mütecessim
başta m harfi olunca mef-ul oluyor yani o işte netkilenen şey , kişi , kurum ya da kuruluş
bu da cisme bürünen şey anlamına geliyor dolayısıyla
mia aioniotita kai mia mera
selanikte yağmurlu bir gün... ünlü bir yazar olan alexander, amansız bir hastalığa yakalanmıştır. karısından, 30 yıl önceki bir yaz gününü anlatan bir mektup alan alexander için bütün yaşamını geçirdiği sahil kenarındaki evini terketmenin vakti gelmiştir.ve sonunda geçmişinin ve şimdiki hayatının karışmış olduğu ilginç bir geziye çıkar o güzel, mutlu dakikaları tekrar yaşayabilmek için... belki bir günün içinde belki de bir sonsuzluğun...bu yolculuğun içinde karşısına çıkan beklenmedik kişiler ise bugünün getirdiği süprizler olarak hayatının son anlarında yer edecektir.
film içerisinde beni en çok etkileyen repliklerden biri de şudur:
son zamanlarda
dünyayla tek bağlantım
şu bilinmeyen
karşı pencere
bana hep aynı müzikle karşılık veren
kim bu?
nasıl biri?
bir sabah onu bulmaya karar vermiştim
ama sonra bir daha düşündüm
belki de bilmemek ve hayal etmek daha iyidir
hayal ediyorum
kimi istersem o oluyor
kardeş türküler
aslında grubun adı bgst yani boğaziçi gösteri sanatlar topluluğu. grubun ilk albümlerinin adıdır kardeş türküler.o albümdeki düzgün bawo,burçak tarlası,demme demme ve daha bir çok eser takdire şayandır. albümün adı daha ön plana çıktığından grubun adı gibi göründü ve öyle kaldı.
çok sesli müzikleri ve kendilerine has vokal teknikleri de kendilerini birçok gruptan farklı tutuyor.2011 yılında arto tunçboyacıyan ile ortakalaşa çıkardıkları çocuk h-aklı albümleri ile de yerlerini perçinlemiş güzide gruplarımızdandır.
çıkardıkları albümler: kardeş türküler,doğu,vizontele-1 soundtrack,hemavaz,vizontele tuuba soundtrack,bahar ,çocuk h-aklı...
aynı zamanda şiwan perverin roj u heyv albümünde düzenlemeleri de kendileri yapmıştır.
fellow
uzak iklimlerin gri kentlerinde
sisli sokakları solurken burada ben
gökkuşağı olarak kalmayı başarmış olan
ey sen
soluk bir ton ver bana
sarı sıcak olsun
islenmiş-
-ten
pandora nın kutusu
2008 yaapımı bir yeşim ustaoğlu filmidir kendileri.
istanbulun farklı semtlerinde yaşayan, her biri diğerinden farklı sorunun ve hayat standardının içinde sıkışıp kalmış, birbirinden habersiz, orta yaş ve sınıfa mensup üç kardeşi (nesrin derya alabora, güzin övül avkıran, mehmet osman sonant), bir gün doğup büyüdükleri batı karadeniz dağlarındaki köylerinden gelen bir telefon bir araya getirir.
yaşlı anneleri nusret hanım (tsilla chelton) kaybolmuştur. annelerini aramak için buluşan üç kardeşin köylerine yaptıkları mecburi yolculuk, saklı kalan pek çok sorunun, hayatlarındaki ve ilişkilerindeki bir çok çarpıklığa dair pek çok şeyin pandoranın kutusu misali ortaya saçılmasına neden olur.
faşizm
faşizm, kurucusu benito mussolini sayılan, italyan filozof
giovanni gentile'nin,
benito mussoliniden etkilenerek 1920li yıllarda ardı ardına yayımladığı kitaplarla ilkeleri belirlenmiş bir siyasi doktrindir.
gentileden yoğun olarak etkilenen ve faşizmi bir dünya görüşü olarak benimseyen italyan lider benito mussolininin, 1922'de italyada iktidarı ele geçirmesinin ardından, mussolini iktidarı döneminde, italyada resmi ideoloji olarak yürütülmüştür.
kısa süre içerisinde genel anlamıyla baskıcı, otoriter rejim anlayışını betimler bir nitelemeye dönüşmüş ve nazizm başta olmak üzere, anti-demokratik ideoloji ve yönetim sistemlerinin tamamına halk tarafından verilen genel bir isim halini almıştır.
kısaca faşizm aşırı milliyetçi, anti-demokratik, anti-komünist bir sistemdir.
kaynak: vikipedi
hoşçakal
evet bir çok şarkıya konu olmuş kelimedir kendileri
sanırım hoşçakal kelimesinin en güzel kullanıldığı şarkılardan bir i cem adrianın parçasıdır
şöyle ki :
bugün damarlarımda kan yerine ayrılık dolaşıyor
bugün ellerime ellerin yerine yalnızlık dokunuyor
ve aşk şimdi çok uzakta uyuyan bir çocuğun kalbidir
ve aşk şimdi çok uzakta uyuyan bir çocuğun kalbindedir
bugün parmaklarıma saçların yerine sessizlik dolanıyor
bugün bana kolların yerine yokluğun sarılıyor
ve aşk şimdi çok uzakta uyuyan bir çocuğun kalbidir
ve şimdi bir kalbi bir bedenden ayırıp gitmenin tam
vaktidir
hoşçakal
matematik
herkes payına düşeni yaşıyor
çoğu zaman paydası sıfır
ama hep elde var
bir sonrakine eklenecek kadar kahır
ayı sözlük yazarlarının hayvan sevgisi
ama sanırım bizim yaşımızda olan grup bir dönem ipekböceği yetiştirmiştir.çok keyiflidir.dut yaprakları yer ve keçi boku gibi zıçarlar.kozadan çıkan tombul kelebekler yumurtlayıp öldükten sonra atılır.
mr nobody
jaco van dormael filmi.4-5 alternatif hayatı gerçekleşmiş gibi anlatan şiirsel bir film.
ilk güvercin deneyi sahnesinden sonra insanı(sinema sever) ekrana çivilemeyi başarmıştır kendileri.
zaten her şey son 20 dakikasında açığa kavuşuyor.bir çok filmde gördüğüm hayatın alernatif yanlarını düşünmeyi sağlıyor kişiye.
aslında sanırım filmin mesajı şu:
seçim yaparsan diğerlerinden vazgeçmiş olursun ama seçmezsen her şeyin senin olabilme ihtimali var
farkındalık
farkındalık üzer insanı çünkü bilgi bilgisizlikten daha fazla acı verir insana
ayı sözlük yazarlarının ideal seks süreleri
zaten hepimiz sevişmeye başlamadan önce saate bakar bir yere not alır boşaldıktan sonra da tekrar bakar ve süresini hesaplarız değil mi...
ya hu bunun süresi mi olur canlar?
ama güneş batmamışken başlanmış bir sevişme sonrasında odadan çıktığımda havanın karardığını görmüşlüğüm vardır...
n.ç.
sevgili adını çaldığımız çocuğum n.ç.:
ülkemin, adı ve hakları çalınmış bütün çocukları adına özür diliyorum senden. çocukları hukukun ve ülkenin nesnesi durumuna getirenleri bütün ruhumla kınıyorum.
yargitay kararı hiçbir bağlam içinde kabul edilemez ve bu karar tam anlamıyla insanlığı öldürmeye kastetmiştir. sevgili türkiyem: senden hiçbir zaman umudumu kesmedim. biliyorum, ne yetişkinlerin ne de çocukların cumhuriyeti olabildin. acemi demokrasin de hukukun da yetişkinlerin, sistemin ve egemenlerin mutfağına çorba pişiriyor hâlâ. bu yüzden önce çocuklar ölüyor kucağında. çocuklarla birlikte çocukluk da ölüyor bu ülkede. buna karşın her doğan bebekle biz de doğuyoruz ve umudumuz tazeleniyor.
sevgili çocuğum n.ç. : senin hakkında bu kararı verenlerin hep açık yarayla dolaşacağına inan. sen katillerini affedebilirsin. senin büyüklüğüne yakışır bu. fakat, biz affetmeyeceğiz bu kararı verenleri ve çocuklar için adalet çağrımız daha gür çıkacak. şunu bilmen yeterli: bu karar karşısında, ömrüm oldukça kefenimi üzerimde hissedeceğim ve kalbimde taşıyacağım acılı kardeşlerini. affet bizi, sevgili n.ç.; bir çocuğu affeder gibi affet!.. kalbinden öpüyorum.
çocuk vakfı başkanı mustafa ruhi şirin
acı
girerken de çıkarken de yakan bir şeyi bu kadar sevmek ne ironik
her türk asker doğar
antimilitarist biri olarak askerliğin ne türklükle ne de güç ile ilgili olduğunu düşünüyorum...bu başka bir piyasa ürünü.bu konu uzadıkça uzar ve abd ile devam eder.bumerang misali bana geri döner.
yerli malı haftası
30 lu yaşları devirmiş anadolu insanının ilkokul yıllarında haşlanmış patates ya da haşlanmış yumurta getirdiği ve hepbirlikte herkesin getirdiği haşlanmışları yediği bir haftadır kendileri.bu hafta öğrenciler kabız olurlar ve diğer hafta tuvalet sıkıntısı yaşarlardı.
bana sorarsanız yerli malı haftasında kızılderililerin yediği yiyeceklerin tüketilmesi yerlileri sevindirmek adına önemlidir derim
the fountain
bu arada filmin müziklerini yapan clinth mansell eli öpülesidir
adres soramayan erkek
"ben buranın yabancısıyım" cevabını almamak için öncelikle
-pardon siz buranın yerlisimisiniz
sorusu sorulur (hayır ben buranın yamyamıyım cevabı almaktan korkmadan sorulur bu soru)
daha sonra asıl adres tarifine geçilir ki bu genelde zaten 2.aşamaya geçmeden anlaşılır ki soru sorulan kızılderili olan yerli arkadaş aslında buranın yabancısıdır(onca kalabalık içinden nasıl seçilir ve bulunur anlaşılır değildir).
od
her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden iskender palanın yeni romanı .
od bir yunus emre romanı.
gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan yunus emre, bu kez od un ana kahramanı.
iskender palanın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına yunus emrenin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor.
yıkıntılar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir insanlık anıtının inşa edilişi cümle cümle anlatıyor ve elbette kalbe dokuna dokuna yol alıyor. romanın her sayfasında yunusun hamlıktan saflığa geçişi okunuyor.
biliyorum, biz bu ilden gider olduk, kalanlara selam olsun, demişti; yine biliyorum, bizim için hayır dua kılanlara selam olsun. demişti; ve sevgiliye gittiği o geceden sonra adının dilden dile, aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum. şimdilerde ona kimisi Âşık yunus, miskin yunus; derviş yunus;varsın onu da desinler. ve türk yurtlarında, onu en çok bizim yunus diye çağırırlar. biliyorum; ten fânidir, can ölmez çün, gitti geri gelmez ölür ise ten ölür canlar ölesi değil
the fountain
izledikten sonra bir süre yerimden kalkamadığım yine bir darren aronofsky filmidir.sonra her eşyayı bal renginde görmeye başlamıştım (2500 lü yıllardaki kurumuş ağaç sahnelerinden sebep).
ölüm ancak bu kadar güzel resmedilirdi bir şiire.
keşke filmden anlayan bir arkadaşım olsa da bu film üzerinde günlerce konuşsaydım demişimdir ama yine de diyorum konuşabileceğim biri varsa benimle irtibata geçebilirler hala...
sanırım sadece özetleyebilirim (her ne kadar haiddegger her özet faşizandır dese de) :
ölümsüz olmak için ölmek gerekir ve ölüm huşuya giden yoldur...
bir hadis-i şerif te bu özeti onaylar niteliktedir: insan şimdi rüyadadır; ölünce uyanacaktır