tein

Durum: 230 - 0 - 0 - 0 - 27.01.2017 14:09

Puan: 4176 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

hamdım, hamım, ham
  • /
  • 12

beat generation

bu kuşakla ilgili tek kötü şey, yıllar sonra türkiye'den bir grup insanın beat kuşağının günlük yaşam biçiminin birkaç öğesini kopyalayıp ilk gençlik dönemi hezeyanlarını sıraladıkları vasat metinleri yeraltı edebiyatı diye orataya saçmalarına neden olmuş olmasıdır.

muhsin kızılkaya

yazar.

soma felaketinin ardından enerji bakanı taner yıldız için habertürk gazetesinde öyle bir güzelleme yazmış ki okurken ben utandım; adam yazmaktan utanmayıp üstüne bir de gazeteye bastırmış.

aa1fc

carrie

2013 yapımı yeniden çevirimi fena halde kötü olan korku filmi klasiği.

yeniden çevrimin görmeye değer tek yanı julianne moore'un her zamanki olağanüstü oyunculuğundan ibaret ve geriye kalan herşey öylesine yapılmış izlenimi veriyor. karakter gelişimi, kurgu, dialog vs. hak getire.... büyük beklentilerle ve önceki yapımı referans alarak izlerseniz hayal kırıklığı kaçınılmaz.

türkiye'de elit bir lgbt kültürünün olmaması

isabet olmuştur.

yaşama biçiminizle sex pratiğiniz arasında bir neden-sonuç ilişkisi kuruyorsanız pek de sağlıklı düşünmüyorsunuz demektir. zaten toplumun geri kalanı ile iletişim kurmakta zorlanan insanları bir de eşcinsel kültür gibi bir avuç şanslı burjuva adamının kapalı mekan eğlencesine mecbur ederseniz eğer, onları toplumun genelinden olduğu kadar kendi aidiyetlerinden de uzağa düşürürsünüz.

linux mint

ubuntu tabanlı dağıtımlar arasından çıkan en sorunsuz ve istikrarlı işletim sistemidir.

linux cephesine yeni geçecekler için pek çok şeyin hazır gelmesi nedeniyle, uzın süredir linux kullananlar için kararlı yapısıyla, unity ve kde ikilisinin rüküşlüğünden kaçanlar için sade estetiğiyle bir tercih sebebidir. yalnızca cinnamon arayüzünü ortaya çıkarttığı için bile övgüyü hak eder.

17. sürümünün rc'si yayınlanmış finali de ay sonuna yayınlanacakmış.

nvidia optimus

dizüstü bilgisayarlar için tasarlanmış çift ekran kartı teknolojisi. yoğun grafik kullanımının olmadığı durumlarda işlemciyle gelen intel çalışıyor, grafik işleme yoğunluğu yüksek programları kullanırken harici ekran kartına geçmenizi sağlıyor. böylece pilinizi de daha idareli kullanmayı amaçlıyor.

gelgelelim ki bu ilginç fikir yalnızca windows cephesi için resmi olarak desteklendiğinden çift ekran kartlı sisteminizde linux kullanmak istediğinizde sinir bozucu bir hal alıyor. nvidia resmi olarak linux tarafına destek vermediğinden geliştiriciler kendi çözümlerini üretmeye çalışıyorlar ama gerekli verim de bir türlü sağlanabilmiş değil. ubuntu cephesinde karmaşayı gidermek için 14.04 itibari ile öntanımlı olarak sistem yalnızca intel açık olarak geliyor, ikinnci gpu'yu eğer isterseniz siz açıyorsunuz ama açmak da verimli kullanmak da bir dert. ubuntu dışındaki linux dağıtımları da ara formül olarak şimdilik bumblebee kullanıyorlar.

orbot

android üzerinde tor ağına bağlanmayı sağlayan bir yazılım.

tor browser

anonim kimlikle internet kullanma imkanı veren bir yazılım. yaygın olarak engellenmiş sitelere ulaşmak için kullanılırken daha küçük bir grup tarafından da deep web tabir edilen ortamlarda fink atmak amacıyla kullanılmaktadır.

program en basit haliyle, bilgisayarınızdan önce dünyanın dört bir yanında bulunan diğer kullanıcıların bilgisayarlarına oradan da gitmek istediğiniz siteye ulaşmanızı sağlıyor. genel kullanım için pek uygun olmayabilir zira hızı normal bağlantıya göre daha düşüktür, sadece ihtiyacınız olduğunda kullanmak daha mantıklı görünüyor. güvenlik sebebiyle bankacılık vs gibi işlemleri de bu ağ üzerinden gerçekleştirmeniz önerilmez.

habertürk

başbakanın koruması habertürk'ün muhabirini yumruklamış ama kendi sitelerinde bir cümle yer almıyor; ilgii muhabirin olayını diğer haber sitelerinden okumakla yetiniyor sanırım habertürk ekibi.

geçmiş olsun dileğini de yumruklayan korumaya yaparlar artık!

teknoseyir

türkiye sınırları içinde teknoloji gazeteciliğini hakkıyla yapan yegane oluşum.

murat gamsız ve levent pekcan'ın başını çektiği kıymetli bir ekip tarafından hazırlanıyor; teknoloji dünyasına üreticilerin değil kullanıcıların gözünden bakarak protest bir yaklaşımla çalışıyorlar. ürün incelemelerinin yanında haftalık gündem değerlendirme yayınları da kaçırılmaması gereknler arasında. bunların yanında otomobilden teknoloji tarihine kadar pek çok alt kategoriden bilumum zenginliği de bünyesinde barındırıyor.

sözlük yazarlarının alerjileri

sanırım sadece zenginlere dokunan maddeler... fındık, fıstık bir tarafta polen bir tarafta.; ben hiç polen alerjisi olan yoksul görmedim.

sizlere de ibuprofen efendim, sevgilerle.

edit: eksiyi yemem üzerine kendime 'sağlıkla şaka olmaz' diyor eksiyi verene teessüf etmekten de geri durmuyorum.


kde desktop

linux dünyasının zevksizlik örneği olan masaüstü ortamı.

evde adım atacak yer bırakmamaya ve güneşe çıplak gözle bakma etkisi yaratmaya yemin etmiş renklerle donatma çılgınlığına kapılmış bir ev hanımı gibidir; her yerden bir şey fırlar.

arcade fire

kanadalı rock grubu.

reflektor albümünden we exist adlı parçaya klip çekmişler. klipte cinsiyet kimlikleri ve verilen mücadeye de dikkat çekilmiş. sürpriz olarak da yeni spiderman serisinin yıldızı andrew garfield klipte oynamış.

ayı sözlük yazarlarının ilk aşkları

404 not found uyarısı veren sayfalar için bir firefox eklentisi var, resurrect pages. bir zamanlar var olan sayfayı bilumum arşivlerde arayıp geri getirmeyi deniyor; bazen başarıyor.

ilk aşkı arşiv kayıtlarında bulamıyorsanız belki de arşivde yanlış bir etiketlendirme sistemi kullanıyorsunuzdur.

günlük olarak ayı sözlük'ün kullanılması

ttnet'e verdiği parayla altın kaplamalı günlük bile alabileceğinden derdi bir başka olsa gerektir.

ayı sözlük itiraf

belki de önceki hayatlarımızda çok büyük sevaplar işlemişizdir, al burası bir nebze daha iyi, yaralarını sar diye dünyaya yollamışlardır.

camscanner

istediğiniz bir belge ya da sayfayı telefonunuzun kamerasını kullanarak tarayıcıda taratmış gibi düzenleyip pdf dosyası haline getiren yazılım.

program, belgenin kenarından görünen masa vb. yüzeyleri otomatik olarak kırpıyor, görüntüyü tarayıcı çıktısına en yakın şekilde iyileştirip pdf haline getiriyor. isterseniz birden fazla belgeyi sırayla tarayıp çok sayfalı bir pdf oluşturmaya da imkan veriyor.

auto 3g battery saver

android cihazlarda şarjı emen 3g bağlantısını kontrol etmeyi sağlayan bir yazılım.

ekranınız açık olduğunda yani telefonu aktif olarak kullandığınızda 3g bağlantısını açıyor, ekranı kapattığınızda bağlantıyı kesiyor. ekran kapalıyken arka planda çalışan ve internete ihtiyaç duyan whatsapp vb uygulamlar çok küçük boyutta veriye gereksinim duyduğundan edge hızında da sorunsuz çalışmaya devam ediyorlar.

awesome on off smart screen

android için fiziksel tuşları kullanmadan ekranınızı açıp kapamayı sağlayan bir program.

hareket sensörü ile çalışan yazılım telefonu masa vb. bir yüzeyden kaldırırken ya da cebinizden çıkarırken ekranı otomatik olarak açıyor. ekranın bir köşesine yerleştirebileceğiniz şeffaf simge ile de ekranı kapatabiliyorsunuz.

lg touch led notifications

bidirim ışığı olmayan android cihazlar için ekranın altındaki fiziksel tuşlara bildirim ışığı atamayı sağlayan program.

telefon sessizdeyken ya da siz uzaktayken bir çağrı, mesaj ya da whatsapp, twitter, facebook vb uygulamalardan bildirim geldiğinde fiziksel tuşların ışıkları yanıp sönerek uyarı veriyor.
  • /
  • 12
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 230

ayı sözlük yazarlarının ilk maaşı

liseyi bitirdiğim yaz, ailemin bölüm seçimi konusunda uyguladığı baskıya rest çekerek üniversiteye gitme fikrini tamamen reddettiğim, tercih yapmadığım yıldı. sonuçlar açıklanıp o puanla açıkta kaldığımı görünce ne yaptığımı anlayıp kıyameti koparmışlar, bana da bir iş bulup evde daha az vakit geçitmekten başka çare kalmamıştı. bulduğum ilk işe girip bedenimi yeterince yorarsam zihnim daha az çalışır diye düşünerek çelimsiz halimle ağırlıkların altına atmıştım kendimi. çalıştığım yerde benimle aynı işi yapan ellili yaşlarda bir abi de vardı. ayın sonunda bir öğle yemeği arasında ekmek arası peynir domatesini yemekte olan adamın karşısında donup kalmış, dehşete düşmüştüm. bir taraftan ekmeğini ısırırken diğer eliyle de az önce birlikte çektiğimiz üç kuruşluk maaşı evirip çeviriyor, mırıldanmalarından anladığım kadarıyla nereye ne kadar vereceğini hesaplamaya çalışıyor ama hangisini sonraki aya erteleyeceğini kestiremiyordu. dehşete düşmüştüm çünkü otuz yıl sonraki halime baktığım hissine kapılmıştım. boğazıma yumru olup oturan paranın azlığı, insan gibi yaşamaya yetmezliği değildi. kafasında ve göğsünde kim bilir neleri taşırken kendi hayatına sıkışıp kalma duygusu bir korku olmanın ötesinde cisimlenmiş olarak önümde duruyordu sanki, nefesim kesilmişti. her gün aynı güne uyanacak, her gün aynı şeyleri tekrar edecek ve zihnimin sınırsızlığı ile gerçekliğin çoraklığının yarattığı çelşikiyi bastırmak için aklımı tümden susturmaya çalışmakla geçecekti zaman; ilk maaşımla sonraki maaşlarım arasında tek değişen yaşım olacak ve yaşam ben yaşamadan tükenecekti.

üniversiteden vazgeçerek bana seçme şansı tanımayan ailemden intikam aldığımı düşünüyordum; gerçi ben küçükken de anneme kızdığımda yemek yemeyerek onu cezlandırdığımı sanırdım. kendine acı çektirerek çevrendekileri cezalandırmaya çalışmak ne kadar çocuksu ve anlamsız!

aldığım ilk maas bana hayatımın geri kalanın nasıl olacağı hakkında okkalı bir tokat attı; bir sonraki sene yine aileme rest çekerek ama bu sefer istediğim şehir ve bölümü seçerek üneversiteye gitmemi sağladı. okulu bitirdiğim bu eşikte muhtemelen beni yine üç kuruşu evirip çevireveğim bir iş bekliyor ama kendi seçimlerimle ve istediğim şehirde yaşadığım sürece mutluyum. yine de o öfkeyi, kendi hayatına sıkışıp kalmış o adamın zihnime kazınan portresini unutmadım. muhtemelen benden çok daha falzasına sahip olan ama hayata geçirmek için fırsat bulamamış, ruhu bedeninden şişman o hayat soğurucu bir avuç adamın düzeninde sıkışmış adamın öfkesi hala orada duruyor.

ilk maaşımla eve dönerken kardeşime manavdan meyve, eve ekmek ve kendime kitap almış, geri kalanını da üniversite masrafları için bir kenara atmıştım. meyveler taze, ekmek sıcak ve kitap güzeldi.

hypatia

ilk kadın filozof ve bilim insanıdır.

4. yy'da iskenderiye kütüphanesinin kurulmasında rol oynamış ve dünyanın çeşitli kültür merkezlerine mektuplar yollayarak yeryüzünün her yerinden iskenderiye'ye kitap kervanlarının akmaya başlamasını sağlamıştır. matematik konusunda döneminin en önemli isimlerin biri haline gelmiş ve dönemin hristiyan dogmalarını her fırsatta eleştirip akılcı felsefeyi savunmuştur. bu durum kısa zamanda kilisenin düşmanlığını üzerine çekmiş ve bir konuşma yapmak için kalbalığın karşısına çıktığı sırada daha ilk kelime ağzından çıkar çıkmaz bir okçu tarafından öldürülmüştür. öldürülmesini emreden iskenderiye patriği de bu başarısı nedeniyle aziz ilan edilmiştir.

denilir ki hypatia kilisenin öğretilerini eleştirdiği için değil bir kadın olarak felsefe, politika ve din üzerine konuştuğu için düşünmeyi erkeklere has bir meziyet sayan kilisenin öfkesinin hedefi olmuştur.

hikayesini merak edenler 2009 yapımı agora filmine de göz atabilirler.

ukdeyi lost soul vermiş efendim.

ayı sözlük yazarlarından iyi görünme taktikleri

- ayakkabılarınız çok da temiz olmasın; her daim göz kamaştıran parlaklıkta ayakkabı giyen adamlar ben de uğur ışıl(d)ak'ın oluşturduğu tekin olmayan pürüzsüzlük hissi uyandırıyor.

- şunu şununla kombine edeyim cümlesi aklınızdan geçtiği an kendinizi uçan adam sabri gibi yerlere atıp kombin kelimesi aklınızdan silinene kadar da kalkmayın; nerede bir kombine etme hali olsa orada genellikle bir adet 'dolabın yarısını üzerine giymiş adam' atmosferi oluştuğu gözlemlerimle sabittir.

- saçınız uzun ise iki saat ayna karşısında kafanızdaki uzantılarla cebelleşip dışarı çıkınca 'yataktan kalktığım gibi geldim' pozu kesmeyin. saçınız çok kısa ise de 'ayna karşısında yüzümdeki varoluşsal krız ifadesi eşliğinde saçımı sıfıra vurdum, hakkımda ne düşündüğünüz kaygısını çoktan aştım' pozu kesmeyin. alt tarafı saç yahu, hiç poz kesmeyin.

- boxer seçimine gelince, çok ayıp...!

islamofobi

müslümanların hatalarını islam'a mâl etmeyin diyenlerin gözden kaçırdığı basit bir nokta var. su şebekesine zehir karışmış ama özünde su temiz bir maddedir kullanmaya devam edebilirsiniz kapısına çıkıyor iş; suç islam'da değil müslümanlarda demek pratik olarak hiçbir sonuç doğumuyor ve zaten insanlar da suçun kimde olduğunu umursamıyorlar. mesele o zehir o sudan ayrıştırılabilir mi ya da kim ayrıştıracak meselesinde düğümleniyor.

bir de şu gerçek islam muhabbetinden de vazgeçilsin artık yahu! islam'a göre yaşamayanlar neyin gerçek islam olduğunu araştırıp öğrenmek zorunda değil. adamın islamla karşılaştığı nokta kendini müslüman olarak tanımlayan adamla kurduğu ilişkidir. ben müslümanım diyen neyse karşıdaki için islam da o olacaktır. ne yapsınlar karşılaştıkları her müslüman için eve koşup inanmadığı bir dinin kitabını mı karşılaştırsın?

müslümanlar islamiyet hakkındaki yargılardan rahatsızsa o tutarsız yargılara kızmak yerine kendilerini değiştirirlerse bir şeyler de değişebilir.

galapagos

darwin'in evrim teorisini temellendirmesinde önemli bir yeri bulunan ada toplululuğu.

adalar uzun süre diğer kara parçalarına uzak ve izole kaldığından ada üzerindeki yaşam dünyanın geri kalanından radikal ölçüde farklılaşmış ve endemik türlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. yaklaşık 60 irili ufaklı ada takımının ismi ise ispanyolca kaplumbağa adaları anlamına geliyormuş.

heteroseksüel ayı sözlük yazarları silinsin kampanyası

homofobik denilen durum zannedildiği gibi tekil bir nitelikten çok dereceli bir yapıya sahip ve pek çok homofobik insan belki de hayatında hiç eşcinsel biriyle ilişki kurmadığı için homofobiye sahip oluyor. tüm hayatınızı haklarında olumsuz şeyler söylenen insanlardan biriyle bile karşılaşmadan geçirdiğinizi düşünün, kaçınız kafanıza çakılan önyargıları kendiliğinizden reddedip karşı kutba geçme cesareti gösterirdi.

benim bizzat belirgin homofobiye sahip olan ve zamanla benimle kurduğu ilişki üzerinden üniversitede sınıf içi tartışmada eşcinsel haklarını destekleyen ateşli bir konuşma yapma noktasına ulaşmış arkadaşım var yahu! ben onunla homofobik olduğu için ilişkiyi kessem ve o eşcinseller hakkında sadece kendi dünyasındaki tekil sesi suymaya devam etseydi daha mı iyiydi?

devrim ancak kendi hayatlarınızı küçük devrimlere dönüştürürseniz mümkündür. homofobik deyip eşcinseller hakkında dile getirilen her olumsuz fikirde bir insanı eksiltirsek iletişim halkımızdan, günün sonunda yalnızca bir avuç insanla konuşabilir duruma düşeriz.

çok belli ediyor muyum

zaman zaman benim de sormak istediğim oluyor bu soruyu.

eşcinsel olmamla ilgili benim genel tavrım hep şu şekilde oldu; asla yalan söyleme ama kendini korumayı da ihmal etme.

başından beri hiç rol yapmadım, ilgilenmediğim şeylerie ilgileniyormuş havası yaratmadım veya arkadaşlar arasında kız meseleleri açılınca sahte tepkiler vermedim; genellikle iki uçlu cümleler kurarak çıktım işin içinden. diğer taraftan içinde bulunduğum toplumun gerçeklerini de göz önünde bulundurarak yakın arkadaşlarım dışındakilere doğrudan 'ben eşcinselim' ya da bu kapıya çıkacak bir şeyler de söylemedim. her ne kadar içeriden doğalmış gibi görünüyorsa da aslında kendinize yine bazı sınırlar çizmiş oluyorsunuz ve karşınızakiler de yeterince incelmişlerse fark ediyorlar sanırım bazı görünmez çizgilere dikkat ederek adım attığınızı.

o yüzden ara sıra merak ediyorum o çizgileri sezen birileri oluyor mu diye. gerçi ben soğuk nevale olduğum için doğrudan odun olarak da algılanıyor olabilirim tabii.

ayı sözlük yazarlarının ilk maaşı

liseyi bitirdiğim yaz, ailemin bölüm seçimi konusunda uyguladığı baskıya rest çekerek üniversiteye gitme fikrini tamamen reddettiğim, tercih yapmadığım yıldı. sonuçlar açıklanıp o puanla açıkta kaldığımı görünce ne yaptığımı anlayıp kıyameti koparmışlar, bana da bir iş bulup evde daha az vakit geçitmekten başka çare kalmamıştı. bulduğum ilk işe girip bedenimi yeterince yorarsam zihnim daha az çalışır diye düşünerek çelimsiz halimle ağırlıkların altına atmıştım kendimi. çalıştığım yerde benimle aynı işi yapan ellili yaşlarda bir abi de vardı. ayın sonunda bir öğle yemeği arasında ekmek arası peynir domatesini yemekte olan adamın karşısında donup kalmış, dehşete düşmüştüm. bir taraftan ekmeğini ısırırken diğer eliyle de az önce birlikte çektiğimiz üç kuruşluk maaşı evirip çeviriyor, mırıldanmalarından anladığım kadarıyla nereye ne kadar vereceğini hesaplamaya çalışıyor ama hangisini sonraki aya erteleyeceğini kestiremiyordu. dehşete düşmüştüm çünkü otuz yıl sonraki halime baktığım hissine kapılmıştım. boğazıma yumru olup oturan paranın azlığı, insan gibi yaşamaya yetmezliği değildi. kafasında ve göğsünde kim bilir neleri taşırken kendi hayatına sıkışıp kalma duygusu bir korku olmanın ötesinde cisimlenmiş olarak önümde duruyordu sanki, nefesim kesilmişti. her gün aynı güne uyanacak, her gün aynı şeyleri tekrar edecek ve zihnimin sınırsızlığı ile gerçekliğin çoraklığının yarattığı çelşikiyi bastırmak için aklımı tümden susturmaya çalışmakla geçecekti zaman; ilk maaşımla sonraki maaşlarım arasında tek değişen yaşım olacak ve yaşam ben yaşamadan tükenecekti.

üniversiteden vazgeçerek bana seçme şansı tanımayan ailemden intikam aldığımı düşünüyordum; gerçi ben küçükken de anneme kızdığımda yemek yemeyerek onu cezlandırdığımı sanırdım. kendine acı çektirerek çevrendekileri cezalandırmaya çalışmak ne kadar çocuksu ve anlamsız!

aldığım ilk maas bana hayatımın geri kalanın nasıl olacağı hakkında okkalı bir tokat attı; bir sonraki sene yine aileme rest çekerek ama bu sefer istediğim şehir ve bölümü seçerek üneversiteye gitmemi sağladı. okulu bitirdiğim bu eşikte muhtemelen beni yine üç kuruşu evirip çevireveğim bir iş bekliyor ama kendi seçimlerimle ve istediğim şehirde yaşadığım sürece mutluyum. yine de o öfkeyi, kendi hayatına sıkışıp kalmış o adamın zihnime kazınan portresini unutmadım. muhtemelen benden çok daha falzasına sahip olan ama hayata geçirmek için fırsat bulamamış, ruhu bedeninden şişman o hayat soğurucu bir avuç adamın düzeninde sıkışmış adamın öfkesi hala orada duruyor.

ilk maaşımla eve dönerken kardeşime manavdan meyve, eve ekmek ve kendime kitap almış, geri kalanını da üniversite masrafları için bir kenara atmıştım. meyveler taze, ekmek sıcak ve kitap güzeldi.

cemil ipekçi

en önemli ayrımın sınıfsal olduğunu gösteren iyi bir örnektir kendisi.

katıldığı bir programda hindistan gezisi sırasında karşılaştığı yoksul insanlardan 'onlar hepimizden daha mutlu aslında çünkü iç huzuru sağlayan bir inançları var' minvalinde bahsetmişti. bu kadar gerçeklikten kopuk ve oryantalist bir söze dayanamayan diğer konuk yoksulluğun kendiliğinden gelişen bir durum olmadığını, politik sebepleri olduğunu söylemeye çalışınca da 'önemli olan iç güzelliktir' gibi klasik 'beyaz' ve sığ argümanlardan dem vurduğunu hatırlıyorum.

meselelerin politik ve sınıfsal boyutunu göremiyor olmak sağlıklı bir yetişkin için kabul edilemez bir durumdur. kendisinin naifliğine vermek isterim ama bana daha çok gümüş kaşıkla beslenenlerde görülen sınıfsal ve yarı bilinçli körlüğü çağrıştırmaktadır.

öğrenci evi

perde takılmasına gerek olmayan zira camları hiç silinmediğinden zinhar içeriyi- dışarıyı göstermeyen, kendisi şort ve atletle balkonda kahvaltı yapan karşı komşunun siz şort ile balkona çıkınca kötü kötü bakmasına neden olan, sizin evden niye gürültü gelmiyor, gizli bir şey mi yapıyorsunuz diyen tuhaf komşularca sorguya çekildiğiniz evdir.

eşcinsel çevrem yok diyen kıdemli eşcinsel

başlık altında neredeyse kavga çıktığı için yazma ihtiyacı hissettim.

fena halde yanlış anlaşılmaya kurban giden başlık. bu başlığı açıp ilk entryi giren ve muhtemeldir ki aldığı ters tepki nedeniyle silen arkadaş, tepki gösteren yazar ve ardından gelen bazı yazarların zannettiği gibi eşcinsel arkadaşı olmayan eşcinselleri kastediyor değildi. başlıktaki kıdemli kelimesinden ve silinmiş olan entry içeriğinden de anlaşılacağı üzere eşcinsel kimliğini gençliğinde yaşayan ancak yaşlandıkça topluma uyum sağlama kaygısı ağır basan, uyum sağlamak için de en kestirme yol olarak homofobik söyleme eklemlenip onu taklit ederek kabul görmeyi bekleyen bir eşcinsel tiplemesi eleştiriliyordu. kısaca, homofobik olmakla itham edilenler eşcinsel arkadaşı olmayan eşcinseller değildi.

başlığı, eşcinsel çevresi, arkadaşı olmayan eşcinseller hakkındaymış gibi algılayıp 'vay efendim bana homofobik mi diyorsunuz' tavrına girmek biraz fazla aceleci olmuş. ilk entryi silen arkadaş ki nicki hatırlıyorum, yazıyı imkanı varsa ve canlandırırsa durum daha iyi anlaşılacaktır.

demem o ki, dövüşmeden oynayın.

halklailiskilerci

eyalet sistemi konusunda kendisiyle aynı fikirde olmadığım için birkaç karşılıklı fikir teatisi içeren mesajlaşmayı tekrar etmek istemediğim bir kelime ile zekamı sorgulayarak bitiren yazar.

ilginçmiş.

sözlükten çıkmadan önce son söz

- i feel a disturbance in the force.

edit: ya beni ya da star wars'ı sevmeyen birilerinin hışmına uğramış bu entry, ilginç. bensi sevmiyorsanız tamam da öteki ihtimal... yo yo bunu kabul edemem.. jabba the hutt'lara gelesiniz...

cin

belirli yaşın altındaki çocuklara bunlardan bahsedeni 'çocukların zihinsel gelişimini olumsuz etkilemekten' yargılamalı diyeceğim ama bir bizde değil hemen her kültürde benzerleri var olan, muhtemelen insan türünün karanlıktan korkmasından türetilmiş hayali varlıklar.

cin cin cin

edit: gelmedi.

hypatia

ilk kadın filozof ve bilim insanıdır.

4. yy'da iskenderiye kütüphanesinin kurulmasında rol oynamış ve dünyanın çeşitli kültür merkezlerine mektuplar yollayarak yeryüzünün her yerinden iskenderiye'ye kitap kervanlarının akmaya başlamasını sağlamıştır. matematik konusunda döneminin en önemli isimlerin biri haline gelmiş ve dönemin hristiyan dogmalarını her fırsatta eleştirip akılcı felsefeyi savunmuştur. bu durum kısa zamanda kilisenin düşmanlığını üzerine çekmiş ve bir konuşma yapmak için kalbalığın karşısına çıktığı sırada daha ilk kelime ağzından çıkar çıkmaz bir okçu tarafından öldürülmüştür. öldürülmesini emreden iskenderiye patriği de bu başarısı nedeniyle aziz ilan edilmiştir.

denilir ki hypatia kilisenin öğretilerini eleştirdiği için değil bir kadın olarak felsefe, politika ve din üzerine konuştuğu için düşünmeyi erkeklere has bir meziyet sayan kilisenin öfkesinin hedefi olmuştur.

hikayesini merak edenler 2009 yapımı agora filmine de göz atabilirler.

ukdeyi lost soul vermiş efendim.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.