uzmanlığımı burada yapma ihtimalim vardı. çok sıcak (duygusal mana da), tatlı ama görece hoşgörülü bir yer gibi geliyor. bir sempatim var, belki ileride denk gelirim
seks içinde olsa para - mevki vs için de olsa insanı kullanmaktır. yani buna maruz kalan "saf"tır belki ama yapan da insanları ve hislerini kendi ihtiyaçları / istekleri için kullanmayı sorun etmeyen psikopattır.
kilo vermek için tavsiye aramayın başkalarından. söyleyebilecekleri herşeyi biliyoruz. şu var sadece, psikolojik ayağını unutmamak gerek. diyetisyenlerle muhteşem kilo verip alan biri olarak psikoterapi gerçekten işe yarıyor gibi. artık gergin, yalnız vs olduğum anlarda yemeğe daha az sarılıyorum. daha çok hareket etmek geliyor içimden. o hislerle oturmak öğrenmek istediğim şey, çünkü yemek bunun bir alternatifi ben de.
1. my dad wrote a porno: dinlediğim en komik podcast. babasının yazdığı pornoyu okuyan bir adam ve iki arkadaşının tepkileri kısaca ama inanılmaz eğlenceli ve samimi. benim depresyon ilacım oldu diyebilirim.
2. serial (özellikle 1 ve 3. sezon): true crime çok sevdiğim bir janr değil ama serial gerçekten bir gazetecilik şaheseri. ilk sezonunda 80lerde öldürülen bir genç kızın davası ve bu davada suçlu olarak yargılanan erkek arkadaşının yıllar sonra süren suçsuz olduğu iddialarını inceleyen sunucu sarah birşey gerçekten mükemmel bir şekilde ilerletiyor tüm davayı.
3. caliphate: bu da yine bir gazeteci podcast'i. bu sefer true crime yerine bir işid köstebeğiyle yapılan röportajlar çerçevesinde işid'de yaşam, organizasyona kabul süreçleri vs işleniyor. gerçekten sürükleyici
4. lore: bir ara netflix ya da amazon prime özel dizisi de çıkacaktı bu podcastin. lore korku temalı hikayelerin ya da söylentilerin işlendiği, cadılar bayramında güzel gidecek, cheesy olmayan bir podcast.
5. my brother, my brother and me: gene oldukça eğlenceli, bayağı nsfw espriler içeren, aile arası dinamiklerin asıl komedi öğesi olduğu tatlış bir podcast. 3 erkek kardeş her bölümde hayata dair öğütler veriyor ama evet, onlar da bir bok becerememiş tipler
6. you must remember this: oo bu podcast yine bir gazetecilik podcasti ama bu sefer tema: eski hollywood. hal böyle olunca inanılmaz bir yelpazede konular: kayıp giden aktörler, intihar eden aktrisler, ilginç ve ürpertici tarikatlar. sunucu karina longworth mükemmel ve kendisinin instagramda beni "acknowledge" etmişliği var
7. you are dead to me: tarih sevmeyenler için tarih podcasti. bir tarihçinin her bölüm iki alakasız insanı davet edip onlarla tarihi bir ismi tartıştıkları güzel bir podcast
eyyorlamam bu kadar. birkaç tane daha var, ama önerebileceğim ilk etapta bunlar. ben de diğerlerine bakayım.
şu birşeye reaksiyon verme videoları akımı sinir bozuyor artık. umurumda değil lan, salağın tekinin ağzının açık kalmasına bir şarkının, ya da fragmanlara tepki vermek falan.
sanırım şu anki durumuma en uygun şarkı, çok severdim zaten ama iyice anlamlı, canımı acıtacak kadar anlamlı olmaya başladı
"don't cry,
there's always a way
here in november in this house of leaves
we'll pray
please, ı know it's hard to believe
to see a perfect forest
through so many splintered trees
you and me
and these shadows keep on changing"
2. verse'inden başlıyoruz
sonra bridge'deki mükemmel kreşendo
"ı'll always love you
ı'll always need you
ı'll always want you
and ı will always miss you"
ve 3.verse'in kesinliği, umutsuzluğu falan, sucker punch tam anlamıyla
"come here
no ı won't say please
one more look at the ghost
before ı'm gonna make it leave
come here
ı've got the pieces here
time to gather up the splinters
build a casket for my tears"
ve son. artık kabullenme zamanı
"ı'm haunted
(by the lives that ı have loved)
ı'm haunted
(by the promises ı've made)
ı'm haunted
by the hallways in this tiny room
the echos there of me and you
the voices that are carrying this tune"
yeni başıma geldi : ilgi olayında tutarsız olması.
yani bir insan ilgi talep ediyorsa, aynı zamanda kendisinden talep edildiğinde o ilgiyi göstermeli. çok tele bakmayan bir tipse anlarım, başımın üstünde yeri var. ama ilgi talep edip, görmeyince trip atıp daha sonra ben talep edince "ben tv izliyorum", "daha iki saat önce yazmıştım" diye şeyler yazıp, bir saat sonra konuşalım diye planladığımızda hiç haberi yokmuş gibi davranmak falan.
ya bu uygulamada takipçi kasanlar sadece bana mı itici geliyor? bu ihtiyaç nereden doğuyor yani anlamıyorum cidden? çok beğensem bile yazasım veya cevap veresim gelmiyor ama bir yandan da sayıları giderek artıyor bu arkadaşların. yakında herkes bir takipçi bağımlısına dönüşecek diye korkmuyor da değilim.
en son profilime takipçi kasanlar yazmasın yazdım ama zaten onlar anladığım kadarıyla kendilerine yazılmasını bekliyor çoğunlukla jdfskl
bide uzun zamandır girmediğim için web horneti özlediğimi farkettim. telefondan yazmak zor oluyor.
kilonun tamamen kisinin oz iradesinde oldugunu anladigindan beri bu konuda merhametli olamayan insanlara not düşmek istiyorum :)
şubat'tan beri kilo vermeye çalışıyorum fakat metabolizmamdaki dengesizlikler ve kan değerlerimdeki sorunlar yüzünden veremiyorum. merak etmeyi midemi de kandırmayı denedim.deneyimlemediğiniz bir durum için en azından bunu yaşayanlar karşısında ahkam kesmeyin :)
dün benim için bittin dediğimde umursamayıp asıl sen benim için bittin çok da fifi diyen adam bugün her mecradan özür dilerim çocukluk ettim diye mesaj atıyor. önce whatsapp dan sonra telegramdan ve sırasıyla instagramdan ve facebookdan aynı mesajları alıp engellendikten sonra dün yeni açtığım hornet profilinden aynı zırvaları yazmaya devam etti. normalde hiç cool olmayı beceremeyip mutlaka cevap verirdim şimdi hiçbir yazdığına cevap vermedim.
zaten aldatıldığımdan çok adamın pişkin tavırlarına bozulmuştum. en azından şimdi egom biraz tatmin oldu. tişikkirler :p
şimdi biraz demet akalın dinleme zamanı jdfskl
kilonun tamamen kisinin oz iradesinde oldugunu anladigindan beri bu konuda merhametli olamayan dangalaklara bir soru sormak lazım
senin merhametine ihtiyacı olan kim?
minnacık beyninle oluşturduğun önermeden bilim adamlarının haberi var mı?
bakın bunun eşcinsellik tercihtir diyenlerden hiçbir farkı yok. tercih se de sana ne gerizekalı dediğimiz adamlara söz konusu kilo olunca da sessiz kalmamalıyız yoksa bu dangalaklar haddini aşmaya çok meyilli ve ben haddini aşmanın kişinin tamamen öz iradesinde olduğunu anladığımdan beri merhamet gösteremiyorum bu iq mahrumlarına. uzun bir cümle oldu ya iq nuzun yettiği parçalara bölüp parça parça sindirebilirsiniz.
sen o kadar uğraş et kursa kaydet paşam haftada bir gün yedi saatlik kursa çok uzun, sıkılırım, girmek istemiyorum diyor. bir vasıf kazanması için ne yaparız ne ederiz diye düşünüyorum ama bu çabamdan ötürü de beni kötü bilsin istemiyorum.
en sevmediğim "onun iyiliği için ona karşı" ebeveyn hatasının içine girmek rahatsız etti beni.
sonra tabi pişman oldum. aldım karşıma
'ben seni düşünüyorum' adı altında sana istemediğin bir şey yaptırmaya hakkım yok ama madem istemiyorsun neden uğraştırıyorsun beni?
hem hiçbir şey kolay olmuyor armut piş ağzıma düş yok öyle bir dünya. daha hiç gidip görmeden sıkılırım diye bırakır mı insan?
gitmeyeceğim diyorsan gitme tabi. kendine bir şeyler katmayı ancak sen istersen mümkün olur, bunu istediğin zaman ben sana destek olurum sadece, bundan ötesi zorbalık yapamam
herkes dilediğini yazmakta özgür ortada bir hakaret olmadıkça. parti bazında da bir entry yok en azından kendi adıma bunu belirtebilirim. üzerine alınıp neresinden tutmak istersen tut. yeri gelmişken bende senin seks hikayelerini görmekten haz etmiyorum. okumadan geçiyorum sende öyle yap.
lgbt'nin b'si. gay kültürünün içindeler yani. biz nasıl seksbağımlısıdelikçierkekler isek heteroseksüel düzenin gözünde; onlar da delikfarketmezdiyenabazalar. bir de kendi içimizde saçma salak ön yargılarla daha fazla marjinalleştirmek yerine farklılığı kucaklasak. o tiksindiğimiz nefret söylemlerini, genellemeleri biz kullanmasak. savaş falan da olmasa ve pizza yiyince kilo versem. dünya daha güzel bir yer olur.
valla bak.. böyle iş yerinde mal gibi durdum birşeyler yazmaya çalışıyorum. o kadar enteresan bir hayatım yok ki yaptığım şeyleri öğle arasında banci campin yapmak diye başlıklar açayım. ya da aforizma da kasamıyorum, komik desen hiç değilim. bilemedim şimdi.
toplumda çerez kitap, ben roman liseden bu yana okmuyorum algısı var. geçen gün iş yerine bir stephen king kitabı getirdiğimde geldi başıma bu saçma yargılamalar. dışarıdan nasıl göründüğüne bakmadan sevdiğin tarzda sürükleyici bir roman almak bence bunun için yapılacak ilk adım. ister young adult, ister polisiye, ister korku ya da romantik fark etmez. önemli olan o hissi, tadıp havaya girmek.
bir diğer önerim de sesli kitaplar özellikle okurken sıkılanlar için. çok çok kaliteli uyarlamalar var bu formatta. bunun için ingilizce'yi iyi bilmek gerektiğinin de altını çizeyim.
ayrıntı ya da kitap önerileri için ise mesaj kutum her daim açıktır.
lgbt'nin b'si. gay kültürünün içindeler yani. biz nasıl seksbağımlısıdelikçierkekler isek heteroseksüel düzenin gözünde; onlar da delikfarketmezdiyenabazalar. bir de kendi içimizde saçma salak ön yargılarla daha fazla marjinalleştirmek yerine farklılığı kucaklasak. o tiksindiğimiz nefret söylemlerini, genellemeleri biz kullanmasak. savaş falan da olmasa ve pizza yiyince kilo versem. dünya daha güzel bir yer olur.
yani hakkını vereyim şimdi yurt dışına çıkmışlar onu anlattı da bir saat telefonda bundan bahsedilmez. o arada dergi okudum, çay içtim, çamaşır topladım ama hala biz teksas'ta şuna gittik, vizemi böyle aldım, teyzesiyle yemeğe gittik diyordu ki başım dönmüş, yığılmışım kanepeye.
bu kadar öküz olmayın lan. asıldığım belli, hani kovalasın diye yapıyorsan ben üşengeç adamım anasını satayım. uyurum daha iyi.
biseksüelleri her fırsatta aşağılayıp genellemeler yapmaktan çekinmeyen ama kendisi hakkında yapılan aynı davranışlara nevrotik bir şekilde cevap veren kullanıcı. hayat güzel gemiler falan.
zedd'le yaptığı yeni single'i 365 bugün itibariyle çıkmıştır. klibi bayağıı bayağı black mirror tadında, bol a.ı.'lı, alttan alta melankolili güzel bir video olmuş, bu yalnız şubat gecesinde beni hüzünlendirip sonra da buruk gülümsetmiştir.