9. bölümü bitirdim. final bölümüydü.
--- spoiler ---
hiç olmadı bu. böyle bir finali kabul etmiyorum ben. sezonun başında hayata geri dönen miss ives nerde? tekrar umutla dolan vanessa nerde? nasıl bir mesaj verdi dizi bize bu finalle? üstesinden gelemediğimiz her zorlukta pes mi edelim? ölelim mi hatta? benim tanıdığım vanessa bu değil. benim tanıdığım vanessa kanlı akrebini çizer, dua eder, üstüne bir sigara yakardı. dizinin başından beri örnek aldığım, idolleştirdiğim kadın böyle yapmazdı.
kabul etmiyorum sonuç olarak. little scorpion yaşıyor hala. eskisinden de güçlü.
bu hafta 3. sezonun 8. ve 9. bölümünü birden vererek aramızdan bütünüyle ayrılan dizi. şu ekibi adam akıllı bir arada görebileceğimiz the league of extraordinary gentlemen tadında bir şeyler izlemek isterdim son sezonda, olmadı. gotiklikten ölürken edebiyatıyla göz yaşlarına boğan başka bir yapım daha olmayacak hayatımızda. her hafta eva green'i göremeyeğiz, anca filmden filme artık. of be...
8. bölümü izledim henüz.
star trek, terminator salvation, fright night ve en önemlisi like crazy'den tanıdığımız, bugün trafik kazasında hayatını kaybeden oyuncudur. o kadar üzgünüm ki şu an diyecek kelime bulamıyorum.
dindar insanların dinleri sebebiyle bizden uzak durma haklarının olduğu gibi bizim de onlardan uzak durma hakkımız vardır. fakat onlar uzak durmamayı, her dakka götümüzde bitmeyi tercih ediyorlar. kabullenemedikleri bir şeylerden kaynaklı bence.
hayatımda ilk defa alkol aldıktan sonra başım ağrıyor. hiç akşamdan kalma olmadım ben neden şimdi? ramazan diye mi? telekineziyle bizi öldürmeye çalışıyorlar!*
gey dostu yapısıyla facebook'taki çomarları delirten, delirtirken eğlenen, "burası gey sitesi" çıkışlarıyla kalbimi çalan güzeller güzeli geek haber/inceleme sitesidir. muhit'i ayrı tatlıdır, yazarları ayrı tatlıdır. homofobiyi örümcek hisleri sayesinde yüz metre öteden hissedebilen adminleri kendine geek deme cürretinde bulunmuş yarrak kafalı bazı üyelerin asla gözlerinin yaşına bakmaz, saniyesinde banlar.
site:
http://geekyapar.com/ muhit:
http://muhit.geekyapar.com/
gün geçtikçe gelişen, değişen league of legends aleminde "nerde o eski şampiyonlar" tutumumu sürdürüp turnuvalarmış, metaymış falan hiçbirini ölümüne siklemeyerek oyun arkadaşlarımı deli etmek.
ucuz bir zevke göre uzun bir cümle oldu.
orta doğu'da çok da mümkün görünmeyendir. mümkünse de sonuca ulaşması herhangi bir gelişmiş ülkeden 100 yıl daha uzun sürer gibime geliyor. en iyisi biz bi justice league kuralım aramızda.
wonder woman ben olucam.
şimdiden yorgun.
altı buçuk saat yolculuk yapıp istanbul'da ayrıca trafiğe girecek olmamın bıkkınlığı var üzerimde. üstüne eve gidip yalnız başıma mal mal oturacağım. neyse ki game of thrones, penny dreadful ve preacher'ı izlemedim bu hafta.
konu feminen sevmemek değil, şu tarihe kadar eşcinsel haklarına dair kazanılan ne varsa en büyük emeğin sahibi olanların bir grup "erkeksi" ibne tarafından hor görülmesi, emeklerinin hiçe sayılması, bunu da geçtim nankörlükte tavan yapılarak cahil cahil suçlanmasıdır. ne demek sizin yüzünüzden bizi hor görüyorlar? lan it oğlu it, senin eşcinsel olduğunu kabullenip hornet'i kullanabilmenin sebebi o "zırıllar".
sonuç olarak isteyen istediğini sevsin, siksin fakat kimse kimseyi itmesin ve kimse köşelere pısıp dating applerden artistlik yapmasın.
bence.
dış ilişkilerimiz bir yana iç dinamiklerimizin de oturması açısından bütün lgbtiqa2safagsgdasdf tayfasının hedefleri ve bütünlüğü için elzem olandır. aramızda farklı düşünceler elbet olabilir fakat inadına cahillik topluluğumuz için bir lüks artık. karşımızda orta doğunun en vahşi, en cani ve en cahil hayvanları varken eşcinsel tarihi ve eylemlerinden habersiz bir şekilde götünden uydurarak "avrupada fularlarla hak ariyolar tmm mi .s" demek düpedüz mallıktır. birimiz tanga giyer, birimiz takım elbise çeker, birimiz tişört pantolon takılır, birimiz süper kahraman kostümüyle gelir hatta; hakkımızı neyle aradığımızın zerre önemi yoktur. o hak zaten bizimdir, almak için yaratıcı olmayacaksak kendimize renkli demenin bir anlamı yoktur. renkli olmamıza da karşıysan zaten "sen gey olma ulan ayı!"
en sevdiğim ingilizce kelimelerden biridir.
dragon age'de fade'den gelen şeytanların yaşayanları ele geçirmesiyle oluşan hilkat garibeleridir. fade ile bağları sebebiyle genelde büyücüleri ele geçirir bu şeytanlar. blood magelerin kan büyüsünde fazla ileri giderlerse eninde sonunda dönüştükleri şeydir ayrıca.
ilk göz ağrım olan sevimli mi sevimli forum. kendinizi keşfeden taze bir ibne iseniz apollo abinizden azar işitip naramsin aplanızdan kucak dolusu kokulu öpücük alabilirsiniz. ya da tam tersi.
en kısa zamanda geri döneceğim forumdur.
bir kere çay içmek kendi başına yapıldığında bile huzurlu ve oldukça keyifli bir eylem. bahane olarak kullanmaya gerek yok bence. başka biriyle içildiğinde çok daha zevkli zaten.
dragon age'in ilk oyunudur. rpg'nin hasıdır. tekrar tekrar oynanılası oyundur.
hikaye thedas adlı bir dünyada, ferelden ülkesinde geçiyor. darkspawn adlı yaratıkların yaptığı blight denen istilalar yüzyıllardır dünyayı tehdit ediyor. grey wardens adlı savaşcı bir grup da dünyayı birleştirerek blightlara son verme görevini üstleniyor.
5. blight kapıdayken dahil oluyoruz oyuna. grey warden lideri olan duncan adlı abimiz, başta yarattığımız karaktere göre bizi grey wardens'a alıyor. mesela cüceyseniz orzammar adlı yeraltı şehrinden geçiyor o sırada duncan. ya da insansanız duncan soylu ailenizi ziyaret ettiği zaman karşılaşıyorsunuz. elfseniz ya şehirde varoşlarda yaşıyorsunuz ya da ormanda bir elf kabilesinde. son olarak büyücüyseniz (hangi ırk olduğu fark etmeksizin) circle denen büyücü kulesinden giriyorsunuz grey wardens'a.
ben oyunu üç kere bitirdim. üçünde de büyücüydüm. oynaması en zevkli sınıf bence. ayrıca oyunun ana çatışmalarından biri olan mage-templar çatışmasının merkezinde oluyorsunuz. templarlar, yani tapınakçılar, chantry denilen dini oluşumun bünyesinde, görevi büyücüleri dizginlemek olan askerler. büyücüler zamanında (yüzyıllar öncesinde) özellikle kan büyüsü denen büyüyle herkese çok çektirdiğinden, büyücüleri küçükken ailelerinden koparıp circle'a kapatıyorlar. büyücüler de burada eğitim alıyor, burada yaşıyor. bir nevi ev hapsinde oluyorlar.
karakterinize göre giriş bölümünüzü bitirdikten sonra yavaş yavaş oyun ilerliyor ve grubunuza elemanlar eklenmeye başlıyor. dragon age'in en önemli özelliği burada devreye giriyor zaten: karakterler ve karakter gelişimi.
yoldaşlarınızla oyun boyunca diyalog halinde oluyorsunuz. seçimlerinizden etkileniyorlar, tepki veriyorlar. hayat hikayelerini öğreniyorsunuz, arkadaş oluyorsunuz ve hatta aşk yaşayabiliyorsunuz. yapay zeka tavan yapmış oyunda. karakterler o kadar gerçekçi ki biriyle tartıştığınızda gerçekten sinirlenebiliyor, arkadaş olduğunuzda mutlu oluyorsunuz.
ilk iki oyunumda alistair adlı templar bir delikanlıyla ilişki yaşadım. spoiler vermeyim ama terk etti beni ikisinde de.
üçüncü oyunumda ise leliana adlı bard bir kadınla aşk yaşadım. sonsuza kadar da mutlu yaşadık hatta. (arada diğer grup üyeleriyle tatlı kaçamaklar yaşadım tabi)
oyunun en sağlam karakteri ise morrigan adında bir cadı. kendisi circle'a bağlı olmayan bir büyücü. yani bir apostate. hayatı boyunca korcari ormanlarında annesiyle yaşamış. annesi dediğimse flemeth adlı yaşlı bir büyücü. flemeth efsanelerde ismi geçen bir orman cadısı. morrigan kendine özgü bir havaya sahip. feminist, ateist, agresif fakat arkadaş oldukça yumuşayabilen (sadece size) harika bir kadın. mesela oyun boyunca leliana'yla tanrının varlığını tartışıp durur. değişik felsefelere sahiptir.
yani oyun seçeneklerinizle ilerleyen, adeta yaşayan bir oyun. 5. blight'ı önlemek için dünyayı birleştiriyorsunuz ve türlü türlü macera yaşıyorsunuz.
kısaca bir rpg klasiği.
arkadaşlar inanmayın buna, a4 kağıtta fotoğrafla olmaz bu işler. platoniğinizin tükürüğü, saç teli, tırnağı falan lazım. çok daha güçlü olmasını istiyorsanız bir damla kan hatta, bakın bu da yılların vampirinden tavsiye size. ah bu günümüz büyücüleri... 3d printerla voodoo doll yapacaklar utanmasalar.
hatalı bir gözlem. ben ldp'liyim mesela. barajı kaldıracağını güvenerek verdim oyumu hdp'ye, pişman da değilim. sığ bir yorum olacak ama akp'ye koyduk mu? koyduk.
şu saatten sonra tek istediğim şey barış ve akan kanın durması. eminim hdp'ye oy veren diğer insanların istediği de bu. türkiye intikam döngüsünü kırarsa iyi yerlere gelecektir, artık umutla bakıyorum buna.
henüz gerçekleşen sevindirici olay. obama şu tweeti attı ardından:
"today is a big step in our march toward equality. gay and lesbian couples now have the right to marry, just like anyone else. #lovewins"
kendine ve diğerlerine nefret kusmaktan mütevellit sevmenin ve sevilmenin, saf ve karmaşık duyguların, özlemenin ve özlenmenin tadına bakamamış trajik insanların olmadığını iddaa ettiği duygu.
iki gey bi taksiciyle yattı diye (ki yatabilir kimseyi ilgilendirmiyor bu) (rastgele cinsel ilişkiye giren heteroseksüellerin aşkında bir sıkıntı yok ama değil mi?) koskoca aşk kavramını sikiş sokuşa indirgeyebilen çirkin zihniyetleri gösteren başlık ayrıca. uzaktan bakıp ağlayarak otuz bir çekmeye devam edin neden kimse beni sevmiyor diye. biz de yorulmalayım siz de.
bugün yürüyüşe başlayayım dedim, gittim bir yürüyüş parkuruna yürümeye başladım emekli amcalar gibi. emekli amca demişken üç-dört tur attıktan sonra eşofmanlı bir amca jet hızıyla yürüyerek yanımdan geçti. ben de gaza geldim tabi, kaç yaşında amca bana parkurun tozunu attırıyor. hızlandım, deli gibi yürümeye başladım ve sonunda yetiştim amcaya. bi yan gözle baktı bana ve "hmpf"* efektiyle bastı yine gaza. iyice dellendim bu sefer, ride the lightning'i açarak yürüyüş atletine bağladım hemen. evet amcayı geçtim baya fakat vücudumu hissetmiyorum sözlük.
özet: spordan nefret ediyorum.
istabul'daki ilk günümde katıldığım (ve ilk katıldığım) zirve oldu. bu kadar tatlı insanı bir arada görmek gerçekten mutlu etti. dark bear'a teşekkürlerimi borç bilirim.*
öyle bir şey yoktur. ortada bir çatışma da yoktur. hdp'nin varlığını kabullenememiş insanların demokratik hakkını kullanan insanlara hakaret etmesi ve ülkenin %13'ünü terörist ilan etmesi vardır. varsın etsinler. nefret etmek kolay iş.
zorlama edebiyatçılar yüzünden çaya olan sevgimi dile getiremiyorum. valla fantastik edebiyat dışında edebiyat kültürüm çok yoktur, twitter'da cemal süreya rt'lemiyorum, zeki demirkubuz izlemiyorum. ama çayın yeri çok ayrı bende ya. şu an yazdığım bu girdiyi eksilemek istiyorum mesela, bu zihniyeti yaratana lanet olsun. *