marti

Durum: 351 - 0 - 0 - 0 - 29.03.2012 01:07

Puan: 9078 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

kaçıp gitme zamanı yaklaştı
  • /
  • 18

çanakkale

yaz kış esen poyrazı nedeniyle herkes küçük yaşlarda sinüzitle tanışır ve ömür boyu onunla yaşar.
şehir merkezinin küçük ve düz olması nedeniyle herkes küçük yaşlarda motosikletle tanışır ve araba alana kadar onunla yaşar.
kışın buz gibi havada bile motosikletle gezdiği için herkes bir süre sonra romatizmayla tanışır ve ömür boyu onunla yaşar.

ayı sözlük yazarlarının hiç öğrenemedikleri

akkusativ, dativ ve genitiv.

üçüncü kez almanca öğrenmeye başladım. bu sefer olcek gibi sanki. hadi bakalım allaam yaleppim inşalla dinimiz amin.

türk usulü tamir yöntemleri

fişini prizden çıkarıp ters çevirerek bir daha sokmak.

at gibi çalışırım beygir gibi yerim

öküz gibi çalışan ama parayı yastık altına koymayıp hakkını vererek harcayan insan mottosudur. genelde "su akarken testiyi doldurmak lazım, dünyanın öbür ucundaki kıytırık ülkeyi gezmek sana ne kazandıracak, paranı biriktir, yaşlılığını düşün, evlen, bik bik bik" şeklinde akıl veren bilumum arkadaş, hısım ve akrabayı susturmada etkili bir sözdür.

öküz gibi çalışmak

halepçe katliamı

halepçe katliamı hala sanal ortamda kürt halkına hakaret etmek amacıyla dile getirilir. sırf bu yüzden saddam ı öven tipler vardır. oysa suçu ve suçluyu övmek -hele böyle bir insanlık suçunu övmek- o suçu bizzat işlemek kadar kabul edilemez bir şeydir.

zanaatkar

uzunca bir çıraklık ve kalfalık döneminden geçtikten sonra öğrenilen bir meslaği icra eden, mesleğini icra ederken yaratıcılığını, birikimini ve müşterisinin isteklerini aynı potada eriterek ortaya bir sanat eseri çıkaran, bu sebeple de toplumda sanatçı gibi saygı gören ama bunu ekmek parası için yapan insandır. toplumsal hiyerarşide küçük burjuva ile emekçi sınıf arasında, ortadadır. kendi işinin patronudur ama emekçidir, başkasının sırtından değiil, kendi el emeği, göz nuruyla ürettiği şeylerden para kazanır.

genelde müşterilerinden para isterken, kullandıkları malzemenin parasını hesaplayıp, üzerine çok az bir işçilik koyarlar. parayı emek vererek, ter dökerek kazanan bu insanlar arasında dolandırıcı ve üçkağıtçıya rastlamak zordur. sadece alım-satım işinden para kazanan esnafa göre çok daha tok gözlü, dürüst ve merhametlidirler. kendilerine borç takanları asla sıkıştırmaz, hatta alacaklarının hesabını bile tutmazlar. artık en az çabayla en çok parayı kazanma hırsının hakim olduğu yeni dünya düzeni, otuz-kırk yıl öncesine kadar zanaatkarların sahip oldukları sosyal statüyü ve saygınlığı eritmiş, ve bu tür mesleklere olan ilgi azalmıştır.

daha çocukken bir araba tamircisinin duvarında "zanaatkarın kirli eli medeniyetin aynasıdır" diye bir yazı görmüştüm. bugün olsa o adamı sosyalizm propagandası yapıyor diye içeri atardılar.

yatak sarması

öyle hemen aklınıza yatakta sarmaş dolaş bir fantezi gelmesin efendim. tanım yapmak gerekirse:
yeterince yağlanamayan bir motorun içinde sürtünmeden meydana gelen aşırı ısı sonucu pistonların, gömleklerin vs eriyerek krank miline yapışmasıdır.
motoru çöpe atmanızı gerektirir. düzenli olarak motorun yağ seviyesini, karter kapağını kontrol ederek önlenebilir. ama her gün kontrol ettiğiniz bir motor da pistonları elinize verdiyse, küfretmekten başka yapılacak birşey yoktur. *

orçun kunek

yıllar önce leman dergisinde soner günday ın yarattığı hayali kahraman. köşesinde albüm tanıtımı yapardı ve bu albümlerdeki şarkı sözleri genelde şöyle olurdu:

mayk taysın sana laf atsa bişey yapamam heralde sevdiceğim
aile ortamında erotizm olmaz gülyüzlü yarim
bayıltıcı sprey sıkmam kuzenlerime (remiks)
elimde çok önemli belgeler var, açıklarsam yer yerinde oynar hissini uyandırırım sık sık dostlarıma karşı (slow)
kavga çıksa nonstop vururum rakiplerime

bir de sanatçıların isimleri genelde "volkan görselefekt, tufan danimarka" falandı.

sikerler oğlum hepimizi sikerler

erkan can ın "gemide" filminden akılda kalan bir repliktir.
http://kisalt.com/2pg


bazı ayı sözlük yazarcanlarının da en büyük temennisidir.

en sevilen bakınızlar

sula

iskoçyalı yazar lavinia derwent in magnus macduff adlı karakterini anlattığı kitabıdır.
magnus dünyanın geri kalanından izole bir şekilde küçük bir adada ninesiyle birlikte yaşamaktadır. anne babası ölmüştür. okula sırf mecbur olduğu için gider. asıl tutkusu çok sevdiği hayvanların resimlerini yapmaktır. tek arkadaşı bir fok balığıdır ve hayvanlarla arasında çok özel bir bağ vardır. insanların küçük ve basit bir hayatının olmasının, sanıldığından çok daha mutluluk verici olduğunu anlatır.

dokuzuncu yaş günümde bana hediye olarak gelen bu kitap, deniz kenarında küçük bir balıkçı köyünde büyüyen, tüm boş zamanını ninesi ve dedesiyle geçiren ve oradaki basit hayattan son derece mutlu bir çocuk olarak bana hayatım boyunca ilham kaynağı olmuştur.

keşke büyümesek

41 yaşında kıçının kılları kadayıf olmaya başlamış bir yetişkin olarak sarfedemeyeceğim sözdür.
yeni dünya düzeni genç nesilden ve çocuklardan çok fazla şey beklemektedir. her nesil bir sonrakine daha da rekabetçi bir ortam, içine edilmiş ve kirletilmiş bir dünya, yozlaşmış ilişkiler yumağı bırakmış ve çocuk ya da genç olmak giderek daha zor hale gelmiştir.

eğitimin kalitesi bilinçli olarak düşürülmüş, marka manyağı, tüketim canavarı, bilgisayar oyunlarıyla kafayı yemiş asosyal bir kuşak yaratılmıştır. ailelerin de çocuklardan beklentisi giderek artmakta, çocuklar daha kreş yıllarından itibaren en iyi olmaya ve arkadaşlarını alt etmeye zorlanmaktadır. ömrünün ilk yirmi beş yılı en iyi okula gitme, en başarılı olma, en iyi işi bulma gibi beklentileri karşılamak için kendini heba etmekle geçer.

oysa orta yaşa yaklaşan bir erkek olarak etrafımdaki insanların benden tek beklentisi artık evlenmemdir ki ben de onlara kendi kararlarını kendisi alan bir yetişkin olarak "bi siktirin gidin" deme özgürlüğümü bol bol kullanmaktayım. çocukken "fen lisesini kazanacaksın, okul birincisi olacaksın, bıy bıy bıy" diye kafanı siken anne babaya böyle de bakalım, noluyo.

her başlığın altından şarkı sözü çıkması

evet sözlükçüm, son haftalarda sözlüğün adeta bir şarkı sözü arşivi, müzisyen, gitarist, piyanist şantör, albüm tanıtım sitesine dönüşmesi halidir. en ciddi başlıkların bile altından ya albüm tanıtımı, ya şarkı sözü çıkmasıdır.
sol çerçevede kafama göre bir şeyler göremeyince karma butonuna nazikçe dokundum ve darbe diye başlık görünce "hemen gireyim, sözlük yazarları bu konuda neler düşünüyormuş öğreneyim, ben de iki satır döktüreyim dedim ama evet, tahmin ettiğiniz gibi o başlık da sadece bir şarkının sözlerini paylaşmak için açılmıştı.
tamam müzik güzeldir, hoştur ama sol çerçevedeki başlıkların yarısından fazlasının eurovision, albüm tanıtımı, şarkı sözü vs olması da insanın kendisini konservatuarda öğrenci gibi hissetmesini sağlıyor.

fenomen

"bir gün herkes onbeş dakikalığına şöhret olacak" sözündeki şöhret kelimesinin yerini alan terim.
internet ve youtube sayesinde sıradan insanların birkaç dakikalık doğal halleri bir anda milyonlarca insanın ilgi odağı olabiliyor. artık bu insanlar fenomen olarak adlandırılıyor. hatta orada kullanılan bir söz bir anda günlük hayatta en çok kullanılan kalıplardan biri haline dönüşebiliyor. internetin gücü de bu olsa gerek. örnek vermek gerekirse:

salak yemin ederim geri zekalı bu çocuk
şiir okurken psikopata bağlayan kız
kalk soğan doğra
artiz ne arar la pazarda

matematiği zayıf sözlük

bir yanlışın bir doğruyu götürmesi ile ösym den bile daha acımasız olan sözlüktür. iyi ki dark bear ösym başkanı değil dedirtir.

ayılıktan aforoz edilme nedeni

patronun odaya çağırması

ingilizce de ayar yeme, azar işitme anlamına galen "being called on the carpet" deyimi buradan türemiştir.
genelde işçilerin çalıştığı atölyelerde ya da bürolarda yerde halı yoktur ama patronun odası duvardan duvara halı kaplıdır. bir çalışanın bu halının üzerine çağrılma nedeni ise sadece kendisine ayar vermek ve iyi bir fırça çekmek sebebiyle olacağı için, patronun odasına çağrılmak deyimi, azar işitmek anlamında kullanılır.

sızıntı

her üç sayfasından birinde böyle renkli, janjanlı bir kelebek, çiçek, börtü böcük, samanyolu, galaksi fotoğrafı verip "alın amk, bu da mı tesadüf eseri varolmuş. aha işte size kanıt. noooldu, allah varmış de miii?" türünden mesaj vermeye çalışan dergi.

iğrenç ötesi espriler

sarışın bir kadın yüzmede serbest stil 100 metre rekorunu kırmış. bunu nasıl yapmış?
101 metre yüzmüş.
  • /
  • 18
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 351

aileye açılmak

annem zaten yıllar önce anlamıştı ve sessizce kabul etmişti. bu konuda açıkça konuşmasak da akrabaların "evlen artık" baskılarına benim yerime o karşı koymuştu. "rahat bırakın oğlumu, bırakın hayatını istediği gibi yaşasın" demişti. başkalarına söylenen bu kelimelerin ardında, benim hayat tarzımı onayladığını bildiren mesajı almıştım.

babama eşcinsel olduğumu söyleyebilmem için, sevdiğim adamın elinden tutarak ondan cesaret almam ve babamın karşısına böyle dikilmem gerekiyordu. dedim "baba bak, bu benim sevdiğim adam. onunla bir hayat kurmak istiyorum." kısa bir sessizlik oldu. bu arada sevgilim mezar taşı üzerindeki ölüm tarihiyle doğum tarihi arasındaki farkı dört işlem kullanarak hesapladı ve "allah rahmet eylesin. baban öldüğünde 67 yaşındaymış" dedi.

belçika

madem komşuyuz, öyleyse niye savaşmıyoruz diye düşünen ve bunu yıllarca pratiğe döken fransa ve hollandayı birbirinden ayırmak için yıllar önce bir alman kralı tarafından oluşturulmuş ve başına da bir alman prensinin oturtulduğu tampon bir ülkedir. ülkenin güney toprakları olan valonya fransa dan, kuzey bölgesi flaman ise hollanda dan tırtıklandığı için güneyde fransız asıllı valonlar, kuzeyde de flamanlar yaşar. çalışkan ve zengin flamanlar, volanları tembellikle suçlar ve flamanlar sayesinde rahat bir hayat süren parazitler olarak görürler. şarap, aşk ve parti konusunda uzman volanlar ise flamanları paradan başka bir şey düşünmeyen ruhsuz psikopatlar olmakla suçlar ki, iki tarafın da iddiaları köküne kadar doğrudur.
her iki bölgenin kendi parlamentosu, kabinesi, başbakanı falan vardır. tam ortadaki brüksel de özerk bir bölgedir ve burada volanlar çoğunluktadır. onun da kendi parlamentosu, bakanı, başbakanı falan vardır. bir de ülkenin doğusunda sekiz-on bin alman nüfusun yaşadığı alman özerk bölgesi vardır ve evet bildiniz onların da başbakan dahil tüm kadrosu tamdır. bir de tüm belçika nın ulusal parlamentosu ve kabinesini de eklerseniz 3 farklı dilin konuşulduğu bu 12-13 milyonluk ülkede 160 tane bakan ve 5 tane başbakan vardır. asıl komik olan, bu arada ülkenin resmi yönetim biçimi krallıktır ve kraliyet ailesi kompile almandır. sürekli bölünmek isteyen bu ülkede herkes birbirinden nefret eder. ama kralı severler. gerçekten de kral iyi adamdır.

kadınsı eşcinsellerin ayı hareketindeki yeri

son günlerde ayı sözlük yazarları arasında kutuplaşma demiyelim ama, ciddi atışmalara yol açan konunun çözüme kavuşturulması için düzenlenen açıkoturumun konusudur. ali kırca dark bear'ı arar ve son zamanların en çok konuşulan bu konusunu televizyonda ana haber bülteninden hemen sonra bir açık oturumla tatlıya bağlamak istediğini söyler. hatta bu program için bir kaç isim de düşünülür ama "er meydanı, erkek erkeğe" gibi öneriler, sözlük içerisinde bir ayıseverin ya da ayının kadınsı bir yanının olmasının normal olduğunu dile getiren yazarların itirazı ile veto edilir.

neyse stüdyoya doluşulur, açıkoturum başlar. ayı dediğin erkeksi olur diyen tarafı temsilen dark bear ve bearabeare söz alırlar. birkaç yıl önce ayısözlük bünyesinde karşılıklı fikir alışverişi sonucunda artık şartların konuşmayı bırakıp eyleme geçilmesi için yeterli olgunluğa ulaştığını farkettiklerini, ilk önce tüm ayısözlük yazarlarının eşzamanlı olarak kendi çevrelerine eşcinsel kimliklerini açıklayarak işe başladıklarını, ardından aileleri ve arkadaşlarının desteğini de alarak ankara'ya yürüyüşlerinin tüm türkiye'de eşcinsel onur hareketini ateşlediğini ve bugünlere gelindiğini hatırlatırlar. son zamanlarda ortaya çıkan kadınsı tavırların ise binbir güçlükle kazanılan kamuoyu desteğini azaltarak ayı hareketine zarar verdiğinden bahsederler.

ardından eşcinselliğin, ayı veya ayısever olmanın standart kalıpları olamayacağını, gelinen noktada her eşcinselin eşit miktarda emeği ve fedakarlıkları bulunduğunu söyleyen pisuvardaki siyah kil2 kendi görüşünü dile getirir. fakat konuşurken sık sık sözünün kesilmesine içerleyerek fenalaşır ve kavga falan çıkar diye tedbir olarak stüdyoda görev alan kaslı ve yağız bodyguardlardan birinin kollarında kısa bir baygınlık geçirir. bodyguardın psk2 nin şakaklarını ovduğunu, ona güçlü kolları arasına alarak "istersen omzumda ağlayabilirsin canım" dediğini farkeden bazı ayısözlük yazarları da en yakın diğer bodyguardın yanına giderek bayıldıkları için ali kırca açıkoturumun kontrolünü kaybetmek üzereyken bir canlı telefon bağlantısı gelir. arayan başbakandır. başbakan "eşcinsel bireylerin evlilik, çocuk sahibi olma ve evlat edinme dahil tüm diğer yasal haklarına kavuştuğunu, meclisten jet hızıyla geçirilen homofobi karşıtı yasayla homofobik söylem ve fiillerin en ağır şekilde cezalandırıldığını, eşcinseller için pozitif ayrımcılık yasasının da kabul edildiğini, cinsiyet değişimi ve hormon tedavisi gibi uygulamaların tamamen ücretsiz olduğunu hatırlatarak tüm bunlara rağmen eşcinsel kardeşlerimizin hala sorunları olduğunu bilmenin kendisini üzdüğünü söyler ve eşcinsellerin bize öğrettiği mottoyla onlara seslenmek istiyorum; "savaşma seviş" der. hatta "sizden de en az üç çocuk istiyorum" esprisi salondaki gergin havayı yumuşatır. kapanış konuşmasını yapan ali kırca da tüm yazarcanların birbirini kucaklayarak barışmalarını isteyince stüdyoda bir sevgi yumağı oluşur. yalnız kaslı bodyguardın ve ali kırca'nın önünde bir kuyruk meydana gelince dark bear "arkadaşlar yetmiş milyon bizi izliyor, lütfen ama" diyerek ağırlığını koyar. program reyting rekorları kırarak kapanırken psk2, aslında hacettepe ingilizce tıp mezunu olup, boğaziçi üniversitesinde biomedikal teknoloji mühendisliği ihtisası yapan ama ayısözlük yazarlarını daha yakından görmek için bu programda gönüllü bodyguard olarak görev alan milli yüzücü yeni sevgilisiyle nikah şahidi olması için ali kırca'dan söz alır. böyle hayırlı birşeye vesile olduğu için dark'a kızgınlığı da kalmamıştır.

haa, bir de bu var tabi:
(bkz: kafan güzelmiş kardeşim güle güle kullan)
(bkz: hayali bile güzel)

çanakkale

yaz kış esen poyrazı nedeniyle herkes küçük yaşlarda sinüzitle tanışır ve ömür boyu onunla yaşar.
şehir merkezinin küçük ve düz olması nedeniyle herkes küçük yaşlarda motosikletle tanışır ve araba alana kadar onunla yaşar.
kışın buz gibi havada bile motosikletle gezdiği için herkes bir süre sonra romatizmayla tanışır ve ömür boyu onunla yaşar.

eşcinsel vergisi

vergisini ödediğin kara paranın yasal hale gelmesi gibi, eğer gay olduğum için vergi ödediğimde tüm haklara sahip olacaksam, bu para homofobi ve gaylere karşı negatif ayrımcılığa karşı mücadele için kullanılacaksa, ben üç beş sakal atarım.

aileye açılmak

annem zaten yıllar önce anlamıştı ve sessizce kabul etmişti. bu konuda açıkça konuşmasak da akrabaların "evlen artık" baskılarına benim yerime o karşı koymuştu. "rahat bırakın oğlumu, bırakın hayatını istediği gibi yaşasın" demişti. başkalarına söylenen bu kelimelerin ardında, benim hayat tarzımı onayladığını bildiren mesajı almıştım.

babama eşcinsel olduğumu söyleyebilmem için, sevdiğim adamın elinden tutarak ondan cesaret almam ve babamın karşısına böyle dikilmem gerekiyordu. dedim "baba bak, bu benim sevdiğim adam. onunla bir hayat kurmak istiyorum." kısa bir sessizlik oldu. bu arada sevgilim mezar taşı üzerindeki ölüm tarihiyle doğum tarihi arasındaki farkı dört işlem kullanarak hesapladı ve "allah rahmet eylesin. baban öldüğünde 67 yaşındaymış" dedi.

kadınsı eşcinsellerin ayı hareketindeki yeri

son günlerde ayı sözlük yazarları arasında kutuplaşma demiyelim ama, ciddi atışmalara yol açan konunun çözüme kavuşturulması için düzenlenen açıkoturumun konusudur. ali kırca dark bear'ı arar ve son zamanların en çok konuşulan bu konusunu televizyonda ana haber bülteninden hemen sonra bir açık oturumla tatlıya bağlamak istediğini söyler. hatta bu program için bir kaç isim de düşünülür ama "er meydanı, erkek erkeğe" gibi öneriler, sözlük içerisinde bir ayıseverin ya da ayının kadınsı bir yanının olmasının normal olduğunu dile getiren yazarların itirazı ile veto edilir.

neyse stüdyoya doluşulur, açıkoturum başlar. ayı dediğin erkeksi olur diyen tarafı temsilen dark bear ve bearabeare söz alırlar. birkaç yıl önce ayısözlük bünyesinde karşılıklı fikir alışverişi sonucunda artık şartların konuşmayı bırakıp eyleme geçilmesi için yeterli olgunluğa ulaştığını farkettiklerini, ilk önce tüm ayısözlük yazarlarının eşzamanlı olarak kendi çevrelerine eşcinsel kimliklerini açıklayarak işe başladıklarını, ardından aileleri ve arkadaşlarının desteğini de alarak ankara'ya yürüyüşlerinin tüm türkiye'de eşcinsel onur hareketini ateşlediğini ve bugünlere gelindiğini hatırlatırlar. son zamanlarda ortaya çıkan kadınsı tavırların ise binbir güçlükle kazanılan kamuoyu desteğini azaltarak ayı hareketine zarar verdiğinden bahsederler.

ardından eşcinselliğin, ayı veya ayısever olmanın standart kalıpları olamayacağını, gelinen noktada her eşcinselin eşit miktarda emeği ve fedakarlıkları bulunduğunu söyleyen pisuvardaki siyah kil2 kendi görüşünü dile getirir. fakat konuşurken sık sık sözünün kesilmesine içerleyerek fenalaşır ve kavga falan çıkar diye tedbir olarak stüdyoda görev alan kaslı ve yağız bodyguardlardan birinin kollarında kısa bir baygınlık geçirir. bodyguardın psk2 nin şakaklarını ovduğunu, ona güçlü kolları arasına alarak "istersen omzumda ağlayabilirsin canım" dediğini farkeden bazı ayısözlük yazarları da en yakın diğer bodyguardın yanına giderek bayıldıkları için ali kırca açıkoturumun kontrolünü kaybetmek üzereyken bir canlı telefon bağlantısı gelir. arayan başbakandır. başbakan "eşcinsel bireylerin evlilik, çocuk sahibi olma ve evlat edinme dahil tüm diğer yasal haklarına kavuştuğunu, meclisten jet hızıyla geçirilen homofobi karşıtı yasayla homofobik söylem ve fiillerin en ağır şekilde cezalandırıldığını, eşcinseller için pozitif ayrımcılık yasasının da kabul edildiğini, cinsiyet değişimi ve hormon tedavisi gibi uygulamaların tamamen ücretsiz olduğunu hatırlatarak tüm bunlara rağmen eşcinsel kardeşlerimizin hala sorunları olduğunu bilmenin kendisini üzdüğünü söyler ve eşcinsellerin bize öğrettiği mottoyla onlara seslenmek istiyorum; "savaşma seviş" der. hatta "sizden de en az üç çocuk istiyorum" esprisi salondaki gergin havayı yumuşatır. kapanış konuşmasını yapan ali kırca da tüm yazarcanların birbirini kucaklayarak barışmalarını isteyince stüdyoda bir sevgi yumağı oluşur. yalnız kaslı bodyguardın ve ali kırca'nın önünde bir kuyruk meydana gelince dark bear "arkadaşlar yetmiş milyon bizi izliyor, lütfen ama" diyerek ağırlığını koyar. program reyting rekorları kırarak kapanırken psk2, aslında hacettepe ingilizce tıp mezunu olup, boğaziçi üniversitesinde biomedikal teknoloji mühendisliği ihtisası yapan ama ayısözlük yazarlarını daha yakından görmek için bu programda gönüllü bodyguard olarak görev alan milli yüzücü yeni sevgilisiyle nikah şahidi olması için ali kırca'dan söz alır. böyle hayırlı birşeye vesile olduğu için dark'a kızgınlığı da kalmamıştır.

haa, bir de bu var tabi:
(bkz: kafan güzelmiş kardeşim güle güle kullan)
(bkz: hayali bile güzel)

ingilizce bilmeyi maharet sanmak

askerden sonra çalıştığım amerikan firmasında proje departmanı tamamen boğaziçi endüstri mühendisliği mezunlarından oluşuyordu. adamlara birşey söylemek istediğinde muhabbet genelde şöyle oluyordu;

martı : ben, piç :projeci ingilizceci çocuk

martı: ben tahmini bütçeyi haftaya gönderirim, bunu önümüzdeki dönemin eylem planına alabiliriz.
piç : aaa tabi onun benefitine bakmak lazım, rantabl bişeyse hemen bacıtı onaylarım ben.
martı : o zaman bu döneme de yetişir.
piç : ama bu kuartırın aksiyon planını değiştirmek bi sürü korıspondıns gerektirir şimdi, biz onu gelecek kuartır yapalım
martı : oldu o zaman. ha bu arada babanın götüne koyiim.

kim ister ki gay olmak

bir daha gelsem dünyaya yine gay olmak isterdim. çok sevdiğim ve sevildiğim beraberliklerim oldu. hiç bir kadın bana o mutluluğu ve sevgiyi veremezdi. iki erkek birbirini seviyorsa, gerçekten seviyordur.
üniversiteden sonra bir süre kendimi kapitalizmin kollarına attım ve iyi bir işte çalışıp bok gibi para kazanmaya başladım. pahalı giysiler, araba, lüks bir yaşam tarzını deniyordum belki mutlu olurum diye. etrafımda benimle evlenmek için can atan, bana aşık olduğunu söyleyen bir sürü kız da vardı. ben ise erkek arkadaşımla birlikte yaşıyordum. sonra sahip olduğum herşeyi arkamda bırakıp daha küçük ve basit bir hayat kurmak istedim kendime. küçük bir sahil kasabasında ilkel bir hayata geçtim. geçiş süreci benim için de çok zor oldu. tahmin edeceğiniz gibi o kızların hepsi kaçıştı. artık ideal eş adayı değildim onlar için. erkek arkadaşım ise bu süreçte en büyük destekçimdi. çünkü ikimiz de gaydik ve sevmeyi pembe dizileri seyrederek değil, birbirimizi severek öğrendik. artık biliyorum ki, eğer bir erkek beni sevdiğini söylüyorsa, beni seviyordur. biz hetero çiftler gibi adına evlilik denen, karşılıklı çıkar üzerine kurulu, ikiyüzlü birlikteliklerle kendimizi kandırmayız.

belçika

madem komşuyuz, öyleyse niye savaşmıyoruz diye düşünen ve bunu yıllarca pratiğe döken fransa ve hollandayı birbirinden ayırmak için yıllar önce bir alman kralı tarafından oluşturulmuş ve başına da bir alman prensinin oturtulduğu tampon bir ülkedir. ülkenin güney toprakları olan valonya fransa dan, kuzey bölgesi flaman ise hollanda dan tırtıklandığı için güneyde fransız asıllı valonlar, kuzeyde de flamanlar yaşar. çalışkan ve zengin flamanlar, volanları tembellikle suçlar ve flamanlar sayesinde rahat bir hayat süren parazitler olarak görürler. şarap, aşk ve parti konusunda uzman volanlar ise flamanları paradan başka bir şey düşünmeyen ruhsuz psikopatlar olmakla suçlar ki, iki tarafın da iddiaları köküne kadar doğrudur.
her iki bölgenin kendi parlamentosu, kabinesi, başbakanı falan vardır. tam ortadaki brüksel de özerk bir bölgedir ve burada volanlar çoğunluktadır. onun da kendi parlamentosu, bakanı, başbakanı falan vardır. bir de ülkenin doğusunda sekiz-on bin alman nüfusun yaşadığı alman özerk bölgesi vardır ve evet bildiniz onların da başbakan dahil tüm kadrosu tamdır. bir de tüm belçika nın ulusal parlamentosu ve kabinesini de eklerseniz 3 farklı dilin konuşulduğu bu 12-13 milyonluk ülkede 160 tane bakan ve 5 tane başbakan vardır. asıl komik olan, bu arada ülkenin resmi yönetim biçimi krallıktır ve kraliyet ailesi kompile almandır. sürekli bölünmek isteyen bu ülkede herkes birbirinden nefret eder. ama kralı severler. gerçekten de kral iyi adamdır.

kürt erkekleri

antalya da, daha doğrusu güney sahilinde yaşayanlar uygun ücret karşılığında 85 yaşındaki kadından tutun da, 16 yaşındaki oğlana kadar yaş, cinsiyet ve hatta tür bile ayırdetmeden her türlü canlı ile birlikte olabilir. <br>genelde para karşılığı seks arayan zengin dulların veya eşcinsellerin olduğu mekanlarda üzerlerine yapışan ama yakışmayan gömlekleriyle ve o yüzlerindeki tuhaf sırıtışla müşteri beklerler. müşterilerinin çoğu erkek olsa da kendilerini eşcinsel olarak görmezler.

bütün müdürler göttür

bunların genelde kapı zillerinde bile "nüfus müdürü ahmet bilmemne" diye yazar. birisiyle yeni tanıştıklarında birşeyin müdürü olduğunu söylemek için can atarlar, belki unutursunuz diye hemen kartviziti dayarlar.

her başlığın altından şarkı sözü çıkması

evet sözlükçüm, son haftalarda sözlüğün adeta bir şarkı sözü arşivi, müzisyen, gitarist, piyanist şantör, albüm tanıtım sitesine dönüşmesi halidir. en ciddi başlıkların bile altından ya albüm tanıtımı, ya şarkı sözü çıkmasıdır.
sol çerçevede kafama göre bir şeyler göremeyince karma butonuna nazikçe dokundum ve darbe diye başlık görünce "hemen gireyim, sözlük yazarları bu konuda neler düşünüyormuş öğreneyim, ben de iki satır döktüreyim dedim ama evet, tahmin ettiğiniz gibi o başlık da sadece bir şarkının sözlerini paylaşmak için açılmıştı.
tamam müzik güzeldir, hoştur ama sol çerçevedeki başlıkların yarısından fazlasının eurovision, albüm tanıtımı, şarkı sözü vs olması da insanın kendisini konservatuarda öğrenci gibi hissetmesini sağlıyor.

ışık evleri erkek modeli

ne iş yaptıkları bilinmese de sürekli meşguldürler. her zaman birileriyle buluşmaları, görüşmeleri gerekir ve bir telaş içindedirler. her kamu kuruluşunda tanıdıkları vardır ve bu tanıdıklar genelde yöneticidir. bir de düzenli olarak bu insanları ziyaret ederek kendilerini hatırlatırlar.
dış görünüşlerine gelince: badem bıyık zaten allahın emri. yaş otuzları geçtiğinde ve örgüt içerisinde yükseldikçe sakal da bırakılır. çerçevesiz gözlük takarlar. genelde kolormatiktir gözlükleri. ciltleri güneş görmemiş gibi bembeyaz, elleri hiç ağır iş yapmamış olduğundan yumuşak ve etlidir. tombul yanaklar her daim al aldır.
açık renk, genelde gri ve çok açık mavi yeşil arası tonlarda kumaş pantolon giyerler. ama en göze çarpan özellikleri ise kocaman popolarıdır. gerçekten de bu erkeklerin hepsinin butları ve kalçaları kocamandır.

bilgisayarınız zeki ama çalışmıyor

bilgisayar tamircisinin son veli toplantısında koyduğu teşhis. bir dosyaya tıkladığımda "bi siktir git çay koy" mesajı alıyorum, çünkü hakketten ben çayı koyup geldiğimde o dosyayı ancak açmış oluyor. hızlandırmak için ne yapabilirim fikri olan var mı?

bir de ben bunu 1995 te almıştım. acaba donanım yetersiz geliyor olabilir mi? halbuki 40 gigabyte harddisk, 512 ram, 256 ekran kartı ve 800 mhz işlemci var ama yine de çok yavaş. kil tablet üzerine bile daha hızlı yazabiliyorum.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.