hestia

Durum: 676 - 0 - 0 - 0 - 03.04.2018 02:18

Puan: 13212 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

Gereksiz bahar triplerinden hiç ama hiç hazetmiyorum
  • /
  • 34

colin farrell

"dünyanın sonundaki ev" filminde canlandırdığı biseksüel karakter ile kendisine aşık olduğum acıklı bakışlı yıldız, bu filmde hoş sevişme sahneleri vardır erkek arkadaşı ile ve film ufaktan hiv virüsünün etkilerine de gönderme yapar, tavsiye edilir.

durduk yere ayı sözlük yazarlarına koyan şarkılar

sezen aksu,
vazgeçtim
seni kimlervaldı
yarası saklım
gökhan türkmen,
rüya
bir öykü
tual,
ayrılık
kasım
yıldız tilbe,
el adamı
dayan
yalnız çiçek
sevemedim ayrılı
sertab erener
oyun bitti

cumaya gittim gelicem

ibadet reklamı, her gördüğümde altına "sorduk mu kardeşim" yazasım gelir.

ayı sözlük yazarlarının profilleri

bilgiler altında sepete ekle , sayfa sonunda alışverişi tamamla butonları aradığım başlık.

eksi oy verenlerin ayaklarına sıktırmak

sözlükte emre aydın ile ilgili sorunu olan birini farkedince ve hatta kişiselleşmiş amaçlar ile eksi oy kullananlar olduğunu anladıkça desteklediğim durum. sık gitsin arkandayız. hep destek tam destek

dexter6

bugün itibari ile bana sinema borcu olan, tanığım en keyifli sohbet sahibi dünya tatlısı adam. bütün gün durmadan konuşup bıkmadığım nadir şahsiyet hatta gün yetmedi diyebilirim. "sen nerden çıktın böyle" dedirten türden biri.

açlık oyunları taksim zirvesi

kesinlikle fedakarlık uğruna gerçekleşmiş iki kişilik zirve, sadece ve sadece amaç sözlüğü tanitmak yoksa hiç niyeti yoktur dexter6 nın böyle bir girişime.

susma

aynı zamanda zeki müren 'in "hayat öpücüğü" albümünün ilk şarkısının adıdır, dinlenilesi ve harika sözleri vardır.

susma
susma konuş bir şeyler söyle yüzüme bakma öyle
ya evet ya hayır de bu aşk yürümez böyle
seni sevdiğim gibi başkasını sevseydim
aşk dolu şu kalbimi başkasına verseydim
diz çökerdi önümde köle olurdu bana
sana verdiklerimi başkasına verseydim

gülme benim halime gülme aşkımla alay etme
çık git artık dünyamdan bir daha geri dönme
seni sevdiğim gibi başkasını sevseydim
aşk dolu şu kalbimi başkasına verseydim
diz çökerdi önümde köle olurdu bana
sana verdiklerimi başkasına verseydim

dönme bir daha geri dönme göz yaşlarımı silme
uzak dur benden uzak rüyalarıma girme
seni sevdiğim gibi başkasını sevseydim
aşk dolu şu kalbimi başkasına verseydim
diz çökerdi önümde köle olurdu bana
sana verdiklerimi başkasına verseydim

aşk

insanı önce göklere çıkarıp ardından paraşütsüz aşağı bırakan duygu.gelişim sürecinde; 2 gün önce varlığını dahi bilmediğin bir insanı aniden tanırsın, belki bir sözü,belki bir bakışı yada alakasız gülümsemesi ile beyninde bir kontak meydana gelir o hiç tanımadığın kişi artık bir fotograf halinde baktığın heryerde senin karşında durur, yatarsın kalkarsın gözlerini kaparsın açarsın yok nafile artık ne yaparsan yap karşındadır. durmadan bir kaç anı tekrar tekrar oynatır durur aklın, telefon iki dakika boş dursa türlü senaryolar yazılır, sanki o telefon kalp atışıdır onun, durursa panik başlar, iki mesajın arasındaki 5dk 5 yıl olur.onunla buluşulacak günün gecesi sabah olmaz, bu saatten sonra tek istediğin onu tekrar görmek, tekrar duymak dokunmak, yanında olmak ama nerede olduğu nasıl olduğu hiç sorun değil... yeterki o olsun, her yer sana cennet bahçesinin en güzel köşesi,artık dünya onun etrafında dönüyordur gerisi boştur hayat, gelecek, kariyer veya idealler kimin umrunda... 2 gün önce o yoktu bu kimin umrunda... bunlarda yetmez onsuz yaşanan yıllar kayıp ya... filmi başa sarmak onsuz günleri bile ona bağlamak gereklidir. onun okulu, onun çocukluğu herşeyi didiklenir ve senin hayatın ile bağdaştırılır ve yeniden bir hayat inşa edilir ve gün gelir o gider bütün herşey sende kalır... işte aşk her gelen ile tekrar hayatını sıfırdan inşa etme gafletidir.
aşk’ı sen bulamazsın, o seni en ummadığın anda vurur, nasıl geldiğini bilemezsin bir anda sarmalar seni, tatlı tatlı sürükler, sihirli bir nehirdir o … ama o nehir’in sonu her zaman bir şelaledir, dibi kayalarla dolu bir şelale, muhakkak ki seni düşürür o kayalara çarparak yaralanarak sürüklenirsin artık, akıntı kuvvetlidir çıkamazsın düzlüğe, artık o nereye götürürse sen oradasın demektir.

80 lerin sonunda 90 ların başında çocuk olmak

ilk açılan özel televizyonları bilmek ve yayına gireceği güne sabırsızlanmaktır öyle ki şuan ne saçma dediğimiz show tv'nin o geometrik şekilli, dık dıgı dık dık dıgı dık sesli reklamalarına alışık olmak, pazar geceleri parlement sinema klübünün new york görüntüleriyle ve all my life şarkısı ekrandayken çayların meyvelerin hazırlandığını ve herkesin az sonra başlayacak film için sabırlanırken senin "okul var oğlum sabah uyanamayacaksın,yatağa haydi" sözü ile dünyanın başına yıkıldığı günler demektir, o zamanlar evde sinema her an elinin altında değildi artık özel kanallar vardı ve vhs kasetler yavaş yavaş gözden düşüyordu o dönem çizgi filmler bile başka güzeldi şiddet yoktu bolca pembe dünyalar izleyerek büyüdü o dönemin çocukları ve o zaman sen sokakta çılgın gibi oynarken kimse endişelenmezdi seni kaçırıp böbreğini dalağını çalarlar diye yine sokata özgürce hayal gücünün yettiği kadar sınırsız oyunlar oynayabilmek, sanal olmayan gerçek sosyal çevren olabilmesi o dönemin hayat tarzıydı, kasetleri kalem ile geri sarmayı bilmek yine o günlere has bir olaydı, en büyük fastfood sokakta oynarken annenin sana hazırladığı peynir ekmekti içinde zeytinde varsa ne ala... belki biraz zorlarsak bakkalda teneke kutudan petibör almak bu dönemin çocuklarına nasib olmuştur. "80lerin sonunda 90ların başında çocuk olmak" demek bugünün teknolojisini bilmkurgularda izlemek "vay be" demekti. şanlı olan son kuşak buydu.

disko kralı

en kaliteli talkshow programı, her zaman zekası ve kültürüne hayran olduğum mükembel insan okan bayülgen'in şu sıra tv8de sunduğu program.

cinsel tercihlerine saygı duyuyorum

hetero dünyasının kendilerince eşcinsellere lütufta bulunmasının söze gelişi, sanki eşcinsellerin büyük kusuru karşında onlar kendi dünyalarında yaşam hakkı tanımışlardır ve bunu ilan ederler bu söz ile.bu söz karşında hep ne yapacağımı nasıl şükran ve teşekkürlerimi sunacağımı şaşarım bu büyük insanlara, allah razı olsun sayelerinde bu fani dünyada yer buluyoruz.

ayrılığa dair

canının bir parçasının bir kişide kalması, hayatına o andan sonra eksik devam etmek, birlikte yaşanırken biriktirilen her bir anı ve değerin bir taraf için değersizleşirken bir taraf için hayat boyu iç sızlatan kutsal emanet şeklini alması. ayrılık dakikasından sonra artık gidenin her bir parçası kutsaldır yatağa sinen kokusu, evin herhangi bir yerinde her hangi bir eşya yeterki ona dokunan son kişi o olmuş o olsun artık o hem en acıtan parça hem o yokken onun varlığıdır. ayrılık tek beden olan ruhun yeniden terkettiği bedene dönüş sürecidir, katettiği bütün yolu sil baştan tekrar yalnız yürümektir.

kaba et

kibarca "popo" dediğimiz iki yanaklı et. meyvelerden şeftali ile pek bir benzeşir.

cumartesi günü çalışmak

bu sabah bana türlü küfürler ettiren ve "memur olmak vardı be" dedirten lanet olay.

i will survive

eşcinsellerin gayri resmi marşı, gay olup bilmemek olmaz. güzel ve anlamlı sözleri ile ister istemez dile dolanıyor muhtemelen bir kaç kuşak daha popüleritesi devam edecek şarkı.

the hunger games

izlenmesi gereken filmler listesinde benim için şuan 1. sırada, imbd listesine hayli yüksek bir puanla giriş yapmıştır ki bu da her filme nasıp olmaz.

aussiebum

bugün doğum günü olan sıcak kanlı keyifli yazar, doğum günün kutlu olsun nice senelere.

tanga

gizemi yok eden şey, nerede kaldı çamaşırın seksi görüntüsü? çıplaklıktan daha seksi olan tek şey yarı çıplak olanıdır.

tempo

aktüel dergiler arasında başı çeken, öncü isimken günümüzde şu başlığı görene kadar varlığını unuttuğum dergi.parlak yılları 2000 li yılların başlarıydı. *
  • /
  • 34
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 676

vibratör

umutsuz ev gaylerinin kıyısında köşesinde illa ki üzerinde "acil durumlarda camı kırıp, münasip yere sokunuz" ibaresi ile bulunması gereken faydalı icat.

çanakkale

bir çay mahallesi vardır ki evlere şenlik, domates e tomato derler, çocukların her yaş kuşağı ayrı bir alemdir fakat en bombası 4-7 yaş arasıdır ki bu yaşlarda genellikle terlikler ters giyilmiş olur, yazın sıcağında üstünde çeşitli yemek artıkları olan bir t-shirt olur ve burunda yarı kurumuş sümük ile etrafta kimi çileden çıkartsam diye gezinirler ve avınu bulup da birine sardımı aman allah o kişi yandı... bu mahallenin düğünleri fenadır çeyiz gezdirme merasimi ile başlar ve günlerce şenlik tadında sürer gider özellikle gelin ve damadın konuk davet turu dillere destandır tüketilen alkol ile küçük bir tekel dükkanı açabilirsiniz ama ama en bombası ise kavgalarıdır hiç bir yerde duyamayacağınız yorgan altı küfürlerden bir şölen yaşar kulaklarınız.* bütün bunların yanında şanlı bir tarih, binlerce yılda türlü uygarlıktan şahane eser ve cennet bir doğaya sahip ilimizdir. insanı bambaşka bir sıcaklıktadır.

oğlancı

kendini aklamaya çalışan, eşcinselliğini kabullenememiş öküz modeli, bunlar genellikle mahalle baskısına sıkışmış gizli gaylerden türer, köşe başında tesbih sallayan mahalle gençleri ile takılır ağır abi ayaklarındadır ama genellikle içlerinde bir nergiz kadar yumuşacık bir oğan coçuğu vardır... işte oğlancılık burada baş gösterir içindeki o oğlan çocuğuna oyun arkadaşı gerekir, futbol,kahve kağıt oyunlarına takılır kankaları ile reis diye konuşur gelen geçen kıza laf atar ama içindeki oğlana dur diyemez soluğu chat odalarında alır yeri yoktur ve bulduğu ilk yerim var full pasifim diyen kişinin yatak odasında köpekler gibi uluyarak boşalırken bulur kendini ama o asla gay değil full aktif vurucu timdir, o odada bırakır içindeki oğlanı ve o kapıdan çıkınca maço mahalle delikanlısı kostümünü giyer ve köşe başında ki sıkışmış hayatına geri döner.

deniz gezmiş

40 yıl önce bugün inandığı dava için yusuf aslan ve hüseyin inan ile hiç acımadan darağacına gönderilen büyük insan... bu insanlar sadece inandıkları halkın menfaatlerini düşündükleri için, daha iyi bir ülke, özgür bağımsız bir ülke istedikleri için, halkın uyutulmamasını istedikleri gerçekleri görebilsenler istedikleri için idam gibi bir cezayı hakettiyse bakıldığında günümüz siyasileri, yazarları, sözde sosyalistlerinin hepsinin idami gerekir.hayatı,siyasi yaşamı ve idam süreci;
gezmiş, ilk ve ortaöğrenimini sivas'ta, liseyi istanbul'da okudu. henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu.1965'ten sonra, türkiye'de gelişen gençlik hareketinin en önemli önderlerinden ve türkiye halk kurtuluş ordusu (thko)'nun kurucu ve yöneticilerinden deniz gezmiş, 1965'te türkiye işçi partisi (tip)'nin üsküdar ilçe başkanlığına üye oldu. ilk kez 31 ağustos 1966'da ankara'dan istanbul'a yürüyen çorum belediyesi temizlik işçilerinin taksim anıtı'na çelenk koymaları sırasında işçileri destekleyen ve türk-iş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. 7 kasım 1966'da istanbul üniversitesi hukuk fakültesine girdi. ardından 19 ocak 1967'de türkiye milli talebe federasyonu (tmtf) binasının yedd-i emine verilmesi sırasında çıkan olaylarda yakalandı ve bir gün sonra iki arkadaşıyla çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 22 kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği kıbrıs mitingi sırasında aşık ihsani ile birlikte abd bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan deniz gezmiş, hukuk fakültesi'nde birlikte okuduğu arkadaşlarıyla birlikte 30 ocak 1968'de "devrimci hukukçular örgütü"'nü kurdu. 7 mart 1968'de iü fen fakültesi konferans salonunda düzenlenen toplantıda konuşma yapan devlet bakanı seyfi öztürk'ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 mayıs'a kadar tutuklu kalan gezmiş, 30 mayıs'ta 6. filo'yu protesto ettiği için yargılandı ve beraat etti. öğrenci eylemleri içinde etkinliği giderek artan deniz gezmiş, 12 haziran 1968'de istanbul üniversitesi'nin işgal edilmesinde önderlik etti. işgal konseyi adına iü senatosu ile baltalimanı'nda yapılan görüşmelere katılan öğrenci heyetinin içinde yer aldı; öğrenci haklarının elde edilip işgalin sona erdirilmesinde etkili oldu. işgalden kısa bir süre sonra istanbul'a gelen 6. filo'yu protesto eylemlerinde yer alan gezmiş, 30 temmuz'da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20 eylül'de serbest bırakıldı. bütün bu olaylardan sonra öğrenci hareketinin efsanevi lideri haline geldi.
tip içinde yoğunlaşarak, ayrılıklara ve tartışmalara yol açan ideolojik sorunlarda milli demokratik devrim (mdd) görüşünü benimseyen deniz gezmiş, bu görüşün özellikle devrimci öğrenciler arasında yayılmasında etkili oldu.
ekim 1968'de eylemlerde birlikte olduğu cihan alptekin, mustafa ilker gürkan, mustafa lütfi kıyıcı, devran seymen, cevat ercişli, m. mehdi beşpınar, selahattin okur, saim kurul ve ömer erim süerkan'la birlikte devrimci öğrenci birliği (döb)'ni kurdu. 1 kasım 1968'de tmgt (türkiye milli gençlik teşkilatı) , aütb, odtüöb ve döb'ün başlattığı samsun'dan ankara'ya mustafa kemal yürüyüşü'nü düzenledi. ardından 28 kasım 1968'de abd büyükelçisi kommer'in gelişi sırasında yeşilköy havaalanı'nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı.
istanbul üniversitesi'nde sağcı güçlerin 16 mart 1969'da girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 mart'ta yeniden tutuklanarak 3 nisan'a kadar hapis yattı. ardından 31 mayıs 1969'da iü hukuk fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti. üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan çatışmalarda yaralandı. hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçan gezmiş, haziran'ın sonunda filistin'e gitti. filistin'e gitmeden önce 23 haziran 1969'da tmgt'nin topladığı 1. devrimci milliyetçi gençlik kurultayı'na kendisi gibi haklarında tutuklama kararı olan fkf genel başkanı yusuf küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi. eylül'e kadar filistin'de gerilla kamplarında kalan deniz gezmiş, 1 eylül 1969'da, 10 haziran'da "üniversiteyi işgal" ettiği gerekçesiyle hukuk fakültesi'nden ihraç edildi. hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 23 eylül 1969'da hukuk fakültesi'nde olduğu sırada haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi üzerine teslim olan gezmiş, 25 kasım'da serbest bırakıldı. ancak yıldız devlet ve mühendislik akademisi'nde battal mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesinden sonra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin gezmiş'e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama kararı alındı. 20 aralık 1969'da yakalanan gezmiş, kendisiyle birlikte tutuklanan cihan alptekin'le birlikte 18 eylül 1970'e kadar tutuklu kaldı. bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mücadelesini değişik alanlarda sürdürdü. sinan cemgil ve hüseyin inan'la birlikte thko'yu kurdu. 11 ocak 1971'de thko adına ankara iş bankası emek şubesi'nin soygununu gerçekleştirenler arasında yeraldı. 4 mart 1971'de dört abd'li askerin balgat'taki tuslog tesisleri'nden kaçırılması eyleminde de bulundu. kaçırılan erler daha sonra serbest bırakıldılar.
12 mart darbesinin ilk günlerinden sonra yusuf aslan ile birlikte sivas'a gitmekteyken motosikletleri bozuldu. bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada aslan ile birbirlerini kaybettiler. aslan o esnada elmalı'da iken, gezmiş ise 16 mart 1971 salı günü sivas'ın gemerek ilçesinde etrafı sarılarak yakalandı ve kayseri'ye getirildi.[kaynak belirtilmeli] buradan ankara'ya zamanın içişleri bakanı haldun menteşeoğlu'nun makamına götürüldü.
mahkemesi 16 temmuz 1971 günü altındağ veteriner okulu binası'nda tuğgeneral ali elverdi başkanlığında baki tuğ savcılığında ankara sıkıyönetim komutanlığı 1 no'lu mahkemesi'nde başladı ve 9 ekim 1971 günü bitti. deniz ve arkadaşları 16 temmuz 1971'de başlayan thko-1 davası'nda tck'nin 146.maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 ekim 1971'de 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldı. mahkeme kararı;
deniz gezmiş, yusuf aslan, mahkememiz türkiye cumhuriyeti anayasası'nın tamamını; bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya cebren teşebbüs suçunu işlediğinizi sabit gördü. türk ceza kununun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezası ile tecziyenize karar verdi
idam cezaları o zamanlar senato tarafından onaylanmak zorundaydı. ismet inönü "siyasi suçlar idamla cezalandırılmamalıdır" diyerek bülent ecevit ile birlikte red oyu kullanır. ap genel başkanı süleyman demirel ise infazdan yana oy kullanır.
olaydan 15 yıl sonra, süleyman demirel bir gazeteciye verdiği demeçte idamlar için: " soğuk savaşın talihsiz olaylarından biri " yorumu yapar. mahkumların özür dilemesi istenir. hiçbiri yaptıklarından özür dilemez. cumhurbaşkanı cevdet sunay ise idamları onaylar.
idam edilmeden önce alman der spiegel dergisinde çıkan son yazısında "yaşasın tam bağımsız türkiye! yaşasın marksizm-leninizm. yaşasın türk ve kürt halklarının kardeşliği! yaşasın işçiler, köylüler! kahrolsun emperyalizm!" dediği belirtildi. idama tanık olan avukatı halit çelenk'e göre ise son sözleri "yaşasın tam bağımsız türkiye. yaşasın marksizm-leninizm'in yüce ideolojisi. yaşasın türk ve kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. kahrolsun emperyalizm. yaşasın işçiler, köylüler" olmuştur.
yusuf aslan ve hüseyin inan ile birlikte 6 mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, ankara merkez kapalı cezaevi'nde asılarak idam edildi. deniz gezmiş ve arkadaşlarının 1969'da öldürülen taylan özgür'ün yanına gömülme isteği, yerine getirilmez ve apar topar gömülür.idamından sonra bayraklaşarak devrim mücadelesinin çok önemli bir sembolü oldu; bir çok sol örgüt başka konularda fikir ayrılıkları olmasına rağmen mutabık kaldıkları nadir konulardan birisi deniz gezmiş'in devrim önderliğidir.


bütün bu dönemi yaşayanlar ve bu dönem sonrası aile kuran denizin yoldaşları ve inananları doğan çocuklarınai deniz adını vermiştir, devletin ve baştakilerin hiç bir zaman anlayamadağı şey buydu zaten onlar bir denizi susturdu ama toplum yüzlerce yeni deniz yarattı, baskılar düşünceleri inanışları asla susturamaz sadece kendilerince susturduğunu sanarlar.

lgbt sözlüğünde ibne nin hakaret amaçlı kullanılması

bu durum gerçekten rahatsız edici, kendine saygı duymayan birinin başkasından saygı beklemesi tuhaf, evet belki kelime anlamı yaşanan durumu doğrulasada toplum gözünde kişilerin birbirini aşalamak için kullandığı bir sıfat, düpedüz küfür... bu küfürde aşalama için kullanılan toplum biziz ve bizim kendi aramızda bunu gayet normalmiş gibi karşılamamız gerçekten durup düşünülesi. o zaman göt veren, tekerlek, nonoş, oğlan gibi kelimeleride kullanalım, gayet doğal bir yerden sonra suratlarımıza tükürüldüğünde ahhh yarabbi şükürde der geçeriz, 1 temmuzda ne diye çıkıp götümüzü yırtalım taksim de? şurada yazılanları okuayan birisi karşınıza çıkıp orada size hangi gururdan bahsediyorsunuz sizde gurur varmı dese ne kadar haklı olur? durup bir düşünün.

ayı sözlük yazarlarının profilleri

bilgiler altında sepete ekle , sayfa sonunda alışverişi tamamla butonları aradığım başlık.

deniz gezmiş

40 yıl önce bugün inandığı dava için yusuf aslan ve hüseyin inan ile hiç acımadan darağacına gönderilen büyük insan... bu insanlar sadece inandıkları halkın menfaatlerini düşündükleri için, daha iyi bir ülke, özgür bağımsız bir ülke istedikleri için, halkın uyutulmamasını istedikleri gerçekleri görebilsenler istedikleri için idam gibi bir cezayı hakettiyse bakıldığında günümüz siyasileri, yazarları, sözde sosyalistlerinin hepsinin idami gerekir.hayatı,siyasi yaşamı ve idam süreci;
gezmiş, ilk ve ortaöğrenimini sivas'ta, liseyi istanbul'da okudu. henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu.1965'ten sonra, türkiye'de gelişen gençlik hareketinin en önemli önderlerinden ve türkiye halk kurtuluş ordusu (thko)'nun kurucu ve yöneticilerinden deniz gezmiş, 1965'te türkiye işçi partisi (tip)'nin üsküdar ilçe başkanlığına üye oldu. ilk kez 31 ağustos 1966'da ankara'dan istanbul'a yürüyen çorum belediyesi temizlik işçilerinin taksim anıtı'na çelenk koymaları sırasında işçileri destekleyen ve türk-iş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. 7 kasım 1966'da istanbul üniversitesi hukuk fakültesine girdi. ardından 19 ocak 1967'de türkiye milli talebe federasyonu (tmtf) binasının yedd-i emine verilmesi sırasında çıkan olaylarda yakalandı ve bir gün sonra iki arkadaşıyla çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 22 kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği kıbrıs mitingi sırasında aşık ihsani ile birlikte abd bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan deniz gezmiş, hukuk fakültesi'nde birlikte okuduğu arkadaşlarıyla birlikte 30 ocak 1968'de "devrimci hukukçular örgütü"'nü kurdu. 7 mart 1968'de iü fen fakültesi konferans salonunda düzenlenen toplantıda konuşma yapan devlet bakanı seyfi öztürk'ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 mayıs'a kadar tutuklu kalan gezmiş, 30 mayıs'ta 6. filo'yu protesto ettiği için yargılandı ve beraat etti. öğrenci eylemleri içinde etkinliği giderek artan deniz gezmiş, 12 haziran 1968'de istanbul üniversitesi'nin işgal edilmesinde önderlik etti. işgal konseyi adına iü senatosu ile baltalimanı'nda yapılan görüşmelere katılan öğrenci heyetinin içinde yer aldı; öğrenci haklarının elde edilip işgalin sona erdirilmesinde etkili oldu. işgalden kısa bir süre sonra istanbul'a gelen 6. filo'yu protesto eylemlerinde yer alan gezmiş, 30 temmuz'da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20 eylül'de serbest bırakıldı. bütün bu olaylardan sonra öğrenci hareketinin efsanevi lideri haline geldi.
tip içinde yoğunlaşarak, ayrılıklara ve tartışmalara yol açan ideolojik sorunlarda milli demokratik devrim (mdd) görüşünü benimseyen deniz gezmiş, bu görüşün özellikle devrimci öğrenciler arasında yayılmasında etkili oldu.
ekim 1968'de eylemlerde birlikte olduğu cihan alptekin, mustafa ilker gürkan, mustafa lütfi kıyıcı, devran seymen, cevat ercişli, m. mehdi beşpınar, selahattin okur, saim kurul ve ömer erim süerkan'la birlikte devrimci öğrenci birliği (döb)'ni kurdu. 1 kasım 1968'de tmgt (türkiye milli gençlik teşkilatı) , aütb, odtüöb ve döb'ün başlattığı samsun'dan ankara'ya mustafa kemal yürüyüşü'nü düzenledi. ardından 28 kasım 1968'de abd büyükelçisi kommer'in gelişi sırasında yeşilköy havaalanı'nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı.
istanbul üniversitesi'nde sağcı güçlerin 16 mart 1969'da girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 mart'ta yeniden tutuklanarak 3 nisan'a kadar hapis yattı. ardından 31 mayıs 1969'da iü hukuk fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti. üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan çatışmalarda yaralandı. hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçan gezmiş, haziran'ın sonunda filistin'e gitti. filistin'e gitmeden önce 23 haziran 1969'da tmgt'nin topladığı 1. devrimci milliyetçi gençlik kurultayı'na kendisi gibi haklarında tutuklama kararı olan fkf genel başkanı yusuf küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi. eylül'e kadar filistin'de gerilla kamplarında kalan deniz gezmiş, 1 eylül 1969'da, 10 haziran'da "üniversiteyi işgal" ettiği gerekçesiyle hukuk fakültesi'nden ihraç edildi. hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 23 eylül 1969'da hukuk fakültesi'nde olduğu sırada haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi üzerine teslim olan gezmiş, 25 kasım'da serbest bırakıldı. ancak yıldız devlet ve mühendislik akademisi'nde battal mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesinden sonra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin gezmiş'e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama kararı alındı. 20 aralık 1969'da yakalanan gezmiş, kendisiyle birlikte tutuklanan cihan alptekin'le birlikte 18 eylül 1970'e kadar tutuklu kaldı. bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mücadelesini değişik alanlarda sürdürdü. sinan cemgil ve hüseyin inan'la birlikte thko'yu kurdu. 11 ocak 1971'de thko adına ankara iş bankası emek şubesi'nin soygununu gerçekleştirenler arasında yeraldı. 4 mart 1971'de dört abd'li askerin balgat'taki tuslog tesisleri'nden kaçırılması eyleminde de bulundu. kaçırılan erler daha sonra serbest bırakıldılar.
12 mart darbesinin ilk günlerinden sonra yusuf aslan ile birlikte sivas'a gitmekteyken motosikletleri bozuldu. bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada aslan ile birbirlerini kaybettiler. aslan o esnada elmalı'da iken, gezmiş ise 16 mart 1971 salı günü sivas'ın gemerek ilçesinde etrafı sarılarak yakalandı ve kayseri'ye getirildi.[kaynak belirtilmeli] buradan ankara'ya zamanın içişleri bakanı haldun menteşeoğlu'nun makamına götürüldü.
mahkemesi 16 temmuz 1971 günü altındağ veteriner okulu binası'nda tuğgeneral ali elverdi başkanlığında baki tuğ savcılığında ankara sıkıyönetim komutanlığı 1 no'lu mahkemesi'nde başladı ve 9 ekim 1971 günü bitti. deniz ve arkadaşları 16 temmuz 1971'de başlayan thko-1 davası'nda tck'nin 146.maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 ekim 1971'de 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldı. mahkeme kararı;
deniz gezmiş, yusuf aslan, mahkememiz türkiye cumhuriyeti anayasası'nın tamamını; bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya cebren teşebbüs suçunu işlediğinizi sabit gördü. türk ceza kununun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezası ile tecziyenize karar verdi
idam cezaları o zamanlar senato tarafından onaylanmak zorundaydı. ismet inönü "siyasi suçlar idamla cezalandırılmamalıdır" diyerek bülent ecevit ile birlikte red oyu kullanır. ap genel başkanı süleyman demirel ise infazdan yana oy kullanır.
olaydan 15 yıl sonra, süleyman demirel bir gazeteciye verdiği demeçte idamlar için: " soğuk savaşın talihsiz olaylarından biri " yorumu yapar. mahkumların özür dilemesi istenir. hiçbiri yaptıklarından özür dilemez. cumhurbaşkanı cevdet sunay ise idamları onaylar.
idam edilmeden önce alman der spiegel dergisinde çıkan son yazısında "yaşasın tam bağımsız türkiye! yaşasın marksizm-leninizm. yaşasın türk ve kürt halklarının kardeşliği! yaşasın işçiler, köylüler! kahrolsun emperyalizm!" dediği belirtildi. idama tanık olan avukatı halit çelenk'e göre ise son sözleri "yaşasın tam bağımsız türkiye. yaşasın marksizm-leninizm'in yüce ideolojisi. yaşasın türk ve kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. kahrolsun emperyalizm. yaşasın işçiler, köylüler" olmuştur.
yusuf aslan ve hüseyin inan ile birlikte 6 mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, ankara merkez kapalı cezaevi'nde asılarak idam edildi. deniz gezmiş ve arkadaşlarının 1969'da öldürülen taylan özgür'ün yanına gömülme isteği, yerine getirilmez ve apar topar gömülür.idamından sonra bayraklaşarak devrim mücadelesinin çok önemli bir sembolü oldu; bir çok sol örgüt başka konularda fikir ayrılıkları olmasına rağmen mutabık kaldıkları nadir konulardan birisi deniz gezmiş'in devrim önderliğidir.


bütün bu dönemi yaşayanlar ve bu dönem sonrası aile kuran denizin yoldaşları ve inananları doğan çocuklarınai deniz adını vermiştir, devletin ve baştakilerin hiç bir zaman anlayamadağı şey buydu zaten onlar bir denizi susturdu ama toplum yüzlerce yeni deniz yarattı, baskılar düşünceleri inanışları asla susturamaz sadece kendilerince susturduğunu sanarlar.

islam'da eşcinsellik

herkesin diline dolanan klasik hikaye lut ve pompei olaylarıdır ama ikisinin de ortak noktasında büyük yanılgı vardır, bu kavim ve şehirde konu eşcinsellik değil seksin her çeşidinin yani ensest *zoofeti homoseksüellik ve sübyancılık gibi kavramların havalarda uçması, tabi ki biz her şeyin içinden işimize geleni çeken bir millet olarak durumu sadece gaylerin üzerine atarak "dikkatinizi çekerim lezbiyenleri bile eleyerek" erkekler düzüştü gökten ateşler yağdı dedik ve bitti...
kuran'a gelince... merakımdan incil, kuran ve tevrat’ı başta sona okumuş biriyim, nedir bunların ortak hikayesi dedim ve okudum evet temelde hep aynı şeyler... gel gelelim eşcinsellik ile ilgili "öleceksiniz" "yanacaksınız" "allah belanızı vere..." gibi bir şey yok, yahu geçen tek şey "size yaradılan eşleri bırakıp kendi cinsinizden birine mi şehvet duyuyorsunuz, bu düpedüz sapkınlıktır" evet arkadaşlar sadece geçen bu... ve hemen ardından "fakat allah her şeyi affedendir" eee şimdi ne bu? nerede bahsi geçen büyük günah?
ben bu durumu insanların domuz ve şarap için haram algısına benzetiyorum hep... iyi müslüman domuz etini görünce lanet yağdırır, aman haram dokunma, sofrana koyma vs.vs.vs.bir sürü fetva verir ama alkol alır... eee dostum, ikisinin günah statüsü aynı. işte iyi bir müslüman evliyken karısı dışında ki her on kadından dokuzunu götürmek ister, eh yüz tanesinden de birini harbi harbi götürür, ama iki erkeği öpüşürken görse salavat getir, kafir der taşa tutar, e be dangalak sende bende zina yapıyoruz vajinaya girersen 10, makata girersen 50, erkek makatına girersen 100 misli günah diye bir tarifemi var?
dini algılamak biraz tuhaf bir kavram, kuran-ı kerim de günahlar sevaplar vs. bir içindekiler yada önsöz bölümü yok, bu yüzden kesin çizgileri ben asla kabul edemiyorum bu konuda, yaratıcı var evet sana bir hayat vermiş, bir de bu hayatın kullanma klavuzu olarak bir kitap göndermiş, ehhh ilk geldiği zaman odun insan oğluna birde eğitmen göndermiş sana, en önemlisi bir de beyin vermiş al oku anla anladığını yaşa o dedi bu dediler ile kafa karıştırmak boş ve yersiz.

sadece heteroseksüel arkadaşlarımla görüşüyorum diyen eşcinsel

flört ettiğim kuş beyinlinin geçen pazar buradan 2 arkadaşla çıkıp muhabbet ettiğimi öğrendiği an bana verdiği tepki diyalog şu;

-napıosun?
-arkdaşlarla sahilde kahve içiyoruz.
-...bear mı arkadaşın?
-evet ne oldu?
-sen utanmıyormusun yaa birde arkadaşım diosun, utandamdan da facete falan paylaşıosunuz.
-niye senin hiç gay arkadaşın yok mu?
-yok, olamaz da..
-sen nesin peki?
-ben özel hayatımla arkadaş çevremi karıştırmam, çok komiksiniz bir sürü gay birlikte mi takılıyorsunuz, acıyorum size!
-ben sana daha çok acıdım, ezik bi siktir git.

şaka gibi ama bu diyalog daha kendisini kabul edememiş bir eşcinselden geliyor... merak ettiğim şey şu tamam benimde fazla gay arkadaşım yoktu ama en azından burada ki insanlarla tanışana kadar çünki sokağa çıkıp pardon siz gaymısınız, o zaman arkadaş olalım diyemezsin... burada ki eleman eşcinsel insanlarla takılmanın aşalık bir durum olduğunu düşünüyor lakin kendisi de eşcinsel. insanlardan kendini saklamak gizlenmek için hetero ortamlarda kendisini kasan ve asla olduğu kişi olamayan bir insan modeli işte sadece bir dafa kendisi ile aynı kafada olan insanların ortamında kendiyle tanışabilse kime acınması gerektiğini anlar ama zor bu milletin bu kafaları değiştirmesi çok zor.

leyla zana

pkk'nın dağ kadrosunun tbmm içerisine uzattığı maşasıdır kendileri * eşinin adını google a yazdığınızda bolca abdullah öcalan ve kürdistan bayrağı * ile resimlerin görebilirsiniz yani tencere ve kapak denklemini icra ederler kendileri. senelerce ayrı kalmışlardır biri içeri tıkıldığında diğeri özgür şeklinde giden evlikleri katlettikleri onca masumun, dağıttıkları onca onca ocağın laneti olsa gerek, hakettiğinden az bir lanet ama... en azından onların konuşma yada görüşme şansı varken diğerleri sonsuza kadar toprak altında yatıyor. haaa unutmadan birde bu kadın papağan gibi beli cümleler, kelimeler kullanır, özgürlük, barış, demokrasi, eşitlik... yaptıkları ile ne kadar alakalı değil mi? malesef peşinden koşan çok...

edit: bu entry'e anlamsız diyenler ve boş verenler olacak biliyorum, veren oldu da... her uzuvumla gülüyorum, ne büyük acizlik...

sırrı süreyya önder

siyaseti terörizme paravan yapan sözde siyaset adamı, kendi adıma konuşacak olursam eğer, sözlerinin, tavır ve hareketlerinin tek bir tanesini bile samimi bulmuyorum, her fırsatta barış ve özgürlükten demvuran bir parti grubu içinde lakin bu parti üyeleri meclisten dışarı adım attığı anda terör örgütü bünyesinde soluğu alıyorsa eğer, nasıl samimi bulunabilir, özellikle bu eleman olayı eşcinsel örgütleri kucaklamaya kadar götürmüş kendince barış ve özgürlük adına bu örgütleri bile yanına almaya çabalamıştır. bizlere özgürlük bu insanlar aracılığı ile gelecekse böyle devam etmek daha mantıklı çünki bu kişinin dahilinde gelecek barışta kan kokusu olur.

leyla zana

pkk'nın dağ kadrosunun tbmm içerisine uzattığı maşasıdır kendileri * eşinin adını google a yazdığınızda bolca abdullah öcalan ve kürdistan bayrağı * ile resimlerin görebilirsiniz yani tencere ve kapak denklemini icra ederler kendileri. senelerce ayrı kalmışlardır biri içeri tıkıldığında diğeri özgür şeklinde giden evlikleri katlettikleri onca masumun, dağıttıkları onca onca ocağın laneti olsa gerek, hakettiğinden az bir lanet ama... en azından onların konuşma yada görüşme şansı varken diğerleri sonsuza kadar toprak altında yatıyor. haaa unutmadan birde bu kadın papağan gibi beli cümleler, kelimeler kullanır, özgürlük, barış, demokrasi, eşitlik... yaptıkları ile ne kadar alakalı değil mi? malesef peşinden koşan çok...

edit: bu entry'e anlamsız diyenler ve boş verenler olacak biliyorum, veren oldu da... her uzuvumla gülüyorum, ne büyük acizlik...

deniz gezmiş

40 yıl önce bugün inandığı dava için yusuf aslan ve hüseyin inan ile hiç acımadan darağacına gönderilen büyük insan... bu insanlar sadece inandıkları halkın menfaatlerini düşündükleri için, daha iyi bir ülke, özgür bağımsız bir ülke istedikleri için, halkın uyutulmamasını istedikleri gerçekleri görebilsenler istedikleri için idam gibi bir cezayı hakettiyse bakıldığında günümüz siyasileri, yazarları, sözde sosyalistlerinin hepsinin idami gerekir.hayatı,siyasi yaşamı ve idam süreci;
gezmiş, ilk ve ortaöğrenimini sivas'ta, liseyi istanbul'da okudu. henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu.1965'ten sonra, türkiye'de gelişen gençlik hareketinin en önemli önderlerinden ve türkiye halk kurtuluş ordusu (thko)'nun kurucu ve yöneticilerinden deniz gezmiş, 1965'te türkiye işçi partisi (tip)'nin üsküdar ilçe başkanlığına üye oldu. ilk kez 31 ağustos 1966'da ankara'dan istanbul'a yürüyen çorum belediyesi temizlik işçilerinin taksim anıtı'na çelenk koymaları sırasında işçileri destekleyen ve türk-iş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. 7 kasım 1966'da istanbul üniversitesi hukuk fakültesine girdi. ardından 19 ocak 1967'de türkiye milli talebe federasyonu (tmtf) binasının yedd-i emine verilmesi sırasında çıkan olaylarda yakalandı ve bir gün sonra iki arkadaşıyla çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 22 kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği kıbrıs mitingi sırasında aşık ihsani ile birlikte abd bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan deniz gezmiş, hukuk fakültesi'nde birlikte okuduğu arkadaşlarıyla birlikte 30 ocak 1968'de "devrimci hukukçular örgütü"'nü kurdu. 7 mart 1968'de iü fen fakültesi konferans salonunda düzenlenen toplantıda konuşma yapan devlet bakanı seyfi öztürk'ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 mayıs'a kadar tutuklu kalan gezmiş, 30 mayıs'ta 6. filo'yu protesto ettiği için yargılandı ve beraat etti. öğrenci eylemleri içinde etkinliği giderek artan deniz gezmiş, 12 haziran 1968'de istanbul üniversitesi'nin işgal edilmesinde önderlik etti. işgal konseyi adına iü senatosu ile baltalimanı'nda yapılan görüşmelere katılan öğrenci heyetinin içinde yer aldı; öğrenci haklarının elde edilip işgalin sona erdirilmesinde etkili oldu. işgalden kısa bir süre sonra istanbul'a gelen 6. filo'yu protesto eylemlerinde yer alan gezmiş, 30 temmuz'da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20 eylül'de serbest bırakıldı. bütün bu olaylardan sonra öğrenci hareketinin efsanevi lideri haline geldi.
tip içinde yoğunlaşarak, ayrılıklara ve tartışmalara yol açan ideolojik sorunlarda milli demokratik devrim (mdd) görüşünü benimseyen deniz gezmiş, bu görüşün özellikle devrimci öğrenciler arasında yayılmasında etkili oldu.
ekim 1968'de eylemlerde birlikte olduğu cihan alptekin, mustafa ilker gürkan, mustafa lütfi kıyıcı, devran seymen, cevat ercişli, m. mehdi beşpınar, selahattin okur, saim kurul ve ömer erim süerkan'la birlikte devrimci öğrenci birliği (döb)'ni kurdu. 1 kasım 1968'de tmgt (türkiye milli gençlik teşkilatı) , aütb, odtüöb ve döb'ün başlattığı samsun'dan ankara'ya mustafa kemal yürüyüşü'nü düzenledi. ardından 28 kasım 1968'de abd büyükelçisi kommer'in gelişi sırasında yeşilköy havaalanı'nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı.
istanbul üniversitesi'nde sağcı güçlerin 16 mart 1969'da girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 mart'ta yeniden tutuklanarak 3 nisan'a kadar hapis yattı. ardından 31 mayıs 1969'da iü hukuk fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti. üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan çatışmalarda yaralandı. hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçan gezmiş, haziran'ın sonunda filistin'e gitti. filistin'e gitmeden önce 23 haziran 1969'da tmgt'nin topladığı 1. devrimci milliyetçi gençlik kurultayı'na kendisi gibi haklarında tutuklama kararı olan fkf genel başkanı yusuf küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi. eylül'e kadar filistin'de gerilla kamplarında kalan deniz gezmiş, 1 eylül 1969'da, 10 haziran'da "üniversiteyi işgal" ettiği gerekçesiyle hukuk fakültesi'nden ihraç edildi. hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 23 eylül 1969'da hukuk fakültesi'nde olduğu sırada haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi üzerine teslim olan gezmiş, 25 kasım'da serbest bırakıldı. ancak yıldız devlet ve mühendislik akademisi'nde battal mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesinden sonra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin gezmiş'e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama kararı alındı. 20 aralık 1969'da yakalanan gezmiş, kendisiyle birlikte tutuklanan cihan alptekin'le birlikte 18 eylül 1970'e kadar tutuklu kaldı. bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mücadelesini değişik alanlarda sürdürdü. sinan cemgil ve hüseyin inan'la birlikte thko'yu kurdu. 11 ocak 1971'de thko adına ankara iş bankası emek şubesi'nin soygununu gerçekleştirenler arasında yeraldı. 4 mart 1971'de dört abd'li askerin balgat'taki tuslog tesisleri'nden kaçırılması eyleminde de bulundu. kaçırılan erler daha sonra serbest bırakıldılar.
12 mart darbesinin ilk günlerinden sonra yusuf aslan ile birlikte sivas'a gitmekteyken motosikletleri bozuldu. bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada aslan ile birbirlerini kaybettiler. aslan o esnada elmalı'da iken, gezmiş ise 16 mart 1971 salı günü sivas'ın gemerek ilçesinde etrafı sarılarak yakalandı ve kayseri'ye getirildi.[kaynak belirtilmeli] buradan ankara'ya zamanın içişleri bakanı haldun menteşeoğlu'nun makamına götürüldü.
mahkemesi 16 temmuz 1971 günü altındağ veteriner okulu binası'nda tuğgeneral ali elverdi başkanlığında baki tuğ savcılığında ankara sıkıyönetim komutanlığı 1 no'lu mahkemesi'nde başladı ve 9 ekim 1971 günü bitti. deniz ve arkadaşları 16 temmuz 1971'de başlayan thko-1 davası'nda tck'nin 146.maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 ekim 1971'de 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldı. mahkeme kararı;
deniz gezmiş, yusuf aslan, mahkememiz türkiye cumhuriyeti anayasası'nın tamamını; bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya cebren teşebbüs suçunu işlediğinizi sabit gördü. türk ceza kununun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezası ile tecziyenize karar verdi
idam cezaları o zamanlar senato tarafından onaylanmak zorundaydı. ismet inönü "siyasi suçlar idamla cezalandırılmamalıdır" diyerek bülent ecevit ile birlikte red oyu kullanır. ap genel başkanı süleyman demirel ise infazdan yana oy kullanır.
olaydan 15 yıl sonra, süleyman demirel bir gazeteciye verdiği demeçte idamlar için: " soğuk savaşın talihsiz olaylarından biri " yorumu yapar. mahkumların özür dilemesi istenir. hiçbiri yaptıklarından özür dilemez. cumhurbaşkanı cevdet sunay ise idamları onaylar.
idam edilmeden önce alman der spiegel dergisinde çıkan son yazısında "yaşasın tam bağımsız türkiye! yaşasın marksizm-leninizm. yaşasın türk ve kürt halklarının kardeşliği! yaşasın işçiler, köylüler! kahrolsun emperyalizm!" dediği belirtildi. idama tanık olan avukatı halit çelenk'e göre ise son sözleri "yaşasın tam bağımsız türkiye. yaşasın marksizm-leninizm'in yüce ideolojisi. yaşasın türk ve kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. kahrolsun emperyalizm. yaşasın işçiler, köylüler" olmuştur.
yusuf aslan ve hüseyin inan ile birlikte 6 mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, ankara merkez kapalı cezaevi'nde asılarak idam edildi. deniz gezmiş ve arkadaşlarının 1969'da öldürülen taylan özgür'ün yanına gömülme isteği, yerine getirilmez ve apar topar gömülür.idamından sonra bayraklaşarak devrim mücadelesinin çok önemli bir sembolü oldu; bir çok sol örgüt başka konularda fikir ayrılıkları olmasına rağmen mutabık kaldıkları nadir konulardan birisi deniz gezmiş'in devrim önderliğidir.


bütün bu dönemi yaşayanlar ve bu dönem sonrası aile kuran denizin yoldaşları ve inananları doğan çocuklarınai deniz adını vermiştir, devletin ve baştakilerin hiç bir zaman anlayamadağı şey buydu zaten onlar bir denizi susturdu ama toplum yüzlerce yeni deniz yarattı, baskılar düşünceleri inanışları asla susturamaz sadece kendilerince susturduğunu sanarlar.

eşcinselim diye işten çıkarıldım

neden sonuç ilişkisinede bakmak gerek, sansasyonel başlıkların ardında gerçek nedenlerede bakmakta fayda var, konu eşcinsellik mi yoksa hal hareketlerin boyutları, giyim kuşam konusunda ki abartımı? sonuçta çok abartı derecede tahrik edici giyen bir kadın nasıl diğer kadınlar tarafında rahatsız edici bulunursa, bir eşcinselinde abartısı rahatsız edici bulunur, unutmamak gerek burası türkiye ve bu konularda daha çok yol alınması gerek... zaten tanga kıvamında şortlarla gezecek kalem kaşlı erkekler olacaksa etrafta yol almasak daha iyi.

vibratör

umutsuz ev gaylerinin kıyısında köşesinde illa ki üzerinde "acil durumlarda camı kırıp, münasip yere sokunuz" ibaresi ile bulunması gereken faydalı icat.