attitude

Durum: 340 - 0 - 0 - 0 - 13.06.2016 00:24

Puan: 5196 - Sözlük Kezbanı

10 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

sürtünme kuvveti.
  • /
  • 17

miacaba vs green apple

yeni nesil ülkü ocakları reisi miacaba ile bir dönemin asena green apple'ın taraflarını oluşturdukları kavga.

green apple folyalı ellerine tutuşturduğu çantasıyla, adeta bir devlet bahçeli edasıyla miacaba'yı rezil edeceğini söylerken, miacaba kpss hazırlık testlerinden fırsat buldukça rte edasıyla "bunlar troll bunlar zamanında sözlüğümüzün formatına uymadılar demekte geri durmuyor. **

eşcinsel hakları insan haklarıdır

çok doğru bir önerme.

ayrıca eşcinsellik bir ayraç gibi.

türbanlı bacılarımıza üniversite okutmadılar, insan hakları ihlali falan fıstık diyen adamlar ne hikmetse konu eşcinsellik olunca en iyi ihtimalle üç maymunu oynuyorlar.

size danışmadan gay olduğunuzu başkasına söyleyen insan

yukarıda rdbear'ın dediği gibi bunun yakın arkadaş versiyonları acilen çöpe atılmalıdır.

ben de en kısa zamanda böyle yapmayı düşünüyorum.

bundan yaklaşık olarak bir kaç ay önce internette denk geldiğim bir açılma yazısında açıldığınız kişi ne kadar yakınınız olursa olsun bunu bir başkasına anlatması her zaman olasılıklar dahilindedir tarzında bir şeyler okumuştum. o an açıldığım üç kişiyi, -üç yakın arkadaşımı- düşünüp acaba böyle bir şey yaparlar mı diye sormadan edememiştim.

bu olasılık her zaman aklımdaydı.

ben arkadaşlarıma aramızda sır kalmasın diye açılmıştım. yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmediği için daha fazla yalan söylemeyi kendime yakıştıramıyordum. üçü de aklı başında, işinde gücünde insanlar.

neyse geçen bir tanesiyle tiyatroya gidelim dedik. fazladan bir bileti olduğu için çocukluk arkadaşını da yanında getirmiş. kızın beni görür görmez tepkisi aynen şu:

- ayy attitude sen misin? ben de ufak tefek sevimli birini bekliyordum?!

o an eşcinsel olduğumu bildiğinin farkına vardım.

tiyatro çıkışı arkadaşıma sorunca utana sıkıla "evet, ona söyledim," dedi. bir de okuldan en yakın arkadaşına söylemiş, yersen.

yedim.

geçen akşam oturuyoruz. epeydir aklımda olan bir şey vardı, şöyle ki:

bunun bir senedir görüştüğü bir adam var. bir süre sevgili olarak takılmışlardı, sonra adam bundan ayrıldı ve fuck buddy olalım mı, dedi. neyse. bunlar sevgiliyken okulda karşılaştık. bizi tanıştırmaya kalktı. adam nasıl soğuk, nasıl suratsız anlatamam. şimdi düşünüyorum da bu arkadaşımın olacak kişi ona benim gay olduğumu söylemişti. hatta bir keresinde ona milk'i izlettiğini söylemişti. hiç aklıma gelmemişti. bir insan neden sevgilisine durduk yere milk'i izletsin ki?

ona da söylemiş.

hayır en yakınlarına söylersin, bir derece anlarım.

ağzı sur tutan kişilere söylersin, bir derece anlarım.

ama neden fuck buddy'ne söylersin?

konuşacak konunuz mu yok?

sanki türkiye'de nefret cinayetleri işlenmiyormuş gibi...

sanki türkiye'de eşcinseller ayrımcılığa maruz kalmıyorlarmış gibi.

hayır zaten bir gün açılmak istiyordum. açılacaktım ama bunu ben yapacaktım. güçlü olduğum zaman. tamamen bağımsız olduğum zaman...

sen hayırdır...

ben onun çok önemli sırlarını biliyorum, bir gün bile üçüncü kişiye aktarmadım. çünkü doğru değil. en basitinden üçüncü kişiye ne?

bir de hakkında dedikodu yapanlardan şikayet ediyor...

türkiye'de eşcinsel evliliğinin yasallaşması

türkiye'deki eşcinsellerin en sonunda yer buldukları gün olacaktır.

(bkz: yer var mı)

sözlükteki türk kürt çatışması

ayı sözlük diğer interaktif sözlüklerden farklı olarak çoğunluğu, hatta neredeyse tamamı, lgbti bireylerden oluşan bir sözlüktür. **

bu açıdan türkiye için çok önemlidir. çünkü burada tamamen kendimiz olabiliyoruz. siyasetin iyice boka sardığı şu günlerde, bu tartışmayı yapabileceğim bir sürü yer varken gelip onur yürüyüşünde beraber bayrak sallama ihtimalim olan kişilerle bu tartışmayı yapmak çok saçma geliyor.

aslında türk kürt çatışması başlı başına saçma geliyor ama neyse...

onun için elimden geldiğince sözlüğe siyasi içerikli entryler girmemeye çalışıyorum. tabii bu benim görüşüm ama size tavsiyem yukarıda da belirttiğim gibi tartışırken birbirimizin kalbini kırmamaya çalışalım ve günün sonunda aynı bayrağın altında mücadele edeceğimizi unutmayalım.

(bkz: tartışma üslubu)

ayrılık sürecindeki sevgiliyi dövmek

konu ne olursa olsun çok ciddi sorunlarınızın olduğunu gösterir.

bugün herhangi bir hapishanenin herhangi bir mahkumuyla konuşacak olsanız muhtemelen o da "öldürdüm, pişman değilim, "diyecektir.

kim bilir aramaya inanırsanız "ilk defa bir insanı ona karşı nefret dolu olduğum için öldürdüm, pişman değilim," diyenini bile bulabilirsiniz.

tabii bu eylemi gerçekleştirip pişman olmayan kişi, yarın öbür gün nefret yüzünden öldürüldüğünde veya en hafifinden fiziksel veya duygusal şiddete maruz kaldığında tek bir söz söyleyemez.

bellatrix lestrange

kurgu olarak bana fazlasıyla harley quinn'i çağrıştıran harry potter karakteri. malumunuz harley quinn'de joker'e aşıktır ama dc aleminin yeminli kötü joker bu kadını kullanmaktan başka bir şey yapmaz. voldemort ile bellatrix lestrange arasında da böyle bir bağ vardır.

bellatrix en güçlü büyücülerden birisidir.

draco malfoy ve nymphadora tonks'un teyzesi, sirius black'in kuzenidir.

leş listesi bir hayli kabarıktır. nymphadora tonks fred weasley, doby ve sirius black'i öldürmüştür.

harry potter filmlerinde helena bonham carter tarafından canlandırılmaktadır. 5. kitabı ilk defa okuduğumda bu karakterden çok etkilenmiştim ama bu daha çok öfkeyle tiksinme karışımıydı. filminde ise helena bonham carter'ın sihir bakanlığında i killed sirius black diye topukladığı sahnede karaktere aşık oldum. ki harry potter filmlerinde en çok beklediğim sahnelerden birisi hogwarts savaşı'nda bu kadının ortak salondaki masaların üzerine çılgınlar gibi koşturmasıydı.*

molly weasley tarafından öldürülmesi bana hiç de garip gelmedi. sonuçta lilly potter sevgisiyle ile voldemort'u etkisiz hale getirmişti. bu serinin başından beri vermek istediği zaten sevgi en güçlü büyüdür, değil mi?*

bilim çocuk

bir zamanların bilim dergisi. bence tübitak'ın yayımladığı en özel mecmuaydı. şimdi de yayınlanıyor ama o bilim çocuk değil, başka bir şey.

bilime meraklı bir birey olmamda katkısı büyüktür. her ay çıkar çıkmaz alırdım, alırdık. bir kaç gün içinde bilim çocuk kartlarını ve dergiyi okuduktan sonra arkadaşlarla okuduklarımız üzerine konuşurduk. çok başkaydı.

geçen elimdeki dergileri gözden geçirirken 2002 basımını buldum. en son 2005'te almayı bırakmışım. sonrası bilim ve teknik tabii, abi olduk. neyse. kök hücreyi falan anlatıyorlar. nanteknoloji. daha 4. sınıfım ve o zamanlarda öğrendiğim şeylere bak...

dergide yiğit özgür'ün de çizim yaptığı bir köşe vardı. hatta yıllar sonra yiğit özgür'ün başka çizimlerini gördüğümde "yahu bu çizimler bana bir yerden tanıdık geliyor," diye bakakalmıştım da sonradan farkına varmıştım.

bu derginin bir de sizden gelenler köşesi vardı. orada dergi okurlarının çizimleri olurdu. bir de mektuplaşmak isteyenler adreslerini verirlerdi. mektuplaşmak çok güzeldi. okulda oynadığımız maçtan, en son izlediğimiz sinemadan belki hoşlandığımız kızdan* bahsederdik.

bir de gökyüzü şenliği olurdu. ona katılamamış olmak hala içimde bir ukdedir.

şimdiki bilim çocuk öyle değil tabii. her sayfasıyla tübitak'ın içindeki yozlaşmanın dışa vurumu haline gelmiş.

arkadaşa eşcinsel olduğunu söylemek

öncelikle en yakın ne demektir, farkında olun.

size en yakın olanlar genelde ailenizdir. kan bağından çok gönül bağıyla size bağlıdırlar. sizin için fedakarlık yaparlar ve bu fedakarlıkları yaparken karşılık beklemezler. hafta sonu sinemaya giderek veya dedikodu yaparak bu gönül bağı kuramazsınız. onu da diyeyim. **

neyse konumuza dönüyorum.

açılmanın asla bunun bir sır olarak kalacağını düşünmeyin. kalmaz. bir kere açıldığınız zaman geri dönüşü yoktur. ha, bu kötü bir şey mi? ben bilemem. sen kendi realiteni bir düşün, sonra açıl...

sonra hayatınızda hiç tanımadığınız insanlarla karşılaştığınızda "ayy attitude sen misin? ben çok ufak tefek bir çocuk bekliyordum?" dediklerinde şaşırmayın.

şaşırdım mı? şaşırdım.

sonra kabullendim.

toplardamar

bütün toplardamarlar kirli kan taşımazlar. akciğer toplardamarı temiz kan taşımaktadır.

evde kalmak

genelde türk kadınlarını, pardon hiç evlenmeyene kadın denir mi bizim toplumumuzda, türk kızlarını aşağılamak için kullanılan kalıp.

genç kızken yanına erkek sineğin yaklaşmasını istemezler...

üniversiteye geçince sevgilin var mı diye gözünün içine bakarlar...

üniversite bitince, eğer kimse istemeye gelmiyorsa birini bulman için gözünün içine bakarlar...

çünkü evde kalmış - kocasız "kız" bu topluma göre eksiktir, yarımdır...

bir de zamanında, koca götlü bir gün teyzesinden evde kalmış bir kız için "herhalde bir kusuru var ki evlenmiyor," yorumu duymuştum...

sevgilinin arkasından konuşmak

açıkçası pek doğru bulmadığım eylem. tamam, bazen en yakın arkadaşlarıma dert yandığım olabilir ama onlarla bile konuşurken konuyu çok açmıyorum. eğer çok fazla dolduysam, bir kısmını paylaşıyorum. çünkü onlar benim sevgilimi tanımıyorlar. bizim ilişkimizdeki dinamikleri bilmiyorlar. ilişkiler konusunda uzman değiller. ve benim arkadaşlarım oldukları için ne kadar objektif olacakları gerçekten tartışılır. yapacakları olumsuz bir yorumla kafamı karıştırabilirler. en nihayetinde sosyal canlılarız. arkadaşlarımızın yorumlarından etkilenmiyoruz dersek yalan olur.

çocuk istismarı ve tacizden tutuklanan kızılay şube başkanı

sorsan eşcinsellerden kan alınmamalı der...

shame walk

cersei lannister'ın yaptığı bütün kötülüklerin borcunu ödediği yürüyüştür.

eh ne demişler?

(bkz: a lannister always pays his debt)

fucking matt damon

sarah silverman'in 2009 yılında jimmy kimmel için jimmy kimmel'a hitaben çektiği komik video. şarkının nakaratı matt damon'la ilgili derin hayallere sürüklüyor.*



jimmy kimmel'da videoya cevaben matt damon'ın eski bromance'i ben affleck ile fucking ben affleck videosu çekmiş. ama bu ilki kadar komik değil.

brad pitt içerir.


the talented mr ripley

matt damon'ın my funny valentine şarkısını yorumladığı film.

izlediğim bir film hakkında kitabı filminden daha güzel denmesi her ne kadar hoşuma gitmese bile the talented by mr ripley'in kitabı filminden daha güzeldir.

patricia highsmith'in 5 kitaplık serisinin ilk romanıdır. diğer kitaplardaki tom ripley alain delon'dan john malkovich'e kadar pek çok ünlü isim tarafından canlandırılmıştır.

kitabın yazarı, bir gün fırtınalı bir havada, deniz kenarında pardösülü bir adam görmüş ve "acaba bu adam kimdir?" veya "burada işi ne?"sorularından yola çıkarak tom ripley karakterini kurgulamış.

gerçekten zekice kurgulanmış.

benim için filmin ana fikri ne olursa olsun kendin ol'dur.

matt damon - my funny valentine (filmden görüntüler içerir)



(bkz: eşcinsel temalı filmler)

piç erkek çekiciliği

aşırı özgüvenden gelen çekiciliktir o. hep diyorum özgüven dünyanın en seksi şeyi. ben bir tane bile özgüvensiz piç görmedim.

bir stres topu olarak sevgili

bence sevgiliyle stres atmanın iki başarılı yolu var.

ilki onunla konuşmak. oturup güzel güzel neden stresli olduğumu anlatırım.

diğeri ise, sevgilimin bacaklarının arasından geçer. anlarsınız ya.*

seviştikten sonra arkadaş kalalım diyen erkek

arkadaş kalalım demek her ne kadar benim tarzım olmasa da, seviştiğim adamlarla arkadaş olmam, neden çok fazla anlam yüklendiğini anlayamadığım erkek. belki performansınızı beğenmemiştir, tamam. bunun yanında belki o an ciddi bir ilişkiye hazır değildir. belki bir ilişkiden yeni çıkmıştır falan. ve en önemlisi sizi kırmak istemiyor olabilir. düşünsenize karşınızdaki adam kendinizi kullanılmış hissetmeyin diye size arkadaş kalmayı teklif ediyor.

sevgiliden ayrıldıktan sonra yapılan ilk şeyler

1 - en yakın arkadaşımı arayıp durumumu anlatırım. eğer imkan varsa akşam içeriz.

2 - bir kaç gün içinde aldığı hediyeleri, beraber yaptığımız şeyleri ve varsa fotoğrafları bir kutuya koyup atarım. eğer ilişki benim için tamamen bitmemişse sadece kaldırırım.

3 - arkadaşlarımla daha çok vakit geçiririm.

5 - sevdiğim yemekleri yerim. sevdiğim yemekleri yerken mutlu oluyorum.

6 - genelde friends izliyorum. belki ileride değişir.

7 - kendimi işime veririm.

8 - kendimi daha fazla işime veririm.

9 - eski fuck buddy'leri yoklarım. eğer onlardan bir hayır görmezsem bir uygulama yüklerim. sonrasın malum.

10 - daha daha çok işime veririm.
  • /
  • 17
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 340

efendi adamlar çöpe giderken piç beylere yönelimin tavan yapması

genelde kezbanların rahatsız oldukları sorunların en başında gelir. "nerede serseri var gidip buluyorum" diyen bu kişiler genelde ilişki yaşadıkları kötü çocuk tarafından hırpalanmalarına rağmen ses çıkarmazlar. çünkü prenslerimiz ve prenseslerimiz için bir piçi yola getirmek en büyük başarıdır. samimiyetsizlikten kırılan arkadaş ortamlarında "bakın onu nasıl eve bağladım, benden sonra bir daha hiç eskisi gibi olmadı" diyebilmek için bu çocuklarla aşklarını ve sabırlarını sınarlar.
bu piç beylere ilgi gösteren kadınların ve adamların en sevdikleri romanın fifty shades of grey olduğunu düşünüyorum.

(bkz: en sevdiği roman fifty shades of grey olan insan)

sait faik abasıyanık

sait faik abasıyanık hayatı boyunca üç kadına yakınlaştı. bunlardan ilkiyle evlenmesini annesi istemedi. bilenler bilir; sait faik annesine aşırı düşkündür. evlenmek istediği ikinci kadın teklifini reddetti. üçüncüyle ise annesinin isteği üzerine nişanlandı. on ay nişanlı kaldı, ayrıldı. sait faik'in yakın arkadaşı ise yazarın kimseye dile getirmediği aşk hayatını öykülerinde anlattığı ve sait faik'in aslında eşcinsel olduğunu söyledi. başka bir yazarda bunu onayladı ve abasıyanık'ın ölmesine yakın sırf içindekileri söyleyebilmek için hikayelerinin biçimini değiştirip gerçeklik duygusu uyandırma isteğinden vazgeçtiğini söyledi.

sait faik abasıyanık'ın hikaye ve romanlarında homoerotizm, erkek imgesi ve kadın temsilleri başlığı altında oğuz güven'in yüksek lisans tezi bulunmaktadır.

meraklısı için:

http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0006152...

homofobi

elit gay kriterleri

gördüğüm kadarıyla kimse doğru cevabı verememiş. önce elit nedir onu yazalım.

elit siyaset ve sosyoloji kuramlarında, fazlasıyla büyük miktarda sermayeyi veya iktidarı elinde tutan küçük bir insan grubuna denir. ne yazık ki günümüzde elit denince akla çok zengin insanlar gelmektedir.

türkiye'de elit gay olduğunu pek düşünmüyorum. varsa bile kolay kolay kendilerini ifşa etmezler.

bim'de satılan pembe prezervatif

takılan penisi pembe ciklete, ciklet yalnız sakız değil, benzeten dünyanın en kalın prezervatifi. normalde yüzde beş kaçak ihtimali olur ya bunlarda bence yüzde sıfır yazmalılar.

fuck buddy

türkiye'de çok yanlış anlaşılmış kişi.

efendim yüzümde tüylerin yeni bittiği zamanlarda seks yapacağım uzun süreli birini arıyorum kafası ne yazık ki fuck buddy olayında çalışmıyor. çünkü uzun süreli seks yapacağınız kişiyle gerekli mesafeyi ayarlayıp aradaki mesafeyi korumazsanız zamanla birbirinize bağlanabilir ve daha kötüsü birinizden birisi birinize bağlanabilir.**

şimdi vereceğim, zaman içerisinde başarısından emin olduğum bir kaç madde fuck buddy ile olan ilişkilerinizi sorunsuz bir şekilde götürebilirsiniz.

1- çok muhatap olmayın.

bence en zoru bu. yani yaşadığımız çevre belli. adam ayak üstü yalanları söylüyor, ruhumuz duymuyor. konuşmak şart ama ileri gitmemek gerek. hani yatağınıza kimi aldığınızı bileceksiniz ama hayatına çok müdahil olmayacaksınız. sanki onun özel hayatı çok umrunuzdaymış gibi soru sormayacaksınız. yani siz bilirsiniz... eğer özel hayatıyla ilgili çok konuşmaya başlarsanız size bağlanabilir veya siz ondan etkilenip bağlanabilirsiniz.

2- arkadaş olmayın.

bu biraz ilk maddenin sonucu olacak bir şey. ilk maddeye uyarsanız bu maddeyi kulak ardı edebilirsiniz ama inanın işin en önemli tarafı bu. insanlar arkadaşlarıyla seks yapmazlar. insanlar arkadaşlarının içine girmezler veya onları içlerine almazlar.

3- düzenli vakit ayırın.

eğer ikinizin de hayatları yoğunsa belli bir gün ve saat belirleyin ve ihtiyacınızı o vakitte giderin. yani karşınızdaki kişi sizin ne arkadaşınız ne sevgiliniz. iş ortağı gibi düşünün. haftanın belli günü veya günlerinde birbirinizin ihtiyacını gidereceksiniz. eğer canınız istediğinde onu ararsanız bu iş olmaz. hem zırtpırt arayıp rahatsız etmemeli hem de mesafeyi fazla açıp fuck buddynizin başka arayışlar içine girmesine engel olmalısınız.

4- seviştikten sonra yatakta çok vakit geçirmeyin.

size beraber uyumayın demiyorum. zaten uyumamanız gerektiğini biliyorsunuz. ancak seviştikten sonra nefes nefese kendinizi yatağa bıraktığınızda sarılma gibi istenmeyen duygusal bağların kurulmasını engellemek için o yatakta çok vakit geçirmemelisiniz. ha eğer gece beraber vakit geçirdiyseniz ve beraber uyumak zorundaysanız dönün sırtınızı yatın. kesinlikle hiçbir bağ kurmayın.

5- zevk alıp almadığına dikkat edin.

özellikle ilk buluşmada, ikinci buluşmayı garantilemek istiyorsanız buna dikkat edin. unutmayın, o sizin erkek arkadaşınız değil. sizin yataktaki bencil tavrınıza katlanmaz. bu yüzden karşılıklı zevk çok önemli.

6- robot muamelesi yapmayın.

robot muamelesi yapmayın diyorum ama şimdi mekanikten örnek vereceğim. makineler her ne kadar işlerimizi görmeleri için icat edilmiş olsalar bile ara sıra bizim onlara bakmamız, yağlarını değiştirmemiz veya vidalarını sıkmamız gerekmektedir. her ne kadar kendi zevki için sizinle sevişen fuck buddyniz bile olsa seviştikten sonra hemen yollarınızı ayırmayın. giyinin ve imkanınız varsa kahve için. siyasetten, sanattan veya müzikten bahsedin. görüşmediğiniz süre içerisinde ne yaptığınızı konuşabilirsiniz ancak kesinlikle özel hayatlarına müdahil olmayın. bu çok önemli.

fuck buddynizi paket ürünlere benzetebilirsiniz. yukarıdaki kurallar ilişkinin daha uzun sürmesi için gerekli olan şeyler. raf ömrü gibi düşünün. sıraladığım maddelere uyarsanız daha uzun süre görüşürsünüz. öbür türlü aşık olmak, arkadaş olmak, fazla samimiyetten sıkılmak gibi bir sürü sorunla karşılaşabilirsiniz.

translar ile geyler arasındaki anlaşmazlık

okumuş kesimde pek olmasa bile okumamış veya okumayı sadece üniversite bitirmek olarak algılamış gey ve trans bireylerde görülen anlaşmazlıktır. bu anlaşmazlığı yaşayan iki tarafta da diğer tarafı eksik görme durumu vardır. translar için konuşacak olursam sanki zamanında hiç gey olarak yaşamamış gibi geylerin hayatını aşağılama söz konusudur. kendilerini kadın olma kararını verdikleri için çok cesur bulurken aslında kadın olmaları gereken geylerin bu cesareti gösteremedikleri için erkek olarak kalmakta ısrar ettiklerini savunurlar.

olaya geyler arasından bakacak olursak diğer tarafı hasta olarak suçlamalarını ele alabiliriz. normal olanın kadın ve erkek olarak doğmak olduğunu söylerken kendilerinin başka bir erkeği severek bu doğruyu hiçe saydıklarını görmezden gelirler. transların, kadınlara özendiklerini söyleyenine bile denk geldim. sanki bir erkek sırf özendiği için kadın olmak istermiş gibi.

ama bana kalırsa gereksiz ve anlamsız bir tartışma. günün sonunda hepimiz aynı bayrağın altında toplanıp başkalarının normaline karşı durmuyor muyuz?

hoş, bu tartışmayı yapanlar genelde karşı durmayanlar ya neyse...

sait faik abasıyanık

sait faik abasıyanık hayatı boyunca üç kadına yakınlaştı. bunlardan ilkiyle evlenmesini annesi istemedi. bilenler bilir; sait faik annesine aşırı düşkündür. evlenmek istediği ikinci kadın teklifini reddetti. üçüncüyle ise annesinin isteği üzerine nişanlandı. on ay nişanlı kaldı, ayrıldı. sait faik'in yakın arkadaşı ise yazarın kimseye dile getirmediği aşk hayatını öykülerinde anlattığı ve sait faik'in aslında eşcinsel olduğunu söyledi. başka bir yazarda bunu onayladı ve abasıyanık'ın ölmesine yakın sırf içindekileri söyleyebilmek için hikayelerinin biçimini değiştirip gerçeklik duygusu uyandırma isteğinden vazgeçtiğini söyledi.

sait faik abasıyanık'ın hikaye ve romanlarında homoerotizm, erkek imgesi ve kadın temsilleri başlığı altında oğuz güven'in yüksek lisans tezi bulunmaktadır.

meraklısı için:

http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0006152...

miacaba vs green apple

yeni nesil ülkü ocakları reisi miacaba ile bir dönemin asena green apple'ın taraflarını oluşturdukları kavga.

green apple folyalı ellerine tutuşturduğu çantasıyla, adeta bir devlet bahçeli edasıyla miacaba'yı rezil edeceğini söylerken, miacaba kpss hazırlık testlerinden fırsat buldukça rte edasıyla "bunlar troll bunlar zamanında sözlüğümüzün formatına uymadılar demekte geri durmuyor. **

aşağılık kompleksi

psikiyatrik bir rahatsızlıktan çok psikolojik bir bozukluk olan durum. kişinin bazı yönlerden ve bazı durumlarda kendisini aşağı hissetmesine neden olan karmaşadır.

bu komplekse sahip kişilerde genelde kendini ispat etme çabası görülür. mesela ikili tartışmalarda son en son sözü söyleme takıntısı hatta tam manasıyla laf sokma çabası buna örnek verilebilir. genelde bu aşağılık kompleksi farkına varılmaz ve kişiye eziyet eder. özgüven eksikliği, saplantı bozuklukları ve kültürel yozlaşma aşağılık kompleksinin nedenleri arasında gösterilebilir.

ırkçılarda sıkça karşılaşılan bir durum diye biliyorum.

(bkz: ırkçılık)

(bkz: adolf hitler)

ayrıca;

(bkz: üstünlük kompleksi)

arkadaşa eşcinsel olduğunu söylemek

öncelikle en yakın ne demektir, farkında olun.

size en yakın olanlar genelde ailenizdir. kan bağından çok gönül bağıyla size bağlıdırlar. sizin için fedakarlık yaparlar ve bu fedakarlıkları yaparken karşılık beklemezler. hafta sonu sinemaya giderek veya dedikodu yaparak bu gönül bağı kuramazsınız. onu da diyeyim. **

neyse konumuza dönüyorum.

açılmanın asla bunun bir sır olarak kalacağını düşünmeyin. kalmaz. bir kere açıldığınız zaman geri dönüşü yoktur. ha, bu kötü bir şey mi? ben bilemem. sen kendi realiteni bir düşün, sonra açıl...

sonra hayatınızda hiç tanımadığınız insanlarla karşılaştığınızda "ayy attitude sen misin? ben çok ufak tefek bir çocuk bekliyordum?" dediklerinde şaşırmayın.

şaşırdım mı? şaşırdım.

sonra kabullendim.

hükümeti sevmeyen ama devlete tapan güruh

öncelikle başlığın ekşi sözlükteki halini yazmak istiyorum:

(bkz: hükümeti sevmeyen ama devlete tapan kitle)

başlığı aşıran arkadaş ya copy-paste yapmayı bilmiyor ya da bir yerde okuduğu cümleyi başka bir yere taşıyacak hafızaya sahip değil. ha, evet kendisi devlet memuru olmak için yırtınan ancak devlet memuru olamayan bir öğretmen adayı. anladığım kadarıyla coğrafyacı. haha yok akp ile devleti bir tutarken, devlet memuru olmak isteyen yani ona göre akp'nin memuru olmak isteyen** birine laf anlatmaya çalışarak değerli vaktimi harcamayacağım. madem başlık ekşi'den aşırılmış ben de ekşi'de bu başlıkta favladığım bir entryi buraya copy-paste yapacağım.

not: entry'de cinsiyetçi terimler olabilir. onlar için kusura bakmayın. kpss'ye girerek onun deyimiyle akp memuru olmak isteyen birinin en anlayabileceği yazı bu. yazının orijinal bozulmasın diye düzeltmedim.

"günlük siyasi tartışmalarda da defalarca nedenini açıklamaya çalışsam da, maalesef geri zekalı, tek derdi akp ve dolayısıyla tek siyasi düşüncesi anti-akp olan, gerekirse dibinde bombalar patlatan teroristlere bile sempati besleyen, dünya görüşü kısıtlı, devlet nedir, hükümet nedir, dünya siyasi tarihi nedir bilmeyen, bilal'e anlatır gibi anlatılsa da anlamayan kitlenin hiçbir zaman anlamayacağı kitle.

öncelikle bu başlıkta belirtildiği gibi bu kitlenin çoğunda devlete tapma yok. akp ya da başka hükümeti sevmemek devlet düşmanlığı, devleti zayıflatma, yok etme gereksinimini getirmez. bu sadece anarşist düşüncede olabilir, sen bu devirde devletsiz bir yaşam düşünüyorsan sana güzel ütopyalar zaten kardeşim, yolun açık olsun, ha sorsak hdp'ye oy vermişsindir, belirtildiği gibi onların da hedefi kendi devletlerini kurmak, ha her şeye karşıysan saygım var sana ama gerçekçi değilsin, muhtemelen alakasız iki yüzlü bir hayat yaşıyorsundur.

hala kalkmışlar burada ilkokul seviyesindeki zekayla aakapee devlett zaten, devlett oldu bunlar!!!!. ulan zaten biz de bu yüzden akp'yi sevmiyoruz ya, hükümeti sevmiyoruz diyoruz, adamlar devleti ele geçiriyor, geçirdi, her kurumu kendilerine bağladılar, istedikleri gibi at koşturuyorlar, iç içler, dış işler, eğitim, halk, sağlık hizmetleri akla gelen her şey bitmiş, uzatmaları oynuyor. iyi de bunun senin yaşadığın ülkedeki devlet kavramıyla ne alakası var. bu devletin başında inönü de vardı, kartalla meclise gelen ecevit de, menderes de, yargılanıp ceza alan erbakan da. hükümetler değişti, devlet kurumu gelişmekte zorlandı, yeteri kadar gelişemedi belki ama bu genel olarak yaşadığın yerdeki devlete karşı olman anlamına gelmez.

sen yine anlamadın değil mi, bak düşük zekalı kardeşim, sana yine bilal'e anlatır gibi anlatayım. naziler bu dünyaya ne kadar zarar verdi, milyonlarca insan öldü, bundan büyük faşistlik dünya tarihinde görülmedi heralde. devleti de ele geçirmişlerdi, bütün kurumları vs. şimdi uzun uzun daha atlatmaya gerek yok o zaman yaptıklarını, halkın desteğini de almışlardı. fakat şu an almanya'nın geldiği konum ortada, ama iyi ama kötü, halkı senden çok daha rahat yaşıyor. bunu kabul ediyorsundur heralde. zamanında yapılanlar alman devletinin suçu değildir, bunun devletle filan alakası yok, bu o zamanki hükümetin suçudur. senin mantığınla tüm dünyanın hala alman devletine düşman olması lazım.

ama sen de ben de biliyoruz ki, senin derdin t.c kardeş. bu düşünceyi de yaftalar durursun, yine düşük iq'un ile her boku bildiğini sanırsın. belki sikik barlarda da bu kafayla 1-2 kız kandırıp sikersin kendi zekandan.

bu düşüncedekilere de kemalist dersin, al hadi tanımla, ayrıştır beni de.

akp'ye oy atmadım atmam
kemalizm sevmem
dini inancım yok
milliyetçilik gibi zırvalamalara inanacak kadar da gerizekalı değilim
akp polisini de sevmem, dünyada herhangi bir devletin teknoloji yerine askeriyeye para aktarmasını da anlamam

dibimde bombalar patlıyor, ne yapayım, devletin daha da güçsüzleşip bu bombaların patlamalarının artmasını mı isteyeyim senin mantığınla. sokağa çıkacak hali kalmadı milletin, yarın bir gün metroya, otobüse de mi binemeyelim, hastanelere de mi gidemeyelim, devlet kapatsın mı toptan.

sorsak hümanistsindir, senin hümanistliğini sikeyim. ölen çocuklara çok üzülürsünüz ya, ama gündelik hayatta ilk işiniz herkese faşist demek, düşünce özgürlüğünü sadece kendi adınıza kullanmaya çalışmak. siktiğimin iki yüzlüleri."

akp'ye hırsız diyen kaçakçı kürt

iki tarafta şu ülkeden gittikleri gün, güzel bir güne uyanacağız. iki grupta birbirinden beter. benim hırsızlığım iyi senin hırsızlığın kötü, sögörö çök pöhölö ödömlör nö yöpsönlör demek "çalıyorlar ama çalışıyorlar," bahanesinden farklı değil. neyse.
Henüz takip eden biri yok.