loranahmes2

Durum: 949 - 0 - 0 - 0 - 24.06.2013 01:18

Puan: 9678 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

ve düşünürüm: belki hiç yaşamadım, ne öğrendin, ne sevdin, ne de inandın... belki de kuyruklu yalanlar mutlu etti bazı bazı... kahrolsun bağzı şeyler!!
  • /
  • 48

hugo chavez'in fox tv videosu

kendi devletinin yaptığı kıyımları görmeyip fikirleri kirletmek için başka devletlerin politikalarını gündemden düşürmeyen fox tv elemanının bir güzel paylandığı videodur. videoda asıl tebrik ettiğim tercümandır, duyguları da yansıtan bir çeviri yapmıştır. bilhassa rahmetli chavez'inkileri.

feminizm sapık bir ideolojidir

mehmet şevket eygi'nin milli gazete'de yayınlanan ibretlik bir yazısıdır. dayak yemişe dönmeye hazırsanız, okuyunuz.

http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi...

belçika

avrupanın yüzü hürmetine varlığını devam ettirmektedir. brüksel bu sebeple avrupa birliğinin başkenti konumundadır. tenten'in memleketidir. ayrıca şirinlerin mukaddes peyo'su da oralıdır. şirinler'den olsa gerek hoşuma gider. ayrıca flaman ve valonların yanında alman azınlığı da vardır.

hollywood

amerikan film endüstrisinin ismi.

hasan bülent kahraman'ın pazar sabah'da çıkan " hollywood cia el ele" başlıklı yazısı gerek hollywoodun genel portresini gerekse cia ile olan ilişkisini gösterdiği için tavsiye ederim. böylece argo gibi bir filmin oscar'da neden kutsandığı da anlaşılabilir.

http://www.sabah.com.tr/Pazar/Yazarlar/k...

zenne

an itibariyle izlemiş bulunduğum film.

sinemaya girdiği dönem çeşitli nedenlerden dolayı çok meşguldüm. ankarada bulunan arkadaşım beni aramış ve filmi sormuştu. git tabiki demiştim, bizden birini anlatıyor. tabi arkadaşım belki entel dantel bir koca bulurum amacını da taşıyordu. filmin ilk yarısında beni tekrar aradı. tam bir hayal kırıklığı yaşadığını söyledi. filmin konusunu anlayamamış. baktım gözü dışarıda ikinci yarıdadır can alıcı sahneler belki de deyip izlemeye devam etmesini söyledim. ofladı pufladı. "amaan göben. hani hiç çekici değil salon huzur evinden toplanıp gelen yaşlı teyzelerle dolu zaten" diye ekledi. film bittiğinde mahmut yine aradı. salya sümük ağlıyor. nasıl teskin edeyim bilemedim. ve o zamandan bu zamana anca izleme fırsatı buldum. evet ilk yarı sayılabilecek kısmı bölük pörçük, ses oldukça cılız vs.. ama ikinci yarıyı epey beğendim, bir takım eksikliklerine rağmen. kimi sahnelerde ağlamadım değil hani. ama bütünlük açısından, ahmet yıldız'ın hayatından hareket etseler de can'ın dramı/askerliğin zorunluluğu ve sonuçları daha görünür ve etkiliydi. bu anlamda ahmet'in dramı biraz zayıf kalmış. velhasılıkelam izlenilir. aldığı ödülleri de hak etmiştir film.

dear friend

eşcinsel temalı ingiliz yapımı güzel bir kısa film.


siyah

mai ve siyah'ta halit ziya uşaklıgil kelimelerle siyahı ilmik ilmik örmeyi başarmıştır. türk edebiyatının en acımasız siyah rengi ona aittir. siyah, hüznün tek parça kıyafetidir. öyle ki maî düşler suya düşerken damla damla, ayaklardan başlayarak karış karış vücudu sarmaya başlar bu giysi. siyah daima sonsuz karanlığıyla öldürüverir ahmet cemilin ruhunu. bir hançer saplar okurun kalbinin orta yerine ayan beyan.

rüzgar

aşık olunduğunda bir anda ortaya çıkan doğa olayı. kulaklara uzaktan sözcükler taşır, kanat kanat. rüzgar ne tatlı şey.

tembelliğin dibine vuracağımı hissediyorum. kısa film izleyip duruyorum. duygusal yoğunluk artıyor. birine bulaşmasam bari, salya sümük.

eşi ve sevgilisiyle aynı evde yaşıyor

haber için:
http://www.maskarahaber.com/haber/esi-ve...

adamlar aşmış tabi, gibi bir klişe ile başlayalım. alman yapımı 3 filminde olduğu gibi bir hayat sürüyorlar. tabi filmde iki erkek arasında da bir ilişki söz konusuydu. haberi gördüğüm sitenin adı maskara olunca dedim nooluyor. acaba maskaralık olduğunu düşündükleri için mi haber yapmışlar diye düşünmeden edemedim. bu da böyle bir şey.

dahili ve harici

mihrak kelimesiyle açık ilişki yaşayan iki kelime. harici mihrak gürcistan dışındaki tüm komşularımız, harici ise malumunuz. muhalif her kesime vurulan damga. her yönüyle çirkin. her yönüyle ayrıştırıcı. her yönüyle mide bulandırıcı.

işaret dili

barfi ile tekrar aklıma gelmiş öğrenmek istediğim sağır-dilsiz bireylerin iletişim için kullandıkları dil. diğer öğrenmek istediğim ise körler alfabesidir.

gay ilişkilerdeki en büyük sorun

kürt böreği

su böreği diyen de var. neticede candır.

ellili altmışlı senelerde ankara, istanbul ve izmir gibi büyükşehirlere göç edip para biriktirmek için çalışan inşaat işçisi kürtlerin masrafsız olsun can olsun haletiruhiyesi ile türkiye mutfağına soktuğu bir börek olduğunu tabloit gazeteye geçmeden önceki radikalde okumuştum.

misafir çocuğu

atarisi olan misafir çocuklarına sinir olmakla geçirdim çocukluğumu. karşımıza geçer tetris oynarlardı. bak şimdi bir uzun çubuk gelsin hep ben birinci olacam diye hava atardı. annesi de yalandan demez mi hadi kardeşlerine de ver, onlar da oynasın. hani bahsettiğim şu iki çocuk eli büyüklüğündeki el atarileri. hemen evden kaçardı. g**ttt.. derdim, dönem sonunda senin atarini fiklemesem adım göbenzi değil diye dolardım. neticede, bana yamuk yapan bütün diğer mahalle çocuklarında olduğu gibi dönem sonunda alınan karnelerini kıvırıp g*tlerine sokmuş kadar olurdum. aldığım hazzı bilemezsin sözlük. * şimdi amma uyuzmuş bu deme sözlük, kendini beğenmiş çocuklara böyle davranırdım. karneden sonra ev yasağı alan arkadaşlarım hemen her yaz benimle ders çalışma bahanesiyle yasağı az çiğnemedi. yani hem ödül, hem cezaydım. *

çocukken yapılan saflıklar

seksek oynarken ben yanmayacağım deyip bütün mahalleyi ki uçurum kenarı, bitmeyen yokuş aşağı ve bitmeyen rampalardan mürekkep bir mahalle, tek ayakla sekerek dolaşırdım. üzerinize afiyet bacaklar biraz uzunca her nedense yorulduğumu hissetmezdim. ya da nasıl bir inat. tabi sabaha kadar bacak ağrısıyla kıvranmalar...

beş on kafadar bir arı kovanı keşfettik. hemen minibüs yolunun kenarı. kovan değil mübarek ayrı bir şehir. her halde bir iki metre uzunluğunda vardı. kaptığım gibi taşı kovana imzamı attım. ardındana arkadaşlarım, bokunu çıkartıp kaya denecek taşları imece usulü kaldırıp paramparça etmeye başladılar. tabi arı aşireti silahlanıp bizi sokmaya karar verdiklerinde ne yapacağımızı şaşırıp çil yavrusu gibi dağıldık. bir minibüs o sırada yolcu indiriyordu. ve minibüs-bakkal henüz durmuştu. netice: arı tarafından sokulmadık bir kişi bile kalmadı bulutlu tepede. ne gündü ama.

bir de evimizin tam karşısında beş metre kadar ilerisinde minaresiz bir cami vardı. caminin sağ tarafında bir ev ve aralarında dar ve yine yokuş aşağı ve rampası olan bir sokak. evin kocaman bir bahçesi vardı ki dut, incir, kavak ve bilmediğim kocaman ağaçları vardı. yine caminin arka bahçesi de incir ağaçlarıyla doluydu. akşam olduğunda o sokağa korkudan girilmezdi. arkadaşlarla iddiaya girdik. ben geçerim o sokaklardan dedim. çocuk aklı, sekiz on yaşlarında ya varım ya yokum. sübhanekeyi yeni ezberlemişim ya kendimi güvende hissediyorum, adeta 'allah muhafaza' desem görünmez bir kalkan beni koruyacak. ama komik olanı inersem diğerlerine elleyecem. tey allam. duamı okudum. kış gecelerinde anlatılan cin hikayelerinden aklımda kalan, cinlerden korkmayın, yokmuşlar gibi davranın, heyecanlanmayın, sakın ıslık çalmayın öğüdüyle daldım sokağa. sanki ne, düşünceli bir ifade, arada az önce uykudan kalkmış gibi göz kırpmalar, rahat görünmeler, eller cepte... kırmızı halıda yürüyorum adeta. adımlar da sakin, ola ki hızlanırsam cinler musallat olabilir. yolun sonuna geldiğimde ilk sokak lambasının altında oturup üç buçuk heyecanını gidermek için herhalde beş milyon kere sübhanekemi okudum. ve sokağın başına geldim. yok, sübhaneke korkumu dindirmeye yetmedi bu defa. arkamda kimse olmayınca da hepten tırstım. tam geri dönüyordum ki... iki köpek. işte mahalleye nasıl çıktığımı bilmiyorum. artık koştum mu bir melek beni mahalleye mi uçurdu bilmiyorum. ama elletecek olan arkadaşlarımdan hakkım olanı almak için her birinin tek tek sıkıştırdım. allahım, nasıl utanıyorum şimdi. iyi ki görüşmüyorum. ya onlar da hatırlıyorsa. *

barfi

2012 hint yapımı harikulade bir fim. ayrıca türkiyede vizyona girecek ilk bollywood filmi özelliğini kazanacak, nisan ayında.

gerek görselliğiyle gerekse müzikleriyle fransız yapımı amelie filmini andırmakta. detaylar, tesadüfler, sıradışılık ve elbette güneşin parlattığı yosun yeşilinin huzuru... diğer yandan 3 idiots ile taare zameen par ile de ortak yanları düşünülebilir. konu: yetmişli yıllarda yaşamış sağır ve dilsiz bir erkeğin hikayesi.

filme dair en ilginç anekdot, herhalde, sigara içilen sahnelerde ekranın altında çıkan sigaranın sağlığa zararı ile ilgili uyarı yazısı. ve hatta flmin ortalarına doğru film kesilip siyah fonda sigara sağlığa zararlıdır ve kanser yapar diye bir yazı çıktı. diğer değişik olan özelliği ise şüphesiz klasik hint müziklerinin kullanılmamış olması. ancak yine de booolcana müzik var.

ayı sözlük yazarlarının sahip olmak istedikleri olağanüstü güçler

koca bir cildi bir dakikada okuyup bitirmek. *

lübnan arapçası

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

  • /
  • 48
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 949

bir ülkeden bir iç ülkeye

yılmaz erdoğan'ın sevebilme ihtimali adlı(?) şiirnde geçer. bir ülke: türkiye, iç ülke: kürdistan kodlamasını sıradan biri de anlayabilir.

liseli eşcinsellere tavsiyeler

bir günlük tutun. kimse okuyamasın diye başka bir alfabeyle yazmak isterseniz kendi alfabenizi oluşturup yazın. önce arap harfleriyle yazdım, sonra kril. kardeşim cin çıktı, tıkır tıkır öğrendi. sonra bir alfabe yaptım, mübarek hint alfabesi. ben okumayı unuttum. sadece ve anlaşılır bir şey olsun. sekiz yıldır kullanıyorum, misler misi bakıp bakıp ne bu diyorlar. dünyayı kurtarma planları diyorum. yutar gibi yapıyorlar, başka çareleri yok. ama o alfabeyi de bir ansiklopedi, efendime söyleyeyim yastığının iç yüzüne falan yaz ki hem uzun aralardan sonra hatırlayasın hem de kimse göremesin. niye mi bu? kardeşim, açılmaya ihtiyacın olacak ve her zaman etrafında birileri olmayacak, olsa bile anlatacak kelimeleri bulamayacaksın, bulduğunda sabaha karşı dört olacak. bu yüzden ulaşılabilir bir kuyu olacak yanında. istediğinde su çekersin. ya da kuyuyu gözyaşınla doldurursun. haa orta birde aşık olduğum çocuğun sivilcelerini uzun uzadıya yazmış olmak bu senelerde kendimden utanmama sebep vermiyor değil. ama sen boş ver, bunu gelecekteki sen düşünsün.*

bakir erkek

yozlaşmaya giden en kestirme yolun cinsellikten geçtiğini kavramış olması muhtemel erkektir.

aşk, sevgi, kıymet ve hürmet gibi insanın ruhuyla alakalı bir takım erdemlerin cinsel perhizle arttığı hakikatini de biliyor olabilir. meyvesi geçici bir haz olan cinselliğin ancak sevilen biriyle kalıcı olduğu fikrinden hareketle bu mahremini oburluk, zenginlik, alışveriş manyaklığı gibi kapitalist devrin bir neticesi olan 'başıboş' * cinsellik anlayışından uzak tutmayı müstakbel 'iyi insan' profilinin vazgeçilmezi kabul etmiştir.

peki, bu devirde ne zaman doğru kişi bulunacak da kalıcı olacağı tahmin edilen cinsellik yaşanacak? öyle zor bir soru ki insanın yanılması işten bile değil.

yanılmaktan korkup devamlı çekinmek ise faydasız bir hareket olur. "seni seviyorum" demenin bile aşkı yıprattığı ön yargısıyla sarhoş olan yeni insanın *tahriki rahat bırakmayacağından, korkunun ecele de fayda etmediğini fark edecektir. en önemli devre ise bundan sonradır. iş bittiğinde, maddi hazzın insanı soyarak çıplak ve bencil bir insana çevirdiğini; asıl bakirliğin, bedenî olanda değil de ruhî olanda saklandığını keşfetmesi en büyük bilgisi ve erdemi olacaktır. ve en büyük üzüntüsü... bazen dayanılmaz, kalıcı bir eziyet, endişe ve dehşetengiz bir ürkme hali. fakat her halükarda uçkuruna düşkün, beyniyle testisleri yer değiştirmiş insandan daha onurlu. peki onur?

neyzen tevfik

günümüde daha ziyade taşlamalarıyla tanınan oldukça yaratıcı bir şair. ayı sözlükte yazılan bu şiir doğru olmayabilir. sitedeki bu şiirin içeriği küçükler için uygun olmayabilir.

yürü be ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
mecnun gibi topmuyum bir am için öleyim
mecnunuda sikeyim leylayıda sikeyim
bana yar olmayan karının izzetini itibarını sikeyim
yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
düşmüşüz bir orospunun belasına
koymadık diye ta amının ortasına
kader böyle yazmış hatırasına
ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim
kerem dağları deler bir amcık uğruna
aslı gitsinde ona buna vurdura
bir karı için değermi hiç bütün bunlara
her taraf amcık dolu mala iyi vurana
fuzuli am peşine düştün gurbete
am serindir, am derindir, şifa verir millete
ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz göte
bu gidişle yarrağımı gidersin cennete

yüksek lisans

master falan deyince bir şeye benzediği sanılıyor ama aynı tas aynı hamam. lisans eğitimi ne ki yükseğinden ne bekliyorsun. ha sosyal bilimlerde böyle. möendismiş, hukukmuş, tıpmış bilemem.

bdp milletvekili sırrı süreyya önder'in çevre duyarlılığı

gezi parkı eyleminin siyasal platforma taşınmasını sağlayan kişidir, sırrı süreyya. ne kadar bdp'yi sevmeseniz de kepçelerin önüne kendini atıp gezi parkı yıkımını durdurması aşkına saygıyı hak ediyor. taksim platformunun önceki gün ona konuşma fırsatı tanımaması tam anlamıyla nankörlüktür.

tanım: değinildiği üzere, çevreyi, onu korumak için kepçeyle burun buruna gelecek kadar sevmektedir. bu da çevre duyarlılığının gelişmiş olduğunu göstermektedir.

isao takahata

hayao miyazaki'nin ruh ikizi, uzun soluklu mesai arkadaşı; başarılı bir animasyon yaratıcısı. ateşböceklerinin mezarı harikulade bir sanat eseridir.

(bkz: grave of the fireflies)

ermeniler

osmanlının millet-i sadıka dediği toplum. aklım almıyor nasıl bir ego: kendini ondan üstün görecek ve kendine sadık ilan edeceksin.

ekonomik alanda, müslüman osmanlının savaşmaktan başka bir şey bilmediği; bu yüzden hristiyanları askere almamak için müslümanlığa girse bile onu gayrimüslim grubundan saymaya devam ettiği herkesçe bilinir. bunun sebebi ticaretin işlemesini sağlamak; yok öyle aman osmanlı hoşgörülüydü, bak adamlar hep zengin saçmalıkları. adama devlet dairesinde iş mi verdin, askere mi aldın da adam illa ticaret diye kabul etmedi. adamlar kendilerine 'müsaade edilen' belki de yegane alan olan ticarette haliyle iyi yerlere geldiler. ermeni, rum zengindi. müslüman türk fakirdi. vah canlarım. bir de <<ıslahat fermanı ile müslümanlar ve gayr-i müslimler hukuk önünde eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden ermenilerin isyan etmeye>>* yer aradığını savunan görüş var ki onlar hepten arıza. bu görüş de türk en üst noktada diğerleri onun altında görüşünden beslenmekte. neresinden tutarsanız tutun mide bulandırıcı yani. (asırlarca alt sınıf muamelesi edildiği kabul ediliyor. bu eşitsizliğin kaynağı olunmasına rağmen konuşmaya devam edecek yüzü bulabiliyorlar.)

asala örgütünün cinayetleri var bir de... yine "masum halk" iddiasını çürütmek için kullanılır. halbuki her olay neden-sonuç ilişkisiyle ortaya çıkar. etki-tepki meselesi. onlar cinayeti işledi evet; ancak senin onları katlettiğin gerçeğinden doğan intikamla cinayeti işlediler. burada bok aynı bok yani. hiç kendinizi temize çıkartacak bir malzeme yok.

1915 olaylarının üstüne örtmek için kullanılagelen hocalı katliamı ise ayrı bir acınası durum. akıllarınca "masum bir halk hocalı katliamını yapar mıydı?hayır. o zaman 1915 olaylarını hak etmişlerdi" mantığıyla hareket ediyorlar. gerçi bu hareketin istikameti hakkında bir fikre sahipler mi bilmiyorum, zira bu düz mantık soykırımı kabul etmekte görünüyor. akıllarınca boka nispetle tezek amberdir diyorlar ya, aslında şeyhin kerameti kendinden menkuldür.

alın bu da 3. çokluk şahıs ekine layık kimselerin de bulunduğu bir başlık:
(bkz: ermeni soykırımının 98. yıldönümü)

nevruz

samed behrengi

komünist olduğundan şüphelenildikten sonra bedeni aras nehrinde bulunmuş azeri kökenli iranlı yazar. tıpkı bizim sabahattin ali gibi bir son. fakat onun azeri olduğu için öldürüldüğü de söylenmektedir. neden öldürüldüğü değil ölümünden kimin sorumlu olduğu ortadır.

küçük kara balık adlı masalı çok güzeldir.

göğüs kaslarını oynatan erkek iticiliği

bir de bunların gel bi ellesene diyen türü vardır ki düşman başına. ego tavan. gel elle bir daha göremezsin. bir yerlerini yırtsan sen yapamazsın tadında sözler ve bakışlar. kasları dökülesice. **