utopya

Durum: 391 - 0 - 0 - 0 - 30.09.2016 16:04

Puan: 6166 - Sözlük Kezbanı

10 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

ütopyadan sevgiler.
  • /
  • 20

ayı sözlük itiraf

sanırım facebook, twitter, instagram dışında diğer sitelere girme özürlüsüyüm.

sözlüğe kaydoldum, entry nedir bilmiyorum, nasıl girilir bilmiyorum. hadi bir tanesini yazdım ikincisini nasıl giricem unuttum.

neyse şuan iyiyim.. alıştım buralara..

ayı sözlük itiraf

sanırım en popüler başlık bu.
neyse sevdim bu başlığı.


*beni facebooktan uzaklaştırdığı için sözlüğe teşekkür ediyorum. en azından burada okuyorum, yazıyorum. facebook anasayfasına bön bön bakmaktan içim eriyordu..

ceylan ertem

ve ceyl'ân..
tüm dertli zamanlarımda sesiyle yanımda olan, iyi gelen, umut olan kadın..
güzel kadın..



cennetin irmakları
kavaklar
son bakış
ütopyalar güzeldir
istisna
kaçıncı yarın
gönül dağı
deli kızın türküsü
düşmedim daha
ali
vazgeçtim
el adamı

bizim zamanımızda

eskiden sabahın köründe mahallede top oynayan çocukların sesleriyle küfür ede ede uyanırdık. onlar şimdi evlerinde tabletleriyle oynuyor. işte burada içten küfür edesi geliyor insanın. ah o eski zamanlar nerede..
boncuklarla kolye yapıp sattığımız, adını hatırlamadığım türlü türlü sokak oyunlarını oynadığımız, tezgah kurup oyuncak sattığımız, sokağın ortasında futbol, voleybol oynayıp yolları işgal ettiğimiz zamanlar nerede..

ihanet

ihanet sadece birine ihanet etmek midir yoksa aynı zamanda ihanete susmakta bir ihanet midir?

belki de ikisi de. ama en kötüsü susmaktır. susmak zorunda kalmak. her şeyi görüp, o vicdan azabını çekmek. elden bir şey gelmemesi..
en koyan da nedir biliyor musun? bunca zaman bütün haksızlıklara, yalanlara, ihanetlere baş kaldırmış iken, en yakınında olmasıdır koyan insana.

sabahlamak

bütün gününü uykusuz bir şekilde geçirmeni sağlayan fakat uyumadığına değdiren şey.
serçekuş kitabını okuduysanız bilirsiniz çok güzel anlatır bunu.
güneşin doğuşunu yakalamak, güneşin doğuşuyla kuşların, kargaların sesini duymak. ağaç yapraklarının günün ilk çıkardığı o sesini duymak. güne başlamak için muhteşem anlar ve gününün huzurlu geçmesini sağlıyor.

bu tarz benim

neden bu tür programlar sadece kadınlara özel anlamıyorum.
erkeklere özel bir moda mı artık adı her ne ise öyle bir program da olması gerekiyor. kadın-erkek çift olarak değil. ki hepsi böyle. sonra neden insanlar kadın-erkek ilişkisini doğru olan olarak biliyor. ki bu binlerce insanın *çocukların dahi* izlediği bir program iken.

içimdeki yaşlı kadın

her genç kadının içinde yatan yaşlı bir kadın olduğuna inanıyorum.
kimi zaman bunu çok dertli olduğumuz veyahut çok ciddi şeyler konuştuğumuzda farketsekte bu olan bir şey bana kalırsa. sadece insanlar dışa vurmuyor, belli etmiyor.

bu biraz yaşanmışlıkla alakalı.
ne kadar kötü şeyler, hatalar, hayatımızın travmalarını yaşasakta yarın güçlü bir şekilde uyanıyoruz, öyle olmaya çalışıyoruz. hani içimize atıyoruz deriz ya. işte içimizdeki yaşlı kadın o. böyle arada gelip belli ediyor kendini.

sevgilinin eşcinsel olduğunu öğrenseydin ne yapardın

bir kere. eğer bir kadın isem ve eşcinsel isem zaten bunu bilirim. ama bir kadın ve heteroseksüelsem saçma. çünkü karşımdaki erkeğin de heteroseksüel olması gerekiyor. eşcinsel olsaydı zaten benimle sevgili olmazdı. buradaki soru "biseksüel olduğunu öğrenseydiniz tepkiniz ne olurdu" olması gerekiyordu.
soruyu cevaplayacak olursam, saygı duyarım. ama ondan önce neden tanıştığımızda ben bu durumu bilmiyordum diye sorgularım. sonra umursamam zaten kişisel olarak ben de aşkın cinsiyeti olmadığına inanan bir birey olduğum için olağan durumlar yani bunlar.

kadın eylemine erkek gelmesi

"kadın eylemine erkek gelmesini doğru buluyor musun?" diye bir soru geldi. bir an sorunun ne kadar saçma olduğunu düşündüm.

kadın eylemine bir erkek bize göz kulak olsun diye değil, bize destek amaçlı gelir. nasıl diğer kadınlar da öyle yapıyorsa.
aslında bunu düşünmek feminizmi yanlış anlamaktan kaynaklanıyor. feminizm kadın erkek eşitliğidir. erkeklere karşı nefret duymak, sevmemek değil. biz zaten kendimizi üstün görürsek cinsiyetçi faşizanlardan hiçbir farkımız kalmaz.


yahu düşünsenize lgbt eylemine heteroseksüellerin gelmemesi veyahut kabul etmemeleri kadar saçma bir şey. bu bizim bir olduğumuzu ve bize gösterilen şiddete heteroseksüelinden eşcinseline her bir bireyin karşı olduğunu gösterir. asıl orada heteroseksüel bir birey yok ise bir sorun var demektir. bu kadın eylemi için de geçerli. *bir eylemi kadın eylemi diye nitelendirmek çok saçma geliyor* geçenlerde bir fotoğraf gördüm. full erkek, ellerinde "başörtülü kadınlarımıza özgürlük" pankartı ve bir tane bile kadın yok.. işte bunun kadar saçma.

eşcinsel olacağına uyuşturucu kullanmak

merhaba.
ben bir lgbt bireyiyim. çevremdeki herkes bunu bilmiyor. sosyal ortamda tanıştığım insanlar dışında. bu okul olsun, oturduğum semt, aile, akraba. zaten söylemeyi de düşünmüyorum bu işin sonu büyük ihtimalle aileden reddedilme gibi bir şey olacak. her neyse. çok yakınım diyebileceğim iki insan var. artık saklamanın bir manası olmadığını ve rahat rahat konuşabilmek adına ikisine de açıkladım. biri çok fazla tepki vermedi ne kadar konuşup dursa da, diğeri bir şaşırdı garip garip tepkiler verdi, konuşmadı benimle, hiçbir şey demeden evden gitti felan. aslında burada sorulması gereken bir soru da "en yakın arkadaşın olduğuna emin misin". işte daha sonra hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ettik. en son bu muhabbetlere girdik. o sırada da sevgililer günü işte sevgilime hediye bakıyorum. bana alma ne gerek var bir kız için yaptığın şeylere bak gibi saçma sapan cümleler kuruyor. daha sonra bana "nereye kadar gidebileceğini düşünüyorsun" "nasıl evleneceksin" "kendini kandırıyosun" demeye başladı. bu arada ben uyuşturucuya çok karşı bir insanım. hiçbir şekilde kabul edemem ve sinirlenirim konusu açıldığında dahi. bana "eşcinsel olacağıma uyuşturucu kullanırım daha iyi" dedi. şimdi insan edilen lafa mı alınsın, bunu yakın arkadaşından duyduğu için mi alınsın. o cümleyi ondan duymak bana hayatımdaki en ağır kalp kırıklığını yaşattı zaten. kaldım böyle bir yandan sinir bir yandan üzüntü. başladık laf dalaşına girmeye. ne yaptım ne ettim unutamadım bu cümleyi. belki başkası dese beyinsiz deyip geçicem, veyahut umursamıcam. ama düşünün ki bu sizin en yakınım dediğiniz insan ve bunu duymak.. gerçekten hayatımın en ağır kalp kırıklığı idi.

ölmeden önce izlenmesi gereken filmler

the fall
tabanca
i origins
12 öfkeli adam

kesinlikle izlenilmesi gerekiyor. özellikle de psikolojiye ilgi duyanlara şiddet ile öneriyorum.
*tabanca 12 öfkeli adamdan sonra en iyi film bana kalırsa

dedem gibi konuşuyorsun

işte bu lafı duyduğunda büyüdüğünü anlıyorsun.
çocuklarda klasik bir laftır. ona ne yapıp yapmaması, nerenin kötü nerenin iyi yerler olduğunu, insanlara güvenmemesini, bu yaşta sevgili olmaz gibi gibi laflar edilince çocuğun tepkisi direkt "uff dedem gibi konuşuyosun".
aslında hepimizin çocukluğu bu dönemden geçti. umursamaz, duymaz, görmez, hep kendi bildiğini yapar. belki de hataların yapılabilecek en kolay dönemi. bu uyuşturucu gibi, iğrenç mekanlarda iğrenç ortamlar gibi, arkadaşlar tarafında kullanılmak gibi. ama hepimiz bir şekilde atlatıyoruz bu dönemi. kimimiz çok iyi, kimimiz çok kötü. daha sonra büyüyorsun ve kendinden küçük bir çocuğa bu nasihatleri verdiğinde aslında zamanında senin de aynı tepkiyi verdiğin şeyi ondan duyuyorsun. ve gerçekten bir şey yapamayacağını anlıyorsun çünkü sen de zamanında onun kadar inatçıydın.
gerçekten hayat yaşanarak öğrenilen bir şey. okunmaz, izlenmez. yaşanır.

idam cezası geri gelsin

idam geri gelmemeli. kesinlikle karşıyım buna.

her gün bu tür olaylar yaşanıyor. her gün cinayet oluyor. neden özgecan olayı patlak verdilten sonra hepsi teker teker yayınlanmaya başlandı? özgecandan önce neden bu kadar haber görüntülenmiyo veyahut insanların haberi olmuyordu ne kadar farkında da olsak.
özgecan olayı yayınlandı. insanlar çok büyük ses çıkarttı, kadınlar olsun erkekler olsun. hepsi bir ağzından tepki gösterdi, insanlar idam getirilmesini istedi ve bir sürü cinayet teker teker yayınlanmaya başlandı.
ya allah aşkına siz geçmişi nasıl unutup idam getirilmesini isteyebiliyosunuz? nasıl 70li 80li zamanları, o kadar haksız yere öldürülen insanları unutabiliyosunız? nasıl bu devlete güvenip bunu isteyebiliyosun bugün hayvanı kesip videosunu yayınlayan adam bile 200 lira verip davasını kapatmışlarken. video, kanıt olduğu halde katilleri cezalanmamışlarken sen bu insanlara güvenip bu kadar ciddi bir meseleyi, idamı istiyosun. tamam bu iğrenç şeyleri yapanlar ölümü hakediyor ama ülkeye idam yasası gelmesi çok farklı bir olay. sen bugün devlete karşısın, devletin başındaki adama karşısın ve idam diyosun. bugün tecavüzü bahane edip tecavüz suçundan idam getiricekler gün geçtikçe de farklı olayları patlak verip başka şeyleri de bahane edip idam edicekler. bu sefer devlete karşı olanları da, ses çıkaranı da asıcaklar. gün geçtikçe insanlar kısıtlanıcak ve bunun cezası tecavüzcüleri cezalandırmak adı altında başlayan idam olucak. bugün düşünce özgürlüğünde dahi sorun yaşıyorken biz sırf şahsi düşüncelerimiz yüzünden ölüme sürüklenicez. böyle bir sistem ile sömürülüyorken insanlar devlet yandaşı olmak zorunda kalıcak. "özgür" olamıcaz.
kusura bakmayın ama bu olaya sadece tecavüzden bakmayın. biraz görün. ileriyi düşünün. sakın yanlış anlamayın ben bu yapılanı, vahşeti savunmuyorum. kesinlikle bunu yapanlar en kötüsünü hakediyor. ama tecavüzcüler bahane edilicek.
bugün idam getirilmesi bizim zamanında verdiğimiz bütün canların geri gelmesi olucak. bu kadar konuşulan denizin ulaşın bugün denizler ulaşlar olarak geri dönmesi olucak. bu sadece siyasi açıdan da değil her açıdan. bu çok ciddi bir mesele. gözünüzü ve bilincinizi açın. lütfen.

imam hatip

*öncelikle bunlar benim şahsi fikirlerim.


bir katil, katil olarak doğmaz. bir tecavüzcü, sapık olarak doğmaz. yetiştirilme tarzı, aile ve kültürden kaynaklanır. sen bu çocuğa dinen doğru şeyleri öğretiyorsun. *nereye bağladığımı anlayacaksınız* bu çocuk büyüyünce dindar olmayan insanlara karşı bakış açısı değişecek, açık kadına farklı bakacak. zaten çocukluğumuzda gittiğimiz kuran kurslarında bile öyle gerice laflar duyuyoruz ki. en azından ben duydum. yok efendim okumayalım ahirette lise diploması mı vericez, yok efendim kadınlar açık gezmemeli orasını burası açmamalı, yok efendim müzik dinlemek günah, resim çizerken göz çizmek günah biz allah'a şirk koşmuş oluyormuşuz bilmem ne.
kesinlikle doğru bulmuyorum. o yaştaki bir çocuk imam hatibe gitmemeli. he lise çağında gitsin eyvallah. 15-16 yaşına gelmiş az çok bir şeylerin bilincinde ve kendi iradesi ile gidecek. ama sen çocuğa niçin baskı yapıyorsun, yaptırıyorsun. sen sırf çocuğa bunu yapıyorsun diye ileride isyan edebilir ve o çok sevmediğin ateistlerin yerinde olabilir. bırakın çocuklarınız kendi görüşlerini, inançlarını kendi seçsin kendi karar versin. onlar sizin çocuklarınız siz onları seçemezsiniz size bir hediye paketi olarak gelmezler. sizin yaptığınız baskılardan ve öğrettiğiniz saçma sapan doğrulardan dolayı o çocuk ileride çok tehlikeli bir insan haline gelebilir. buna çok basit bir örnek. açık kadınları iyi kadın olarak görmez çünkü zamanında iyi kadın kapalı kadındır, müslüman kadındır. bir yabancıya veyahut müslüman olmayan bir kadına tecavüz edebilir çünkü bunu doğru bulur, çünkü o kadın kötü kadındır onun için. ve kötü kadına bir şey yapmak doğru gelir.
bu nesil geri kafalı bir nesil olacak eğer bu şekilde devam ederse. tek doğruları din üzerinden olacak. nasıl şuan çoğu müslüman insana insan diye bakmıyor, kişiliği ile değil de dini ile bakıyorsa ileride o çocuk da öyle yapacak.
örneğin küçük kuzenim kapanmak istediğini söylüyor ve 10 yaşında daha. neden kapanmak istediğini sorduğumda bir cevap alamıyorum zaten. ama o çocuğun beynine onu doğru olarak lanse etmişler. açık giymenin kötü olduğunu ve "kötü kadın" rolünde olduğunu sanıyor. dinlere, her dindar insana gerçekten sonsuz saygım vardır ama bu yaşta bir çocuğa hayatında neyin doğru neyin yanlış olduğunun söylenmesini doğru bulmuyorum.

homofobi

homofobi benim için sadece eşcinsellere karşı bir şey değildir.
örneğin ırkın beyaz olup siyahiyi sevmemesi, dindar olup ateisti sevmemesi gibi. bunların hepsi bir homofobidir. homofobi kesinlikle bir hastalıktır. kendi ırkına, yönelimine, görüşüne ait olmayan her insana karşı olmaktır.
sadece heteroseksüeller homofobik değil. eşcinsel olup homofobik olanlar da var. çünkü toplum, aile vb. sorunlardan dolayı yönelimini açamamış, kendine heteroseksüel baskısı yapıp öyle zanneden ve özgürce eşcinselliğini dile getiren veyahut yaşan insanlara karşı nefret duyma. küçüklükten beri hiç eşcinsel bir çift görmemiş, eşcinsellik nedir bilmeyen insanların da bunu doğru kabul etmemesi. "anormal" "anormal" kabul etmesi gibi. eğer bu zamana kadar bir eşcinsel çift görseydi bunu hiç sorgulamadan dünyada ve insanların arasında böyle bir şey olduğunu bilirdi. ama ne yazık ki dünyada ve ülkemizde bu devam ediyor.
eşcinsellerin tecavüzcü oldukları düşünülüyor. hayır. tecavüzcüler eşcinsel değil sapıktır. eğer tecavüzcüleri adlandırıcak olursak o zaman heteroseksüel olan bütün insanlara düşman olmamız gerekirdi. çocuğa tecavüz eden pedofili, erkek çocuğa tecavüz eden eşcinsel desek e o zaman damacanaya ve hayvana tecavüz edene ne demeli? tecavüz edenlere diyebileceğimiz tek şey sapıktır. başka bir adı yok.
eşcinselleri, örneğin bir erkek eşcinsel bireyin bütün erkeklerden hoşlandığı varsayılıyor. hayır. nasıl heteroseksüel bir erkek birey her kadın bireyden hoşlanmıyor ona karşı bir şey hissetmiyorsa eşcinseller de böyledir.
küçüklükten taciz, bir travma sonrası eşcinselliği seçtiğini varsayıyorlar. hayır. eşcinsel bi bireyin yönelimidir bu. travma geçirmiş bir çocukluğu olabilir ama şuan ki heteroseksüel bireylerinde geçmişinde kötü anılar olabilir ama heteroseksüel olan her zaman heteroseksüel ve bu onun yönelimini değiştirmiyor.
eğer çocuğunuza homofobik psikologlar tarafından baskı uygularsanız çocuğun psikolojisi daha kötü olur, depresyon geçirir ve mutlu bir hayatı olmaz. çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin. o bir hediye paketi değil sizin istediğiniz gibi gelmez, onu seçemezsiniz. görüşleri, inançları, yönelimleri nasıl ise onu öyle kabul etmektir doğrusu. zaten kabul etmiyorsaniz siz ne anne ne de baba olabilmişsiniz demektir.
eşcinseller vardır. her zaman da olacak. sizin öldürmeniz, şiddet göstermeniz hiçbir şey değiştirmeyecek. eşcinsel çocuklar doğacak. bir söz vardı chenindi sanırım. bir çiçeği öldürebilirsiniz ama baharı asla....

ayı sözlük yazarlarının dinlediği şiirler

yahut okuduğu. böyle bir başlık yokmuş hemen patlatayım dedim.


ismet özel - münacaat
didem madak - mutsuza kim bakacak
ümit yaşar oğuzcan - milyon kere ayten
can yücel - anladım
can yücel - sevgi duvarı
turgut uyar - göğe bakma durağı

ayı sözlük yazarlarının okuduğu kitaplar

bunu da patlayayım.


sabahattin ali - değirmen

şiddetten hayatını kaybeden kadınlar için dijital anıt

gerçekten bunu görmek hayatımın hüznünü verdi bana.
şuan bu sayı 67. ekrana bakıp lütfen 68 olmasın diye dua etmek istiyorum.
insanların bilinçlenmesi, bir şeylerin farkına varıp görmesi için tabii ki de iyi fakat görüp tekrar hatırlayıncaki acı veren duygu da ayrı bir kötü oluyor işte.

nevin yıldırım

silah zoru ile tecavüze uğrayıp hamile bırakılan ve tecavüzcüsünü av tüfeği ile vurup, kafasını kesip köymeydanına atan kadın.
haberlerde bir çok farklı şey sürülüyor yok kadın bebeği istemedi emine erdoğan aldı adını elif su koydu bilmem ne. habertürk'ün yazdığı bir haber olduğu için ne kadar doğrudur. kısacası olay bu.
  • /
  • 20
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 391

imam hatip

*öncelikle bunlar benim şahsi fikirlerim.


bir katil, katil olarak doğmaz. bir tecavüzcü, sapık olarak doğmaz. yetiştirilme tarzı, aile ve kültürden kaynaklanır. sen bu çocuğa dinen doğru şeyleri öğretiyorsun. *nereye bağladığımı anlayacaksınız* bu çocuk büyüyünce dindar olmayan insanlara karşı bakış açısı değişecek, açık kadına farklı bakacak. zaten çocukluğumuzda gittiğimiz kuran kurslarında bile öyle gerice laflar duyuyoruz ki. en azından ben duydum. yok efendim okumayalım ahirette lise diploması mı vericez, yok efendim kadınlar açık gezmemeli orasını burası açmamalı, yok efendim müzik dinlemek günah, resim çizerken göz çizmek günah biz allah'a şirk koşmuş oluyormuşuz bilmem ne.
kesinlikle doğru bulmuyorum. o yaştaki bir çocuk imam hatibe gitmemeli. he lise çağında gitsin eyvallah. 15-16 yaşına gelmiş az çok bir şeylerin bilincinde ve kendi iradesi ile gidecek. ama sen çocuğa niçin baskı yapıyorsun, yaptırıyorsun. sen sırf çocuğa bunu yapıyorsun diye ileride isyan edebilir ve o çok sevmediğin ateistlerin yerinde olabilir. bırakın çocuklarınız kendi görüşlerini, inançlarını kendi seçsin kendi karar versin. onlar sizin çocuklarınız siz onları seçemezsiniz size bir hediye paketi olarak gelmezler. sizin yaptığınız baskılardan ve öğrettiğiniz saçma sapan doğrulardan dolayı o çocuk ileride çok tehlikeli bir insan haline gelebilir. buna çok basit bir örnek. açık kadınları iyi kadın olarak görmez çünkü zamanında iyi kadın kapalı kadındır, müslüman kadındır. bir yabancıya veyahut müslüman olmayan bir kadına tecavüz edebilir çünkü bunu doğru bulur, çünkü o kadın kötü kadındır onun için. ve kötü kadına bir şey yapmak doğru gelir.
bu nesil geri kafalı bir nesil olacak eğer bu şekilde devam ederse. tek doğruları din üzerinden olacak. nasıl şuan çoğu müslüman insana insan diye bakmıyor, kişiliği ile değil de dini ile bakıyorsa ileride o çocuk da öyle yapacak.
örneğin küçük kuzenim kapanmak istediğini söylüyor ve 10 yaşında daha. neden kapanmak istediğini sorduğumda bir cevap alamıyorum zaten. ama o çocuğun beynine onu doğru olarak lanse etmişler. açık giymenin kötü olduğunu ve "kötü kadın" rolünde olduğunu sanıyor. dinlere, her dindar insana gerçekten sonsuz saygım vardır ama bu yaşta bir çocuğa hayatında neyin doğru neyin yanlış olduğunun söylenmesini doğru bulmuyorum.

1 milyon verseler sevgilini başkasının yatağına gönderir misin

o bir milyonu yüzünde parçalarım.

açık ilişkiymiş, yok fuck buddymiş bilmem neymiş. bana ne kadar da uzak şeyler. dünyaları verseler sevdiğim insanı satmam. o ne öyle cidden. paraya satıyorsun sevgilini. aman aman..

ayı sözlük itiraf

birilerine derdimi anlatmak hoşuma gitmiyor. bana kalırsa bu seni rahatlatmak yerine yükünü daha da ağırlaştırıyor. bir tek ben kendi sıkıntılarım ile baş başa kalıp bunlara çözüm bulabilirim. birilerinin verdiği teselli beni teselli etmiyor.

lgbti temalı kitaplar

sarılarak uyumak

bir tarafını dönüp yattığında birinin sana arkandan sarılması. buna kaşık pozisyonu deniyordu sanırım. o şekilde uyumayı her zaman çok sevmişimdir. huzur ve güven vericidir.

didem madak

en sevdiğim şiirlerden biri de didem madağın "mutsuza kim bakacak?" şiiri.


iki sigaram kaldı bu gece için maviş anne
iki muhabbet kuşum.
iki kendim varmış maviş anne
biri benmişim, biri mutsuz
ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak?
dünyaya bile bir dünya anne lazım.
biri sen ol maviş anne, biri ben.
dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da
birlikte gidelim maviş anne
bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt,
şefkate söyle o da gelsin.
özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun
bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür
temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası...
hepsi, hepsi ninniyle büyür.
bilir misin maviş anne?
ben çekildiğim her fotoğrafta
defolu bir kelebek gibi çıkarım.

mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı
kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı
sanırım ben assolist oldum maviş anne
şimdi mutluyum
geçmişini mi yok ettin kızım diye soran
bir babadan kurtuluşumu kutluyorum
babama söyle, o gelmesin maviş anne
birileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla,
bir kırmızı battaniye,
onlara bir mutluluk çadırı yolla
sonra belki, ben de gelirim

kuşlarımı da bırakayım gitsinler
dışarıda ölürler mi sence
postacı mektup bile getirmezse onlardan
ben bir anne gibi ağlarım sonra
bırakmayayım, gitmesinler bari maviş anne
ölürler yazık dışarıda!
onlar birer yıldız olursa
biri mavi, biri yeşil
ben onlara bakarım maviş anne.

kalbimi de büyüttüm sonunda
artık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa
kirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara
öyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın.
kalbim sanırım büyüyünce
sokaklarda ağlayan biri olacak
rezillik yani maviş anne!
kalbim komik kaçacak
kaçmaması için sen en iyisi kalbime de
benim serüvenimden bir yer ayırt
aman, mutsuz bir yer olmasın!

iki sigaram kaldı bu gece için
yüzyıl yetecek çocukluğum,
iki muhabbet kuşum,
biraz da ateşim var.
dua ediyorum ateşe
vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece
dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne
aman umutsuz bir yer olmasın!

iki kendim varmış maviş anne
biri benmişim biri mutsuz
ben ölürsem maviş anne, mutsuz için
dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.

ben ölürsem mutsuza iyi bak!

homofobik ve transfobik psikologlar için yapılması gerekenler

lgbti destekçisi psikologlar olduğu gibi maalesef homofobik ve transfobik olanları da mevcut. ve bir aile çocuğunda eşcinsellik ya da ona göre "anormal" gelen şeyler farkettiği gibi bir psikoloğa götürmek isteyebilir. ailenin gözünde psikolog "en doğrusunu bilen" "iyileştiri" bir araç (araç demek ne kadar doğrudur) olarak gözüktüğü için ne dese haklıdır ve ağzından çıkan her şey onları etkiler. *şahsen psikolog lgbti destekçisi ise ve "bunlar çok normal şeyler, evet olabilir" gibi şeyler söylediğinde de onun kötü bir psikolog olduğunu öne sürebilir ve sinirlenebilir de.*
bu yüzden eğer bir aile homofobik bir psikoloğa denk gelir ve kafalarındaki "anormallik" psikolog tarafından da doğrulanır ise işte o zaman o dehşet süreç başlıyor demektir.

bu süreç çocuğun psikolojisini darmadağın ederken bir yandan da cinsellikten o kadar soğutacaktır.
hemcinsine karşı duygular beslemek "yanlış" olarak empoze edilirken öte yandan karşı cinsle beraber olması için zorlamak çocuğun duygusal ve cinsel hayatının içine sıçacak ve yok edecektir. halbuki kendini farketmesinde engel olunmasa ve içinden ne geliyor ise o şekilde devam etse onun hayatında hiçbir sorun olmayacaktı. bir çok homofobik kişinin kullandığı şu "psikoloğa gidince düzeliyor" denilen şeyin gerçeği o kişinin psikolojisinin içine sıçılması demek oluyor. kişiyi özünden koparıp başka biri yapmaya çalışmak ne kadar yapıldığı zannedilse de kişiyi ağır bir depresyona yol açıyor.

bir de kendimden örnek vereyim.
bundan yaklaşık bir sene önce sanırım, bir kadın psikoloğa gittim. o dönem bir ilişkim vardı. acaba ne sordu da ya da neyden konuşuyorduk hatırlamıyorum ama ben bir kadın ile birlikte olduğumu ve eşcinsel olduğumu söyledim.
o da bana bakire olup olmadığımı sordu. ben de hiçbir erkek ile birlikte olmadığımı söyleyince "o zaman nasıl bileceksin erkeklerden hoşlanmadığını?" ve sex yapmadan bilemeyeceğimi söyledi. o gün onun konuşmaları ile geçti ve ben bir şeyler diyemeden zaten seans süresi bitti, çıktım ve bir daha gitmedim. aslında şu ara tekrar gidip ağzının cevabını bir güzel veresim var ama.
homofobik psikoloğun sorularına ve dediklerine karşı şu soruları sormak gerekiyor bence. bir gün tekrar gitme çılgınlığını yaparsam soracağım en azından.

karşı cinse karşı ilk ne zaman bir şeyler hissetiniz?
karşı cinsten hoşlandığınızı sex yaptıktan sonra mı anladınız?
sex yapmadan cinsel yönelimimizi bilemez miyiz?
siz hiç hemcinsiniz ile sex yaptınız mı? belki hemcinsinizden de hoşlanıyorsunuzdur?
bakire ölenler sizce aseksüel mi?
illa sex mi yapalım diyorsunuz?
sex, sex, sex!
ay kafayı yedim.




cinsiyetçiliğin getirdiği saçma sapan klişe sorularla yola çıkarak cinsel yönelim ya da kimlik konusunda şüphede bulunmakta ayrı bir trajikomiktir.
bu kalıplaşmış şeyler yani oyuncak, renk, giyim tarzı vs şeylerle yola çıkarak asla yönelim, kimlik hakkında bir kanıya varamazsınız. ki bu tarz kalıplaşmış şeyleri yaratan da toplumdur. yani asılında böyle bir şey yoktur.
(bkz: kız oyuncakları)
(bkz: erkek oyuncakları)
(bkz: pembe renginin kadın cinsiyetini temsil etmesi)
(bkz: mavi renginin erkek cinsiyetini temsil etmesi)

eşcinsel olacağına uyuşturucu kullanmak

merhaba.
ben bir lgbt bireyiyim. çevremdeki herkes bunu bilmiyor. sosyal ortamda tanıştığım insanlar dışında. bu okul olsun, oturduğum semt, aile, akraba. zaten söylemeyi de düşünmüyorum bu işin sonu büyük ihtimalle aileden reddedilme gibi bir şey olacak. her neyse. çok yakınım diyebileceğim iki insan var. artık saklamanın bir manası olmadığını ve rahat rahat konuşabilmek adına ikisine de açıkladım. biri çok fazla tepki vermedi ne kadar konuşup dursa da, diğeri bir şaşırdı garip garip tepkiler verdi, konuşmadı benimle, hiçbir şey demeden evden gitti felan. aslında burada sorulması gereken bir soru da "en yakın arkadaşın olduğuna emin misin". işte daha sonra hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ettik. en son bu muhabbetlere girdik. o sırada da sevgililer günü işte sevgilime hediye bakıyorum. bana alma ne gerek var bir kız için yaptığın şeylere bak gibi saçma sapan cümleler kuruyor. daha sonra bana "nereye kadar gidebileceğini düşünüyorsun" "nasıl evleneceksin" "kendini kandırıyosun" demeye başladı. bu arada ben uyuşturucuya çok karşı bir insanım. hiçbir şekilde kabul edemem ve sinirlenirim konusu açıldığında dahi. bana "eşcinsel olacağıma uyuşturucu kullanırım daha iyi" dedi. şimdi insan edilen lafa mı alınsın, bunu yakın arkadaşından duyduğu için mi alınsın. o cümleyi ondan duymak bana hayatımdaki en ağır kalp kırıklığını yaşattı zaten. kaldım böyle bir yandan sinir bir yandan üzüntü. başladık laf dalaşına girmeye. ne yaptım ne ettim unutamadım bu cümleyi. belki başkası dese beyinsiz deyip geçicem, veyahut umursamıcam. ama düşünün ki bu sizin en yakınım dediğiniz insan ve bunu duymak.. gerçekten hayatımın en ağır kalp kırıklığı idi.

ayı sözlük ikinci anadolu yakası muhabbet zirvesi

çok iyi insanlar tanıdım. iyi ki gelmişim.
sohbet desen zaman olsa hala otururduk herhalde.

sözlüğün güzel yazarlarına selamlar!

toplumumuzda kadının yeri

biyolojik olarak iki cinsiyet vardır dünyada. biri kadın biri ise erkek. fakat toplulumuzda kadının yeri ikidir. ya kızdır ya da kadın. bu dinden sebepte değil. dindar olmayan bir çok insan da böyledir. "kadın" dediğinde karşılık verirler kadın olduğunu nereden biliyorsun diye. komiktir bu oysaki. hele ki bu lafı bir kadından duyuyorsanız. bir güldürür bir de incitir bu söz. kadının kendine olan saygısını yitirmesini gözler önüne serer. oysa erkek erkektir değil mi? kişiliği güzel olana adam deriz. biz ise bizi bir yaşımıza kadar koruyan bir zarı namus edinmişiz. ne ağzımızdan çıkan iki lafın bir önemi var ne de kişiliğimiz. şu iki bacağımızın arasındaki şey gösteriyor nasıl bir insan olduğumuzu. bu toplumda iki cinsiyet için de bu yargı sürülse amenna. kendi kuralları, görüşleridir derim ne kadar ne kadar hak vermesem de. ama burada tek bir cinsiyet için bu öne sürülüyor ve burada bir eşitsizlik var ise burada hiçbir kadının, hiçbir erkeğin susma hakkı yok. bir erkek bunu övünerek anlatır iken ben fahişe damgası yiyorum. ben sevdiğim, arzuladığım insan ya da insanlar ile seviştiğimde fahişe oluyorum. bir söz var ya, kadın ile erkek sevişmiş. kadına fahişe demişler erkeğe milli. işte bu kadar acıdır bu gerçek. bu kadının değerini gösterir. yok mudur bizim cinsel arzularımız? sevişemez, seks yapamaz mıyız? hele de bundan sözüm ona çok iğrendiğini söyleyen "aseksüel" sıfatı altında gezen kadınlar yok mu. gülünç.. bir hediye paketi gibi saklıyoruz kendimizi. "helalimiz"i bekliyoruz. öyledir ya, seks yapmak için bir imza lazım. öyle ya, seks yapmamız için bir insanın himayesi altında olmamız lazım. biz kendi kanımızdan bile utanır iken ne haddimizedir seks yapmak(!) sen kirli dediğin, iğrendiğin, dalga geçtiğin o kandan geldin. eğer benim kanım kirli ise sen de kirlisin. heteroseksüel cinsel ilişkide pasif olan taraf olduğundan herhalde bu baskılar. evet sadece buna bakıyor. sana bir şeyler yapan benim ve her konuda üstünüm. bu psikoloji ister istemez yerleşmiştir cinsiyetçi erkeğin kafasına. kadın seni doğuruyor ama hala sürüyor şu erkekten gelme lafı. hani bayanız ya biz. hanımefendiyiz ya biz. saçmalık. sen benden çıkıyorsun. ben doğuruyorum seni. benim kanımdan besleniyorsun. ben mi senden yaratılmışım? yapmayın. güldürmeyin bizi. ben sokakta prezervatif buluyorum. siz hiç sokağın ortasında kanlı bir ped gördünüz mü? ya da kaç kere gördünüz. çantamızdan çıkarıp tuvalete gidene kadar oramıza buramıza sıkıştırıp utandığımız, en doğal şeyimiz olan şeyi saklar iken erkek prezervatifini sokağa fırlatabiliyor, bu yüzü bulabiliyor. farkında olmadığımız küçük şeyler bile belli ediyor aslında ne kadar büyük bir ayrım içerisinde olduğumuzu.

sokakta kendi kendine şarkı söylemek

sıkça yaptığım bir şeydi. fakat bir süreden sonra kendime yeter dedim. dışarıdan biri olarak bakınca aptalmış gibi gözükse de bunu yapan insanın mutluluğu onu umursamamaya yetiyor.

homofobik birine aşık olmak

kimilerimizin başına gelmiştir belki. açıkçası ben hoşlanma sürecini yaşadım fakat gerçekten olmuyordu. her gün anlattığı şu erkek bu erkek muhabbetlerinden gına geliyordu. kendi yönelimini de söyleyemiyorsun. homofobik olmasa en azından bunu saklamazsın ama ne onu ne bunu söyleyebiliyorsun. zor gerçekten.

aman ben ne hetero ne de homofobik birine aşık olayım. uğraşamam sizinle.

müslüman olmayıp dini bayramları iple çeken insan

müslüman olmayıp oruç tutmak

eğer gerçekten bir aç insanın halinden anlamak istiyorsanız evet mantıklı olabilir fakat susuz kalmayı saymıyorum. o kadar saat susuzluk ki eğer gününüz yoğun geçiyor ise pek de sağlıklı olacağını sanmıyorum ama evet o kadar saat susuz da kalıyor insanlar. ve oruç tutmanın organlar açısından iyi geldiğini duymuştum. eğer gerçek ise bu sebepten dolayı da tutanlar vardır elbet.
Henüz takip ettiği biri yok.