toplam entry sayısı: 189

rimming

çok keyifli bir deneyim. bu yöntemi uyguladığımda alttan çeşmem açılmıştı, yerde birikmişti. yatağa uzanırken, eğilip, serbestçe duran ürperip titrememeye alışmış deliğine önce parmaklarımı batırdım. mmmh. sonra yalamağa başladım.
benden önce odanın tuvaletine girdiği için olsa gerek (belki de işin tekniğini o yaşa geldiği için bildiğinden) tadı nefisti. iyice emip sömürdüm.
partnerim de çok zevk almıştı bu ön sevişmeden.

(bkz:göt yemek)

genç eşcinsellere tavsiyeler

kitap okuyun. ingilizce film, dizi, çizgi film falan izleyin. ingilizce alt yazılı anime izleyin. bol bol hazır noodle yeyin. sık sık rol model değiştirin.

lisedeyseniz daha cesur davranmaya çalışın. önce aileniz sonra toplumun tamamı sizin köpeğinizdir. evden kaçın demiyorum tabii. ileride, siz yaşlandıkça daha az gerekli bulacağınız korku ve kaygıların gözünüzde büyümesine izin vermeyin. gey olduğunuzu, eşcinsel olduğunuzu, homoseksüel olduğunuzu çeşitli yönleriyle belli edin.
siz belli etmeseniz de zaten belli olan bir şeyi "onur/gurur" kılıflarıyla saklayıp babanızı mutlu edemezsiniz. siz neye inanırsanız inanın, bir hayatınız var. masallarla avunmayın, bu dünya sizin istediğiniz şekilde işlemez, yürümez de.
çok düşünmeyin, şair olmayın, okuduğunuz okula "ileride şu işte çalışmam lazım" diyerek gidin. alkol, sigara gibi uyuşturucularla tembelliğe kapılmayın. başkalarının sizden daha değersiz olduğunu onlara kabul ettirmeye çalışmayın. arkadaşlarınıza çok güvenmeyin. bırakın onlar havlasın. meyve suyu için.
ırkçılık, cinsiyetçilik yapmayın. sübyancı olmayın. nefrete karşı duyarsızlaşın, gülümsemekten, mutlu olmaktan utanmayın.

aşırı gizli gaylerden nefret etme sebepleri

çocuk sahibi olmaları, evli olmaları, ne olduklarını bilmemeleri*, toplumun köpeği olmaları, çok fazla anket doldurmaları falan.

ayı sözlük yazarlarına tavsiyeler

yöneticilerle fazla dalaşmayın. arkadaş olamazsanız birbirinizi üzecek şeyler yapabilirsiniz. o noktada karşılıklı iki kişinin birbirinin özel hayatlarını yargılaması/yadırgaması falan başlıyor. kimin haklı olduğunun bir önemi yok. kimse kimsenin yaşamına girmek zorunda değil. bence önemli olan benzer yönlerimiz, bu yönlerin bizi buraya getirmiş olması, burada birbirimizi anlamamız, desteklememiz. bir de on sekiz yaşından büyük olun bir zahmet.

cartoon network

tv'de en sevdiğim iki kanaldan biri. bu sene adventure time'ı bitirmesiyle üzmüştür. finalini daha hiçbir yerde göremedim gerçi. çıkmadı mı diye wikiye bakmıştım, çıkmamıştı, şimdi yine bakıcam.
baktım, daha vakti varmış. keşke hiç bitmese.

ayı sözlük itiraf

söylemesi biraz gülünç bir şey, çok sıkıcı biriyim sanırım. bugün su içtim. şimdiye kadar bir kez seviştim. bu duruma çok bir anlam yükleyecek değilim, bir kez seviştikten sonra zaten denemiş olmanın verdiği rahatlıkla, bir kez daha aynı şeyi yaşamak için istek duymadım. sevişmek, öyle üzerinde uzun uzun düşünülür diyebileceğim şeylerden olmadı. o heyecanı, deneyimin kendi duygusunu birkaç kez anlatıp bir kenara attıktan sonra tekrar yaşamak düşüncesini aklıma getirmedim değil. öyle anlarda belki bir video izlerken mastürbasyon yapıyorum.

yazı yazmayı, okumayı seviyorum. gerçek şeyleri, gerçek olduğunu düşündüğüm şeyleri, kendi görüşlerimi, düşüncelerimi falan yazmanın yanı sıra, gerçek olmaktan uzak, hikaye gibi ya da kurmaca diyebileceğim şeyleri de yazıyorum.

genç eşcinsellere tavsiyeler

kitap okuyun. ingilizce film, dizi, çizgi film falan izleyin. ingilizce alt yazılı anime izleyin. bol bol hazır noodle yeyin. sık sık rol model değiştirin.

lisedeyseniz daha cesur davranmaya çalışın. önce aileniz sonra toplumun tamamı sizin köpeğinizdir. evden kaçın demiyorum tabii. ileride, siz yaşlandıkça daha az gerekli bulacağınız korku ve kaygıların gözünüzde büyümesine izin vermeyin. gey olduğunuzu, eşcinsel olduğunuzu, homoseksüel olduğunuzu çeşitli yönleriyle belli edin.
siz belli etmeseniz de zaten belli olan bir şeyi "onur/gurur" kılıflarıyla saklayıp babanızı mutlu edemezsiniz. siz neye inanırsanız inanın, bir hayatınız var. masallarla avunmayın, bu dünya sizin istediğiniz şekilde işlemez, yürümez de.
çok düşünmeyin, şair olmayın, okuduğunuz okula "ileride şu işte çalışmam lazım" diyerek gidin. alkol, sigara gibi uyuşturucularla tembelliğe kapılmayın. başkalarının sizden daha değersiz olduğunu onlara kabul ettirmeye çalışmayın. arkadaşlarınıza çok güvenmeyin. bırakın onlar havlasın. meyve suyu için.
ırkçılık, cinsiyetçilik yapmayın. sübyancı olmayın. nefrete karşı duyarsızlaşın, gülümsemekten, mutlu olmaktan utanmayın.

fantezi tadında orgazm forumu içerikli başlıklar

tek gecelik ilişki

tek sevişmelik ilişkidir. gece yaşanır olmayanı tek günlük ilişki olarak da anılabilir.
tek kullanımlık mendil gibi, "tek seferlik ilişki" denebilir mi böyle ilişkiler için?
tek seferlik ilişki dersek, ilişki dediğimiz şeyin hangi boyutta yaşandığının, ilişme meselesinin katmanlarının bir değeri kalmıyor sanki.

dokunmanın iç içe geçmek halini aldığı an niye en son nokta olsun ki, değil mi? bu sebeple mi zamana yayılan şeylerin tek sefer sayılmadığı kanısına varmaya çalışıyorum

benim de böyle bir ilişkim olmuştu. üstelik gece falan da değildi.
gece yaşanan ilişkilerimi düşündükçe ağlayacak gibi oluyorum, çünkü onlarda tek seferlik ilişkinin değil, sevişmenin anlamını sorgulamıştık. dokunmak sevişmek demekti. konuşmak, konuşmaya çalışmak, dinlemek, gülümsemek, neşelenmek, hatırlamak, anlatmak... geceleri sahilde bir kişiyle —bana "gel" demeyi öğreten adamla— otururdum o kumlarda. tek gece de değildi, sikişmek de değildi; yalnız dokunmak, okşamak, sıkmak, ittirmek. ahaha. sarılmayı ne ara atladım.
benim eskilerim hep böyle hikâye oldu. anımsıyorum da içli içli gülümsüyorum kimi zaman. içkim bile yok şimdi üstelik.

ayı sözlük yazarlarının burçları

uludağ sözlük

eskiden beri yazdığım bir sözlük.
şimdilerde ise nostalji olsun diye ara sıra uğrayıp belki bir-iki şey yazdığım bir sözlük oldu.

ayı sözlük itiraf

tavuk büzüğü ile ayı ayağı arasındaki fark üzerine düşünüyorum. şişman olmadığım aklıma geliyor. saç boyası reklamı izlerken daha ırkçıyım.
dün otobüste yanıma oturdu. nefsimi tuttum. sonra dayadı.
oh ne güzeldi. gözlerim kapalıydı. sürtündükçe yumuşadı.

grindr

şimdi düşününce yasaklanması aslında iyi olmuştu. bu uygulamayı keşfeden ülke insanları fotoğrafsız profille, fotoğrafını oraya koymaktan korkmayan gençlere falan sürekli rahatsız edici, taciz içeren, hakaret içeren mesajlar atıyordu.
hornet bu durumun önüne geçti sanırım. ne istediğinizi profilinize açık seçik yazsanız bile, yok rol yok arayış yok bilmem ne diye aslında aynı şeyi anlatan yeni sözcükler uydurup birbirlerine sorarak karşılarındaki kişiden istediklerini alabileceklerini sanan biraz aptal insanlara "senle ilgilenmiyorum" deyince küfürler hemen başlıyordu. insanları istediğim kıstaslarla bloklama özgürlüğüm neyse ki var. fakat iyi çalışan bir raporlama sistemi de lazım. ban yemeleri için falan, moderatörlere gönderip inceletmek için.

en çok istediğim şey de bu gibi uygulamalarda resim yüklemeden etrafa bakan kişilere görünmemeyi sağlayacak bir opsiyon, bir seçenek. bunların yarısından çoğu hetero sapıklar olup aralarında türlü pislikler bulunabilir.
en çok istediğim ikinci şey de kendi yüz resmini profiline koyduğu belli olan kişilerin, mesela yüz resmi yerine sigara paketi resmi, ya da ne bileyim karikatür falan koyan kişileri bir gruba flag'leyebilmesi. o işi yapay zekayla falan halletmek daha zor olur.
hadi yüz resmi olmasın da göbek resmi, ayak resmi olsun diyecekler de var, onlara da ayrı gruplama çıksın. isteyen istediğini, ilgilenen ilgilendiğini bulsun. diye düşünüyorum.

ayı sözlük'te ayı olmayan yazarların dışlanması

ben dışlamadım, dışlayanı da görmedim henüz.
(bkz:chaser)
(bkz:cub)
(bkz:butch)
(bkz:lezbiyen)
bir de trans bireyler var. onlar kendilerine ayı diyemez mi? burası hayvanat bahçesi kafesiyse...

ille de "kendi adına konuş" diye düşünenlere düşüncemi söylemem lazımmış gibi anlatayım bir de. burası "ayı/bear" temalı olabilir. yalnız gerçekten "ayı" olanlar girsin dersek, aynı mantıkla buranın porno sitesi olduğunu da düşünebiliriz. e ayı sevenler de girsin madem, dediğin zaman da kendin gibi olmayan*, ama aynı senin gibi toplumda dışlanan cinsel yönelimdeki/oluştaki/durumdaki insanları dışlamış sayılırsın. o sebeple kadını, erkeği ayırmadan her tür ibne olarak birbirimize destek çıkmak gerektiği düşüncesinin yeni bulunmuş bir şey olduğunu sanmıyorum.
ayı ağırlıklı bir sözlük olduğu gerçeğinin yadsınamayacağı gibi konuşmalar yapacak olsam burayı lezbiyenler basar zaten. ki varlar da, görmezden gelmiyorum.
peki bu başlığı niye açtık biz diyecek kişilerle düşüncelerimi paylaşmak için yazı yazarken ağırlık olarak zayıf*, gey, kıllı bir erkek olduğumu da hatırlatmam gerekirmiş. öyle dedin.

benden söz açmışken, ha benim de dışladıklarım olur. ama onları tüm sözlüğe kural diye getirecek halim yok. herkesle sevişecek halim de yok. biseksüelleri sevmiyorum. evli erkekleri sevmiyorum. heteroları sevmiyorum.
yaş olarak genç geyleri hele hiç sevmiyorum.

kedi kokusu

kitap kokusu, kahve kokusu, ter kokusu, çiş kokusu, odunlu parfüm kokusu, ekşi koku, sigara kokusu, meşrubat kokusu, ayak kokusu, ağız kokusu, balık kokusu, yağmur kokusu, çamur kokusu, deniz taşı kokusu, yanık saç kokusu, soba bacası kokusu, çürük meyve kokusu, helyum kokusu, osuruk kokusu, çatapat kokusu, ten kokusu, mürekkep kokusu, badana kokusu, yeni yıkanmış yastık kılıfı kokusu,