pisuvardaki siyah kil 3

Durum: 102 - 0 - 0 - 0 - 17.12.2022 23:20

Puan: 1300 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

Valla ben de herkes yaşıyo diye yaşıyorum.
  • /
  • 6

trtde meme görmek

geceleri yüksek sesle müzik dinleme tutkusu

en güzel tutkulardan birisidir..

ben deli severim valla. beni deşarj eden şeylerin başında gelir.. ama tabi bu aptal beton yığınları arasında sıkıştığımızdan,apartman daireleri denilen sikimsonik şeylerde yaşamak zorunda kaldığıımızdan,sadece kulaklıkla mümkün geceleri müzik dinlemek..azıcık açsam sesini,altta ki gudubet karıyla,kocası hemen çıkarlar şikayete...zaten gudubetleri çeken bir mıknatıs olduğumu düşünürüm hep...

valla ilerde müstakil bir eve çıkarsam,sırf bu tutkumdan dolayı çıkacağım...

love the way you lie

rihanna ya aşık olma , eminem ' e tapmaya sebep olabilecek şarkılardan birisidir..

hoşlanılan kişinin eşcinsel olup olmadığını anlamak

kötü giyiniyorsa, gay olma ihtimali yüksektir..

yakışıklı karizmatik zengin koca adayı

tanım:birçoğumuzun hayallerini süsleyen erkek türü..

fakat söyleyim hepiniz buna heves ediyorsunuz ama bu o kadar kolay bir şey değil...üfff tanım girdiğime göre,bir sigara yakayım...bugün stresten ikinci sigaramı yakıyorum,deliler gibi de utanıyorum kendimden...ay biliyorum,dedikodu istiyorsunuz,şu lanet olasıcayı yakayımda,vericem dedikodu...

oooh yaktım,şimdi bahsettiğim adam inanılmaz zengin,sıçtığı bile para..ay her şeyi mi madem anlatıyorum ismini de söyleyim,tam olsun..ismi zülfikar, 29 yaşında.. ve elbette yakışıklı... ahahaha ne sandın bebeğim..

ay neyse geçen sabah bir kalktım,ama içimden hiç işe falan gitmek gelmiyor,her zamanki gibi...dedim ki zengin koca adayıma yavşayım,istifa falan etmemi istesin,desin ki mesela evinin gayi ol brokolim,hiç çalışma...

yakışıklı karizmatik zengin koca adayı: zülfikar, psk3: ben

z:efendim bebeğim?
psk3: günaydın ya,ooof o kadar hastayım ki anlatamam sana,sanki gözkapaklarımda adamlar oturuyor,sanki kollarım ayaklarım yok...sanırım ölüyorum...hiç işe falan gitmeyeyim diyorum
z:kalkıp koşsana,hem sevdiğin spor...
psk3: işte bende onu diyorum ya,enerjim sadece spor için...diğer şeylere hiç enerjim yok...sanırım ölüyorum,azrail benim işe gitmemi bekliyor...ay işyerinde alacak canımı,oraya hiç gitmemeliyim...
z: psk3 çalışmak zorundasın,bu şekilde güçlü olacaksın,para biriktirip...
psk3: ya işte bende onu diyorum,sen bana şu 100 binlik kredi kartını ver,söz taş çatlasın aylık 10 bini geçmem,diğer 90 bin acil durumlar için...ay bakarsın dağda falan mahsur kalırsam diye diğeri...
z: psk3 işe gideceksin,sabah sabah daraltma içimi...sen gene tutunamayanlar ı mı okudun ya?
psk3:aman iyi be,kimseye muhtaç değilim ben tamam mı?

çaaatt!

evet,gururlu bir çüklü kadınım ben ama o gün fal baktırma ihtiyacı duyup,ankaranın en sağlam lubunya falcılarından biri deniz ablaya gideyim dedim...deniz ablayı çok severim,eski lubunyalardan,boktan bir cafe'de fal bakar,asla hiçbir dediği çıkmaz ama işte sevdiğimden,biraz da yaşına hürmeten uğrayayım eski kaşarın yanına dedim..kapattım falımıi,bekledim deniz ablamı...neyse geldi deniz ablam,açtı fincanımı:

d.a: ayhh ne bu ayol,bi kısmet var?
psk3: aaaa nerden bildin kız.evet var,çok zengin,29 yaşında,ismi zülfikar,yakışıklı,sohbetkar,tam kafa adam...ooof deniz abla her boku görüyorsun valla...
d.a: ahaha bebeğim,ben öyle bir falcıyım.o değilde,bu çok çapkın...sen de bu saflık,onda bu açıklık...yani yetememe durumu var sanki...
psk3: bırakta o elindeki fincanı azıcık akıl ver,malum eski kaşarlardansın,ne yapabilirim avcumun içine almak için şimdi?
d.a: seksapelliğini kullanacaksın,adamı azdırıcaksın..adeta seninle her anlamda irtibat içindeyken,seni arzulamalı,manasız yere şeyi kalkmalı!
psk3: kız sus,ne diyorsun sen,etraftan duyanlar olacak..ben asla öyle şeyler yapamam..
d.a: ayyy halen aynı kezbanlık..27 yaşına geldin,ama evde kaldın..bu kafayla gidersen,asla bir bok olmaz senden...ama profesyonel bir falcı olarak söyleyim,bu adamı kaçırma...biraz tabularını falan yık..
psk3:aman iyi be,seksi olacağım...azdıracağım onu..

amaaan deniz gudubeti moralimi öyle bozdu ki,yol boyunca kendimin ne kadar salak olduğumu düşündüm...neyse benim eleman gene bir ihaleye mi ne girmişti,ayy kazanacağını bildiğimden sorma gereksinimi bile sormamıştım..zırrr gene telefon,aaa zülfikar,açayım hemen:

z: ya inanamacağın bir şey oldu?
psk3: noldu gene mi aldın ihaleyi?
z:ahaha evet ya,çok mutluyum..
psk3: amaan ne güzel,bir kola ısmarlada,boğazımın kuruluğu gitsin bari.
z:ahaha kola köpeğin olsun bebeğim,coca-colayı alırım senin için..ya o değilde,hastaneye gittin mi sen?
psk3: hayır gitmedim, ama babamın doktor arkadaşına anlattım,muhtemelen tansiyon diyor...
z:bence de tansiyon ama hastaneye de git,belki kansersin..
psk3: ohaaa, kanser olmamı istiyorsun,sırf parayı tek başına yemek için...
z:ahaha saçmalama be,şaka yaptım..
psk3:ya inanamıyorum gerçekten...benim erkenden ölüp gitmemi ve parayı başkalarıyla yemenin hayalindesin sen...haram zıkkım olsun...
z:saçmalama ya,ben kazanmayı seviyorum,sende yemeyi...ben kazanayım,sen de yersin işte...
psl3:üfff istemiyorum hiçbir şey...

gene çaaattt...

istemez olurmuyum halbuki..deliler gibi istiyorum elit bir yaşamı... dur bir daha arayımda,azıcık orospuluk yapayım,deniz ablamdan öğrendiğim tüyolarla...bu sefer ben arayayım:

z:efendim?
psk3: üfff max blum ve ben bir bar açacağız,çok zengin olacağız...onun haberini vereyim dedim...o barda ayrıca go-go boy da olabilirim..kıskandın değil mi?
z:ahahah,şaka mı bu,kamera nerde,götümü açıp sallayacağım...siz ikiniz,bir barınız falan bile olduğunu unutup,açmazsınız orayı haftalarca...
psk3: ahahaha oha,kıskanıyorsun...

çaaaaattt...

ayh lanet olsun gene sabah iş var ve ben gırtlağa kadar borca batmış durumdayım...dur arayım en iyisi,aklımda deniz ablam:

z:noldu gene yaaaa?
psk3:inanmazsın ama bak bu sefer gerçekten ölüyorum,belki işe gitmezsem asla ölmeyeceğim...
z:noldu ki?
psk3: bak ayaklarımın altından sanki kılıçlar sokuyorlar,kasıklarıma kadar gidiyor..
z: kasıkların mı,oyşşş kötü oldum..üff ne seksisin böyle..
psk3: aaa,hadi ya,evet beni keşfet aşkım,cm cm,her yanımı keşfet..
z:şunu söyledikten sonra varya direkt koptum,salak direkt içine ettin ahahahaha..olum bence sen seksi olmaya çalışma valla..ahahahaha
psk3:belki çalışmama mı istesen ve 100 binlik kredi kartını versen böyle olmazdım..
z: psk3 hadi yatalım,uyuyalım.bundan sonrada asla seksi davranmaya çalışma..beni keşfetmiş...ahahahaha...
psk3:amaan iyi hadi bye...

ayı sözlük yazarlarının entry oylama kriterleri

anlaşılması oldukça kolay olabilen kriterlerdir..

bugün en hoş entryler listesine bile baksanız,anlarsınız ne demek istediğimi..trollük falan yapmayacağım inanın ki,herkes bir arkasına yaslansın..sigara kullananlar sigara yaksın,kullanmayanlar bir bardak su alsın...bu arada sigara spermlere acayip zararlı,söylemeden geçmeyeyim,madilik kanımda var yahu...neyse geçtim bunu...

ne demiştik,en hoş entryler...en hoş entrylerin genelinde,yazarların isminin geçtiği,bahsedildiği entrylerdir...kabul edelim ya da etmeyelim seviyoruz kendimizden bahsedilmesini bir şekilde,dedikoduyu,kavgayı..


ben bu sözlükte 2 hesap eskittim,bu üçüncü hesabım..nerden baksanız eski hesaplarımla beraber yaklaşık 2000'e yakın entryim var bu sözlükte...çoğu silindi tabi ki...kaşarlanmak için iyi bir süreç diye düşünüyorum... ha bu arada yazdıklarıma gelince,her türlü entry girdim,en trollünden,en vakarına...en gereklisinden,en gereksizine...en gündeminden,en eskimişine...çok şımarık davrandıklarımda oldu,çok soğukkanlı davrandıklarımda..hepsinden girdim...

merak ettim çünkü...neyi seviyoruz,neyi sevmiyoruz diye..sosyoloji bölümünde okumadım ama ona yakın bir meslek dalında okudum:sosyal hizmet...sosyolojinin bir dalıdır,bilmeyenlere söyleyeyim...genelde aynı işleri yapar sosyologlar ile sosyal hizmet uzmanları ama nedense sosyologlar hep aşağılarlar shuları...neyse konumuz bu değil,konumuz biziz...şimdi mesela tuhaf geliyor,gücüme gidiyor abi,yalan söyleyemeyeceğim... böyle olmamalı,böyle işlememeli bazı şeyler...

mesela nebilim o en hoşlar entrylerinde ben öyle kendimin de içinde bulunduğu,popüler kültürün parçası sikimsonik şeyler görmemeliydim...nebilim bir marti nickli dahi bir yazarın en azından siyasetle alakalı bir entysi olmalıydı orada,ya da medyum fettish gibi mizah ustası bir yazarın çok daha fazla entrysini görmek isterdim, ya da naringergedan gibi bir eleştirmenin ayı sözlük yemekteyiz gibi entrysi yerine, kanadını kıranlara gözyaşı dökmek gibi sapasağlam entrysi baştacı edilmeliydi... max blum ile lost soul a hiç değinmiyorum bile,keza her ikisi de sözlüğün en egosuz yazarlarından ikisi...

ortalama olarak söylüyorum,iyi yolda değiliz hacılar...böyle taşak geçerek imkanı yok geçmez hayat...

bir silkelensek mi!!!

ya da silkelenmeyelim yahu,hayat gerçekler olmadan daha güzel...

babaların yaşlandıkça enteresanlaşması

emekliliğin, rahatlığın, boşluğun batması mıdır bilemem ancak böyle bir durum var. ''benim aslında ticari zekam çok iyidir, girişimcilik ruhumda var. boş duramam.'' deyip el attığı her işi batırmasına rağmen halen uslanmıyor. ancak öyle tatlı iflas ediyor ki hiç bir şey diyemiyoruz ne annem ne ben. sonuçta mutlu, eğleniyor.

en son giriştiği şarap işinde, yazlıktan bir komşumuz sürekli babamdan şarap alırmış. ekonomik vaziyetleri patlak olduğu için hep veresiye yazdırmış. 1 sene kadar sürdü bu, borç epey kabarmış. babam adamdan para istemeyi dehşet verici bulurdu 3 hafta öncesine kadar, "adamın parası mı var? yazık ya.rica ediyor ben de önemli değil diyorum.bari alkolle rahatlasın!". neyse adamın eline yüklü bir miktar geçmiş, bir miktar miras mı düşmüş ne. evi, arabayı yenilemiş. havalı havalı dolaşmaya başlamış ama gelip de babama olan borcunu ödememiş. tabi babamın tepesi atmış. kaç gündür telefonda, "böyle böyle oldu psk. şimdi parası var ve borcunu getirmiyor. ayıp, dükkana mal alacak param kalmadı. bi göreyim çok kötü yapacağım onu taylan." deyip kapatıyordu.

neyse bugün sabah, babam dükkanın önünü süpürürken borçlu komşu yoldan geçiyormuş. babama selam verip "nasılsın abi ya?" demiş, babam "iyiyim." deyip süpürmeye devam etmiş. adam gitmiş. babam bu olaydan sonra hemen beni arayıp, "psk lan, iyi yapmış mıyım?" diye anlattı. ben ilk önce anlamadım zannettim, arada bir şeyi kaçırdım sandım, "naptın ki baba?" dedim tekrar. "ya nasılsın dedi iyiyim dedim, sen nasılsın demedim, ağır mı olmuştur? ama hak etti o pezevenk. senin artık paran var, benim paramı niye getirmiyorsun di mi? neyse ama getirir artık, çok kötü yaptım onu.", ben de ''evet baba ağır olmuş gerçekten, boşver artık ya sen daha fazla şaapma onu, darlama adamı baba! getirir elbet.'' deyip kapattım. epey bir süre oturduğum masada boş boş baktım, babamın hangi kafada olduğunu anlamak için.

babam emekliliğinden sonra yaşlanmasına rağmen çeşitli iflaslar sayesinde çeşitli iş kolları deneyerek çeşitli deneyimler edinmeye devam ediyor. yani bir dükkanımız hep oluyor, ama yeri ve içinde ne sattığı sık sık değişiyor. dondurmacılık yaptığı zamanların hastasıyım mesela. keşke enteresanlıkta ulaştığı nırvana o noktada kalsaydı.

çalışmanın çok mantıksız bir şey olması

her sabah işe gelirken farkına vardığım gerçek.

neden çalışıyoruz?

akşama kadar kaç kişiye ağız eğmek zorunda kalıyorum, alttan alıyorum, sessiz kalıyorum. bazen iş hayatımdaki insanlarla arayı iyi tutmak için gülümsemek zorunda olmaktan nefret ediyorum. taktığım maskelerden tiksiniyorum, off altüstü bi iş için ne çok yalan söylemek zorunda kaldın diye kendime sövüyorum. sokaktaki bir evsiz bile benden çok daha özgür. yahut akşama kadar evde yemek yapıp, kadın programları izleyen bir ev kızı. keşke sokaklarda kendi kendime yaşayabilecek kadar cesaretim olabilseydi ya da keşke kadın olarak doğsaydım da ilkokuldan sonra karnı six packli bir güvenliğe kaçsaydım.

(bkz: bitmeyen mesai)

ahmet kaya

bizlerin ne kadar trajikomik bir ülkede yaşadığını acı bir şekilde gösteren sanatçılardan birisidir..ama bu ülke tüm içinde bulundurduğu ırklarla,inançlarla komik...komik ve acınası bir kültüre sahibiz ülke olarak..lazından tut türküne,kürdünden tut göçmenine..çingenisinden tut arabına..alevisinden tut sünnisine..ateistinden tut satanistine...herkes almış eline sazı,söylüyorda söylüyor...

hatta bir ay önce mi ne bu sözlükte bile böyle gereksiz bir tartışma çıkmış,gene birbirimize girebilmeyi başarabilmiştik..halen aynı yol,aynı strateji..oha bak kusasım geldi gene... milyonuncu kez dejavu...

neyse bunları bir kenara bırakacak olursak,işin en acı kısımlarından birisi ahmet kaya sanırım...düşünsenize o kadar saman altından su yürüten insanları...o kadar fazlalar ki..

ama bir adam çıksın,bazı şeyleri dürüstçe söylesin ve bu adam linç edilsin..çatal falan fırlatsın bazı terbiyesizler..ne garip bir ülke ki,bir zamanlar ülke önünde sırf düşündüğü şeylerden dolayı küçük düşürülen sanatçının,şimdilerde ülkenin ulusal kanalında bir yer verilsin...

olumlu gelişme mi,evet bir nebze...

peki olan kime oldu,ahmet kaya'ya.. ahmet kaya gibi büyük bir sanatçıya...ahmet kaya ülkesinin havasına,toprağına hasret kaldı mı,kaldı..ülkesinin herhangi bir şehrinin,herhangi bir pazar yerinin sesini telefondan duymak isteyecek kadar düşürebildi mi bu kültür,evet düşürdü....

suçu neydi: dürüstlük...

dağılıyoruz beyler...

hakkını helal et ahmet kaya...

aziz nesin

bugün eski kitaplarımı karıştırırken, denk geldiğim, bu memlekete 5 beden birden büyük gelmiş aydın. sırf doğru konuştuğu için baltalanmaya maruz kalmış yazar..ben kendisinin kitaplarıyla ortaokul zamanlarında tanışmıştım...

keşke kendisinden ders falan alabilme şansına sahip olabilseydim,eminim şimdi yaşasaydı eşcinsel konusuna bile el atardı büyük bir cesaretle...

zaman zaman çocukluğumdaki memleketin aydınlarını çok özlüyorum...

düşünsenize bir zamanlar aydınları yakmaya çalışanların avukatlığını yapan,şu an meclis koridorlarında vekil ünvanıyla dolaşabiliyor..

bazı olacak kötü şeyleri önceden görebilmenin verdiği yalnızlık büyük olmalı,insan bu yüzden delirebilir rahatlıkla...düşünsenize bir yerde yangın olduğunu görüp,haykırdığınız halde buna kimsenin inanmaması...

ben olsam delirirdim,kaldıramazdım şahsen...sırf büyük bir sabırla,mizah katarak anlatması bile nesin'e saygı duymaya yeter...

biliyorum ateistsin ama benim inanışıma göre de bunu söylemek adettir: toprağın bol olsun hocam...

trenchcoat giyen erkekler

hepsi olmasa da ciddi bir kısmı gay çıkıyor bunu kullananların..

bu aptal genellemeyi şimdi bir kenara bırakırsak anacım,bazılarına da pek yakışıyor bu,böyle lokum gibi oluyorlar.hele de şu uzun boylu olupta,dar kesim,krem rengini giyen fit adamlar tek kelimeyle harika görünüyor.

bu yıl almadığıma itler,köpekler kadar pişman oldum valla.

online yazmazlar

ensest ilişki

yaz düşleri düş kışları

sanırım 3. kez okuduğum tomris uyar kitabı...

hikayelerden oluşur bu kitap... başucu kitapları arasına da çoktan girmiştir...

kıskanılmak

ay çok kötü bir duygudur bu.. bunu yaşamak,buna maruz kalmak..

insanlar sizin zenginliğinizi,yakışıklılığınızı,bilginizi,popülerliğinizi hep kullanıp çamur atmak isterler..daha fazla nasıl yıpratırız,daha fazla nasıl tüketiriz bunu diye...

pardon ama zenginsem,burjuvaysam,yakışıklıysam suç benim mi, fatmagül'ün suçu ne???

golden shower

sağanak

an itibariyle penceremden izleyemediğim yağış türü...

köy peyniri

tadı berbattır,resmen koyun kokar...

buse kılıçkaya

has abladır.çok severim kendisini.deyim yerindeyse taş gibi kadın dır. beraber içmişliğim vardır.fena severim...

(bkz: ailecek beğeniyoruz)

sevgili sözlük

çok özledim seni sözlük...ay bayağı sıkıcı bir hale gelmişsin ama toparlayacağım,merak etme kuşum...
  • /
  • 6
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 102

tatlı bir telaşa girmek

mutlu bir koşturmacaya girmektir mesela evlenmektir.

anam 21 kez evlenme teklifi aldım ben 27 yıllık hayatım boyunca.2 kötü evlilik geçti başımdan, yakışıklı,zengin,kaslı,komik erkeklerdi hepsi de ama nasip,kısmet işi bunlar..olmayınca da olmuyor..

müjde ayol,evleniyorum yaz sonuna.tatlı bir telaşa giriyorum gene. zülfikar enişteniz evlenme teklif etti..çok romantik bir teklifti gerçekten,apayrı bir yazı konusu,muhakkak yazacağım o anı da,başka bir başlıkta..anacım neyse temiz kalpliyseniz,vallahi istediğiniz her şey oluyor.ay biliyorsunuz sonuçta ben evlilik için yaratılmış bir çüklü kadınım..biyolojik olarak kadın olsam,kesin ilkokula kadar okur,sonrada bir güvenliğe ya da garsona kaçardım,5 tane de çocuk yavrulardım..ben eğitime karşıyım hem,yabani kalmak istiyorum abi,köpek miyiz biz sürekli eğitiliyoruz,alla alla..

ay tabi düğünüm olurken,sözlükteki bazı yakın arkadaşlarımda gelmek zorunda..anam herkesi çağıramıyorum,kusura bakmasın kimse..bunun sebebi şu,düğünümde gudubet,sinsi,suratı asık,kıskanç,negatif enerji aldığım ve üzerimden prim yapan tipler istemiyorum,bu benim en doğal hakkım,buna da karışmayacaksınız öyle değil mi,benim düğünüm çünkü..ay bir de ben nazara çok inanırım..yaradanım korusun..ama söz veriyorum,ayakkabımın altına özellikle evde kalmış ablalarımın ismini yazacağım ki,hemen silinsin isimleri,bir yuva kursunlar..daha fazla ajdar misali şizoya bağlayıp,gudubetleşmesinler..o yüzden davetliler konusunda biraz seçiciyim anacım neyse..

sözlükten davetliler,kesinlikle gelmek zorunda olanlar,gelmedikleri taktirde öldürülecekler listesi:

başta sözlüğün çıtırları.. ay biliyorsunuz onlar benim canım...benden gençleri hep sevmişimdir: aussiebum, tra jedi , tek basina dans , those basters , serkan.. ay duvağımı arkamdan sağlam tutun ablam..kurban olurum size..

ay sağdıçlarımız en yakın arkadaşlarımdan birisi olarak kevbear ve sevgilisinin olmasına karar verdik..

nikah şahitlerimiz bebeğim max blum ile medyum fettish olacak..

aynı zamanda coqueteria hediyeleri üzerime iğneleyecek insan olacak...

shadow servisten sorumlu kişi..

bunun dışında ayrıca katılırlarsa bizi çok çok mutlu edecek davetliler marti, lost soul , ciwan , bearabeare , ugur , bodurayi , tunatuan , bv bear , hestia, koyuyazar, hey gidi hey , ayimiyim neyim acaba, kelayi, yorgun pipi..ay bir de nasıl unuturum bankacida gelsin ayol,ama bak sakın ordakilere de asılıpta,beni misafirlerime rezil etme.. *

tabi bu sadece sözlük ekibi anacım..bir de sosyal hayatımdan,iş çevremden, ailemden katılacaklarda var.. allahım çok mutluyum, en azından 30 uma gelmeden,dünyaevine giriyorum..

pintilik yapmayında,en azından hediye olarak adambaşı bir adana burması alın..yürüyen kuyumcu şeklinde haberlerim çıksın..

ay bana da böyle bir kına gecesi yapalım,noluur...siz de zülfikar ın maskesini takın.. *

bir ayının kendine yapabileceği en kötü şey

kıl olayını abartıp; kulak,burun ve burnunun içindeki kıllarıda uzatmasıdır..

eski sevgilinin ünlü olması

garip bir his.. insanın içini garip bir şekilde parçalıyor...

"hiçbir neden yokken,ya da biz bilmezken tepemiz atmış ve konuşmuşuzdur... "

bugün sırf evimde ses olsun diye, izlemediğim halde açtığım televizyondan gelen ses tonu öyle tanıdık geldi ki, ne kadar özlediğimi farkettim o güven veren,güzel ses tonunu..hasretle ve heyecanla birdenbire döndüm ekrana...

ve evet özlediğim sesin sahibi,eski sevgilimdi bu...bir tv dizisinde oynamaya başlamış...

geçen birkaç yıl öyle yaramış ki, zaten çok yakışıklıydı daha bir yakışıklılaşmış...sevgili olduğumuz süreçte, fazla kilolarını atmaya çalışıyordu,ne kavgalar ederdim kilo vermesi için...fazla bir kilosu yoktu,bir 10 kg fazlası vardı,aslında benim bitmek bilmeyen kavgalarım değil meslek gereği kilo vermesi gerektiğinden,deli gibi diyet yapardı..asla veremedi benle sevgili olduğu süre boyunca..ulan bee adam,benden ayrılmayı mı bekledin? sevgili olduğumuz süreçte devlet tiyatrolarındaydı..sonra haberini almıştım bir şekilde..tiyatro oyunlarına ara vermiş,televizyona yönelecekmiş diye...konuşamadık o arada,birazda bilirsiniz,eski sevgililer ile iletişimde kalmak,kasıyor insanı...

"onca neden varken ve tam sırası gelmişken,hiçbir şey yapmamış ve susmuşuzdur... "

deli bir adamdı,benden küçüktü ama kafa yapısıyla,bana 10 basardı..birkaç mahalle üzerimde otururdu...bazı geceler evde sıkılıp,sabaha karşı buluşup, sokaklarda dolaşmaya,parklarda içmeye çıktığımızda beni dudağımdan falan öpmeye çalışırdı muzipce...içip içip,parklardaki ağaç diplerine yanyana işeyip,pipi boylarımızı kıyaslayıp,deli gibi eğlenirdik...en sevdiğimiz,ermeni türkülerini söylerdi parklarda,çok güzeldi sesi... bazen de bunun provaları sabaha kadar sürdüğünden,buluşmaya pek vakit kalmazdı..hep şafak sökmeden önce evimden gelip mahallenin parkında buluştuğumuzda, before the down şarkısını söylerdi..gençtik tabi bizde bir zamanlar...

"meet me after dark again and ı'll hold you(karanlıktan sonra gene buluşalım,sana sarılacağım)
ı am nothing more than to see you there (seni orada görmekten fazla bir şey değilim) " * *

güzel zamanlarmış...kendimizi en yalnız ve güçsüz hissettiğimizde,böyle heyecanlardan güç alıp,hayata meydan okurmuşuz...


"aynı anda aynı sessiz geceye doğru,içim sıkılıyor demişizdir..aynı sabaha uyanırken,kimbilir..aynı düşü görmüşüzdür olamaz mı?olabilir."

eylül akşamı bizim şarkımızdı, ama o zamanlar bu şarkı o kadar ortam kaşarı olmamıştı,çünkü daha bu şarkıyı ortam kaşarı yapan aşk tesadüfleri sever filmi yapılmamıştı...bizim şarkımızdı çünkü şarkının hikayesi ile çok örtüşürdü bizim hikayemiz...yıllardır aynı mahallelerde oturduğumuz halde,birbirimizi çok sonra, bambaşka bir ortamda tanımıştık...

"onca yıl sen burada, onca yıl ben burada..yollarımız hiç kesişmemiş...şu eylül akşamı dışında.."

sonra işte mutlusunuzdur...deliler gibi eğleniyrsiniz...mesela güzel bir tiyatro oyunu izledikten sonra,o oyunun başrolünü oynayan kişi sevgiliniz,geceleri seviştiğiniz adam..seyirciyi selamlarken acıklı bir oyun sonrası,size göz kırpar dalga geçercesine,gözlerinizin ıslaklığını farkedip...ayakta alkışlıyorsunuz deli gibi sevgilinizi, gözleriniz doluyken..ay hava atmak istiyorum hepinize,şu an bu ayakta ağlayarak alkışladığınız adam varya,benim sevgilim anacım demek istersiniz tüm seyircilere...hem de biz meğerse yıllardır aynı mahallede oturuyormuşuz,haberimiz yokmuş...

"belki benim kağıt param,bir şekilde, döne dolaşa senin cebine girmiştir..olamaz mı,olabilir..."

sonra zaman geçer...ayrılırsınız bazı nedenlerden dolayı...her şey yalan olup gider...aman neler yalan olmuş bu hayatta be hacı,bu da olsun...kazanç sandıklarımızın önemi ne ki, kaybettiklerimizin bir önemi olsun?

ayy psk3 şu an ferdi tayfur filmlerindeki, ferdi tayfuru fakirken terkedip zengin kocaya kaçıp,sonra ferdi tayfur parayı bulduktan sonra ona tekrar aşık olan banu alkan kadar kaltak,kahpe ve samimiyetsiz görünüyorsun diyebilirsiniz anacım ama valla alakası yok, sadece insan garipsiyor geçmişi..şu an asla sevgili olmayı istemem onunla yeniden ama hani nebilim bir şekilde gururlandım eski sevgilimi bir dizide oynadığını görünce..eminim çok çok daha ünlenecek,çünkü o potansiyel onda fazlasıyla var..herkes mutlu olsun anacım,herkesi seviyorum...

sevgili 17 yaşımdaki halim

kııııız, ergenlikteki sivilcelerini bu kadar umursama, 1 yıla kadar hepsinden kurtulup kaymak gibi bir cilde sahip olceksin... bana baaakk, biraz fazla kaşarsın, en azından korun, gebertirim.. şu an çıktığın 26 yaşındaki öğretmen varya, o evli ve seni kandırıyor. bunu öğrendiğinde hayatı kendine zindan etme. böyle götlüklerle hayatın boyunca karşılaşacaksın... hep yakışıklı, kaslı, akıllı, komik ve zengin erkekler kocan olacak.. afferin kız, bu anlamda seni çok takdir ediyorum valla.. safsın biraz ama gerçekten bazı alanlarda çok akıllıca davranıyorsun.. hayatının çoğu yerinde seni kıskanan, gudubet karılar ve adamlar olecek, takma onları, önüne bak sen.. gaybarlar dünyanın en boktan yerleridir, oraya gidebilmek için bu kadar heves etme, gideceksen de arkadaşlarınla falan git... malum her taraf saldıray abi kaynıyor..

haa bak bir de gay olmayı bu kadar takma, sulu sulu günlükler yazma, zamanla aşıyorsun onları, merak etme...

hadi ablam, çok öptüm...

yavaş yavaş delirdim kimse bunu fark etmedi

bir intihardan önce,geride söylenmiş son cümle..rahmetli güzeller güzeli ipek,kendisini boğazın derin sularına atmadan önce bu cümleyi söylemiş,izlediğimde haberleri,kanım donup hüngür hüngür ağlamıştım hatırlarım..aynı durum sevgili meslektaşım,dicle'nin intihar mektubunda geçen son cümleyi duymamda da olmuştu, çok acı var,dayanamıyorum...çok konuşasım var kendileriyle,artık öteki tarafta olacak dilerim...

çok tuhaf bir şey bu hayat ya...mesela alkolik olduğumu herkesten gizlerim ben genelde..millet anladığı halde,köşe bucak kaçarım bu gerçeğimden..en büyük utancımdır...gay olmamı saklamak bile bu kadar sikimde değildir...sevdiğim adamlar özellikle çakmasın diye binbir türlü palavra sıkarım...tabi akıllı olan herkes farkeder benim alkolik olduğumu...az önce bir lavabo dolusu kusunca,tek kustuğum şeyin alkol olduğunu görünce,yazık la dedim kendime...

birkaç hafta önce,birkaç yılımı paylaştığım eski sevgilim selodan bir mesaj almıştım:"hani varla yok arasında ya her şey,sen varsın benim için ve çok seviyorum seni...çok kırdım seni biliyorum,özür dilerim..iyi geceler,cevap yazma bu mesaja sadece beni sev yeter yakışıklım" şeklinde...şimdi ise bunu diyen adam her yerde sürtüyormuş,adam düzüyormuş...birkaç hafta var arada,çok değil...neyse,demek ki herkesin sevgi anlayışı farklı,buna saygı duymayı öğrendim ben...

yavaş yavaş delirirsin...

zamanla bu pespaye ve öğretilmiş kurallarla örülü sistemin çürümüşlüğünü farkedersin,bir yandan da hayatın ne kadar kısa olduğununda bilincindesindir..düzeltmeye çalışırsın,gücünün yettiğince...kendini ilk başlarda puzzle ın en önemli,parçası gibi hissedersin,ben olmadan olmaz ulaan dersin...girersin oyuna...bir zaman sonra,gücün tükenir,yorulursun...durup,düşünmek istersin...senden öncelere bakarsın,senden önce de bu oyuna girişen,o özendiğin insanlara bakarsın,ya intihar etmişlerdir ya da delirmişlerdir..farkedersin çokta numaran yok bu puzzleda..

intihar,işte tam da bu sırada ön plana çıkıyor... intihar edenler bu dünyada en fazla saygıyı hakeden insanların başında gelirler...sartrenin dediği gibi: intihar bir korkaklık değil,takdir edilesi bir vazgeçiştir...ama bu vazgeçiş öyle sikimsonik dünyevi şeyler değil,bildiğin aşmış vazgeçiş...bu dünyada 3 gün eksik ya da 5 gün fazlasın,başka numarası yok...

kimse bunu farketmez...

haa onu beceremiyorsan,salarsın arkadaş...ama harbi salarsın...mesela birkaç saat sonra işbaşı yapmam lazım,çünkü gırtlağa kadar borcum var,çünkü insanlar sorduklarında işte iyi bir işte çalışıyorum,yuvarlanıp gidiyoruz hacı değil mi tüm mesele...ama halbuki ben hiç gitmek istemiyorum o aptal işe...o birçok salağa tahammül etmek istemiyorum...

mesela istiyorum ki,küçük bir kentte ya da köyde akşama kadar kimseyle konuşmak zorunda kalmayacağım bir işte çalışayım..insanlar beni ahraz bilsinler mesela...hiç konuşmayım ve duymayayım...

birkaç saat sonra işbaşı yapmaya gitmeyeceğim,aksine istifa dilekçemi vermeye gideceğim,öğlene kadar uyuyup...çünkü çok aptalca geliyor bana böyle zorundalıklar...hatta düşündümde bu tek başıma yaşadığım evide toparlayıp,kapatacağım...babamın evine yerleşeceğim...

yavaş yavaş delirdim,kimse bunu fark etmedi...ailemi,arkadaşlarımı,ipek'i,dicle'yi çok seviyorum....

ülkemizdeki eşcinsellerin gün geçtikçe artması

yadsınamaz,üzücü bir toplum gerçeğidir.

sağa bakıyorum gayim ben yaa diyen teenage bir genç,soluma bakıyorum lezzoyum ben hacı diyen bir emo kız.. haberlere bakıyorum muhakkak bir travesti cinayeti..internete giriyorum, sık sık karşılaştığım gay siteleri..güzel bir filme bakayım diyorum ya eşcinsel konulu bir film oluyor ya da yönetmeni gay çıkıyor..

çok yakında babamın gay olduğunu duysam,amcamın barzo tipli oğlunun trans eğilimli olduğunu duysam,halamın ilk eşinden olan güzel kızı açelya ablamında lezbiyen olduğunu duysam,şaşırmayacak hale geldim..

ya pardon ama sen ben gay olursak,bu toplum nasıl üreyecek,çoğalacak??? kimse bunları düşünmüyor,herkesin düşündüğü kendi cinsel yönelimi..

insanoğlu bu kadar bencil hale gelebildi ya,pes diyorum artık,pes!!!

karşılıklı rakı içilmesi farz olan insanlar

bu hayatta en sağlam muhabbeti yapan,sonsuz hayat deneyimi olduğu halde,asla hayata yenilmeyen insanlardır..

benim için babamdır..şu hayatta zaten babamla ettiğim muhabbetin güzelliğini,komikliğini,samimiyetini,hüznünü hiçbir adamda yakalayamadım ben..az biraz yakaladıklarım adamlarada hoooop damladım,yapıştım,sırf hayatıma dahil etmek için...

bilmiyorum sanırım ben senin kadar asla güçlü olamayacağım baba...senin kadar akıllı ve güçlü...bilmiyorum ki,belki de senin dediğin gibi baba: empati,bu hayatın,iyi insanlarına oynamış olduğu en kahpece oyunuydu...

sana,seni ne kadar çok sevdiğimi söylesemde,siklemeyeceğini bildiğimden ya da baba hayat hakkında ne düşünüyorsun diye sorduğumda,"bitse de,gitsek modundayım ben de artık" dediğin,gözü kara,eskinin dev solcusu babam...

daha görecek çok güzel günlerimiz var...

babaların yaşlandıkça enteresanlaşması

emekliliğin, rahatlığın, boşluğun batması mıdır bilemem ancak böyle bir durum var. ''benim aslında ticari zekam çok iyidir, girişimcilik ruhumda var. boş duramam.'' deyip el attığı her işi batırmasına rağmen halen uslanmıyor. ancak öyle tatlı iflas ediyor ki hiç bir şey diyemiyoruz ne annem ne ben. sonuçta mutlu, eğleniyor.

en son giriştiği şarap işinde, yazlıktan bir komşumuz sürekli babamdan şarap alırmış. ekonomik vaziyetleri patlak olduğu için hep veresiye yazdırmış. 1 sene kadar sürdü bu, borç epey kabarmış. babam adamdan para istemeyi dehşet verici bulurdu 3 hafta öncesine kadar, "adamın parası mı var? yazık ya.rica ediyor ben de önemli değil diyorum.bari alkolle rahatlasın!". neyse adamın eline yüklü bir miktar geçmiş, bir miktar miras mı düşmüş ne. evi, arabayı yenilemiş. havalı havalı dolaşmaya başlamış ama gelip de babama olan borcunu ödememiş. tabi babamın tepesi atmış. kaç gündür telefonda, "böyle böyle oldu psk. şimdi parası var ve borcunu getirmiyor. ayıp, dükkana mal alacak param kalmadı. bi göreyim çok kötü yapacağım onu taylan." deyip kapatıyordu.

neyse bugün sabah, babam dükkanın önünü süpürürken borçlu komşu yoldan geçiyormuş. babama selam verip "nasılsın abi ya?" demiş, babam "iyiyim." deyip süpürmeye devam etmiş. adam gitmiş. babam bu olaydan sonra hemen beni arayıp, "psk lan, iyi yapmış mıyım?" diye anlattı. ben ilk önce anlamadım zannettim, arada bir şeyi kaçırdım sandım, "naptın ki baba?" dedim tekrar. "ya nasılsın dedi iyiyim dedim, sen nasılsın demedim, ağır mı olmuştur? ama hak etti o pezevenk. senin artık paran var, benim paramı niye getirmiyorsun di mi? neyse ama getirir artık, çok kötü yaptım onu.", ben de ''evet baba ağır olmuş gerçekten, boşver artık ya sen daha fazla şaapma onu, darlama adamı baba! getirir elbet.'' deyip kapattım. epey bir süre oturduğum masada boş boş baktım, babamın hangi kafada olduğunu anlamak için.

babam emekliliğinden sonra yaşlanmasına rağmen çeşitli iflaslar sayesinde çeşitli iş kolları deneyerek çeşitli deneyimler edinmeye devam ediyor. yani bir dükkanımız hep oluyor, ama yeri ve içinde ne sattığı sık sık değişiyor. dondurmacılık yaptığı zamanların hastasıyım mesela. keşke enteresanlıkta ulaştığı nırvana o noktada kalsaydı.

ayı sözlük yazarlarının entry oylama kriterleri

anlaşılması oldukça kolay olabilen kriterlerdir..

bugün en hoş entryler listesine bile baksanız,anlarsınız ne demek istediğimi..trollük falan yapmayacağım inanın ki,herkes bir arkasına yaslansın..sigara kullananlar sigara yaksın,kullanmayanlar bir bardak su alsın...bu arada sigara spermlere acayip zararlı,söylemeden geçmeyeyim,madilik kanımda var yahu...neyse geçtim bunu...

ne demiştik,en hoş entryler...en hoş entrylerin genelinde,yazarların isminin geçtiği,bahsedildiği entrylerdir...kabul edelim ya da etmeyelim seviyoruz kendimizden bahsedilmesini bir şekilde,dedikoduyu,kavgayı..


ben bu sözlükte 2 hesap eskittim,bu üçüncü hesabım..nerden baksanız eski hesaplarımla beraber yaklaşık 2000'e yakın entryim var bu sözlükte...çoğu silindi tabi ki...kaşarlanmak için iyi bir süreç diye düşünüyorum... ha bu arada yazdıklarıma gelince,her türlü entry girdim,en trollünden,en vakarına...en gereklisinden,en gereksizine...en gündeminden,en eskimişine...çok şımarık davrandıklarımda oldu,çok soğukkanlı davrandıklarımda..hepsinden girdim...

merak ettim çünkü...neyi seviyoruz,neyi sevmiyoruz diye..sosyoloji bölümünde okumadım ama ona yakın bir meslek dalında okudum:sosyal hizmet...sosyolojinin bir dalıdır,bilmeyenlere söyleyeyim...genelde aynı işleri yapar sosyologlar ile sosyal hizmet uzmanları ama nedense sosyologlar hep aşağılarlar shuları...neyse konumuz bu değil,konumuz biziz...şimdi mesela tuhaf geliyor,gücüme gidiyor abi,yalan söyleyemeyeceğim... böyle olmamalı,böyle işlememeli bazı şeyler...

mesela nebilim o en hoşlar entrylerinde ben öyle kendimin de içinde bulunduğu,popüler kültürün parçası sikimsonik şeyler görmemeliydim...nebilim bir marti nickli dahi bir yazarın en azından siyasetle alakalı bir entysi olmalıydı orada,ya da medyum fettish gibi mizah ustası bir yazarın çok daha fazla entrysini görmek isterdim, ya da naringergedan gibi bir eleştirmenin ayı sözlük yemekteyiz gibi entrysi yerine, kanadını kıranlara gözyaşı dökmek gibi sapasağlam entrysi baştacı edilmeliydi... max blum ile lost soul a hiç değinmiyorum bile,keza her ikisi de sözlüğün en egosuz yazarlarından ikisi...

ortalama olarak söylüyorum,iyi yolda değiliz hacılar...böyle taşak geçerek imkanı yok geçmez hayat...

bir silkelensek mi!!!

ya da silkelenmeyelim yahu,hayat gerçekler olmadan daha güzel...

eski sevgilinin ünlü olması

garip bir his.. insanın içini garip bir şekilde parçalıyor...

"hiçbir neden yokken,ya da biz bilmezken tepemiz atmış ve konuşmuşuzdur... "

bugün sırf evimde ses olsun diye, izlemediğim halde açtığım televizyondan gelen ses tonu öyle tanıdık geldi ki, ne kadar özlediğimi farkettim o güven veren,güzel ses tonunu..hasretle ve heyecanla birdenbire döndüm ekrana...

ve evet özlediğim sesin sahibi,eski sevgilimdi bu...bir tv dizisinde oynamaya başlamış...

geçen birkaç yıl öyle yaramış ki, zaten çok yakışıklıydı daha bir yakışıklılaşmış...sevgili olduğumuz süreçte, fazla kilolarını atmaya çalışıyordu,ne kavgalar ederdim kilo vermesi için...fazla bir kilosu yoktu,bir 10 kg fazlası vardı,aslında benim bitmek bilmeyen kavgalarım değil meslek gereği kilo vermesi gerektiğinden,deli gibi diyet yapardı..asla veremedi benle sevgili olduğu süre boyunca..ulan bee adam,benden ayrılmayı mı bekledin? sevgili olduğumuz süreçte devlet tiyatrolarındaydı..sonra haberini almıştım bir şekilde..tiyatro oyunlarına ara vermiş,televizyona yönelecekmiş diye...konuşamadık o arada,birazda bilirsiniz,eski sevgililer ile iletişimde kalmak,kasıyor insanı...

"onca neden varken ve tam sırası gelmişken,hiçbir şey yapmamış ve susmuşuzdur... "

deli bir adamdı,benden küçüktü ama kafa yapısıyla,bana 10 basardı..birkaç mahalle üzerimde otururdu...bazı geceler evde sıkılıp,sabaha karşı buluşup, sokaklarda dolaşmaya,parklarda içmeye çıktığımızda beni dudağımdan falan öpmeye çalışırdı muzipce...içip içip,parklardaki ağaç diplerine yanyana işeyip,pipi boylarımızı kıyaslayıp,deli gibi eğlenirdik...en sevdiğimiz,ermeni türkülerini söylerdi parklarda,çok güzeldi sesi... bazen de bunun provaları sabaha kadar sürdüğünden,buluşmaya pek vakit kalmazdı..hep şafak sökmeden önce evimden gelip mahallenin parkında buluştuğumuzda, before the down şarkısını söylerdi..gençtik tabi bizde bir zamanlar...

"meet me after dark again and ı'll hold you(karanlıktan sonra gene buluşalım,sana sarılacağım)
ı am nothing more than to see you there (seni orada görmekten fazla bir şey değilim) " * *

güzel zamanlarmış...kendimizi en yalnız ve güçsüz hissettiğimizde,böyle heyecanlardan güç alıp,hayata meydan okurmuşuz...


"aynı anda aynı sessiz geceye doğru,içim sıkılıyor demişizdir..aynı sabaha uyanırken,kimbilir..aynı düşü görmüşüzdür olamaz mı?olabilir."

eylül akşamı bizim şarkımızdı, ama o zamanlar bu şarkı o kadar ortam kaşarı olmamıştı,çünkü daha bu şarkıyı ortam kaşarı yapan aşk tesadüfleri sever filmi yapılmamıştı...bizim şarkımızdı çünkü şarkının hikayesi ile çok örtüşürdü bizim hikayemiz...yıllardır aynı mahallelerde oturduğumuz halde,birbirimizi çok sonra, bambaşka bir ortamda tanımıştık...

"onca yıl sen burada, onca yıl ben burada..yollarımız hiç kesişmemiş...şu eylül akşamı dışında.."

sonra işte mutlusunuzdur...deliler gibi eğleniyrsiniz...mesela güzel bir tiyatro oyunu izledikten sonra,o oyunun başrolünü oynayan kişi sevgiliniz,geceleri seviştiğiniz adam..seyirciyi selamlarken acıklı bir oyun sonrası,size göz kırpar dalga geçercesine,gözlerinizin ıslaklığını farkedip...ayakta alkışlıyorsunuz deli gibi sevgilinizi, gözleriniz doluyken..ay hava atmak istiyorum hepinize,şu an bu ayakta ağlayarak alkışladığınız adam varya,benim sevgilim anacım demek istersiniz tüm seyircilere...hem de biz meğerse yıllardır aynı mahallede oturuyormuşuz,haberimiz yokmuş...

"belki benim kağıt param,bir şekilde, döne dolaşa senin cebine girmiştir..olamaz mı,olabilir..."

sonra zaman geçer...ayrılırsınız bazı nedenlerden dolayı...her şey yalan olup gider...aman neler yalan olmuş bu hayatta be hacı,bu da olsun...kazanç sandıklarımızın önemi ne ki, kaybettiklerimizin bir önemi olsun?

ayy psk3 şu an ferdi tayfur filmlerindeki, ferdi tayfuru fakirken terkedip zengin kocaya kaçıp,sonra ferdi tayfur parayı bulduktan sonra ona tekrar aşık olan banu alkan kadar kaltak,kahpe ve samimiyetsiz görünüyorsun diyebilirsiniz anacım ama valla alakası yok, sadece insan garipsiyor geçmişi..şu an asla sevgili olmayı istemem onunla yeniden ama hani nebilim bir şekilde gururlandım eski sevgilimi bir dizide oynadığını görünce..eminim çok çok daha ünlenecek,çünkü o potansiyel onda fazlasıyla var..herkes mutlu olsun anacım,herkesi seviyorum...

evde kalmış gay kurusu

içimi paramparça eden gruptur.

30 yaşın üstündedirler.düzenli bir işleri vardır.kendini geçindirecek kadar paraları vardır,evleri,düzenleri vardır,bilgili,kültürlü insanlardır ama gelin görün ki koca yoktur.kocasızlıktan mıdır,nedir sosyal hayatta falan böyle aşırı sivri,sürekli etrafa laf sokmaya endeksli olarak ayarlarlar kendilerini.sonuçta ilgi görmek onlarında hakkıdır...mutsuzdurlar ve de yalnızdırlar...


ama bence yani 30 yaşını aşmış evde kalmış gay kurusu nun profil sitelerinde,barlarda ne işi var be yahu..ben olsam valla gay hayatından elimi eteğimi çekerdim,kendimi sosyal projelere falan adardım..eve kedi,köpek alıp onları falan beslerdim..


ülkemizdeki eşcinsellerin gün geçtikçe artması

yadsınamaz,üzücü bir toplum gerçeğidir.

sağa bakıyorum gayim ben yaa diyen teenage bir genç,soluma bakıyorum lezzoyum ben hacı diyen bir emo kız.. haberlere bakıyorum muhakkak bir travesti cinayeti..internete giriyorum, sık sık karşılaştığım gay siteleri..güzel bir filme bakayım diyorum ya eşcinsel konulu bir film oluyor ya da yönetmeni gay çıkıyor..

çok yakında babamın gay olduğunu duysam,amcamın barzo tipli oğlunun trans eğilimli olduğunu duysam,halamın ilk eşinden olan güzel kızı açelya ablamında lezbiyen olduğunu duysam,şaşırmayacak hale geldim..

ya pardon ama sen ben gay olursak,bu toplum nasıl üreyecek,çoğalacak??? kimse bunları düşünmüyor,herkesin düşündüğü kendi cinsel yönelimi..

insanoğlu bu kadar bencil hale gelebildi ya,pes diyorum artık,pes!!!
Henüz takip ettiği biri yok.