loranahmes2

Durum: 949 - 0 - 0 - 0 - 24.06.2013 01:18

Puan: 9670 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

ve düşünürüm: belki hiç yaşamadım, ne öğrendin, ne sevdin, ne de inandın... belki de kuyruklu yalanlar mutlu etti bazı bazı... kahrolsun bağzı şeyler!!
  • /
  • 48

ilerici müslümanlar

fransadaki eşcinsel evlilik yasasını yayınladıkları bildiriyle onaylayan fransız vatandaşı imamların bir kısmı. kaos gl nin ilgili haberi için lütfen dıklayınız:

http://kaosgl.org/sayfa.php?id=13338

koy götüne rahvan gitsin

koy götüne rahman çelebi yürüsün diye yıllarca tekrarladığım bunu fark etmesine rağmen beni, kibrlilik yaptığını düşünemem için ve utandırmamak için uyarmayan bir mahmut arkadaşım sayesinde cem yılmaz'a ait olduğunu öğrendiğim söz. yine bir gün mütekebbir bir ortamda bu sözü söyleyeceğimi fark edince aniden sesimi kesip göben bir yemeğe bak olm diye beni mutfağa yollamış ve beni, cem yılmazın ilgili şovunu adı gibi ezbere bilen grubun hışmından korumuştur.

iki kaşının ortasını alan erkek

benim bir kaşım olacak korkusuyla lise ikide yaptığım kanal projesini bütün sınıf fark etmişti. tanrı taala aşkına mahmut olmasaydı sıçıyordum. ama onun için de çok üzüldüm. üzülüyordum. onla dalga geçmelerinden dolayı dalga sırası bana gelmemişti. mahmut seni çok seviyorum. ** * *

üniversiteler fizikçi değil pastacı yetiştirsin

sugar cafe

arkadaşım mahmut ile gittiğim ilk gey cafe. sene geçen sene. cebimdekilerin mekanda durmamızı sağlayacak kuvvete sahip olmadığı stresiyle geçirdim o bir saati. sonra yine mahmutla ve bu defa kız kardeşimle gittim. ardında diğer mahmude ile gittim. gündüzün ortasında her defasında. geçen yazın ramazan ayında yine mahmutla gidip de yemek istedim ve üçten önce servis açmadıklarını söylediler. oh diye sevindim. bu defa soyulmayacağım diye. şeker bayramından beri taksime gitmedim. sugar kafe tatlı bir kafe. sohbet edebileceğiniz bir dost ile gidiniz. yoksa sıkılırsnız. neticede kafelere dostlarla gidilir ki tadı çıksın.

(bkz: bir garip oldu bu)

190 boyunda zeki yakışıklı başarılı kürt erkeği

bir an etrafıma bakınmama sebep olan başlık. tamam biraz zeki, azıcık yakışıklı henüz başarı kulvarında gezmeyebilirim ancak geri kalan külli, bütün özellikler bende mevcut. tamam kürt konusuna da türkiyeli bir tavır mevcut. o zaman beni çağırmamışlar. ***

(bkz: çağrılmayan yakup)

tanrıya sorulacak ilk soru

mahmut: güben abi ya tanrıyı bulur bulmaz hede hödüyü sorucağm!
güben abisi: eğer istersen ahireti beklemek zorunda değilsin. şimdi de sorabilirsin bana.

(bkz: ene'l-hak)

başlıkları alt alta okumak

· yatarak kitap okumak (5) ....
· tabu ....
· tanrıya sorulacak ilk soru (3) ....
· celal ile ceren .... (olmalıydı!)

· sevişirken kulağının yalanması (4) ....
· keşke (2) ....
· eşcinselliğin beş şartı (2) .... (ndan olsaydı)

keşke

itinayla değil ama kullanmadığımı fark ettiğim kelime. hiç mi ihtiyacım olmadı ya da hiç mi keşke'lik bir durum... bilmiyorum sözlük ancak yine de kullanmadığım için hayıflanıyor değilim. gerek yok. belki de keşke demeyecek kadar unutkanım.

spartacus

yıl 2011 kasım-aralık ve 31 aralık. homofobik ev arkadaşımla eşcinsel tartışmalar almış başını gidiyor. kendisinin bir bear olduğunu düşünüyorum üstelik. içten içe ve bazen kabına sığamayıp içten dışa doğru kimsenin cazibesi karşısında sessiz kalamayacağını iddia ediyor. tipik aslan. homofobik tavrını diğer ev arkadaşım mahmut'a bulaştırma derdinde. ama mahmut tipik oğlak. hepimiz kardeşiz sloganıyla koridorda eylemlere çıktığını söyleyemem ancak herkes kendi yağında kavrulur'cu. ya da en güzel ifadeyle her koyun kendi bacağından asılır'cı. bir gün oturmuş spartacus'ü izliyorlar. tabi ben entelim kitap okuyacam, film izleyecem aman üzerime entel yağmurları modundayım. aslında ayı'nın her hangi bir konuyu kahramanı eşcinsel olan bir anısıyla tamamlamasından yorulmuş kaçmak'lardayım. kaçmak'ımı her daim saklı bir hak olarak arka cebimde taşırım. elimde çayım. trakya yine sisli. ev soğukçana. sırtımda bir hırka. ayı hediye etmişti. nerden estiyse bir de şort. ayağımda çorap. annem daima bu kilotlu çorapları andıran çorapları nereden bulur inceden inceye merak ediyorum. tabi görüntü out. kıllarla rapunzelin ayak şovunu gerçekleştiriyorum. neyse. tabi cinsî hüvviyetim ilan sayfasında değil. yine mi izliyorsunuz dedim. kanepenin arkasına geçtim. iki dakika içinde gelişen diyalog şöyle:

ayı: lan tam üstüne geldin. (hassiktir yine mi! kaçmak'ım nerde derken pantolonumda unutmuşum. sahne ilgi çekici.)
güben:hayırdır kim kimi...?
ayı: gladyatörler(?) birbrini beceriyor la?
güben: hani nerde kim? (sahne gayet çekici ve daha sonra bilgisayarından aşırmışımdır.)
ayı: bu ibineler her yerdeler la!
güben: hı hı hı bir gülümseme.
ayı: ilerlet şunu mahmut!
güben: dizi izliyorsun olm tv zaplamıyorsun!
(mahmut ilerletip ilerletmemek konusunda emin değil)
ayı: nasıl sevişiyor allahsızlar!
(cevap vermek içimden gelmiyor ama bomba mahmuttan geliyor)
mahmut: ibine mibine harbi ateşli sevişiyorlar ..
(kaldım öyle. bir mutluyum, bir garibim. ne diyeceğimi bilemiyorum sayın seyirciler pandalar ölmeyedursun havalarında kupamla beyaz bulutlardayım. )

ayı denen öküz "hep senin yüzünden bu çocukta da bozulma oldu" gibisinden konuşunca "herkesi kendin gibi mi zannediyon... benim oğlum kendini bilir" dedim. mahmut'u o zaman evlatlık aldım. spartacus'e minnettarım. bu şahsî hatıranın başlıkla münasebeti organik olmasa da, başlığa adını vermiş dizi şeysi benim için, izlemediysem de o bölümden kelli, büyüktür.

sözlüğün patronu

sözlüğün patronu ile hayatın patronu bir değildir. şöyle ki;

tdk sözlükte patron şöyle açıklanmaktadır:

1. isim bir ticaret veya sanayi kurumunun sahibi, başı, işvereni
"bizim gazetecilerin çoğu patronu hesabına suç yüklenir." - b. felek
2. bir kuruluşta, bir iş yerinde makam bakımından yetkili kimse
3. sözü geçen paralı kimse

ancak hayatın patronunu şöyle açıklamak mümkündür: kapitalist sistemin bütün meyvelerinden tatmak için işçisini sömüren, haksız para elde edip işçinin emeğini verdiği düşük ücretlerle aşağılayan, onursuz bir yaşam için insanları pençesinde tutup ezen, hor gören ve kendisine mecbur bırakandır. istisnalar kaideyi bozmaz. hulusi ketmen ile nubar terziyan küçük işletmelerindeki davranışlarından dolayı bu tanımın dışında kalır gibi görünse de onlar filmdir, hayaldir, hikayedir.

(bkz: başlığın manasına tecavüz etme sanatı ) * *

kırbaçlamak

cüneyt arkın'ın islam ümmetini türk ismiyle kısaltıp da kutarmaya kalkıştığı filmlerin her bir sahnesinde yakalanarak tabi tutulduğu işkence eylemi. ne üzüntü verici! ve kahpe bizans uşağı kırbacını cüneytin sırtına yapıştırır. tam olarak şu ses olduğunu zannediyorum: kıfwwşşttt. bunu rüzgar sesi çıkarır gibi seslendirince aynısının tıpatıpı. çocukken de yemezdim ancak merak ettiğim bu kırbaç sesini biri mi çıkartıyordu yoksa bir şeyle mi?

lazca

lazistan'da meskun yerli halk tarafından konuşulan, tedbir alınmayacak olursa ölecek olan türkiye dillerinden biri. kaybolma tehlikesi altında olması çocukken bana çok trajik gelmiş ve derhal bir lazca gramer temin etmemi sağlamıştı. kelimeleri ezberleyip sözlük hazinesi oluştururken, cümle kurmak için elimden geleni yapıyordum. ancak lazcaya has sesleri çıkarmak çok zor bir kürt için. ve bu bir dil öğrenirken bence en büyük tetikleyicidir: sesleri hakkıyla çıkartabilmek. olmayınca, hevesim de kaçtı. lazların, en azından çevresinde çat pat da olsa lazca bilen, insanların bence bir an evvel lazca öğrenmesi gerek. bu bir namus meselesidir. bizim dilimiz ölmemeli.

hastane

bürokratik aşamaları insana kan kusturan kurumlar. özeli ayrı dert devleti ayrı. refakatçi olarak yanında bulunduğunuz 'hasta' arkadaşınızla oradan kaçarcasına çıktığınızda ne olursa olsun hastalık illetinden kurtulamayacağınızı çok iyi bilirsiniz.

ancak sadece bu değildir. irdelenmesi zaruri bir mevzu olarak:

(bkz: darüşşifa olarak hastane)

mülkiyet hırsızlıktır

islamiyet'in kelime-i şahadeti şudur: lehül mülk lailahe illallah. mülk allahındır manasına gelir. bu da insanın üzerine aldığı her mülkiyet hırsızlıktır yargısını doğurur. herkes hırsız.

önce link:
lk

sonra (bkz: recep ihsan eliaçık)

serra yılmaz

papa türkiyeye geldiğinde onun tercümanlığını yapmıştı. ne kadın ama! bu hadiseden sonra sordular din ile ilgili bir kaç şey. serra da ağzının üstüne yapıştırdı: "bütün dinler savaşla ilişkilidir. biri diğerinden daha masum değil." anlamlarına gelen sözler. çok sevmiştim. zaten sıdıka'daki rolünü öyle severdim ki. ve hala alıp kalbimin üstündeki cebime koymak ve sevmek istiyorum onu. öyle çok.

ağız dolusu

sözün ağızdan doluca çıkıp da dışarıya bir tazyik ile taşıdığı kuvvetli vurgu ve tesiri anlatır söz öbeği. sizler için itinayla seçtiğim bir örnek var. biscolata erkeği brunonun 20. saniyeden sonraki üç saniyelik sözlerine dikkat edelim:



bir de ağız dolusu küfretmek vardır ki o külhanbeyi sanatıdır.

not: şu ukdeyi dolduracağım diye mahvoldum. sistem üç kere kabul etmedi ve arta kalanlar üstteki satırlar. allahım aqlıma muqayyet ol! * *

hababam sınıfı

rıfat ılgaz'ın kitabı. kitap: oyun ya da piyes olduğunu sanırken bir anda roman olduğunu öğrendim.

banane diyerek ağlayan çocuk

ikna kabiliyeti düşük insanlar için girilmiş bir çıkmaz sokaktır. insan öyle yaratıcı olsun ki ana-babalığa karar versin. yaratmak yalnızca rahim yatağına spermleri ekmek değildir, bir insanı büyütüp adam etmek yanında bir insana nasıl katlanılır'ı bilmek ve buna can atmaktır.

televizyon izlememesi gerektiğini anlamadığı için durmadan ağlayan her söylenene banane deyip duran bir yeğen ile uğraşıp durdum. anası babası izletiyor, alışmış. istanbulda en varoşunda bile ortaya çıkan apartman dairesi kültürü çocukları bilhassa televizyon ve bilgisayar konusunda 'banane'ciliğe itiyor. çocuklar kendini orada buluyor çünkü daha iyisi yok. ve siz o çocuğu aptal kutusunun önüne tekrar oturtmak zorunda kalıyorsunuz. ve o çocuk gün geliyor hem gey hem homofobik, hem müslüman hem alevi düşmanı, hem türk hem kürt düşmanı vs oluveriyor.

bananeler bahanelerle savrulmaz. ona hayatı sunun.

yazar: müstakbel ebeveyn bilgilendirme müdürü

ayı sözlük kitap önerileri

emile zola - gerçek . gerçeğin mide bulandırıcı oluşunu tadın ve buna rağmen bir kitap nasıl okutulur görün. okumayanlara naçizane tavsiyemdir.
  • /
  • 48
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 949

bir ülkeden bir iç ülkeye

yılmaz erdoğan'ın sevebilme ihtimali adlı(?) şiirnde geçer. bir ülke: türkiye, iç ülke: kürdistan kodlamasını sıradan biri de anlayabilir.

liseli eşcinsellere tavsiyeler

bir günlük tutun. kimse okuyamasın diye başka bir alfabeyle yazmak isterseniz kendi alfabenizi oluşturup yazın. önce arap harfleriyle yazdım, sonra kril. kardeşim cin çıktı, tıkır tıkır öğrendi. sonra bir alfabe yaptım, mübarek hint alfabesi. ben okumayı unuttum. sadece ve anlaşılır bir şey olsun. sekiz yıldır kullanıyorum, misler misi bakıp bakıp ne bu diyorlar. dünyayı kurtarma planları diyorum. yutar gibi yapıyorlar, başka çareleri yok. ama o alfabeyi de bir ansiklopedi, efendime söyleyeyim yastığının iç yüzüne falan yaz ki hem uzun aralardan sonra hatırlayasın hem de kimse göremesin. niye mi bu? kardeşim, açılmaya ihtiyacın olacak ve her zaman etrafında birileri olmayacak, olsa bile anlatacak kelimeleri bulamayacaksın, bulduğunda sabaha karşı dört olacak. bu yüzden ulaşılabilir bir kuyu olacak yanında. istediğinde su çekersin. ya da kuyuyu gözyaşınla doldurursun. haa orta birde aşık olduğum çocuğun sivilcelerini uzun uzadıya yazmış olmak bu senelerde kendimden utanmama sebep vermiyor değil. ama sen boş ver, bunu gelecekteki sen düşünsün.*

bakir erkek

yozlaşmaya giden en kestirme yolun cinsellikten geçtiğini kavramış olması muhtemel erkektir.

aşk, sevgi, kıymet ve hürmet gibi insanın ruhuyla alakalı bir takım erdemlerin cinsel perhizle arttığı hakikatini de biliyor olabilir. meyvesi geçici bir haz olan cinselliğin ancak sevilen biriyle kalıcı olduğu fikrinden hareketle bu mahremini oburluk, zenginlik, alışveriş manyaklığı gibi kapitalist devrin bir neticesi olan 'başıboş' * cinsellik anlayışından uzak tutmayı müstakbel 'iyi insan' profilinin vazgeçilmezi kabul etmiştir.

peki, bu devirde ne zaman doğru kişi bulunacak da kalıcı olacağı tahmin edilen cinsellik yaşanacak? öyle zor bir soru ki insanın yanılması işten bile değil.

yanılmaktan korkup devamlı çekinmek ise faydasız bir hareket olur. "seni seviyorum" demenin bile aşkı yıprattığı ön yargısıyla sarhoş olan yeni insanın *tahriki rahat bırakmayacağından, korkunun ecele de fayda etmediğini fark edecektir. en önemli devre ise bundan sonradır. iş bittiğinde, maddi hazzın insanı soyarak çıplak ve bencil bir insana çevirdiğini; asıl bakirliğin, bedenî olanda değil de ruhî olanda saklandığını keşfetmesi en büyük bilgisi ve erdemi olacaktır. ve en büyük üzüntüsü... bazen dayanılmaz, kalıcı bir eziyet, endişe ve dehşetengiz bir ürkme hali. fakat her halükarda uçkuruna düşkün, beyniyle testisleri yer değiştirmiş insandan daha onurlu. peki onur?

neyzen tevfik

günümüde daha ziyade taşlamalarıyla tanınan oldukça yaratıcı bir şair. ayı sözlükte yazılan bu şiir doğru olmayabilir. sitedeki bu şiirin içeriği küçükler için uygun olmayabilir.

yürü be ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
mecnun gibi topmuyum bir am için öleyim
mecnunuda sikeyim leylayıda sikeyim
bana yar olmayan karının izzetini itibarını sikeyim
yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
düşmüşüz bir orospunun belasına
koymadık diye ta amının ortasına
kader böyle yazmış hatırasına
ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim
kerem dağları deler bir amcık uğruna
aslı gitsinde ona buna vurdura
bir karı için değermi hiç bütün bunlara
her taraf amcık dolu mala iyi vurana
fuzuli am peşine düştün gurbete
am serindir, am derindir, şifa verir millete
ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz göte
bu gidişle yarrağımı gidersin cennete

hayal kırıklığı

eşcinsellerin sevgi kulvarında alışkanlık haline getirdiği olumsuz bir "davranış".

yazmak

yazmak yıkanmaktır. yazmak özgürlük ve yazmak kimi zaman kusmak. yazmak kaçış, ardına bile bakmadan bazen. yazmak gün geliyor sessizliği bozmak belki de aksine sessizliğe boyun eğmek. yazmak mukaddes bir eylem ve yazmak masumiyet, naiflik ve bütün mevzuya inat nezaket. yazmak...

bdp milletvekili sırrı süreyya önder'in çevre duyarlılığı

gezi parkı eyleminin siyasal platforma taşınmasını sağlayan kişidir, sırrı süreyya. ne kadar bdp'yi sevmeseniz de kepçelerin önüne kendini atıp gezi parkı yıkımını durdurması aşkına saygıyı hak ediyor. taksim platformunun önceki gün ona konuşma fırsatı tanımaması tam anlamıyla nankörlüktür.

tanım: değinildiği üzere, çevreyi, onu korumak için kepçeyle burun buruna gelecek kadar sevmektedir. bu da çevre duyarlılığının gelişmiş olduğunu göstermektedir.

mutluluktan siken birine asla sahip olamayacağınızı bilmek

öğle uykusu

tembelliğin en büyük belirtisi olarak yorumlanır. ve ben tembellikte garfield'ı geçermişim. çok seviyorum. hele üç buçuk dört gibi yatıp beş, beş buçuk gibi kalkması... "gece zombi moduna girip sabaha karşı uykuya dalıp sabah da ceset gibi kalk"mak* * işten bile değil. orası ayrı.

nevruz

türkiyede kürtler tarafından her yıl alanlara çıkılarak harlanmış ateşlerin etrafında müzik eşliğinde halay çekilerek kutlanan ve genellikle günün ortasından itibaren gaz bombası, cop ve orantılı polis şiddetiyle devam edilip akabinde türk medyasının orta yerine oturan mühim bir bayram.

bilindiği üzere en görkemli newroz kutlamaları diyarbakır'da yapılmaktadır ve onu istanbul izlemektedir. bugün kutlanacak olan 2013 newrozu yine zeytinburnu kazlıçeşme meydanında yapılacaktır. program saat onda başlamış olmalı.

(bkz: demirci kawa destanı)
(bkz: bir newroz ateşi maddesi olarak tekerlek)

not: türkçe karşılığı nevruz olup yeni gün anlamına gelmesinden ötürü bazı çevrelerce yeni gün diye de nitelendirilen bu bayramın devlet tarafından engelenememesi ile bir türkiye türkü versiyonu ortaya çıkartılıp türk bayramı ilan edilmesi ironiktir. şimdilerde resmi bayram statüsünde olması ise...

(bkz: nevruz)

göğüs kaslarını oynatan erkek iticiliği

bir de bunların gel bi ellesene diyen türü vardır ki düşman başına. ego tavan. gel elle bir daha göremezsin. bir yerlerini yırtsan sen yapamazsın tadında sözler ve bakışlar. kasları dökülesice. **