bu organ ise biz insanlar tarafından unutulmuş bir kenara itilmiştir.ikiz kardeşi olan golgi cisimciği çok bilinir lakin golgi tendon organı gözlerden ırak kendine has sakin yaşamıyla geçinip gider.bu organımız çizgili kaslarımızda bulunur sayın izleyiciler.çizgili kas liflerimizde olası bir isyan kasılması durumunda olayın hemen yanında olan golgi tendon organı adeta bi ajan gibi bu önemli haberi yardımcısı 1b nöronlarıyla vicudumuzun önemli kısımlarından biri olan omuriliğe haber uçurur.kasın fazla kasıldığını bi yerinin fazla kalktığını gören omurilik ise inhibitör nöron askerleri ile kası susturur ve isyan sona erer.
minicik ufacık tefecik hücremizin önemli organellerinden biridir kendileri.hücre yönetiminde çekirdekten sonra söz sahibi olan organellerin başında gelir.endoplazmik retikulumu çok sever çünkü hem akrabadırlar hem de işlerini ortak yürütürler.genelde hücrenin ihracat işlerinde kalite kontrol işinden sorumludur.endoplazmik retikulumun kardeşi ribozumun ürettiği proteinleri alır kontrol eder sonra damgayı vurduktan sonra hücre dışına gönderir.bir ara ribozomlarla arasının iyi olmadığı dedikodusu yayılmıştı lakin geçen mitoz zamanında ikisinin birlikte bu olayı yaşaması dedikoduları boşa çıkardı.baş düşmanı kendi canından olan lizozomlardır.lizozomlar golginin yerine geçmek için türlü oyunlara girip hücre yönetimi tehlikeye sokarlar.siz siz olan golginize sahip çıkın
daha çok orta yaşta görülen bu sendrom uzun süredir uzun bilekli çorap giyen erkeklerde görülür.ayak bileğinden yukarı doğru yayılması gereken kıllar çorap yüzünden nefessiz,ilgisiz,besinsiz kalmış ve sonuç olarak dökülmüştür.kılların başlangıç noktası,bileğin ön yüzü ile diz alt noktasından geçen çizginin alt bir bölü üçü ile orta bir bölü üçünü birleştiren noktadan geçen hayali çizginin üstüne çıkmıştır.görüntü vahimdir.bu sendroma sahip olan bireyler utançtan kısa don giyememektedir.bu kısa don giyememe ise olayı bir kısır döngüye sokar elde kalan bir avuç kılda nefessiz kalır ve onlar da kaybedilir ve birey bacak kıllarından mahsun kalır.tedavisi hastalığın başlangıcını önlemektir bu da kısa bilekli çoraplar giymek ve kıllarımızla ilgilenmektir.
ferhat göçerin yeni şarkısı.kendisini pek dinlemem ama dün ilk defa spor salonunda dinledim belki sıkıntıdan belki anlık bi boşluktan gözlerim doldu.
sözleri:
aramızda görünmeyen duvarlar var
bilmediğim caddeler, bulvarlar
yabancısın hanidir, söylesem yeridir
kavuşmuyor hiç dudaklar
yavaş yavaş eritiyor, bizi bu yalanlar
bir hesap ki tutmuyor, elde kalanlar
son durak dedi aşk, birimiz inmiyor
izliyor bak uzaktan, uzaklar
git, hevesini al gel, nefesini al gel
belki de bulduğun aşkından
git, tutamam zaten, dağ gibi dursam
kendine bir tünel kazarsın
git, bana benzeyen ya da benzemeyen birini
belki de çok seversin
git, ayrılığı kabullendim
ben seni, sen olmadan da severim, git
mutlaka her reklam kuşağında bir tane vardır.havalı bacılarımızın şuh kahkahaları arasında yüzünü asan bir genç kızımız vardır.o bugün adettir.üzülmesi somurtması beyaz pantolon giymemesi gerekir.çevrede şuh kahkahalardan anaç bacı çıkar ve kızın sıkıntısını anlar.kulağına o muhteşem buluşu,ultraultra ince süper ped markasını fısıldar ve kız bi anda gülmeye başlar ve reklam biter.
ilişkide artık bişeylerin iyi gitmediğini düşünüp bitirmişsen ve ayrılırken karşı taraf senin vicdanına oynayan sözler söylemişse,için kanayarak ayrılmışsan ilişki sonrası dibe vurduğun hata yaptım dediğin zaman bir değil birden çok defa aldatıldığını öğrenmişsen kendine,geleceğine,zorlukla kabul ettiğin duygulara inancın bi anda yıkılır.zorla toplarsın...umarım kimse yaşamaz
halk arasında kıl kurdu olarak bilinen insan barsaklarında yaşayan paraziter canlı.dişi olanları gece konakçı uyurken anal kanaldan çıkıp genital bölgeye yumurtalarını bırakır.bu yumurtalarda konakçıda kaşıntıya yol açar.
dar kaldırımda konuşarak yavaş yavaş yürüyen teyzelerin yanından geçmeye çabalamaktır. dünyanın en zor durumlarından biridir dostlar. "eve kaç saat geç kalırım acaba? annemi arayıp haber vermeli miyim?" diye düşündürür. düşman başına...
biliyorsunuz ki özellikle bulunduğumuz coğrafyada neredeyse görmezden gelinmek ve kabul edilmemek gibi bir sorunla karşı karşıyayız. sayı azımsanamayacak kadar çok, ancak gizli yaşama mücadelesi yüzünden normalleşemiyoruz. cesur olanlarımız bir şekilde sokağa çıkıyor-du- ancak yetmiyor.
aslında sorunun temelini incelediğimizde bulunduğun toplum zemininde kendini duyurman mümkün mü bunu anlamalıyız. kabul edilmen ve aydınlatman mümkün mü? öncelikle onur yürüyüşlerine hep birlikte göz atalım. en gözde slogan.
"velev ki ibneyiz!"
sakin olun. altında başkaldırı ve özgüven çok anlamlı ve kesinlikle haklı. ancak amacımız neydi? olaya böyle mi girmemiz gerekiyor. yoksa varlığımızın ne kadar normal olduğunu göstermenin küfürsüz, bağırtısız ve daha "normal" yolları da var mı? neredeyse çırılçıplak, sarmaş dolaş ve yapış yapış, ucube makyaj ve mide bulandıran tavırlarla sizce kabul edilebilir miyiz?
eşcinseller;
- doktor
- öğretmen
- mühendis
- asker
- polis
- işçi
- berber
- bakkal
- ceo
- bilim insanı
- çoban
- ressam
- müzisyen
- hekeltraş
- oyuncu
- futbolcu
-
-
...
olabilir. vardır. rüştünü ispat etmek, varlığının ne kadar normal olduğunu kanıtlamak ve bu toplumun ayrılmaz bir parçası; muhtaç olduğu renkler olduğunu anlamak, anlatabilmek için bunca yıldır yapılanların hiçbirine ihtiyacımız yok. hatta sokaklara çıkmaya hiç ihtiyacımız yok. yapmamız gereken tek şey başarılı olmak. bir şeyler başarmak ve bunu başardığımızda eşcinsel olduğumuzu sakince ve oldukça normal, sıradan bir şekilde duyurmak. tabiri caizse takım elbiseli eşcinsellerin sahneye çıkma vakti geldi. tuhaf ve itici davranmayan, toplumun işe yarayan kısmını oluşturduğunu gösteren, belli bir kültür içinde yaşadığının farkında olanlara ihtiyacımız var.
katılırsınız ya da katılmazsınız. normalleşeceksek ancak böyle olacak. onur yürüyüşü adı altında sokaklarda sevişip çığırtkanlık yaparak ancak bu noktaya geliniyor.
ilkokul birinci sınıf...
23 nisan gösterileri için hazırlıklar başlamış.kostüm parasını ailem veremediği için ben hariç bütün sınıf gösteriye katılmakta
bir ay öncesinden başlayan hazırlıklara ,kostumlerin ışıltısına hep imrenerek bakmıştım.
23 nisan günü hastayım ben diyip bütün gün yataktan dışarı çıkmamış okula gitmemiştim.
her 23 nisanda bayramını kutlayan çocuklar değil de kutlayamayanlar gelir aklıma hep bu nedenle,
keşke çocuklar üzülmese
bayramınız kutlu olsun...
düşüncelerinize saygıyla olduğu kadar kaygıyla da yaklaşıyorum...bir zamanlar erkek seven erkeğe veren tepkilerle cumaya giden gay'e veren tepkilerin aynı karanlık mağaralardan çıktığını düşünüyorum.
düz düşünen,hayatında sadece tek ve teklere adanmış,kutupsuz dünyada yaşayamayan insan olmaktan çıkalım....
insan istediğine tapar istediğini sever ve bu diğer godzillaları ilgilendirmez
olay vahimdir ama bu olayı suriyeliler yaptı diye ırkçı söylemlerde bulunmak daha vahimdir!suriyeliler gelmeden önce trans arkadaşlar çok güvenliydiler dimi???
kimse bu adamı temsilci seçmedi...
hadi diyelim temsilci oldu bunca zamandır siz nerdeydiniz ??
homofobikler üstüne öyle giydiriyoki helal olsun adama...